16 “(Ey Peygamber!)De ki;”Siz ey kâfirler!”



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə3/32
tarix30.07.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#63462
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32
Fâtır(42);Âyet:4
Hz.Peygamber(AS),tebliğ görevini ifa ederken onu yalanlayanlara karşı

direncinin zayıflamaması için,daha önceki peygamberlerin de aynı durumla karşı

karşıya kaldıkları hatırlatılarak teselli edilmektedir.

Ve şu âyetlerin hatırlatma ve uyarılarıyla bireysel inşa sürdürülmektedir.

“Şu kesin ki,Allah,işitmeyi dileyene işittirir.Fakat sen(Ey Nebi!)mezarda-

kiler(gibi manen)ölmüş olanlara asla işittiremezsin.”

“Sen sadece bir uyarıcısın.”

“Şüphe yok ki Biz,seni hakikate sadık bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönder- dik.(görevlendirdik.)Zira hiçbir ümmet yoktur ki,içlerinden bir uyarıcı çık(arıl)mamış

olsun.”

Fâtır(42);Âyet:22,23,24.
29

“Eğer seni yalanlıyorlarsa,unutma ki,bunlardan öncekiler de elçileri,kendi -

lerine hakikatin apaçık delilleriyle,hikmet yüklü sayfalarla ve aydınlatıcı vahiyle geldikle- rinde(onları)yalanlamışlardı.”

“En sonunda inkârda ısrar edenleri yakaladım.Haydi,inkâr nasıl olurmuş

(inkârın sonu nasılmış)görsünler bakalım!”

Fâtır(42);Âyet:25,26.



“(Ey Nebi!)Sana vahyettiğimiz ilâhi kelâm,önceki vahiylerden kendisine

kadar ulaşmış olanları doğrulayan hakikatin ta kendisidir.

Elbette Allah,kullarının (gidişatından) bire bir haberdardır,her şeyi(en

ince detaylarına kadar)görmektedir.”

“Derken,bu ilâhi kelâmı(tebliğ işine/görevine)kullarımızdan seçtiklerimizi

(Muhammed Ümmetini) varis kıldık.Fakat onların içlerinden kimisi kendisine zulmeder,

kimisi ortalama bir yol tutar,kimisi de Allah’ın izniyle(ve yardımlarıyla)her iyi şeyde

öncülük eder.Bu,işte budur muhteşem zafer!”(Gerçek ve üstün başarı!)

Fâtır(42);Âyet:31,32.
Vahyin sürekliliği ve evrenselliği hatırlatıldıktan sonra;Allah’ın kulların(ın)

gidişatından(bütün hal ve hareketlerinden)haberdar olduğu,her şeyi gördüğü hatırlatılarak

O’nun koyduğu yasalara(prensiplere)uygun bir hayat yaşanması gerektiği vurgulanmakta,

Nübüvvet(peygamberlik)görevinin son Peygamber Hz.Muhammed(AS)ile sona erdiği,

ancak risalet(ilâhi mesajı tebliğ)görevinin Kıyamet’e kadar süreceği,bu görevin de seçkin

kullara(Muhammed ümmetine) verildiği belirtilmektedir.Ne yazık ki,bu görevi lâyıkıyla

yerine getiren/getirmeye çalışanlar ümmet içinde çok az bir oran teşkil etmektedir.Çünkü,

onlardan kimisi kendisine zulmeder(fıtratına aykırı bir ömür sürer),kimisi ortalama bir

yol tutar(ki onların da hizmetleri yetersizdir),kimisi de Allah’ın izniyle(ve yardımlarıyla)

her iyi şeyde(işde)öncülük eder.İlâhi mesajı tebliğ işinde elinden gelen olanca iyi niyeti ve çabayı gösterir.İşte muhteşem(en büyük,en görkemli)zafer budur!

Yüce Rabbimiz,bizleri bu zaferi kazananlardan eylesin!Amin!
“Bir de onlar(o inkârcılar),kendilerine bir uyarıcı geldiği takdirde,doğru

yolu bulmakta tüm toplumların önünde yere alacaklarına dair Allah adına var güçleriyle

yemin ettiler.(ederler.)Fakat onlara bir uyarıcı geldiğinde ise;bu onların sadece tepkilerini

(inançsızlıklarını/samimiyetsizliklerini)arttırdı.”(arttırır/ortaya çıkardı/çıkarır.)

“(Bir de)yeryüzündeki böbürlenmelerini ve çirkin entrika çevirme kapasite-

lerini(de)…”(arttırdı/arttırır.)

(Veya;Yeryüzünde kibir(lendiler)ve çirkin bir entrika (düzeni kurdular.))

Oysa ki,her çirkin entrika sadece onu çevireni(kuranı)çepeçevre kuşatır.

Bu durumda onlar,öncekilere uygulanan ilâhi uygulama(yaptıklarına karşı adilce bir

karşılık verme)dışında başka bir şey mi bekliyorlar?

Ve sen(ey Peygamber/ey muhatap!)Allah’ın yasasında bir başkalaşma

(dengesizlik/tutarsızlık)göremezsin,evet sen Allah’ın yasasında bir sapma da göremezsin.”

Fâtır(42);Âyet:42,43.
Allah’ın elçilerine (ve Hz.Peygamber’e)karşı samimiyetsiz(riyakarca)bir

tutum sergileyen inkârcı tiplerin analizi yapılarak,bu davranışlarından dolayı başlarına

geleceklerin,daha önce de aynı tutum ve davranışları sergileyenlerin başlarına gelenlerden

farklı olmayacağı(Allah’ın şaşmaz adaleti gereği)kesin bir ifadeyle vurgulanmaktadır.

***

30
“İşte sadece bu yüzden Biz onu(Kur’an’ı/vahyi)(ey Nebi!)senin(konuştuğun)

dil aracılığıyla kolaylaştırdık ki,sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip,

sorumsuzca savrulanları da uyarasın diye.”

“Zira Biz onlardan önce nice uygarlıkları helâk etmişizdir;sen onlardan

herhangi birinin varlığını hissediyor,ya da onların a(r)dından bir tek çatırtı olsun duya-

biliyor musun?”

Meryem(43);Âyet:97,98.

Kur’an- Kerim’in(vahyin) indiriliş amacı belirtildikten sonra,Allah’ı günde- minden çıkaran toplumların nasıl kendi yok oluş fermanlarını imzaladıkları vurgulanıyor.



***
“Ey İnsan!(Ey Peygamber!)”

“Biz bu ilâhi hitabı(kelâmı)sana zorluk çekip,mutsuz olasın diye indirmedik.”

“Yalnızca Allah’ın sevgisini yitirmekten korkan kimselere bir uyarı olsun

için(indirdik.)”

“Yeri ve yüce gökleri yaratan Zat tarafından indirilmedir bu!”

Tâhâ(44);3Ayet:1,2,3.

Kur’an-ı Kerim’in(vahyin) insanların (dünya/ahiret)hayatlarını kolaylaştır-

mak ve mutlu olmalarını sağlamak için Yüce Allah tarafından insanlara bir mutluluk

reçetesi olarak indirildiği bildiriliyor.

Bunu bilen insan(lar)ın mutlu olmak için başka yollar aramasına gerek

var mıdır?Arayanların halleri ve akıbetleri ortadadır.

Ölümsüz,ilâhi prensiplerin bireysel ve toplumsal bazda uygulanması halinde

dünyada(ve ahirette)özlenen huzurun,mutluluğun,dinginliğin,barışın,topyekün insanca

yaşamanın sırrına varılmış olmaz mı?

Ama ne yazık ki,bu ancak Allah’ın sevgisini yitirmekten korkan samimi

inançlı ruhlar için mümkün olmaktadır.
***
“Ve böylece Biz bu (vahyi)Arapça bir hitap olarak indirdik ve ondaki tüm

uyarıları bütün boyutlarıyla gözler önüne serdik.(ortaya koyduk.)Belki sorumluluk

duyarlar veya bu(mesaj)onların(fıtratlarında zaten)var olanı(insani değerlerini)hatırlata-

rak ortaya çıkarır diye.”

“Sonuçta,aşkın(bir varlık)olan Allah,mutlak otoritenin sahibi olarak,mutlak

hakikatin de kaynağıdır.Şu halde O’nun vahyi tamamıyla sana ulaştırılmadan önce

(Ey Nebi!)Kur’an hakkında tez canlı davranarak(sonuç çıkarma/hüküm verme),fakat

‘Rabbim!İlmimi arttır!’de”(diye dua et!)

Tâhâ(44);Âyet:113,114.

Kur’an-ı Kerim’in(vahyin)indiriliş sebeplerinin başında insanın yitirdiği

beşeri değerlerini ona yeniden kazandırmak,çeşitli dünyevi etkenlerle bozulan fıtratını

onararak,yeninden inşa etmek,insanlığını yeniden kazandırmaktır.Bu inşanın/yapının

mimarları kuşkusuz peygamberlerdir.

Ancak onlar bu uygulamalarında kendi heva ve hevesleriyle değil,Allah’tan

aldıkları buyruklar ve talimatlarla hareket etmek durumundadırlar.Onlara sorulan soruların cevabı kendilerine(vahiyle)ulaştırılmadan tez canlı davranarak görüş bildirmemeleri

öğütlenmektedir.

Bizler de Peygamber(AS)’ın varisleri/ümmeti olarak doğru,yerinde

kararlar alabilmek ve uygulayabilmek için Allah’tan ilmimizi arttırmasını dilemeliyiz.

Peygamberimizin şahsında bize(de) bu ilâhi prensibe uymamız önerilmektedir.
31



“Ve eğer Rabbin tarafından-belirli bir süreye kadar(fırsat tanınacağına)dair-

başlangıçta konulmuş bir yasa olmasaydı,(günahkârları)hemen cezalandırmak kaçınılmaz

olurdu.”

“Öyleyse,artık onların söyleyeceklerine karşı sabırlı ol!(Nasıl olsa hesapla-

rının sorulacağı Bir Gün gelecektir.)Bir de güneşin doğumundan ve batımından önce

(sabah ve akşam)Rabbinin aşkın olan Yüce Zatı’nı(namaz kılarak)hamd ile an!Yine gecenin bazı saatlerinde(yatsı ve teheccüd) ve gündüzün belli zamanlarında(öğle,ikindi)

(namaz kılarak)O’nun Yüce Zatı’nı an!(Ki O’ndan)razı/memnun olduğun belli olsun!”

(Yaşantınla bunu kanıtla!)

Tâhâ(44);Âyet:129,130.
Hz.Peygamber(AS)’in içinde bulunduğu toplumu oluşturanların çoğunun

inançsız olduğu ve Onu çok üzdükleri bilinmektedir.Ancak,Allah’ın koyduğu yasalar

yürürlükte olduğu,zamanı geldiğinde O’nun takdirinin gerçekleşeceği hatırlatılarak sabırlı

olunması önerilmektedir.

Sabrın gerçekleşmesi için ruhun(ve bedenin) güçlenmesi ve sağlıklı olması

gerekmektedir.Bunun için de manevi destek istenmelidir.Namaz bu desteğin alınmasında

en başta gelen eylem(lerden)dir.

Namaz vakitleri konusunda ilk ayrıntılı âyet budur.(130.âyet)Âyet açıkça

beş vakitten söz etmektedir.Hz.Peygamber(AS) de uygulamalarıyla bu âyeti teyid etmiştir.
“Ve onlardan kimi çiftlere(erkek ve kadınlara)kendilerini sınamak için

verdiğimiz bu dünya hayatının aldatıcı parlaklığına(albenisine)gözlerini dikme!Zira

senin Rabbinin (sana verdiği)nimet(vahiy/nübüvvet)çok daha yararlı ve çok daha kalıcıdır.”

“Öyleyse yakınlarına namazı emret ve sen de bunun üzerinde kararlı ol!

Biz senden rızık(kazanmak için zaman ayırmanı) istemiyoruz.(Sen sadece tebliğ görevini

yerine getirmeye çalış.)Seni Biz doyuruyoruz;Ve mutlu son(kişinin)sorumluluk bilincine bağlıdır.”

“Bir de dediler ki;’O bize,Rabbinden bir mucize getirmeli değil miydi?’

İyi de,daha önceki vahiylerin içeriğinde yer alan açık deliller kendilerine ulaşmadı mı?”

“Ve eğer Biz onları(elçi göndermeden)önce bir helâke uğratarak cezalandır-

mış olsaydık,bu kez de;’Ey Rabbimiz!Eğer Sen,şu zillet verici ve onur kırıcı duruma düşmeden önce bize bir elçi göndermiş olsaydın ona hemen uyardık!’ diyecekleri kesindi!”

“(Ey Nebi!)De ki;’Herkes(hak ettiği akıbeti)beklemektedir,o halde siz de

bekleyiniz!Nasıl olsa,doğru dürüst bir yol seçenlerin kimler olduğunu ve (bu tercih

sonucunda)Allah’ın kimleri doğru yola yönelttiğini,günü gelince öğreneceksiniz.” Tâhâ(44);Âyet:131,132,133,134,135.
Âyetlerde,göz alıcı,aldatıcı parlaklığa sahip dünya hayatının sadece bir

sınav vesilesi olduğu,Hz.Peygamber(AS)’in şahsında müminlerin de bu aldatıcı dünya

hayatına özenerek göz dikmemeleri,manevi zenginliğin daha yararlı ve kalıcı olduğu

hatırlatılıyor.

Yine küfür mantığı devreye girerek Hz.Peygamber(AS)’den-diğer peygamber-

lerden istendiği gibi-mucize getirmesi istenmesi üzerine, daha önceki vahiylerde de,

Hz.Muhammed(AS)’e gelen vahiylerde de “açık deliller”in gönderidiğine işaret edilmek-

tedir,dikkat çekilmektedir.

İnsanın inanma ya da inanmamasının özgür iradesiyle karar verdiği bir tercih sonucu olduğu vurgulanmakta,bunun sonuçlarının geleceğinde kuşku olmayan

Bir Gün’de(Mahşer/Kıyamet/Yargılama)ortaya çıkacağı,anlamsız mazeretlerin kabul

edilmeyeceği belirtilmektedir.

32
“Eğer(Peygamber) kısmen dahi söylemediğimiz/bildirmediğimiz sözler

Bize isnat etseydi,onu sağ kolundan(veya sağ Elimizle/gücümüzle)şiddetle yakalar ve

şah damarını kesip,(başını)koparırdık da,sizden hiç kimse buna engel olamazdı.”

“Gerçek şu ki,bu vahiy muttakiler(sorumluluk bilinci taşıyanlar) için (evren-

sel,ölümsüz)bir uyarıdır.”

Hâkka(45);Âyet:44,45,46,47,48.
Hz.Peygamber(AS)’in risalet(ilâhi mesajı tebliğ)görevinin ne kadar ciddiyet

ve dikkat istediğini herhalde bundan daha çarpıcı,etkileyici olarak anlatan başka bir ifade

olamaz.

Bu,aynı zamanda risalet görevinin ne kadar ağır bir sorumluluk olduğu ve

vahyin kelimesi kelimesine(hatta harflerine varıncaya dek)hiç bir şey eklemeden,çıkarma-

dan tebliğ edilmesinin gerektiği anlamını taşımaktadır.
***
“Artık sen(ey muhatap!)güzel bir sabırla diren!Çünkü onlar(münkirler)

(Hesap Günü’nün) çok uzak bir ihtimal olarak görüyorlar.Biz ise onu çok yakın görüyoruz.

Me’aric(45);Âyet:5,6,7
Kötülere ve inançsızlara karşı mücadele “güzel”yapılmalıdır.Onları dışlama-

ya değil kazanmaya yönelik bir metod uygulanmalıdır.

*

“İnkârı hayat tarzı edinmiş olan şunlara ne oluyor ki,senden yana boyunla

rını uzatarak,dağınık gruplar halinde bir sağa,bir sola gezinip duruyorlar?”

“Ne yani,şimdi onlardan her biri tarifsiz nimetler cennetine gireceğini mi

sanıyor?Kesinlikle hayır!Şu bir gerçek ki,onları iyi bildikleri bir şeyden(bir damlacık hayat

suyundan) yaratan Biziz.”

“Artık bundan ötesi yok!Gündoğumu ve günbatımı noktalarının(bütün

evren(ler)in koordinatlarının/boyutlarının)Rabbi olan (Zatıma)yemin ederim ki,elbet Biz

(her şeye)kadiriz.(güç yetireniz.)”

“Onları kendilerinden daha hayırlı bir toplumla değiştirmeye…de…Zira

Biz asla aşılıp(önüne) geçilenlerden değiliz.”

“(Ey Nebi!)Artık onları kendi hal(ler)ine bırak!Vaad edildikleri Gün’e kavu-

şuncaya kadar lafa dalıp oyalanadursunlar!

“O Gün onlar,sanki(bir türlü vaz geçemedikleri)putlarına doğru seğirtmişler

gibi hızla mevzilerinden fırlarlar.”

“Gözleri yıkılmış,zillete bürünmüş bir halde.İşte bu onların (dünyadayken)

tehdit edil(egel)dikleri(uyarıldıkları,fakat bir türlü inanmadıkları)Gün’dür.(Kıyamet)

Me’aric(45);Âyet:36,37,38,39,40,41,42,43,44.
Hz.Peygamber(AS)’in ortaya çıktığı,(görevlendirildiği)Mekke toplumunun

bir avuç (dehri)ateist,kodamanı dışında,geniş müşrik yığınların,İbrahimi bir geleneğin

bir kalıntısı/uzantısı olan belli belirsiz(küllenmiş)bir ahiret itikadının olduğu,ancak

gelen kesin ilâhi buyruklar karşısında şaşkınlık ve panik içinde sağa sola koşturdukları,

ne yapacaklarını bilemedikleri,hatta cennete girme ümidi taşıdıkları anlaşılmaktadır.

Bu kadar küstahlık ve nankörlük,gurur ve kibir ancak inançsız (ya da çarpık inançlı)

benliklerin davranışıdır.

Onları “bir damlacık hayat suyundan”yaratan,sonsuz nimetlerle nimetlendi-

ren Allah’a karşı olan tutum ve davranışlarının sonuçlarını görmelerinden daha adil ne

olabilir?
33
“(Ey Peygamber!)Sana;’Kıyamet ne zaman kopacak?’diye soruyorlar.”

“Sen nerde,onun vaktini(kopuş anını)bilmek nerde?”

“Onun nihai sınırı (ilmi sadece)Rabbine malüm(dur.)”

“Sen(ancak)onun azametinden korkanlara hatırlatıcısın.”(uyarıcısın.)

“(Kâfirler)bu hakikati bizzat gördükleri Gün,onlara sanki(bu dünyada)bir

gece veya bir gündüzden(kuşluktan)fazla kalmamışlar gibi gelecek.”

Nâzi’ât(48):Âyet:42,43,44,45,46.
Hiçbir yoruma gerek kalmayacak şekilde Kıyamet Saati’nin(Son Saat’in)

vaktinin sadece Allah tarafından bilindiğinin,Hz.Peygamber(AS)’e dahi bildirilmediğinin

açık seçik ifadesi olan bu âyetlerle,yine inkârcılar uyarılmakta,ancak o hakikati(Kıyamet’i)

gördükleri zaman dünyada bir gece,ya da bir gün kalmış olduklarını sanacakları,bunun

faturasının çok ağır olacağı,ne yazık ki artık yapacak bir şeyleri kalmayacağı hatırlatılmak- maktadır.
***
“(Ey Resûl!)Mümin olmuyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin!”

“Eğer dileseydik onlara(inançsızlara)semadan öyle bir belge(hüccet)indirirdik

ki,onun karşısında(ister istemez)boyun büker,baş eğerlerdi!”(O zaman inanmanın bir önemi

ve değeri kalmazdı!)

“Ama onlara Rahman’ın Katından yeni bir hatırlatıcı mesaj gelse,kesinlikle

ondan yüz çevirirler.”(Bu kibirlerinden/önyargılarından kurtulamazlar.)

“Kaldı ki,işte onlar(bunu)da yalanladılar.Buna rağmen,alay edip durdukları

haberler yine de karşılarına çıkarılacaktır.”

“Peki,şimdi onlar yeryüzüne bakıp da orada her çiftin iyi ve yararlı olanını bitirdiğimizi hiç mi görmezler?”

“Elbet bunda da alınacak bir ders mutlaka vardır;fakat insanların çoğu yine de inanmayacaklardır.”

“Ne ki senin Rabbin,sınırsız rahmet sahibi olan O Yüceler Yücesi’dir”

Şu’arâ(51),Âyet:3,4,5,6,7,8,9.
Hz.Peygamber(AS),tebliğ(risalet)görevini olanca çabası ve iyi niyetiyle

sürdürmesine rağmen,içinde bulunduğu toplumda çoğunluk inanmamakta direnmekte

bu da onu derinden üzmekteydi.

Ancak Yüce Allah,Hz.Muhammed(AS)’i teselli ederek,inanmayanların

korkunç bir gurur,kibir ve önyargı içinde olduklarını,onlara göklerden göndereceği bir

mesaj karşısında kesinlikle yüz çevireceklerini,ancak alay edip durdukları haberlerin

(ilâhi mesajların)yine de karşılarına çıkarılacağını,yeryüzünde bitirilen/yaratılan,iyi ve

yararlı olan her şeyde(bitki ve hayvanlarda)mutlaka ibret alınacak hususlar olmasına

rağmen,insanların birçoğunun yine de iman etmedikleri vurgulanmakta,kendisinin

sadece verilen görevi yerine getirmesi,ötesinin Allah’a kaldığı,sınırsız bir rahmet sahibi

olan Allah’ın tövbe kapısını(her şeye rağmen) daima açık tuttuğu belirtilmektedir.
“Şüphe yok ki bu (mesaj)elbet Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

“O Güvenilir Ruh(vahiy/vahyin kaynağı ya da Cebrail)ile birlikte geldi”

“Senin kalbine ki,(onunla)uyaran kimselerden biri olasın diye.”

“Açık-seçik bir Arapça ile….”

“Yine kuşku yok ki bu(mesaj) öncekilerin hikmet yüklü sayfalarında

(yalnız Tevrat,Zebur ve İncil’de değil,aynı zamanda Eski Hint,Mısır ve Eski İran dini

metinlerinde/sayfalarında)da yer almakta.”

34

“İsrâioğulları’na mensup âlimlerin bunu bilmeleri,onlar için delil olarak

yeterli değil miydi?”

Şu’arâ(61);Âyet:192,193,194,195,196,197



Hz.Peygamber(AS)’in elçiliği ve kendisine vahyin indirilişi ile ilgili,

Prof.Dr.M.Hamidullah’ın araştırmalarından elde ettiği bilgiler çerçevesinde;

Zerdüştlerin kutsal kitabı Zend-Avesta’da;”Övülen” ve “herkese rahmet”

sıfatlarını taşıyan,resim ve heykellere tapmayı reddeden bir zatın geleceğinden söz eder.

Brahman Hinduların Pourâna ve Vedalar’ı da,çölden çıkacak,adı “övülmeye

değer Muhammed” olan bir bilgeden ve onun arabasının göğe değeceğini(Miraç),dev(e)leri

bulunan bir bilge,biri üç yüz,diğeri on bin kişiyle gerçekleştireceği iki zaferini(Bedir Savaşı

ve Mekke’nin fethi)haber vermektedir.(İşaya:21:6-7)Başka bir yerde,Kalınki Pourâna’da,

babasını “Allah’ın kulu”(Abdullah’ın tam karşılığı),annesinin ise”güvenilir”(Amine’nin

tam karşılığı)olduğu yer almaktadır.

Yine kumlu(çöl)bir memlekette dünyaya geleceği ve doğduğu şehrin kuzeyine

Medine’ye)hicret edeceği belirtilmektedir.Şunu belirtmekte yarar vardır:Pourâna kelime

anlamıyla “Eskilerin Yazıları/Suhufu’l-Evvelin” anlamına gelir ki,bu âyette bu ifade aynen

yer almaktadır.

Yine bilinmektedir ki,Guatama Buda’da “Metteya” veya “Maitreya”nın

(âlemlere rahmetin)kendi işini tamamlamak üzere geleceğini önceden haber vermiştir.

(Eski Mısır’ın Hermetik metinleriyle ilgili Bkz:Enbiya(79)Â:29)
Hz.Peygamber(AS)’i beğenmeyen(!) ve tebliğ ettiği ilâhi mesaja dudak

bükenlere,bu vahiy Mekke’nin en büyük(zenginlerine)inmeli değil miydi(Zuhruf(83);31)

diyen gurur,kibir burgaçlarında çırpınan müşriklere ilâhi bir cevap;

Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin