sizin aranızda bir sevgi var edebilir.Ve Allah’ın(buna)gücü yeter.Üstelik Allah,tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.”
Mumtehane(109);Âyet:7 Kaynaklar,bu âyetin in(diril)iş sebebi olarak,Rasuallah’ın Ûmmü Habibe ile
gıyabında nişanlanmasını göstermektedir.Hz.Peygamber(AS),Habeş muhacirlerinden olan
Ûmmü Habibe’yi,kocası Ubeydullah b.Cahş öldükten,veya “tanassur” edip boşandıktan sonra
eş adayı seçerek ödüllendirmişti.Allah Elçisi’nin bu jestine hayran olan Ebu Sufyan;”Bu yiğidi
kimse durduramayacak!” itirafında bulunacaktır.
Şu sahiplenmeye,fedakârlığa,şefkate bakar mısınız?Yüce kişiliğiyle,üstün ahlâ-
kıyla düşmanlarını bile kendisine hayran bırakan bu muhteşem insan Peygamber olmasın da
kim olsun?Onun ümmetinden olmak ne büyük bir talih ve onurdur.Ona lâyık olmak,bu onura kavuşmak için Ona olan saygımızda,sevgimizde ne kadar samimiyiz,bu konuda ne kadar çaba gösteriyoruz?Asıl bu soruya cevap aramak durumundayız.
Bir de ona ümmet olamayanların talihsizliklerinin ve onursuzluklarının sona
ermesi için Allah’tan hidayet dilemeliyiz. *
“Sen ey Peygamber!Ne zaman mü’min kadınlar sana gelir de,Allah’a hiçbir
şeyi ortak koşmayacaklarına,çalmayacaklarına,zina etmeyeceklerine,çocuklarını katletmeyecek-
lerine,elleri ve ayakları arasında yalan düzüp koşarak iftira atmayacaklarına,(dinin)değerler
sistemi konusunda sana isyan etmeyeceklerine dair biatlerini(bağlılıklarını)sunarlarsa,onların
biatlerini kabul et ve Allah’tan onlar için mağfiret dile!Unutma ki Allah,tarifsiz bir bağışlayı-
cıdır,eşsiz bir merhamet(rahmet)kaynağıdır.”
Mumtehane(109);Âyet:12
Zamanı,zemini,alınış usul ve üslûbu farklılıklar gösteren birçok biat alan,bazen
bu bağlılık yemini için Hz.Ömer(RA)’i,adına biat alması için görevlendiren Hz.Peygamber(AS)’
e,hanımların biat etmelerinin şartlarının belirtildiği bu âyetin,zamanımıza uyarlanması duru-
munda,devlette çeşitli branşlarda ve kademelerde görev alacak olan hanımlarda aranan özellik-
leri belirleyici kriterler olarak kabul edilmesi mümkündür. *** “(Ey Peygamber!)Elbet sana,tartışmasız(apaçık)bir fethin önünü açan Biziz.”
“Bu sayede Allah,senin geçmiş ve gelecek tüm hatalarını bağışlayacak;ve sana
olan nimetini tamama erdirecek ve seni dosdoğru bir yola yöneltecektir.”
“Nihayet Allah seni,saygın ve müstesna bir zafere(başarıya)ulaştıracaktır.”
“İmanlarına iman katsınlar diye,mü’minlerin kalplerine güven ve sukûnet
bahşeden O’dur.Zira göklerin ve yerin bütün orduları Allah’ın emrine âmâdedir.Ve zaten Allah,
her şeyi bilmektedir,her hükmünde tam isabet sahibidir.”
“(O)böyle yapmıştır ki,mü’min erkek ve mü’min kadınları zemininden ırmaklar
çağlayan cennetlere alsın da,orada yerleşip kalsınlar;ve onların günahlarının üstünü çizsin;ve
zaten bu Allah Katında büyük bir başarıdır.”
Fetih(110);Âyet:1,2,3,4,5 190
Hz.Peygamber(AS)’in vahyi(ilâhi mesajı)tebliğinde bir hata yapması düşünüle-
mez.Ancak dünyevi işlerde/meselelerde(yönetim ve içtihatlarda)beşeri yönü itibariyle isabetsiz
kararları olabilir.Bu sebeple İslâm,”istişare/danışma” ilkesini getirmiştir.Zaten Hz.Peygamber
(AS)bu ilkeyi,dünyevi meselelerin çözümünde çevresindekilere her zaman danışarak sık,sık pra-
tiğe geçirmiştir.
Saygın ve müstesna zafer,ortada hiçbir askeri operasyon olmadığı halde ihsan
edildiği söylenen bu “apaçık fetih” olsa,olsa gönüllerin fethidir.
Bir peygambere de ancak böyle bir fetih yakışır.
Mü’minlerin kalbine verilen “güven ve sekinet” de ne büyük bir nimettir.Bu onla-
rı bütün iç savrulmalardan korur,melekleştirir,direnç ve kararlılık (sabır),dinginlik verir,günah işlemekten alıkoyar,böylece yaşadıkları temiz,erdemli hayatla kendilerine cennetlerin yolu açılır ki,bu onlar için Allah Katında bir zaferdir. *
“(Ey Peygamber!)Elbet Biz seni bir şahit,(bir örnek ve model )bir müjdeci ve
bir uyarıcı olarak gönderdik.”
“Şu nedenle ki,(ey insanlar)Allah’a ve Elçisi’ne inanasınız,O’nu(n dâvâsını)
dillendiresiniz.”(O’nu gündeminizden hiç çıkarmayasınız.)
Fetih(110);Âyet:8,9
İşte bizlerden-bütün insanlardan-yine kendi yararımız için istenen budur.
*
“(Ey Nebi!)Sana biat edenler,gerçekte yalnız Allah’a biat etmişlerdir.Allah’ın
(yardım/rahmet)Eli,onların(biat için kenetlenen)elleri üzerindedir.Bundan böyle kim ahdinden
dönerse,iyi bilsin ki o kendi aleyhine dönmüş olur;kim de Allah’a verdiği ahde sadık kalırsa,
O,ona muhteşem bir ödül ihsan edecektir.”(…lûtfedecektir.)
“Geride kalan(kısa akıllı,nasipsiz)bedeviler;”Mallarımız ve çocuklarımız bizi (sana katılmaktan) alıkoydu;artık Allah’tan bizim için af dile!”diyecekler.Onlar kalplerinde
olmayan şeyi dile getiriyorlar.
De ki:”Peki,şayet Allah size bir zarar vermeyi,veya bir yarar sağlamayı dilemiş
olsa,O’nun sizin için takdir ettiği şeye kim engel olabilir?Elbette hiç kimse!Ki zaten Allah
yaptıklarınızdan(en küçük ayrıntısına kadar)haberdardır.”
“Aksine sizler,(bedeviler/savaştan kaçanlar)Rasul’ün ve mü’minlerin bir daha
asla ailelerine kavuşmayacaklarını zannetmiştiniz;ve böyle düşünmek size pek cazip görünmüş- tü.(…keyif verici gelmişti!)İşte böyle berbat bir zanna kapıldınız da,sonunda kredisi tükenmiş
bir toplum olup çıktınız.”
“Ama kim Allah ve Rasul’üne inanmazsa,iyi bilsin ki Biz inkârcılar için kışkırtıl- mış bir ateş hazırlamışızdır.”
Fetih(110);Âyet:10,11,12,13 Kim(ler) Allah davâsına yardım için yürekten söz verir,onu yerine getirmek için hayatını göz kırpmadan ortaya koyarsa,bilmelidirler ki,Allah da onlara yardım edeceğine(El
uzatacağına)söz vermiştir.
Âyette ifade edilen “muhteşem ödül” müjdesine sebep olan biate “Rıdvan(Hudey-
damlasına kadar çarpışacaklarına dair ashabından biat istedi.İlk önce Vehb b.Muhsan adlı sahabi:”Uzat elini biat edeyim ya Rasulallah!”dedi.Allah Elçisi:”Ne üzerine edeceksin?”diye
sorunca,sahabinin cevabı kısa,net ve içten oldu:”Kalbinde ne varsa onun üzerine!”O gün,
devesinin altına saklanan bir kişi dışında herkes biat etti.Allah(CC) da onların dostluklarını, 191
içten teslimiyetlerini onayladı.Bu ne büyük bir onurdu.İnsanlığın en büyük fikir ve aksiyon
davasını(misyonunu)yüklenen başta Hz.Muhammed(AS) olmak üzere,bu muhteşem insanların
(mübarek kadronun)insanlığa neler kazandırdıklarını ah,gerçekten bir anlayabilseydik!Bizler
de ilk Müslümanların verdiği bu biata yürekten katılarak,ilâhi,evrensel değerler manzumesi
olan İslâm’ı özümseyerek,Çağ’a,Çağlar’a olanca gücümüz,iyi niyetimiz ve çabamızla-önce
yaşarak-anlatmamız gerekmiyor mu?Ne mutlu bu yolda çaba harcayanlara,Allah’ın rızasını
kazananlara!
Yine bu pasajda geçen Bedeviler,işledikleri hatalardan dolayı yürekten pişmanlık
duyup Allah’a yönelmediler,tevbe ve istiğfar kalbin yönelişi olduğu halde,bunda kalbin Allah’a
karşı duruşunu önemsemediler.Onun yerine imajı öncelediler.Rasulallah’tan,kendileri için
Allah’tan af dileme taleplerinin altında yatan gerçek sebep buydu.Dilleriyle istedikleri istiğfarın
kalplerinde bir karşılığı yoktu,yani samimi değillerdi.
Bu âyet her zamanda/mekânda imaja yatırım yapanları(bir nevi bedevileşenleri)
imana yatırım yapmaya davet etmektedir.
Bir de,Medine-Mekke arasındaki mücadeleden Mekke’nin galip çıkacağından
emin olan Bedevi kabilelere Hz.Peygamber(AS)’in ağzıyla zımnen şu söylenmektedir:Hadi beni
ikna ettiniz sizin için Allah’tan af diledim,fakat Allah’ı nasıl ikna edeceksiniz?.(O sizin samimi
olmadığınızı biliyor.)Allah’ın hakkınızdaki takdirini benim sizin için af dilemem değil,sizin
Bu ruhu(saf İslâm/fetih ruhunu)yeniden kazanabilirsek,İslâm’ın,yani adaletin,
sevginin,kardeşliğin,barışın,hoşgörünün,diğergamlığın,paylaşmanın,dayanışmanın yeryüzünde tekrar hakim olmasını sağlayabiliriz.Bunun için Allah’ın Kutlu Elçisi’yle bizlere ilettiği ilâhi, evrensel,ölümsüz mesajı(İslâm’ı)özümseyerek,hayatın bütün alanlarında pratiğe geçirmek, özümüze ve sözümüze güvenerek,örnek/model bir hayat sergilemek,böylece insanların gönül-
lerini fethetmek suretiyle bir dönüşümü sağlamak için birey ve toplum olarak olanca iyi niyeti-
miz ve inancımızla çalışmak,çabalamak durumundayız. 193
Çağımızın en güçlü silâhları olan bilim,sanat,ahlâk,siyaset,ekonomi,medya argümanlarını İslâmi ölçü(t)ler içinde kullanarak bunu başarabiliriz.Çünkü Allah’ın davasına
(dinine)adanan ruhların en büyük yardımcısı Bizzat Allah’tır.
Bunu başardığımız takdirde,sonuç hem bizler,hem cümle insanlık için hayırlı
olacak,dünya ve âhiret mutluluğunun kapıları aralanmış olacaktır. * “(Ey mü’minler!)Sizi onlara(düşmanlarınıza) galip getirdikten sonra,Mekke vadisinde onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan çeken O’dur.Ve zaten Allah,
onlar da çok sevinmişlerdi.Nihayet sefere çıkıp,Hudeybiye’de imzalanan antlaşma gereği geri
dönmek zorunda kaldıkları için de çok üzülmüşlerdi.Bazı münafıklar da bunu fırsat bilerek üstü
kapalı,ileri geri konuşmaya başlamışlardı.
194
Ancak,-Rasulallah’a yapılan itirazlara rağmen-o,gerçek bir devlet/siyaset adamı
olarak ileriyi görmüş,bunda bir hikmetin olduğunu belirtmiş,fethin müyesser olacağını bildirmiş,
bir sene önceki yakın fethi(Hayber’i)hatırlatmıştır.Bu arada mü’minlerin kalbi(inancı)sınanmış-
tır.
Ve O,Elçisi’ni,ezeli ve biricik hakikatin tüm zamanlar ve mekanlardaki tezahürü olan İslâm’ı bütün boyutlarıyla ortaya koymak için seçmiştir/görevlendirmiştir.Bu dini diğer dinlere(İslâm dışı bütün beşeri inanç/düşünce sistemlerine )üstün kılmak üzere.Buna Allah şahit ve kefildir.Onun başarısına,başta önceki vahyin muhatapları/mensupları olmak üzere hiç kimse (hiçbir sistem)engel olamayacaktır,olamamıştır.Hele çağımızda İslâm’ın önlenemez yükselişi hızla devam etmektedir.Çünkü insanlık kendisi için tek kurtuluş,tek çıkış yolunun ,dünya ve
âhiret mutluluğunun kaynağının İslâm olduğunun farkına varmıştır.Malûm güçler ve çevreler istemese,onu engellemek için ellerinden geleni yapsalar da;”Allah nurunu tamamlayacaktır.”
* “Muhammed Allah’ın Elçisi’dir ve onun safında olanlar,hakkı inkâr edenlere
karşı kararlı ve ödünsüz,birbirlerine karşı ise çok merhametlidirler.Onları hep rükû ve secde
dir.Bu onların Tevrat’taki temsilidir.Bir de onların İncil’deki temsili var:Onlar filiz vermiş tohum
gibidir;derken(Allah)o filizi güçlendirir ve kalınlaştırır ki,kökü(gövdesi)üzerinde dimdik dursun
da (bol ürün vererek)üreticiyi sevindirsin.Böylece O,hakkı inkâr edenleri de kinlerine mahkûm
etmiş olur.(Ne ki)Allah onlardan(inkârcıların içinden)iman eden ve ıslah edici eylemler ortaya koyanlara sınırsız bir bağış ve büyük bir ödül vaad etmiştir.”