kötülükten sakındırma”işi,aslında Kur’an’ın inşa etmeyi hedeflediği insan tipinin en belirgin
özelliğidir.(Zaten Peygamber de model ve örnek bir kişilik olarak inşa edilmektedir.)
Bu tip,sorumluluk bilincine sahip olduğu için,sorumlu davranan,nesne değil
özne,birey değil şahsiyet olan sorumlu ve sosyal bir kişiliktir.
İşte Hz.Peygamber(AS)’in-ve diğer bütün peygamberlerin-görevi,içinden çıkarıldıkları toplumları eğitmeleri,aksaklıklarını,yamukluklarını gidermeleri,fıtratlarını
zedeleyen,bozan yanlış düşünce ve davranışlarını,doğrultarak onlara insanlıklarını yeniden
kazandırmalarıdır.
Ancak böyle bireylerden oluşan toplumlar,bütün zamanlarda mekanlarda örnek,
ideal toplumlar olurlar,maddi ve manevi alanlarda diğer toplumlara(onları bir ana şefkatiyle kucaklan bir ümmet olarak)medeniyet,insanlık yolunda önderlik,kılavuzluk edebilirler.
Bu da,hem kendileri hem de cümle insanlık için kurtuluşa ermek olacaktır.
(Bu âyet;Mâide;3,En’âm;145,Bakara;173,Nahl;115 ışığında anlaşılmalı ve
değerlendirilmelidir.) * İşte bireyi ve toplumu inşa edici muhteşem âyetlerden biri daha.
Cahillerin dindarlığı arttıkça,sapıklığı da artar.Gurura,kibire kapılır.Davranış
bozuklukları başlar.Dindarlık gösterişe yönelirse(yönlendirilirse)sahte kutsallar üretmeye ve
onları-çoğu kez bilmeyerek-Allah(CC)’ın,Peygamber(SA)’in önüne/yerine geçirmeye başlar.
Dünyada da, ahirette de rüsvaylık budur. “(Ey Peygamber!)De ki:”Ey insanlar!İyi bilin ki,ben,Allah’ın hepinize gönder-
diği elçisiyim.Öyle bir(Allah)ki,göklerin ve yerin egemenliği (mülkü)O’na aittir.O’ndan başka
ilâh yoktur,hayatı ve ölümü yaratan (öldüren de,dirilten de)O’dur.O halde(gelin)Allah’a ve
O’nunElçisi’ne inanın.Allah’a ve O’nun bütün mesajlarına inanan,Kitap Ehli’nden olmayan
Haberci’ye…(tertemiz/ümmi Peygamber’e…)Ve ona uyun ki,doğru yolu bulabilesiniz.”
Â’râf(56);Âyet:158
41
Bu âyette açık,seçik ve net bir biçimde Hz.Peygamber(AS)’in bütün insanlara
(insanlığa) gönderildiği belirtilmektedir.
Ancak böylesine yüce,güçlü,dosdoğru,üstün ahlâklı bir varlığa(Elçi’ye)
inanılır,güvenilir,ardından gidilir.
İnsanlar arasından seçtiği ve risalet(ilâhi mesajı tebliğ)göreviyle görevlendirdi-
ği elçilerine –ve Son Elçi Hz.Muhammed(AS)’e-inanmak,Allah’a inanmak demektir.
Doğru yolu bulmak ve kurtuluşa ermek,dünya ahiret mutluluğunu yaşamak
ancak böyle mümkündür.
“İmdi onlar(yıllar yılı tanıdıkları)hemşehrilerinde delilikten eser olmadığını
düşünmezler mi?(görmezler mi?)O sadece açıktan açığa uyaran biridir.”(Allah’ın Elçisi’dir.)
Â’râf(56);Âyet:184 Bu âyette Kur’an-ı Kerim(vahiy),ilk muhatapları olan Mekkeliler’i mantıklı,
insaflı olmaya davet etmekte,akıllarını inkârlarına bir gerekçe olarak göstermekle,içine
düştükleri çelişkiye ve yanılgıya dikkat(leri) çekilmektedir. “(Ey Nebi!)Sana soruyorlar;”Son Saat ne zaman gelip çatacak?”diye.Cevap
ver:”Onun bilgisi yalnızca Rabbimin Katındadır.Onun vaktini O’ndan başka ortaya koyacak
kimse yoktur.O,bütün ağırlığıyla(ve dehşetiyle)göklerde ve yerde kopacak,sizi haberiniz olma-
dan ansızın yakalayacaktır.Sanki senin ısrarla o bilginin peşine düşüp elde etmen mümkün-
müş gibi,onu sana soruyorlar.De ki:”Onun gerçek bilgisi yalnızca Allah Katındadır,ne ki
insanların çoğu bunu bilmezden geliyor.”
“De ki:”Allah dilemedikçe,ben(bile)kendime ne yarar sağlayabilirim,ne de
zararı önleyebilirim.Zira eğer gaybı bilseydim,kendime tüm güzelliklerden daha çok pay
ayrılmasını sağlardım,üstelik kötülük(ler) de semtime uğramazdı.Ne ki,ben inanan insanlar
için yalnızca bir uyarıcı ve müjdeciyim.”
Â’râf(56);Âyet:187,188. Hz.Peygamber(AS)’ı zor durumda bırakmak için küfür cephesinin baş vurdu-
ğu taktiklerden biri de Kıyamet Saati’ni bildirilmesini istemeleridir..Oysa onun bilgisi sadece
Allah Katındadır ve bizi ansızın yakalayacaktır.Bu yüzden Allah’ın buyruklarına uygun bir ha
hayat yaşayarak Kıyamet’e her zaman hazırlıklı olmalıyız.Onu dehşetinden ancak böyle emin
olabiliriz.Küçük kıyametin ölüm olduğunu her zaman hatırlamalıyız.
188.âyet vahyin Allah’a aidiyetinin delillerinden biridir.Her şey O’nun
denetiminde,kontrolündedir.Bu gerçek Hz.Peygamber(AS)’ın ağzından bir itiraf şeklinde
dile getirilmekte ve bütün insanlara da(özellikle mü’minlere)bu konuda gönderme yapılmak-
tadır.Hakikate olan sadakatin,her tür taktik ve stratejik hesabı aşacak/bozacak kadar samimi
ve sağlam olduğunu gösterir. “(Ey Nebi!)De ki:”Haydi çağırın Allah’a ortak koştuklarınızı,sonra önüme
(ardıma)her türlü tuzağı kurun ve bana göz açtırmayın!”
tek güvenli yol haritası olarak Kur’an’ı benimsememiz gerekmektedir.
Müslümanlar kendilerini derin sulara(ya da bataklıklara)çekmek isteyen
fıtrata uygun olmayan bir hayat yaşayan kardeşlerini kurtarmak için çaba harcamalıdırlar.
Çok önemli bir öneri de Kur’an’ı Kerim okunurken onu edeple dinlemektir.
“Bu ilâhi kelâmın indirilişi,hiç kuşku yok ki Âlemlerin Rabbindendir.”
“Yine de onlar;”Onu o(Hz.Peygamber)uydurdu!”diyorlar.Hayır!O senin
Rabbinden gelen bir hakikattir.Senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu belki
yola gelirler diye uyarman için(gönderilmiş)dir.”
Secde(57);Âyet:2,3. “Şüphesiz Kıyamet Günü anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında
(şaşmaz adaletiyle) hüküm verecek olan elbet senin Rabbindir.”
Secde(57);Âyet:25
43
“Bir de diyorlar ki;”Eğer doğru söylüyorsanız,bu(bahsi geçen)kesin hüküm
ne zaman verilecek?”
“De ki:Kesin hükmün verileceği gün inkârda ısrar edenlere,ne imanları
fayda verecek,ne de (mazeret beyan etmeleri için)göz açtırılacak!”
“Şu halde boş ver onları da(kendi işine-görevine- bak.)madem onlar beklemeye
razılar,sen(dünden)bekle!”
Secde(57);Âyet:28,29,30. İnkârda ısrar eden ve Hz.Peygamber(AS)’in tebliğ ettiği vahyi ciddiye almayan
yan inançsızlar arasında kesin hükmü Kıyamet Günü Yüce Yargılama’da Bizzat verecek olan
senin Rabbindir buyurarak Allah,Resûl’üne yakın olduğunu(Onu sevdiğini) ima ederken,
sadece risalet(tebliğ)görevini yapması önerilmekte,imansızlara da gereken uyarıyı sert bir
şekilde yapılmaktadır.
*** “Elif-Lâm-Mim-Ra!Bunlar Kitab’ın âyetleridir.Ve Rabbin(in) Katından sana
indirilenler hakikatin ta kendisidir,fakat insanların çoğu buna iman etmezler.”
Ra’d(58);Âyet:1 “İlle de(halâ nasıl inkâr edebildiklerine)şaşacaksan,asıl onların şu sözüne
şaş;”Ne yani,şimdi biz toprak olup gittikten sonra yeni bir yaratılışın muhatabı mı olacağız?”
Onların inkâr ettikleri aslında Rableridir.İşte(hesap verme sorumluluğunu
reddeden)bu tipler,boyunlarında tutsaklık tasmasını taşıyanlardır.İşte onlardır ateş yaranı.
Onlar orada yerleşip kalacak olanlardır.”
Ra’d(58);Âyet:5 Âyetlerden de anlaşılacağı üzere müşrikler Hz.Peygamber(AS)’in kişiliğinden
çok Allah’tan gelen-ve çarpık hayat tarzlarını değiştirmelerini,düzeltmelerini isteyen-vahye
karşı çıkmaktadırlar.
Bugün de aynı tiplerle karşılaşmak mümkündür,yarın da olacaktır.
(Kur’an-ı Kerimin zamanlar üstü ve evrensel oluşuna delil âyetlerden biri.) Ve şu ibret verici âyetler;
“Ve (o inançsızlar)iyiliği bırakmışlar(tehdit edildikleri/uyarıldıkları)kötü
akıbetin bir an evvel gelip çatması için(ey Nebi!)seni zorluyorlar.Oysa ki,kendilerinden önce
bir dolu ibretlik hadise yaşanmıştı.Neyse ki senin Rabbin kendilerine kötülük eden(zalim)
insanlar için dahi bağışlayıcıdır;ama unutma ki,cezanın en şiddetlisi de yine Rabbine aittir.”
(Bu O’nun adaleti gereğidir.)
“Bir de inkârda ısrar edenler;”Ona Rabbinden bir mucize indirilmesi gerek-
mez miydi?”diyorlar.Unutma ki,sen,sadece bir uyarıcısın ve her topluluğun bir hidayetçisi
zaten bulunmaktadır. Ra’d(58);Âyet:6-7. “Yine inkârda direnenler:”Ona Rabbinden bir mucize indirilmesi gerekmez
miydi?”derler.
De ki:”Allah dileyen kimsenin sapmasını diler,Kendisine yönelen kimseyi ise
doğru yola yönlendirir.”
Ra’d(58);Âyet:27 43
En büyük mucize olan Kur’an-ı Kerim’i görmeyen,Hz.Peygamber(AS)’den
halâ mucize bekleyen nasipsizlere ne demeli!
Kötü niyetli ve önyargılı olan inançsızlar tercihlerini bu yönde yaptıkları için
Allah da onları doğru yoldan,aklı selimden uzak tutmuştur. “(Ey Nebi!)Onlara;”Göklerin ve yerin Rabbi kimdir ?”diye sor ve”Allah’tır!”
cevabını ver.
(Şimdi de)De ki:”Ne yani,şimdi siz Allah’ı bırakıp da,kendilerine bir yarar
sağlayamayan ve muhtemel bir zararı önleyemeyen(yaratılmış)varlıkları yâr ve yardımcı mı
atadınız?”İlâve et:”Hiç görenle görmeyen bir olur mu?Ya da karanlıklarla(bir ışık kaynağına
sahip olan)aydınlık nasıl bir olabilir.?”Yoksa onlar Allah’a,O’nun yarattığı gibi ortaklar tesbit
ettiler de,bu yaratış kendilerine(Allah’ın yaratışından)ayırt edilemeyecek kadar benzer mi
göründü?”
De ki:”Her şeyin yaratıcısı yalnızca Allah’tır.Zira tüm varlığa boyun eğdire-
cek mutlak otorite sahibi biricik güç sadece O’dur.”
Ra’d(58);Âyet:16 Bireysel ve toplumsal inşa devam etmekte,inansızlarla inançlılar ışıkla/karan-
lık,görenle/görmeyen benzetmeleriyle tanımlanmakta,her şeyin yaratıcısının Tek Allah olduğu,
O’nun dışında edinilen ilâhların insanı sadece hüsrana sürükleyecekleri vurgulanmaktadır. “(Ey Nebi!)Hiç Rabbin Katından sana indirilen(vahy)in hakikat olduğunu
bilen kimse,(bu hakikate karşı)kör davranan(görmezden gelen/görmeyen)kimseyle bir
tutulabilir mi?Elbet ancak basiret(keskin/doğru görüş)sahibi olanlar öğüt alırlar.”
“Onlar ki,Allah’a verdikleri söze sadakat gösterirler ve fıtrat sözleşmesini ihlâl
etmezler.”
“Yine onlar Allah’ın kurulmasını emrettiği bağları kurarlar.Zira onlar,
Rablerinin (sevgisini yitirme)kaygısıyla titrerler ve hesabı kötü vermekten korkarlar.”
Ra’d(58);Âyet:19,20,21. “Ama fıtrat sözleşmesinin ardından Allah’a verdikleri sözü ihlâl edenler,daha-
sı Allah’ın kurulmasını emrettiği bağları kesip kopararak,yeryüzünde sosyal çürümeye neden
olanlar var ya;işte onlar Allah’ın rahmetinden kesinlikle dışlanmışlardır ve dâr(-ı dünyanın)
ardından gelen kötü akıbet onları beklemektedir.”
Ra’d(58);Âyet:25 Önceki âyetlerin devamı olarak kabul edilecek bu âyetlerde,vahyin inşa etmek
istediği İslâm aklının koordinatlarından birisi olan “hakikate ve kendi fıtratıyla barışık bir
Bunun aksi olan kâfir portresi mutlak hakikate ve kendi fıtratına yabancılaşmış aklın tavrı
olarak gözler önüne serilmekte,onları bekleyen akıbet hatırlatılmaktadır.Bu bağın sadece
akrabalık bağlarıyla sınırlı olduğunu var sayarsak,Kur’an’ın evrenselliğini de sınırlamış
oluruz.
45 “Yine inkârda direnenler;”Ona Rabbinden bir mucize indirilmesi gerekmez
miydi?”derler.
De ki:”Allah dileyen kimsenin sapmasını diler,Kendisine yönelen kimseyi ise
doğru yola yönlendirir.”(Herkes seçiminde/tercihinde özgür iradesini kullanır)
“İşte onlar,iman eden ve kalpleri Allah’ın vahyi ile tatmin olan kimselerdir.
Bakınız;(akleden)kalpler yalnızca Allah’ın vahyi ile tatmin olur.”
“İman eden ve Allah’ın razı olduğu eylem ortaya koyan bu kimseler var ya;
göz aydınlığı onlarındır,güzel yurt da onların…”
“Böylece(Ey Nebi!),kendisinden önce nice(inkârcı)toplumların gelip geçtiği
bir toplumun arasından(içinden)elçi olarak seni seçtik ki,sana vahyettiklerimizi kendilerine
ulaştırasın.Zira onlar Rahman’ı inkâr ediyorlar.(Allah’a inandıkları halde O’nun hayata
müdahale etmesine karşı çıkıyorlar.Kendi hayat tarzlarından başkasına razı olmuyorlar.)
De ki:”O benim Rabbimdir,Kendisinden başka ilâh olmayandır.Yalnızca O’n
güvendim,yüzümü(olanca varlığımı)O’na çevirdim.”
“Eğer bu(vahiy)kendisi(varlığı) sebebiyle dağların yürütüldüğü,yerlerin
paramparça edildiği,ölülerin konuşturulduğu bir hitap(Kur’an/kitab) olsaydı,(sırf bu vahye
inansınlar diye bir takım mucizeler vesile kılınsaydı onlar(kâfirler)yine de inanmazlardı.)
Bilâkis,iş ve oluş(lar)tümüyle Allah’ın yasalarına bağlıdır.Peki mü’minler,
‘Allah isteseydi bütün insanları hidayete erdirirdi’ gerçeğini anlayıp da(herkesi mü’min
yapma)sevdasından halâ vaz geçmediler mi?
Ama inkârda ısrar edenlere gelince:Yapıp ettikleri onların baş(lar)ından
felâketi eksik etmeyecektir ya da yurtlarının yanı başına ansızın konuverecektir,ta ki Allah’ın verdiği söz yerini bulsun.Çünkü Allah sözünden asla caymaz.”
“Doğrusu senden önceki elçiler de alaya alınmışlardı.Bu yüzden inkârda
ısrar eden o kimselere(önce pişman olup tövbe etmeleri için) süre tanıdım,sonunda onları
yakaladım.Cezalandırma nasıl olurmuş,(görsünler bakayım!)”
“O değilse kimmiş bakayım kazandıkları nedeniyle her canlı varlığın tepesine
dikilip duran?Buna rağmen halâ Allah’a ortak koşuyorlar!De ki:”Onları(Allah’a yaklaştırıcı
şefaatçi olarak benimsediğiniz putları keyfinize göre)isimlendirin!Yani siz yeryüzünde bilme-
diği bir şeyi O’na haber veriyorsunuz öyle mi?Belki de sözü(hakiki anlamda değil),sırf zahiri
anlamda kullanıyorsunuzdur.
Hayır,inkârda ısrar edenlere hileli(çarpık,yanıltıcı)mantıkları cazip gösterildi ve doğru yoldan(bu nankörlükleri,sapkınlıkları yüzünden)saptırıldılar.Zira Allah,kimi saptı-
rırsa,ona doğru yolu gösterecek kimse bulunmaz!”
“Dünya hayatında onlar için(uygun/adil)bir ceza vardır,fakat ahretin cezası
çok daha elem verici(kalıcı/etkileyici)olacaktır.Allah’a karşı onları savunacak birileri de
olmayacaktır.”
Ra’d(58);Âyet:27,28,29,30,31,32,33,34. Hiçbir yorum gerektirmeyecek kadar açık-seçik ifadelerle çizilen mü’min ve
Bu tipler için Allah’tan hidayet dilemekten başka yapacak bir şey yoktur. “Yine kendilerine (bu) Kitab’ı emanet ettiğimiz(mü’min)kimseler,sana indiri-
lenden dolayı seviniyorlar.Fakat muhalif müttefikler arasında onun bir kısmını inkâr edenler
de bulunmakta.
(Onlara)De ki:”Ben sadece Allah’a kul olmakla ve O’na(hiçbir şeyi/hiç kimse-
yi)ortak koşmamakla emrolundum.Yalnız O’na davet ediyorum,zira dönüş yalnızca O’nadır.
“Ve işte böylece Biz,onu Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik.Artık sana
ilimden bir pay verildikten sonra,eğer onların(inançsızların)keyfi arzularının peşine düşersen
senin için Allah’tan başka ne bir yâr,ne de bir sığınak var!”
46
“Doğrusu senden önce de elçiler göndermiş,onlara da eşler ve çocuklar
vermiştik.(Onlar da sizin gibi birer insandı.)Allah’ın izni olmaksızın bir peygamberin (kendiliğinden)bir mucize getirmesi(göstermesi)olacak şey değildir.(Kaldı ki)her dönemin (kendine has)bir mesajı vardır.”
“Allah,dilediğini yok eder,dilediğini bırakıp sağlamlaştırır.Zaten mesajın
(vahyin)kaynağı(da)O’nun Katındadır.”
“İmdi onları tehdit ettiğimiz(cezanın)bir kısmını ister sana(daha hayattayken)
gösterelim,ister(ondan önce)senin ölümünü takdir edelim,unutma ki sana düşen yalnızca
(ilâhi mesajı)tebliğ etmektir.(Onların)hesabını görmekse sadece Bize düşer.”
“Peki,onlar görmediler mi ki(görmezler mi ki)Biz yeryüzüne müdahil olup,
ona(ait değerleri)her bir tarafından eksiltiyoruz.
(Şu kesin)ki,Allah yasa(larını) koyar,O’nun yasasını kimse bozamaz.Üstelik O,
hesabını pek çabuk görür.”
“Doğrusu onlardan öncekiler de,zaafı ustaca gizlenmiş düzenler kurmuşlardı.
Fakat bütünüyle kusursuz düzen kurarak(diğer düzenleri boşa çıkarmak)sadece Allah’a
has idi.(hastır.)(Zira)O,her canın ne kazandığını bilir.Ama istikbalin kime ait olduğunu