Sizleri burada görmekten mutluluk duyuyoruz. Anayasa Uzlaşma Komisyonunun 2 No.lu Alt Komisyonunu açıyorum.
Burada gördüğünüz gibi Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcisi Sayın Şentop, MHP’nin temsilcisi Sayın Toskay, BDP’nin temsilcisi Sayın Önder, bendeniz de CHP temsilcisi olarak karşınızda bulunuyoruz. Biz sizi dinleyeceğiz. Sizinle böyle karşılıklı bir görüş alışverişine girmeyeceğiz, sadece sizden görüş alacağız. Tabii bir de açılmasını gerekli gördüğümüz şeyler varsa bazı sorular sorabiliriz.
Öncelikle hepinize bu nazik davetten dolayı teşekkür etmek istiyorum. Tabii, Anayasa gibi önemli bir konuda bu tür bir çalışma yapılması bizce önemli. Ancak Denizli Barosu olarak biz daha önce Sayın Meclis Başkanımız Cemil Çiçek’in bize göndermiş olduğu Anayasa’yla ilgili görüşlerimizi içerir metin talebini ve bununla ilgili yapabileceğimiz çalışmaları içerir katkı koyma konusundaki talebini yazılı olarak cevaplandırdık. Orada da beyanda bulunduk. İçinde bulunduğumuz, ülkenin içinde bulunduğu şartlardan kaynaklı olarak mevcut Anayasa çalışmalarının pek de sağlıklı olacağına inanmadığımızı özellikle belirttik.
Öncelikle, biz, Sayın Meclis Başkanımıza o yazdığımız metindeki… Bunu birkaç baro başkanımızla beraber, birkaç noktada farklılıklar olmak kaydıyla bir tek metin şeklinde belirtmiştik. Orada da beyan ettik. “Ulusumuzu ve ülkemizi ilgilendiren her konuda hukukçu bakış açısıyla olayların gelişmesini ve çalışmaların varlığını yakından izliyoruz, değerlendiriyoruz. Bize düşen görevi ve sorumlulukları da yapma niyetindeyiz.” demiştik. Tabii, bu geçmiş dönemde de böyle, şimdi de böyle. Bizim bu olaya bakışımız hiçbir zaman değişmeyecek. Ancak şu hususun altını çizmeden geçemedik. Hâlâ tutuklu milletvekillerinin varlığı bilinmekte. Bu Meclis iradesini bizce eksik kılmakta. Anayasa çalışmasını yapacak Meclisin tüm unsurlarıyla kendini ifade ediyor olması gerekiyor. Dolayısıyla da millî iradeyi temsil eden vekillerin de bir şekilde tutukluluk sürecini tamamlamış ve Meclis sandalyelerinde yerini almış olması gerekmekte.
Bu hususla ilgili kaygımızı belirttikten sonra da Anayasa çalışmalarının toplumsal mutabakat metni olmasından dolayı uzlaşı zeminlerinde yapılması gerektiğine inandığımızı söyledik. Maalesef hepimizin özlemle beklediği, toplumun bütün kesimlerinin, bütün katmanlarının uzlaşı içerisinde olmadığı bir dönem yaşıyoruz. Bunun da bir an önce sonlanması gerektiğini, ülkemizin ali menfaatleri için bunun gerekli olduğunu yeniden belirtiyoruz. Çünkü kendini doğru ifade edemeyen ve siyasi irade ile temsil kabiliyeti olmasa bile Meclis dışında olan fikir ve düşüncelerin de burada doğrudan yansıtılması gerektiğini söylüyoruz ve bu konuda da büyük bir uzlaşıyla ulus iradesinin tamamının bu çalışmalara yansıtılması gerektiğine inanıyoruz. Ancak son dönemde bu tarafların algı duvarları birbirine yönelik kapalı. Algı duvarını açamadığımız sürece de söylemlerin doğruluğu kimseyi ilgilendirmeyecek ve doğruyu bulma konusundaki çalışmalar da bizce kadük kalacaktır.
Öncelikle, bu konudaki ülkede ortak yaşama iradesinde olan ve cumhuriyetin kuruluşu aşamasında canlarıyla ve kanlarıyla ülkenin şekillenmesine, cumhuriyetin kurulmasına katkı koyan, dili, dini, mezhebi, kökeni, inancı, felsefesi ne olursa olsun bütün bireylerin göz ardı edilmeden bu çalışmaların içinde tutulması gerektiğine inanıyoruz.
Yine, maalesef şunun altını çizmeden yine geçemeyeceğim. Çalışmalar bir bütün olarak bakıldığında gerçekten güzel görünüyor. Ancak ben Denizli Barosu Başkanı olarak Ege ve Marmara baro başkanlarını toplayıp ki bu 18 baro başkanı, Denizli Baro Başkanıyla beraber 19 başkan ve temsil ettiği on binlerce üyesi olan avukat meslektaşlarımızın temsil edildiği, başkanlık düzeyinde yapılan bir toplantıydı. Denizli Barosu ev sahipliğinde yapıldı. 21-22 Ocak tarihlerinde gerçekleştirdik ve orada dedik ki: “Biz öncelikle meslek örgütü olarak bizleri ilgilendiren konularla ilgili hazırladığımız ki hâlâ alt komisyonlarda görüşülen arabuluculuk yasa tasarısı, henüz bir taslak metni olmamakla birlikte bizim bildiğimiz, mutlaka çalışmaların varlığına inandığımız avukatlık kanunu yasa tasarısı ve kamuoyunun üçüncü yargıyı hızlandırma paketi olarak bildiği bazı kanunlarda değişiklik yapılması konusundaki kanun tasarısıyla ilgili görüşlerimizi komisyonlara iletmek istediğimizi ve bu konuda da komisyonlardan randevu istediğimizi belirttik. 19 tane baro başkanı ve Türkiye’deki mevcut avukatların sayısal olarak üçte 2’sinden fazlasını temsil eden bir toplantıydı. Hâlâ bize bu konuyla ilgili hiçbir komisyon randevu taleplerimizi reddettiklerini ya da kabul ettiklerini belirtir şekilde dönmediler. Şimdi, en basit yasama çalışması içerisinde böyle bir masum talep yerine gelmezken…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, bir şey sorabilir miyim? Siz, Ege ve Marmara baroları birliği olarak mı istediniz bunu?
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Şimdi, dönem dönem toplantılar yapıyoruz. Mesela, Akdeniz Bölgesi başkanları toplanır çünkü fiziki şartlardan dolayı bütün başkanları bir araya getirmek bazen zor oluyor.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Siz buraya yazılı olarak bu müracaatı ilettiniz mi?
Şöyle bağlamak isteyeceğim efendim: Yani çok basit bir yasama faaliyetinde bizim bu talebimiz herhangi bir şekilde sonuçsuz bırakılırken bir derya olan –ki anayasa çalışmasını öyle nitelendiriyorum- uzun soluklu, çok daha teknik uzmanlık gerektiren bir çalışmanın içinde görüşümüzün alınıyor olması gerçekten bizi gelgit yaşamaya itiyor. Samimi çalışma yapılması gerektiğine olan inancımızla, bu çalışmaların samimiyetine inanarak her ne kadar şu aşamada “Bu toplumsal olumsuzluklarda anayasa yapılamaz.” desek bile yine de görüşlerimizi bildirmek adına hem yazılı hem davetiniz üzerine gelip sözlü beyanda bulunuyoruz. Ancak, orada basit bir yasama faaliyetinde, niteliksiz çoğunlukla çıkacak kararların alınacağı yasama faaliyetlerinde ki doğrudan meslek örgütümüzü ve uygulamasını bizzat avukatların yapacağı yasal değişikliklerle ilgili görüşlerimizin alınmamasını da herhangi bir noktaya konduramıyoruz. Yani burada tırnak içinde söylüyorum, bir samimiyetsizlik olmaması temennisindeyiz. Yani eğer yasama faaliyeti herkesin önerisine açıksa ki Anayasa gibi dediğim gibi çok derin bir konuda bu yapılıyor ise öbür konularda da yapılması gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü, inanın, biz, toplumun birer ferdi olarak –lütfen, Sayın Komisyon üyelerimi tenzih ederek söylüyorum- rahatsız oluyoruz. Yasama faaliyetinde meydana gelen hakaretamiz sözler, fiziki şiddet boyutuna varan tartışmanın çok ötesinde etkileşimler, hatta kamuoyu önünde basın açıklamalarıyla tarafların kendinin haklılığını izah etme konusundaki feveranlarına anlam veremiyoruz. Çünkü hepsi bizim vekilimiz. Oraya geldikten sonra artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin vekili olan kişiler hepimizin vekilleridir. Biz bu ortamda, işte, en küçük yasal süreçte, yasal düzenlemenin yapılması aşamasında yaşanılan bu olumsuzlukların giderilmeden, doğrudan bu şekilde bir anayasa çalışmasının içerisine girilmesini yine aynen bu şekilde sonuçlar doğurarak bir mutabakat metni olmanın dışına çıkacak, öteleyecek diye düşünüyoruz. O yüzden de öncelikle özgürlükçü, çağdaş yeni bir anayasanın en geniş katılım ve uzlaşmayla oluşturulmasının önündeki bu engelin bir an önce kaldırılmasını siz Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimizden ve siyasi partilerimizden istirham ediyoruz.
Yine, tabii biz bu Anayasa’nın 19 kez değiştirilmiş olması, son referandumla yine bir kısım değişikliklerin yapılmasını bir kenara bıraksak dahi bir ihtilal anayasası olduğunu da biliyoruz. Bunun da değiştirilmesinin mutlak bir zorunluluk olduğunu da biliyoruz. Ama biraz önce anlattığım kaygılarımdan dolayı da “Bunu değiştirelim.” derken yeniden başka bir olumsuzluk boyutuna taşınmaması gerektiğini de belirtmeden edemiyoruz.
Tabii, bir anayasa kurucu meclisi oluşturmak bir tarafa bir uzmanlar heyetinin oluşturulması da düşünülebilir. Çünkü toplumun ihtiyaçlarını siz sayın vekillerimiz mutlaka çok daha iyi biliyorsunuz. Ancak en azından siyasi iradelerin birbiriyle karşılaşmadan önce mevcut bir taslak üzerinden çalışılmasının gerektiğine de inanıyoruz. O yüzden, gerek yazılı metnimizde gerek sizlerle paylaştığım şu anda bizim ortada somut bir taslak olmadan çalışıyor olmamızın da sıkıntılar doğurabileceğine inanıyorum. Bu aşamada, en bilimsel çalışmanın da 2001 ve 2007 yılında Türkiye Barolar Birliğinin yapmış olduğu ki üzerinden beş yıl geçtiği düşünüldüğünde 2007 taslağı redakte edilmişti. O taslağın da mutlaka değiştirilmesi gereken yönlerinin varlığını bilerek konuşuyorum. En azından somut, madde madde indirgenmiş ve hazırlanmış bir çalışma yönteminin daha sağlıklı ve daha çabuk sonuca ulaşabilecek bir çalışma yöntemi olduğunu düşünüyorum. O yüzden de bireylerin ya da kurumların ya da avukatların, baroların kendi adına –kendi meslek örgütüm olduğu için söylüyorum- birer anayasa metin çalışması içerisine girmek yerine daha bilimsel altlığa sahip, -üst ölçekli kurumlar ki bunlar da birlik yönetimleridir, Barolar Birliği gibi bu şekilde hazırlanmış somut metinlerin yasa koyucunun da kendinin hazırladığı taslakların kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra daha somut çalışmalar yapılabileceğine inanıyorum. Eğer bu şekilde çalışma yapılırsa da şuradaki bütün arkadaşlarımın günlerdir harcadığı emek ve mesaiyi tahmin edebiliyorum- boşuna gitmez diye düşünüyorum. Çünkü bu aşamadan sonra sizlerin oluşturduğu verilerden ortaya çıkacak taslak belki de sizin ortaya sunduğunuz taslak olmayacak, sizlerden toplanan verilerin bence –yanlışsam düzeltin- siyasi iradenin ki en doğal hakkıdır, kendi metni şekline dönüşebilecektir. Burada da eğer normal bir yasama faaliyeti olmadığını düşünüyor isek bu şekilde de olmamalıdır çünkü, evet, az önce de söylemiştim, hiçbir siyasi görüşün kendini bulamadığını söyleyememesi gerekiyor. O kadar uzun soluklu bir çalışma yapılacaksa da mutlaka bunun sonuca gitmesi gerekiyor. Yani çok alelacele yapılması bence doğru olmaz. Kamuoyuyla Sayın Meclis Başkanımızın paylaştığı hususları da düşündüğümüzde mayısta bir taslağın hazırlanacağı söyleniyor ya da taslağın mayısta çıkarılacağı söyleniyor. Sizler daha iyisini biliyorsunuz. Biz basına yansımış hâlinden takip edebiliyoruz. Ancak öyle bir taslak varsa bugün mart ayının ortası olduğunu düşündüğümüzde…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Mayısta başlanacak hazırlığa. Yıl sonuna kadar…
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Tamam. Ben mayısta bir taslakla karşılaşacağız diye düşünmüştüm.
O zaman yani bu tür bizim çekincelerimiz belki bir nevi kendi adımıza olumsuz olduğunu düşündüğümüz, gayretlerinizi boşa çıkaracak hususların mutlaka ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyorum.
Hepinizi de ayrıca bu çalışmalara koyduğunuz katkıdan dolayı teşekkür ediyorum.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Çok teşekkür ederiz. Sağ olun.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Hoş geldiniz. Teşekkür ediyoruz. Ağzınıza sağlık.
Şimdi, aslında, biraz son bölümde buna girmiş olduk. Bir takvimi var Komisyonun. Altı ay kadar. 30 Nisanda tamamlanacak. Görüş topluyoruz. Tabii, sadece altı ayla da sınırlı değil. Mesela, atıf yapıyorsunuz 2001-2007 Barolar Birliği taslaklarından. Ondan çok daha önce hazırlanmış başka taslaklar var. Yani 82 Anayasası’nın hazırlanması sırasında bile İstanbul’da bir anayasa önerisi var. Ankara Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakültelerinin ortak hazırladığı 81’de hazırlanmış bir metin. Oraya kadar gidebiliyoruz. Yani dolayısıyla bu altı aylık görüş toplama, bu altı ay içerisinde ayrıca görüş bildirmek isteyenlerin görüşlerini toplama olarak anlaşılmalı. Daha önceki bütün çalışmaları da buradaki birikime dâhil ediyoruz. Nihayetinde mayıs başından itibaren de bu görüşlerle ilgili bir rapor hazırlanacak ve belki ilkeler tespit edilecek, arkasından bu yıl sonu değil, yine temmuz ortalarına kadar azami bir taslak çıkar. Sonra o da kamuoyunda yeniden tartışılacak, arkasından son şekli verilecek. 2012 sonunda metin verilecek. Yani bu çalışma bir yıllık bir çalışma olmayacak. Aşağı yukarı Türkiye’nin otuz yıllık, otuz yıl artı bir yıl olmuş olacak veya yirmi dokuz artı bir yıllık bir çalışması olmuş olacak.
Şimdi, şartlarla ilgili bir şey söylediniz. Buradan şartları uygun hâle getirmemiz biraz zor gözüküyor. Hem Türkiye’nin şartlarını hem Meclisin şartlarını. O zaman şartların uygun olmasını mı beklemeliyiz veya şartlar uygun olmadığı için bu şartlara uygun olan anayasa 82 Anayasası mıdır? Bununla mı devam etmeliyiz?
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Şu görüntü bana şartları zorlayabilecek pozisyonda olduğunuzu gösteriyor Sayın Vekilim. Mecliste temsil edilen siyasi iradenin tamamı, çok teşekkür ediyorum, bir tek benim karşıma oturdu, emek ve mesai harcıyor. Bu çok sevindirici bir şey. Bunu üst ölçekte yapabileceğinize de inanıyorum. Çünkü Türkiye’nin seçilmiş insanlarısınız. Sizden 551’incisi yok. O yüzden, ben, en azından sizlere bu konuda gerçek iradeyle ama samimice söylüyorum, siyasi söylemleri ve eylemleri bir kenara bırakıp gerçek iradenizle, samimi tavırlarınızla bunu sağlayabileceğinize inanıyorum.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii. Ama tabii siyaset yapıyoruz biz, siyaseti bir ara bırakırsak, istifa edip gitmemiz lazım buradan.
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Asgari müşterekte sizi bir arada görmek istiyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İşte, onu inşallah sağlamaya çalışacak.
Bir şey yalnız komisyonlarla ilgili. Komisyonların mahiyeti farklı tabii. Bizim Komisyonumuzun çalışma yöntemlerinden birisi görüş dinlemek. Meclisin diğer komisyonlarının böyle bir görevi yok. O bakımdan, Adalet Komisyonunun bizim gibi görüş toplaması, dinlemesi görevleri arasında yok. Ama şunu belirteyim: Mesela, dün Ümit Bey buradaydı, İstanbul Baro Başkanı: Arabuluculuk kanun tasarısıyla ilgili alt komisyonda, bir de bu yargının hızlandırılmasıyla ilgili yine ayrı bir alt komisyon var, oralarda İstanbul Barosunun görüşlerini bildirdi. Çok farklı alanlarda çalışmalar olduğu için zamanı gelince bunları mümkün olduğu kadar görüş almak için davet ediyor komisyonlar. Gelmişken burada bir konuşun, Adalet Komisyonu burada, yukarıda hemen, Ahmet İyimaya’yla. Ama avukatlık kanunuyla ilgili henüz Meclise intikal etmiş bir şey yok.
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Yok, herhangi bir çalışma yok. Onu biz kendi birliğimize de ilettik. Şimdi, zaten o 19 başkanın içerisinde Ümit Bey de vardı. Orada oluşturulan komisyonların içerisinde, üçüncü paketin içerisindeki ceza, idari yargı ve İcra İflas Kanunu’yla ilgili. Biz ayrı ayrı komisyonlar kurduk o Ege, Marmara başkanlarının arasından. Görüşlerimizi yazılı olarak… Sekretarya oluşturduk ki gerçekten Türkiye’de yapılmış en ciddi bölge başkanları toplantısıydı. İzmir Barosunu sekretarya olarak oluşturduk ve İzmir ve Manisa ve Afyon Baro Başkanımız ki onun da yanılmıyorsam bugün sizinle randevusu varmış. Öyle çok ciddi çalışmalara imza attık. Yani inşallah o konudaki fikirlerimize değer verilir.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii ki. Teşekkür ederiz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, bir kere teşekkür ediyorum bizim davetimize katılıp, nazik bir şekilde buraya icabet ettiğiniz için. Açıklamalarınız için de, hem de samimi açıklamalarınız için de çok teşekkür ediyoruz.
Şimdi, siz 1’inci madde olarak bir uzlaşı ortamının olunması ki ben buna katılıyorum... Antalya platformunda kısa bir konuşmamız oldu. İşte, bizi çok fazla konuşturmuyorlar burada, beş dakika ile yedi dakika arasında bir süre. Ben de 1’inci madde olarak bunu söyledim. Gerçekten havanın yumuşaması, gerginliğin azalması, daha böyle uygun, sakin bir ortamın oluşması bizim yaptığımız çalışmayı daha kolaylaştıracak. Bunda kimsenin bir şüphesi yok. Ama biz Komisyon olarak mümkün olduğunca katıldığımız platformlardaki üslubumuzla da, her şeyimizle de buna özen gösteriyoruz. Ümit ederiz ki genel ortamda bu söylediğiniz şeye, bizim komisyonumuzun havasına bir paralellik gösterir. Ama sizler de kabul edeceksiniz ki belki de bir siyasi kadronun en zor yapabileceği iş anayasa. Çünkü çok temel bir sözleşme. Bir ülkenin beş yılını, on yılını değil, belki de çok daha uzun vadeli kaderini tayin edecek veya yaşantısına şekil verecek bir tasarı. O bakımdan, güçlüğümüzü de lütfen sizler de kabul edin ama bu güçlüğün üstünden sizin de katkılarınızla gelmeye çalışacağız.
Ben bunları söyledikten sonra bir küçük sorum var sizin açıklamalarınızda, dediniz ki: “1982 askerî bir anayasadır, bu kadar değişikliğe uğramasına rağmen bunun değiştirilmesi lazımdır.” Evet, biz de onun için buradayız. Ama arkadan bir şey eklediniz: “Bunu değiştirelim derken yeni bir sorun ortaya çıkmasını da istemiyoruz.” tarzda, mealen böyle bir şeyiniz var. Şu noktayı biraz açar mısınız efendim?
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Şimdi, 1982 Anayasası’nın toplumun ihtiyaçları doğrultusunda birçok defa değiştirildiğini, birçoğunun da uzlaşıyla değiştirildiğini hepimiz biliyoruz. Ancak oradaki sıkıntımız, hâlâ temel hak ve hürriyetler konusundaki sıkıntılar, düşünce özgürlüğüyle ilgili, yargının üç ayağından biri olan savunmanın anayasa metninin hiçbir yerinde olmamasıyla ilgili sıkıntılarımız hâlâ devam ediyor. Fakat toplum dinamikleri bir şekilde kendini bu olumsuzlukların içerisinde yüzen 82 Anayasası’na bir şekilde adapte etti. Ancak tekrar altını çiziyorum. Buna rağmen değişmesi gerekirken biz anayasa yapma iradesiyle yola çıkıp siyasi iradenin sayısal çoğunluğunu ya da referandum süreciyle tamamlanacak ama… Bakın, azınlık olarak gördüğümüz, siyasi iradenin söylemine katılmayan toplumun diğer kesimini -sayısal anlamda azınlık diyorum, etnik anlamda azınlık demiyorum- eğer o insanları bu metnin içerisinde kendini bulur hâle getiremezsek toplum bu defa gerçekten uzlaşamaz bir hâlde ikiye ayrılacak. O yüzden, ben onu söylemeye çalıştım. Yani en azından şu andaki bu her şeyiyle eleştirdiğimiz Anayasa’yla birlikte yaşamayı bir şekilde öğrendik. Eksikliklerini söyleye söyleye maalesef tamamlatamadık ama ancak bir şekilde de yaşamımızın bir kenarında, bir köşesinde adapte edecek kadar yer bulduk.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederiz.
Efendim, tabii söyledikleriniz hem çok ilginç hem önemli. İki şey söyleyeceğim. Tabii ki bir uzlaşı yapılmalı, bir uzlaşı bulabilmemiz lazım elbette. Zaten bu anayasanın yapılma amaçlarından biri de uzlaşıcı bir anayasa ve katılımcı bir anayasa olabilmesi. Bu iki koşulu birden gerçekleştirmek lazım. İkisi zaten birbirini tamamlayan şeyler. Yani uzlaşı ve katılım ancak katılım olduğu takdirde uzlaşı olabiliyor zaten. Ama tabii, bütün bunun çerçevesinin demokratik bir toplumun gerekleriyle çizilmesi lazım. Eğer demokrasi içinde kalamıyorsak o zaman tabii uzlaşı aramak da çok güç olabilir. Yani uzlaşıyı ancak demokratik bir toplumun çerçevesi içinde bulabiliriz. Bugün bu ön koşulun gerçekleşmesinde problemler var. Bütün mesele buradan çıkıyor.
İkincisi, sizin değindiğiniz bu Adalet Komisyonuna katılma meselesi var. Bu konuda birtakım öneriler var anayasa önerileri çerçevesinde. İstanbul Platformu’nun mesela Sabancı Üniversitesinde hazırladığı bir öneriler dizisinde bu var yasamayla ilgili önerilerde. O konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının yasama faaliyetine yani komisyonlar düzeyindeki yasama faaliyetine doğrudan katılabilmeleri öngörülüyor. Bu çok önemli bir şey bence de. Yani bunu sadece böyle o komisyonun takdirine bırakmayıp aynı zamanda bir anayasa hükmü hâlinde çıkarabilirsek Türkiye’de yasama faaliyetleri de daha sağlıklı bir şekilde yürütüleceğini düşünüyorum.
Sizin buraya, Adalet Komisyonuna verdiğiniz görüşlerin dikkate alınmaması tabii şaşırtıcı bir şey yani benim bakımımdan. Bunu biraz belki kurcalamak lazım. Sayın İyimaya’yla konuşmak lazım.
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Mutlaka. Ben oranın, toplantının ev sahibi olarak kendi başıma bir çalışmanın derdinde değilim. Orada aldığımız kararlar doğrultusunda yine başkanlık düzeyinde sekretarya görevini verdiğimiz meslektaşlarımız o komisyona sunmak üzere gerçekten çok titiz hazırlanmış ki hazırlanan çalışmaların içinde icra iflas bölümüne çok büyük emek koyan Afyon Baro Başkanımız kendisidir, o da biraz sonra sizlerle birlikte olacak. Yani biz bütün başkanlar düzeyinde böyle bir gerçekten hukuk temelli bir çalışmanın derdindeyiz ki inanın barolar olarak biz adliyeyi güçlendirme projelerinin içerisinde Adalet Komisyonlarının içerisinde olamadığımız için görüş dahi bildiremeyen bir pozisyondayız ki Bakanlık ve Avrupa Birliği temsilcileri dönem dönem toplantılar organize edip bizim Adalet Komisyonlarının içerisinde doğrudan olamamamıza rağmen fikirlerimizi almaya çalışıyorlar. Yine, bu çalışmaların da bu doğrultuda olmasının hepimiz açısından daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, çok çok teşekkür ederiz katılımınız için.
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AVUKAT MÜJDAT İLHAN – Ben teşekkür ederim.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyoruz ama en son not da almışım. Siz dediniz ki: “Bizim üst birliğimiz, kurulumuz Barolar Birliği olarak biz zaten fikrimizi yazılı olarak raporlarla ortaya koyduk.” Tabii ki bu doğru ama biz Türkiye’nin dört bir tarafından gelmiş olan, baro olsun, sivil toplum örgütleri olsun, meslek örgütleri olsun onları da dinliyoruz. Sizi dinlememizin bir sebebi de siz bir meslek kuruluşu olarak Denizli’nin bu konuda anayasanın hayati kabul edeceğimiz konularında neler düşündüğünü de bize aktarırsanız biz Türkiye’nin dört bir tarafından doğru bilgileri almış oluruz. Böyle bir ihtiyacımız da var, onu da size hatırlatayım dedim efendim.
Öncelikle Anayasa’mızın değişmez hükümleri var, hepimiz biliyoruz. Biz, konuşmamın başında da söyledim, birlikte yaşamayı her türlü olumsuzlukta becerebilmiş bir toplum olarak, bir ulus olarak bundan sonra da yapabileceğimize inanıyorum ve bu şekilde de üniter yapı bozulmadan ama kişi hak ve hürriyetlerine de saygı gösterilerek toplumun bütün kesimlerinin kendini bulabileceği bir çalışmanın olması gerektiğine inanıyorum.
Ayrıca, şunu da ilave etmek istiyorum son olarak. Biraz önce söylemiştim, maalesef biz demokratik bir hukuk devleti olduğumuzu söyleriz ancak özel yetkili hâkim ve savcıların çalışmaları ayyuka çıkmıştır. Hepimiz tarafından hukukçu olarak bizleri rahatsız eder ama orada da savunman olarak görev yapan avukatların savunma hakkının kısıtlandığını hepimiz biliriz ve bunun da anayasal güvence altında olmadığı sürece de yapılmaya devam edeceğinden de eminiz.
Burası Anayasa Uzlaşı Komisyonu, Anayasayı yapmakla görevli dört partinin temsilcilerinden oluşan bu da 2’nci Alt Komisyonu. 2’nci Alt Komisyonu, sendikalar, meslek kuruluşlarını dinliyor. O çerçevede sizin görüşlerinizi rica ettik.