Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə75/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   134

Bibi. Mehmed Kâmil, Melceü't-Tabbâhîn, ist., 1260; Evliya, Seyahatname, I, 538; (Ergin), Mecelle, 411; Türk Ticaret Salnamesi 1340-1341, İst., 1340-1341, s. 215; M. S. Kü-tükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve

1640 Tarihli Narh Defteri, İst., 1983, s. 52; Altınay, On Altıncı Asırda, 37; "Börek, Börekçi", İSTA, VI, 3085-3087; Musahibzade, istanbul Yagayışı, (1992), 191.

İSTANBUL


BRAHİAIİON

Bizans döneminde yapılan kara ve deniz surlarının, Marmara Denizi ve Haliç'te birbirine kavuştuğu noktalarda bulunan ve denize çıkıntı yapan sur bölümlerinin her birine verilen ad.

Güneyde bulunan Brahialion (çoğulu Brahialia: bilezikler), Marmara Denizi kıyısında, bugünkü Yedikule semtinde-dir. Fakat kaynaklarda bunun kara surları üzerindeki birinci kule ile Mermer Kule(->) (Marmara Kulesi) arasında mı bulunduğu, yoksa birinci kuleden güneye doğru açılan bir sur parçası mı olduğu konusunda açıklık yoktur.

Haliç kıyısındaki Brahialion hakkında net bilgilere sahip değiliz. Burada bulunan (bugünkü Ayvansaray) Blahernai Sa-rayı'nm hemen altında kalan kıyı bölümünün, 413'lerden beri yan yana geçen iki duvar tarafından korunduğu bilinmektedir. 626'da Avarların kuşatmasından sonra kent duvarlarının genişletilmesi üzerine bu bölüm içeride kalmıştır. Ama o duvarlardan hangisinin, Avar kuşatmasından söz eden kaynaklarda sözü edilen Brahialion olduğu açık değildir. Güneyden geçen duvara ise Pteron (kanat) dendiği bilinmektedir.



Bibi. Schneider-Meyer, Landmauer, 37-39, 72, 102-104; P. Spack, Zufâlüges zum Bellum Avaricum deş Georgios Pisides, Münih, 1980, s. 35-39.

ALBRECHT BERGER



BRANAS AİLESİ

Bizans İmparatorluğu'nda varlığı 11. yy' dan itibaren bilinen soylu aile. Çoğu araştırmacılara göre aile Slav kökenlidir; fakat Arnavut veya Latin-Grek asıllı olduğunu ileri sürenler de vardır.

Branas ailesinin 11. ve 12. yy'da tanınan üyelerinin büyük çoğunluğu askeri sınıfa mensuptu. Marianos Branas 1047' de Leon Tornikios'un IX. Konstantinos Monomahos'a(~») (hd 1042-1055) karşı yaptığı başarısız darbe girişiminin baş destekçilerinden olup, Tornikios'la birlikte Konstantinopolis'i kuşatmıştı. I. Aleksi-os Komnenos'un(-0 (hd 1081-1118) hizmetindeki kumandanlardan Nikolaos Branas 1086'da Peçeneklerle savaşırken ölmüştü. 12. yy'da ise Mihael Branas ile Georgios ve kardeşi Demetrios Branas, I. Manuel Komnenos'un(->) (hd 1143-1180) ileri gelen komutanlarıydı.

Yine aynı imparator devrinde, yak. Il66'da, "sebastos" unvanım taşıyan, daha sonra II. Aleksios ve I. Andronikos Komnenos'un (bak. Komnenos Hanedanı) hizmetlerinde generallik yapan ve nihayet II. İsaakios Angelos (bak. Ange-los Hanedanı) döneminde (1185-1195, 1203-1204) ölen Aleksios Branas ile oğlu Teodoros haklarında ailenin diğer ü-yelerinden daha fazla bilgi mevcuttur.



BRINDESİ, GIOVANNI

322

323

BRİAS SARAYI

Brindesi'nin Kılıç Ali Paşa Camii'nin avlusundan Tophane Çeşmesi ile Nusretiye Camisi'ne bakışı betimleyen bir resmi. Souvenir de Constantinople. Paris, 1855-1860 Guleti Alfa

Aleksios'a ait olduğu sanılan bir mühür üzerinde "protosebastos" unvanını taşıdığı ve annesinin Komnenos ailesinden geldiği görülür; bir başka kaynakta da I. Manuel Komnenos'un yeğeni olduğu kayıtlıdır. Macar ve Bulgarlara karşı başarılı mücadeleler veren Aleksios Branas, en büyük zaferini 1185'te Selanik'! ele geçirip Konstantinopolis üzerine yürümekte olan Normanlara karşı kazandı ve onları tamamen geri püskürttü.

Bu galibiyetten az sonra, koyu taraftan olduğu son Komnenos hükümdarı I. Andronikos'un (hd 1183-1185) halefi II. Isaakios Angelos'a karşı ayaklandı. Bizans İmparatorluğu'nun özellikle batı e-yaletlerinde, toprak sahibi aristokratların desteğiyle Edirne'de imparator ilan edildi ve emrindeki ordularla Konstantinopolis üzerine yürüdü. Burada civar halkının ve Marmara kıyısında yaşayan balıkçıların desteğini sağladıktan sonra, başkenti karadan ve denizden kuşatmaya teşebbüs etti. Ancak kent halkının büyük çoğunluğu II. İsaakios'a sadık kaldı. Başkenti açlıktan kırma teşebbüsleri de sonuç vermeyen Aleksios Baranas, nihayet HS7'de, surların dışındaki bir çarpışmada, bir süre önce imparatorun kız kardeşi ile evlenip "caesar" unvanını almış olan Montferrat'lı Konrad tarafından yenilgiye uğratıldı ve öldürüldü.

Bizans ordusundaki Alan birliklerinin kumandanlığını yapan Aleksios'un oğlu Teodoros Branas, 1195'te II. İsaakios'a karşı III. Aleksios Angelos tarafından düzenlenen ve sonuca ulaşan darbeye destek verdi. 1204'ten sonra, Komnenos Ha-nedanı'ndan II. Aleksios ve I. Andronikos' un eski eşi, İmparatoriçe Fransalı Agnes-Anna'yla evlenen Teodoros, Konstanti-nopolis'teki Latin İmparatorluğu'nun hizmetine girdi (bak. Haçlı Seferleri; Latin İmparatorluğu). Latinler kendisine "ca-

esar" unvanıyla birlikte, Dimetoka ve Edirne'yi fief olarak verdiler.

11. ve 12. yy'larda Komnenoslar, An-geloslar ve Dukaslar gibi Bizans'ın büyük aristokrat aileleriyle akrabalık bağları kuran ve geniş arazilere sahip olan Branas ailesinin üyeleri, 13-15. yy'larda en başta Paleologos ailesiyle evlilik bağları kurdular. Eirene Branaina, 1259'da, Pale-oloğos Hanedanı'nın(-0 kurucusu VIII. Mihael Paleologos'un(->) (hd 1259-1282) üvey kardeşi "sebastokrator" Konstanti-nos Paleologos'la evlendi. Bundan sonra çeşitli kaynak ve resmi belgelerde adlarına rastlanan Teodoros Komnenos Branas, Mihael Komnenos Branas, Teodoros Branas gibi aile fertlerinin birer şeref unvanı olan ve ikincisi bu devirde imparatorun yakın akrabaları için kullanılan "doulos" ve "oikeios" unvanlarını taşıdıkları görülür. Ailenin bazı fertleri ise, 14. yy'da evlenen Komnenos Branas ile Anna Paleologina'nın oğulları gibi, Branas soyadını tamamen terk edip Pale-ologos'u kullanmayı tercih ettiler.

Paleologoslar devrinde Branas ailesinin üyeleri arasındaki mesleki dağılım eskisine nazaran daha büyük çeşitlilik gösterir. Özellikle 14. ve 15. yy'larda, Konstantinopolis'te Branas adını taşıyan kâtip, astronom, hekim ve papazlara rastlanır.



Bibi. E. Trapp (haz.), Prosopogmphisches Le-xikon der Palaiologenzeit, Viyana, 1977, 2. Fas., no. 3149-3151, 3153-3182; Dictionary of Byzantium, I, 319-320.

NEVRA NECİPOĞLU



BRINDESİ, GIOVANNI

(ü. 19. yy) İstanbul'un günlük yaşantısını ve tarihi atmosferini yansıtan resimle-riyle tanınan italyan ressam. Jean Brin-desi olarak da bilinir.

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur.

1850'de İstanbul'a gelerek 17 yıl kaldığı ve Galatasaray'da Yeniçarşı Sokağı'nda oturduğu bilinmektedir.

Brindesi'nin eserleri Elbicei Atika, Leş Anciens Costumes, Musee deş costumes turcs de Constantinople ve Souvenir de Constantinople adlı iki albümde toplanmıştır. 1856'da yayımlanan birinci albümde, II. Mahmud dönemi (1808-1839) devlet görevlilerinin kıyafetleri resmedilmiştir. 1860'larda basılan ikinci albümde ise İstanbul'un günlük yaşantısı ve eğlenceleri ele alınmıştır. Bu eserde Galata Kulesi önünde şekerci, haremde kadınlar ve halayık, Göksu'da kadınlar, mezarlıkta neyzen gibi konuları canlandıran 20 renkli gravür yer alıyordu. Bu albümlerin bazı orijinal guvaşları Topkapı Sarayı Müzesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Ki-taplığı'nda bulunmaktadır.

AHMET ÖZEL

BRİAS SARAYI

Bizans tarihinde önemli bir dönem olan İkonoklazma (tasvirkırıcılık) Akımı sırasında bu görüşe taraftar fakat iyi bir idareci olarak tanınan İmparator Teofilos (hd 829-842), Araplar ile yaptığı devamlı savaşlar arasında, 832'ye doğru Bağdat'a Abbasi Halifesi Me'mun'a (813-833) hocası Sinkellos İoannes Grammatikos'u elçi gönderir. Dönüşünde patriklik makamına yükselen bu elçi Konstantinopolis' te Bağdat Sarayı'm o derece över ki, anlatılanlara hayran kalan Teofilos, Abbasi saraylarının resimlerini getirterek, Patri-kios adında bir kişiye, Brias (Bryas) mevkiinde benzer bir saray inşa ettirir.

Brias, Anadolu yakasında, Nikomedia (İzmit) yolu üzerinde bulunuyordu. Bir kaynak, Brias Sarayı'nm I. Tiberios Kons-tantinos (578-582) ve Mavrikios (582-602) dönemleri arasında, 582'de yapıldığım bildirirse de bunun gerçeği pek yansıtmadığı, ancak 582'de basit bir av köşkünün yapılmış olacağı kabul edilir. Te-ofilos'un sarayının yapımında, o bölgede bulunan ilkçağdan kalma bir "sa-tir"ler mabedinin enkazı kullanılmıştı. Bu sarayın yarım yüzyıl kadar sonra yapılan Satiros (Satyros) Manastın'nın pek uzağında olmadığı da anlaşılmaktadır.

Teofilos'un sarayında, Meryem adına sunulmuş büyük bir salondan başka, orta nefi Ayios Mihael ile azize martirlere (şe-hideler) ithaf edilmiş üç nefli bir de kilise vardı. Sarayın etrafında bahçeler düzenlenmiş, çevredeki kaynaklardan suyolları ile su getirilmişti. Yazıldığına göre "eşsiz güzellikteki" bu sarayda oturmayı tercih eden Teofilos'un ölümünden sonra binanın ne olduğu bilinmez, sadece bir süre daha kullanıldığına ihtimal verilir. Nitekim VII. Konstantinos Porfirogen-netos (hd 913-959) bir eserinde Marmara kıyısındaki imparatorluk saray ve villalarını sayarken, Brias'ın da adını an-mıştır.

Uzun süre, tarihi topografya ile uğraşan araştırmacılar Brias'ı bugünkü Kartal Maltepe'sinin doğusunda veya Maltepe' de aramışlardır. Hattâ Dragos Tepesi'n-

deki bazı tuğla kırıklarına dayanarak sarayın burada olabileceği iddia edilmiştir. Oysa, Bostancı ile Maltepe arasında Küçükyalı adındaki yerleşme yerinde Brias Sarayı hakkında bilinenlere mükemmel bir uyum gösteren çok büyük bir Bizans yapısı kalıntısı vardır.

Eski Bağdat yolunun sol tarafında Küçükyalı tren istasyonunun ilerisinde, Karayolları İdaresi'ne giden ara yolun kenarında bulunan bu harabe otuz yıl kadar öncesine gelinceye kadar ekili tarlalar ile kaplı geniş bir düzlüğün ortasındayken, son yılların hızlı yapılaşması ile etrafı binalar ile çevrilmiş, hattâ hemen yanına kubbeli bir de cami yapılmıştır. Evvelce yoldan kolayca görüldüğü için yöre halkının "mağara" dediği bu kalıntı, daha 19. yy başlarında J. von Hammer tarafından görülmüş ve Bizans kaynaklarında adı geçen Satiros Manastırı olarak teşhis edilmiş, yazarın 1822'de yayımlanan kitabında tanıtılmıştır. J. Pargoire, 873-877 arasında inşa edilen Satiros Manastın'nın burası olduğunu 1901'de yayımlanan yazısında tekrarlamıştır. İstanbul ve çevresinin Bizans dönemindeki tarihi topografyası hususunda bir otorite olarak tanınan Pargoire'un bu iddiası hiç karşı çıkılmaksızın kabul edilegelmiştir.

Pargoire uzun makalesinde harabeden ancak birkaç satırla bahsetmiş, henüz ayakta olan kalıntıları tasvire girişmemiştir. I. Dünya Savaşı'mn ardından E. Mamboury, harabeyi kısa bir makale halinde ve resimsiz olarak 1920'de yayımlamış, K. Lehmann-Hartleben de 1918' de yaptığı incelemeyi 1922'de basılan bir yazısında tanıtmıştır. Sözünü ettiğimiz yazının içinde yer alan plan ise çok eksiktir. Bu satırların yazarı 1955'te kalıntının Satiros Manastırı değil Brias Sarayı'na ait olabileceğini ileri sürmüş, sonra etraflı bir inceleme yaparak bunu 1959' da basılan bir makalede yayımlamıştır.

Satiros Manastırı kıyıya yakındı, hattâ belki de kıyıda idi. Arap donanması şehrin kuşatılması sırasında 717'de buraya sığınmıştı. İmparator I. MihaePin (hd 811-813) oğlu iken hadım edilerek keşiş yapılan İgnatios, üç adada birer manastır kurmuş ve 846-857 ile 867-877 arasında iki defa patriklik makamında bulunmuş, antik satirler mabedinin yakınında 873-877 arasında bir kilise ile bir manastır tesis etmiştir. Başmelek Ayios Mihael'e sunulan bu kilise ve manastır, ayırt edici sıfat olarak da yapıldığı yerin ismiyle a-nılarak Satirion şeklinde tanınmıştır. Öldüğünde içine İgnatios'un da gömüldüğü bu manastır 12. yy'da hâlâ faaldi. 13. yy'daki Latin istilası ve Türklerin Bitinya topraklarındaki akınları yüzünden bu dini merkezin artık boşaldığına ihtimal verilir. Satiros mevkiini bazı yazarlar bugünkü Caddebostan, bazıları ise Maltepe taraflarında aramışlar, Pargoire ise bunun ancak Bostancı ile Maltepe arasında olabileceğini ileri sürerek, bu sahada rastlanan yegâne önemli harabeyi manastırın kalıntısı olarak göstermiştir. Fakat kalıntı mimari bakımdan incelenme-

Brias Sarayı

kalıntılarının

planı.


diğinden, bu varsayım henüz dayanaksız kalmaktadır. Küçükyalı'daki harabede bir kilise ve manastır planına benzer bir taraf yoktur. Halbuki bu kalıntı ile bazı Arap sarayları arasında büyük benzerlik vardır.

Kalıntı dikdörtgen biçiminde ve evvelce sarnıç olarak kullanıldığı anlaşılan uzun bir mekân ve bunun arkasındaki dört tarafında tonozlu dehlizler ile çevrilmiş dört kalın payeye oturan bir kubbenin örttüğü, yuvarlak bir başka mekândan ibarettir. Kubbeli mekâna arkadan tonozlu bir su kanalı uzanır. Dikdörtgen kısım evvelce 18 sütuna dayanan kemerler ile desteklenen 28 kubbe ile örtülmüştü. Bu sütunların hepsi alındığından kubbeler de çökmüştür. Yalnız köşede bir tanesinin parçası kalmıştır. Duvarların su geçirmez pembe renkli horasanharcı ile sıvalı oluşu, sarnıca delalet eder.

Bu altyapı, yüksekçe bir tümseğin ortasında bulunuyordu. Payeli ön duvarı iki yana uzandığına göre, tümseğin içinde iki yanda toprağın altında bazı yapılar bulunduğu anlaşılıyordu. Nitekim on yıl kadar önce, Bağdat yolu tarafındaki yan cephe bilinmeyen bir sebepten kazılmış ve burada bir sıra sütunun (başlıkları ile) varlığı ortaya çıkmıştır. 19öO'a kadar, tümseğin üstünde, tam kubbeli mekânın bulunduğu yerde esas binanın, zeminden 1-1,50 m kadar yükseklikte duvar kalıntıları görülebiliyordu. Bunlar alttaki mahzenin planını aynen tekrarlıyordu. Böylece, bu binanın, uzunlamasına bir kanadı takip eden etrafı dehlizli kubbeli bir mekândan oluştuğu, iki yanda ise yan kanatların bulunduğu tahmin edilebilir. Aynı plan düzeni Meşitta Sarayı'nda da gö-

rülür. Yalnız burada, bazilika biçimindeki uzun salonun ucunda kubbeli taht salonu üçlü yonca şeklindedir. İki yanda ise iskân bölümleri vardır. Ohaydir Sarayı'nda ise ayrıntılarda farklılıklar olmakla beraber, aynı esasları bulmak mümkündür. Mütevekkil'in 854-859 arasında inşa ettirdiği Balkuvara Sarayı'nda benzeri bir düzenleme dev ölçülerde bir yapıda tekrarlanmıştır. Bu şema Kûfe'de, Dar el-İmar Sarayı'nda da görülür.

Brias Sarayı olduğu kesinlikle kabul edilen Küçükyalı harabesi bilimsel bir kazı yapılarak, bütünüyle temizlendiği takdirde İstanbul son derece değerli bir tarihi eser kazanacaktır. Bu arada bazı ufak buluntuların da ortaya çıkması beklenir. Yüz yıl kadar önce Assomption rahipleri burada bazı kitabe parçalan bulmuşlardı. Lehmann-Hartleben de üzerinde birkaç harf olan bir friz parçasına rastlamıştır. Bu satırların yazarı da 1958' de üzerinde kabartma beş harf olan bir friz bulmuştur.

Mütareke yıllarında, İngiliz işgal ordusunun bazı ağırlıklarına depo olan kalıntı, 1950'lerde anlaşılmaz surette özel mülkiyete satılmış, bazı mücadeleler yapılarak, harabenin yıktırılıp parsellenmesi güçlükle önlenmiştir. Hattâ bu yüzden Müzeler Genel Müdürlüğü bu yer üzerinde hak iddia eden kişiye tazminat ö-demeye mahkûm edilmiştir. Ancak çevrenin büyük inşaatlar ile sarılması önlenememiştir. Buraya "mağara" denildiğinden, birtakım gizli yolların varlığından (eski suyolları olacak) ve içinde cinlerin bulunduğundan bahseden birtakım söylentiler de yaratılmıştır.



Bibi. Hammer, Constantinopolis-Bosporos, II, 256 vd; J. Pargoire, "Leş monasteres de Saint

BRİSTOL OTELİ

324

325


BUHARA TEKKESİ

De Bruyn'un betiınlemesiyle bir istanbul haritası, 1698. Galeri Alfa

Ignace et leş cing plus petits ilöts de l'Archi-pel deş Princes", Izvestija de l'Iustitut Arcbe-ologique Russe, VII (1901), s. 56-91, 69-78; ay, "Rufinianes", Byzantinische Zeitschrift, VIII, (1899), s. 467; E. Mamboury, "Ruines byzantines entre Maltepe et Bostandjik", Ec-hos d'Orient, XIX (1920), s. 322-330; K. Leh-mann-Hartleben, "Archaeologisch-Epigrap-hisches aus Konstantinopel und Umgebung", Byzantinisch-Neugriechische Jahrbücher, III (1922), s. 103-106; Mamboury, Rehber, 224; E. Mamboury, İstanbul touristique, İst., 1951, s. 653; A. Tsakaloff, "Peri satyriou", Byzantinische Zeitschrift XXII (1913), s. 122-126; İ. P. Meliopulos, "Peri Bryantos (Maltepe)", Byzantinische Zeitschrift, XXVII (1927), s. 325-345; Janin, Constantinople byzantine, (1. bas.), 145-146; Eyice, İstanbul, 116, no. 191; S. Eyice, "istanbul'da Abbasi Saraylarının Benzeri Olarak Yapılan Bir Bizans Sarayı, Bryas Sarayı", Belleten, XXIII, S. 89 (1959), 79-111.

SEMAVİ EYİCE



BRİSTOL OTELİ

Tepebaşı, Meşrutiyet Caddesi no. 141'de-dir. Temmuz 1896'da 1. sınıf olarak açılan "Hotel Bristol" Manoussos adlı bir mimarın eseridir. Son yıllara kadar otel işlevini yerine getiren yapı, otelin sahibi Ömer Lütfü Bengü'nün vefatı üzerine, vârislerince Esbank'a satıldı. Günümüzde Esbank genel müdürlük binası olarak kullanılmaktadır.

Geniş bir alana yayılan yapıda ana malzeme taştır. Giriş katı dahil beş katlı yapıya Esbank tarafından; beton kazıklar üzerine iki kat daha ilave edilmiştir. Beyoğlu bölgesinde, bugün de yaşamını sürdüren birçok 19. yy yapısında cephelerde heykel kullanımı dikkat çekicidir. Bristol Oteli'nde de sütunlar, sütunçeler, pilastrlar, üçgen alınlıklar, balkonvari çıkmalar ve bunlardaki korkuluk dizilerinden oluşan zengin cephe düzenlemesinin arasına iki tane de insan başı eklenmek suretiyle hareketli cephenin süs ö-ğeleri daha da artırılmıştır. Yapıda giriş bölümüne birkaç basamakla ulaşılır. İkinci kattan başlayarak kullanılan sütunçeler diğer katlarda da kullanılmıştır. Üçüncü ve dördüncü katlar, korint başlıklı, yivli çift sütunla adeta birbirine bağlanmış durumdadır.

Cephe pencere dizileriyle yatay-di-key çeşitli büyüklükte bölümlere ayrılmış durumdadır. Beşinci katın küçük pencereleri dışında, tüm pencereler dikdörtgen çerçevelidir. Dor nizamı başlıklarıyla üçüncü kat pencereleri sütunçe ve alınlıklarıyla birer Yunan tapınağını andırırlar. Aynı katın orta bölümünde yer alan pencerenin iki yanındaki sütun-çelerin başlığa yakın bölümünde, iki insan figürü kullanılmıştır.

Bristol Oteli'nin ön cephesi.

Pelin Aykut

Çeşitli bilgilere göre, inşa edildiği dönemde, içinde yer alan merdivenlerin ve merdiven korkuluklarının tamamının mermer olduğunu biliyoruz. 1918'de Bristol Oteli'nin işletmesini Yani Ciras ve Yorgo Haçaro aldılar. Onların ardından otel, mülkü ile Ömer Lütfü Bengü'ye geçti. 1940'lı yıllarda, otelin resepsiyonunda Yugoslav asıllı Sırp İvo vardı. Ivo oldukça uzun süre çalıştı. Şapkacı Balthazar'ın yerini alan ve "Pera"nın ünlü erkek butiklerinden olan Collaro'nun sahibi Jorj Collaro 1940'lı yıllarda uzun süre bu otelde kalmıştı. Aynı dönemlerde, pek başarılı olmayan, bu nedenle de sadece otel müşterilerine hizmet veren bir restoran olduğu bilinmektedir.

PELİN AYKUT

BROHTOİ

Muhtemelen Boğaziçi'nin Anadolu yakasında bugünkü Vaniköy ile Kandilli arasındaki bölgenin Bizans'taki adı. Tarihçi Prokopios'un verdiği bilgilere göre bu ad "dik yamaçlar" anlamına geliyordu. Bir imparatorluk sarayı, iki kilise ve iki manastıra sahip olan bölge, Konstanti-polis'in önemli banliyölerinden biri idi. Erken Bizans döneminde, 6. yy'dan önce yapıldığı sanılan Başmelek Aziz Mi-hael'e adanmış önemli bir kilise vardı. 6. yy'ın ortalarında harap haldeki bu kilisenin papazları, İmparator L İustinianos'a başvurarak tamirim istemişlerdi, ama imparator yeni bir kilisenin inşa edilmesini daha uygun bulmuştu. Verilere göre yeni kilise denize yakın olup, çok güzel süslemelere sahipti. Çok az kaynakta sözü edilen bu kilisenin 7. yy'daki Pers saldırıları sırasında yok edildiği tahmin ediliyor.

Aziz Mihael Kilisesi'nin yamsıra, tarihi daha da eskilere giden ve Meryem Ana' ya ithaf edilmiş bir kilise olduğunu söyleyen kaynaklar da vardır. Gene burada, Aziz Tomas ve Aziz İulianos adlarına yapılmış manastırlar bulunmaktaydı. Azize Olilpiade'nin yaşamöyküsünde anlatıldığına göre, 404'te sürgünde ölen Kons-tantinopolis Patriği Aziz İoannes Hrisos-tomos'un(-0 cenazesi Brohtoi'de bulunan, Havari Tomas adına yapılmış bir kilisede gömülmüştü. Tarihsel açıdan doğru görülmeyen bu hikâyeyi dikkate almazsak, adı geçen bu manastırın dini ömrünün ancak 7. yy'ın ilk yarısında başladığını, çeşitli verilere dayanarak söyleyebiliriz.

Her iki manastır da, 7. yy'daki Pers saldırıları sonucu yıkılmıştır. Bizans'ta bölgenin daha sonraki dönemlerine ilişkin bilgilere ise sahip değiliz. Bibi. Eyice, Boğaziçi, 59; Janin, Constantinople byzantine, 484-485; R. Janin, "L'eglise byzantine sur leş rives du Bosphore (Cote Asiatique)" Revue deş Etudes Byzantine, 12 (1954), s 86-87; R. Janin, "Leş sanctuaries byzantines de St. Michel", Echos d'Orient, 33 (1934), s. 48; J. Pargoire, "A propos de Bora-dion", Byzantinische Zeitschrift, 12 (1903), s. 478-481.

ASNU BİLBAN YALÇIN

BRUYN, CORNEIIUS DE

(1652, Den Haag - 1727, Amsterdam) Hollandalı ressam. Theodor van den Schu-er'in yanında resim eğitimi gördü. Ekim l674'te Almanya ve Viyana yoluyla Ro-ma'ya gitti. 1678 başlarına kadar bu kentte ressam olarak çalıştı. Napoli'ye yapmış olduğu kısa bir yolculuktan sonra 16 Haziran l678'de Livorno'dan gemiyle Doğu turuna çıktı. Ege adalarına uğradıktan sonra 17 Temmuz'da İzmir'e geldi. Buradaki Hollanda kolonisi arasında bir süre kalıp 9 ile 13 Ekim arasında Efes ve dolaylarını gezdi. 4 Aralık'ta İzmir'den yola çıkarak Manisa ve Susurluk yoluyla Marmara kıyılarına, oradan da gemiyle 14 Aralık'ta İstanbul'a vardı.

İstanbul'da bir buçuk yıl kaldıktan sonra l Temmuz l680'de denizyoluyla İzmir'e döndü. 9 Şubat 1681'de ise gene denizyoluyla İskenderiye'ye, oradan da Kahire'ye ve Kudüs'e gitti. Ardından Ve-nedik'e döndü. Sekiz yıl boyunca bu kentte Carlo Loth Atölyesi'nde çalıştı. Den Haag'a l693'te döndükten sonra Doğu" ya seyahatinin izlenimlerini baskıya hazırladı. Büyük boy (folio) ve 200 gravür-lü bu kitap ilk defa 1698'de Delft'de basıldı. İkinci baskısı 1700'de gene Delft'de yapıldı. Ayrıca 1714'te, Paris'te basılmış Fransızca çevirisi de vardır.

Bu kitabın başarısı üzerine 28 Temmuz 1701'de Bruyn ikinci büyük yolculuğuna çıktı. Bu defa Moskova üzerinden İran'a ve oradan Hindistan, Seylan ve Java'ya kadar gitti. 24 Ekim 1708'de Amsterdam'a döndü ve bu yolculuğun izlenimlerini ve resimlerini içeren ikinci kitabı büyük boy ve 300 gravürle donatılmış olarak 1711'de Amsterdam'da yayımlandı. İkinci baskısı 1714'te, Fransızca çevirisi 1718'de gene aynı kentte yayımlandı. 1725'te ise Paris'te her iki kitabı içeren, ancak daha küçük boy ve gravürlerin büyük bir kısmı eksik, 5 ciltlik bir baskısı daha yapıldı.

Yazardan çok ressam olan Bruyn'in kitaplarının en önemli öğesi gravürlerdir, ancak bunların arasında eşitsizlikler görülür. Örneğin, ayrıntılı İzmir panoramasına karşılık İstanbul'a ait görüntüler aynı derecede önemli değildir ve bir kısmı Bruyn'dan on yıl önce İstanbul'u ziyaret eden ve kitabı l680'de basılan Grelot'tan alınmıştır. Aynı biçimde gözlemlerinin çoğu daha önceki gezginlerin kitaplarından aktarmadır.

Kente ilişkin gözlemleri herhangi bir özellik taşımaz. İçine girememiş olduğu Ayasofya ve önemli camiler kısaca anlatılır. Kulaksız Avrat Pazarı'ndaki Arkadi-os Sütunu'nun çevresi evlerle sarıldığından görünmez olduğunu ve Divanyolu'n-daki Köprülü Mehmed Paşa Türbesi'nin 1673 ya da 1674'te mezarının üstüne yağmur yağması için üstünün açıldığını yazar. Kentin panoramasını çizmek için denizden dolaşırken görmüş olduğu yerler için daha fazla ayrıntı vardır. Böylece Topkapı Sarayı'ndaki kıyı köşkleri ve bu arada Eremya Çelebi'nin istanbul Tari-

bi'nde de adı geçen Sinan Paşa Köş-kü'nün altındaki ayazma anlatılır.

Bruyn'e göre o dönemde Alman Elçiliği Arnavutköy'de, Polonya Elçiliği Has-köy'dedir. Diğer elçilikler ise Beyoğlu'n-da toplanmıştır. Galata'daki balık pazarı anlatılır ve kitapta Uzunkemer'in ve Kı-rıkkemer'in aslına epey uygun birer deseni vardır. Son olarak Boğaziçi'ndeki köyler, Kadıköy ve Fener Köşkü anlatılır. Bruyn, Cehrin seferinden dönen Kara Mustafa Paşa'nın istanbul'a girişinde hazır bulunduğunu yazar, ancak Cehrin 12 Ağustos 1678'de alınmış ve ordu İstanbul'a eylülde dönmüştür, oysa Bruyn'in gelişi aralıktadır. Bu dönüş sırasında yapılmış olan şenlikleri Aynalıkavak Kas-rı'ndan seyrettiğini yazar.

STEFANOS YERASİMOS


Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin