rünce eğer bir aralık terslik edecek olursa üstesinden gel-
mek güç olur diye gönlünü çelip Padişaha götürdüğünde
namlı yoldaşlarından yedi nefer meşhur kaptanlar da
kendisi ile bile gelmişlerdi ki onlardan birisi de Uluç Ali
adlı meşhur korsandı. Bu suretle Padişaha geldiğinde ken-
disine Karlıeli sancağı ve arkadaşlarına da yetmişer, sek-
sener akça ulufe ihsan buyurulmuşdu. Lâkin Rüstem Pa-
şa Turgutçeyi kendi kardeşine rakip ve karşı koyar gör-
mekle sevmezdi. O da Rüstem Paşanın kendi hakkında
TARÎH-İ CEVDET
199
öldürteceğini bilmekle ona güvenmezdi. Böyle iken bir
davanın halli için kendisini İstanbul'a çağırmak üzere
Rüstem Paşa çavuş gönderdiği zaman İstanbul'a gitme-
ye güvenemeyip kendi gemileri ile Garp tarafına firar
ile iki sene kadar orada kaldı. O zamanda ise beni hafsa
Devleti zayıflamış kuvvetsizdi, ispanyollar mağrıp kıyı-
larının pek çok yerlerini istilâ ettikleri sırada Trablus-
garp kalesini bile almışlardı.
Trablus'un fethi Sultan Süleyman'ın istediği şey olup
ancak böyle büyük bir işin başarılması Turgutçe gibi ha-
kikaten deniz muharebelerini iyi bilen bir zatın Osmanlı
donanmasında bulunmasına bağlı olduğundan Sultan
Süleyman yine garp tarafına firarından dolayı Turgutçe-
ye gücenmiş iken, yalnız bu işin yerine getirilmesi için
aman vererek, Trablus fetholunduğu taktirde Beylerbeyi-
Üği kayd-ı hayat ile kendisine verilmek va'diyle davet
edip derya beyleri de ona uyarak memur olmuşlardı.
Dokuzyüzellisekiz senesine Sinan Paşa (120) pare kadır-
ga ile o havaliye varıp Turgutçe'nin marifet ve delaletiy-
le Trablus feth olununca eyâleti, Sinan Paşa tarafından
başkasına verilmekle, Turgutçe'nin huzuru kaçtığından
hemen magribe yelken açtığında diğer kaptanlar da ona
bağlı olduklarından ardına düşerek Sinan Paşa yalnız
kalıp, ancak Turgutçe'nin emriyle yine döndükleri gibi
onu da bazı kaptanlar bin minnet ve yalvarma ile geriye
der-i Devlet'e götürmüşlerdir. Sonra (960) senesinde Os-
manlı donanması serdarı olarak (120) pare Kadırga ile
Akdenize gittiği bazı tarihlerde yazılıdır. Ve yine (961)
senesinde Fransız kralının istidası üzerine Akdenize çı-
kıp ispanyanın italya kıyılarında olan Basniye adlı hi-
sarını kuşatıp ele geçirdi ve (7000) kadar islâm esirini
kurtarmak gibi çok büyük işler gördükten sonra bir çok
ganimetle istanbul'a dönmüş olduğundan kadir bilir Pa-
200 AHMED CEVDET PAŞA
dişah mükâfat olarak ona kaptanlık ile Cezayir Beyler-
beyiliğini ihsan etmişken Rüstem Paşa engel olarak «taş-
rada yetişmişdir, Dergâh-ı muallâ hizmetinde bulunmayı
istemez» diye arz edip yine Karlıeli sancağında kalınca
Turgutçe bey bu yüzden kırılıp kabul etmeyip sonra
yolda Padişaha çıkıp açıktan sözlü olarak Trablus eyâ-
letini rica etmekle Sultan Süleyman da istediği gibi Trab-
lus'u verip böylece Maltada şehîd oluncaya kadar orada
kalmıştır.
Kısaca Hayreddin Paşa'dan sonra Kaptanlık işte bu
Turgut Paşa'nın hakkı iken Rüstem Paşanın garazkâr-
lığı buna engel olmuştur. İşte kişisel garazlar daima
böyle yapılacak işleri ehline vermeği engelleyerek birçok
büyük Devlet işleri doğal yolundan çıkarılmıştır. O sı-
rada Süveyş donanması da Hindistan denizlerinde dolaş-
makda olup anlatıldığı gibi Süleyman Paşa Adeni ele ge-
çirip içine koymuşken ahalisi Portekizlilerle birleşerek
kaleyi Portekizlilere teslim ettiklerinde Akdeniz'in ah-
valine dair yazılan meşhur denizcilik kitabının yazarı
Pirî Reis donanma ile Süveyşden hareket ederek varıp
Aden'i kurtarmıştı. Sonra (950) tarihinde 30 kıt'a Ka-
dırga Bastarda ve Kalyon ile Süveyşten hareketle Ye-
men kıyılarını dolaşarak varıp Mesket kalesini alıp,
Hürmüz ve Draht adalarım talan ettikten sonra Basra'-
ya vardığında Portekiz donanmasının oraya gelmek
üzere olduğu ve böylece Hürmüz boğazından geçmek
güçleşeceği kendisine haber verilince bütün donanmayı
çıkarıp kullanamadığından hemen bir iki Kadırga çek-
tirip Mısır'a varmış ve Mısır Kaptanı nasbolunan Murad
Bey Basra'da kalan donanmadan iki Barca ve beş Ka-
dırga ve bir Kalitayı Basra'da bırakıp geri kalanını Sü-
veyş'e göndermeğe memur olmakla Murad Bey onbeş
Kadırga ve iki Barca ile Basra'dan çıkıp Hürmüz kar-
TARİH-İ CEVDET
201
şısma geldiği zaman Portekiz donanmasına rastlayınca
büyük bir muharebe olmuş bir çok asker ile muteber kap-
tanlar şehîd ve gemiler yara alarak Basra'ya dönünce bu-
nu üzerine Şeydi Ali Kaptan ki denizcilik ilminde ve Fe-
lekiyatta (Kozmoğrafya,) mahir bir kimse olarak Hind de-
nizi hakkında (Muhit) adlı kitabı yazmış ve Hayreddin
Paşa ile muharebelerde bulunmuş değerli bir zât idi. (960)
senesi sonlarında Mısır Kaptanı nasb olunarak Basra'da
kalan gemüeri Süveyş'e götürmeye memur olmakla Bas-
ra'ya varıp mevcut gemileri donatarak çıkıp Hürmüz ve
Mesket taraflarında Portekiz'liler ile yaptığı muharebe-
lerde Portekiz donanması Osmanlı donanmasının iki üç
misli olmasına rağmen Şeydi Ali Kaptanın büyük zaferi
oldu. Ancak ondan sonra şiddetli fırtınalar çıkınca çare-
siz rügâra uyup Umman denizine açılarak ve garip varta-
lara düşerek Hindistan kıyılarına erişip o fırtınalarda, da
gemilerin bazıları battığından ve donanma halkının Mu-
hit Denizi fırtınalarından gözleri ürküp «Gecerat» kıyıla-
rında karaya çıkarak perişan olmaları ile geri kalan ge-.
milerde boş kaldığından, Şeydi Ali Kaptan çaresiz geri
kalan altı gemiyi Sert kalesinde bırakıp yanında kalan el-
li kadar yoldaşlar ile karadan Hind ve İran'ı dolaşarak
güç hal ile Osmanlı topraklarına girmiş ve kendinden son-
ra gelenlere armağan olmak üzere macerasını yazarak bir
kitap yapıp ortaya koymuşdur. İşte başına Şeydi Ali hal-
leri geldi sözü bundan kalmadır. Kısaca Sultan Süleyman
Han Hazretleri Akdeniz'deki deniz hakimiyetinden baş-
ka Hind Denizinde de donanmalar dolaştırarak o asırda
Deniz kuvvetleri Devletlere üstün ve galip olan Porte-
kizlilere kâh galip kâh mağlup olarak muharebelerden ge-
ri durmayıp gerçekte ondan sonra Osmanlı Devletinin De-
niz kuvvetleri Hind denizinden sürekli ve parlak olama-
mış ise de o muharebeler ile Portekiz donanması da kuv-
202
AHMED CEVDET PAŞA
vetten düşüp böylece İspanyollar o taraflarda donanma
gezdirmeğe fırsat buldular. Portekizlilerin üzerine ta-
arruz ederek galip gelince Portekizlilerin deniz hakimiye-
ti zamanı son bulmuş ve ondan sonra deniz hakimiyeti
Felemenk ve İngiltere halkına geçmiştir. Biz yine anlattı-
tığımıza dönelim. Sinan Paşa sonradan (961) de kaptan-ı
Derya olan Piyale Bey gerçi leventlikten yetişme değildir.
Ancak çok cesur herşeyi iyi düşünür fıtraten uzak görüş-
lü öğünülür yetenekleri olan bir zat olarak, Donanma iş-
lerine pek güzel ihtimam ve yükseliş verip, Bahriye üme-
rasını ve özellikle Turgut Paşayı yolu ile hoşnud ederek
kullanmakla Osmanlı Devletine pek güzel hizmet etmiş ve
pek büyük Devlet işleri görmüştür. Şöyleki kaptan oldu-
ğu sırada Fransa Kralı yine özel elçi göndererek İmpara-
tor aleyhine Sultan Süleyman'dan yardım istemişdi. O
vakit Sultan Süleyman Hazretleri Acem Seferinde ol-
duğundan bu hususun icrası İstanbul muhafazasında bu-
lunan İkinci Vezir İbrahim Paşa'ya bırakılmış ve ordu
Tercan Sahrasında iken dördüncü fasılda anlatıldığı gi-
bi oradan Piyale Beye bir kıt'a ferman çıkıp gelerek Do-
nanmayı alıp Turgutçe ile birlikte Fransa imdadına git-
mesi emrolunmuştu.
Piyale Bey de ferman gereğince donanma ile denize
çıkarak ilk önce Polya taraflarını talan edip ele geçirmiş
iyice ganimet aldıktan sonra İspanya donanması ile An-
derya Dorya'nın «Anabali» sularında olduğunu haber a-
larak üzerine varılmışsa da Anderya da önce haber alıp
savuşmuş olduğundan Piyale Bey de Osmanlı Donanması
ile varıp İspanya elinde bulunan bir hisarı fethedip ele
geçirdikten sonra Fransa donanmasiyle birleşerek Kal-
biye kalesini kuşattılar. Ancak donanma halkı ile Fran-
sız askeri anlaşamadığından donanmanın beraberce iyi
idaresi kabil olamayıp hemen kış gelince donanma İstan-
bul'a dönmüştür. Bu seferde kaptan ve resmen kuman-
TARİH-1 CEVDET
203
dan Piyale Bey olduğuna Tercan yurdundan yazılan söy-
lediğimiz ferman şahittir.
Fakat donanmanın yardımcı kumandanı Hayrettin
Paşadan sonra onun yokluğunu bildirmeyen Turgutçe idi.
Telemsan'ın iskelesi olan Vehran'ı ilk önce Hayrettin
Paşa almışken sonraları İspanyollar istila etmiş olduğun-
dan Piyale Bey (960) tarihinde Osmanlı Donanması ile
varyo kurtarmış ve (964) de Tunus yakınında olan Bi-
zert kalesini ele geçirmiş ve (965) de gene (150) pare Ka-
dırga ile gidip İspanya adalarından Mayorka adasını ta-
lan edip dönüşünde mükâfat olarak kaptanlığına Cezayir
eyâleti Beylerbeyiliği payesi ilâve buyrulmuşdur.
Turgutçe Paşa ile Arab ile gelenleri arasında soğukluk
çıkarak, ümera ve Arab şeyhleri de Fransızlarla birleşip
bu vesile üe de Fransızların Trablus Garbı istilâ isteğin-
de oldukları ve Fransız donanması Cerbe arasında olup,
kışı orada geçirip, baharda Trablus'a taarruz edecekle-
rini Turgut Paşa tarafından (967) senesinde vazgeçilip
gönderilmiştir. Cerbe adası Trablus'dan 200 mil doğuya
düşer. Kenara yakın bir ada olarak aslında Osmanlı e-
linde iken İspanyolların istilâsına uğramıştı. Trablus ha-
valisinin emniyet altına alınması ise bu adanın fethedil-
mesine bağlı idi. Durum böyle olunca (967) senesinde Pi-
yale Paşa (120) pare Kadırga ile o tarafa yönelip yolda
iken Rodos Beyi Kurdoğlu Ahmed Bey gibi bazı deniz
ümerası da donanmaya katıldılar. Yolda Malta adasına
varıp bir çok yerleri talan ve tahrip ettikten sonra Cer-
be tarafına gidip Fransız donanması da o tarafta bu-
lunmakla karşılaşınca yapılan muharebede Fransız . do-
nanması bütün bütün eriyip yok olma mertebesinde boz-
guna uğrayıp Cerbe'nin (80) gün kuşatılması sırasında
pek şiddetli muharebeler olup nihayet taarruzla alındı. İs-
panyolların gerek donanmaca gerek askerce bu muhare-
belerde zayiatı târih ve tavsifin çizgisi dışında idi.
204
AHMED CEVDET PAŞA
Piyale Paşa bu muzafferiyetle (968) senesinde İs-
tanbul'a döndüğünde dört bin esir ve üç nefer meşhur
kaptanları beraber götürmekle mükâfat olarak kendisine
vezaret rütbesi tevcihi uygun görünüş ise de «Beylerbe-
yüik payesi verileli henüz iki yıldır, bu kerre vezaret de
verilse tez olmuş olup mertebelerin Tepe noktası olan ve-
zaretin değeri düşer» diye Sultan Süleyman Han Haz-
retleri uygun görmeyip ancak bir şeyler yapmak lâzım
geldiğinden bir çok insanlar ve terakkiler ile ağırladıktan
başka şehzadeleri Sultan Selimin Gevher Han adlı kızını
evlendirmişti.
Kâtip Çelebi der ki bu payelerin değeri ve itibarı o
zaman böylece idi. Bu zamanda çoğalıp itibarı kalmamak-
la Kâtip Çelebi asrımızda olayda ne diyecek ve merte-
belerin değerinin duruşu ile itibarını nasıl anlatacakdı
bilmem.
(972) tarihinde (150) kıt'a gemi ile Piyale Paşa
Malta seferine çıkıp dördüncü vezir Mustafa Paşa da
Serdar tâyin buyrulmuştu. Ancak böyle önemli Deniz iş-
lerinde Sultan Süleyman'ın emniyet ve itimadı o zamanın
Barbarosu değerinde olan Trablusgarb Valisi, adı geçen
Turgut Paşa olduğundan gerek serdara gerek kaptana zin-
har onun reyinden çıkmayasınız diye irade buyurmuştu.
Osmanlı Donanması Malta'ya geldiğinde Turgutçe henüz
gelmemiş olduğundan o gelinceye kadar bir iş görelim di-
ye limanın muhafazası için bina olunmuş olan Sanremo-
nun muharebe ile alınması mühim görülerek top ile döğ-
meye başladılar. Bu kuşatmanın yedinci günü Turgut Pa-
şa donanmasiyle gelip Malta'ya çıktığı zaman Malta'nm
her bir yanını ele geçirmeden bunun ile uğraşmak boşuna
uğraştır diye Sanremo kuşatmasına başladıklarına tees-
süf ederek «Sanremo'nun faydası nedir ? Maltanm asıl
hisarı alınmadıkça zaptı mümkünmüdür ?» diye bir çok
söylenmişti. Ne faydaki bir kere işe başlanmış olduğun-
TARİH-İ CEVDET 205
dan vaz geçilemeyip adı geçen Bercek muhasarasına de-
vam olunarak on yedinci günü taarruzla alınmışsa da çok
kimseler şehîd olarak işe yarar askerin kılağısı bozulduk-
tan başka Osmanlı donanmasının ruh-u revanı değerinde
olan Turgut Paşa'da muharebe içinde yaralanarak adı ge-
çen Bercek alındığı gün ölüm denizine gömülmüş olup, Pi-
yale Paşa ona benzer bir merd iken serdar onun tarafına
yanaşmayarak ve onun kolunda bulunan gazilere ve le-
ventlere bakmayarak diğer askerî terekkiler ve bahşiş-
lerle hoşnud ettiğinden ve kaptan Paşada bir kaç kişi i-
çin ilgilenmiş çoğunlukla ona sorup danışıp uymadığından
aralarına soğukluk düşerek Malta'yı bırakıp dönmeleriyle
yok yere bunca masraf ve bu kadar adam telef olmuştu.
Utanarak İstanbul'a döndüklerinde iki taraf birbirini suç-
layarak ancak donanma halkının sözü tesirli netice ve-
rince Serdar Mustafa Paşaya vezirlikten el çektirildi.
(973) Senesinde Piyale Paşa Sakjz adasını Osmanlı
topraklarına katıp Polya yakasına geçerek bazı kale ve
yerleri varıp talan ettikten sonra (974) de istanbul'a
dönüp o sırada Sultan Süleyman'ın vefatı olayında oğlu
Sultan Selim tahta geçerek Osmanlı donanmasının tersa-
ne girişinden bir kaç gün sonra ordu ile istanbul'a geli-
şinde Piyale Paşa hem kaptan, hem de, şanlı büyük da-
mad bulunmasiyle hizmeti karşılığı kubbe vezirliği ihsan
olunup kaptanlık mesnedi de Zigetvar'da hizmeti geçen
Yeniçeri ağası müezzinzade Ali ağaya tevcih buyurul-
muştu.
Piyale Paşa vezarete ve Ali Paşanın bir suretle mü-
kâfata hak kazanmaları açık görülüp ancak yeniçeri ağa-
sına kaptanlık tevcihi ile mükâfat etmek zamanın garibe-
sinden bir şey olarak Sultan Süleyman'dan sonra Devlet
gemisinin evvelki gibi deniz zaferleri içinde yüzemez o-
luşuna sebep olan başlıca düşüşün, esas başlangıcından
birisidir. Piyale Paşa gayet değerli, dirayetli ve baha-
206 AHMED CEVDET PAŞA
dır bir zât olduğu halde büyük deniz işlerinde Sultan
Süleyman Han Hazretleri merhum Turgut Paşanın re-
yinden dışarı hareket etmemesini irade eyler o da Tur-
gutçe'nin reyinden çıkmaz ve daima ehil ve erbabiyle ko-
nuşmaktan geri durmazdı. Böylece deniz işlerini yeteri
kadar öğrenmiş ve şükranla anılacak hizmetlerde bulun-
muştur.
Müezzinzade Ali Paşa'da bahadır bir zat olup ancak
şiddetli ve öfkeli hâli ve kendi reyi ile hareketi kişilikte
olduğu hâlde deniz islerin.de asla bilgisi olmadığından a-
şağıda anlatılacağı gibi Osmanlı Donanmasının bütün bü-
tün yok olmasına sebep olmuştur. Şöyleki Kıbrıs fethi i-
çin (180) pare Kadırga, (10) Mavna, (170) Barca ve
Karamürsel envai olmak üzere toplam üçyüz altmış pare
gemi üe Kıbrıs üzerine hareket edip beşinci vezir olan
Lala Mustafa Paşa bütün askere serdar tâyin olunmuş
ve deniz tarafının muhafazası için üçüncü vezir olan Pa-
dişahın damadı Piyale Paşaya verilmişti.
(978) Senesi başlangıcında vech-i meşruh üzere do-
nanma Ue Kıbrıs'a çıkılıp bir hayli yerler fetih ve ele ge-
çirildi. Kışın Piyale Paşa Ue Kaptan Paşa İstanbul'a dö-
nüp Serdar Mustafa Paşa Kıbns'da kışlamıştı. Bahar ge-
lince ikinci vezir Pertev Paşa donanma serdarı tâyin edi-
lerek iki yüz elli pare Kadırga ve Mavna ile Kıbrıs'a
varıp, mühimmatı serdar Mustafa Paşa'ya teslim ettiler.
Ve bütün Levend gemileriyle Osmanlı Donanması he-
men (300) kadar olup oradan hareketle düşman gemile-
rinin yolunu kapamak üzere Rodos tarafına gittiler. (979)
senesi başlangıcında bütün Kıbrıs adası tamamen ele ge-
çirildi.
Gelelim donanma ahaline : Pertev Paşa ile kaptan
paşa evvelce bilindiği gibi Rodos'a geldiklerinde bir kaç
gün geçtikten sonra Girit adasına saldırıp kıyılarını talan
ederken Cezayir Beylerbeyi Uluç Ali Paşa yirmi kıt'a
TARİH-İ CEVDET
207
harp gemisi ile gelip donanmaya katılınca Kefalonya ve
Korfo adalarına varılarak bir çok yerleri çapul edilip tah-
rip edildi. Sonra Rumeli kenarında olan Venedik kalele-
rinden Şubat, Ülgün ve Bar adlı hisarlar ele geçirilip bir
müddet dolaştıktan sonra düşman donanmasıyla karşı-
laşmadan kış gelince donanma askerinin bir kısmı da-
ğılıp geri dönmüş olduklarından geri kalan askerle Os-
manlı Donanması gelip İnebahtı limanına demir attığı sı-
rada bütün yaz bir taraftan başgöstermeyip Osmanlı
Donanmasına tam İnebahtı limanına girdiği yaz sonunda
müttefik Devletler Avrupa Donanması gelip taarruz için
tersaneye dönüşü vaktini beklemiş ve nihayet Osmanlı
donanmasını İnebahtı limanında kuşatmıştı. Müttefik
Devletler Donanması (200) pare çektirir ve yedi kıt'a
Mavna ve yirmi kıt'a Barca ve iki kıt'a büyük Kalyon-
lardan mürekkep olarak, çektirirlerin çoğu Anderya
Doryanm özel kumandası altında idi.
Serdar Pertev Paşa ve Kaptan Ali Paşa ve Cezayir
Beylerbeği Uluç Ali Paşa ve Trablusgarb Beylerbeyi Ca-
fer Paşa ve merhum Hayrettin Paşanın Oğlu Hasan A-
ğa ve onbeş sancak beyi ve sair asker ileri gelenleri
bir yere gelip müşavere ettiler. Uluç Ali Paşa muhare-
beye razı olmadı. «Donanmamız eksikdir ve altı ay-
dır deryada gezmekle gemiler yorgundur, ve İnebahtı'ya
gelince dönüşdür diye Sipahi ve yeniçeri icazetli ve ica-
zetsiz dağıldılar. Boğaz hisarlarından düşman donanma-
sı içeriye giremez çıkmak çok tehlikelidir» dedikde
Pertev Paşa da ona tâbi olmuşsa da, Kaptan Paşa şid-
det ve çabuk kızar bir zat olduğu hâlde deniz muharebe-
lerine ait bilgisi de olmadığından ne kendine gelen emir-
de «düşman donanması nerede ise üzerine varıp karşı
koyunuz ve illâ muhatap olursunuz» diye yazılı bu-
lunduğundan «İslâm gayreti ve Padişahın ırzı yokmudur?
Her gemiden beşer onar adam eksik olmakla ne lâzım ge-
208
AHMED CEVDET PAŞA
lir» diye sairlerinin reyini bile kendi tarafına toplamakla
çaresiz çıkılıp cenge karar verildiğini Uluç Ali Paşa gö-
rünce, mademki cenge karar verdiniz bari derya tara-
fına açılalım dedi Kaptan Paşa kenarı tutmak doğru
olur diye muaraza etmesi üzerine Uluç Ali Paşa: «Ha-
ni Hayreddin Paşa ile düşman ve Turgutçe ile cenk gö-
renler için söylemezler. Bir gemiye top dokunduğu gibi
batacak diye karaya dönse, böylesi bozguna uğratır diye
gördü faydası olmadı, bari gemilerden feneneri, büyük
bayrak ve flandreleri giderin» diye tedbir arz edecek ol-
duğundan, kaptan olay yolunu tutunca oda vaz geçti. Ça-
resiz (979) senesi cemaziyel evvelinin on yedinci Pazar
günü İnebahtı boğazından çıktılar. Pertev Paşa sol kola
Uluç Ali Paşa sağ kola ve Kaptan Paşa ortaya girip cüm-
le yüz seksen pare gemi ile olay bağladılar. Adı geçen bo-
ğaza yakın Mora yakasında bir burun yardı, Müttefik
Devletler Donanması onun ardında yatıyordu. Uluç Ali
Paşa düşmanın Barca ve Mavnaları önünden savuşarak
ya ardından ya bağrından girelim diye Kaptan Paşaya
haber gönderdikde ben Padişahın donanmasına kaçtı nâ-
mını veremem diye hemen yürüyüp karşı vardıkta
derhal düşman donanmasından elli gemi seçilerek karşı
koyup diğer gemileri burun ardında görünmezdi. Os-
manlı gemileri o elli gemiye çatıp söndürmek ile mukay-
yet iken sair gemileri burun ardından çıkarak Osmanlı
Donanmasını kuşatarak topa tuttuklarında Kaptan Paşa
Bastarda ile olaydan seçilip evvelâ bir gemiye çatarak
söndürmek ile mukayyet iken üç fenerlerinden Kaptan Pa-
şa Bastardası olduğunu düşman bilip hemen üzerine üşün-
dü ettiler. Ve iki parça Bastardayı ortaya alıp Kaptan
Paşayı şehîd ettiler. Ve iki oğlu ile içinde kalan diğerle-
rini esir ettiler. Pertev Paşanın gemisini de top ile ha-
tırdılar. Kendisi denizde yüzerken Hasan Paşa Oğlu
Mahmud Beye tesadüf ederek kanca ile gemisine aldı.
T
TARİH-Î CEVDET
209
Baş gidince ayak yaşamaz meselince bundan sonra
"herkes kendi başı kaygısına düştü ve Osmanlı Donanma-
sının bazısı topla batırıldı, bazısı karaya oturdu ve altmış
pare Kadırga alât ve edevatiyle düşmana kaldı ve bu cenk-
de nice beyler kaptanlar ve pek çok Türk şehîd oldu. Böy-
le buna (Sıngın) donanma seferi denildi.
Uluç Ali Paşa aslında Hayrettin Paşa yanında ye-
tişmelerden olmakla derya ahvalini ondan tahsil edip öğ-
renmişti ve Turgutçe ile pek çok muharebelerde bulunmuş
eski bir korsan olup derya tarafına açılmıştı. Kaptan Pa-
şa bastardasının batırıldığını görünce Malta Kaptanı üze-
rine gelerek çatıp aldı ve kaptanı idam etti. Ve bir kaç düş
man gemisini bitirdikten sonra Cezayir gemileri birbiri-
ne kafadar olup muharebe ederek Muton tarafına gittiler.
Uluç Ali Paşa bir adamı ile bu acı haberi rikâb-ı hüma-
yûn'a arzeyledi. Kaptanlık kendisine tevcih olunup lâ-
kabı Kılıc'a değiştirilerek lâkabında bu kelime yazılmak-
la ondan sonra herkes Kılıç Ali Paşa demişlerdir, tşte bu
kerre kaptanlık mesnedi ehlini bulmuşsa da ne fayda elde
donanma kalmamıştı. Fakat sadrazam bulunan Sokullu
Mehmed Paşa hayret veren çalışmaları ile tersaneye ya-
kın olan Padişah bahçesinden bir miktar yerleri ayırıp se-
kiz kemerli tersane yapıp o kış yüzelli pare Kadırga ve se-
kiz Mavna kurdurmuş ve var kuvveti bazuya getirip
kaybolan donanmanın bir katını bahara eriştirmişdir. Av-
rupa Devletleri bu sene Osmanlı Devleti Donanma çıkara-
maz inanışında iken dokuz yüz seksen senesinde Kılıç
Ali Paşa (234) pare Kadırga ve (8) mavra ile denize a-
çıldı fakat geçen seneki bozgunda donanmanın ruhu me-
sabesinde olan yarar adamların çoğu zayi olmuştu. Geri
kalan askerin de gözleri ürkmüş olduğundan bu sene düş-
man donanmasiyle karşılaşmakdan kaçınarak koruma iş-
leri ile yetinmişdir.
F: 14
210
AHMED CEVDET PAŞA
(981) Senesinde Piyale Paşa serdar olduğu hâlde iki-
yüz elli sekiz Kadırga ve on iki Mavna ile Kılıç Ali Pa-
şa denize çıkıp İtalya kıyılarında bazı kale ve yerleri ta-
lan etmişlerdir.
Sonra Kılıç Ali Paşa iki yüz altmış sekiz Kadırga ve
Kalita ve onbeş Mavna ve onbeş Kalyon donatıp Yemen
Fatihi Sinan Paşa serdar olduğu hâlde (982) senesinde
Akdenize çıkarak mesina havalisini talan ettikten sonra
Tunus eteğinde olan ve İspanyollar elinde bulunan Halk-ül
Vaâd kalesini ele geçirip yıkdıktan sonra, Tunus vilâyeti
Osmanlı topraklarına katılmış ve Ramazan Paşa Vali nas-
Dostları ilə paylaş: |