Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Sonra, yedinci semâ`ya geçtim. Orada İbrahim ile buluştum. Sırtını Beyt-i Ma`mûr`a dayamış, beni selâmladı



Yüklə 1,92 Mb.
səhifə12/20
tarix06.03.2018
ölçüsü1,92 Mb.
#44715
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   20

Sonra, yedinci semâ`ya geçtim. Orada İbrahim ile buluştum. Sırtını Beyt-i Ma`mûr`a dayamış, beni selâmladı.

Ve, bana denildi ki:

"Senin mekânın ve ümmetinin mekânı burasıdır."

Ondan sonra, "Beyt-i Mamûr"a girdim, içinde namaz kıldım ki o "Beyt-i Ma`mûr"a her gün yetmiş bin melek girer, kıyamete kadar dönmezler. Bir daha geri gelmezler.

Sonra baktım bir ağaç var. bir yaprağı bütün bu ümmeti bürür!. Bunun kökünde bir menbâ akıyor ki, iki şubeye ayrılmış.

-Ya Cibrîl!... Bu nedir? Dedim

-Şu Rahmet Nehri... Şu da Allah`ın sana verdiği Kevser!. dedi.

Bunun üzerine Rahmet ırmağında yıkandım. Geçmiş gelecek bütün günahlarımdan mağfiret olundum.



GELEN BİLGİ İÇİNDE

İBRAHİM’İ DE HATIRLA(zikret)!

“HALİLULLAH”-TEVHİD RASÛLÜ

HZ.İBRAHİM ALEYHİSSELÂMIN

ŞEFAATİ İÇİN OKUNACAK SALÂVAT…

Allahumme salli alâ Muhammedin ve Âdeme ve Nuhin ve İbrahiyme ve Musa ve İsa ve ma beynehum minen nebiyyiyne vel mürseliyn, salâvâtullâhi ve selâmuhu aleyhim ecmaıyn.”

Rasûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellemin öğrettiği bu salâvatı Hazret-i Âişe radı’yallâhu anha naklediyor:

Her kim gece uyumadan evvel bu salâvatı okursa, yeryüzüne gelmiş geçmiş ne kadar Nebi ve Rasûl varsa, hepsi de ona şefâatçi olurlar âhırette.”

Kim gelmiş geçmiş bütün Nebi ve Rasûllerin şefâatini istemez ki…Öyle ise, geceleri yatmadan önce bir kerecik okuyuverelim…



SİZ DE, HER İŞİNİZDE ALLAH'A GÜVENİN...



O'NA BAĞLANIN VE İŞİNİZİ O'NA BIRAKIN...

BU İDRÂKLA YÖNELİP DUA EDİN Kİ,

O DEĞİŞMEYEN "ALLAH SİSTEMİ" GEREĞİ

SELÂMET AÇIĞA ÇIKSIN!

Hasbiyallahu lâ ilâhe illâ Hu, aleyhi tevekkeltu ve Huve rabbül arşıl azıym.”

Allah bana kafidir... (Zaten) Ondan gayrı vücud/müessir yok... O’na tevekkül ettim... Ve O’dur, Arş-ı Azıym’in Rabbi (her şeyi ihata etmiştir).

Başınız haksız yere derde girdiği zaman bu âyet-i günde beşyüz veya bin kere okumaya devam ederseniz, inşâallah kısa zamanda selâmete çıkarsınız.

Bu âyetteki duayı ilk okuyan İbrahim aleyhisselâmdır.

İbrahim aleyhisselâm Nemrud tarafından yakalattırılıp, mancınıkla ateş dağının içine fırlatıldığı zaman, havadayken Cebrâil isimli melek gelir ve sorar;

-Yâ İbrahim senin için ne yapmamı istersin?

İbrahim aleyhisselâm cevab verir:

Allah bana kafidir... (Zaten) Ondan gayrı vücud/müessir yok... O’na tevekkül ettim... Ve O’dur, Arş-ı Azıym’in Rabbi (her şeyi ihata etmiştir).

İşte İbrahim aleyhisselâm’ın bu şekildeki ifadesinden sonra mûcize olur; ve İbrahim aleyhisselâm yavaş bir şekilde ateşin içine düşer fakat onu ateş yakmaz. Çünkü, Kur’ân-ı Kerîm’de anlatıldığı üzere "ateş soğumuş ve selâmet verici olmuştur" İbrahim Nebi için, Allah emri ile. İşte, böyle bir mûcizenin meydana gelmesine vesile olan anlayış ve ifade vardır bu duâda.

Bakın bu dua için ne buyuruyor Rasûlullah salla’lâhu aleyhi ve sellem efendimiz bizlere:



-Kim sabah kalktığında ve geceye girdiğinde “Allah’a güvendim o bana yeter, Tanrı yoktur, arş’ın azîm rabbi olan O vardır” derse; bunu ister sıdk ile söylesin ister YALANDAN (inanmayarak) söylesin, yedi defa söylediğinde Allah ona kâfi gelir.’ Ebû Davud.

Dikkat edin!..

Bu hadîs-i şerîfte çok önemli bir hususa işaret ediliyor!.. “Allah’ın SİSTEMİ”ne!.. "Allah’ın düzeninde asla değişiklik olmaz" âyetiyle de vurgulanan SİSTEME.

Siz belli duaları veya zikirleri yaptığınız zaman, inansanız da, inanmasanız da, o yapılan çalışma, ilgili mekanizmayı, sistemi harekete geçirir ve mutlaka semeresini verir; demiştik.

İşte bu hadîs-i şerîf, söylediklerimizin açık-seçik ispatıdır. "Kişi ister SIDK ile ister yalandan yâni inanmayarak" yaptığında denmesi bunun apaçık göstergesidir.

Bu sebeple diyoruz ki, siz inanmasanız dahi bu zikirlere veya dualara bir süre devam edin, söylenildiği sistem üzere. Elbette neticesine ulaşacaksınız.

Allah bize bunun mânâsına ermeyi ve bu duayı edebilmeyi nasîb etmiş olsun.

 

İBRET


  • Âyet

  • İnsanlar için açıklama

  • Misal



İBRET ALMAK

"Eski"nin getirdiği tüm ders-eser-örneklerle birlikte ”Yeni”yi değerlendirmeye çalışmak; insanlığın tecrübe-bilgi birikimiyle…

YAŞANILAN HER OLAYDA

BİR İBRET VARDIR

Aynı sıkıntılı ortamı paylaşan iki kişiden biri imanlıdır; “Allah böyle takdîr etti, böyle oluyor, bunda da bir hikmet var.” Der, azâbı, sıkıntıyı duymaz!.

Diğeri ise, Allah’ı görmez. Gizli şirk ehlidir. Cehenneminde yaşar.

O, başına gelen işin Allah’tan olduğunu bilmez… “falanca yaptı da onun için bu iş başıma geldi“ der. Ve bu sefer kendini, kendi eli ile ateşe atar.



Bilmez ki, başına gelenlerin tümü, falanca veya filânca kişinin yapmasından değil; Allah’ın ona, o olayı yaşamasını tâkdîr etmesinden, o hâli yaşamasını dilemesindendir.

O yaşadığı kötü olay, tecrübedir.



İnsan, bu dünyaya belli tecrübeleri yaşayarak, belli bir kemâle ulaşmak için gelir.

Yaşanılan her kötü olayda da bir ibret vardır.

Bu ibreti, ya o olayı yaşarken alırsın. Ya da, aradan üç ay, beş ay, bir sene, beş sene geçtikten sonra alırsın. Ama neticede, yaşanılan her olayda bir ibret vardır.



Yaşanılan her azâp ve sıkıntı bir takım yanlış, eksik bilgilerin giderilmesine vesile olur.

Yaşanılan olaylar, “insan”ı, gerçeğin dünyasına yönlendirir. İnsanı, hayâl dünyasından çıkartır.



ÖNCEKİLER,



İBRET DOLU HİKÂYELERİYLE MÂZİ OLDU…

Bkz.İ/İlâhi Uyarı/Hakikatinizdeki kuvveleri israf eden bir topluluksunuz diye, sizi uyarmaktan vaz mı geçelim?

 

AKAN SUDAN İBRET ALINIZ



Dünya yaşamı, “Senaryoyu Yazanın hükmü”dür.

Akıllı insan, olmuşun tartışmasını bırakır; içinde bulunduğu sıkıntıdan çıkmanın çarelerini arar.

Karşınızdakinin hükmünü değiştirtmeye kalkmayınız!. Onunla bunu tartışmayınız dahi!.

O öyle istiyorsa; “peki” deyip; kendi yolunuzu yeniden düzenleyiniz!.

Akan sudan ibret alınız… Karşısına kaya çıkınca, yolunu değiştirip ilerlemesine devam eder!.

Herkes, takdirindekine ulaşmak için, gerekeni yapmaktadır.

Nasibi olan, nasibini almak için; nasipsiz olan da elindeki nimeti tepmek için, gerekeni yapmaktadır!.

Siz hak bildiğiniz yolda, tek başınıza kalsanız da imanınız istikametinde yolunuza devam ediniz!.

İlmi tepen, gafleti seçmiştir!. Tercihinin sonuçlarını yaşamaya da mahkûmdur!.

 


HAYAT (acı gerçek ve) İBRETLERLE

BİZE BİRŞEYLER ANLATIYOR…

 Bahane, gerekçe, vesile ne olursa olsun, 40 bin civarında insan uyudular ve bir daha uyanamadılar!.

Gözlerini açıp tekrar göremediler eşlerini, kardeşlerini, çocuklarını…

Tüm hayâllerini umutlarını yitirmiş bir halde; yepyeni bir dünyada buldular kendilerini bir anda!

Yüzbinlerle insan evsiz malsız mülksüz çırılçıplak ortada kaldı!.

Hayat böylesine acı gerçek ve ibretlerle bize birşeyler anlatmaya kalkarken…

Biz hâlâ, yarın elimizde olmayacak, hattâ belki geride kalanlara bile yaramayacak şeyleri biriktirmek için, tüm zamanlarımızı harcar; KESİN GİDECEĞİMİZ ortama hazırlanmazsak; yemin ederim ki orada hiç acıyanımız olmayacaktır!.

Hâlâ yarınların getireceklerini fark edemeyenler, algılayamayanlar, söylenenleri felâket tellâllığı olarak niteleyenler; neye meydan okumakta olduklarının idrakında olmadıkları için, ummadıkları bir anda, çok üzüleceklerdir.

  


GECELERİ

BİR YATAK-YASTIKLIK GEÇİCİ MEZARINA GİRİP;

HAYÂL, KURUNTU, KORKU VE UMUTLARIYLA

BAŞBAŞA KALDIKLARINDAN DA

İBRET ALMIYORLAR!

 Küçücük dünyaların büyük insanları!

Mahalledeki, köydeki, “şeher”deki, “avropa” ya da “Amarika”daki, 100 ya da 1000 metrekarelik evinde; minik dükkanında ya da koca fabrikasında yaşayan böyük(!) insan!…

Oturduğu yerden hüküm veriyor falanca ya da filanca hakkında; işçi ya da fabrikatör hakkında; bir siyasi ya da bir komutan veya bir devlet başkanı hakkında!…

Hattâ, dünyalar, yıldızlar, uzay, evren hakkında!

Daha daha, yargılıyor tanrısını yanlışlarını bularak; gizliden ya da açıkta!.

Kimine mertebe veriyor; kimini çıkarttığı tepeden tepip çukurlara yolluyor…



Böylece kendini tatmin ediyor!

Takdir sonucu eline geçen parayla son model giysiyi, güzelleşme nesnelerini, eşyayı, arabayı alıyor; ama ne yazık ki, aynı parayla, beyin edinemiyor!



Ve o beyinsiz gövde, her sıkıştığında, gerçekte hiç bir zaman varolmamış tanrısına sığınıyor! Sorunları gökteki tanrısına havale ediyor!.. Rahatlamaya çalışıyor!

Ama bir de geceler var!



Geceleri, bir yatak-yastıklık, geçici mezarına girip hayâl, kuruntu, korku ve umutlarıyla baş başa kalıyor. Bundan da hiç ibret almıyor!.

Sonra bir gün, dünyasına bir iğne saplanıyor, patlayıveriyor balonu!.

İyiler kötüler, hepsi bitiveriyor!… Kalıyor yaptıklarının sonuçlarıyla baş başa!…

Dünya bitti; perde indi!… Küçük dünyaların büyük insanlarından biri daha, canlı canlı, aklı başında toprak altına gitti!.

 


 YAŞADIKLARINDAN İBRET AL..

KENDİNE DÖN!.

YARATILMIŞ EVRENİN

VAROLUŞ SİSTEM VE DÜZENİNE

TÂBİ ODUĞUNU FARKET!

Tanrıyı yargılayan anlayışı kıtlardan olmaktan vazgeçmek gerek!. Kimse kimseyi cezalandırmıyor!



Her kişi veya toplum, elleriyle yaptıklarının, beyinleriyle ürettiklerinin sonuçlarını yaşıyor yani karşılığını alıyor!.

Kötülüğün manyetizması kötülüğü çeker; onlardan ayrılmayanlar da aynı şeyleri paylaşır!. İyiliğin manyetizması da iyileri çeker; yanlarındaki de aynı şeyi paylaşır.

Haramla (rüşvet), büyümüş neslin belki kendi günahı yoktur; ama bu şu gerçeği değiştirmez; o kişiler farkında olmadan zehirle beslenenin âkıbetine uğrar!.

Unutmayın, gökte Tanrı yok, “niye” diye hesap soracağınız!. Yaratılmış evrenin varoluş sistem ve düzen ve mekanizmasına tâbisiniz!.

Zordur olan-bitenden razı olmak… İman ister!

Lâfıyla değil, mâhiyetinin idrâkıyla ve hazmıyla iman!.

Kafanda yarattığın ve “ALLAH” ismiyle etiketlediğin tanrına iman, kolaydır… Senin fikrine uygun gelmeyince de olaylar, onu kolaylıkla yargılayabilirsin!…

Ama mercimek kadar aklınla, evrenin “e”sini dahi kavramamışken…

Evrenin Yaratanını yargılamaya kalkman, senin beyninin ve eserlerinin psikiyatristlerin inceleme alanına girdiğini gösterir…

Eğer birazcık gerçekleri görmek, anlamak ve kendi yaşamını ona göre düzenlemek gibi bir arzun varsa, içinde yaşadığın sistemi fark etmeye çalış… Sistemin gereği olan “tedbir”i terkedip; hayâlindeki tanrına bırakırsan işini, görürsün sonunu!

Yarın bakarsın, deprem olur; öbürgün sel ya da ayaklanma, isyan!.. Dünyada çeşitli ülkelerde bunlar hep olageliyor!… Ve olup bitenler içinde, nîce kurular da yanıyor yaşlar yanında!

Sen bunlarla kafanı yorup, “dünyalığımı nasıl kurtarırımla” gününü tüketirsen; yarın sana da isabet edecek olan ölüm sonrasında, kendine çok yazık edersin… Acıyanın da olmaz!

Gel bu olanlardan ibret al ve biraz kendine dön!

Uyaranı göremiyorsan, söyleteni fark et!…

İş işten geçmeden!

 


İNSANLARA, “KOYUNLAR”DAN ALINACAK

NİCE İBRET VAR!

Etoburlar…

 Otoburlar…

 Otoburlar, “meee” dedi!.

 Etoburlar, “sus” dedi!.

Otoburlar, sesini yükseltti…

Çoban, köpeklerini saldı!…

Otoburları bir gaile sardı…

  Birleşelim, hepimizi de ısıramazlar ya dediler…

 Çoban, baktı köpekler yetmiyor, çevrede dolaşan bir kurdu yakaladı, tasmaladı; sürdü koyunların üstüne!.

 Kurt, sahibinin sesi oldu, seslendi koyunlara:

 “Koyunsun sen, koyun kal”!..

 Koyunları koydular ağıla…

 Sağdılar onları, bağırta bağırta!

 Dedi çoban, “daha ne istiyorsunuz ağılda özgürsünüz ya”!.

 Koç, koyunları sattıktan sonra; çoban dilediğini niye yapmasın ki koyunlara!.

 Koyunlar, koyun!.. Niye oynanmasın ki onlara oyun!.

 Koyunların görevi, etini vermek; sütünü vermek; daha olmazsa postunu vermek!.

 Ağaların işi, eti yemek, sütü sağmak; postu ayaklar altına serip, üstüne basmak!..



Çoban, koyunlardan yana olacak değil ya!..

Elbette, ağaya yaranacak, yaltaklanacak; köpekleri salacak; kurda tasma takıp, koyunları korkutacak!.

Koyunlar, koyun yaratılmış! Özgürlükleri, ağılda salınmak; eşini bulup, çiftleşip, kuzulamak; etiyle, kemiğiyle, derisiyle, kuzusuyla ağaya kulluk etmek!.

Ağa, ağa yaratılmış!.. Elinde tüfengiyle at üstünde dolaşıp, çobanlara gözdağı verip; köpekleri ve kurduyla koyunları kontrol edip; onların etiyle sütüyle derisiyle beslenmek; gönlünden kopanla da çobanı ve köpekleri, kurdu beslemek!.

Koyunlar bilmez “Diyet”; ki kesip versinler kollarını; kurtarsınlar başlarını!… Köpekler terk etmez ki ekmek yediği kapıyı!.. Kurt tasmayı yiyip kul oldu mu ağa kapısına, boynundaki özgürlük simgesi dik tüyler iniverirmiş ne gam; ağaya hizmet şerefiyle yaşar ya artık! Yalnızca ara sıra anar eski özgürlük günlerini, gözleri yaşlı… Bağımsız bir şekilde dağda bayırda dolaşıp, istediği gibi bağırıp, özgürlük naraları attığı günleri!.

Ağa, güçlü!.

Güçlü, haklı!.

Ağanın, tüfengi var!

Tüfengin mermileri var!…

Mermilerin alacağı canlar var!

İnsanlara, koyunlardan alınacak nîce ibret var!.

Bu kitapta her şeyi misâllerle anlattık Biz size” diyor Kur’ân

Açıklanmadık hiç bir şey bırakmadık bu kitapta” diyor Kur’ân…

Biz ise, sadece bir cilt içindeki sayfalarda yazılı kelimeleri anlıyoruz “kitap” denince…

OKU”nası “Kitab”ın yalnızca Kur’ân değil, içinde yaşamakta olduğumuz, “ALLAH” yaratısı SİSTEM ve DÜZEN dahi olduğunu fark edemiyoruz…

Zor oyunu bozar!.

Oyunu güçlü olan kazanır!.

Güçlü olan oyunun kuralını koyar!.

Namlu, “rest” dedi mi, hukuk “pes” der!

Ceylanın şansı aslana yakalanmamaktır!.

Yel değirmenleri Don Kişot’lara daima galebe çalar!.

Haddini bilmeyene, güçlü olan, dilediğince haddini bildirir!.

Geçerli sistemi “oku”yamayan, elini dişlilere kaptırır!. Yetmezse, boynunu da kaptırır!

Karanlıkta kendini aldatanın, sabahı hüsranla başlar!

Evet, bu gerçekleri görmek için, fark etmek, idrak etmek ve gereğini yaşamak için, gökten birileri mi gelmeli mutlaka?

Mehdî mi inmeli gökten uzay aracıyla; Deccal mı beklemeliyiz ordusuyla hâlâ; yoksa İsa mı gelecek de koyunların özgürlüğü savaşını verecek?

Ne zaman mûcize ve kerâmetler beklentisinden kurtulup, yaşamın gerçeklerini fark edeceğiz?

Ne zaman, âlimin câhilden; zenginin fakirden; güçlünün güçsüzden; silahlının silahsızdan üstün olduğunu; onlara dilediklerini yaptırtabileceğini kavrayacağız? Kendi kendimize söylenip, kendimizi aldatmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?

Ağa güçlü…

Güçlü haklı!

Çünkü güçlünün tüfengi var!

Gerçekler bu kadar açıkken dünyada, ne zaman akıllanacağız?

Yoksa hiç mi akıllanma umudumuz yok bundan sonra?

Koyun!


Gelen, baktı, dedi… Koyun!

Giden, baktı, dedi… Koyun!

Evet, etiyle, sütüyle, derisiyle tüm verimiyle koyun!

İnsan…


Yaşamdan ibret alıp; kendisini bu gerçekler ışığında ölüm ötesi yaşama hazırlayan… Düşünen; değerlendiren, yolunu ebediyet hedefine göre çizen varlık!.

Halife” insan!…

Ne zaman varoluş hikmetinden yüz çevirirse, bu yaşamıyla dâvetiye çıkarmıştır sıkıntı ve azâplara.

İnsanlar ne zaman “Allah”tan ve ebedi hayata hazırlanmaktan yüz çevirirlerse; “Allah” onları belâlara dûçar eder!.

Başlarına gelen belâlar, kendi elleriyle yaptıklarının sonucudur!.



AKIL İBRETE YÖNELMEZSE...



Akıl, kendisine beş duyudan gelen verileri esas alıp, tefekküre ve ibrete yönelmezse; vehmin hükmü altına düşer ki, bu takdirde herşeyi ters değerlendirir! Böylece de Hakikat’ten perdelenmiş olur.



YARIN PİŞMAN OLMAMAK İÇİN



HZ.MUHAMMED ALEYHİSSELÂMIN YOLUNDAN

VE ÖĞRETİSİNDEN AYRILMAYIN…

İlmi değerlendirin…

Başka cinni veya uzaylı diye tanımlanan plânların sesleniş ve saptırmalarından korunun!.

Değerlendiremediklerinizi alıp atacaksınız; ve sonra da ondan mahrum kalacaksınız!

Ellerinizle yaptıklarınızın ve seçimlerinizin getirisi sonuçlarını yaşayacaksınız!

İsimlere etiketlere aldananlar, müsemmâların sonuçlarını yaşarlar!. Sistemde mâzerete yer yoktur!.

Anlayışı sınırlı veya kıt olanlar, dünden ibret almazlar; günü yaşarlar; isimle uğraşıp, isimlenen kavram veya kişilikten perdelenirler; sonuçlarından da kaçınamazlar!…

Yarın pişman olmak istemiyorsanız, elinizdeki ilmi iyi değerlendirin; Hz. Muhammed aleyhisselâmın yolundan ve öğretisinden ayrılmayın; başka cinni veya uzaylı diye tanımlanan plânların sesleniş ve saptırmalarından korunun!.

Yanıldığınızı anladığınızda telâfi etme şansınız olmayabilir.



İÇGÜDÜ



İÇGÜDÜSEL DAVRANIŞLAR 

  • Bilincin içgüdüsel dürtüleri

  • Kendini yalnızca beden kabulünün) meyvesi…

  • (Sanki) şeytanların kafaları…

  • Hayvani dürtü ve davranışlar

  • Bedenin doğası istikametinde davranışlar

  • “Bedenin tabiatı”

  • Bedensellik

  • Bedensel dürtüler

  • Hevâ

"Nefs-i Emmare", şartlanmaları nedeniyle kendisini beden kabul eden bilincin, bedenin dürtüsel diyeceğimiz, tabiatı istikametindeki davranışlara tâbi olmasıdır.

Beden en güzel şekilde yemek-içmek ister, beden en güzel şekilde rahat etmek ister, beden en güzel şekilde seks yapmak, uyumak ister; şartlanmaları ne yönde ise onları yapmak ister...

Bunlar, “bedenin tabiatı” dediğimiz içgüdüsel davranışlardır.



İÇGÜDÜLERİYLE YAŞAYAN



  • Hakikatini inkâr ederek yaşayan

  • Şirk düşüncesinde ısrar eden…

  • Kendisine bildirilirken, Allah işaretlerini işiten; sonra sanki onları işitmemiş gibi (üstüne alınmadan) büyüklük taslayarak (şirk düşüncesinde) ısrar eden…

  • Hevâsını (içgüdüsel dürtülerini-bedenselliğini-kuruntuladığını), Tanrı edinen

  • Kendini aldatan

Seni gördüklerinde, "Allah'ın Rasûl olarak bâ's ettiği bu mudur yani!" diyerek seni alaya almaktan başka bir şey edinmezler!

"Eğer onlar (ilâhlarımız) üzerine dirençli olmasaydık, (Rasûl) neredeyse bizi tanrılarımızdan saptıracaktı"... Azabı gördüklerinde, kimin yolunun sapmış olduğunu anlayacaklar.

Hevâsını (içgüdüsel dürtülerini-bedenselliğini-kuruntuladığını), Tanrı edineni gördün mü? (Mu'minûn: 91, Bakara: 21)... Sen mi ona vekîl olacaksın?

Yoksa sen onların çoğunluğunun, işittiklerini yahut akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun? Onlar ancak en'am (koyun-sığır-deve) gibidirler; belki onlar tuttukları yol itibarıyla daha sapmışlardır (insan olmaktan)! (Furkan/41-44)



İÇGÜDÜSEL DAVRANIŞLARI



KONTROL

{Sünnetullah’ın gereği}

BEDENLERİN YAŞAMI(Gemilerin akıp gitmesi) İÇİN

BİLİNCİ(Denizi) SİZE(Şuur) HİZMETLE

İŞLEVLENDİRDİ

Her kendini aldatan esîme (hakikatini inkâr ederek, bedensellikle, içgüdüleri ve dürtüleriyle yaşayana) yazıklar olsun!

Kendisine bildirilirken, Allah işaretlerini işitir; sonra sanki onları işitmemiş gibi (üstüne alınmadan) büyüklük taslayarak (şirk düşüncesinde) ısrar eder... Onu, içine düşeceği feci azabı ile müjdele!

İşaretlerimizden bir şey ulaştığında, onları alaya alır! İşte onlar içindir aşağılayıcı azap!

Peşlerinde de cehennem! Kazandıkları (servet ve makam türü) şeyler de, Allah dûnunda edindikleri velîler de kendilerinden hiçbir azabı savamaz! Onlar için azîm bir azap vardır.

İşte hakikat rehberi! Rablerinin, varlıklarındaki işaretlerini inkâr edenlere gelince, onlar için en kötü türden feci bir azap vardır.

Allah ki, O'nun lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için, hükmü olarak (Sünnetullah'ı gereği) gemilerin (bedenlerin yaşamı) akıp gitmesi için, denizi (bilinç) size (şuur) hizmetle işlevlendirdi!(Câsiye/7-12)



İÇGÜDÜSEL DAVRANIŞLAR,



İDRÂK KADARIYLA KONTROL ALTINA ALINIR

Bkz.İ/İdrâk/İnsanın bilinçli yaşamı, idrâkı kadarıyladır.



İÇGÜDÜSEL DAVRANIŞLARI KONTROL,



BEYNİ KULLANABİLMENİN GÖSTERGESİDİR

İçimizden fışkıran duygularımızı ve içgüdüsel davranışlarımızı ne kadar kontrol edebiliyorsak, o kadar beynimizi kullanmasını biliyoruz!.



İnsanın bilinçli yaşamı, idrâki kadarıyladır. İçgüdüsel davranışlar, idrâk kadarıyla kontrol altına alınır!.





İNSANIN HAYVANLARDAKİ GÜDÜSEL DAVRANIŞ

BİÇİMİNDEN FARKI…

FİKRİ POTANSİYEL!



Üst bilinç diyelim, düşünerek, akıl yürüterek, mantıkla değerlendirme yaparak ele aldığımız konu hakkındaki faaliyetlere…

Alt bilinç diyelim, biz farkında olmadan çeşitli fikirler üreten beyindeki veri tabanımıza.

Alt bilinç adını verdiğimiz, –bilinçaltı da denilen- fikir üreten ve duyguları oluşturan veri tabanımızın kaynakları birkaçtır.

Genetik yoldan bize intikal eden sevgi, korku, kıskançlık, doğal savunma güdüsü vs. gibi bizden öncekilerin bize gönderdiği veriler…

Doğum anından itibaren çevrenin beyin dalgalarının beynimizde yaptığı açılımlar…

İçinde yaşadığımız toplumun bizi şartlandırmaları…

Okuduklarımız, seyrettiklerimiz ve iletişimde olduklarımızdan bize yansıyan ve alıp kabullendiğimiz değerler.

Ana hatları ile işte bunlar bizim beynimizin veri tabanını oluşturmakta.



Üst bilinç ise, alt bilincin bunlardan elde ettiği sonuç yanı sıra, evrensel gerçekler kriterine göre belli bir sistematik içinde değerlendirme yapan akıl…

Akıl, dıştan, bizim farkında olarak ve üzerinde değerlendirme yaparak bir sonuç çıkarttığımız olayları irdeleme özelliği.

Bu özellik belli bir sistematik kullanıyorsa, buna “mantık” adını veriyoruz.

Sistematik değerlendirmeden yoksun fikir zincirine ise “mantıksızlık” ismini takıyoruz.

Yaşamımızın çok önemli bir kısmı genellikle, alt bilinç yönetiminde geçip gidiyor…

Hayvanlardaki güdüsel davranış biçiminden farkımız, onlarda fikrî potansiyelin olmayışı…

Dünyanın neresinde, hangi toplum içinde varolursa olsun, tüm insanlar bu temel alt bilinç yapı ile varolurlar.

Bu alt bilinç aynı zamanda “kişinin şeytanı” diye de tanımlanır. Alt bilincin üretimi olan fikrî faaliyetin kaynağı zekâdır.

Bunu kontrol edebilen mekanizma ise üst bilinç yani akıldır.



ŞUURUNUN SESİNE KULAK VER!



Güdünün, dürtülerinin, organlarının değil; şuurunun sesine kulak ver!.



SINIRSIZ BİLİNCE KAYIT GETİRDİĞİN SÜRECE



SAİR MAHLÛKAT GİBİ YAŞARSIN!


Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   20




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin