Basilike Stoa
Basilike Stoa, varlığı Bizantion'un kuruluşuna kadar uzanan ve üzerinde Rea' nın (en büyük Grek tanrılarının anası) tapınağı ve heykeli olan meydanda yapılmıştı. Meydanın adı Grek döneminde Tis Bazilikis idi. I. Constantinus Ro-ma'dan getirdiği Tihe(->) (kentin koruyucu tanrıçası) heykelini buraya koydurmuştu. Malalas, I. Constantinus'un aynı yerde yapılan bir törenle Tihe'ye Antusa adını verdiğini yazar. Bu sözcük Ro-ma'nın "Tihe"sinin adı olan "Flora"nın karşılığıdır. Genellikle takdis eden bir cornucopia, kaderi temsil eden bir dümen ve kanatlar, bir çember, bir de küre ile temsil edilen Tihe heykelleri imparatorluğun egemenlik simgesiydi. Tihe'nin buradaki varlığına bağlı olarak, bazilika, meydanın eski Grek kentindeki simgesel statüsünü bir anlamda sürdürüyordu. Kaldı ki, çevresinde Konstantinopolis'in en karakteristik yapılarının bulunması burasını zaten en önemli kent odakların-
dan biri yapmıştır. Bazilikanın betimlemesi her zaman Ayasofya, Büyük Saray, Augusteion, Milion, Regia, Meşe, Kal-koprateia gibi yapıların betimlemesi ile birlikte olmuş ve Pierre Gilles'un dediği gibi, II. İustinos'un burada yaptırdığı güneş saati bazen Augusteion'da, bazen Milion'da gösterilmiştir. Bazilikayı içine alan bölge, Notitia Urbis Constantinopo-litanae'jz göre, kentin IV. bölgesiydi. Bu bölge yarımadanın birinci ve ikinci tepelerinin buluştuğu, aralarındaki vadinin ise sona erdiği noktadır. Yerebatan Sarmcı'nın üzerinde olduğunu bildiğimiz bazilika, uzun kenarı kuzeybatı-güney-doğu yönünde, iç avlusu ortalama 120x65 m açıklığında revaklı çok büyük bir yapıydı ve etrafındaki okullar, kitaplık ve çarşılarla birlikte geniş bir etkinlikler merkeziydi. Kuzeydoğu cephesi, arazinin topografyasına bağlı olarak çok yüksekte kalıyordu. Zosimus buraya u-zun merdivenlerle çıkıldığını yazar. Bu merdivenler yetmiş iki basamaktı ve bu cephede bazilikanın alanı duvarla çevriliydi. İlginç olan bugün Yerebatan Sarmcı'nın önünden geçen caddenin seviyesinin bazilikanın döşemesi ile aşağı yukarı aynı olmasıdır. Oysa İstanbul'da erken Bizans dönemi kotları (yükseklikleri), bugüne göre 4-5 m daha aşağıda kalmıştır. Bu gözlem tarih boyunca Ayasofya'nın sürekli kullanılmasına bağlı bir olgu olarak düşünülebilir.
Mango, İmparator İulianus'un çocukluğunda burada okula gittiğine işaret ederek ve tarihçi Sokrates'in verdiği bilgiye dayanarak 340'ta, yani kentin başkent yapılmasından on yıl sonra, bu bazilikanın var olduğunu yazar. Avluyu çeviren büyük revakların tamamlanması ya da yenilenmesi ve güzelleştirilmesi, bazilikaya ilişkin epigramdan anlaşıldığı kadarıyla üç kez prefekt olan Konsül Teodoros tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunlardan birinde Kenti güzelleştiren büyük Teodoros / Yaptığı dön büyük kemerle hak ediyor / Dört imparatorluk kentinin hâkimliğini sözleri yazıyordu. Bu kemerlerden birinin üzerinde de Sen, büyük Teodoros, üç kez prefekt ve •bir kez konsül / Şaşırtıcı bir ustalıkla _ süsledin / Bu göz kamaştıran tapınağı ulu sütunlarla / Kentin tanrıçası Tihe'nin kutsadığı sözleri vardı. Bu yazıtlardan Teodoros'un bazilika revaklarını dört büyük anıtsal kemerle mi süslediği, yoksa I. Constantinus'un getirdiği Tihe için yeni bir tapınak mı yaptığı pek anlaşılmamaktadır. Fakat daha büyük bir olasılıkla kentin uğuru olan tanrıça tapınağını yenilemiş olabilir.
Prokopios, İustinianos'un büyük sarnıcı bu revaklı yapının içine inşa ettirmesinden söz ederken geniş bir aule'yu (avlu) dört taraftan çeviren peristilos'la-rın (revak) doğrudan kayaya oturmuş olduğunu ve sarnıcın burada kaya oyularak yapıldığını söyler, bazilikada hâkimlerin, avukatların ve mahkemelerle ilgili diğer kişilerin çalışmalarını anlatır. Bazilikanın iç avlusunda revaklar altında
dükkânlar bulunduğu gibi, dış yüzünde de dükkânlar vardı. Çeşitli zanaatlara ayrılmış dükkânlar arasında bitişikte kentin en ünlü okulunun bulunması nedeniyle kitapçılar da yer alıyordu. Bu bazilikanın yanında 357'de Constantius tarafından bir kitaplık yaptırılmıştı. 475 yılında pirinç mangal işleyenlerin dükkânlarından çıkan bir yangında yandığında içinde 120.000 yazma olduğu söylenir (Pierre Gilles ise 600.000 kitaptan söz eder). Aralarından bir ejderha deri-si(!) üzerine yaldızla yazılmış Home-ros'un llyada ve Odisseia'sı da vardı. Bu büyük kitaplıktan başka Meşe tarafında da kentin en ünlü okulu olan Okta-gon'un (Tetradesion Oktagonon) bulunması bazilikanın önemini daha da artırıyordu. 440'ta II. Teodosios burada dükkânlar açılmasını yasaklamıştı. İkonok-lazma(-0 dönemine kadar, 312-726 arasında, bazilikadaki okul en önemli eğitim kurumu olarak yaşamıştır. Buranın ünlü bir hocası ve onun, düşünme sanatında usta, on iki asistanının devlet tarafından maaşları ödenmekteydi ve hepsinin öğrencileri vardı. İkonoklast imparator III. Leon'un (hd 717-741) okulu profesörleriyle birlikte yaktığı söylenir. II. İustinos'un bazilikaya yaptırdığı saat (Horologion) ise ünlü bir eserdi. Bazilika kemerleri üzerinde ona ilişkin bir yazıtta şu sözler vardır: Bu saat zalimleri cezalandırıcı prens lustinos / Ve özgürlüğün parlak efendisi / Güzel Sofya tarafından yaptırıldı / Uçup giden saatleri gösteren / Parlak pirinç ibreye dikkat et/ O dürüst ve büyük hukuk adamı / Bilge lulianos'un yapıtıdır. 532'de yanmış olan bu güneş saatini II. lustinos (hd 565-578) yeniden yaptırmıştır.
476'da bazilika ve çevresindeki binalar yanınca İmparator Zenon'un generali, patrikios ve magister militum olan İllos tarafından yeniden yaptırıldığından yapı "İllos Bazilikası" adıyla da tanınmıştır. 532'deki Nika Ayaklanmasında birçok ünlü yapı ile birlikte tekrar yanan bazilikayı, I. İustinianos döneminde prefekt olan Longinus yeniden inşa ettirirken avlusuna da bugünkü ünlü sarnıcı ekletti. Bazilika, bütün benzer yapılarda olduğu gibi, heykellerle ve ikonoklazma dönemine gelene kadar resimlerle süslüydü. Tavanları altın yaldızlıydı. Zonaras'ın anlattığına göre, Tanrıça Tihe'nin, bir geminin başucunda ayakta duran bir kadın olarak temsil edilen heykeli ve alları, Konsül İulianos'un on iki gümüş heykelle birlikte Roma'dan getirttiği ve kısa bir süre, halk için pagan (putperest) bir kült objesi olarak adaklar sunulan ve tapınılan Lisippos'un ünlü eğilen Herkül heykeli (bu heykel sonradan Hippodrom'a taşınmıştır), I. Teodosios'un bronz heykeli, I. İustinianos'un yaptırdığı ve Aya-sofya'yı seyreden bronz Süleyman heykeli, II. İustinianos'un, Hazar prensesi olan karısının ve Heraklius'un heykelleri çeşitli dönemlerde yapıyı ve avluyu süs-lüyorlardı. Bazilikadaki en ilginç yapıtlardan biri de Severus'un yaptırdığı bir
fil heykeliydi. Rivayete göre oradaki bir gümüş ustasının üzerinde çalıştığı gümüş plaka kaybolunca, onun o civardaki bir ahırda bulunan bir filin bakıcısı tarafından çalındığını düşünen gümüş ustası bakıcıyı öldürmüş, buna kızan fil de ustayı öldürmüştü. Olayı duyan imparator filin ve bakıcısının heykellerini yaptırıp avluya diktirmişti. Bazilikanın ne zaman yıkıldığı bilinmemektedir. Fakat antik dönemin bütün anıtları erken ortaçağda ömürlerini tamamlamışlar ve başka işlevler için kullanılmışlar ya da yok olmuşlardı. 10. yy'dan sonraki kaynaklarda bazilikanın sözü geçmemektedir. 1930'lar-daki bir kazı esnasında küçük bir temel duvar parçası bulunmuştur.
Dostları ilə paylaş: |