Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


CERRAHÎLİK 416 417 CERRAHPAŞA



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə635/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   631   632   633   634   635   636   637   638   ...   899
CERRAHÎLİK

416

417

CERRAHPAŞA

Cerrahî tacı. Sefer Dal koleksiyonu



İSTA, VII, 3501-3502; J. S. Trimingham, The Sufî Orders in islam, Oxford, 1971, s. 76; R. Serin, islâm Tasavvufunda Halvetîlik ve Hal-vetîler, İst., 1984, s. 136-138; S. Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatler, ist., 1981, s. 247-249; Ş. Yola, Schejch Nureddin Mehmed Cerrahi una sein Orden, Berlin, 1982, s. 38-44; ay, "Cerra-hiyye", DİA, VII, 416-420; F. Atacan, Sosyal Değişme ve Tarikat: Cerrahiler, İst., 1990.

ÖMER TUĞRUL İNANÇER-M. BAHA TANMAN Zikir Usulü ve Musiki Cerrahîlik temelde Halvetîliğin bir kolu olduğundan, Cerrahî ayini bütün Halve-tîlerde olduğu gibi "devranı" hareketle, yani dönerek icra edilir. Karagümrük'te-ki âsitanede pazartesi günü öğleden sonra ayin düzenlenirdi.

Namaz kılındıktan sonra, zikre katılacak olanlar, ağzı makam postuna karşı açık olacak biçimde zikir halkasını oluştururlar. Hilalin yıldızını andıran mavi makam postunun sağında ve solundaki iki kırmızı post sertabbah (aşçıbaşı) ve ser-tarik postlarıdır.

Postnişin selam vererek girdiği semahanede makam postuna geçtiğinde herkes oturur. Özel bestesiyle topluca yüksek sesle okunan salavattan sonra Fatiha okunur. Sonra gene topluca, özel bestesiyle "Salat-ı Kemaliye" ve "Salat-ı Kutbi-ye" okunur. Şeyhin belirlediği, çeşitli tevhit açma usul ve makamlarından birine göre "kelime-i tevhid" okunur. "Lailahe" denirken başlar sağa, "İllallah" denirken sola, kalbe doğru çevrilerek bir hareket ahengi sağlanır. Bu sırada zâkirler zikre uygun ilahiler okurlar. İlahi bittiğinde tevhit makamh olarak değil, konuşma sesiyle devam ettirilir. Bu şekilde süren tevhit sırasında, zâkirbaşı veya bir zâkir kaside okumaya başlar. Kasidede belli aralıklarla beş veya yedi defa perde kaldırılıp indirilir. Perde her tizleştirildiğin-de zikrin temposu biraz hızlandırılır, pes-leştirildiğinde ise biraz ağırlaştırılır. Okunan kasideyi yazanın adı geçince tevhide "kalbî" (harfler belli edilmeden) olarak devam edilir. Kalbî tevhit daha ağır

tempoda, darbeli seda ile okunur. Şeyhin "İllallah" sesiyle tevhit bitirilir.

Tevhitten sonra ya bir "aşr-ı şerif' ile kısa bir dua okunur ya da "İsmi-i celal" (Allah) zikrine başlanır. Belli sayıda Allah adı zikrinden sonra gene belli sayıda "Hû" adı tekrarlanır. Şeyhin "İllâ hû" sesiyle oturtularak sürdürülen bu zikir sona erer.

Bazen İsm-i celalden önce zâkirlerden biri bir "durak" okur. Dua, ism-i Hû ve Fatiha'nın ardından şeyh ellerini yere vurarak ayağa kalktığında herkes kalkar, hilal şeklindeki halkanın ağzı kapatılarak kapalı çember oluşturulur. Bu sırada, zikre geçmeden, herkesin katılmasıyla "Cumhur İlahi" okunur. İlahi okunurken ritme uygun olarak iki tarafa doğru hafifçe sallanılır. İlahinin sonunda şeyhin üç defa "İsm-i pak, cism-i pak, nesl-i pak Hz Muhammed Mustafa râ salavat" demesiyle okunan üç salavattan sonra gene şeyhin "Ya Allah hû" demesiyle dönerek zikre başlanır. Dervişler sağ elleri yukarıya, sol elleri aşağıya bakacak biçimde el ele tutuşarak -tutuşurken de birbirlerinin ellerini öperek- sola (yani kalbe) doğru yan adımlar atarlar, sol ayağı sol yana atıp sağı yanına çekerek çok ağır adımlarla dönerek yürümeye başlarlar. Bu sırada başlarını da adımlarına uygun olarak sağa, sola çevirirler. Her adımda bir kere olmak üzere "Hû" adı tekrarlanır. Zâkirler üçüncü "Hû" ile birlikte zikrin perde ve ritmine uygun bir ilahi okumaya başlarlar. İlahi şairinin adı okunduğunda şeyh ayağını yere vurarak "Haay" diye seslenir. Bu işaretle dervişler "Hû" yerine "Hay" zikrine geçerler. Daha sonra sesli "Hay" zikri, kalbî "Hay" zikrine dönüşür. "Hay" adına geçildiğinde zâkirlerden kullanmasını bilenler bendir, mazhar, kudüm, harfle gibi vurma sazları çalmaya başlarlar. Muharrem ayındaki ayinlerde, Hz Hüseyin ile Kerbela şehitlerine saygı ifadesi olarak, vurma saz kullanılmaz. "Hay" zikri başladığında, âsitanede sertarîk, şeyhin tacını ve hırkasını alarak makam postunun üstüne koyar. Bütün halifeler taç ve hırkalarını çıkarır, dallı arakıyelerini giyerler. Sadece zâkirbaşı, eğer halife ise, tacını, hırkasını çıkarmaz, ama dev^ ram yönetme görevi kendisine verilirse o da çıkarır. "Hû" zikri sırasında el ele tutuşmuş olan dervişler "Hay" adına geçildiğinde sol kollarını yanmdakinin omzuna, sağ ellerini de sağındakinin beline koyarlar. Buna "kol atmak" denir. Kol atıldığında zâkirbaşı halkaya girmişse, ayrılıp devrandan çıkar, zâkir maksuresine gider. Şeyh de isterse, halkadan ayrılıp yüzü kıbleye veya tarikatın kurucusu Nureddin Cerrahî'nin sandukasına dönük olarak "kütüphane" denen meydanın ortasında durarak ayini yönetebilir.

Zikir sürerken zâkirler de ilahi okumayı sürdürürler. Devranın ritmi gitgide hızlanır. Hızlandığında adım atma biçimi de değiştirilir ve sol ayağın yanına çekilen sağ ayak artık sol ayağın arkasına

atılır. Böylece sol ayak halkanın içinde, sağ ayak dışında bulunmuş olur. Okunmakta olan ilahilerin arasında bir zâkir kısa kasideler okuyarak "taksim" eder. Taksimle makam da değiştirilebilir. Taksimler, kalbî "Hay" zikrinde ney ile de icra edilebilir. "Hay" zikri sonunda bazen "Bedevî topu" (bak. Bedevîlik) oluşturulur. Ayinin bu safhası şeyhin "İllallah" demesiyle biter. "Hay" adı ile devam eden devran sırasında, sertarîk zikir halkasının dışına çıkarak makam postunun önünde Fatiha okuduktan sonra, sola doğru dönen devranın aksi yönde yürüyerek bazı esmalar okur, adeta zikir halkasını tavaf edermişçesine üç defa devreder ve gene makam postu önünde bir Fatiha okuyup tekrar halkaya girer. Sadece âsitaneye özgü bu zikre "Top Zikri" denir.

Bu "Hay" devranından sonra, ayini yönetenin "Ya Mevlâm hay hay hû" demesiyle ayinin "Vefa Devri" başlar. Sağ el öne, sol el arkay^HIzlîtılârak el eleTu-tuşulup kütüphane solda bırakılacak biçimde, halka halinde yürünülen Vefa Devri sırasında da zâkirler ilahi okurlar. Birkaç devirden sonra Vefa Devri biter. Sonra ya ayakta durarak ya da devranın başında olduğu gibi sola doğru yürünerek "Hû" zikrine başlanır. Belli sayıdaki "Hû"dan sonra zâkirler özel besteli tevhit ve salavat okurlar, sonunda bir zâkir yüksek sesle özel bir dua okur ve "Hû" zikri "İlla hû" sesiyle bitirilir. Herkes yerine oturur, okunan aşr-ı şerifi dinler. Kısa bir duadan sonra Fatiha edilir. Sonra topluca tekbir okunur, daha sonra da sıra özel olarak düzenlenmiş dua demek olan "gülbank" okumaya gelir. Bir kişinin okuduğu gülbank sırasında hazır bulunanların hepsi çok yüksek olmayan bir sesle "Allah Allah" diyerek gülbankı dinlerler. Gülbank sonunda "Ya Allah hû" denildiğinde yer öpülerek ayağa kalkılır. Topluca tarikatın kurucusunun türbesine doğru dönülerek Fatiha okunur. Selam alınıp verilmesiyle ayin tamamlanır.

Cerrahîlikte ayrıca "Kuûd tevhidi" "tavaf tevhidi" ve "usul" adıyla bilinen ve yalnızca bu tarikata mahsus zikir türleri de vardır.

Cerrahîliğin yayıldığı yıllar Türk tasavvuf musikisinin en gelişmiş dönemleridir. Musiki açısından asıl görevi ayin sırasında zikrin perde ve ritmine, genel ortam ile içinde bulunulan duruma uygun ilahiler okuyarak ve okutarak ayine ayrı bir coşkunluk ve heyecan katmak olan zâkirbaşılık çok geniş bir repertu-var, iyi bir musiki bilgisi ve icra yeteneği, özellikle de zikir ayini düzenini iyi bilmeyi gerektiriyordu. Cerrahî Âsitane-si'nde bütün bu özellikleri taşıyan birçok değerli zâkirbaşı yetişmiştir. Şeyh İsmail Efendi (ö. 1822), Şeyh Mustafa Efendi (ö. 1827), Şeyh İsmail Efendi (Kambur Hafız) (ö. 1839), Şeyh Salih Efendi (ö. 1852), Yağlıkçılar kâhyası Şeyh Salih E-fendi (ö. 1869), Yorgancı Şeyh Ömer E-fendi (ö. 1872), Tahta Minare şeyhi Şeyh Hafız Mehmed Efendi (ö. 1873), Şeyh

Hafız Hüseyin Efendi (ö. 1901), Şeyh Mustafa Efendi (ö. 1915) bunlardan bazılarıdır. Öteki Cerrahî tekkelerinde de değerli zâkirbaşılar yetişmiştir. Örneğin, Dede Efendi'nin öğrencisi, Zekâi Dede ile Hacı Arif Bey'in hocası, tanınmış besteci Eyyübî Mehmed Bey, Eyüp Otakçı-lar Yokuşu'ndaki Cerrahî tekkesinin zâ-kirbaşıydı. Sertarikzade, Eyüp Hatuniye tekkeleri ile Nureddin Âsitanesi'nde zâkirbaşılık eden Eğrikapılı Şeyh Mehmed Efendi de (1846-1916) ilahiler bestelemiş bilgili bir musikiciydi.

Tekkelerin kapatıldığı 1925'te âsita-nenin postnişini olan Şeyh İbrahim Fah-reddin (Erenden) Cerrahî tarikatı kültürünün özellikle de musikilerinin günümüze ulaşmasına katkıda bulunmuştur. Fahreddin Efendi'nin öğrencisi Muzaffer Ozak (1916-1985) çeşitli makamlardan birçok ilahi bestelemiştir. Zikir ayininde-ki özel musiki tarzlarını iyi bilen Ozak, Itrîye ait olduğu söylenen, makamlı teravih namazı kıldırma fikrinin de uygu-layıcılarındandi; yirmi üç yıl Süleymani-ye Camii'nde bu usule göre fahri olarak teravih namazı kıldırmıştı. Gene Fahreddin Efendi'nin öğrencilerinden Kemal Evren de (ö. 1986) geleneksel tekke tavrını iyi icra eden bir musikiciydi. Fahreddin Efendi'nin öğrencilerinden biri olan Sefer Dal da tasavvuf musikisinin inceliklerini bilen, repertuvarı çok geniş olan ve birçok ilahi bestelemiş bir musi-kicidir. Şeyh Fahreddin Efendi'nin bu öğrencilerinin öğrencisi olan Ahmet Öz-han günümüzde geleneksel tekke tavrıyla tasavvuf musikisi eserleri okuyan bir sanatçıdır.

ÖMER TUĞRUL İNANÇER


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   631   632   633   634   635   636   637   638   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin