Baba Mertcan: 216-3884688, Şaban Mertcan: 212-2498127, 544-6297861, 533-4219394, 435+havaalanı 103=538$



Yüklə 3,83 Mb.
səhifə108/185
tarix04.01.2019
ölçüsü3,83 Mb.
#90520
1   ...   104   105   106   107   108   109   110   111   ...   185

KIRIK TESTİ – 19-10-2004


Sevgili ve pek kıymetli Okuyucularımız,

Geçen hafta Kırık Testi’mizi bir kere daha doldururken, Mesîh ve Mehdî konusundaki çok önemli tesbit ve hakikatleri daha çok insanla paylaşmak için sayfamızı iki hafta yenilemeyeceğimizi belirtmiştik. Fakat, Ramazan ayından ve oruçtan azamî derecede istifade edebilmemiz için bazı billur sözleri vakit fevt etmeden sizlere de ulaştırmanın zaruretine inandık.

Testimizin âb-ı hayat kaynağı, diğer rahatsızlıklarına inzimam eden “şeker hastalığı” sebebiyle oruç ayını adeta iki büklüm ve kıvrım kıvrım geçiriyor. Hastalık ve açlıktan tâkatsiz düşmüş haline rağmen, iftara birkaç dakika kala sorduğumuz sorumuza verdiği cevabı o anın bereketi ve ifadelerin samimiyeti hürmetine sayfamıza taşımaya karar verdik. Dilden ziyade kalbden gelen bu sözleri, her şeye rağmen Allah’ın emrine inkıyadla kurumuş dudaklardan dökülen bu irfan damlacıklarını –yaşayanın ve ilimden irfana yürüyenin ifadeleri tesirli olur düşüncesiyle– dualarınıza vesile olması recasıyla arz ediyoruz. Editör

RAMAZAN’IN BEREKETİ


İçinde bulunduğumuz bu mübarek ayı en güzel şekilde değerlendirmek için Ramazan ve oruçla alakalı yazılan makaleler tekrar okunabilir. Özellikle “Ramazan Risalesi”, üzerinde dikkatle durularak ve müzakere edilerek okun­malıdır. Fakat, siz sorduğunuz için ben de aklıma ilk gelen birkaç hususu tekrar edeyim:

Kendine yazık eden üç kişi


Bir hadis-i şerifte anlatılır ki: Peygamber Efendimiz bir keresinde minbere çıkıyordu. Merdivenden yukarı çıkar­ken birinci basamakta “amin!” dedi. İkinci basamakta yine “amin!” dedi. Üçüncü basamakta bir kere daha “amin!” dedi. Hutbeden sonra, sahabe efendilerimiz “Bu sefer senden daha önce duymadığımız bir şeyi duyduk yâ Rasûlallah! Eskiden böyle yapmıyordunuz, şimdi minbere çıkarken üç defa “amin” dediniz. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Cebrâil aleyhisselam geldi ve ‘Anne-babasının ihtiyarlığında onların yanında olmuş ama anne-baba hakkını gözetmemiş, onlara iyi bakarak mağfi­reti yakalama gibi bir fırsatı değerlendirememiş kimseye yazıklar olsun, burnu yere sürtülsün onun!’ dedi, ben de ‘amin!’ dedim. Cebrâil, ‘Yâ Rasûlallah, bir yerde adın anıldığı halde, Sana salât ü selâm getirmeyen de rahmetten uzak olsun, burnu yere sürtülsün!’ dedi, ben de ‘amin’ dedim. Ve son basamakta Cebrâil, ‘Ramazana yetişmiş, Ra­mazanı idrak etmiş olduğu halde Allah’ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o!’ dedi, ben de ‘amin’ dedim.”

Hadiste geçen “rağime enfühû” ifadesi bir idyumdur, dilin kendi yapısına has bir deyimdir ve Türkçe’de onu net ve tam olarak karşılayacak bir kelime yoktur. Belki, “burnu yere sürtülsün, canı çıkası, kahrolası” gibi manalara gelmektedir. Evet, Efendimiz buyuruyor ki: Biri, anne ve babasını idrak etti, yetişti onlara ama, onlara karşı vazife ve sorumluluğunu yerine getirmek suretiyle Cennet’e girme gibi bir fırsatı değerlendiremedi; ikincisi, ben anıldım, cim­rilik yaptı, bana salât ü selâm getirmedi; üçüncüsü, Ramazan-ı Şerif’i idrak etti, Cenâb-ı Hakk’ın gufrân ayında guf­râna mazhar olamadı. İşte, bu üç kişi ya da onlarla aynı vasıfları paylaşan kimseler Cebrail aleyhisselam’ın dilinden “burunları yere sürtülsün, uzak olsunlar, canları çıksın” itabına uğruyorlar.

Bu üç meselenin fasl-ı müştereki şudur: Cenab-ı Hakk bir kısım külfet ve zorluk da ifade eden bu üç sorumlu­luğu yüklüyor. Fakat, onlardaki esas, ilâhî hikmet ve gaye kulun gufrâna mazhar olması, affedilmesidir. Ne var ki kul, oradaki o vazifeyi, o sorumluluğu yerine getirmediği için öyle bir nimetten tam istifade edemiyor. Yani, nasıl Üstad hazretleri diyor: “İhsân-ı ilâhî olarak bu hizmet üzerimize yüklenmiş.” Öyle de, ihsân-ı ilâhî olarak insan anne va babasını idrak etmiş; ihsân-ı ilâhî olarak nâm-ı Celîl-i Muhammedî onun yanında yâd edilmiş ve ihsân-ı ilâhî ola­rak Ramazan-ı Şerif’e erişmiş. Fakat bu nimetlerin, bu ihsanların kadrini bilememiş. Oysa ki bunlar, ibadet ü tâate paçanın tam sıvanacağı, Allah’tan sonra anne-babaya itâate paçanın tam sıvanacağı, tam Peygambere karşı kadir­şinaslık vazifesi adına paçanın sıvanacağı.. fırsatlar gelmişken kapısının önüne kadar, o fırsatları değerlendirmemiş, dolayısıyla da “burnu yere sürtülsün, yazıklar olsun” itabını hak ediyor.

Ramazan-ı Şerif orucu çok önemli bir ibadettir. Belki namazla beraber umumiyet itibariyle Kur’an-ı Kerim’de otuz küsur yerde zekat zikrediliyor ama –bildiğiniz gibi– oruç için de Kur’an-ı Kerim’de sayfalar ayrılmış. Ve değişik cezalarda kefaret olarak aynı zamanda oruç takdir edilmiş. Bazı suçlara karşılık 60 gün, 10 gün, bazen de 3 gün oruç kefareti emredilmiş. Demek ki o, günahları, hataları eriten çok önemli bir faktör, insanı temizleyen ve yükselten bir unsur.


Hâlis Oruç


Aslında, Ramazan-ı Şerif doğrudan doğruya o türlü şeylere de ta’lik edilmeyerek Cenab-ı Hakk’a karşı bir vazife olarak, taabbudîlik mülahazasıyla eda edilmesi gereken bir ibadettir. Onda da mutlaka bir kısım hikmetler ve mas­lahatlar bulunabilir. Fakat aslında taabbudî olan ibadetlerle, Allah, kendi nazar-ı uluhiyetinde bir kulun kıvamı adına neyi görmek istiyorsa, onun Cennet’e girmesi ve ebedî saadeti ihraz etmesi adına ne ölçüde bir kıvama ihtiyaç varsa onları hasıl ediyor. Bunlara, avamca ifadesiyle, insanın Allah’a yakın olmaya liyakat kazanması, Cennet’e ve ebedî saadete ehil hale gelmesi için vaz edilmiş ibadetler de diyebilirsiniz. Dolayısıyla bunlarda, dünyadaki faydalar, bir kı­sım maslahatlar, hikmetler de sezilse, görülse bile esas bizim göremediğimiz, bilemediğimiz daha derin tesirler, ne­ticeler vardır. Yani bunlar, fânî olan insanı, ebediyete ehil hale getiriyor. Allah’la arasında 70 bin perde olan, O’nu görmesi mümkün olmayan insanı, Allah’ı görecek keyfiyete yükseltiyor. Dünyada neyi verirse versin, Allah’ın rızasını peyleyecek kadar servete sahip olmayan bir insana, Allah’ın rızasını kazandırıyor. İşte Ramazan orucuna da bakar­ken başta bu mülahazayla bakmak lazım. Yani insanın liyakatı adına bir fırsat, Cennet’e ehil hale gelmesi adına bir imkan, Cemâlullah’ı müşahede etmek için gerekli olan kıvamı ihraz etme yolunda çok önemli bir nimet.

Ayrıca, Allah teâlâ orucu nasıl vaz etmişse, neye “oruç” diyorsa orucu öyle tutmak icab eder. İşte Ramazan-ı Şerif’ten beklenen neticeyi kazanması ve kendisine “yazıklar olsun” denmemesi için, insanın yeme-içmeden kendi­sini alıkoyduğu gibi aynı zamanda, ağzını da münasebetsiz, manasız, yakışıksız, hele buhtan gibi, gıybet gibi şeyler­den mutlaka uzak tutması lazım. Hatta gereksiz şeylerden, yani kesret-i kelamdan uzak tutması, ağzını hayırla açıp-kapaması lazım. Her zaman tekrar edegeldiğimiz ifadeyle; dilini sohbet-i Cânân’la süslemesi lazım. Gözlerini keza öyle kontrol altına alması lazım. Yasağa bakmaması, baktığı şeyleri iyi görmesi, iyi yorumlaması, her şeyden iyi ma­nalar süzmesi, iyi manalar sağması lazım. Evet, bir mü’min, mâlâyâniyât, lağviyât ve lehviyâttan da kulaklarını uzak tutmalı, onları da Kur’an’a, sohbetlere ve güzel sözlere açmalı. Böylece ağzına ve batnına oruç tutturduğu gibi, –ta­biri diğerle– yeme-içmeden kendisini kestiği gibi, başka zaman da mahzurlu olan şeylere karşı kapanmalı, hatta mahzuru olmasa bile faydasız olan şeylere de yanaşmamalı.. onları da lağviyât ve lehviyât saymalı, içine düşmemeli. Böylece eskilerin tabiriyle bütün âzâ u cevârihine oruç tutturmalı. Havâss-ı zahire ve bâtınasına oruç lezzetini tattır­malı.

Diğer taraftan, oruçta hulûs çok önemlidir. Kul, oruç tutarken hulûs içinde olmalı, yani onu Cenâb-ı Hakk’ın kendisine armağan etmiş olduğu bir hediye gibi telakki etmeli ve katiyen onun içine Rabbin rızasından başka bir şey karıştırmamalıdır. Dahası, sürekli “Orucumu tam tutamadım, onu hakkıyla eda edemedim, Ramazan’ın hakkını ve­remedim” mülahazası içinde bulunmalıdır. Yoksa, bir şey yapıyor gibi çalıma girme, hatta başkalarına “şöyle tutuyo­rum, böyle tutuyorum” gibi caka yapma.. “Geceleri kalkıp şunu yapıyorum, bunu yapıyorum” diyerek süm’a ve ri­yalara girme, ibadetlerinin güya derinliğini ihsasta bulunma.. bunlar ihlasa manidir ve o orucu da, onu tutanı da malum hadis-i şerifin tehdit sınırlarına girdirir: “Nice oruç tutanlar vardır ki, yemeden içmeden kesilmeleri onların yanına açlık ve susuzluktan başka kâr bırakmaz.” Öyleyse, orucun aynı zamanda bütünüyle Cenâb-ı Hakk’a, O’nun rızasına bağlanması lazımdır. Ve zaten sizin, orucu, O’ndan alıp kendinize mal etmeniz, onunla Allah’ın rıza­sının dı­şında bir kâr elde etmeye çalışmanız onun vaz ediliş hikmetine de aykırıdır. Çünkü Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki: “es-Savmu lî ve Ene eczî bih- Oruç sırf Benim rızam için tutulur, onun mükafatını da bizzat Ben takdir eder, veririm.”

Evet, her ibadetin dünyada bir kısım faydaları, maslahatları, hikmetleri görülebilir. Meselâ, zekat bir köprü, fakir sınıfla zengin sınıf arasında bir irtibat vesilesi olabilir. Mesela, insan hacca gider, hac aynı zamanda çok geniş bir kongredir; o toplantılarda dünyevi bazı şeyler hâsıl olabilir... Fakat orucun dışa vuran böyle bir yanı yoktur, o tama­men Allah’a aittir. Mükafatı da mağfirettir. Peygamber Efendimiz buyururlar ki, “Men sâme Ramadâne îmânen, vahtisâben ğufira lehu mâ tekaddeme min zenbihî – Kim sevabına inanarak ve ecrini Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa onun geçmiş günahları affedilir.” Evet, şayet her sene tutulan oruçla insanın geçmiş günahları af­fediliyorsa, insan son tuttuğu oruçla son işlemiş olduğu günahlardan da affedilmiş ve temizlenmiş ola­rak Allah’ın huzuruna gider. Ve böyle bir insan kazanmıştır, Ramazan’ı değerlendirmişir. Dolayısıyla onun burnu yere sürtülmez ne burada, ne kabirde, ne de mahşerde... İsterseniz, bu mekanlarda, bu konaklarda herhangi bir derbe­derliğe ma­ruz kalmaz da diyebilirsiniz.



Yüklə 3,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   104   105   106   107   108   109   110   111   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin