Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani


D- Cezalarında Hususunda Acele Etmekten Sakınmak



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə37/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   68

D- Cezalarında Hususunda Acele Etmekten Sakınmak


Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) hâkimleri cezalandırma ve intikam alma hususunda acele etmekten sakındırmakta ve şöyle buyurmaktadır: “Öfkeni yen, kendine sahip ol, kimseye el kaldırma, kötü söz söyleme. Bu hallerde sakinleşip iradeni kullanabilmen için acele etmekten kaçın ve öfkeni dindir.”2

Güvendiği başka bir valisine ise şöyle yazmaktadır: “Şiddetli muamelene biraz yumuşaklık kat; yumuşak davranman gerektiğinde sert davranmaktan kaçın. Sert davranman gereken yerde de sert davran. Tebanın üzerine kanat ger, onlara güler yüzlü davran, şefkatle ve esneklikle muamele et. Bakışında, görüşünde, işaretinde, selamında onlar arasında eşit davran ki güçlüler sana zayıflara zulmetmeye tahrik hususunda tamahlanmasın, zayıflar da adaletinden ümit kesmesinler”1

Malik-i Eşter'e yazdığı mektupta ise şöyle buyurmaktadır: “Onları koruyup, şefkatli davranman, kalplerinin sana meyletmesine sebep olur. Valilerin gözlerini aydın eden işlerin en efdali, ülkede adaletin hâkim olması, halk arasında sevginin, dostluğun yayılmasıdır. Aralarında sevginin yayılması da ancak gönüllerinin selamet ve huzur içinde olması ile mümkündür.”2

Başka bir yerde ise, halka karşı sevgi ve lütuf gösterisinde bulunmanın sonuçlarını açıklayarak şöyle buyurmaktadır: “Onlara yaptığın iyiliği büyük görme, verdiğin şey az bile olsa bunu basit görme. Çünkü bu ihsan, onların hayrını dilemelerine ve hüsn-ü zanda bulunmalarına vesile olur.”3



4- Karşılıklı Güven


Hz. Ali (a.s) işlerin iyi idare edilmesi için halk ve devletin birbirine karşılıklı güvenmelerinin zaruri olduğunu beyan etmektedir. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) valilerinden halka güvenmelerini, çeşitli işlerin hakkındaki açıklamalarını fazla araştırmadan kabullenmelerini bu konuda sıhhat ve doğruluk ilkesini esas almalarını istemektedir. Halkın güvenini kazanmak için de sorumlu kimselerden sorunlara cevap vermelerini aydınlatıcı olmalarını ve zorlama siyaseti yerine ikna edici bir siyaset kullanmalarını istemektedir.

Halkın su-i zanda bulunmasını ve itham etmesini ortadan kaldırmak ve onların güvenini kazanmak hususunda da şöyle buyurmuştur: “Halkın, zulüm yaptığını zannederse; mazereti açıkça söyleyerek kendini bu zandan kurtar. Bu iş nefsin için bir riyazet ve halka karşı bir yumuşaklıktır. Özür getirmekle, hem kendi hedefine ulaşırsın, hem de onların hak yolda sebat etmelerini sağlarsın.”1

Bu mektubun başka bir yerinde ise, Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Aralarında sevginin yayılması da ancak gönüllerinin selamet ve huzur içinde olması ile mümkündür. Hayır dilemeleri de ancak işleri hususunda valilerinin etrafını sarmaları, devletinin yükünün omuzlarına ağır gelmemesi ve yöneticiliğinin uzamasından usanmamalarıyla mümkün olur.”2

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) halkın dostluğunu ve rızayetini kazanmanın tek yolunun halkı ülkenin idaresi hususunda bilgilendirmek ve bu konudaki şüpheleri ortadan kaldırmak olduğunu beyan etmektedir. Adaleti uygulamayı ise bu hedefin temin vesilesi olduğunu hatırlatmaktadır. “Çünkü bu ihsan, onların hayrını dilemelerine ve hüsn-ü zanda bulunmalarına vesile olur.”3

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) salihler ve salih olmayanlar, arasında ayrım yapmanın ve her birine uygun bir şekilde davranmanın sonuçları hususunda şöyle buyurmaktadır: “Bil ki vali için, halka ihsanda bulunmaktan onların işlerini kolaylaştırmaktan ve yerine getirmek zorunda olmadıkları işleri yerine getirmeye zorlamamaktan daha çok halkın güvenini kazandıracak başka bir şey olamaz. Halka senin hakkında güzel zanna sahip olmalarını sağlayacak şekilde davran; gerçekten hüsn-ü zan, senden birçok zorlukları uzaklaştırır. Hakkında daha çok hüsn-ü zanda bulunman gereken kimse, hakkında daha çok iyilik ettiğin ve kötü zanda bulunman gereken kimse ise hakkında kötülük ettiğin kimsedir.”1

5- Hakimin Halka Karşı Ayıplarını Örtmesi


Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) vali olan kimselerden halkın ayıplarını örtmesini, halkın ayıplarını araştıran kimseleri kendisinden uzaklaştırmasını emretmektedir. Hakimin görevi ortaya çıkmış ayıpları temizlemesidir; gizli olan ayıpları ortaya çıkarması ve ifşa etmesi değildir. “Senden en uzak ve nezdinde en sevilmeyen kimse, halkın ayıplarını araştıranlar olsun. İnsanların ayıpları vardır. Valiler, bunları örtmeye en layık olan kimselerdir. Onların bilmediğin ayıplarını araştırmaya kalkışma; sana düşen, gördüklerini temizlemendir. Bilmediklerin hakkında da Allah hükmeder. Halkın ayıplarını gücünün yettiğince ört ki Allah da senin halktan gizli kalmasını istediğin ayıplarını örtsün.”2

6- Geleneklere Saygı


Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) kamu oyuna ve halkın duygularına saygı göstermek için Malik Eşter'e halka zarar vermeyen İslam toplumundaki geleneklere saygı göstermesini istemekte ve bunları değiştirtmeye kalkmamasın söylemektedir.

Elbette genel olarak İslam’ın gelenekler hakkındaki görüşü şudur ki İslami topluma uygun olmayan zararlı ve muhtevasız gelenekler ortadan kaldırılmalı ve bunların yerine faydalı gelenekler geçirilmelidir. Toplumların ve geçmiş tarihin gelenekleri aleyhine ne yersiz yere bağnazlığa düşülmelidir ve ne de muhtevası göz önünde bulundurulmaksızın bu geleneklerin ihyası için ısrar içine girilmelidir. Bu ümmetin öncülerinin ortaya koyduğu, halkın üzerinde uzlaştığı, işlerini düzenlediği salih sünneti kaldırma. Geçip gidenlerin güzel sünnetlerine zarar veren yeni sünnetler çıkarma. Aksi takdirde iyi mükâfat bu iyi sünnetleri getirenlere, günah ise bu sünneti kaldıran sana kalır.”1

Yapıcı geleneklerin sonuçlarını ve menfaatlerini bir kenara bırakacak olsak dahi faydalı istenilen ve sevimli geleneklerin ortadan kaldırılması halkın ruhunu yaralamakta ve bu gelenekleri ayaklar altına alan kimselere karşı duygularını tahrik etmektedir.

7- Memurların Seçimi


Bu konuda Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Memurların işleri konusunda çok dikkatli ol. Onları denedikten sonra görevlendir. Dostluk sebebiyle ve başkalarına danışmadan tayin etme. Çünkü bu ikisi (dostluk sebebiyle ve başkalarına danışmadan tayin etmek), zulüm ve hıyanet şubelerinin bir araya gelmelerine sebep olur. Bunları iyi ailelerden, İslam’a eskiden girmiş olup tecrübeli ve hayalı kişilerden seç. Çünkü onlar, ahlakça en yüce, namusları en doğru, tamahları en az, işlerin sonuçlarını gözetmede en gayretli kişilerdir. Rızıklarını bol bol ver. Böyle yapman onlara nefislerini düzeltme kuvveti verir, elleri altında bulunan mallardan uzak kılar. Emrine karşı çıkmaları, emanetine hıyanet etmeleri onların aleyhine sana delil olur. Yaptıklarını denetle, onların peşice vefalı ve sadık kişilerden seçilmiş ajanlar gönder; çünkü, onların gizli işlerinden haberdar olman, emin olarak işlerini yapmalarına, halka şefkatle muamele etmelerine sebep olur. Memur yardımcılarının seni ihanete düşürmesinden sakın. İçlerinden biri, görevine ihanet ettiği ve ajanların raporları hıyanetinde birleştiği zaman, bu sana delil olarak yeter. Artık onun bedenine ceza vermeli, yaptıklarından dolayı onu sorgulamalısın. Sonra onu zillete düşürüp hıyanetle damgalamalı, suçluluk utancını boynuna takmalısın.”1

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) sekreterler, katipler ve muhasebesiler hakkında ise bir başka yerde ise şöyle buyurmaktadır: “Katiplerinin durumlarını da denetle, işlerini hayırlılarına havale et; düşmanlarına karşı kullanacağın planları, gizli tuttuğun şeyleri, büyüklenen, kibirlenen, bu yüzden de cemaatin önünde sana karşı durmaya cüret eden kişilere değil, temiz ve iyi ahlak sahibi olanlara yazdır. Memurlarından gelen mektupları sana sunmakta gaflet etmemeleri, senden aldıkları emri olduğu gibi aktarmaları, bir anlaşma yapacağınız zaman şartları zayıf bırakmamaları, gerektiğinde o ahdi bozmakta acze düşmemeleri, şartları ona göre belirlemeleri, işleri başarırken hadlerini bilmezlik etmemeleri gerekir. Çünkü kendi haddini bilmeyen kişinin, başkalarının haddini hiç bilmeyeceği bellidir. Onları kendi anlayışına güvenerek, haklarında iyi zanda bulunarak tayin etme. Çünkü insanlar, yapmacık davranışlara baş vurarak, güzel hizmetler göstererek kendilerini valiye tanıtırlar. Oysa, bunların ötesinde ne hayır dilemeyi, ne de emanete riayet etmeyi bilirler.



Senden önceki temiz insanların seçtikleri kişilere bak; sen de onları seç. Halka en güzel muamelede bulunanları, emanete riayette en fazla tanınmış olanları işlerin başına getir. Bu, Allah’a ve işlerine memur bulunduğun kişilere karşı hayır istediğini ispatlar. Her işin başına işlerin çokluğundan şaşmayacak, işlerin büyüklüğünü önemsemeyecek kişileri seç. Katiplerden birinin bir ayıbına göz yumarsan sorumlu tutulursun.”1


Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin