Ira Mustafa Öz
HASAN b. ALİ el-KELBÎ
el-Hasen b. Alî
b. Ebi'l-Hasen el-Kelbî
(ö. 354/965}
Sicilya'da Kelbî hanedanını kuran
Fatımî valisi.
L J
Hayatının ilk dönemi hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Fatımî ordusunda kumandan olan Hasan b. Ali atılganlığı, cesareti ve Afrika'da büyük karışıklıklar çıkaran Haricî Ebü'l-Yezîd'e karşı kazandığı başarı ile Halife Mansûr-Bil-lâh'ın gözüne girerek Sicilya valiliğine tayin edildi (336/947-48). Onun valiliğiyle Sicilya tarihinin yeni bir devri başlar. Fâtı-mîler, burayı daha ileri hedefler için bir deniz üssü olarak kullandıklarından halkının huzur ve güvenliğine büyük önem veriyorlardı. Hasan b. Ali'den önce Endülüs ve Mağrib kökenlilerle Yemen ve Kuzey Arabistan kökenliler arasında eskiden beri devam eden ihtilâflar sebebiyle çatışmalar şiddetlenmişti: müslümanla-rın zaafından istifade eden gayri müslim-ler de vergilerini ödemiyorlardı. Belli başlı sülâlelerden İran asıllı Taberîoğulları. öteden beri kendi çıkarlarını kollayan valileri destekliyorlardı; bu yüzden eski vali İbn
287
HASAN b. ALİ el-KELBÎ
Attâfa karşı çıkmışlardı. Taberîoğulları sülâlesi başlarına buyruk hareket edemeyecekleri endişesiyle Hasan b. Ali'yi de istemediler ve başka bir valinin tayini için Fatımî halifesi nezdinde girişimde bulundular. Ancak bu amaçla Mısır'a giden Ali et-Taberîve Muhammed b. Abdûn, Halife Mansûr-Billâh tarafından tevkif ettirildiği gibi Sicilya'da da Hasan b. Ali bunların oğullarının siyasî gücünü ortadan kaldırdı. Böylece Hasan b. Ali kısa bir süre içinde istikran sağladı; hıristiyanlar da tekrar haraç ödemeye başladılar.
Hasan b. Ali Sicilya'da ve Güney İtalya'nın Calabria bölgesinde Bizans desteğindeki hıhstiyan ordularına karşı kazandığı zaferlerle haklı bir şöhrete kavuştu. 950 yılında Messina ve Reggio di Calabria'da hiristiyanlarla giriştiği muharebelerde büyük üstünlük sağlayan Hasan b. Ali. Bizans İmparatoru VII. Konstantinos'u mütarekeye mecbur etti. Bu arada ele geçirdiği Reggio di Calabria'nın merkezine büyük bir cami yaptırdı ve halka burada namaz kılınmasına engel olunmamasını, hiçbir şekilde binaya zarar verilmemesini, bir tek taşına bile dokunulduğu takdirde Sicilya'da ve İfrîkıye'deki kiliselerin yerle bir edileceğini duyurdu; fakat cami, kendisinin Sicilya'ya dönmesinden sonra çoğunlukta olan hıristiyanlar tarafından yıkıldı. İmparator VII. Konstantinos İtalya ve Sicilya'daki Bizanslılara yardım için kuvvet gönderince Hasan b. Ali de Man-sûr-Billâh'tan yardım istedi ve Afrika'dan yollanan büyük bir donanma. 7000 süvari ve 3500 piyadeden oluşan takviye birlikleriyle tekrar İtalya'ya geçerek Bizans ordusunu yendi (9 Zilhicce 340/7 Mayıs 952).
Hasan b. Ali, Mansûr- Billâh'm ölümünden (953) sonra yerine oğlu Ahmed'i bırakarak yeni halife Muiz-Lidînillâh'ın yanına gitti. Bu sırada Sicilya'dan İfrîkıye'-ye gönderilen bir Fatımî gemisine Endülüs Emevî Halifesi III. Abdurrahman'm deniz kuvvetleri tarafından el konulmasına hiddetlenen halife Hasan b. Ali'yi bir donanma İle Endülüs sahillerine yolladı. Hasan Meriye'ye (Almeria) saldırarak En-dülüslüler'in gemilerini ateşe verip mallarını yağmaladı ve çok sayıda esir aldı: bu arada el konulan Sicilya gemisini de kurtardı. 965 yılında Ramettalı hıristiyan-lann yardım çağrısına olumlu cevap veren Bizans İmparatoru Nikephoros Pho-kas. General Nİketas kumandasında Ermeni, Rus ve TYakyalı askerlerden meydana gelen bir ordu gönderdi. Hasan b. Ali'nin oğlu Ahmed de Halife Muiz-Lidî-
288
nillâh'tan takviye birlikler istedi. Bunun üzerine halifenin görevlendirdiği Hasan b. Ali. Arap ve Berberîler'den oluşan bir ordu ile oğlunun yardımına koştu. Bizans ordusu karada ve denizde ağır bir bozguna uğratılarak General Niketas esir alınıp İfrîkıye'ye gönderildi; ancak Hasan b. Ali Rametta kuşatması sırasında vefat etti. Hasan b. Ali, Sicilya'da mensubu olduğu Benî Kelb sülâlesinin adıyla bilinen ve yaklaşık doksan yıl hüküm süren yan bağımsız bir hanedan kurmuştur.
BİBLİYOGRAFYA :
İbnü'1-Esîr, el-Kâmil, VIII, 471, 475, 493, 494, 497,543, 555, 556; İbn Haldun, et-'lber, IV, 209; Ziriklî, el-A'tâm, II, 217; Aziz Ahmad, A History oflslamic SİCiiy, Edinburgh 1975, s. 27-28, 30-31,33; İhsan Abbas. el-'Arab fi ŞtkıUiyye dirâse fi't-târih ue'l-edeb, Beyrut 1975, s. 44-45; Hit-ti. İslâm Tarihi, III, 964, 965; Hasan İbrahim Hasan. Târfhu'd-deuletİ'l-FâUmiyye, Kahire 1981, s. 100-104, 106; "Hasan", KV/1,s.308; Fikret Işıltan, "Sicilya", a.e., X, 594-595; U. Rizzi-tana. "Kalbids". El2 (Ing). IV, 496; R. Traini. "Şıkılliya", a.e., IX, 585. rri
Mİ Hüseyin Alcül
r HASAN b. ALİ cs-SANHÂCÎ """
el-Hasen b. Alî b. Yahya
b. Temîm es-Sanhâcî
(ö. 566/1170)
Merkezî Mağrib'de hüküm süren Zîrîler hanedanının son emîri
(1121-1148).
L J
502 yılı Receb ayında (Şubat 1109) Sû-se'de doğdu, Babasının ölümü üzerine tahta geçtiğinde henüz on iki yaşındaydı. Bu sebeple devletin idaresi Sandal el-Hadim adlı siyasetten anlamayan cahil bir memlükün eline geçti. Kısa bir süre sonra yönetimde gevşeme ve çözülme meydana geldi. Bu durumu fırsat bilen Norman Kralı H. Roger, Murâbıt Hükümdarı Ali b. Yûsuf b. Tâşfîn'in kumandanlarından Ebû Abdullah İbn Meymûn'un Sicilya'ya hücumundan Hasan b. Ali'yi sorumlu tutarak Zîrîler hanedanının merkezi Mehdiye'ye asker şevketti. Ancak şehri ele geçirmeye muvaffak olamadı (516/1122), Ertesi yıl 300 gemi ve 1000 süvariyle Hâsî adasına saldıran ve Dey-mas Kalesi'ni alan Normanlar, Hasan b. Ali'nin gönderdiği kuvvetler ve onların yardımına gelen öteki Arap ve Berberi kabileler tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldı.
Hammâdî Emîri Yahya'nın kumandanlarından Mutarrif b. Hamdûn b. Ali, 529
(1135) yılında Mehdiye'yi denizden ve karadan muhasara altına alınca zor durumda kalan Hasan b. Ali, bölgedeki Benî Hilâl kabilesine mensup Araplar'dan ve Norman Kralı II. Roger'den yardım istedi. Hammâdî kuşatması onların yardımı sayesinde başarısızlıkla sonuçlandı. Hasan Hammâdîler'i bozguna uğratarak bazı gemilerini ele geçirdi. Bu vesile ile Ro-ger'le bir saldırmazlık anlaşması imzaladı. Roger 531*de (1137) Cerbe'yi işgal ettikten sonra bütün İfrîkıye sahillerini istilâ etti. 538*de (1143} Sefâkus'a saldıran Normanlar iki yıl sonra Karkene'yi işgal edip halkını kılıçtan geçirdiler. Hasan b. Ali, Kral Roger'e aralarındaki anlaşmayı hatırlatınca da Roger Zîrîler'e tâbi olmayan bölgelere saldırdığını, anlaşmanın yürürlükte olduğunu söyledi. Ancak 543'te (1148) yeniden Mehdiye'ye hücum etti. Roger'in emriyle yola çıkan Norman donanmasının kumandanı Corcî b. Mîhâîl el-Antâkî, müslümanların zaaflarını ve kıtlık yüzünden şehrin müdafaasız bırakıldığını bildiğinden bu defa şehri işgale muvaffak Oldu (2 Safer 543/22 Haziran 1148). Hasan b. Ali ailesi ve askerleriyle birlikte şehri terketti. Böylece İfrîkıye'deki Zîrîler hanedanı tarihe karışmış oldu.
