Be gibi şehir ve kaleleri kendisine bırakması şartıyla Haiep'i Mahmûd'a testim etti



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə9/26
tarix15.09.2018
ölçüsü1,09 Mb.
#82133
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26

Ira Mustafa Öz

HASAN b. ALİ el-KELBÎ

el-Hasen b. Alî

b. Ebi'l-Hasen el-Kelbî

(ö. 354/965}

Sicilya'da Kelbî hanedanını kuran

Fatımî valisi.

L J


Hayatının ilk dönemi hakkında kaynak­larda yeterli bilgi yoktur. Fatımî ordu­sunda kumandan olan Hasan b. Ali atıl­ganlığı, cesareti ve Afrika'da büyük karı­şıklıklar çıkaran Haricî Ebü'l-Yezîd'e karşı kazandığı başarı ile Halife Mansûr-Bil-lâh'ın gözüne girerek Sicilya valiliğine ta­yin edildi (336/947-48). Onun valiliğiyle Si­cilya tarihinin yeni bir devri başlar. Fâtı-mîler, burayı daha ileri hedefler için bir deniz üssü olarak kullandıklarından hal­kının huzur ve güvenliğine büyük önem veriyorlardı. Hasan b. Ali'den önce Endü­lüs ve Mağrib kökenlilerle Yemen ve Ku­zey Arabistan kökenliler arasında eski­den beri devam eden ihtilâflar sebebiyle çatışmalar şiddetlenmişti: müslümanla-rın zaafından istifade eden gayri müslim-ler de vergilerini ödemiyorlardı. Belli başlı sülâlelerden İran asıllı Taberîoğulları. öte­den beri kendi çıkarlarını kollayan valileri destekliyorlardı; bu yüzden eski vali İbn

287


HASAN b. ALİ el-KELBÎ

Attâfa karşı çıkmışlardı. Taberîoğulları sülâlesi başlarına buyruk hareket edeme­yecekleri endişesiyle Hasan b. Ali'yi de is­temediler ve başka bir valinin tayini için Fatımî halifesi nezdinde girişimde bulun­dular. Ancak bu amaçla Mısır'a giden Ali et-Taberîve Muhammed b. Abdûn, Hali­fe Mansûr-Billâh tarafından tevkif etti­rildiği gibi Sicilya'da da Hasan b. Ali bun­ların oğullarının siyasî gücünü ortadan kaldırdı. Böylece Hasan b. Ali kısa bir sü­re içinde istikran sağladı; hıristiyanlar da tekrar haraç ödemeye başladılar.

Hasan b. Ali Sicilya'da ve Güney İtalya'­nın Calabria bölgesinde Bizans desteğin­deki hıhstiyan ordularına karşı kazandığı zaferlerle haklı bir şöhrete kavuştu. 950 yılında Messina ve Reggio di Calabria'da hiristiyanlarla giriştiği muharebelerde büyük üstünlük sağlayan Hasan b. Ali. Bi­zans İmparatoru VII. Konstantinos'u mü­tarekeye mecbur etti. Bu arada ele geçir­diği Reggio di Calabria'nın merkezine bü­yük bir cami yaptırdı ve halka burada na­maz kılınmasına engel olunmamasını, hiç­bir şekilde binaya zarar verilmemesini, bir tek taşına bile dokunulduğu takdirde Sicilya'da ve İfrîkıye'deki kiliselerin yerle bir edileceğini duyurdu; fakat cami, ken­disinin Sicilya'ya dönmesinden sonra ço­ğunlukta olan hıristiyanlar tarafından yı­kıldı. İmparator VII. Konstantinos İtalya ve Sicilya'daki Bizanslılara yardım için kuvvet gönderince Hasan b. Ali de Man-sûr-Billâh'tan yardım istedi ve Afrika'­dan yollanan büyük bir donanma. 7000 süvari ve 3500 piyadeden oluşan takvi­ye birlikleriyle tekrar İtalya'ya geçerek Bizans ordusunu yendi (9 Zilhicce 340/7 Mayıs 952).

Hasan b. Ali, Mansûr- Billâh'm ölümün­den (953) sonra yerine oğlu Ahmed'i bı­rakarak yeni halife Muiz-Lidînillâh'ın ya­nına gitti. Bu sırada Sicilya'dan İfrîkıye'-ye gönderilen bir Fatımî gemisine Endü­lüs Emevî Halifesi III. Abdurrahman'm deniz kuvvetleri tarafından el konulma­sına hiddetlenen halife Hasan b. Ali'yi bir donanma İle Endülüs sahillerine yolladı. Hasan Meriye'ye (Almeria) saldırarak En-dülüslüler'in gemilerini ateşe verip mal­larını yağmaladı ve çok sayıda esir aldı: bu arada el konulan Sicilya gemisini de kurtardı. 965 yılında Ramettalı hıristiyan-lann yardım çağrısına olumlu cevap ve­ren Bizans İmparatoru Nikephoros Pho-kas. General Nİketas kumandasında Er­meni, Rus ve TYakyalı askerlerden mey­dana gelen bir ordu gönderdi. Hasan b. Ali'nin oğlu Ahmed de Halife Muiz-Lidî-

288

nillâh'tan takviye birlikler istedi. Bunun üzerine halifenin görevlendirdiği Hasan b. Ali. Arap ve Berberîler'den oluşan bir ordu ile oğlunun yardımına koştu. Bizans ordusu karada ve denizde ağır bir bozgu­na uğratılarak General Niketas esir alınıp İfrîkıye'ye gönderildi; ancak Hasan b. Ali Rametta kuşatması sırasında vefat etti. Hasan b. Ali, Sicilya'da mensubu olduğu Benî Kelb sülâlesinin adıyla bilinen ve yak­laşık doksan yıl hüküm süren yan bağım­sız bir hanedan kurmuştur.



BİBLİYOGRAFYA :

İbnü'1-Esîr, el-Kâmil, VIII, 471, 475, 493, 494, 497,543, 555, 556; İbn Haldun, et-'lber, IV, 209; Ziriklî, el-A'tâm, II, 217; Aziz Ahmad, A History oflslamic SİCiiy, Edinburgh 1975, s. 27-28, 30-31,33; İhsan Abbas. el-'Arab fi ŞtkıUiyye dirâse fi't-târih ue'l-edeb, Beyrut 1975, s. 44-45; Hit-ti. İslâm Tarihi, III, 964, 965; Hasan İbrahim Ha­san. Târfhu'd-deuletİ'l-FâUmiyye, Kahire 1981, s. 100-104, 106; "Hasan", KV/1,s.308; Fik­ret Işıltan, "Sicilya", a.e., X, 594-595; U. Rizzi-tana. "Kalbids". El2 (Ing). IV, 496; R. Traini. "Şıkılliya", a.e., IX, 585. rri

Mİ Hüseyin Alcül

r HASAN b. ALİ cs-SANHÂCÎ """

el-Hasen b. Alî b. Yahya

b. Temîm es-Sanhâcî

(ö. 566/1170)

Merkezî Mağrib'de hüküm süren Zîrîler hanedanının son emîri

(1121-1148).

L J


502 yılı Receb ayında (Şubat 1109) Sû-se'de doğdu, Babasının ölümü üzerine tahta geçtiğinde henüz on iki yaşınday­dı. Bu sebeple devletin idaresi Sandal el-Hadim adlı siyasetten anlamayan cahil bir memlükün eline geçti. Kısa bir süre sonra yönetimde gevşeme ve çözülme meydana geldi. Bu durumu fırsat bilen Norman Kralı H. Roger, Murâbıt Hüküm­darı Ali b. Yûsuf b. Tâşfîn'in kumandan­larından Ebû Abdullah İbn Meymûn'un Sicilya'ya hücumundan Hasan b. Ali'yi so­rumlu tutarak Zîrîler hanedanının mer­kezi Mehdiye'ye asker şevketti. Ancak şehri ele geçirmeye muvaffak olamadı (516/1122), Ertesi yıl 300 gemi ve 1000 süvariyle Hâsî adasına saldıran ve Dey-mas Kalesi'ni alan Normanlar, Hasan b. Ali'nin gönderdiği kuvvetler ve onların yardımına gelen öteki Arap ve Berberi kabileler tarafından ağır bir yenilgiye uğ­ratıldı.

Hammâdî Emîri Yahya'nın kumandan­larından Mutarrif b. Hamdûn b. Ali, 529

(1135) yılında Mehdiye'yi denizden ve karadan muhasara altına alınca zor du­rumda kalan Hasan b. Ali, bölgedeki Be­nî Hilâl kabilesine mensup Araplar'dan ve Norman Kralı II. Roger'den yardım iste­di. Hammâdî kuşatması onların yardımı sayesinde başarısızlıkla sonuçlandı. Ha­san Hammâdîler'i bozguna uğratarak ba­zı gemilerini ele geçirdi. Bu vesile ile Ro-ger'le bir saldırmazlık anlaşması imzala­dı. Roger 531*de (1137) Cerbe'yi işgal et­tikten sonra bütün İfrîkıye sahillerini is­tilâ etti. 538*de (1143} Sefâkus'a saldı­ran Normanlar iki yıl sonra Karkene'yi iş­gal edip halkını kılıçtan geçirdiler. Hasan b. Ali, Kral Roger'e aralarındaki anlaşma­yı hatırlatınca da Roger Zîrîler'e tâbi ol­mayan bölgelere saldırdığını, anlaşma­nın yürürlükte olduğunu söyledi. Ancak 543'te (1148) yeniden Mehdiye'ye hücum etti. Roger'in emriyle yola çıkan Norman donanmasının kumandanı Corcî b. Mîhâîl el-Antâkî, müslümanların zaaflarını ve kıt­lık yüzünden şehrin müdafaasız bırakıldı­ğını bildiğinden bu defa şehri işgale mu­vaffak Oldu (2 Safer 543/22 Haziran 1148). Hasan b. Ali ailesi ve askerleriyle birlikte şehri terketti. Böylece İfrîkıye'deki Zîrî­ler hanedanı tarihe karışmış oldu.

Mehdiye'den ayrıldıktan sonra Mâleka Emîri Muhriz b. Ziyâd'ın yanına giden Ha­san b. Ali es-Sanhâcî, burada beklediği ilgiyi göremeyince iyi İlişkiler içinde oldu­ğu Fâtımîler'in hakimiyetindeki Mısır'a gitmek istedi. Ancak Corcî tarafından sü­rekli takip edildiği İçin amcazadesi Yahya b. Azîz el-HammâdTnin yanına Bicâye'ye gitti. Muvahhidler'in kurucusu Abdül-mü'min'in Bicâye'yi zaptına kadar orada kaldı (547/1152). Abdülmü'min ile birlik­te İfrîkıye seferine katıldı (555/1160) ve daha sonra Mehdiye'de öldü.

BİBLİYOGRAFYA :

İbn izârî. el-Beyânü'l-muğrİb, 1,308-314 vd.; İbnü'l-Hatîb, Acmâtü'l-aılâtrt (nşr. E. Levi-Pro-vençal). Beyrut 1956, s. 33; İbn Haldun, el-'lber, VI, 161; Kalkaşendî. $ubhu't-a'şâ, V, 121; Mu­hammed el-Bâcî el-Mes'ûdî, Hııiâşatû'n-nalçıy-ye fi ümerâ'i Ifrîlfiiyye, Tunus 1283, s. 51; H. R. Idris. La Berberie orientate sous les zirides, Paris 1962, l-ll, tür.yer.; Ziriklî. et-A'lâm (Fet-hullah). II, 202-203; Seyyid Abdülazîz Salim, el-Mağribü 'l-kebîr: ef-'asrü 't-Islamî, Beyrut 1981, II, 678-681; Abduh Abdülazîz Kalkile, e(-Se/â-tu'l-edebîin-Mu'izb. Badis,Riyad 1403/1983, s. 40 vd.; Afîfî Mahmûd İbrahim, Benû Zirî ue 'atâkatütıümû 's-siyâsiyye bi'l-k:uua 'l-lslâmiyye /T fyauti't'bahri't-müteuaşşıt: 362-543 h.. Ka­hire 1989, s. 40-43, 46, 74, 109-110, 165-166; G. Marçais. "Zîrîler", İA, XIII, 576.

İSİ Mehmet özdemir

HASAN el-A'SAM

el-Hasen b. Ahmed b. el-Hasen

el-A'sam el-Cennâbî el-Karmatî

(ö. 366/977)

Bahreyn'deki

Karmatî liderlerinden

(bk. KARMATÎLER).

J

J

HASAN el-ASKERİ, Ebû Hilâl



(bk. ASKERİ. Ebû Hilâl).

L

r HASAN el-ASKERÎ,



Hasan b. Abdullah

(bk. ASKERÎ, Hasan b. Abdullah).

L J

HASAN el-ASKERÎ, Hasan b. Ali ~"



Ebû Muhammed Hassn

b. Alî el-Hâdî

b. Muhammed el-Cevâd et-Takî (ö. 260/874)

Isnâaşeriyye Şîası'nın

on birinci imamı.

L J


232 yılının Rebîülevvel veya Rebîülâhir ayında (Kasım -Aralık 846) Medine'de dün­yaya geldi. Sâmerrâ'da doğduğunu belir­ten rivayetler zayıf sayılmaktadır. Babası onuncu imam Ali el-Hâdfdir. İki üç yaşla­rında iken babası ile beraber, İmâmîler'in faaliyetlerini daha yakından takip etmek isteyen Abbasî Halifesi Mütevekkil-Alel-lah tarafından yeni hilâfet merkezi Sâ-merrâ'ya götürüldü. Askerisâmerrâ'da İkamete mecbur edilen ve hayatı boyun­ca buradan ayrılmasına izin verilmeyen Hasan b. Ali bu sebeple Askerî nisbesiyie anılmıştır. Kendisine ayrıca Sâmit. Zekî, Naki. Refik, Hâdî ve Hâlis gibi lakaplar verilmiştir.

Büyük kardeşi Ebû Ca'fer Muhammed babasından önce vefat ettiği için İmam Ali el-Hâdî ölümünden (254/868) dört ay önce Hasan el-Askerî'yi kendine halef ta­yin etti (Şîa'nın bu konudaki delilleri için bk. Şeyh Müfîd, s. 335-338). Ali el-HâdîF-nin ölümünden sonra Hasan el-Askerî*-nin diğer kardeşi Ca'fer kendi imametini İddia ettiyse de pek ilgi görmedi. Abbasî yönetimince çok sıkı bir kontrol altında tutulan Hasan el-Askerî hayatı boyunca taraftarları ile pek temas imkânı bula­mamış, ancak babasına da hizmet eden

Ebû Amr Osman b. Saîd el-Ömerî, "hu­mus" gibi imama verilmesi gereken ver­gileri onun adına İmâmîler'den toplayıp kendisine ulaştırmıştır.

Hasan el-Askerî 260 yılı Rebîülevvel ayının başında (874 Aralık sonu) hastalan­dı. Bir hafta süren bu hastalık sonunda 8 Rebîülevvel 260 (1 Ocak 874) tarihinde ve­fat etti. Bazı İmâmî rivayetlere göre Ha­life Mu'temid-Alellah'ın evine gönderdi­ği tabipler tarafından zehirlenerek öldü­rülmüştür. Halifeyi temsilen Ebû îsâ b. Mütevekkil tarafından kıldırılan cenaze namazından sonra oturduğu evde bulu­nan babasının mezarının yanına defne­dildi. Büveyhî Hükümdarı Muizzüddev-le'nin 335'te (946) yaptırdığı, XIX. yüzyı­lın sonlarına doğru İran Hükümdarı Nâ-sırüddin Şah tarafından geniş çapta ta­mir ettirilen bu iki türbe bugünkü Sâ-merrâ'nın en mühim abidesidir.

Kendinden sonra imameti devam etti­recek erkek evlât bırakmadan öldüğü ile­ri sürülen Hasan el-Askerfnin vefatı İmâ-mîler arasında büyük bir buhran yarat­mış ve onların on dört (Nevbahtî, s. 79) veya on beş (Sa'd b. Abdullah el-Kum-mî, s. 102) fırkaya ayrılmasına sebep ol­muştur. Bu fırkalardan biri Hasan el-As-kerî'nin ölmediğini, geçici bir süre için "gaybet"e girdiğini ve mehdî olarak tek­rar zuhur edeceğini, bir başka fırka ise onun ölümünü kabul etmekle beraber mehdî olarak tekrar hayata döndürüle­ceğini ileri sürmüştür. Fakat zamanla. Hasan el-Askerînin ölümünden bîr süre önce Rum veya zenci asıllı Nercis adlı bir cariyeden doğan Muhammed el-Mehdî adında bir oğlunun olduğu inancı İmâmî-ler arasında yaygınlaştı ve diğer inançla­rı savunan fırkalar tamamen ortadan kalktı. Doğumunda Askerî'nin teyzesi Ha-kîme bint Cevâd'ın hazır bulunduğu, men­suplarından dört kişi ve birkaç hizmetçi­sinin gördüğü rivayet edilen Muhammed el-Mehdî el-Muntazar da kısa bir süre sonra ölmüştür. İmâmî Şiiler'e göre ise ölmeyip gaybete girmiştir ve zuhuru ha­len beklenmektedir.

Eserleri. Hasan el-Askerî'ye nisbet edi­len eserlerden günümüze intikal edenler şunlardır: 1. Tefsîrü'1-İmâm el-Iiasan el-'Askerî. Şeyh Sadûk'un Muhammed b. Kasım el-Esterâbâdî, Ebû Ya'kûb Yû­suf b. Muhammed b. Ziyâd ve Ebü'l-Ha-san Ali b. Muhammed b. Seyyar tarikiyle rivayet ettiği bu tefsirin Hasan el-Aske­rî'ye nisbeti hakkında Şîa âlimleri arasın­da ihtilâf vardır. Şeyh Sadûk, İbn Şehrâ-şûb ve Hür el-Âmilî eserin nisbetinin sa-

HASAN BABA

hih olduğunu ve İmlâsının imama ait bu­lunduğunu belirtirken Muhammed Ce-vâd Belâgi, Âyetullah Hûyî ve Muhakkik Şüşteri gibi son devir âlimleri eserin ima­ma ait olmadığını söylemektedirler (Rızâ Muhtârî, ıx/2, s. 52). Tefsirin ilk taş bas­kısı 1268 yılında Tahran'da yapılmış, di­ğer iki taşbaskı 1315te Tebriz'de gerçek­leştirilmiştir. Eser, yazma nüshaları ve İlk baskıları dikkate alınarak Müessese-i İmâm Mehdî tarafından yayımlanmıştır (Kum 1304). Z. Kitöbühû Caleyhi's-se-lâm) ilâ İshâk b. İsmâ'îl en-Nîsâbûri. Hasan el-Askerî'nin İshaken-Nîsâbûrî'ye yazdığı çeşitli tavsiye ve uyarılarını ihtiva eden bir mektuptur (muhtevası için bk. Ebû Muhammed el-Harrânî. s. 513-515). 3. Mâ ruviye canhü mine'l-mevâcizi'I-kışâr. Hasan el-Askerfnİn öğütleri ve hik­metli sözlerinden ibarettir (a.g.e., s. 516-521). 4. Risâletü'l-menkabe. Askerî'nin helâl ve haramlarla ilgili sözlerini ihtiva eden bu risale. İbn Şehrâşûb'un Mend-kıbü Âli Ebî Tâlib adlı eseri içinde yer almaktadır {A'yânü'ş-Şi'a, II, 41).

BİBLİYOGRAFYA :

Sa'd b. Abdullah el-Kummî, el-Makâiât ue't-ftrak (nşr. M. Cevâd Meşkûr], Tahran 1341 hş., s. 101-116; Nevbahtî, Fıraku 'ş-Şî% s. 78-94; Taberî. Delâ'Uü'l-imâme, Beyrut 1408/1988, s. 219-220; Ebû Muhammed el-Harrânî. Tutıafü7-'ukûl (nşr. Ali Ekber Caffârî), Tahran 1366 hş., s. 513-521; Şeyh Müfîd, et-İrşad, Beyrut 1399/ 1979, s. 335-345; Tabersî, I'tâmü'l-uerâ' (nşr. Ali Ekber el-GafFârî}, Beyrut 1399/1979, s. 349-360; Abdülaziz Sachedina, Islamic Messianism, Albany 1981, s. 39-59, 73-74, 89-90; J. M. Hus-sain, The Occultation of the Tıvelfth İmam, Cambridge 1982, s. 56-78; A'yânü'ş-Şî% II, 40-44; Rızâ Muhtarı", "Çâp-ı Tâze-i Tefsîr-i Men-sûbbe-İmâm 'Askerî", Neşr-İDâniş, IX/2, Tah­ran 1367 hş., s. 52-53; Mühendis Ayn, "Mİnhâ-cü't-tehamık 'indeİ-İmâmi'i-'Askerî", Dirâ-sât ue Buhüş, IH/4, Tahran 1402, s. 182-316; J. Eliash, "Hasan al-'Askari", El1 (İng). III, 246-247; H. Halm. "'Askari", E/r., il, 769.

[M Hamid Algar

HASAN cl-ATTÂR "*

(bk. ATTÂR, Hasan b. Muhammed).

L J


HASAN BABA

(ö. 1094/1683)

Cezayir dayısı.

L J


Baba Hasan olarak da anılır. Aslen kor­sanlıktan gelme olup uzun süre gemi re­isliği yaptı. Ağalar iktidarını kaldırıp Da­yılar devrini başlatan 1082 (1671) ihti-

289


HASAN BABA

lâline katıldı. İlk dayı Hacı Mehmed'in (el-Hâc Muhammed) damadı olup onun yanın­da önemli bir rol oynadı. Hacı Mehmed'in Cezayir'e karşı Fransa'nın savaş hazırlık­larından çekinerek Trablusgarp'a kaçma­sı üzerine Hasan Baba 1092 (1681) yılı sonunda iktidarı ele alarak ikinci Cezayir dayısı oldu ve Fransa'ya karşı takınılan düşmanca tavrı o da sürdürdü. Haris, ve­himli ve merhametsiz olduğundan birçok düşman kazandı. Çeşitli isyan teşebbüs­lerini şiddetle bastırdı. 1680'de Murad Bey oğullan arasındaki karışıklıklar sebe­biyle Tunus'un iç işlerine karıştı. 1681'de Fas-Cezayir sınırındaki Tilimsân'ı kuşa­tan Fas Kralı Mevlây İsmail'in ordusu ile savaştı ve onları buradan uzaklaştırdı. Hasan Baba İngiltere'yi isteklerinden vaz-geçirip bu ülke ile antlaşma imzaladı. Ancak Fransa Kralı XIV. Louis barışı ka­bul etmedi. 1682 yılı başlarında Amiral Duquesne kumandasında Cezayir'e gön­derdiği donanma 29 Temmuz 1682'de Cezayir önlerine geldi ve burayı 26 Ağus-tos'tan 12 Eylül'e kadar bombardıman etti. Hasan Baba bu muhasaraya karşı koydu. Cezayir donanmasının 13 EylüTde yaptığı ani bir saldırı sonucunda Fransız­lar geri çekilmek zorunda kaldılar. Hiçbir şey elde etmeden geri dönen Duquesne 1683te tekrar geldi ve 26 Haziran'da Ce­zayir şehrini yeniden topa tuttu. Bu du­rum karşısında Hasan Baba amiralle görüşmeyi kabul etti ve esirleri bırak­maya razı oldu. Rehine olarak rakibi sa­yılan Mezemorta Hüseyin Paşa'yı gön­derdi, hıristiyan esirler de iade edildi. Bu arada tazminat konusundaki müzakere­ler devam etti. Ancak Duquesne tarafın­dan serbest bırakılan Mezemorta Hüse­yin Paşa karaya çıkınca reisleri toplaya­rak Cenîne'yi bastı. Hasan Baba'yı Öldür-terek kendisini dayı ilân etti (22 Temmuz 1683). BİBLİYOGRAFYA:

C. Droohqjwska. L'histoire de l'Algerie racon-teeâ taJeunesse, Paris 1853, s. 168-169; H.de Grammont. Histoire d'Alger sous la dom'tna-tiort turque: 1516-1580, Paris 1887, s. 220-225, 242-251; Aziz Samih İlter, Şimali Afrikada Türkler, İstanbul 1937, II, 6-8; Uzunçarşılı, Os­man/ı Tarihi, IH/2, s. 299, 300; Abdurrahman b. Muhammed el-Cîlâlî, Târihu't-Cezâ'iri't-Câm, Beyrut 1400/1980, III, 190-193; el-KâmOsü'l-Istâmt, M, 79; Ebü'l-Kâsım Sa'dullah, Ebhâş ue ârâ' fî târîhi'l-Cezâ'İr, Beyrut 1990, III, 178; Mouloud Gaid, Türkler İdaresinde Cezayir (trc. Faik Melek). Ankara 1996, s. 100-104; G.Yver. "Hasan Baba", İA, V/l, s. 314-315; R. Le Tour-neau, "Hasan Baba", El2 (İng.)r III, 247.

İRİ Atilla Çetin 290

HASAN BABA TEKKESİ

Yunanistan'ın kuzey kesiminde Tesalya'da tekke külliyesi.

Tesalya'da bugün adı Larissa olan Yeni­şehir ile Ampelakia arasında Tempe (Tem-pi) vadisinde Yenişehir'in 20 km. kadar uzağında bulunan Hasan Baba Tekkesi'-nin kurucusu ve kuruluş tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır.

Osmanlı medeniyetinde, zor geçit ve­ren boğazların korunması ve yöreden ge­çen yolculara gerektiğinde yardımcı olun­ması için buralarda kurulan tekkelerin dervişleri görevlendirilmişti. Hasan Baba Tekkesi bu türden önemli tesislerden bi­riydi. Tekkenin ayakta kalabilmiş yapıla­rından biri. mimarisi ve bilhassa duvar Örgüsü bakımından XV-XVI. yüzyılların ya­pı sanatına işaret etmektedir. Ömer Lut-fi Barkan'ın, Kanunî Sultan Süleyman dö­nemine ait 732 nr.h Paşa İli Delteri'n-den derlediği notlar arasında, "Zâviye-i Hasan Baba, Veled-i Yağnur" başlığı al­tında (nr. 179) bir zaviyenin adı geçmek-teyse de bunun Yenişehir yakınlarındaki Hasan Baba Tekkesi olup olmadığı bilin­memektedir. Evliya Çelebi'nin Karafer-ye'den (Verria) sonra bahsettiği mesire­lik bir yerdeki Hasan Baba Sultan ziyare­tinin de {Seyahatname, VIII, 186) burada­ki Hasan Baba Tekkesi olmadığı bellidir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa'daki Os­manlı dönemi mimari eserlerine dair ki­tabının Yunanistan bölümünde genellik­le eski kayıtlara dayanarak bilgi verirken bu tesis hakkında aydınlatıcı bir açıkla­ma yapmamıştır.

Tempe vadisinin girişindeki düzlükte kurulan Hasan Baba Tekkesi ve vadideki köprü ile çevrenin vahşi güzelliği yabancı seyyahların dikkatini çekmiştir. E. Dod-well, 1801-1806yılları arasında Yunanis-

tan içinde gerçekleştirdiği seyahatte 1805te bu tekkenin bir resmini yaptırmış, Baltık Almanlan'ndan Graf Otto Magnus von Stackelberg 1812 yılında Tempe vadi­sinin bir desenini çizmiş, 1899'da burayı gören O. Kern de vadiyi tasvir etmiştir.

Eski resimlerinde görüldüğü gibi bir düzlükte kurulan tekke kubbeli bir yapı ve minaresiyle dikkati çekiyordu. Ayver-di'nin minarenin binadan ayrı oluşuna şaşması yersizdir. Çünkü Dodvvell'in yap­tığı resimde bu minare, dikdörtgen plan­lı ve üstü kiremit kaplı bir caminin bitişi­ğinde açık şekilde gösterilmiştir. Fakat daha sonra cami yıktırılmış, minare ise uzunca süre ayakta kalmıştır. Tekkenin 1910'da von Lüpke tarafından çekilen fo­toğraflarından birini E. Reisinger yayım­lamıştır. Bu fotoğrafta kubbeli bina ile minare görülmekte, arka planda tekke binası farkedilmektedir. Minareye bitişik olması gereken cami ise bütünüyle orta­dan kalkmıştır. Kubbeli yapı yaşlı servi­lerle çevrilidir. Minarenin arkasında görü­len tekke kagir bir zemin üzerinde ahşap kirişli bir yapıdır. Üstü kiremit kaplı çatı ile örtülüdür. Yine aynı fotoğraf, kubbeli yapının giriş cephesine bitişik bir ek kana­dın varlığını da belli eder. Aynı yıllarda çe­kilen diğer bir fotoğraf kubbeli bina ile ona bitişik yapıyı yakından gösterir. Üstü kire­mit örtülü bu bina çok alçak olup pence­releri klasik boşaltma (tahfif) kemerlidir.

Yakın tarihlerde Hasan Baba Tekkesi hakkında bir monografi yayımlayan Ba-kalopoulos'un kitabında tekkeden günü­müze kalanların birkaç fotoğrafı ile kub­beli binanın planı da yer almaktadır. Ka­lan izlerden dört sütunlu, kubbeli, üç bö­lümlü bir son cemaat yerinin var olduğu tahmin edilmektedir. Bu kısım daha son­ra, kiremit kaplı çatısı olan ve bir tarafta esas kitleden dışarı taşan bir ek bina ile işgal edilmiştir. Kare biçimindeki kubbeli

bina düzenli bir teknikle kesme taştan ya­pılmıştır. Cümle kapısı, camilerin çoğun­da rastlandığı gibi iki yanında oturma niş­lerine sahiptir. İçten 6 x 6 m. ölçüsünde-kt mekânı sekiz köşeli sağır kasnağa otu­ran bir kubbe örter. Bakalopoulos'un çi­ziminde içeride bir de mihrap nişi göste­rilmiştir. Kubbeye geçiş köşelerde içleri dilimli tromplarla sağlanmış, kasnak hi­zasında kubbe eteğinde üç sıra mukar-naslar işlenmiştir. Bina oldukça yüksek bir kitle halindedir. Yan cephelerinde alt­ta bir, kıble cephesinde iki pencere var­dır. Bunlar mermer çerçeveli ve tuğladan boşaltma kemerlidir. İçlerinde demirden lokma parmaklıklar vardır. Üstte her cep­hede daha küçük ikişer pencere açılmış, bunun yukarısına tek pencere yapılmış­tır. Bu kubbeli bina her bakımdan bir ca­mi görünümüne sahiptir. Fakat hemen yanında bir vakitler yükselen minarenin ayrı bir cami binası ile birlikte oluşu şaşır­tıcıdır. Bugünkü durumda bu garip birle­şime bir çözüm bulmak mümkün değil­dir. Kubbeli binanın, tekkeye adını veren Hasan Baba'nın türbesi olabileceği bir ihtimal olarak düşünülebilirse de büyük­lüğü ve cami hüviyetinin ağır basması bu yolda tahmin yürütmeyi zorlaştırmakta­dır. Tesalya'nın bu bölgesinde Balkan sa­vaşına kadar Türkler'in yaşadığı, hatta Ha­san Baba Tekkesi'nin yakınındaki köylerin Balamutlu (Palamutlu). Dereli gibi Türkçe adlar taşıdığı dikkate alınırsa (Baedeker. s. 220) buradaki müslümanların bu ca­miyi bir süre daha yaşattıkları söylenebi­lir. Bakalopoulos, binanın iç duvarlarında bir kuşak halinde uzanan, koyu zemin üzerine beyaz bir hatla yazılmış yazılan da tesbit ederek bunların fotoğraflarını yayımlamıştır.

Gerek Bakalopoulos'un monografisin-deki resimden (Ta Kastra tou Platamona,

rs. 5), gerekse Ayverdi'nin eserinde yer alan 1969'da çekilmiş fotoğraftan mina­reden de artık hiçbir iz kalmadığı anlaşıl­maktadır.

BİBLİYOGRAFYA :

Evliya Çelebi. Seyahatname, Vlll, 186; E. Dod-well, Vieıvs in Greece, London 1830, II, s. VI; a.e.: Klassische Stâtten und Landschaften in Griechenland, Impressionen von einerReise um 1800{ed. U. Sinn), Dortmund 1982, s. 60 karşısındaki lv.;K. Baedeker, Grece, Leipzig- Pa­ris 1910, s. 220; 0. Kem, Nordgriechische Skiz-zen, Berlin 1912, s. 15 vd.; E. Reisinger. Griec­henland Landschaft un Reisender, Leipzig 1916, İv. 81; F. W. Hasluck. Christianity and is­lam under the Suttans, Oxford 1929, [], 533; G. Rodenwaldt. O. M. uonStackelberg, DerEntdec-ker der Griechischen Landschaft, München -Berlin (1957|, İv. 34; Cengiz Orhonlu, Osmanlı Devrinde Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1967, s. 93, 144; A. E. Bakalopoulos. Ta kastra tou Pla­tamona kai tes Orias Tempon kai o tekes tou Khasan Mpampa, Thessaloniki 1972, s. 65-84; H. Hold - H. von Hofmannstahl, Griechen­land, Baukunst-Landschaff-Volksleben, Ber­lin, ts., rs. 143; Ayverdi, Avrupa'da Osmanlı Mi­marî Eserleri IV, s. 316, 374(rs. 243.1-243.3);Ö. Lütfi Barkan. "Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler: İstilâ Devrinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler", VD,II (1942). s. 341;Se­mavî Eyice. "Varna Üe Balçık Arasında Akyazılı Sultan Tekkesi", TTKBelleten, XXXl/124 (1967).

s. 563 (not 22), rs. 22-23.

HASAN-ı BASRİ

İRİ Semavi Eyice

Ebû Saîd el-Hasen

b. Yesâr el-Basrî

(ö. 110/728)

. Basralı meşhur tabiî, âlim ve zâhid. .

21 (642) yılında Medine'de doğdu. Ba­bası Yesâr'm (müslüman olmadan önce­ki adı Feyrûz), İrak'ın fethi sırasında Bas­ra yakınlarındaki Meysân kasabasından Medine'ye getirilen esirlerden olduğu söylenir. Oğlunun şöhreti dolayısıyla da­ha çok Ebü'l-Hasan adıyla tanınan Yesâr, kaynaklarda Zeyd b. Sâbit'in veya Enes b. Mâlik'in halasının azatlısı oiarak gös­terilir ve efendisine nisbetle kendisine Ensârî nisbesi verilir (fbn Sa'd, VII, 156). Hasan-ı Basrfnin annesi Hayre, Resûl-i Ekrem'in eşi Ümmü Seleme'nin azatlısı ve hizmetkârıdır. Bundan dolayı Hasan'-la daha çok Ümmü Seleme ilgilenmiş, bil­gili ve hakîm bir kişi olarak yetişmesinde bu ortamın büyük rolü olmuştur (İbn Hallikân, II, 69; Ahmed Halîl Cum'a, 1, i 61 -167). Kendisinden küçük olan iki kar­deşinden Saîd hadisçi, Ammâr ise Allah korkusundan dolayı çok ağlamakla tanı­nan bir zâhid idi.


Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin