Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Bedene tâbi duruma düşen bilinç



Yüklə 1,92 Mb.
səhifə13/20
tarix06.03.2018
ölçüsü1,92 Mb.
#44715
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   20

Bedene tâbi duruma düşen bilinç, gerçek değerini yitirmiş, gerçek varlığından ve özelliklerinden örtünmüş bir hâlde; kendini beden kabul etmiş olarak yaşamına devam eder... Tıpkı diğer canlılar gibi!.

Diğer yaratılmışlar da yer içer, çiftleşir, uyur, ürer... Bütün bunları yapmak için özel bir bilince ihtiyacı yoktur. Bedenin tabiatı-doğası, onu o istikamette sürükler götürür.



Sınırsız olan bilince, vehmin ve şartlanmaların ile kayıt getirdiğin sürece, sâir mahlûkat gibi yaşarsın!. Bilincin sınırsızlığına erdiğinde ise, mahlûkat gene bildiği gibi yaşama devam eder!.





BEDENSEL DÜRTÜLERİ(Şeytanı)

YÖNETİCİ EDİNMEK

(İçgüdüleriyle yaşamak)

BEDENSEL DÜRTÜLER,

  • SONU BOŞ ÇIKACAK ARZULAR PEŞİNDE KOŞTURUR;

  • BOŞ HEVESLERDE(Bedensellikte) BOĞAR;

  • ALDANIŞ VAAD EDER;

  • ALLAH’IN YARATTIĞINI DEĞİŞTİRMELERİ İÇİN EMREDER

Kesinlikle Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz! Bunun dûnundakileri (derece olarak bunun altındaki suçları) dilediğine bağışlar! Kim âlemlerdeki her şeyi Esmâ'sıyla yaratan Allah'a ("B"illâhi) şirk koşarsa (O'ndan bağımsız bir benlik düşünür, kabul ederse), gerçekten (hakikatten çok uzak) bir sapık inanca sapmıştır!

O'nun dûnundakilere yönelenler, sadece cansız dişi putlara tapınmaktalar ve böylece de inatçı, hayırsız şeytana yöneliyorlar!

(Oysa şeytan-bedensel dürtüler) Allah'ın lânetine uğramıştır... Şeytan: "Senin kullarından bir mukadder pay alacağım"...



"Elbette onları saptıracağım, onları boş heveslerde (bedensellikte) boğacağım; onlara emredeceğim de en'amın (kendilerinden kurban olan davarların) kulaklarını kesecekler ve dahi onlara emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakır da şeytanı (bedensel dürtülerini) yönetici edinirse, gerçekten o apaçık bir hüsrana uğramıştır.

Onlara vaatlerde bulunur ve onlara umut verip sonu boş çıkacak arzular peşinde koşturur. (Oysa) şeytan, aldanıştan başka bir şey vadetmemektedir.

Böylelerinin varacakları yer cehennemdir (yanma ortamı)! Ondan kurtuluş için hiçbir çareleri de yoktur. (Nisâ/116-121)



İÇGÜDÜSEL YAŞAMA KAYIŞIN İFADESİ…



Rastgele söylenen her söz, bilinçli yaşam düzeyinden içgüdüsel yaşama kayışın ifadesidir.



İDRÂK



  • "Mânâ"

  • İlâhî isimlerin mânâsı...

  • İlâhi İsimlerin mânâlarından oluşan terkip...

  • İlâhi İsimlerden oluşan bir mânânın açılması

  • İsim mertebesinde meydana gelmiş bir mânânın, fiil mertebesindeki ifadesi...

  • Sistemli Düşünmek

  • Kavrayış

  • İlim

  • Basar(Hakiki görme)

  • Beyindeki hücreler grubunun deşifresi...

  • Beyindeki sentez kapasitesi...

  • Beyin sentezinin sonucu ve deşifresi…

  • İçgüdüsel davranışları kontrol altına alan-bilinçli yaşamı oluşturan beyin sentezi sonucu…

  • "Hakikat"ı bilgi yolu ile algılamak...

  • Görmek değil…Tanımak!

  • Gördüğünü çözebilmek...

  • Analiz gücü

  • Yaşamın ilk basamağı...



İDRÂKIN ASLI



  • İlim

  • Mânâ

  • Elle tutamadığın, gözle göremediğin, 5 duyu ile tesbiti mümkün olmayan…



İDRAK, ”MÂN”DIR!

İdrâk fiil değil, bir manâdır!.. İdrâk, denen şey, bir fiil değildir, bir mânâdır.

İdrâk” denen şeyi, ne elle tutabilirsin ne gözle görebilirsin.

Kısacası, idrâkın, 5 duyu ile tesbiti mümkün değildir.

İdrâk denen şeyi, ne elle tutabilirsin, ne gözle görebilirsin. Kısacası, idrâkın, 5 duyu ile tesbiti mümkün değildir.

İdrâk bir mânâdır. Mânâdır ki, mânâyı görür!



"İDRÂK"IN ASLI, İLİMDİR!



Allah'ı görmek” veya “Hak’kı görmek” denen şey, bir idrâktan, bir ilimden başka bir şey değildir!.

İdrak dediğin şeyin aslı, ilimdir!.. Yani, mânâların ne olduğunu bilme, yaşama, hissetme, kendinde bulma ilmi! Yoksa bir nesne, bir cisim değildir ki, bu mânâlar, gözle görülsün!...

Senin, gözle görüyorum dediğin şey bir hayâlden başka bir şey değildir!..

Şimdi buradan ince bir noktaya daha kayıyoruz.



Gözle görüyorum dediğin şey, bir hayâlden başka bir şey değildir!..

Hakiki görme, idraktır, ilimdir!..



"İDRÂK"I NE ELLE TUTABİLİRSİN…



NE DE GÖZLE GÖREBİLİRSİN…

İdrâk” denen şeyi, ne elle tutabilirsin ne gözle görebilirsin.

Kısacası, idrâkın, 5 duyu ile tesbiti mümkün değildir.

İdrâk denen şeyi, ne elle tutabilirsin, ne gözle görebilirsin. Kısacası, idrâkın, 5 duyu ile tesbiti mümkün değildir.



İDRAK’TA İNANÇ OLMAZ!



İdrâkta, inanç olmaz.

Öğrenen değil; idrâk eden, tatbikçidir!.

İdrâk, yaşamın ilk basamağıdır.



“RUH”TAKİ İDRÂK



  • Ruh beden şuurundaki idrâk özelliği

  • “Kalb Gözü”

  • Şuur Gözü

  • “Basiret”

"Kalb gözü" denildiği zaman gaye "şuur gözü”dür. Bedende nasıl bir "şuur" mevcut ise, aynı şekilde ruh bedende de bir şuur mevcuttur ki; işte bu "şuur"dan, bu şuurdaki idrâk özelliğinden "kalb gözü" veya "basîret" isimleriyle bahsedilmiştir!



İDRÂK MELEKESİ



  • Birimin sarıldığı varlığındaki Esmâ hakikatinden (uzanan) Allah ipi

  • İdrâk Kuvvesi

  • İdrâk Gücü

  • “Ruh beden şuuru"ndaki idrâk özelliği

  • "Ruh"taki idrâk kapsamı, kapasitesi

  • Birimde açığa çıkan melek(salt bilinçli enerji)

  • Enerji-madde sıralamasında bir katman

  • Allah İsimlerinin bileşimi

  • Esmâ hakikatini şuurunuza yansıtıcılar

  • “Müdrike”

  • "Fuad"

  • “Kalb Gözü”

  • Şuur Gözü

  • “Basiret”

  • Kavrama gücü

De ki: “Sizi inşa eden (mülk âleminde meydana getiren) ve  sizin (kendinizi-hakikatınızı tanımanız, bilmeniz) için sem’ (işitme azası-işlevi; hakikatınızı algılama kuvvesi), ebsar (gözler; görme-idrak kuvvesi) ve fuadlar (kalbler) oluşturan O’dur...

Ne kadar az şükrediyorsunuz!”. (Mülk/23)

 


Melek, birimde açığa çıktığında “meleke” olarak algılanır.

Meleke”nin hakikati ise “Melek”tir.

 

Meleki kuvvetler, isimlerin mânâlarının aşikâre çıkışı halindeki, çeşitli adlarıdır!

Yani her melek veya her meleki kuvvet gücünü bir ilâhi isimden alır!



İDRAK MELEKESİ



(İdrâk kuvvesi-idrâk gücü)

ESMÂ MERTEBESİNDE MEYDANA GELİR

   İdrâk, “müdrike”ye dayanır, “idrâk gücü”ne dayanır! Bu idrâk gücü de, esmâ mertebesinde meydana gelir.

 


ALLAH,

VARLIKLARINDAKİ ESM HAKİKATİNDEN (uzanan) ALLAH İPİ”NE SARILANLARIN ŞUURLARINDA AYNI İDRÂKI OLUŞTURARAK BİR ARAYA GETİRİR

Hep birlikte varlığınızdaki Esmâ hakikatinden (uzanan) Allah ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Üstünüzdeki Allah nimetini hatırlayın. Hani sizler düşman idiniz de, şuurlarınızda aynı idrakı oluşturarak sizi bir araya getirdi; O'nun sizde açığa çıkan bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz ateşten bir çukurun tam kenarındaydınız; kurtardı sizi o ateşten. İşte böylece, hakikate eresiniz diye, Allah size işaretlerini açıklıyor. (Âl-û İmran)



“RUH”UNDA BELLİ  İDRÂKLARI ORTAYA KOYAN,



“ALLAH İLMİ”DİR

İlim sıfatının esmâ mertebesindeki mânâsı, efâl âlemine yansır, “idrâk”ı oluşturur.

İlim, sıfat mertebesindeki var oluştur.

 


Hayat sıfatının adı “Hay”, ilim sıfatının adıAlim”, irade sıfatının adı “Mürid”.



Evreni meydana getiren bilince “İLİM” denir. Senin ruhunda belli idrâkları ortaya koyan ALLAH’IN İLMİdir.



 

İDRÂK (KAVRAMA) GÜCÜNÜ VEREN…

İdrâk (kavrama) gücünü Güneşin ruhaniyeti verir.



 İDRAK GÜCÜNÜ ARTTIRAN,



“NUR” İSMİDİR

"NÛR" ismi insanın idrâk gücünü, kapasitesini artıran bir isimdir. Kişinin hem ruh gücünün artması, hem de idrâk gücünün gelişmesi hep bu ismin neticesidir.



MİKRODALGA BOYUTTA



“RUHUNDAKİ İDRÂK KAPSAMI” ORANINDA

ENERJİYE ULAŞIRSIN…

İdepya, Kurgas dize yıldızlarının en yücesi... Dünya bilimine göre ise yıldız bile sayılmaz! Çünkü, onun maddesel bir yapısı ve görüntüsü hiç yoktur!

Dünyalılar, gelişmemiş 5 duyulu yaşantıları îcabı, sadece maddesel yapıya önem veren ve örneğini gördükleri şeye göre, başka şeyler hakkında yargıda bulunan varlıklardır...

Her ne kadar bazı kısmî gelişme göstermiş bilim adamları, madde ötesinde ışınsal yapıları bulmuş; ve bunların maddesel yapıyı meydana getirdiklerini öne sürmüşse de, toplum henüz ilkel beş duyuya dayanan fikir yaşantısından kurtulamamıştır.

Evet İdepya, dünyalılar, yani gelişmemiş 5 duyulu insanlar diliyle, "ışınsal kitle" yıldızıdır. Bu kitlenin hacmi, üzerinde gelişen ışınsal yapılı akıl birimlerinin her biriyle daha büyümekte ve güçlenmektedir...

Evreni var eden tümel akıl, burada enerji birimlerine, öz vasfı olan kudret ve aklı bağışlamıştır... Orada her bir birim, idrâkının kapsamı oranında enerjiye ulaşır...

Ve tümel akıl, Onda kendini seyreder!



KİŞİDE İDRÂK İLERLEMESİNİN NETİCESİNDE



BELLİ KUVVETLER GELİŞİR

Kişide, idrâk ilerlemesi vardır. Kişideki idrâk ilerlemesinin neticesinde Ruh`da yani astral-ışınsal bedende gelişen belli kuvvetler vardır.



DEĞERLENDİREREK



ŞÜKREDENLERDEN OLASINIZ DİYE

İDRAK KUVVESİ(Fuad) VERDİ



Semâların ve arzın algılanamayanları Allah içindir... O Saat'in (kıyametin) oluşması hükmü (Allah'a göre) bir göz kırpması gibi yahut daha da yakındır! Muhakkak ki Allah her şeye Kâdîr'dir.

Allah sizi analarınızın karınlarından bir şey bilmez bir hâlde çıkardı... Değerlendirerek şükredenlerden olasınız diye, size sem' (algılama), basarlar (görüp değerlendirme) ve fuadlar (idrak kuvvesi) verdi.

Havada Allah hükmüne uymakta olan kuşları görmüyorlar mı? Onları Allah'tan (Esmâ'sının kuvvelerinden) başkası tutmuyor... Bu işaretlerde de aklını kullananlar için bir ibret vardır! (Nahl/77-79)



İDRÂKIN OLUŞUMU



İDRÂK,

“İDRÂK GÜCÜ”NE DAYANIR

 “İdrâk“ dediğin şey, isim mertebesinde meydana gelmiş bir mânânın, fiil mertebesindeki ifadesidir!. İdrâk, müdrikeye dayanır; idrâk gücüne dayanır! Bu idrâk gücü de esmâ mertebesinde meydana gelir.

 


İDRAK MERKEZİNE, BEŞ DUYU VERİLERİ

OLMADAN DA MESAJ ULAŞIR

-Elf, sen misin?.

- Evet!


- Ama neredesin?. Göremiyorum seni?.

-Beni algılayabilmen için mutlaka görmen şart değildir ki! Bırak görmeyi, gerçekte, şu anda sesimi bile duymuyorsun! Ancak idrâkı, duymaya, mutlaka sese bağlama yolundaki şartlanman, benim sesimi duymakla anladığın zannını meydana getiriyor sende!

Gerçekte ise, ben, senin, direkt olarak algılama merkezine hitâb etmek sûretiyle naklediyorum sana anlatmak istediklerimi...

- Anlayamadım!?.

-Şöyle anlatayım... Sendeki, beş duyu şartlanması, ancak, maddenin ortaya çıkardığı ses dalgalarını kulağınla algılayıp değerlendirebileceğin, zannını ortaya koymuştur... Dolayısıyla, sen, meselelere daima bu şartlanma içinde baktığın için, bundan başka bir şekil olabileceğini düşünemiyorsun!

Halbuki, kendini bu şartlanmalardan kurtarmış olarak meseleye baksan, işitme denilen meselenin, ses olmadan da, idrâk merkezine ulaşan bir mesaj olarak ortaya çıkabileceğini farkedebilirsin!

İlham” dediğiniz de budur işte!

 


BEYİNDEKİ HÜCRELER GRUBUNUN DEŞİFRESİ,

İDRÂK’I MEYDANA GETİRİR

İnsan” dediğimiz varlıktaki bazı zihinsel fonksiyonları sayalım:

Nefs (ben kavramı), akıl, fikir, hayâl, idrâk (kavrayış), vehim (varsayım), himmet ve hâfıza (yani bellek).

 


Beyin hücrelerimizin her biri, belirli anlamlar ihtiva eden belirli frekanslarla programlanarak yeni düşünsel anlamlara sahip olur; ya da genetik yoldan gelen verilerin ortaya çıkışına yolverir.

Esasen bizden ortaya çıkan ya da çıkmayıp zihnimizde kalan her düşünce, gerçekte, "Allah İsimleri”yle işaret edilen kavramların beynimizdeki bir terkibidir!.



Beyin hücrelerinin kendisine ulaşan elektriksel impulsın frekansı ile programlandığı, çağdaş bilimce tespit edilmiş durumda...

Beyinde görme yoktur.

Beyinde işitme yoktur.

Beyinde şekil yoktur.

Beyinde sadece ve sadece “KAVRAMLAR” sözkonusudur!.

Nasıl ki bir bilgisayarın içinde entegreler, diyotlar, transistörler mevcutsa ve bunların içinden geçen mikrovolt cinsinden elektrik akımı sözkonusuysa; aynı biçimde beyin hücreleri içinden de mikrovolt cinsinden elektrik akımı geçer. Bu geçen elektrik akımı, o hücre grubu hangi frekansa göre programlanmışsa o frekansın kavramını-anlamını algılar, hisseder, değerlendirir.

İşte işin ana püf noktası burasıdır!.

İnsana Din’in gelmesinin sebebi de bu noktadır...

Yaşamımızın bütün sırları da, bu noktada mevcuttur...

Hangi frekansa programlanmışsa o hücreler, o hücreler grubunun deşifre edilmesi, bizde o mânâyı anlama-idrâk etme dediğimiz olayı meydana getirir.

Hangi kelimeyi veya kavramı düşünüyor ise; o anda, o kavramı meydana getiren hücreler grubunda bir bioelektrik akış ve bu elektrik akışın faaliyete soktuğu hücreler grubundaki frekansın deşifresi sözkonusudur.

Benden bu kelimeler çıkmadan önce, elbetteki çok çok kısa bir süre içinde, önce beynimde bu kavramların yerleştiği hücre gruplarında bir elektrik akışı meydana geliyor. O elektrik akış neticesinde o hücre grubundaki titreşim, frekans deşifre ediliyor; bunun neticesinde o anlam, “ses” olarak benden size ulaşıyor!.

 

İDRÂK,


BEYİN SENTEZİNİN SONUCU VE DEŞİFRESİDİR

İdrâk, beyin sentezinin sonucudur ve deşifresidir!.

Deşifre edilemeyen, idrâk edilemez!.

İnsanın bilinçli yaşamı, idrâkı kadarıyladır! İçgüdüsel davranışlar, idrâk kadarıyla kontrol altına alınır.

Dünyadaki hiç bir şey ölümötesinde unutulmaz, değerlendirilir; kapasitesi kadarıyla kişinin...

 

"İDRÂK"IN OLUŞMASI İÇİN,



FİKİRLERİ BEYNİMİZDE HAYÂL EDERİZ!

Fikir; çeşitli konularda aklımıza gelen yeni yeni düşüncelerdir. Bize herhangi bir konuyu düşünmemizi sağlayan ana materyaldir. Kökeni ya beynin üretimi ya da dış etkilerdir; ilham, astrolojik etkiler vs...

Sonrasında hayâl gelir. Yani, o fikirleri kafamızda hayâl ederiz.. Anlayıp kavramak için bir suret hâline sokarız. Bu hayâl edişe aynı zamanda "musavvire gücü" denilir.

Yani tasvir etme, şekillendirme.

 


OTOMATİK OLARAK ŞEKİLLENEN FİKİRLER

"İDRÂK GÜCÜ"(melekesi) İLE İDRÂK EDİLİR

Beyinde şekillendirme olayı vardır. O fikirler otomatikman şekillenerek anlaşılır.

O da nasıl anlaşılır?



Müdrike yani idrâk gücü ile idrâk edilir.



  İDRÂK, BİLİNÇTE  AÇIĞA ÇIKAR



İdrâk, beyindeki sentezden sonra bilinçte açığa çıkar!.

Beyin son sentezini açığa çıkarıyor; biz de o senteze uygulamamızla katkıda bulunuyoruz.

 

İDRAK EDEMEDİĞİN KONUDA



AKLIN STOP ETMESİ DOLAYISIYLA DURMAYIP

İLERLEMEYE DEVAM İÇİN GEREKEN, İMANDIR



Seni istediğin sonuca ulaştırmayacak fiiller içindeyken, o konuya iman ettiğini söylemen, yalnızca kendini aldatmak, kandırmaktır ve sonucu da hüsrândır!

Allah Rasûlü’nün senin imanına ihtiyacı yoktur!.

Meleklerin de senin imanına ihtiyacı yoktur!.

Kısaca, hiç bir yaratılmışın ve de Yaratanının senin imanına ihtiyacı yoktur!.

İmana sen muhtaçsın!.

Niye?...


Kafan yeterli derecede çalışıp, o konudaki gerçeği, sistemi idrâk edemediğin için, söylenene iman yollu yaklaşıp onun gereği fiilleri ortaya koyarak neticede, elde etmek istediğine ulaşmak için!..

Yani netice şudur ki... İman, idrâk edemediğin konuda aklının stop etmesi dolayısıyla durmayıp ilerlemene devam için gereklidir!..

 

"İDRAK"IN GÖRDÜĞÜ



"İDRAK"IN GÖRDÜĞÜ,

“MÂN”DIR!

İdrâk bir mânâdır. Mânâdır ki, mânâyı görür!

Mânâ olan idrâkın gördüğü de mânâdır! Yâni, ilâhî isimlerin mânâsı!

Dolayısıyla senin her idrâk ettiğin şey, eğer ona sonradan konmuş olan ismi kaldırırsan, ilâhi isimlerin mânâlarından oluşan bir terkibi mânâ olup, onun ötesinde bir varlığı yoktur.

 

ALLAH’I FARK ETME İDRÂKI



ALLAH’I İDRÂK EDEBİLECEK VARLIK

MEVCUD DEĞİLDİR



Bilelim ki...

"ALLAH VÂHİD-ül AHAD"dır... Kendisinin gayrı olarak, kendisini anlayacak, idrâk edecek, değerlendirecek ve de övebilecek, varlık, vücud ve özellikler sahibi ikinci bir bilinç mevcut değildir!.

"ALLAH"ı ancak, Allah bilir... "ALLAH"ı ancak ALLAH değerlendirir.... "ALLAH"ı ancak ALLAH över yani metheder!. "ALLAH" a ancak ve sadece ALLAH SENÂ eder!.

 


ALLAH’I İDRÂK,

O’NUN KAVRANILAMAYACAĞINI FARK ETMEKTİR

(Hz. Ebu Bekir Sıddık)

Kısacası, "HAMD ALLAH'A AİT iŞTİR"!.

Ve bu konuda da ortaktan münezzehtir!.

Nitekim bu hususta, Kur'ân-ı Kerim’i ele aldığımız ilk anda, uyarılmaktayız "FÂTİHA" Sûresi’nin ilk âyetleriyle :



-Aklınızı başınıza alın ve O'nu basit bir gök tanrısı gibi düşünüp, övmeye, methetmeye, ona yaranmak için bin türlü hallere girmeye kalkmayın!. Siz bu konuda O'nu değerlendirmekten âcizsiniz... ALLAH'ı ancak ALLAH değerlendirip, ALLAH'a ancak ALLAH HAMD eder!.. Size de yakışan, HAMD'ı ancak Allah'ın yapabileceğini idrak ederek, bu konuda yetersizliğinizi farketmiş bir halde haddinizi bilmektir!.

Ayrıca... Hazreti Rasûlullah yanındaki derecesi malûmumuz olan Hazreti Ebu Bekir Sıddık bu konuda şöyle uyarmıştır bizleri:

-ALLAH'ın kavranılamayacağını farketmek, "ALLAH"ı idrâkın ta kendisidir.

 


İDRAK,

ZÂTI İTİBARİYLE ALLAH’I İDRÂK EDEMEZ.

FAKAT O GÖRÜŞLERİ İDRAKTADIR…

İdrâk, Allah'ı idrâk edebilir mi?



"GÖZLER O'NU İDRÂK EDEMEZ; FAKAT O, GÖRÜŞLERİ İDRÂKTADIR" (6-103)

İdrâk. Zâtı itibariyle Allah'ı idrak edemez, çünkü idrak dediğin şey, isim mertebesinde meydana gelmiş bir mânânın, fiil mertebesindeki ifadesidir!..idrak, müdrikeye dayanır, idrak gücüne dayanır! Bu idrak gücü de esmâ mertebesinde meydana gelir.ilim sıfatının esmâ mertebesindeki mânâsı, efâl âlemine yansır idrakı oluşturur. İlim, sıfat mertebesindeki var oluştur.

Öyleyse sen bunların hangi düzeyinden bakarsan bak, neticede Allah isminin mânâsını senin görebilmen muhaldir!.. Ama şu da bir gerçek ki; Allah'tan başka bir varlığını görüyorum dersen, o da yalandır, iftirâdır!..

 


ALLAH’I FARKETME İDRÂKININ

OLUŞMASI İÇİN…



Kim, neye kaç saatini ayırıyorsa, o yolda o kadar ilerler!.

Arpa ekip, gül derleyemezsin!.

10 saat mal satmayı düşünürken, on saatlik tefekkürün getireceği Allahı farketme idrakı sende oluşmaz!. Beynini ne yolda kullanıyorsan onun neticesine erersin!

Allah”ı “kıymetini bilerek tanımamanın, nefsine yaptığın en büyük zulüm olduğunu idrak edemiyorsan; mübarek olsun dünyalığın!.

Ama bu arada, “Allah”ı ebeden tanımaktan mahrûm bir hâlde; “Allah”ın gazâbına ve lânetine uğramış olarak bu dünyadan ayrılacağını da bilmelisin!.

Bak aynaya!. Seyret kendini, yaptıklarını!…

Günün ne kadarını, “Allah”ı bilmeye ayırıyorsun; günün ne kadarında, dünyada bırakacağın şeylerle meşgulsün?!.

 

HAKİKİ İDRÂK



(Hüda)

Bkz.İ/İdrâk/Gerçeği idrâk etme kaynağı



GERÇEĞİ İDRÂK ETME KAYNAĞI



Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP)

Eliif, Lââââm, Miiiim.

Hakkında şüphe edilmesi mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP), korunmak isteyenlere gerçeği idrak etme kaynağıdır.

İşte onlar gayblarındaki (algılayamadıkları) hakikate (Nefslerinin Allah Esmâ'sının anlamlarının bir terkip-bileşimi şeklinde meydana geldiğine) iman ederler, salâtı ikame ederler (fiilen edâ yanı sıra anlamını yaşarlar) ve kendilerine verilen maddi-manevî yaşam gıdasını Allah adına karşılıksız paylaşırlar.

Onlar hakikatinden sana (boyutsal geçişle) inzâl olunana ve öncekilere inzâl olmuşlara iman ederler; geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine de ikân (kesin idrakten kaynaklanan kabul) hâlindedirler.

İşte onlar, Rablerinden (nefslerini oluşturan Esmâ bileşiminden kaynaklanan) HÜDA (hakikati idrak) hâlindedirler ve onlar kurtuluşa ermişlerdir. (Bakara/1-5)

 


“KESİN İDRÂK”TAN KAYNAKLANAN KABUL

(Îkan)


  • "Yakîn" ehlinin hâli

  • Basiretinin görüşü ve tasdiki...

  • İman ettiğin şeyi görür hâle gelmek...

 

YENİ İDRÂKLAR

(İdrâk edilenin fiile dönüştürülmesi-Şükür)

.......


Artık bir sistemin varolduğu ve bu sistemin kendine has olan kurallarının kendi içinde işlediğini görmekteyiz!

Benim yaşım şu, artık bunları anlamam için geç.. Bu konuları anlamam da nasibimde yokmuş, ben ne yapabilirim?” gibi sözler, az gelişmiş varlıklara has düşüncelerdir!



Herkesin yaşı, idrâkı ve ilmi kadardır!

Benim yaşımla sizin yaşınız arasındaki fark, benim ilmimle sizin ilminiz arasındaki fark kadardır!

Bugüne dek anlattıklarım, zorlama ile insanın kafasına sokulmaz! Herkes nasibi kadar olanını alacaktır.

Burada kullanılan “nasip” kelimesi, ”O birimin esmâ terkibi”ni anlatmaktadır! Esmâ terkibinin oluşturacağı açılımın izin verdiği ölçüde, anlamındadır!

ŞÜKÜR; idrâk edilenin fiile dönüştürülmesidir!

Bunun sonucu olarak da artış başlayacaktır!

Siz idrâk ettiğinizi fiillerinize dönüştürürseniz, beyninizde ek kapasiteler oluşacak ve o amel oranında beyin kapasiteniz artacak ve bunun karşılığında artan beyin kapasitesi ile yeni idrâkler oluşacaktır!

Allah Rasûlü’nün “Şükreden bir kul olmayım mı?” ifadesi, bunun en yalın anlatımıdır.

Hz. İsa’nın yeryüzüne gelip Hz. Muhammed kaynaklı bu ilmi alması diyeti olarak Deccal’i öldürmesi istenmiştir!



 İNSAN,


TEFEKKÜR KÂBİLİYETİNE GÖRE,

BİLİNEN BOYUTLARIN ÇOK ÖTESİNDE BİR

YAŞAM ŞEKLİNE GEÇEBİLME İMKÂNINA SAHİPTİR

(Bunu beyninde başarabilenlere

"Ricâlullah" diyorlar!)

Gerçekte, zamanın ve mekânın olmadığı bir âlemin içinde yaşamaktayız da, bunun bilincinde değiliz!. Ve belki de şartlanmalarımız o kadar ağır basmakta ki; idrakımızın önünde olan bu gerçeği gene yapımız ve şartlanmalarımız sebebiyle inkâra kalkışmaktayız.

Evrensel boyutlarda meseleye bakarsak sürekli bir oluşum ve dönüşüm sözkonusudur. Bu oluşum ve dönüşüm sırasında insan algılama araçlarına nisbetle, o günün cehli içinde bir aydınlık devreyi bir karanlığın takibetmesini bir gün olarak kabullenmiş ve bunu da o günkü anlayış içinde güneşin doğup batmasına bağlamıştır.

Düz tepsi gibi bir dünya ve bir yandan doğup bir yandan batan, sonra dünyanın altından dolaşıp yine öbür taraftan yükselen güneşe bağlı olarak oluşan bir gün!.

Sonra bir başka grup çıkmış ve ayın doğup kayboluşu esasına nisbetle 28 günlük ayları ve bunun 12 defa tekrarlanmasından ibaret olan yılı kabullenmiş.

Bir başka topluluk Güneşin dönümü esasına dayanarak 360 günlük seneyi ve 12'ye bölümü olan ayları kabûl etmiş. Ve böylece dünya üzerinde yaşayan bedenlerin çevrelerinde dönen ay ve güneşe izafetle kabûllendikleri zaman birimleri oluşmuş.

Oysa bilimsel açıdan ya da felsefî açıdan ve hatta dinin tefekkür yanı olan tasavvuf açısından meseleye bakılırsa, tek bir varlık ve nesne olan âlem yönünden zaman parçalarından sözetmek mümkün değildir. Her nesneye göre, ya o nesnenin yapısı bakımından izafi zamanlar sözkonusudur, ya da evrensel tek bir an sözkonusudur. Bu açıdan da devam edilince, zaman denilen şeyin olayların birbiri ardınca sıralanması olduğu ortaya çıkar.

Evet, tefekkürü itibariyle zamanın, idrâkı itibariyle de mekânın sözkonusu olmadığı bir evrende yaşamını sürdüren insan, ne hikmettir ki, gerek şartlanmaları ve gerekse de kendisi sandığı bedeni vasıtasıyla, zaman ve mekân kayıtları ötesinde, evrende idrakı kadar yer kaplamaktadır.



Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   20




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin