266 rcshn, 67 plâ, terfta; -ve metin AfiDd* is yaprak renfcsâs, I yap h



Yüklə 5,51 Mb.
səhifə25/91
tarix27.12.2018
ölçüsü5,51 Mb.
#86796
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   91

İstanbul üzerine yapılmış resimlerinden bir kısmı şunlardır:



  1. — Yeniköyde bir rum papazının yalısı; Eski
    Boğaziçinin çok güzel resimlerinden biridir. Pence
    releri tahta kepenkli küçük ahşap yalılardan biri
    dir ki, zamanımızda tek örneği bile kalmamıştır

  2. — Eyyubda Esma Sultan yalısı. Haliç yalıları
    nın en büyüklerinden bir olan bu yalının muhteşem
    bir salonu.

  3. — Anadolu yakası sırtlarından Boğaziçi ve
    Rumelihisarı

  4. — Ahırkapı dalyanı

  5. — Babı hümayun, üçüncü Ahmed çeşmesi ve
    Ayasofya

  6. — Balıklı ayazması

  7. — Nuruosmaniye camiinin ruvaklı avlusu

  8. — Heybeliada

  9. — Heybeliada Manastırı




  1. — Eyyub sırtlarından Halicin ve İstanbul un
    görünüşü

  2. — Liman: Geride Süleymaniye etrafında açı
    lan bir İstanbul panoraması, ön plânda bir pazar
    kayığı ve bir sal, ikinci plânda birkaç kayık, üçüncü
    plânda yelkenli gemiler, İstanbulda o zamanlar için
    pek yeni bir şey olan bir buharlı gemi ve bir sal
    tanat kayığı




  1. — Tophane meydanı ve çeşmesi, ve Tophane
    pazarı; geride Nusratiye Camii, bir asır evvelki îs-
    tanbulu canlandıran çok kıymetli bir resimdir.

  2. — Sultanahmed Camii (camiin içi)

  3. _ Beyoğlundan Kasımpaşaya doğru uzanan
    âşıklar mezarlığı

  4. — Hünkâr iskelesi. Birinci plânda bir salta
    nat gayığmda padişah

  5. — Üsküdarda Selimiye Camii

  6. — Bir kahvehane: Ortasında etrafı saksı
    larla bezenmiş bir mermer selsebil bulunan ve ta
    vanı duvarları fevkalâde ziynetli, fırdolayı ahsab

peykeli, bir tarafında hatırlı müşteriler iiçn bir sofası bulunan, sokağa ve arkadaki bahçeye bakan cepheleri zarif ahşap cütunlarla süslenmiş pek büyük ve mükellef bir kahvehanedir ki, eşi emsali kalmamıştır (B. : Kahvehaneler)

18 — Balıklı kilisesi: Bu namlı kilisenin içerden yapılmış bir resmidir

19 — Kuleli süvari kışlası: Çengelköyündeki meşhur askerî lisenin ilk yapıldığı zamanlardaki manzarasını göstermektedir ki, iki başındaki dört köşeli iki kulesi ve bu kulelerin kurşun kaplı sivri külahları ile pek zariftir. Bu resim, Boğaziçinin eski manzarası bakımından da kıymetli bir vesikadır


  1. — Büyük Kapalıçarşı:: Kalpakçıların eski ha
    lini göstermektedir

  2. —. Esirci Ham (Esir pazarı): Nuruosmaniye
    arkasında Tavukpazarmda bulunan bu ahşap handan
    bugün en küçük bir iz bile kalmamıştır. Türkiyede
    esir ticâretinin yasak edilmek üzere bulunduğu bir
    sırada yapılmış olan bu resim de kıymetli bir ve
    sikadır

  3. — Üsküdar İskelesi ve Mihrimah Camii; Bir
    tarafta iskele, kayıklar, bir kayıkçı kahvehanesi, bir
    tarafta üçüncü Ahmed Çeşmesi görülmektedir

23. — Yusa tepesinden Anadolukavağındaki Ceneviz kalesinin ve Karadeniz Boğazı ağzının görünüşü

24 — Haremde cariyesinden saz dinliyen efen


di: Daha ziyade garplının sark esrarı peşinde koşan
meraklarını tatmin için yapılmış hayal mahsulü bir
resim. Zengin efendi, bir yer minderine oturmuş,

"bir elinde yelpaze, bir elinde nargile, yalınayak, fakat muhakkak ki, ev kıyafeti değil, çünkü iri püsküllü fesi, ağabâni sarığı ile beraber başındadır. Esvapları fevkalâde müzeyyen iki cariye sedirin üstünde, birinin kucağında bir ut vardır. Beride de bir zenci haremağası elpençe divan duruyor



  1. — Kahvehanede meddah; Deniz kenarında
    müzeyyen bir kahvehane, mevkii mahsusunda oturan
    meddah, hikâyesini ya bitirmiş, yahutta ertesi gün
    devam etmek üzere heyecanlı bir yerinde kesmiştir.
    Kahveci parsa toplamaktadır.

  2. — Arzuhalci: Tophanede Kılıçalipaşa avlu
    sunda, mektup, veya arzuhal yazdıranlar, yanların
    da bir küçük kızcağızla iki feraceli hanımdır. Bir
    hasır üzerinde oturan, arzuhalci, kuşağında diviti ve
    önünde yazı rahlesi ile pek tipik bir simadır; geri
    de Nusre.tiye Camii görülmektedir

  3. — Koçularla mesireye giden kadınlar

  4. — Ayasofya, içerden

  5. — Padişahın Eyyubsultan ziyaretinden dö
    nüşü; Camii Kebirin yan kapısından çıkan hükümdar,
    at ile Bostan iskelesine gelmektedir

  6. — Atmeydam, Dikilitaş ve Sultanahmed ca
    mii

  7. — Üsküdar sahilinden Kızkulesi ve istanbul:
    mevsim yazdır, Üsküdar sahilinde on on beş kişi
    denize girmiş, az ilerden bir pazar kayığı geçmek
    tedir. Kızkulesi yanan ahşap kuledir; liman yelken
    lilerle doludur.

  8. — Tophane Sahili: Nusretiye Camiinin de-

nizden görünüşü; denize kazıklar çakılarak yapılmış ahşap iskeleye iki yelkenli yanaşmıştır

  1. — Anadoluhisarı ve Göksu ağzı: Kale bede
    ni üzerinde ahşap evler vardır; solda, geride iskele
    camiinin minaresi görülmektedir ki, mabet, hâlen
    Kuzguncuk yoluna nakledilmiştir. Dereye doğru do
    kuz çifte bir saltanat kayığı ilerlemektedir. Eski Bo-
    ğaziçine ait çok güzel resimlerden biridir

  2. — Surlar; Sur dışında, Topkapıdan Edirne-
    kapıya doğru yapılmış bir resimdir




  1. — Yerebatan sarayı (Sarnıcı).

  1. — Yedikule: Kalenin şehre bakan burçla
    rından birinin üzerinden yapılmış bir resimdir; kale
    içindeki ahşaplar ile cami görünmektedir ki, hâlen
    bu evlerden eser kalmamış, camiin de minare enkazı
    durmaktadır

  1. — Binbir direk.

  2. — Karaeaahmed mezarlığı

  1. — Samatya Hamamı. Bir Mimar Sinan yapısı
    olan bu muazzam çifte hamamın erkekler kısmının
    camekânım göstermektedir ki, hamam, uzun yıllar-,
    danberi atölye haline konulmuş ve. ihyası imkânsız
    bir surette tahrip edilmiştir. Camekânı örten kub
    be (Bir yangından sonra ahşap çatı) sekiz sütuna
    istinat eder ki, bu resimde on sütun görülmektedir;
    esasen resmin soluna rastlayan iki sütunun fazlalı
    ğı da göze çarpmaktadır. Hamamda çok duramamış
    olan ressam bir görüş hatasına düştüğü muhakkak
    tır

  1. Atmeydam ve Sultanhmed Camii

  1. — Küçüksu: Birinci plânda çeşme, geride
    eski ahşap Küçüksu kasrının bir kö
    şesi ile mescidin minaresi görün
    mektedir.

  2. — İnsaniye: Denizden yapıl
    mış bir resimdir. Setler üstünde ah
    şaplar ve geride Ayazma Camii gö
    rünüyor ki, cami pek uydurma ola
    rak yapılmıştır. Orijinalinden şim
    şire hakkeden sanatkâr tarafından
    bozulduğu da tahmin olunabilir.

  1. — Beşiktaş Sarayı.

  1. — Hamam (Kapuiçi Hama
    mı olacaktır).

  1. —• Saidpaşa yalısı.

Thomas Allonı'un İstanbul resimlerinin hepsi, aid oldukları maddelerde bu Ansiklopediyi tezyin etmiş olacaktır.

ALMAN ÇEŞMESİ — Sultanahmed meydanında, Park içinde bir, meydari eeşmesidir; Almanya İmparatoru İkinci Vil-helmin îstanbulu ikinci ziyaretinde, İkinci Abdülhamid ile mülakatının hâtırası olarak Almanya hükümeti tarafından yaptırılmıştır. Açılış merasimi Ru-

mî 14 Ocak 1316 — Milâdî l Ocak 1901 de yapılmıştır.

Herşeyi Almanyada yapılarak İstanbulda, temelinin üzerine kurulmuştur. Sekiz köşeli, yedi musluklu, sekiz tane mücellâ koyu yeşil somaki sütun üzerine atılmış sekiz kemer üstünde bir kubbeden ibaret mermer bir çeşmedir ki, sütun kaideleri, başlıkları, taşlar arasındaki kuşaklar, kubbe çenberleri, lüleler ve lülelerin oturtulduğu plâkalar, Cermen üslûbunda kabartma nakışlı tunçtan yapılmıştır. Serapa yabancı bir zevkin mahsulü fevkalâde müzeyyen ve tamamen yabancı bir sanat eseri olarak da İstanbulda bir eşi bulunmayan bir çeşmedir.

Çeşmenin içinde, sütunların ortasında ve kubbenin altında bulunan mermer su hazinesi de, ikinci bir mermer kubbe ile örtülmüş, bunun üzerine de tunçtan oymalı ve dairevî taç biçiminde bir pervaz oturtulmuştur. Zemini mozaik döşelidir ve kemerlerin hizasında, sütunların arasında yedi tane sabit mermer kanape vardır. Çeşmenin bu kısmına, cenuba bakan kemerin altından sekiz basamak mermer merdivenle girilir.

Asıl büyük kubbenin içi, altın mozaik

Alman Çeşmesi (Resim: R. Sevinçsoy)

ALMAN HASTAHÂNESİ

— 728 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

729 —

ALPAGOT (Ali Haydar)




kaplıdır; kemerlerin iç kısmına da, her beyti bir kemerin kavsini doldurmak üzere İzzet Efendinin sülüs hattı ile o- devrin ediplerinden seraskerlik müsteşarı Ahmed Muhtar Beyin sekiz beyittik şu tarih kıtası yazılmıştır:

Hazret! Abdülhamid Hanın muhibbi hâlisi Zîveri ekîi!i haşmet, Kayseri âlitebâr

Ya'ni alman imparatoru, hükümdarı güzin Hazreti Vilhelmi Sâai, kamaranı rûzigâr

Padişahı â!i Osmanî ziyaret kasdidüb Makdemiyle eyledi İstanbulıı pirâyedâr

Bu mülakatı muhabbet perveri teskâr içim Eyledi bu ceşmesârı saha pirâyi karâr

Sûbesû câri olan âbi safa teşkil eder Âbi sâfii nıûsafata misâli âbdâr

Vakfagiri hayret eyler çegmi ehli dikkati Tarzi inçasındaki hissi bedii zernigâr

Riikni ak'vai hayat oldukça âbi canfeza Payidar olsun bu te'sisi muhabbet üstüvâr

Bi bedel târihi câridir lisanı lüleden «Oldu bu çeşme mülâkate ne dilen yadigâr»

(R. 1316).

Tarih kıtası, merdivenin karşısına gelen kemerden baslar. Kemerler arasındaki zaviyelerde dairevî sekiş madalyon vardır, bunlardan dördünün içinde açık yeşil zemin üzerine altın ile Abdülhamidin turası, diğer dördünün içinde de Prusya mavisi zemin üzerne altın ile Vilhelmin markası olarak bir W harfi ve üzerine bir taç altına da II rakamı nakşedilmiştir.

Kemerlerin dış tarafı da gayet nefis mi-nakâri tezyinat ile çevrilmiş, kilit taşlarının üzerine gelen yerlere de, yine minekârî tezyinatı ihtiva eden dairevî ve göbekli birer madalyon konulmuştur.

Kubbenin dışı, bronz çenberli ve bakır kaplıdır. Şimale bakan kemerlerden birinin , minekârî tezyinatı iki yerinden bozulmuş ve alçı ile sıvanmıştır. Lülelerden de birinin kelebeği çalınmıştır. Çeşmenin içindeki su hazinesinin de mermer kubbesi, birkaç yerinsen bozulmuş, taşlar düşmek üzeredir; esasen burada çeşmenin zengin tunç tezyinatına denu olarak bulunması lâzım gelen tunç çenbereler yerine iki sıra ahşap çita çenber görülür ki, tunç çenberler çalındıktan sonra şöylece bir tamirde bu çitaların konduğu aşikârdır; bu su hazinesi tamir edilirken, çitaların söküle-

rek tunç çenberler konulması gerekir. Hazinenin methale bakan yüzünde tunç bir levha üzerine almanca bir kitabe nakşedilmiştir ki, metni-.ve tercümesi şudur:

•Wilhelm II deutscher Kaiser stiftete diesen Brunen in dank barer Erinnerung an seinen Besuch bei seinet majestât dem Kaiser der Osmanen Abdul-Hamid II im Herbest deş Jahres 1898.

Tercümesi: Alman Kayzeri Wilhelm II 1898 yılı sonbaharında Osmanlıların hükümdarı Haşmetlû Abdülhamid II nezdine ziyaretinin şükran, hâtırası olarak bu çeşmeyi yaptırdı.

Çeşmenin içindeki sabit mermer kana-peler, yazın, İstanbul serserileri arasında «Lüks Otel» ve «Almanpalas» adları ile meşhurdur. Bu yüzden, zeminin mozayikleri de yer yer bozulmuştur.

Alman çeşmesi çok dikkatle muhafazası gereken sanat eserlerindendir (1946).

Bibi. : REK, Gezi Notu.

ALMAN HASAHÂNESİ — İstanbul'un en itibarlı hastahanelerinden biri olan Alman Hastahânesi, 1846 senesinde D.W.V. (Alman Hayır Cemiyeti) tarafından tesis edilmiş olup müessesenin binaları Halilpaşa arsası denilen 8287 metre karelik bir sahada inşa edilmiştir. Hali hazırda 90 yatak bulunan Hastahâne-de, dahiliye, hariciye ve nisaye olmak üzere 3 ihtisas bölümü vardır.

Hastahâne paralı olup ayakta da tedavi yapılmakta ve T.C. Hıfzıssıhha Kanunu'na göre çalışılmaktadır.

Hastahânenin belli başlı doktorları; dahiliyede Prof. Dr. Hermann Quivincker, hariciyede Dr. Ahmet Kemal Atay, nisaiyede ise Doçent Dr. Ziya Üstün şeftirler. Buna ilâveten, Hastahânede gönüllü olarak Alman Şves-terler, hasta bakıcılık yapmaktadırlar.

Hastahânenin mimarı bilinmemektedir.

Personel bakımından şimdiye kadar birçok değişiklikler gören Hastahâne, 1918 harbinde, işgal kuvvetlerinden İngilizler tarafından zaptedilmiş ve asker barındırmada kullanılmıştır. Bundan sonra burayı Amerikalılar almış ve 1925 den 1928 e kadar hastahâne olarak kullanmışlardır.

Hastahânenin Alman personelle işletil
mek suretiyle yeniden açılması ise 1931 yılın
dadır. Halûk Akbay

ALMAN MİMARÎSİ SEEGİSİ (Yeni) — Eminönü Halkevinde, 1943 mayısının 2 sinden 16 sına kadar açık bulunmuş bir sanat

sergisidir. Sergi, Alman merkez şehri inşaat idaresi genel inspektörü ve Richs Nazırı mimar Albert Speer tarafından tertip edilmiştir.

ALMANPALAS — Şehrin hâne berduş serserileri arasında, Sultanatmehddeki Alman çeşmesinin adı (B. : Alman Çeşmesi); bu çeşmenin içindeki sabit mermer kanapeler, yazın, bu baldırı çıplak kopuklara mükellef bir otel hizmetini görür. Her kanapenin, bir kabadayı gediklisi vardır. Kanapeler ve su hazinesinin etrafını çeviren dairevî zemin, ayak atılamıyacak şekilde dolar; «Alman Palas» m bileği bükülmez sakinleri, yanlarında birer tane de dost bulundururlar (1946).

Bibi. : Âdembaba Bursalı, Not.

.ALMANYA İMPARATORU İSTAN-BULDA — (B. : Wtihelm İL).

ALNAR (Ali Galib) — Fen adamı, aile geleneği ile musikişinas, bestekâr; 1-890 da İs-tanbulda doğdu, Kocamustafapaşa Askerî Rüş-diyesinde ve Yüksek Mühendis Mektepbinde okudu, 1913 de diploma aldı, meslek hayatında memurluğu tercih eti; İstanbul Belediyesinin Yollar ve Köprüler Başmühendisliğinde bulunarken 1951 de vefat etti.

Musiki ile meşgul ana ve babanın tesiri ve teşviki altında saz ve söz ile daha pek küçük yaşta iken meşgul olmağa başlamış üstad elinde tahsili olmadığı halde, devrinin en seçkin

sanatkârlarını din-



f

A- Galib Alnar (Resim: H. Çizer)

leye dinleye nakış almış, sanatkâr şahsiyetini otodi-kakt olarak yapmıştı. İlk eseri 1918 de bestelediği vals usûlünde tâhirbûse-lık bir şarkıdır:

Bahar gelir güller açar..

Saz eseri olarak iki peşrev (Acemaşiran, Hüseyni), dört saz semaisi (Acemaşiran, Fe-rahnâz, Şehnaz, Hüzzam) yardır.

Bibi.: Mustafa Rona, 50 yıllık Türk Musikisi.



ALNAR (Hasan Ferid) — Bestkâr, 1959 da Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası şefi;

1906 da İstanbulda doğdu, Garb musikisini H. S. Arel'den öğrendi.

Evvelâ bir kanun virtüözü olarak iştihar etmişti; viyolonsel, kemançe ve piyano da çalmaktadır. Garb musikisi tarzında müteaddit eserler yazmış, Türk musikisi ile polifonik orkestra eserleri, bu arada bir kanun konçertosu bestelemiştir. Eserlerinde kuvvetli bir teknik vardır. Türk musikisi tarzında bestelediği su yirmi eser hep ilk senelerinin mahsulüdür:

Kanun için Acemaşiran, Segah, Suzidil.


Suzinak ve Şeddi araban taksimler; «Sözsüz
Romans» ve «İzmirden selâm» isimli iki saz
eseri; 1926 da yazdığı şu on saz semaisi (Ye
gâh, segah, nihâvend, nişaburek, buselik, ma
hur, dilkes hâveran, karciğar, serefnümâ, nik-
rîz); 192? de yazdığı Bayati araban peşrevi ye
Sazsemâisi, Segah Peşrevi. Bütün bu saz eser- -
. lerinde hocası H. S. Arel'in teknik ve üslûbu
nun tesiri görülür. T. Y. Özıuna

ALPAGOT (Ali Haydar Emir) — Kalem sahibi bahriyelilerden, bilhassa Türk deniz tarihi üzerinde millî kütüphanemize, onyedin-ci asrın büyük yazarı Kâtip Çelebiden sonra ilk ciddî eserleri veren bir müdekkik, muallimdir; Geliboluludur, 1886 da Mustafa Efendi adında bir zâtin -oğlu olarak bu kasabada doğmuştur; 1907 de Deniz Harb Okulundan mezun olmuş, bir müddet donanmada hizmet etlikten sonra sıhhati elvermediği için 1916 da tekaüd edilmiş, fakat mesleğine olan bağlılığı ve Türk denizcilği tarihi üzerindeki bilgisi dolayısı ile Bahriye Nezâreti er*kânharbiye-sinde deniz harbi eri tarihi muharrirliğine tayin edilmiştir; ayrıca Deniz Harb Okulunun da Deniz Harb Tarihi Muallimi olmuştur. Bu yüksek okulda, denizci Türk gençliğinin son derece hürmet ettiği sima olarak yıllarca çalışmış, gözleri görmemeğe başladığı ve hattâ tamamen kör olduğu halde vazifesinden ayrılmamış, mektebe, bir bahriye nferinin elinden tutarak gidip gelmiş, kaynaklarını boş zamanlarında talebelerine okutarak notlarını almış, eski Türk harfleri ile pek düzgün olan yazısı ile gözleri görmediği halde makaalelerini yazmıştır. Aşk ile irâdenin şaheseri olan bu faaliyetine 1937 de ölümüne kadar devam etmiştir. Eski bir talebesi olub son yıllarında muavin olarak yanına verilen Fevzi Kurduğuma neşredilmemiş tomar tomar müsvedde-



AL RENK MODASI

— 730 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

731

ALTIMERMER BOSTANI




ler bırakmış, bunlar da Kurdoğlu'nun sayısı hayli kabarık olan eserlerine zengin kaynak, hazır malzeme teşkil etmiştir (B. : Kur eloğlu, Feyzi).

Makalelerinin çoğu «Deniz» ve «Donanma» mecmualarında çıkmıştır. Bu makalelerin bir kısmım «Tarih Bahrî Sahifeleri» adı ile kitap halinde toplamıştır. Kitap halinde intişar etmiş diğer eserleri şunlardır: Hind yolu-Osmanlı İmparatorluğu, Yunan istiklâl harbi, Navarin Muharebesi. Çengeloğlu Tâhir Paşa (iki cild).

Bibi. : İnönü Ansiklopedisi.

AL RENK MODASI (Delikanlılar arasında) — Türklerin pek sevdiği al renk, tarih boyunca İstanbul gençleri, esnaf civanları ve bilhassa kabadayılık âlemlerinde yeni yeni nam almağa başlayanlar arasında pek makbul olmuştur. Al çiçekli ve yahut kırmızı biber oyalı baş yemenileri, al kadife cepkenler, al. barata ve kaftanlar, al mintanlar, al kuşaklar daima seve seve giyilmiştir. Enderunlu Fazıl, aşağıdaki şarkıyı böyle bir allı nevcivamn şanında yazmıştır:



Ah o pâkîze eda, âşıkı zarın canı İki renk iîe esir itti dili nâlânı Gâhice san, gelıi al giyer kaftanı Bir altım sarışıdır bir tavşan kaanı

San giyme meded benzi solar afakin Sanlık illetine uğradı hep nşşaakm Döndü neylûfere hasret iden müştakın Bize renk eyleme ey canımızın cananı

Al giyse açulıır virdi ruhi nemııâki Bütün al üstüne al ol vücûdi pâki Barata al, yüzü al, gaaret ider idrâki Kan ider gemzeleri, şivesi, hüsnü ânı.

ALTAY CADDESİ — Fâtih kazasının Karagümrük nahiyesinin Muhtesibiskender mahallesindedir; adı caddedir ama, aslında iki araba geçecek kadar geniş bir sokaktır; Fevzipaşa tramvay caddesi ile eski Alipaşa caddesi arasında uzanır; adını, bugün mevcut olmayan, Fevzipaşa caddesi kavşağında arsası ile mezarlığı görülen Altay camiine nisbetle almıştır (B. Altay Camii). Ayni kavşakta, yığma taştan bir duvar enkazı üzerinde pirinç bir lüleden ibaret bir terkos çeşmesi vardır. Kaba tas döşeli ve bozuk bir yoldur. İkişer üçer katlı ahşap evleri orta halli aile meskenleridir; sağda, Somuncular sokağı ile olan kavşağından sonra, hem sola doğru bir kavis halinde döner, hem de iki

araba zor geçebilecek kadar daralır; bu kısmın sağ tarafı oldukça geniş bir arsa halindedir. Eski Alipaşa caddesi ile olan kavşağı karşısında, en az bir buçuk asırlık bir maziye sahip İstanbulun antika ahşap yapılarından bir ev vardır ki, eski Türk yapı sanatı örnekleri arasında muhafaza edilmesi gereken eserlerdendir (1946).

Bibi. : REK, Gezi Notu.

ALTAY CAMİİ — Yıkılmış, mezarlığındaki bir iki kabir taşından başka en küçük bir izi bile kalmamıştır; arsası ve mezarlık, 1934 şehir rehberine göre, Altay caddesi adını taşıyan yolun Fevzipaşa tramvay caddesi (Fâtih - Edirnekapı tramvay caddesi) ile olan kavşağına rastlar. Bir onyedinci asır yapısıydı; yaptıran Şeyhülislâm Debbağzâde Mehmed Efendi (B. : Mehmed Efendi Dabbağ-zâde). Yapı tarihi (H. 1080) 1669 dir.

Altay adı için, semtte şu fıkra nakledilir:

Muhakkak ki, Hadikatül-Ceyamiin telifinden evvel, bu mahallede gayet zengin bir kadının, yetim olarak büyüttüğü on beş yaşlarında dünya güzeli bir oğlu ve bu gencin de pek sevgili bir al tayı varmış.. Bir gün, bu güzel çocuk, sevgili tayından düşerek ölmüş.. Bu camiin mezarlığına gömülmüş; anası da, bahtsız oğlunun uğursuz tayını sattırıp bedeli ile mezarının bas ucuna bir çeşme yaptır-3 mış, çeşmeye Altay çeşmesi, camie de bundan böyle Altay camii denilmiş.

1946 da mezarlığın kenarında, Altay caddesi ile Fevzipaşa caddesi kavşağında, yığma taştan bîr duvar enkazı üzerinde bir san pirinç lüleden ibaret kitabesiz bir terkos çeşmesi bulunmakta idi.

Bibi. : Hadikatül Cevâmi, I; Fethi Akı, Not.

ALTAY CİNAYETİ — 1894 yılı temmuzunda islenmiş ve büyük şehirde heyecan ve nefretle karşılanmış cinayetlerdendir; jandarma kâtiplerinden Bosnalı Asım Beyin anası, zengin bir kadın olarak tanınmış Sey-yide Şerife Hanım, Altay mahallesinde oturan akrabasından Bosnalı Nureddin Beyi ziyarete gider, Nureddin Bey, Şerife Hanımın üzerindeki parasına ve mücevherlerine tama ederek uşağı Âdem ve Tayyibe isminde bir kadının iştiraki ile Şerife Hanımı öldürürler. Cesedi bir yorgan ve kilime sararak yok etmek üzere geceleyin Tayyibe kadının evine götürürlerken mahalle bekçisi görür, korku-

larından bırakıp kaçarlar; bir cinayetle karşılaşan bekçi zabıtaya haber verir ve bekçinin teşhisi üzerine derhal yakalanırlar. Yapılan araştırmada, zengin kadının hususî olarak yaptırttığı bir el feneri, Nureddinin evinde lâğımdan çıkarılır, çarşafı da Tayyibenin evinde bulunur; itaatliler inkâra imkân bulamayınca cinayeti ikrar ederler, idama mahkûm olurlar, cezaları İkinci Abdülhamid tarafından müebbet ağır hapse çevrilir. Bibi. : Devrin gazeteleri. ALTAY KIZ RÜŞDİYESİ — Tanzimat devrinin sonlarına doğru, 1870-1875 de açılmış kız rüştiyelerinden biridir ki, Darülmu-allimâtın ilk mezunları bu mekteplere muallim tayin edilmişlerdi. Bu yıllara ait bir istatistik cetvelinde, dört sınıfı olan bu mektepte talebe mevcudunun 29, muallim ve hademesinin 4 kişi olduğu görülmektedir. Başka bir kayda rastlanamadı ve mektep binası tesbit edilemedi.

Bibi. : O.N. Ergin, Maarif tarihi. ALTIBOĞAÇA CAMİİ — Fâtihin altında Kadıçeşrnesinde idi; Hadikatül-Cevâmiin kaydına göre fevkaanî bir cami olup banisi Altıboğaça Ahmed Paşanın kabri de camii-nin hareminde idi. 1934 belediye şehir rehberi haritasına göre yeri Müftü hamamı sokağında, Fâtihten gelirken sol kola rastlar ki, 1946 da harabesi yerle bir olmuş durumda idi.' Tehlikeli görülen minaresi de, 1940-1942 yılları arasında kaidesine kadar indirilmiştir. Camiin mezarlığı, harap bir halde durmaktadır. Arsanın bir köşesinde kulübe inşa ederek yerleşmiş, bir amele ailesi, bu arsayı elinden geldiği kadar imara çalışmakta idi. En az elli yıldanberi o mahallede oturmakta bulunan ihtiyar bir amelenin rivayetine göre, Ahmed Paşanın kabri, yola gelmiş ve şimdiki yerine, yani cami mezarlığının ortasına nakledilmiştir; bas ve ayak taşları bir kitabe bulunması muhtemel yerlerinden kırılmış, sandukası harap halde idi. Bir çeşme üzerinden sökülmüş gibi görünen bir mermer üzerinde «Sahibül-hayrat velhasanat Altıboğaça...» yazılı idi Mezarlıkta; Altıboğaça Ahmedpaşa evlâdından ve evkafı mütevellilerinden birkaç kişi ile bu camide imamlık etmiş ve (H. 1245) 1829 de vefat etmiş hattat Osman Efendi yatmaktadır.

Bibi. : Hadikatül Cevâmi I; Saim Turgud, Gezi Notu.

ALTIBOĞAÇA SOKAĞI — 1934 belediye şehir rehberine göre, Fâtih kazasının Müftü-ali mahallesi sokaklarındandır; Karadeniz caddesi ile Haliç caddesi arasında uzanır. Henüz tanzim edilmemiş gayet geniş bir yangın yerinde Müftüali hamamı sokağı ile Karadeniz caddesi arasındaki parçası henüz açılmamış bir toprak yoldur.


Yüklə 5,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin