Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə25/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   68

B- Ayırımcılık


Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) sürekli önem gösterdiği, ne pahasına olursa olsun görmezlikten gelmediği ve sürekli olarak valilerine riayet etmeyi tavsiye ettiği en esaslı işlerinden biri de kanun karşısında herkesin eşit olduğu ilkesiydi. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) bu ilkenin hayata geçirilmesi hususunda o kadar ısrar ediyordu ki hutbe, mektup ve devlet genelgelerinin çoğunda valilerine bu işi hatırlatmıştır. Biz burada özet olsun diye sadece birkaç örnek aktarmakla yetineceğiz.

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) valilerinden birine yazmış olduğu mektupta şöyle buyurmuştur: “İnsanların işi senin yanında hakları olan hususta eşit olmalıdır.”1

Müminlerin Emiri Hz. Ali’ye (a.s) herkes kanun ve milli sermayeden istifade hususunda eşittir. En üst düzeyde yöneticiler dahi kendileri için bir ayırımcılığa düşmemelidir. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) hilafeti zamanında önceki halifeler döneminde bazı şahıslara yapılan büyük bağışlara tümüyle el koydu. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) bir çoklarının hoşuna gitmeyen adaletçi ve devrimci metotlarından biri de buydu. Evet, üçüncü halife döneminde akrabalarına ve yakınlarına yapılmış olan hadsiz hesapsız bağışlar beytülmale geri döndürüldü. Çoğu tarihçilerin de yazdığına göre üçüncü halife yakınlarına özellikle de damadı Haris b. Hekem’e, Abdullah b. Halid’e, Mervan’a, Abdullah b. Saad Ebi Sulh’a ve benzeri yüzlerce kimseye beytülmalden yüz binlerce dirhem cevher, arsalar, bağlar, binlerce köle, cariye ve değerli binekler hediye olarak verilmişti. Bütün bunlar adalet münadisi ve özgürlük önderi Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) tarafından hepsinin boğazından tek tek çıkarıldı ve hak sahiplerine geri iade edildi. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) İslami ve insani işlerin hayata geçirilmesi hususunda hiçbir mülahazada bulunmuyordu. Adalet ve ayrımcılıkla savaşın anlamı da budur. Hatta beytülmalden bir şeyler almak için yanına gelen kardeşi Akil’e bile tam bir kesinlik içinde red cevabını vermiştir. Şu kıssayı işitmek şüphesiz hakikat aşığı kimseler için bir ibret ve ders vesilesidir. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) bu olayı şöyle beyan etmektedir.”Vallahi (kardeşim) Âkil’i gördüm; yokluk içine düşmüş olarak bana geldi, sizin buğdayınızdan az bir miktar vermemi ısrarla istedi. Çocuklarını perişan, toza toprağa bulanmış gördüm. Açlıktan yüzleri kararmıştı. Gelip gidip, istediğinde ısrar ediyordu. Onu o kadar dinledim ki, sözüne uyup dinimi satacağımı, yolumu bırakıp onun yoluna uyacağımı zannettim. Bir demir parçasını kızdırdım, ibret alması için bedenine yaklaştırdım; acısından bir hastanın acıdan inleyişi gibi inlemeye başladı. Demiri iyice yaklaştırdım, neredeyse dağlanacaktı. Sonra ona şöyle dedim:

Yaslı anneler yasında ağlasın ey Akil! Şakacıktan vücuduna yaklaştırdığım bir demir nedeniyle bu kadar inliyorsun da beni Allah’ın gazabıyla alevlenen ateşe mi atmak istiyorsun! Sen bu kadarcık ezadan feryad ediyorsun da ben cehennemden feryad etmez miyim! “1

Bu esas üzere Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) siret ve hükümet tarzına göre en yakınlar bile normal insanlar gibi kanunla karşısında eşittir. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) kendi temsilcilerine de bu öneli esasa riayet etmelerini önemle bildirmiştir. Örneğin Malik Eşter’e şöyle yazmıştır: “İnsanların eşit olduğu yerlerde kendini öne geçirmekten sakın.”1

Neccaşi, zamanın meşhur şairlerinden ve Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) taraftarlarından biriydi. Neccaşi sürekli olarak Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) lehine ve düşmanlarının aleyhine şiir söylüyordu. Siffin savaşına katıldı, bazen Muaviye’nin mektuplarına ve Şam ordusuna şiirleriyle cevap veriyordu. Bir gün Neccaşi mübarek Ramazan ayında şarap içti ve orucunu bozdu. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) kanun esasınca ona had uyguladı. Bu da Neccaşi’nin Muaviye’ye katılmasına neden oldu. 2

Ama bu iş bile hiçbir zaman Müminlerin Emiri Hz. Ali’yi (a.s) kanunları icra etmekten alıkoymadı.

C- Mali yolsuzluklarla (rüşvet- hediye) savaş


Ülke idari sisteminde iktisadi yolsuzluk, toplumun çökmesine ve geri kalmasına neden olmaktadır. Buna karşı koymamak ise, düzeni içeriden çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıya getirir. Hz. Ali (a.s) defalarca bunu devletlerin çöküş sebebi olarak zikretmiş ve siyasi yöneticileri bu uğursuz hastalığın ortaya çıkmasının etkeni olarak kabul etmiştir. Yani sorumlular, insanların haklarını görmezlikten gelmiş ve halk da mecburi olarak haklarını rüşvet vererek almak zorunda kalmışlardır. Hz. Ali (a.s) ordu komutanlarına hitaben şöyle buyurmaktadır.”Sizden öncekiler helak oldular. Onlar rüşvet vererek elde etmek için insanları haklarından mahrum kıldılar. İnsanları batıl yola sürüklediler, onlar da peşleri sıra gittiler.”1

Şüphesiz bu metot halk arasında yaygın bir hale gelecek olursa, zamanla halk bütün isteklerini rüşvetle elde etmeye alışır ve hatta hakkı olmayan şeyleri bile bu yolla sahiplenmeye kalkışır. Bu açıdan ülke yöneticileri, bir program çerçevesinde bütün gücüyle rüşvetin toplumda yaygınlaşmasına sebep olan etkenlerle mücadele içine girmelidir.

Esasen rüşvetin varlık felsefesi birey veya toplumun haklarının zayi olmasını gerektirmektedir. Bu yüzden özel sorumluluk ve görevler, rüşvetle hüküm veren bu yolla bir ok insanın hakkını çiğneyen kimselerin eline verilmemelidir.

Açıkça bilindiği gibi herhangi bir makam ve mevki sahibine verilen hediye de hakikatte o rüşvet şekline bürünmektedir. Zira eğer bu birey normal bir insan gibi yaşamış olsaydı ve hiçbir makama sahip olmasaydı, bütün bu hediyeler ona verilmez ve esasen hiç kimse ona teveccüh bile etmezdi. Şüphesiz bu tür bağışlar, şahsi veya grupsal menfaatleri korumaya neden olmakta ve bu hediyeleri alan bir kimse mecburen zaruri durumlarda her ne kadar başkalarının hakkının zayi olmasına neden olsa da hediye sahiplerinin isteklerini temin etmek zorundadır.

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) zamanında, Eş'as b. Kays adında birisi, Hz. Ali'ye (a.s) bir hediye gönderdi. Hz. Ali (a.s) buna çok öfkelendi. Bizzat Hz. Ali (a.s) bu olayı şöyle aktarmaktadır.”Bundan daha da ilginç şey oldu: Bir gece yarısı, birisi (Eşaş b. Kays el-Kindi ki dinden döndüğü, sonradan Harici olduğu rivayet edilir.) kapalı bir kab içinde helva getirdi. O helvadan tiksindim. Adeta yılan kusmuğu veya zehiriydi.”Bu hediye midir, yoksa zekat veya sadaka mıdır?”Diye sordum.”Eğer sadaka veya zekat ise bu biz Ehl-i Beyt'e haram kılınmıştır.” Dedim.”Bu ne zekattır ve ne de sadakadır; bu bir hediyedir” dedi.”Anan, ağlasın sana! Allah’ın diniyle gelip beni tuzağa mı düşüreceksin? Aklını mı kaybettin, şeytan mı çarptı, yoksa sayıklıyor musun! “ dedim.

Vallahi, karıncanın ağzındaki arpanın kabuğunu alarak Allah’a isyan etmem için bana yedi iklim ve göklerin altındakiler verilse gene de kabul etmem. Benim nazarımda dünyanız, bir çekirgenin ağzıyla çiğnediği yapraktan daha değersizdir. Ali’nin fani olacak nimetler ve baki olmayan lezzetlerle işi ne! “ 1

Bu esas üzere nice hediye, rüşvet hükmündedir ve aynı sonuçlara sahiptir. Dolayısıyla Hz. Ali (a.s) ülkedeki yöneticileri rüşvet ve hediye almaktan sakındırmış ve bu konuda suç işleyen kimseleri azletmenin yanı sıra en şiddetli cezalara da çarptırmıştır.




Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin