BURMAI1 MESCİT
340
341
BURSALI, ŞEFİK
la-derz doku yer almıştır. Yapıda, zemin kat revakları ve mekânları beşik tonoz, üst katta ise revaklar beşik tonoz, mekânlar kubbe ile örtülmüştür. Hanın iki kapısı da taş örgülü yuvarlak kemer ve sövelerle belirginlik kazanmıştır.
Yapıda, zaman içinde yapılan onarımlar bazı görsel bozukluklar yaratmıştır. Buna rağmen bir 16. yy yapısı olarak Rüstem Paşa Külliyesi ile organik bağ kurması yönünden önemlidir.
Bibi. A. Saim Ülgen, "Rüstem Paşa Heyeti", Mimarlık, S. 1-2 (1952), s. 23-28.
GÖNÜL CANTAY
BURMAII MESCİT
Şehzade Camii'nin kuzeyinde, avlu kapısının önündedir.
Vakfiye tarihi 902/1497 olan mescidin banisi Mevlana Emin Nureddin Osman, mescidin yanındaki hazirede gömülüdür. Kabir taşında 96l/1533'te öldüğü yazılıdır. Kare planlı ve düz çatıyla örtülü yapının son cemaat yeri bir sıra kesme taş ve üç sıra tuğla, harimin yan duvarları kesme taş, avlu duvarları ise moloz taş örgüyle inşa edilmiştir. Önünde, devşirme başlıklı dört mermer sütun üzerine atılmış, iki yana açılan, sivri kemerli bir son cemaat yeri vardır. 1958' den sonra yapılan onarımlar neticesinde, son cemaat yerinin üzeri çıtalı düz, ahşap bir tavan ile örtülmüştür. Son cemaat yerinin duvarındaki iki kemer bingisi, bu bölümün daha önce üç adet tonoz ile örtülü olduğuna işaret eder. Aynı şekilde, ana mekânın ölçüleri de, mescidin restitüsyondan önce kubbeyle örtülü olduğunu akla getirir. Son cemaat yerinin sağındaki basık kemerli mermer kapının üzerinde pembe mermerle çerçeve içine alınmış kitabe boşluğu bulunmaktadır. Bu kapıdan, sonradan fevkani bir mahfil eklenmiş olan harim bö-
Burmalı Mescit
Hazım Okurer, 1993
lümüne girilir. Harim, son cemaat yeri gibi çıtalı, düz bir ahşap tavanla örtülüdür. Mukarnas dolgulu mihrabının altı mermer, üstü alçıdır. Minberi ve vaaz kürsüsü ahşap ve yenidir.
Yapı, her duvarında, altta mermer sö-veli dikdörtgen, üstte ise daha küçük boyutlarda yuvarlak kemerli ve revzenli pencerelerle donatılmıştır. Cepheler iki sıra kiıpi saçakla son bulmaktadır.
Mescide ismini veren burmalı minaresi, değişik tasarımı ve istanbul'da tek örnek olmasıyla dikkat çekicidir. Çokgen kesitli kaide ile bundan taşan pabuç kısmı kesme taş ile örtülüdür. Pabuç kısmında düşey konumda olan, alt uçları palmetli kaval silmeler, tuğla örgülü, silindir biçimli gövdede burmalı olarak devam etmekte, şerefe altında tekrar, kesme taştan düşey silmelerle son bulmaktadır.
Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 237-238; Ayvansarayî, Hadîka, I, 65; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, I, 18-19, no. 93; S. Eyice, "istanbul'da Bazı Cami ve Mescit Minareleri", Türkiyat Mecmuası, 1953, s. 247-248; Eyice, istanbul, 56; Öz, İstanbul Camileri, I, 37; Yüksel, Bayezid-Yavuz, 245-247; 1KSA, III, 1293-1294; Eminönü Camileri, 46-47.
TARKAN OKÇUOĞLU
BURMALI SÜTUN
Sultanahmet Meydanı'nda, Bizans Hip-podrom'undan günümüze ulaşabilmiş, Yılanlı Sütun ismiyle de tanınmış tunç anıt.
Bizanslılar, Romalıların izinden yürüyerek İstanbul'u dikilitaşlarla süslemişlerdi. Bunlardan birisi de Hippodrom' da(->) yarış alanını ikiye ayıran spina üzerinde I. Thedosius ile Constantinus Porphyroginitus dikilitaşları arasına yerleştirilen Burmalı Sütun'dur.
I. Constantinus (hd 324-337), imparatorluğun çeşitli yerlerinden bazı anıtları sökerek İstanbul'a getirtmişti. Delp-hi'de Apollon Mabedi önünde bulunan Burmalı Sütun da bu arada İstanbul'a getirilmişti.
Yunan mitolojisine göre, kuvvet, kudret ve güzellik tanrısı Apollon, kötülükleri simgeleyen "Piton" isimli yılanı boğarak öldürmüştür. 31 Yunan kolonisi, memleketlerini istila eden Perslere karşı kazandıkları Salamis (MÖ 480) ve Platea (MÖ 479) zaferlerinden sonra ellerine geçirdikleri savaş ganimetlerini eriterek büyük bir tütsü sehpası ile altından kazan yapmışlardı. Sonra da bunu Delphi' deki Apollon Mabedi'ne sunmuşlardı. Bu anıt birbirlerine sarılmış, 8 m yüksekliğinde, 29 boğumlu üç yılanın taşıdığı, üç ayaklı altın bir kazandan meydana gelmiştir. Burada yılanların başları birbirlerinden ayrılarak üç ayrı yöne bakmaktadır. Ayrıca yılan gövdelerinin üzerine de savaşa katılmış 31 Yunan sitesinin isimleri yazılmıştır. Bu anıt İstanbul'a getirilirken taşıdıkları üç ayaklı altın kazan kaybolmuştur. Hünernam^deki minyatürlerden 16. yy'a kadar bu anıtın tamam olduğu görülebilmektedir. Bunu
Burmalı Sütun
Nazım Timuroğlu, 1993
izleyen zaman süreci içerisinde yılan başları kaybolmuştur. Ancak 19. yy sonlarındaki bir araştırmada bunlara ait bir üstçene parçası bulunmuş olup bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ndedir. Evliya Çelebi, bu yılanların İstanbul'u yılan, çıyan ve akreplerden koruduğunu yazmıştır. Öte yandan söylentiye göre bir yeniçeri bu yılanların başlarını koparmış ve o zamandan beri de İstanbul'da bu tür hayvanlar çoğalmıştır.
Burmalı Sütun, Sultanahmet Meyda-nı'nı süsleyen anıtlardan biridir. Günümüze ancak 5,30 m'lik bir kısmı ulaşabilmiştir. Söylentiye göre Osmanlı döneminde yılan başları ok ve mızrak oyunlarında hedef olmuş, tarihindeki ilk rejim uygulaması da yine bu anıtın önünde olmuştur. İstanbul'da Latin istilasına karşı varlığını koruyabilmiş ender eserlerden birisidir.
BibL G. Bruns, "Der Obelisk und seine basis Hippodrom zu Konstantinople", Istanbuler Forschungen, İst., 1937, s. 33-68.
ERDEM YÜCEL
Dostları ilə paylaş: |