Mehdiye'den ayrıldıktan sonra Mâleka Emîri Muhriz b. Ziyâd'ın yanına giden Hasan b. Ali es-Sanhâcî, burada beklediği ilgiyi göremeyince iyi İlişkiler içinde olduğu Fâtımîler'in hakimiyetindeki Mısır'a gitmek istedi. Ancak Corcî tarafından sürekli takip edildiği İçin amcazadesi Yahya b. Azîz el-HammâdTnin yanına Bicâye'ye gitti. Muvahhidler'in kurucusu Abdül-mü'min'in Bicâye'yi zaptına kadar orada kaldı (547/1152). Abdülmü'min ile birlikte İfrîkıye seferine katıldı (555/1160) ve daha sonra Mehdiye'de öldü.
BİBLİYOGRAFYA :
İbn izârî. el-Beyânü'l-muğrİb, 1,308-314 vd.; İbnü'l-Hatîb, Acmâtü'l-aılâtrt (nşr. E. Levi-Pro-vençal). Beyrut 1956, s. 33; İbn Haldun, el-'lber, VI, 161; Kalkaşendî. $ubhu't-a'şâ, V, 121; Muhammed el-Bâcî el-Mes'ûdî, Hııiâşatû'n-nalçıy-ye fi ümerâ'i Ifrîlfiiyye, Tunus 1283, s. 51; H. R. Idris. La Berberie orientate sous les zirides, Paris 1962, l-ll, tür.yer.; Ziriklî. et-A'lâm (Fet-hullah). II, 202-203; Seyyid Abdülazîz Salim, el-Mağribü 'l-kebîr: ef-'asrü 't-Islamî, Beyrut 1981, II, 678-681; Abduh Abdülazîz Kalkile, e(-Se/â-tu'l-edebîin-Mu'izb. Badis,Riyad 1403/1983, s. 40 vd.; Afîfî Mahmûd İbrahim, Benû Zirî ue 'atâkatütıümû 's-siyâsiyye bi'l-k:uua 'l-lslâmiyye /T fyauti't'bahri't-müteuaşşıt: 362-543 h.. Kahire 1989, s. 40-43, 46, 74, 109-110, 165-166; G. Marçais. "Zîrîler", İA, XIII, 576.
İSİ Mehmet özdemir
HASAN el-A'SAM
el-Hasen b. Ahmed b. el-Hasen
el-A'sam el-Cennâbî el-Karmatî
(ö. 366/977)
Bahreyn'deki
Karmatî liderlerinden
(bk. KARMATÎLER).
J
J
HASAN el-ASKERİ, Ebû Hilâl
(bk. ASKERİ. Ebû Hilâl).
L
r HASAN el-ASKERÎ,
Hasan b. Abdullah
(bk. ASKERÎ, Hasan b. Abdullah).
L J
HASAN el-ASKERÎ, Hasan b. Ali ~"
Ebû Muhammed Hassn
b. Alî el-Hâdî
b. Muhammed el-Cevâd et-Takî (ö. 260/874)
Isnâaşeriyye Şîası'nın
on birinci imamı.
L J
232 yılının Rebîülevvel veya Rebîülâhir ayında (Kasım -Aralık 846) Medine'de dünyaya geldi. Sâmerrâ'da doğduğunu belirten rivayetler zayıf sayılmaktadır. Babası onuncu imam Ali el-Hâdfdir. İki üç yaşlarında iken babası ile beraber, İmâmîler'in faaliyetlerini daha yakından takip etmek isteyen Abbasî Halifesi Mütevekkil-Alel-lah tarafından yeni hilâfet merkezi Sâ-merrâ'ya götürüldü. Askerisâmerrâ'da İkamete mecbur edilen ve hayatı boyunca buradan ayrılmasına izin verilmeyen Hasan b. Ali bu sebeple Askerî nisbesiyie anılmıştır. Kendisine ayrıca Sâmit. Zekî, Naki. Refik, Hâdî ve Hâlis gibi lakaplar verilmiştir.
Büyük kardeşi Ebû Ca'fer Muhammed babasından önce vefat ettiği için İmam Ali el-Hâdî ölümünden (254/868) dört ay önce Hasan el-Askerî'yi kendine halef tayin etti (Şîa'nın bu konudaki delilleri için bk. Şeyh Müfîd, s. 335-338). Ali el-HâdîF-nin ölümünden sonra Hasan el-Askerî*-nin diğer kardeşi Ca'fer kendi imametini İddia ettiyse de pek ilgi görmedi. Abbasî yönetimince çok sıkı bir kontrol altında tutulan Hasan el-Askerî hayatı boyunca taraftarları ile pek temas imkânı bulamamış, ancak babasına da hizmet eden
Ebû Amr Osman b. Saîd el-Ömerî, "humus" gibi imama verilmesi gereken vergileri onun adına İmâmîler'den toplayıp kendisine ulaştırmıştır.
Hasan el-Askerî 260 yılı Rebîülevvel ayının başında (874 Aralık sonu) hastalandı. Bir hafta süren bu hastalık sonunda 8 Rebîülevvel 260 (1 Ocak 874) tarihinde vefat etti. Bazı İmâmî rivayetlere göre Halife Mu'temid-Alellah'ın evine gönderdiği tabipler tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Halifeyi temsilen Ebû îsâ b. Mütevekkil tarafından kıldırılan cenaze namazından sonra oturduğu evde bulunan babasının mezarının yanına defnedildi. Büveyhî Hükümdarı Muizzüddev-le'nin 335'te (946) yaptırdığı, XIX. yüzyılın sonlarına doğru İran Hükümdarı Nâ-sırüddin Şah tarafından geniş çapta tamir ettirilen bu iki türbe bugünkü Sâ-merrâ'nın en mühim abidesidir.
Kendinden sonra imameti devam ettirecek erkek evlât bırakmadan öldüğü ileri sürülen Hasan el-Askerfnin vefatı İmâ-mîler arasında büyük bir buhran yaratmış ve onların on dört (Nevbahtî, s. 79) veya on beş (Sa'd b. Abdullah el-Kum-mî, s. 102) fırkaya ayrılmasına sebep olmuştur. Bu fırkalardan biri Hasan el-As-kerî'nin ölmediğini, geçici bir süre için "gaybet"e girdiğini ve mehdî olarak tekrar zuhur edeceğini, bir başka fırka ise onun ölümünü kabul etmekle beraber mehdî olarak tekrar hayata döndürüleceğini ileri sürmüştür. Fakat zamanla. Hasan el-Askerînin ölümünden bîr süre önce Rum veya zenci asıllı Nercis adlı bir cariyeden doğan Muhammed el-Mehdî adında bir oğlunun olduğu inancı İmâmî-ler arasında yaygınlaştı ve diğer inançları savunan fırkalar tamamen ortadan kalktı. Doğumunda Askerî'nin teyzesi Ha-kîme bint Cevâd'ın hazır bulunduğu, mensuplarından dört kişi ve birkaç hizmetçisinin gördüğü rivayet edilen Muhammed el-Mehdî el-Muntazar da kısa bir süre sonra ölmüştür. İmâmî Şiiler'e göre ise ölmeyip gaybete girmiştir ve zuhuru halen beklenmektedir.
Eserleri. Hasan el-Askerî'ye nisbet edilen eserlerden günümüze intikal edenler şunlardır: 1. Tefsîrü'1-İmâm el-Iiasan el-'Askerî. Şeyh Sadûk'un Muhammed b. Kasım el-Esterâbâdî, Ebû Ya'kûb Yûsuf b. Muhammed b. Ziyâd ve Ebü'l-Ha-san Ali b. Muhammed b. Seyyar tarikiyle rivayet ettiği bu tefsirin Hasan el-Askerî'ye nisbeti hakkında Şîa âlimleri arasında ihtilâf vardır. Şeyh Sadûk, İbn Şehrâ-şûb ve Hür el-Âmilî eserin nisbetinin sa-
HASAN BABA
hih olduğunu ve İmlâsının imama ait bulunduğunu belirtirken Muhammed Ce-vâd Belâgi, Âyetullah Hûyî ve Muhakkik Şüşteri gibi son devir âlimleri eserin imama ait olmadığını söylemektedirler (Rızâ Muhtârî, ıx/2, s. 52). Tefsirin ilk taş baskısı 1268 yılında Tahran'da yapılmış, diğer iki taşbaskı 1315te Tebriz'de gerçekleştirilmiştir. Eser, yazma nüshaları ve İlk baskıları dikkate alınarak Müessese-i İmâm Mehdî tarafından yayımlanmıştır (Kum 1304). Z. Kitöbühû Caleyhi's-se-lâm) ilâ İshâk b. İsmâ'îl en-Nîsâbûri. Hasan el-Askerî'nin İshaken-Nîsâbûrî'ye yazdığı çeşitli tavsiye ve uyarılarını ihtiva eden bir mektuptur (muhtevası için bk. Ebû Muhammed el-Harrânî. s. 513-515). 3. Mâ ruviye canhü mine'l-mevâcizi'I-kışâr. Hasan el-Askerfnİn öğütleri ve hikmetli sözlerinden ibarettir (a.g.e., s. 516-521). 4. Risâletü'l-menkabe. Askerî'nin helâl ve haramlarla ilgili sözlerini ihtiva eden bu risale. İbn Şehrâşûb'un Mend-kıbü Âli Ebî Tâlib adlı eseri içinde yer almaktadır {A'yânü'ş-Şi'a, II, 41).
BİBLİYOGRAFYA :
Sa'd b. Abdullah el-Kummî, el-Makâiât ue't-ftrak (nşr. M. Cevâd Meşkûr], Tahran 1341 hş., s. 101-116; Nevbahtî, Fıraku 'ş-Şî% s. 78-94; Taberî. Delâ'Uü'l-imâme, Beyrut 1408/1988, s. 219-220; Ebû Muhammed el-Harrânî. Tutıafü7-'ukûl (nşr. Ali Ekber Caffârî), Tahran 1366 hş., s. 513-521; Şeyh Müfîd, et-İrşad, Beyrut 1399/ 1979, s. 335-345; Tabersî, I'tâmü'l-uerâ' (nşr. Ali Ekber el-GafFârî}, Beyrut 1399/1979, s. 349-360; Abdülaziz Sachedina, Islamic Messianism, Albany 1981, s. 39-59, 73-74, 89-90; J. M. Hus-sain, The Occultation of the Tıvelfth İmam, Cambridge 1982, s. 56-78; A'yânü'ş-Şî% II, 40-44; Rızâ Muhtarı", "Çâp-ı Tâze-i Tefsîr-i Men-sûbbe-İmâm 'Askerî", Neşr-İDâniş, IX/2, Tahran 1367 hş., s. 52-53; Mühendis Ayn, "Mİnhâ-cü't-tehamık 'indeİ-İmâmi'i-'Askerî", Dirâ-sât ue Buhüş, IH/4, Tahran 1402, s. 182-316; J. Eliash, "Hasan al-'Askari", El1 (İng). III, 246-247; H. Halm. "'Askari", E/r., il, 769.
[M Hamid Algar
HASAN cl-ATTÂR "*
(bk. ATTÂR, Hasan b. Muhammed).
L J
HASAN BABA
(ö. 1094/1683)
Cezayir dayısı.
L J
Baba Hasan olarak da anılır. Aslen korsanlıktan gelme olup uzun süre gemi reisliği yaptı. Ağalar iktidarını kaldırıp Dayılar devrini başlatan 1082 (1671) ihti-
289
HASAN BABA
lâline katıldı. İlk dayı Hacı Mehmed'in (el-Hâc Muhammed) damadı olup onun yanında önemli bir rol oynadı. Hacı Mehmed'in Cezayir'e karşı Fransa'nın savaş hazırlıklarından çekinerek Trablusgarp'a kaçması üzerine Hasan Baba 1092 (1681) yılı sonunda iktidarı ele alarak ikinci Cezayir dayısı oldu ve Fransa'ya karşı takınılan düşmanca tavrı o da sürdürdü. Haris, vehimli ve merhametsiz olduğundan birçok düşman kazandı. Çeşitli isyan teşebbüslerini şiddetle bastırdı. 1680'de Murad Bey oğullan arasındaki karışıklıklar sebebiyle Tunus'un iç işlerine karıştı. 1681'de Fas-Cezayir sınırındaki Tilimsân'ı kuşatan Fas Kralı Mevlây İsmail'in ordusu ile savaştı ve onları buradan uzaklaştırdı. Hasan Baba İngiltere'yi isteklerinden vaz-geçirip bu ülke ile antlaşma imzaladı. Ancak Fransa Kralı XIV. Louis barışı kabul etmedi. 1682 yılı başlarında Amiral Duquesne kumandasında Cezayir'e gönderdiği donanma 29 Temmuz 1682'de Cezayir önlerine geldi ve burayı 26 Ağus-tos'tan 12 Eylül'e kadar bombardıman etti. Hasan Baba bu muhasaraya karşı koydu. Cezayir donanmasının 13 EylüTde yaptığı ani bir saldırı sonucunda Fransızlar geri çekilmek zorunda kaldılar. Hiçbir şey elde etmeden geri dönen Duquesne 1683te tekrar geldi ve 26 Haziran'da Cezayir şehrini yeniden topa tuttu. Bu durum karşısında Hasan Baba amiralle görüşmeyi kabul etti ve esirleri bırakmaya razı oldu. Rehine olarak rakibi sayılan Mezemorta Hüseyin Paşa'yı gönderdi, hıristiyan esirler de iade edildi. Bu arada tazminat konusundaki müzakereler devam etti. Ancak Duquesne tarafından serbest bırakılan Mezemorta Hüseyin Paşa karaya çıkınca reisleri toplayarak Cenîne'yi bastı. Hasan Baba'yı Öldür-terek kendisini dayı ilân etti (22 Temmuz 1683). BİBLİYOGRAFYA:
C. Droohqjwska. L'histoire de l'Algerie racon-teeâ taJeunesse, Paris 1853, s. 168-169; H.de Grammont. Histoire d'Alger sous la dom'tna-tiort turque: 1516-1580, Paris 1887, s. 220-225, 242-251; Aziz Samih İlter, Şimali Afrikada Türkler, İstanbul 1937, II, 6-8; Uzunçarşılı, Osman/ı Tarihi, IH/2, s. 299, 300; Abdurrahman b. Muhammed el-Cîlâlî, Târihu't-Cezâ'iri't-Câm, Beyrut 1400/1980, III, 190-193; el-KâmOsü'l-Istâmt, M, 79; Ebü'l-Kâsım Sa'dullah, Ebhâş ue ârâ' fî târîhi'l-Cezâ'İr, Beyrut 1990, III, 178; Mouloud Gaid, Türkler İdaresinde Cezayir (trc. Faik Melek). Ankara 1996, s. 100-104; G.Yver. "Hasan Baba", İA, V/l, s. 314-315; R. Le Tour-neau, "Hasan Baba", El2 (İng.)r III, 247.
İRİ Atilla Çetin 290
HASAN BABA TEKKESİ
Yunanistan'ın kuzey kesiminde Tesalya'da tekke külliyesi.
Tesalya'da bugün adı Larissa olan Yenişehir ile Ampelakia arasında Tempe (Tem-pi) vadisinde Yenişehir'in 20 km. kadar uzağında bulunan Hasan Baba Tekkesi'-nin kurucusu ve kuruluş tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır.
Osmanlı medeniyetinde, zor geçit veren boğazların korunması ve yöreden geçen yolculara gerektiğinde yardımcı olunması için buralarda kurulan tekkelerin dervişleri görevlendirilmişti. Hasan Baba Tekkesi bu türden önemli tesislerden biriydi. Tekkenin ayakta kalabilmiş yapılarından biri. mimarisi ve bilhassa duvar Örgüsü bakımından XV-XVI. yüzyılların yapı sanatına işaret etmektedir. Ömer Lut-fi Barkan'ın, Kanunî Sultan Süleyman dönemine ait 732 nr.h Paşa İli Delteri'n-den derlediği notlar arasında, "Zâviye-i Hasan Baba, Veled-i Yağnur" başlığı altında (nr. 179) bir zaviyenin adı geçmek-teyse de bunun Yenişehir yakınlarındaki Hasan Baba Tekkesi olup olmadığı bilinmemektedir. Evliya Çelebi'nin Karafer-ye'den (Verria) sonra bahsettiği mesirelik bir yerdeki Hasan Baba Sultan ziyaretinin de {Seyahatname, VIII, 186) buradaki Hasan Baba Tekkesi olmadığı bellidir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa'daki Osmanlı dönemi mimari eserlerine dair kitabının Yunanistan bölümünde genellikle eski kayıtlara dayanarak bilgi verirken bu tesis hakkında aydınlatıcı bir açıklama yapmamıştır.
Tempe vadisinin girişindeki düzlükte kurulan Hasan Baba Tekkesi ve vadideki köprü ile çevrenin vahşi güzelliği yabancı seyyahların dikkatini çekmiştir. E. Dod-well, 1801-1806yılları arasında Yunanis-
tan içinde gerçekleştirdiği seyahatte 1805te bu tekkenin bir resmini yaptırmış, Baltık Almanlan'ndan Graf Otto Magnus von Stackelberg 1812 yılında Tempe vadisinin bir desenini çizmiş, 1899'da burayı gören O. Kern de vadiyi tasvir etmiştir.
Eski resimlerinde görüldüğü gibi bir düzlükte kurulan tekke kubbeli bir yapı ve minaresiyle dikkati çekiyordu. Ayver-di'nin minarenin binadan ayrı oluşuna şaşması yersizdir. Çünkü Dodvvell'in yaptığı resimde bu minare, dikdörtgen planlı ve üstü kiremit kaplı bir caminin bitişiğinde açık şekilde gösterilmiştir. Fakat daha sonra cami yıktırılmış, minare ise uzunca süre ayakta kalmıştır. Tekkenin 1910'da von Lüpke tarafından çekilen fotoğraflarından birini E. Reisinger yayımlamıştır. Bu fotoğrafta kubbeli bina ile minare görülmekte, arka planda tekke binası farkedilmektedir. Minareye bitişik olması gereken cami ise bütünüyle ortadan kalkmıştır. Kubbeli yapı yaşlı servilerle çevrilidir. Minarenin arkasında görülen tekke kagir bir zemin üzerinde ahşap kirişli bir yapıdır. Üstü kiremit kaplı çatı ile örtülüdür. Yine aynı fotoğraf, kubbeli yapının giriş cephesine bitişik bir ek kanadın varlığını da belli eder. Aynı yıllarda çekilen diğer bir fotoğraf kubbeli bina ile ona bitişik yapıyı yakından gösterir. Üstü kiremit örtülü bu bina çok alçak olup pencereleri klasik boşaltma (tahfif) kemerlidir.
Yakın tarihlerde Hasan Baba Tekkesi hakkında bir monografi yayımlayan Ba-kalopoulos'un kitabında tekkeden günümüze kalanların birkaç fotoğrafı ile kubbeli binanın planı da yer almaktadır. Kalan izlerden dört sütunlu, kubbeli, üç bölümlü bir son cemaat yerinin var olduğu tahmin edilmektedir. Bu kısım daha sonra, kiremit kaplı çatısı olan ve bir tarafta esas kitleden dışarı taşan bir ek bina ile işgal edilmiştir. Kare biçimindeki kubbeli
bina düzenli bir teknikle kesme taştan yapılmıştır. Cümle kapısı, camilerin çoğunda rastlandığı gibi iki yanında oturma nişlerine sahiptir. İçten 6 x 6 m. ölçüsünde-kt mekânı sekiz köşeli sağır kasnağa oturan bir kubbe örter. Bakalopoulos'un çiziminde içeride bir de mihrap nişi gösterilmiştir. Kubbeye geçiş köşelerde içleri dilimli tromplarla sağlanmış, kasnak hizasında kubbe eteğinde üç sıra mukar-naslar işlenmiştir. Bina oldukça yüksek bir kitle halindedir. Yan cephelerinde altta bir, kıble cephesinde iki pencere vardır. Bunlar mermer çerçeveli ve tuğladan boşaltma kemerlidir. İçlerinde demirden lokma parmaklıklar vardır. Üstte her cephede daha küçük ikişer pencere açılmış, bunun yukarısına tek pencere yapılmıştır. Bu kubbeli bina her bakımdan bir cami görünümüne sahiptir. Fakat hemen yanında bir vakitler yükselen minarenin ayrı bir cami binası ile birlikte oluşu şaşırtıcıdır. Bugünkü durumda bu garip birleşime bir çözüm bulmak mümkün değildir. Kubbeli binanın, tekkeye adını veren Hasan Baba'nın türbesi olabileceği bir ihtimal olarak düşünülebilirse de büyüklüğü ve cami hüviyetinin ağır basması bu yolda tahmin yürütmeyi zorlaştırmaktadır. Tesalya'nın bu bölgesinde Balkan savaşına kadar Türkler'in yaşadığı, hatta Hasan Baba Tekkesi'nin yakınındaki köylerin Balamutlu (Palamutlu). Dereli gibi Türkçe adlar taşıdığı dikkate alınırsa (Baedeker. s. 220) buradaki müslümanların bu camiyi bir süre daha yaşattıkları söylenebilir. Bakalopoulos, binanın iç duvarlarında bir kuşak halinde uzanan, koyu zemin üzerine beyaz bir hatla yazılmış yazılan da tesbit ederek bunların fotoğraflarını yayımlamıştır.
Gerek Bakalopoulos'un monografisin-deki resimden (Ta Kastra tou Platamona,
rs. 5), gerekse Ayverdi'nin eserinde yer alan 1969'da çekilmiş fotoğraftan minareden de artık hiçbir iz kalmadığı anlaşılmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA :
Evliya Çelebi. Seyahatname, Vlll, 186; E. Dod-well, Vieıvs in Greece, London 1830, II, s. VI; a.e.: Klassische Stâtten und Landschaften in Griechenland, Impressionen von einerReise um 1800{ed. U. Sinn), Dortmund 1982, s. 60 karşısındaki lv.;K. Baedeker, Grece, Leipzig- Paris 1910, s. 220; 0. Kem, Nordgriechische Skiz-zen, Berlin 1912, s. 15 vd.; E. Reisinger. Griechenland Landschaft un Reisender, Leipzig 1916, İv. 81; F. W. Hasluck. Christianity and islam under the Suttans, Oxford 1929, [], 533; G. Rodenwaldt. O. M. uonStackelberg, DerEntdec-ker der Griechischen Landschaft, München -Berlin (1957|, İv. 34; Cengiz Orhonlu, Osmanlı Devrinde Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1967, s. 93, 144; A. E. Bakalopoulos. Ta kastra tou Platamona kai tes Orias Tempon kai o tekes tou Khasan Mpampa, Thessaloniki 1972, s. 65-84; H. Hold - H. von Hofmannstahl, Griechenland, Baukunst-Landschaff-Volksleben, Berlin, ts., rs. 143; Ayverdi, Avrupa'da Osmanlı Mimarî Eserleri IV, s. 316, 374(rs. 243.1-243.3);Ö. Lütfi Barkan. "Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler: İstilâ Devrinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler", VD,II (1942). s. 341;Semavî Eyice. "Varna Üe Balçık Arasında Akyazılı Sultan Tekkesi", TTKBelleten, XXXl/124 (1967).
s. 563 (not 22), rs. 22-23.
HASAN-ı BASRİ
İRİ Semavi Eyice
Ebû Saîd el-Hasen
b. Yesâr el-Basrî
(ö. 110/728)
. Basralı meşhur tabiî, âlim ve zâhid. .
21 (642) yılında Medine'de doğdu. Babası Yesâr'm (müslüman olmadan önceki adı Feyrûz), İrak'ın fethi sırasında Basra yakınlarındaki Meysân kasabasından Medine'ye getirilen esirlerden olduğu söylenir. Oğlunun şöhreti dolayısıyla daha çok Ebü'l-Hasan adıyla tanınan Yesâr, kaynaklarda Zeyd b. Sâbit'in veya Enes b. Mâlik'in halasının azatlısı oiarak gösterilir ve efendisine nisbetle kendisine Ensârî nisbesi verilir (fbn Sa'd, VII, 156). Hasan-ı Basrfnin annesi Hayre, Resûl-i Ekrem'in eşi Ümmü Seleme'nin azatlısı ve hizmetkârıdır. Bundan dolayı Hasan'-la daha çok Ümmü Seleme ilgilenmiş, bilgili ve hakîm bir kişi olarak yetişmesinde bu ortamın büyük rolü olmuştur (İbn Hallikân, II, 69; Ahmed Halîl Cum'a, 1, i 61 -167). Kendisinden küçük olan iki kardeşinden Saîd hadisçi, Ammâr ise Allah korkusundan dolayı çok ağlamakla tanınan bir zâhid idi.
Dostları ilə paylaş: |