Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Sözleşme’nin İlgili Hükümleri
Asıl adı “İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme”76 olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Avrupa Konseyi’nde 1950 tarihinde kabul edilmiştir. Sözleşme ile birinci kuşak haklar etkili bir biçimde koruma altına alınmıştır. Sözleşme’nin amacı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan bir dizi medeni ve siyasi hakkın sözleşme formunda güvence altına alınmasıdır.
Sözleşme’nin denetim mekanizması olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kurulmuştur. Bireysel başvuru yolunun tanınmış olması, Mahkeme’nin tazminata hükmedebilmesi gibi nedenlerden ötürü, en etkili olan insan hakları koruma mekanizmasıdır. Mahkeme’nin içtihatları Sözleşme’ye taraf bütün ülkeleri bağlamaktadır. Taraf devletler, iç hukuklarını ve uygulamalarını, içtihatlarla belirlenen standartlara uydurmak zorundadır.
Sözleşme’nin 14. maddesi, Sözleşme’de tanınan haklar bakımından ayrımcılığı yasaklamaktadır. Başka bir ifade ile sadece Sözleşme ve protokollerinde koruma altına alınan haklardan yararlanma bakımından ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddia edilebilir. Sözleşme’nin 14. maddesi: “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır”77 şeklindedir.
Sözleşme’ye ek olarak bugüne kadar 14 tane ihtiyari protokol kabul edilmiştir. Türkiye, Sözleşme’yi 1950 yılında imzalamış ve 1954 yılında onaylamıştır. 4 No’lu, 7 No’lu ve 12 No’lu Ek İhtiyari Protokoller dışındaki ihtiyari protokoller de onaylanmıştır. Türkiye, eğitim özgürlüğüne yer veren 1 No’lu Ek Protokol’ün 2. maddesine de çekince koymuştur. Çekinceye göre, Ek Protokol’ün 2. maddesinde düzenlenen eğitim hakkı, 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu bağlamında yorumlanıp uygulanacaktır.
İnsan hakları alanında uluslararası düzeyde en etkili güvence sistemi, AİHS kapsamında kurulan AİHM’dir. 50 yıldan fazla zamandır yürürlükte olan Sözleşme, Mahkeme’nin içtihatları sayesinde hakların güncel şekilde yorumlanmasını ve insan hakları fikrinin gelişmesini sağlamıştır. İnsan hakları kavramının gerçek bir hukuk dalı haline gelmesinde AİHS’nin katkısı büyüktür. AİHS ile kurulan Mahkeme’nin kararları yargısal nitelikte kararlardır. Ancak Mahkeme’nin hukuksal etkisi “tamamlayıcı etki” olarak adlandırılmaktadır. Bununla ifade edilen, Mahkeme’ye başvurudan önce iç hukukun tüketilmesi şartıdır. Sözleşme’de yer alan insan haklarının korunması öncelikle taraf devletlerin yükümlülüğündedir.
Belirtilmesi gereken bir diğer husus ise, Mahkeme’nin, taraf ülkelerin iç hukuklarındaki düzenlemeleri, bu düzenlemeler henüz uygulanmadan denetleyebilmesidir. Başka bir ifade ile Mahkeme, aynı bir anayasa mahkemesi gibi, taraf ülkelerin iç hukuklarındaki düzenlemelerin insan hakları ihlali teşkil edip etmediğini denetleyebilir. Mahkeme bir kararında,78 telefonların idarece gizli olarak dinlenmesini öngören hukuki düzenlemeyi, düzenlemenin somut olarak bir kişinin hakkını ihlal etmesine gerek kalmadan insan hakları ihlali olarak görmüştür.
Burada değinilmesi gereken bir diğer husus, 1 Nisan 2005 tarihinde taraf devletler bakımından yürürlüğe giren ve ayrımcılık yasağını başlı başına bir insan hakkı olarak düzenleyen 12 No’lu Ek Protokol’ün kapsamıdır. Ek Protokol, AİHS’de yer almayan, ancak hukuken tanınmış tüm hakları içeren şekilde ayrımcılık yasağına yer vermiştir. Ek Protokol’e göre cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka görüşler, ulusal ya da sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensubiyet, servet, doğum veya başka bir statüden kaynaklanan herhangi bir nedenle ayrım yapılmaksızın, kişilerin kanunlarda öngörülen haklardan yararlanması sağlanacaktır. Bu düzenleme, ayrımcılık yasağının ihlal edildiği durumlarda AİHM’ye başvuru yolunu öngörmektedir. Türkiye, 12 No’lu Ek Protokol’ü 18 Nisan 2001 tarihinde imzalamış, ancak henüz onaylamamıştır.
Dostları ilə paylaş: |