1905 rus devriMİ İle 1908 JÖn türk devriMİ’Nİn karşilaştirmali incelemesi


Essays in Russian and Soviet Historiographi (In Honour of Geroid Tanquary Robinson)



Yüklə 1,45 Mb.
səhifə5/14
tarix17.01.2019
ölçüsü1,45 Mb.
#97604
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14

Essays in Russian and Soviet Historiographi (In Honour of Geroid Tanquary Robinson), Der: J. Shelton

Curtiss, New York, Columbia University Press, 1963, s: 153

vergi ödememe ve orduya asker vermeme gibi boykot girişimlerine yönlendirmek gibi

taktikler benimsemişlerdi122. Sosyalist devrimcilerin Moskova’da Mayıs ayında

düzenledikleri bir kongrede bir araya gelen köylü delegeleri “Bütün Ruslar’ın Köylü Birliği”

adında bir örgüt kurmaya karar verdi. 31 Temmuz’da toplanan birliğin ilk kongresinde 22

eyaletten gelen delegeler, Sosyalist Devrimcilerin söz konusu taktiğini kabul ettiler. Yapılan

kongre esnasında taşradaki soruna, toprakta özel mülkiyetinin kaldırılması ve toprağın tüm

köylülerin ortak mülkiyetine geçirilmesi şeklinde çözümler önerildi. Köylü birliği tüm

köylünün bakış açısını vermekten oldukça uzaktı; delegeler daha çok sosyalist devrimci ve

diğer radikal entelektüel hareketlerin etkisinde olduklarından dolayı görüşleri de bunların

etkisinde şekillendi123. 1905 yılındaki köylü ayaklanmalarında bu birliğin kışkırtmaları

oldukça etkili oldu. Ekonomik stres, devrimci kışkırtmalar ve özellikle sınır bölgelerindeki

yerleşim yerlerinde beliren milliyetçilik köylü ayaklanmalarının geniş ölçekte yayılması

sonucunu verdi. Japonya ile halen süren savaşın Rusya adına kötü geçtiği üzerine köylere

ulaşan haberler, cepheye bir çok insanını göndermiş bu kesimde iktidara karşı kızgınlığın

artmasına yol açtı. Daha çok toprak beylerinin mülklerini yakıp yağmalamak şeklinde gelişen

bu isyanların örgütlenme ve siyasallaşma boyutu ülke tarihi içinde örneği görülmemiş

oranlara vardı124.

Ülke bu denli kaynarken liberaller de boş durmadı; Mayıs ayında Moskova’da

yapılan bir toplantıyla “Birlikler Birliği” kuruldu ve başkanlığına da Prof. Milyukov seçildi.

Bunlar önceden var olan özgürlük birliği ve zemstvo hareketiyle birlikte bir yasama meclisi

kurulması yönündeki kampanyaya katıldılar. Üç liberal hareket de aynı eğilimdeki kişilerce

122 SETON-WATSON, H., The Russian Empire (1801-1917), London, Oxford University Press, 1967, s: 602

123 Charques, 1965 .,s: 162

124 Rogger,1983, s: 210

kontrol ediliyor olsa da üyeleri en radikal olanlar Birlikler Birliği’nin saflarında yer

alıyordu125. Zemstvo hareketi de 1905’in ortalarından itibaren tam bir parlamenter yönetim

isteyen eğilimin hakimiyetine geçmişti. 6 Haziran 1905 tarihinde Çar’ı ziyaret eden zemstvo

üyelerinin oluşturduğu bir heyet, Duma’nın çağrılması gerektiğini kendisine iletti. Ülkedeki

huzursuzluktan telaşlanan hükümet, 6 Ağustos tarihli bir kanunla Duma’nın çağrılacağını

ilan etti. İçişleri bakanı Buligin tarafından hazırlanan Duma projesi tam bir hayal kırıklığı

oldu, çünkü bu Duma, ancak danışma mahiyetinde olacak şekilde tasarlanmıştı; yani tek

başına kanun çıkarma gibi bir işlevi olamayacaktı. Ayrıca Duma'nın seçimlerinde

benimsenmesi öngörülen sistem, eşitsizlik üzerine kuruluydu; seçmenlerin yüzde 43.4’ünü

köylüler, yüzde 33.4’ünü toprak beyleri ve yüzde 23.3’ünü varlıklı kentlilerin oluşturacağı

bir seçim sisteminde kentliler, fakirler ve gayri-Ruslar için ayrımcılık arz eden bir çok nokta

vardı126. Hükümetin bu kararı, halk çapında hoşnutsuzluğu arttırmaktan başka bir işe

yaramadı ve zemstvo üyelerinin de çok küçük bir azınlığını memnun edebildi. Ağustos ayı

sonunda “Anayasal-Demokratik” adını taşıyacak bir parti kurmak için zemstvo birlikleri ve

Özgürlük Birliği ortak bir komisyon oluşturdu. Bu noktada köklü zemstvo hareketi ikiye

bölündü; çoğunluk radikal bir politik programı kabul ederken, azınlıkta kalan bir kısım üye

sadece danışma niteliği taşıyan bir meclisle yetinilmesi gerektiği şeklinde tavır aldı. Anayasal

Demokrat Parti’nin kuruluş kongresi 17 Ekim manifestosuyla aynı günde yapılacaktı.



1.5.2. Ekim Genel Grevi

Papaz Gapon’un önderliğindeki işçi gösterisi ve akabinde gelen katliamın ateşini

yaktığı devrimci süreci sonuca bağlayacak olan tarihsel olay, Ekim Genel Grevi’dir. Grev,

Rus tarihinin yanı sıra dünya tarihi için de o zamana dek eşi benzeri görülmemiş devasa bir

125 Seton-Watson, 1967 ., s: 603

126 Rogger, 1983, s: 212

hareketti. Tüm ulusun topluca gittiği başka bir grevin örneği tarihte yaşanmamıştı. Ekim

Genel Grevi, Kanlı Pazar olayının ertesi günü yapılan greve oranlandığında daha az

kendiliğindendi; aylar öncesinden böyle bir grevin yapılacağı dedikoduları tüm ülkeye

yayılmış, çok sayıda grev komitesi ve Sovyet tarafından planlanma ve örgütlenme

çalışmalarına girişmişti. Ancak grevin adım adım planlanmış olması gibi bir durum da

kesinlikle söz konusu değildi. Grev ateşinin yakılmasının ardından peş peşe gelen meslek

gruplarının katılımları sayesinde hareket genişledi. Grevin en öne çıkan unsurlarından biri

planlamada ve yürütmede herhangi bir siyasal örgütün tekelci bir pozisyonunun olmayışıydı;

tüm sınıfların ve muhalif örgütlerin otokratik rejimi yıkmak için girdikleri geçici ittifak,

grevin en öne çıkan niteliğiydi.

Kanlı Pazar olayını takiben Ekim ayına dek Rusya’da son on yılda olan grevinden

daha fazla grev olmuştu. Ekim’deki genel greve giden grev zincirini ise başlatan 19 Eylül

tarihinde Moskova’daki matbaa işçilerinin yaptığı genel grevdi; fırın ve tütün sektöründe

çalışan işçiler de kısa süre sonra onlara eşlik ettiler. 7 Ekim tarihinde Moskova-Kazan

demiryolu işçilerinin başlattığı grevin ülke hayatına etkisi çok daha büyük oldu; çünkü bu

sektörün işçileri kadar hareket kabiliyetine sahip bir başka sektör olamazdı. Bir gün bir

şehirde diğer gün başkasında olabilen demiryolu işçileri grevin yaygınlaşması için büyük

çaba harcadılar; 26 bin millik demiryolu hatlarındaki 75 bin işçi ve diğer personel on gün

içinde greve katıldı127. Demiryollarının durması tüm Rus sanayisinin durması anlamına

geliyordu. 11 Ekim’de grev, tüm fabrika ve kuruluşlara yayılarak genel bir hal aldı. Rusya’da

tüm demiryolu, fabrika, posta-telgraf işçileri ve okullar faaliyetlerini durdurdular. Bu noktada

orta sınıf aydınları, serbest meslek sahipleri ve sanayicilerin de greve katılmış olmalarının

önemi büyüktü. İşverenlerin çoğu greve sempatiyle bakıyorlar ve bazıları greve giden

işçilere yarım ücret ve hatta tam ücret ödemeye devam ediyordu. Bunun yanı sıra işverenlerin

127 Pokrovskii, 1970b ., s: 148

bir kısmı devrimci basını da maddi olarak destekledi. Bolşevikler’in yayın organı olan



Novaya Zhin gazetesinin parasının büyük kısmını zengin kapitalistler verdi; Menşevik ve

Sosyal Devrimciler’in günlük gazetelerinde de aynı durum söz konusuydu128. Anayasalcı

Demokrat Parti ilk ulusal genel kurul toplantısını grev esnasında yapmış ve grevi

desteklediğini bildirmişti.

Ekim Genel Grevi’nin en öne çıkan yanlarından biri, 13 Ekim’de St. Petersburg’daki

işçilerin grevi yönetme amacıyla temsilciler seçme şeklinde “İşçi Temsilcileri Sovyeti*”

kurma girişimleriydi. Grevin en karışık günlerinde kurulan St. Petersburg Sovyet’i, sosyalist

örgütler tarafından değil, Shidlovski komisyonu için daha önceden seçilmiş kişilerce

oluşturuldu. Menşevikler’in, Shidlovski komisyonu çerçevesinde yoğun çalışmaları sonucu

sovyetin kurucularının bu fraksiyona eğilimleri daha güçlüydü, ancak kurulan Sovyet

Menşevik ve Bolşevikler’in dışında bir girişimdi. Ekim Genel Grevi esnasında St. Petersburg

Sovyeti’nin genel başkan yardımcılığını yapacak olan Troçki, oluşumu şu şekilde

nitelendirmiştir:

Sovyet, olayların seyrinden doğan nesnel bir gereksinmeye yanıt olarak



ortaya çıktı. Otorite sahibi olan ama hiçbir geleneğe dayanmayan Sovyet,

gerçekte hiçbir örgütsel mekanizmaya sahip değilken, dağınık durumdaki

yüzbinlerce insanı hemen içine alabilen; proleterya içindeki devrimci

akımları birleştiren, insiyatif ve kendiliğinden bir öz denetim yeteneğine

sahip olan; ve hepsinden önemlisi 24 saat içinde yer altından çıkabilen bir

örgütlenmeydi…Böylesi bir örgütlenme, ortaya çıktığı gün kitlelerin

gözünde otorite sahibi olmak için, en geniş temsile dayanmak zorundaydı.

Bu nasıl başarılırdı? Yanıt kendiliğinden geldi. Üretim süreci, örgütsel

128 Wolfe, 1969 ., s: 381

* Sovyet, Rusça’da “meclis” anlamına gelir.

anlamda henüz oldukça deneyimsiz olan proleter kitleler arasında tek bağ

olduğundan, temsil fabrika ve tesislere uygulanmak zorundaydı.”129

Sovyetlerin kurulması konusu daha önceleri Bolşevik ve Menşevikler arasında

hararetli tartışmalara konu olmuştu. Menşevikler, Sovyetler’in kurulmasını savuna geldikleri

“partizan olmayan işçi örgütleri” fikriyle paralel görerek oluşumda etkin rol almaya

soyundular. Bolşevikler ise Parti’nin yerine, kontrolü imkansız ve güvenilemez olarak

niteledikleri bu tarz oluşumlara sıcak bakmıyorlardı; hatta Bolşevikler’in Petersburg

Komitesi toplantıları boykota dahi kalkıştı130. Ancak daha sonra fikirlerini değiştirerek

oluşuma iştirak ettiler. St. Petersburg Sovyeti her ne kadar kendiliğinden ortaya çıkmış olsa

da kurulduğu andan itibaren Menşevikler, sovyet içinde etkin bir rol oynamaya soyundular.

Ekim ayındaki genel grevi yönetecek işçi kurulunun belirlendiği seçimlerde, Menşevikler

delegeler arasında çoğunluğu elde ederek, sovyet üzerinde güçlü bir nüfuz kurdular. Partili

olmayan Georgii Nasar adında bir hukukçuyu Sovyet Birinci başkanlığına getiren

Menşevikler, sovyet içindeki kendi grupları için sovyet başkan yardımcılığı görevini de

Troçki’ye verdiler. Ekim Grevi’nin başlarında Finlandiya’da bulunan Troçki, grev başlar

başlamaz St. Petersburg’a gelmişti. O ana dek gelecek vadeden bir partili olan Troçki,

sovyetteki görevi esnasındaki başarıları sayesinde bir anda oluşumun en parlak önderi oldu.

Ekim Genel Grevi’nin kendisinin de hem teorik görüşünde hem de siyasal kariyerinde çok

büyük önemi olduğunu anılarında belirten Troçki, grev esnasında proletaryanın devrimci

önderlik niteliğinin kendini kaçınılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkarmasını, kendisine ait

olan “sürekli devrim” teorisinin geçirdiği ilk başarılı test olarak görmüştür131.

129 TROÇKİ, L., 1905, İstanbul, Tarih Bilinci Yayınları, 2000, s: 103

130 Wolfe, 1969 , s: 376

131 Trotsky, 197., s: 185

Ekim Grevi esnasında ülke çapında görülen muazzam birlik ve dayanışma duygusu

karşısında Çarlık hükümetinin eli kolu bağlı kaldı. Kentlerin grevine köylülerin ağalarının

topraklarını yakıp yağmalayarak ve ordudaki özellikle erlerin de isyan ve yağma

girişimleriyle eşlik ettiği böyle bir ortamda Nikola’nın direnmeye gücü kalmamıştı. Eski

maliye bakanı, hükümet kabinesinin yeni başkanı Witte, ne yapacağını şaşıran hükümet

üyelerini Duma’nın çağrılmasının ve halkı tatmin edecek bir bildirinin gereği konusunda ikna

etmeyi başardı. II. Nikola her ne kadar ilkelerine aykırı olsa da başka bir çıkar yol

bulamadığından dolayı Witte’nin önerisini onayladı ve 17 Ekim 1905 tarihinde otokrasiyi

meşruti monarşi rejimine dönüştürecek olan ünlü “Ekim Bildirisi” yayınlandı. Bildiriyle

Çar, en kısa zamanda basın, örgütlenme, toplanma ve düşünce özgürlüklerini içeren siyasal

hakların halka bahşedileceğinin ve ülke yönetiminde kendisine yardımcı olması için

Duma’nın toplantıya çağrılacağı vaadinde bulundu. Sonuç olarak bu şekliyle bildiri, bir

anayasa sözünün verildiği anlamına geliyordu. Bu bildiriyi imzalarken Nikola’nın ne denli

çaresiz bir durumda kaldığı, annesine yazdığı mektuptaki şu satırlarda açıkça görülebilir:

hatırlayacaksınız, kuşkusuz, “Kanlı Pazar” sonrası Ocak ayı günlerini.



O zamanlar hep beraber Tsarkov’daydık. Çok yoksul ve zavallılardı, öyle

değiller miydi? Fakat bunlar; şimdi olup bitenler hiç onlara benzemiyor…

Beni hasta ediyorlar… Bakanlarım zamanında ve tez kararlar alacakları

yerde, ürkütülmüş tavuklar gibi nazırlar kuruluna giriyorlar ve ortaklaşa

bir karar almaksızın tavuklar gibi gürültü patırtı ediyorlar… insan yaz

ortasındaki gök gürlemesi ve fırtınaların kokusunu duyuyor sanki… Açık

kalan sadece iki yol vardı: enerjik bir asker bulmak ve (ordu ile) ihtilali,

kuvvet kullanıp bastırmak… böyle bir şey demek, seller gibi kan akması ve

sonunda gene, ilk başladığımız noktaya gelmemiz demek olacaktı… Diğer

çıkar yol ise halkın siyasal hürriyetlerini tanımak, söz ve basın hürriyetini

kabul etmek ve ayrıca Devlet Duma’sının tespit edeceği kanunlara baş

eğmek –bu, hiç kuşkusuz, bir anayasa demek olacaktı. Bunu iki gün

süreyle tartıştık ve sonunda, Allah’ın yardımına sığınarak, imzaladım…

Boyun eğmekten ve kim ne istiyorsa vermekten başka çare kalmamıştı…

İdare cihazımız görünür bir başıboşluk içindeyken, kendimizi bir ihtilalin

içinde bulduk. En büyük tehlike devlet cihazının bu başıboşluğunda…132

Çar’ın bildirisinin ardından ülkede tam bir ihtilal havası yaşandı; caddelerde ihtilalci

gösteriler yapılıyor, mitingler düzenleniyor ve ateşli nutuklar atılıyordu. Ancak Bildirge,

devrimci eylemleri bıçak gibi kesemedi; St. Petersburg örneğinden etkilenilerek, Moskova,

Odessa ve diğer bazı şehirlerde de sovyetler kuruldu. Hatta Mançurya’da bulunup henüz

terhis edilmemiş askeri kıtaların bazılarında “Asker Murahhasları Sovyeti” kuruldu. 27 Ekim

tarihinde Petersburg’un yanı başındaki Kronştad’taki deniz erleri ayaklanarak şehri ele

geçirdiler ve şehrin subaylarının ve zenginlerinin mülklerini yağmaladılar. Hükümete sadık

kalan kıtaların yetişmesiyle isyan bastırıldı. Bu arada her ne kadar ülke çapında grev ve

ayaklanmalar devam ediyor olsa da Bildiri, halkın ılımlı kısmını grevden ayırma olan

amacına ulaşmıştı. Grevin ateşli günlerinde hükümet dize getirmek için lokavt yoluyla

işçileri sokağa döken sanayiciler, bu sefer lokavtı işçi hareketini bastırmak için kullandılar133.

Bunun yanı sıra, Bildirge ile uğruna savaştıkları şeylere ulaştıklarını sanan işçiler büyük

kitleler halinde savaşımlarından geri çekilmeye başlıyorlardı. 31 Ekim’de Moskova grevi

biterken, 3 Kasım’da Petersburg Sovyeti düzenli bir şekilde fabrikalarda işbaşı yapılacağını

duyurdu. Kasım ayında 8 saatlik işgünü için bir genel grev düzenlendi ancak işverenlerin

karşı safa geçmesi sonucu başarısız oldu. Aralık ayında Moskova’da başlayan ve işçilerin

yanı sıra köylü ayaklanmaları ve askeri birliklerdeki isyanların eşlik etmesiyle genel grev

132 Aktaran, Wolfe, 1969, s: 382

133 Pokrovskii, 1970c, s: 80

havasına bürünen hareket, öncekilerin aksine katılımcıların silahlanması çerçevesinde farklı

bir niteliğe büründü. Grev, hükümetin sert tedbirler alması çerçevesinde Moskova şehrinin

dörtte birinin topçu bombardımanına tutulmasıyla sonuçlandı.

1.5.3. Devrim Sonrasında Çarlık’ta Siyasal Yaşam

Ekim Grevi’ni sonlandıran Çar Manifestosu Rus siyasal sisteminde parlementer

dönemin başlangıcı oldu. Manifestonun ardından geçen bir buçuk aylık süre “Özgürlük

Günleri” olarak anılır. Sansür bir hayli gevşetildi; bu dönemde söz konusu olan tek sansür,

Sovyet’in basımevi dizgicilerini kullanarak kendilerine sataşan yazı ve kitapların

basılmaması için yürüttükleri basını engelleyici çabalardı. Ayrıca hapishanelerdeki bir kısım

mahkum serbest bırakıldı. Ancak Japonya’yla olan savaşı bitiren ve Fransa’dan borç alınarak

ekonomik olarak güven kazanan hükümet, Ekim Bildirgesi’yle verilen kimi özgürlükleri geri

almaya başladı; 1905 sonuna doğru devrimci basın yasaklandı ve toplu tutuklamalar başladı;

el altından devrimcilerin ve işçilerin örgütlerinin tasfiyesine başlandı. Özellikle

karışıklıkların yoğun olduğu bölgelerde sert polisiye önlemler alındı. Hükümet, verdiklerini

bir bir toplarken, dokunmaya cesaret edemeyeceği tek bir kurum vardı; yakında toplanacak

olan Duma. 11 Aralık 1905’te Başbakan Witte’nin hazırladığı seçim kanununda seçme hakkı

herkese verilmiyordu; kadınlar, 50’den az kişi çalıştıran işletmelerdeki işçiler, topraksız

köylüler, fiilen askerlik yapanlar ve öğrenciler oy kullanamayacaktı. Seçmenlerde yaş

sınırının 25 olacağı seçimlerde toprak sahipleri 2 bin, şehirliler 7 bin, köylüler 30 bin ve

işçiler 90 bin kişide bir milletvekili seçebileceklerdi134. Seçim sistemindeki bu eşitsizlik hali,

iktidarın halen en yakın müttefik olarak toprak beylerini gördüğünün ve en çok da işçilerin

siyasi katılımından korktuğunun göstergesiydi. Ama asıl hayal kırıklığı Duma’nın

toplanmasından birkaç gün önce, 27 Nisan 1906’da “Devlet Temel Yasaları” idi. Yasa,

134 Rogger, 1983, s:53

Duma’yı birçok yönden kısıtlayan maddelerle doluydu; öncelikle Duma’nın anayasayı

değiştirme yönündeki yetkilerini es geçiyordu; hükümet Duma’yı yılda sadece iki ay

çağıracaktı. Yasaya göre, Rusya Devleti içinde en yüksek hakimiyet Çar’a ait olacaktı ve

eğer Çar temel kanunlarda değişiklik yapma gereği görürse bunu Duma’da görüşmeksizin

yapabilecekti. Bunun yanı sıra Duma’nın sahip olduğu hakların aynısına sahip olan bir

Devlet Konseyi’nin varlığı söz konusuydu; iki yüz üyesi bulunan konseyin üyelerinin yarısı

Çar tarafından atanırken, geri kalan kısmı Ortodoks kilisesi, zemstvolar, üniversiteler,

aristokratların birlikleri ve ticaret ve sanayi örgütleri tarafından seçilmek suretiyle

oluşturulacaktı. Kanun teklifleri önce Duma’da müzakere edilip kabul edildikten sonra

Devlet Konseyi’ne gidecek ve burada kabulünü takiben Çar’ın onayına sunulacaktı; Çar bu

kabulleri onaylamak yada reddetmekte özgürdü. Çar, böylece tüm yürütme erkini bir şekilde

yine elinde tutmuş oluyor ve tüm yasama faaliyetlerinde karar mercii olma durumunu

sürdürüyordu. Temel Yasa’nın 87. Maddesine göre Duma toplantı halinde değilse, daha

sonra onaylaması kaydıyla, aciliyet gerektiren konularda kendi başına ferman yayınlama

hakkı da Çar’a tanınmıştı. Bunun yanı sıra Devlet Konseyi’nin oluşturulmuş olması da

tamamen Duma’nın yasama faaliyetlerindeki nüfuzunu kırmak maksadını taşıyordu. Bu

haliyle Duma’nın konumu tamamen bir danışma organı olmaktan öteye gidemiyordu; temel

faaliyet alanı çıkarılacak yasaları tartışmak, üzerlerinde düzeltme yapmak ve bakanlardan

gelecek önerileri onaylamak olacaktı. Faaliyeti bu kadar kısıtlanmış olan Duma, Batı

Avrupa’daki parlamentolara göre oldukça sınırlı hareket alanı olan bir kurumdu. Halka böyle

bir parlamento bahşederek Nikola, 17 Ekim Bildirgesi’nde dile getirilmiş olan yeni yönetim

ilkelerinden de sapmış oluyordu. Çar’ın radikal bir reformist olduğu için Witte’yi

başbakanlıktan azlederek yerine koyu reaksiyoner olan Goreyemkin’i getirmesi de yeni

rejimin mahiyetini açıklayıcı bir durum teşkil ediyordu.

Ekim Bildirgesi’ne kadar Rusya’da sadece iki parti vardı; Sosyal Demokrat Parti ve

Sosyalist Devrimci Parti. İllegal olarak faaliyet gösteren bu partilere, Bildirge yayınlanır

yayınlanmaz kurulan “Anayasal-Demokrat Parti (KADET)” eklendi. Şehirli memur ve

serbest meslek sahipleri, liberal toprak ağaları ve liberal aydınların çoğunluğunu arkasına

alan Kadet Partisi büyük iş çevrelerinin çıkarlarını savunuyordu. Ticari ve tefeci sermayenin

çıkarları ise Oktobrist Parti tarafından gözetilecekti. Ülkenin muhafazakar unsurları ise “Rus

Halkının Birliği Partisi” çatısı altında buluştular. Siyasetin sağ kulvarında yer alan bu partiler

içinde Kadetler ilk seçimdeki başarılarıyla öne çıktılar ve liberal eğilimin odak merkezini

oluşturdular. Parti, Ekim Genel Grevi’ni desteklemiş olsa da, sular durulduğu gibi monarşiyi

savunur bir taktiği benimsedi.

Ekim Bildirgesi’ni izleyen bir buçuk aylık özgürlük günlerinde Sosyal-Demokrat

Parti geniş ve özgür bir hareket sahası buldu. Bu durum St. Petersburg Sovyeti için de

geçerliydi. Ancak Kasım ayının sonunda hükümet Sovyet genel başkanı Nassar’ı tutukladı ve

3 Aralık’ta Sovyet binası zaptedilerek 190 kişi tutuklandı, bunların arasında Troçki de vardı.

Hükümet bununla da kalmayarak Moskova ve diğer eyaletlerdeki sovyetleri dağıttı. Sosyal-

Demokrat gazeteler kapatıldı ve sosyalist olan olmayan tüm işçi örgütleri ardarda ortadan

kaldırılmaya başlandı. Sosyal-Demokrasi bir anda kendini, Ekim Grevi öncesindeki sıkıntılı

durumunda buldu; her ne kadar parti artık legal olsa da faaliyetleri büyük baskı altındaydı.

Nisan 1906’da Sosyal Demokrat Parti 4. Kongresini Stokholm’de düzenledi. Kongrede

Bolşevikler ve Menşevikler bir araya gelebilmiş olsalar da aralarındaki ayrılıklar

keskinleşmeye devam ediyordu. Kongrede üyeler Duma seçiminde alacakları tavrı tartıştılar.

Partinin geneli, seçimleri boykot etmek yönünde eğilim sergiledi; silahlı devrimci eylemlerin

başarıya ulaşma şansı olabileceğini tahmin ettikleri bu ortamda gerçek bir politik güce sahip

olunmadan iştirak edilecek yarı-parlamenter nitelikteki bir seçimin kitleleri asıl hedeflerinden

saptırabileceğini düşünüyorlarlardı135. Kongre sonunda Parti’nin Duma’da bir grup

135 Seton-Watson, 1967 , s: 620

oluşturmasına ve söz konusu grubun partinin merkez teşkilatının direktifleri doğrultusunda

hareket etmesine karar verdi. Parti, 1906’daki seçimlere, güçlü oldukları Transkafkasya

bölgesi dışında katılmadı.

1906 yılının Nisan ayındaki seçimleri takiben oluşan ilk Duma’da 179 vekil çıkaran

Kadetler en güçlü grup oldu. Sosyalist Devrimciler seçimlere girmemiş olsalar da kendi

sempatizanlarını seçtirmeyi başardı ve bunların “Emekçi Grubu” adıyla oluşturdukları birlik

94 kişiyle Duma’nın ikinci büyük grubu oldu. Sosyal Demokratlar, çoğunluğu Gürcistan’dan

gelen 18 milletvekiliyle temsil edilirken, Oktobristler 17 ve Rus Halkının Birliği Partisi’nde

toplanan aşırı muhafazakarlar 15 vekille Duma’da yer aldılar136. Bunların yanı sıra azınlıklar

da güçlü bir şekilde mecliste temsil edildiler. Mayıs’ta toplanan I. Duma, monarşiye muhalif

bir yapı arz ettiğinden dolayı Çar tarafından beğenilmeyip feshedildi. Çar, bunu yaparken

Duma’nın tamamen ortadan kaldırılmasını istemiyor ancak daha itaatkar bir meclisin

seçilmesini arzuluyordu. I. Duma dağıtıldığı sırada Çar Goremyıkin’i azledip, kabine başkanı

olarak yerine Stolipin’i getirdi. II. Duma’yı oluşturacak seçimlerde Kadetler’in oyu yarı

yarıya azalırken, daha muhafazakar olan Oktobristler güçlendi. Bu seçimlerde Sosyal

Demokratlar 65, Sosyalist Devrimciler 34 vekil çıkardılar. II. Duma ilkine oranla daha dik

kafalı bir tutum takındı ve bunun sonucunda dört ay sonra dağıtıldı. III. Duma seçimleri

yapılmadan önce Stolipin seçim kanununda ülkenin muhafazakar unsurlarının milletvekili

seçme oranlarını arttıran bazı değişiklikler yaptı. Değişiklikler etkisini hemen hissettirdi ve

III. Duma’da Oktobristler 120 sandalyeyle en fazla temsilciye sahip oldu. Rus Milliyetçileri

76 sandalyeyle onları takip ederken, eski Kadet yeni “Halkın Özgürlük Partisi” 52

sandalyeyle kan kaybını sürdürdü; Sosyal Demokratlar ise 14 sandalyeyle yetindiler137. III.

Duma 1907-1912 yılları arasındaki normal süresini doldurabildi. 1912’de seçilen ve

136 Seton-Watson, a.g.e.

137 Seton-Watson, 1967 , s: 623

çoğunluğunu Oktobristler’in oluşturduğu IV. Duma da varlığını 1917’ye dek sürdürdü. 1905

Devrimi’yle gelen parlamenter rejim, Çar’ın otoriteyi paylaşmama yönündeki istikrarlı

tutumu ve Duma’ya olan müdahaleleri sonucu içi boşaltılmış bir niteliğe büründü. Yeni rejim

halk tabanında tam anlamıyla hayal kırıklığı yaratırken her geçen gün sayıları artan Çarlık

karşıtı kesimlerin şiddete eğilimleri de bu paralelde artmaktaydı. Devrimin neredeyse tek

çıkış yolu olarak kaçınılmaz hale geldiği ülke ortamında eksik olan kıvılcım 1914’te geldi. I.

Dünya Savaşı’ndaki başarısızlık ülkeyi devrimin kucağına sürüklerken proletarya 1905

yılında başladığı işe 1917 yılının Ekim ayında Çarlık’ın külleri üzerinden yükselttiği

sosyalist cumhuriyetle son noktayı koyacaktı.


Yüklə 1,45 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin