Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani


- İmam Ali'nin (a.s) Barışçıl Siyaseti



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə29/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   68

2- İmam Ali'nin (a.s) Barışçıl Siyaseti


Bütün insanlar ve çoğu ekoller barışın çekiciliği ve insanın fıtratı ve deruni istekleriyle uyumu sebebiyle barış sloganları atmakta ve hatta bu insani içgüdülere ulaşmak için bir tür barış karşıtı ve maceracı tavırlar olan üstünlük peşinde koşmalarını da barış örtüsüyle örtmektedirler. Siyasi düşünceler ve ekoller sadece menfaatlerini düşünen kâr eksenli merkezler olup barış ve savaş olgusu karşısındaki tutumları; şahsi veya milli kar ve zarar esasları üzere düzenlenmektedir. Bu esas üzere milli menfaatler bir çok hususta ülkelerin savaş ve barış hususundaki dış tutumunu belirlemektedir. Eğer savaşıyorlarsa bunu menfaatleriyle izah etmektedirler ve eğer barış yapıyorlarsa bunu da menfaatleriyle şekillendirmektedirler. 2

Bu durumda savaş veya barışa yönelmek veya yüz çevirmek, insani bir ölçüt olamaz. Zira insani menfaatler üzere şekillenmemektedir. Aksine özel bir takım kimselerin menfaatleri belirleyici konumdadır. Bu esas üzere çağdaş Makyavelist1 düşüncede barışçı tavır takınmak veya bunu savunmak milli menfaatler ile düğümlendiği için ülkelerin veya ekollerin gerçek kimliğini ortaya koyamaz. Dolayısıyla sadece barışa gerçekten inandığı ve hatta bütün şartlarda barışın egemen olması için çaba gösterdiği takdirde bir düşünce veya ekol, barışçı olarak adlandırılabilir.

İmam Ali'nin (a.s) barışçıl bir insan oluşu da diğer siyasetçilerin ortaya koyduğu ilkelerden farklılık içindedir. Eğer Muaviye bazı şartlar altında barıştan söz ediyor ve Kur'an'ın hakemliğine teslim oluyorsa bu onun barışa iman ettiğini delili değildir. Zira İmam Ali'nin (a.s) devletinde barış ve emniyetin egemenliği Muaviye'yi büyük bir zarara uğratmıştır. Ama İmam Ali'nin (a.s) barışçı olması çok önemlidir. Zira o bir taktik olarak değil, büyük bir stratejik olarak savunulmaktadır. Böyle bir durumda İmam Ali'nin (a.s) dış siyaset alanındaki büyük stratejisi, barışçıl ve bir arada yaşama ilkeleriyle kimlik kazanmaktadır. İnsanı doğruya ulaştıran bir siyaset ve zihni değerlerden ve inançlardan oluşan bir temele dayalı strateji olduğundan asla görmezlikten gelinemez. Yüzeysel ve önemli olmayan bir bakışla değerlendirilemez. İmam Ali'nin (a.s) barışçı oluşu bir gösteriş değildir ve acizlikten de kaynaklanmamaktadır. Aksine İmam'ın (a.s) buna büyük bir inançla bağlandığını göstermektedir. Bu insani siyasetin bir örneğini Sifin olayında şöyle okumaktayız: “Hicr b. Adiyy ve Amr b. el-Hemk, Hz. Ali'nin (a.s) dostlarından olup, Muaviye'nin askerlerinden beri olduklarını ilan ediyor ve uygunsuz sözler sarf ediyorlardı. İmam (a.s) yanlarına gelerek şöyle buyurdu: “Bu dediğiniz sözler size yakışmaz.” Onlar, “Ey müminlerin Emiri! Biz hak üzere değil miyiz?” diye sorunca İmam (a.s), “Evet” diye cevap verdi. Onlar, “Acaba onlar batıl üzere değil midir?” diye sorunca da İmam (a.s), “Evet” diye cevap verdi. Onlar, “O halde neden bizi onlara sövmekten alı koyuyorsun?” diye sorunca İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Ben sizin onlara lanet etmenizden ve sövmenizden uzağım. Eğer onları yaptıklarıyla nitelendirecek olursanız bu daha iyidir. Ama eğer onlardan beri olduğunuzu ilan etmek yerine, “Allah'ım! Onların ve bizim kanımızı koru, aramızda barışı hakim kıl, onları sapıklıktan hidayete ve cehaletten hakkı tanımaya yönlendir.” diye dua edecek olursanız bu benim için daha sevimli ve sizler için de daha hayırlıdır.”1

Bu olay, İmam Ali'nin (a.s) ne kadar barış taraftarı olduğunu çok iyi bir şekilde gözler önüne sermektedir. Zira İmam Ali (a.s) düşman karşısında bu hayır, dileyen niyetini ortaya koyduğu ve Allah'tan barış ve iki tarafın kanının korunmasını istediği şartlarda ne bir yenilgiyle karşı karşıya idi ki bu isteği acizliğine yorumlansın ve ne de o iki dostundan başka orada bir kimse bulunuyordu ki propaganda yaptığı sanılsın. İmam (a.s) başka bir yerde, valilerine ve komutanlarına, her ne kadar düşmanın acizliğinden ve yeniden silahlanmak için fırsat dilemesinden kaynaklanıyor olsa da düşman tarafından yapılan her türlü barış önerilerini kabul etmelerini emrederek şöyle buyurmaktadır: “Düşmanın, sizi Allah’ın hoşnutluğuna ulaştıracak barış teklif ederse, kabul et. Çünkü, barışta ordun için huzur ve genişlik; sıkıntıların için rahatlık ve kurtuluş; şehirlerin için emniyet vardır. Fakat, barış yaptıktan sonra düşmanına karşı her yönüyle uyanık ol, ondan kork ve tetikte bulun; çünkü düşman, çoğu kez yaklaşarak gafil olmanı bekler. Öyleyse tedbirini al, bu hususta hüsn-ü zan beslemeyi de bir kenara bırak.”2



İmam'ın (a.s) bu söz ve tavsiyesi, barışın her durumda istenilir olduğunu, hatta düşman tarafından aldatıcı bir hedefle önerildiği takdirde bile kabul edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Elbette mümin ve akıllı bir insan, barışı kabul ettiği halde, düşmanın hareketini göz önünde bulundurur, onun başvurabilecekleri bütün hileli yolları kapatmaya çalışır. Hz. Ali (a.s) ordu komutanlarına üstün oldukları takdirde barışı kabul etmemelerini veya barışı falan menfaatler çerçevesinde kabul etmeleri gerektiğini söylememektedir. Aksine barışı hangi amaç ve hedefle olursa olsun, kabul etmeleri gerektiğini ve bunun onların menfaatine olduğunu söylemektedir. Elbette insan, ihtiyat boyutundan da gaflet etmemelidir. Bu, “Barış daha hayırlıdır”1 vahyani bakış açısını beyan etmektedir. Barış sonuçlarına bakmaksızın her zaman iyidir ve savaş her ne kadar iyi sonuçları olsa da her zaman kötüdür. 2

3- İmam Ali'nin (a.s) Barışçı Olduğunun Nişaneleri


Bu bilgiler ışığında anlaşıldığı üzere barış, İmam Ali'nin (a.s) dini düşüncesinde insanın toplumsal hayatı esasınca Hz. Ali'nin insanın mahiyetine ve siyasetin hakikatine bakışından kaynaklanmaktadır. Bu esas üzere iç ve dış alanlarda barış ilkesi bir hedef olarak takip edilmektedir. İmam Ali (a.s) savaşa ve şiddete yöneliş siyasetinden beri olduğunu ilan etmektedir. Bu gerçek Malik-i Eşter'e yazmış olduğu mektubunda da açık bir şekilde göze çarpmaktadır. Hz. Ali (a.s) Malik b. Eşter'e askeri siyasetini öldürmenin en az olduğu ve barışın en çok düşünüldüğü bir düzlemde düzenlemesini emretmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Askerlerinden; insanlara işkence ve eziyet etmeyi ve savaşı sevmeyen bir kimseyi işe tayin et.”1 İmam Ali'nin (a.s) barışçı tavrını daha iyi açıklamak için İmam'ın (a.s) barışçıl düşüncelerini aşağıdaki ilkelerde ele almaya çalışacağız:


Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin