EL-HAFİZ (C.C.)
“Eşyayı zeval bulmaktan tutan, saklayıp hıfz eden.”
Kudretinin nakışlarını cihanın her zerresinde gösteren, herşeyi ilmiyle ihata eden ve her şeye hükmünü yürüten Yüce Allah, insanların işledikleri, yaptıkları hiçbir şeyi zayi etmez. İyilik, kötülük, sevap, günah her ne yapılsa; her neye niyet edilse, gönüllerde neler gizlense, dillerden hangi kelimeler dökülse, hiçbiri hariç olmamak üzere hepsini tek tek bilir. O'nun nezdinde, yapılan iyilikler zayi olmadığı gibi, kötülüklerin zerresi de unutulmaz.
İnsanlar, Allah'ın verdiği küçük akıllarıyla bilgisayarlar yapıp, onların hafızasına bilgiler yüklüyorlar, istedikleri zaman tuşa dokunup o bilgileri ondan alıyorlar. İnsan aklı bir mahlukken buna muvaffak olursa, Allahü Teâlâ nelere kadir değildir... Halbuki insanın icat ettiği makina battal olabilir, yanabilir, hafızası silinir. İnsan âciz olduğu gibi yaptıkları da ebedî olamaz. Gün gelir hepsini bir felâket vuruverir.
Bütün kâinatı, yerleri, gökleri, güneşleri, ayları, yıldızları, bulutları ve bütün mahlûkatı, tayin edilen ömürlerini tamamlayıncaya kadar her türlü âfât ve belâdan muhafaza buyuran, koruyan Allah'tır.
“Eğer O, bir lâhza himayesini kâinat üzerinden kaldıracak olsa, yıldızlar, güneşler feleğini şaşırır. Âlem, âlem olmaktan çıkar. Herşey alt üst olur.
Bir bakınız ki binlerce senedir gökyüzünde milyonlarca yıldız, akla, hayâle sığmaz bir hızla uçuşuyor, değirmen taşları gibi dönüyor da, hiçbiri diğerine çarpmıyor, bir kaza, bir toslama meydana gelmiyor. Herkes kendisine tayin edilen hudut içinde yüzüp duruyor. Şayet dünyada olduğu gibi göklerde de trafik kazası meydana gelseydi, dünyamız yıldızların arasından toz olur giderdi... İşte Aziz ve Celîl olan Allah, “El-Hafîz” ism-i şerifinin tecelli-siyle herşeyi muhafaza buyuruyor.
İşin daha hayret edilecek tarafları da var: Meselâ, hayvanları düşünelim. İlimleri yok, bilgileri yok, fikirleri yok. Öyleyken, kendisine yarayacak otla, kendisini zehirleyecek otu nasıl birbirinden ayırt ediyor? Arılar, o parmak ucu kadar vücutlarıyla bu petek petek balı nasıl bizlere sunuyorlar? Nereye nazar edersek edelim, her tarafta Allahü Teâlâ'nın rahmetinin salkım salkım bizi kuşattığını görürüz.
Ne var ki, insanlardan çoğu bakar da görmez. Elindeki nimeti kendi yiğitliğinden zanneder. Hâşâ! Dağları ben yarattım havasına bürünerek kibirlenen nice zâlimler şimdi toprağın gözüne sürme olmuşlardır. Âlemde ibret alınacak çok şeyler var, fakat insanlar ibret almazlar.
Allah (Azze ve Celle), insana bir şeyi yasaklıyor, haram kılıyorsa, mutlaka onda insan için bir menfaat vardır. Bu da yine kulu ateşe karşı muhafazadır. Kul bu ihsanı görmez, bu rahmete bakmaz, İblislerin ardınca giderse, o takdirde yaptığı kötülükler de elbet rabbi tarafından unutulmaz ve ona gereken ceza verilir.
Yüce Yaratıcımızın bizlere akıl, fikir, basiret nuru vermesi, peygamberler göndermesi, kitaplar indirmesi hep bu mübarek ismin hükmü olarak şükrü gerektiren büyük nimetlerdir. Bunca güzel nimetin kadrini bilmeyip nankörlük edenlere bir acıyan bulunmaz.
Nefsin ve hevânın yaylasında çadır kuranlara, günah işlemekte müsabaka açanlara, sarhoş yatıp sarhoş kalkanlara semalar yıldız yıldız ağlasa bir fayda vermez. Ancak tevbe eder, Allah'a teslim, olurlarsa, yine Allahü Teâlâ'nın hıfz ve himayesi onları kuşatır. Şu mübarek hadis bize bir ışık salkımı halinde bunu ifade etmektedir:
“Allah'ı gözet ki, Allah da seni koruyup gözetsin.” 135
Yani sen Yüce Allah'ın emirlerine sarıl, yasaklarından uzak dur, her hususta O'na râm ol ki, o da seni bütün maddî manevî tehlikelere karşı korusun. Ve Allahü Teâlâ buyuruyor:
“Muhakkak Rabbim, her şeyin koruyucusudur.” 136 İnsanlar böyle demeli.
O'nun himayesinden çıkan kendisine bir başka kapı bulamaz. Ve kimse artık o kişiyi belanın çemberinden alamaz. O'nun dünyası da, ahireti de perişandır.
Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'ım! Bize dünyalar dolusu saadet ver ve bizi cehennem ateşinden koru. Çünkü bizim senden başka gidecek bir yerimiz, bir kapımız; yoktur. 137
EL-MÜKIYT (C.C.)
“Bedenî ve ruhî rızıkları yaratan ve mahlûkatının azığını veren.”
Allahü Teâlâ o kadar cömert, o kadar kerimdir. Dostunu mahrum etmediği gibi, düşmanını bile rızıksız bırakmaz. Âlem dolusu halk O'nun kerem sofrasından yiyip içer. Yine diğer canlı varlıkları da rızıklandırmak O'nun şanındandır.
Azız ve Celîl olan Allah, her mahlûk için ne kadar ömür takdir etmişse, ona göre de rızık ve gıda maddesi tayin ve tahsis etmiştir.
Bütün âlem halkı bir araya gelse, benim için tayin edilen rızkı, benden alıp bir başkasına veremezler. Hiçbir mahlûk yoktur ki, rızkını bitirmeden ölsün.
Âllahü Teâlâ'nın kudreti ne kadar büyük, rahmeti ne kadar geniştir. Zaman mekân boyunca bir nefes ara vermeden her canlının rızkını yaratmaktadır. Âdem Nebinin nesli dizisi olan insanlara tâ Âdem devrinden beri oluk oluk rızık akmaktadır. İnsanlar çok kere ağızlarına attıkları lokmanın nerelerden kalkıp kendilerine geldiğini düşünmezler. Zaten bunu fikretseler hüsran tarlasına çubuk dikmezler.
İnsan şu koca çınarlara, dal budak salan ağaçlara, upuzun kavaklara, şekerden tatlı hurmalara bakmaz mı? Çamuru yiyen bu ağaçlar nasıl böyle dağ gibi büyüyorlar? Hurmaya, üzüme, incire, elmaya, armuta bu şekerden tatlı lezzeti toprak mı vermektedir? Elbette hayır! Aynı toprağa ve aynı yere biber eksen bir başka tat alırsın, kavun eksen bir başka. İşte bütün bunlar Allahü Teâlâ'nın güzel isimlerinin tecellîleridir.
İbret almak için ana rahmindeki ikizler kâfi gelmez mi? Meselâ, dört tane çocuğu birden doğuran anneler vardır. O minik çocuklar, o dar yerde gıdalarını kavgasız, gürültüsüz, rahat ve sükûn içinde alırlar. Herbir çocuk, rableri tarafından kendisi için tayin edilen miktarı emer durur. Hiçbiri ötekinin hakkına tecavüz etmez. Kardeş kardeş dokuz ay o âlemde yaşarlar. Ne var ki, kendilerine dünya kapısı açıldığında kavgalar, gürültüler, didişmeler başlar ve dünyanın nizamı altüst olur...
Ah insanlar, ah! Hep kendimizi görüyoruz da, asıl görülecek şeyleri unutuyoruz.
Hırsın elini bir kalem gibi kesmek gerek. Hırs ile kimse bir başkasının rızkını elinden alamaz. Çünkü sebepler rızık yaratmaz, rızkı Allah yaratır ve Allah verir. Sebepler birer yoldan başka nedir ki? Gece gündüz bir nefes durmadan çırpınan insanlar vardır ki, onlar zenginliğin kokusunu bile alamaz. Yine nice insanlar da vardır ki, elini sallasa avucuna cevherler dökülür.
Allah (Azze ve Celle), herkese lâyık olduğu şeyi verir. O Alîm'dir, Habîr'dir, Kerîm'dir. Hiçbir şey O'nun dengi ve benzeri değildir. Unutmak, gaflet etmek, uyumak, hataya düşmek gibi eksikliklerden münezzehtir. Âlemlerin Rabbidir. Müslümana rızık verip de kâfiri bundan mahrum etmez.
Evet:
Heder etme, ey adam, emanettir can sana.
Lütfunu yağdırmada Yüce Hak, her an sana.
Nimetin şükrünü sen edaya kadir misin?
Göç davulu çalmadan, göz açıp uyansana!.. 138
Dostları ilə paylaş: |