16 “(Ey Peygamber!)De ki;”Siz ey kâfirler!”


burada(dünyada)olanı seviyorlar da,zor bir günü(Kıyamet’i/Mahşer’i/Yargılama’yı



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə2/32
tarix30.07.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#63462
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32
burada(dünyada)olanı seviyorlar da,zor bir günü(Kıyamet’i/Mahşer’i/Yargılama’yı

gündemlerine almayı)erteliyorlar.”

İnsan(32);Âyet:23,24,25,26.
Hz.Peygamber(AS)’in kişisel inşası sürdürülmekte,O’na inanmayan-

lara karşı direnmesi,Rabbinin hükmünü (kendisi ve onlar hakkında vereceği hükmü)

sabırla beklemesi,ibadetlerle ve Allah’a güvenmekle tebliğine devam etmesi istenmek-

tedir.
***
“(Ey Peygamber!/Ey muhatap!)Onu(vahyi)çarçabuk almak için aceleyle

dilini oynatıp durma!”

“Şüphesiz onun(vahyin)toplanması de,okunuşu(okutuluşu) da Bize düşer.”

“Artık Biz onu okuduğumuzda sen sadece onun okunuşunu izle!”

“Sonra elbet onu beyan etmek(açıklamak/gözler önüne sermek)de Bize

düşer.”

Kıyâmet(33);Âyet:16,17,18,19
Hitap Hz.Peygamber’e yapılmış kabul edilirse;Kur’an nazil olurken

vahyi bir an önce hıfzetmek,metni tam olarak algılayabilmek,özümseyebilmek,sindire-

bilmek için aceleyle dilin oynattığı,ancak bunma gerek olmadığı Allah’ın(Cebrail

vasıtasıyla)kalbine(ve hafızasına)nakşedeceği belirtilmektedir.Bu okuma vahyin

(Hz.Peygamber’in) kişiliğinden bağımsız olduğunun da kanıtıdır.

Hitabın insana yapıldığı var sayıldığı takdirde;-ki önceki âyetler göz

önünde bulundurulduğunda-(Bkz:Kıyamet(33/75):1….15.âyetler.Özellikle 13.âyet)

öncesi ve sonrasında hitap edilen ve yaptıkları kendisine bir,bir haber verilecek olan,

ancak kötü amellerine sürekli mazeret uydurmaya çalışan “insan”dır.

Bu ifadenin açılımı şöyle olur;Durmadan yalan üreten ağzını açma!Sici

lindeki günahlardan dolayı aceleye getirilmiş geçersiz bahaneler bulmak için boşuna çabalama!Amelleri toplamak da,onu(onları) aktarmak da Bize düşer.Sen (ey insan!)

sadece sana okuduğumuz/gösterdiğimiz sicilini(amel defterini) izle!Sonra da o sicilde

kayıt altına aldığım(ız) eylemlerini belgelendirmek ve değerlendirmek de Bize düşer.

(Bu okuma bağlamla,bu gruptaki âyetlerin konu ve dokusuna daha uygundur.)
***



23
“(Ey Resûl’üm!)Artık onların(müşriklerin)söyleyeceklerine/söyledik-

lerine karşı sabırlı ol!Bir de güneşin doğuşundan ve batışından önce(sabah ve akşam)

önce Rabbinin aşkın olan Yüce Zât’ını(namaz kılarak/ibadet ederek)hamd ile an!”

“Yine geceleri ve secdelerin ardından O’nun aşkın olan Zât’ını an!”

“Biz onların neler söylediğini çok iyi biliyoruz.(görüyoruz,duyuyoruz.)

Ne ki,sen onları zorla(inandırmaya çalışan)bir zorba değilsin!Şu halde sen(ey Nebi!)

Benim tehdit ettiklerimden korkanları,bu Kur’an(vahiy) aracılığıyla uyarmaya devam

et!”

Kâf(36),Âyet;39 ve 45.



Bu âyetlerle yine Hz.Peygamber(AS)’e ve O’nun şahsında(O’ndan sonra

gelen Müslümanlara/özellikle mübelliğ pozisyonunda olanlara)İslâm’ı tebliğ etme

metodu anlatılıyor.

Önce güçlü ve samimi bir inanca ve bunun sonucu olan sağlıklı bir ruha

sahip olmak için namaza ve ibadetlere(özellikle gece ibadetlerine)devam edilmesi öne-

riliyor.

İmanın,kişinin bilinçli ve özgür olarak yaptığı bir tercih olduğu,dayatı-

lan imanın iman olamayacağı,(imanın dayatılamıyacağı)belirtiliyor.
***
“(Hayat)çevrimine sahne olan gök şahit olsun!”

“Ve(bitkilerle)yarılan yer şahit olsun!”

“Elbet bu (vahiy)hakkı batıldan ayıran bir sözdür.”

“Asla anlamsız bir lakırdı değildir.”

“Ne var ki onlar(inançsızlar) tuzak üstüne tuzak kuruyorlar.”

“Ve Ben de onların tuzaklarını bozuyorum.”(…başlarına geçiriyorum!)

“Şu halde(ey Nebi!) kâfirlere süre ver,sadece kısa bir süre…”

Tarık(38);Âyet:11,12,13,14,15,16,17.



Vahyin ne kadar önemli,insan(lar) için ne kadar büyük bir nimet olduğu

vurgulandıktan sonra,onu etkisiz hale getirmek için kâfirlerin tuzaklarının başlarına

geçirildiği,ayrıca Hz.Peygamber(AS)’den onlara “kısa bir süre” vermesi,Kıyamet Saati

geldiğinde hesaplarının görüleceği-ya da kendi zamanlarında başlarına bir musibet geleceği(getirileceği)hatırlatılarak teselli edilmektedir.
***


“Ey insan!”

“Hikmetle(muhatabını inşa eden)bu Kur’an’(vahye)and olsun,

“ki sen (ey Nebi!) gönderilen elçilerden birisin.”

“Dosdoğru bir yol üzeresin.”

“(Çünkü bu vahiy)her işinde mükemmel olanın,en merhametli olanın

(Allah’ın/Rahman ve Rahim Olan’ın yüce)Katından indirilmiştir.”

“Bu sayede ataları uyarılmamış,dolayısıyla haktan gafil(habersiz/uzak)

kalmış bir toplumu uyarabilirsin”

Yâsîn(28);Âyet:1,2,3,4,5,6.
24

Buradaki “Ey insan!”ifadesi(hitabı)genel bir görüşe göre,Hz.Peygamber

(AS)’edir.Bu ise hem insan olmanın değerine,hem Hz.Peygamber(AS)’in insanlığına

-ve bütün insanlığa rehber(Allah’ın elçisi) olarak gönderildiğine-bir atıftır.

Ve dosdoğru yol,kuşkusuz,Allah’ın Elçisi’ne gösterdiği yoldur.Ancak

Onu izleyerek dosdoğru yolda yürünmüş olur ki,bu da dünya ve ahiret mutluluğu için

tek geçerli seçenek,ruh ve beden sağlığı için en uygun reçetedir,yol haritasıdır.
*



“Doğrusu onlardan birçoğu hakkındaki söz tahakkuk etmiştir.Artık

asla iman etmeyecekler.”(Tercihlerini inançsızlık yönünde yaptıklarından.)

“Zira(sanki)Biz onların boyunlarına,çenelerine kadar uzanan demir

halkalar geçirmişizdir de,başlarını bir türlü eğememektedirler.”

“Yine(adeta)önlerinden ve arkalarından birer set çekmiş ve gözlerini

perdelemişizdir de artık(gerçeği)görememektedirler.”

“Şu halde sen onları uyarsan da,uyarmasan da onlar için fark etmez,

iman etmezler.”

“Ne ki sen(ey Nebi!),sadece ilâhi uyarıya tabi olan ve idraki aşan bir

hakikat olmasına rağmen o Rahmet Kaynağı’na derin bir ürpertiyle(haşyetle)saygı

duyan kimseyi uyarabilirsin.O halde bu gibileri sınırsız bir mağfiret ve tarifsiz güzellik-

te bir ödülle müjdele!”

Yâsin(39);Âyet:7,8,9,10,11.

Bu âyetler inançsızların ahiretteki feci durumları ile inananların,(Rah-

met Kaynağı Allah’a/Kur’an’a/Elçisine tabi olan ve saygı duyanların)sınırsız bir bağış-

lanma ve tarifsiz güzellikte bir ödülle(Cennet/Cemalullah)ödüllendirilecekleri dile

getirilerek,insanların tercihlerini bu yönde yapmaları gerektiğine dikkat çekilmektedir.
*
“Biz ona(Hz.Peygamber’e) şiir öğretmedik.Bu onun için gerekli de

değil!O(Kur’an/vahiy)sadece bir uyarı ve öğüttür,dahası açık ve açıklayıcı bir hitap-

tır.”(şiir değil!)

“Ki bu sayede(kalben)diri olanları uyarsın ve bunu ısrarla inkâr edenle-

re karşı verilmiş olan söz gerçekleşsin!”

Yâsin(39);Âyet:69,70.

Hz.Peygamber(AS)’e şair,Kur’a şiir diyenlere ilâhi bir şamar gibi inen

cevabı anlamak için,Mekke’nin cahiliyye toplumunda şairlerin kahinlerle,şiirin kahinlikle özleştirildiğini hatırlamak gerekir.

Cahiliye insanı cinlerin Allah ile nesep bağı olduğunu düşünür/olduğu-

na inanır,şiiri de şairle cin arasındaki alış-verişin (iletişimin)ürünü olarak görürdü.

(Bkz.Saffat(66);Â:158)Bu yüzden melek-peygamber ilişkisini cin-şair ilişkisiyle özdeş

sandılar/saydılar.

Hz.Peygamber(AS)’in içinde bulunduğu toplum tarafından nasıl görül-

düğünü ve ne kadar anlaşıldığını(!) bu âyetlerden daha güzel ve çarpıcı biçimde anla-

tan/anlatabilecek olan bir ifade olabilir mi?
***

25
“Bütün insanlığa bir uyarı olması için,kuluna(Hz.Muhammed’e),iyi ile

kötünün arasını kesin hatlarla ayıran vahyi(Furkân’ı)indiren (Allah)ne yüce bir

bereket kaynağıdır.”

“O(Allah) ki,göklerin ve yerin hakimiyeti(hükümranlığı)yalnızca O’na

aittir,O çocuk edinmemiştir,hakimiyetinde O’na herhangi bir ortak da bulunmamaktadır.

Zira her şeyi O yaratmış,ve(bütün bunları)ölçüsünü kendi koyduğu yasalara bağlamıştır.”

“Ne ki,O’nun dışında hiçbir şey yaratamayıp kendileri yaratılmış bulunan,

kendilerinden bir zararı defetmeye de,bir yararı talep(elde)etmeye de güçleri yetmeyen,

ne hayat,ne ölüm,ne de ölümden sonra dirilişe dair bir yetkisi bulunmayan bir takım

sahte ilâhlar peydahladılar.”

“Bir de inkârda ısrar eden o kimseler;’Bu(Kur’an/vahiy)onun(Hz.Muham-

med’in)uydurduğu bir yalandan başkası(başka bir şey)değildir,üstelik bu konuda başka

bir topluluk da ona yardım etmiştir.’dediler.”

“İşte ileri sürdükleri bu iddiayla,hem(Allah’a)haksızlık etmiş,hem de

gerçeği çarpıtmış oldular.”

“Ve;’Bu,sabah,akşam(sürekli/kesintisiz ezberlemesi için)kendisine okun-

sun diye,başkalarına yazdırdığı eskilerin efsaneleridir.’dediler.”

“De ki;’Onu,göklere ve yere ait bütün sırları bilen(Allah)indirdi;Zaten

O,tarifsiz bir bağışlayıcı,eşsiz bir merhamet kaynağıdır.”

“Yine(onlar,o münkirler;”Bu nasıl elçi böyle?Yiyip,içiyor,çarşıda,pazarda

dolaşıyor?Ona bir melek indirilseydi de,beraberinde o da(onunla birlikte)uyarıp dursaydı

ya!”

“Ya da kendisine(gökten)bir hazine bırakılsaydı(indirilseydi)veya onda

yiyip içerek(safa sürdüğü)kendisine ait bir cenneti(has bahçesi) olsaydı.’dediler.

Bir de kalkıp o zalimler;’Eğer(ona/Hz.Peygamber’e)uymuş olsaydınız

(olsaydık),sihirlenmiş bir adamdan başkasına uymamış olacaktınız.’(olacaktık.)dediler.”

“Şunların,(Ey Nebi!)seni neye benzettiklerine bir bak hele!Ve sonuçta öyle bir sapıtıyorlar ki,bir daha doğru yolu bulacak(muhakeme)gücünü asla kendilerinde

bulamıyorlar.”

“O(Allah)öyle yüce,öyle cömerttir ki,dilerse(ey Nebi!)senin için(onların)

bu dediklerinden(istediklerinden)daha hayırlı olan zemininden akarsular(pınarlar/

ırmaklar) çağıldayan cennetler var eder.Yine senin için(orada)köşkler,yalılar inşa eder.”

“Hayır!Onların(asıl problemi)Son Saat’i(Kıyamet’i)yalanlamış olmalarıdır.

Ama Biz,Son Saat’i yalanlayan kimseler için kışkırtılmış bir ateş hazırlamışızdır.”

“(Ey Nebi!)Biz senden önce de yemek yiyen,çarşıda,pazarda dolaşan dola-

san insanlar dışında hiçbir peygamber göndermemiştik.(göndermedik.)Bazılarınızı

diğerleriniz(bazılarınız)için sınama vesilesi kıldık ki,bakalım sabredebiliyor musunuz?

(sabredebilecek misiniz?)(Bunu siz öğrenesiniz diye böyle yaptık.)Yoksa senin Rabbin

zaten her şeyi görmektedir.”

“Ama Bizim Huzurumuza çıkacak yüzü olmayan(kalmayan)kimseler;’Bize

melekler gönderilseydi veya Rabbimizi görseydik ya!’dediler.Doğrusu onlar kendi iç

dünyalarına büyüklük tasladılar ve hadlerini aşarak kasım,kasım kasıldılar.”

“Onlar bir gün(Mahşer’de) melekleri görecekler,fakat O Gün günahkârlar

için hiç de iç açıcı olmayacak.Ve onlar;(Eyvah!)Her yan(ımız)dan Allah’ın gücü ve

kudretiyle)sarılmışız’diyecekler.”

“Zira Biz(O Gün) yapıp ettikleri ne varsa hepsinin üzerini çiğneyeceğiz

ve onu yel savurmuş küle çevireceğiz.”

Furkan(40);Âyet:1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11.-20,21,22,23.

26
“O Gün Cennet ehli kalınacak yerlerin en hayırlısına,istirahat mekanları- nın en iyisine sahip olacak.”

“İşte O Gün tüm bulutlarıyla(buutlarıyla)gökyüzü paramparça olacak ve

melekler bölük,bölük indirilecek.”

“Mutlak hakimiyet O Gün,yalnızca rahmetin mutlak kaynağı(mutlak ger-

çek)olan(Allah’ın)olacak.Ve zaten o(gün)inkâr edenler için çok zor bir gün olacak.”

“İşte O Gün,haddi(Allah’ın sınırlarını) aşmış olan kişi,(aldanmanın piş-

manlığıyla)elini(parmaklarını)ısırarak;’Ah,n’olaydım!Keşke Resûl ile birlikte bir yol

tutmuş olsaydım!’diyecek.”

“Vah,n’olaydım!Keşke (yoldan çıkmış)falanca kimseyi kendime yol

gösterici bir dost(kılavuz)tutmayaydım!”(tutmasaydım!)

“Doğrusu bana vahiy(Resûl)tarafından ulaştı(rıldı)ktan sonra beni

ondan uzaklaştırdı.”(Vahye ulaşmada Elçi’den başka hiçbir aracıya gerek olmadığı

vurgulanmaktadır.)

Evet,zaten (kişiyi vahiyden)uzaklaştıran her tür şer güç(ler)(görünen/

görünmeyen şeytanlar)insanı(yoldan çıkardıktan sonra)işte böyle yüz üstü (bir başına)

bırakır(lar.)”

Furkan(40);3Ayet:24,25,26,27,28,29.
Çizilen bu ibret dolu Mahşer sahnelerinden ve kâfirlerin mutlak gerçeği

gördükleri zaman pişmanlıkla kıvranmalarının artık bir işe yaramayacağı gözler önüne

serildikten sonra;

“Ve (O Gün)Rasûl diyecek ki;’Rabbim!Benim kavmim bu Kur’an’a devri

geçmiş,terk edilmiş bir kitap muamelesi yaptı!”

Furkan(40);Âyet:30
Bu müthiş âyette sözü edilen kimselerden ,dünyada ve ahirette hüsrana

uğrayanlardan(kaybedenlerden)olmamak için,Kur’an’ı Kerim’e daha sıkı sarılarak,

onun çağlar üstü,her zamanda/mekanda geçerli(uygulanabilir/yaşanabilir)bir hayat

kitabı olduğunun bilincine vararak,onun prensiplerine uygun örnek bir ömür sürmek,

ve toplumsal bir düzen (bütün zamanlara mekanlara örnek olacak üstün bir medeniyet) kurmak(daha doğrusu küllenmeye yüz tutmuş İslâm Medeniyetini yeniden canlandır- mak) için olanca çabamızı,iyi niyetimizi ve birikimlerimizi ortaya koymalıyız.
Ve hikmet dolu şu âyet;

“İşte böylece Biz,her peygambere,suçu karakter(yaşama biçimi)haline

getirenler içerisinden düşmanlar çıkarmışızdır.Olsun!Nasıl olsa Rabbin yol gösterici

ve yardım edici olarak sana yeter!”

Furkan(40);Âyet:31
Evrensel ilâhi düzen(dizayn) zıtlıklarla ayakta durmaktadır.Her değerin/

boyutun bir karşıtı vardır.

Bu(düzen)aynı zamanda karşılıklı kutupların birbirlerini dengede tutma-

sını sağlayan ilâhi yasaların temel taşını oluşturmaktadır.

Peygamberler bu dengeyi sağlamada en büyük etkendir.


27
“Bir de inkârda ısrar edenler dediler ki;’Kur’an ona(Hz.Peygamber’e)

topyekün olarak bir seferde/celsede indirilseydi ya!’

İşte Biz,bütünü oluşturan parçaları ait oldukları yere(göre)biri diğerini

açıklayacak(tamamlayacak)şekilde yerleştirerek,onunla senin(ey Nebi!) iç ve dış

dünyanı(enfüsünü/afakını)inşa edip,pekiştirelim diye böyle yaptık.”

“İmdi onlar(müşrikler),senin karşına hangi temsili/sembolik)anlatım

tarzıyla(meselle) çıkarlarsa çıksınlar,kesinlikle Biz sana o konudaki gerçeği ve en doğru

açıklamayı getiririz.”

“Yüzüstü sürünerek Cehenneme tıkılacak olan kimselere gelince;En şerli

konumda bulunanlar ve yoldan en çok sapanlar işte bunlardır!”

Furkân(40);Âyet:32,33,34.
İnanmaya,ıslâh olmaya,doğru yola girmeye niyeti olmayan şeytanlaşmış

nasipsizlerin bahaneleri bitip tükenmek bilmez!Ama sonlarını ne olacağı da bellidir.



İşte bir diğeri;

“Bir de ne zaman seni görseler,sırf seninle alay etmek amacıyla;’Ne yani

Allah,elçi göndermek için bula,bula bunu mu bulmuş!’(Haşa!)

“Sahiden,şayet onlar(ilâhlarımız!)üzerinde ısrar etmeseymişiz,(onlara

sahip çıkmasaymışız)bizi onlar(ilâhlarımızın yolun)dan saptıracakmış!’diyorlar!”

Ama zaman gelecek,(Mahşer’de) azabı gördüklerinde kimin daha çok

yoldan sapmış olduğunu öğrenecekler.”

Furkân(40);Âyet:41,42.
Kâfirlerin nasıl bir gurur,kibir girdabında çırpındıkları,Allah’ın Elçisi’ni

beğenmemek gibi korkunç bir sapkınlığa düştükleri gözler önüne serildikten sonra,bunun

sebebinin ne olduğu vurgulanmakta,Allah Katı’ndaki statüleri(!)belirlenmektedir.
“Hevasını ilâh(ı) haline getiren(edinen)kimsenin durumunu göz önüne

getirsene bir!Şimdi(söyle ey Nebi!)böyle birinin sorumluluğunu sen üstlenebilir misin?”

“Ya da sanır mısın ki,onların çoğu(ilâhi mesajı)işitir veya (hakikati)

akleder?Hayır!Onlar sürü(içgüdüsüyle)davranan hayvan(lar) gibidirler,hatta yoldan

sapma konusunda(onlardan)daha da beterdirler.”

Furkân(40);Âyet:43,44.
“Hem eğer dilemiş olsaydık(geçmişte olduğu gibi)elbette her topluma

(ayrı)bir uyarıcı gönderirdik.”

“Madem öyle,artık sen inkârcılara uyma ve onlarla bu(vahiy)sayesinde

tüm gayretini (ve iyi niyetini)sarfederek(devreye sokarak)bir cihada(cehde)giriş.”

Furkân(40);Âyet:51,52.
Hz.Peygamber(AS)’in bütün insanlığı uyarmak amacıyla(ve göreviyle)

gönderilmiş olduğunun zımnen ifadesiyle,vahyin tebliğinin yaygınlaştırılması için

büyük bir çabayla(cehtle)çalışılması önerilmektedir.

Bu öneri(ve buyruk)Hz.Peygamber(AS)’in şahsında bütün mü’minleredir.

Risalet(tebliğ)görevi Hz.Peygamber’den sonra ehil(alim) olan mü’minlere düşmektedir.

*

28
“Ve Biz seni(ey Nebi!)yalnızca bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.”

“(Ey Peygamber!)’Ben bu(davet)karşılığında,dileyen kimsenin Rabbine

doğru bir yol tutması dışında sizden herhangi bir ücret talep etmiyorum!’de.”

“Nihayet ölümsüz olan O Mutlak Diri(Hayy)Zat’a yaslan(O’nun sonsuz

gücüne sığın)ve hamd ile O’nun aşkın yüceliğini dillendir!Zira kullarının günahından

haberdar olma konusunda kimse O’nunla boy ölçüşemez.”

Furkân(40);Âyet:56,57,58.
Şu ifadelerdeki güzelliğe,zarafete,inceliğe bakar mısınız?Hz.Peygamber(AS)

insanlardan Allah’ın yüce kelâmımı onlara tebliğ etmesine karşılık-ücret olarak-“Dileyen

kimsenin Rabbine doğru bir yol tutması…”nı istiyor.

Bu,aynı zamanda inancın sadece bir tercih meselesi olduğu,kabul ettirilmesi

için asla hiçbir baskının,dayatmanın söz konusu olmayacağı anlamına de gelmektedir.
Ve şu ölümsüz,evrensel tavsiye;

“Gökleri,yeri ve bunların arasındakileri altı evrede(birim zamanda)yaratıp,

sonra da mutlak hükümranlık makamına(Arş’a)kurulan O’dur.O,sınırsız rahmet kaynağı-

dır.Haydi,o halde(isteyeceğini)O,her haberin hangi kaynaktan,ne maksatla çıktığını bilen-

den iste!”

Furkân(40);Âyet:59

Bir şey istenecekse,en zengin,en cömert,en güçlü olan Allah’tan istenmeli-

dir,başkasından/başkalarından değil!O verirse de bizim için hayırlıdır,vermezse de.
(Ey Nebi!Müminlere)De ki;”Eğer dua(ları)nız olmasaydı Rabbim size niçin

değer verecekti ki!”(Veya;(Allah’tan başkasına)duanız olmasa Rabbim sizi niçin cezalan-

dırsın ki!)

“(Kâfirlere)De Ki;’Sonuçta siz de yalanlamış bulunuyorsunuz.Bundan böyle

(inkârının)sizin yakanızı asla bırakmayacak.!”

Furkân(40);Âyet:77

Duanın önemine vurgu yapan âyetin,hadisle tefsiri;”Dua ibadetin iliğidir.”

şeklindedir.

Allah’a dua etmek O’nu tasdik etmenin,duadan kaçmak ise O’nu yalanla-

manın tezahürüdür.Mü’minle,kâfir arasındaki zıt kutupluluğun bir göstergesi de dua

olmaktadır.

***
“(Ey Peygamber!)Eğer seni yalanlıyorlarsa,unutma ki senden önce de

(gönderilen) bir çok peygamber yalanlanmıştı.”


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin