FASIL
İbni Abbas, "Ölü adına oruç tutmakla ilgili hadisin râvîsi olmakla beraber "bir kimse başkası adına oruç tutamaz" diye fetva da vermiştir" sözünüze gelince. Anlaşıldığına göre bir sahabe, rivayet ettiği hadisin hilafına fetva verebilir. Ancak bu rivayetine zarar vermez. Çünkü, her ne kadar verdiği fetva masum olmasa da rivayet ettiği hadis masumdur. Fetvayı verirken hadis aklına gelmemiş olabilir veya tevîl etmiş olabilir veya hadisi zannına göre doğru olan bir şeye karşı olarak inanabilir yahutta daha başka sebepler söz-konusudur. Buna rağmen İbni Abbas'ın verdiği fetva hadise aykırı değildir. Çünkü o, Ramazan orucu hakkında "bir kimse başkası adına oruç tutamaz" diye fetva verirken nezir hakkında "başkası adına oruç tutabilir" diye fetva vermiştir. Yani verdiği fetva hadisle çelişmemekte, sözkonusu hadis nezir orucuna hami edilmektedir.
Ayrıca "kim üzerinde oruç borcu olarak ölürse, velîsi onun yerine oruç tutar" hadisi Hz. Âişe'nin rivayetinde de sabittir. Düşün ki İbni Abbas hadise karşı oldu, peki ne yapmalı? İbni Abbas'm hadise muhalefet etmesi, Ümm'ül-Mü'minin'den gelen rivayeti de sakatlamaz ya. O halde, İbni Abbas'm fetvasını Hz. Aişe'den gelen rivayetle reddetmek, kendi rivayetiyle reddetmekten daha evlâdır.
Bunun yanında, İbni Abbas'tan gelen hadiste de ihtilaf sözkonusudur. O'ndan iki rivayet gelmiştir. İbni Abbas'm hadise muhalif sözüyle hadisi düşürmek, hadise muhalif başka bir hadisle düşürmekten daha evlâ olamaz. 583
FASIL
"Sözkonusu hadisin senedinde ihtilaf edilmiştir" iddianız, kabul edilmeyecek kadar yersiz bir iddiadır. Tam aksine hadis sahihtir. Buharı ile Müslim hadisin sahihliğinde ittifak etmişlerdir, senedinde ise ihtilaf olmamıştır.
İbni Abdü'1-Berr der ki: "Rasûlullah'tan şöyle dediği sabit olmuştu: "Kim üzerinde oruç borcu olarak ölürse, velîsi adına orucunu tutar." İmam Ahmed, hadisi sahih kabul etmekte, o da bu görüşe meyletmektedir. İmam Safîde hadisin sıhhatine hükmederek şöyle demiştir: "Ölü adına oruç tutmakla ilgili Rasûlullah'tan bir hadis rivayet edilmiştir. Eğer bu rivayet sabitse, ölü adına hac yapıldığı gibi oruç da tutulabilir. Şüphesiz böyle bir rivayet de sabit olmuştur." İmam Şafî'nin görüşü de budur. Aym şeyi, ashabından birçokları da söylemiştir. İmam Beyhakî, Şafî'nin bu görüşünü hikaye ettikten sonra "Saîd b. Cübeyr'in, Mücahid'in ve Atâ'nın rivayetlerinde, ölünün tutamadığı oruçların, kaza edilmesinin caiz olduğu sabit olmuştur. Aym şey İkri-me'den, İbni Abbas'tan da gelmiştir. Birçoğu "bir kadın sordu" şeklinde rivayet etmiştir ki bu, Sa'd'ın annesiyle ilgili kıssadan ayrı bir kıssa olmalıdır. Bazı rivayetlerde ise kadına hitaben: "Annen adına oruç tut" şeklinde geçmektedir. Bunun geniş izahı inşaallah, cevap verirken yapılacaktır.
"Bu, 'insan için ancak kazandığı vardır' 584 âyetine aykırıdır." sözünüz edepsiz bir sözdür; mana itibariyle ise büyük bir hatadır. Yüce Allah, Rasû-lünü, sünnetinin Kur'ân nasslarma aykırı olmasından korumuş; Rasûlünü nasslara yardımcı ve müeyyid kılmıştır. Allah için bak. Taassub ve taklide yardım etmek düşüncesi, insana neler yaptırıyor. Oysa ki yukarıda geçen âyet bu hususta yeterlidir. Hiçbir surette Kur'ân'ın nassı, Rasûlullah'm sünnetine aykırı olmadığını; aykırı gibi görünen kısımların da kötü anlayıştan kaynaklandığı defalarca açıkladık. O halde Kur'ân'la sünnet arasındaki aykırılık olduğu düşüncesi tehlikeli, bozuk bir görüştür; Kur'ân'a uygun olarak varid olmakta, Kur'ân'dan doğmuş olması, O'nun getirdiklerini aynen alması manasınadır ki bu durumda sünnet, Kur'ân'ın açıklamasıdır. O'nun getirdiklerini inkâr edici değildir.
"Bu, Nesâî'nin Rasûlullah'tan naklettiği "bir kimse başkası adına namaz kılamaz. Kimse başkası adına oruç da tutamaz. Ama tutamadığı her bugün için bir mûd (takriben 18 litrelik bir ölçek) yemek verir" hadisine aykırıdır" sözünüz, çirkin bir hatadır. Çünkü Nesâî'nin rivayeti şöyledir: "Muham-med b. Abdül-A'lâ Yezid b. Zerî'den, oda Haccac el-Ahvel'den, o da Eyyûb b. Musa'dan, o da Atâ b. Ebî Rabah yoluyla İbni Abbas'tan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir. "Bir kimse başkası adına namaz kılamaz. Kimse başkası adına oruç tutamaz. Ama tutamadığı her günün yerine bir mûd (18 litrelik ölçü) buğday ekmeği yedirilir."585 Görüldüğü gibi bu söz, Rasûlullah'a ait olmayıp İbni Abbas'm sözüdür. O halde Rasûlullah'ın sözü nasıl İbni Abbas'ın sözüyle çelişir, sonra da Rasûlullah'ın söylemediği bir sözle İbni Abbas'ın sözünün çeliştiği nasıl söylenebilir? es-Sahîhayn'da: "Kim üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, onun yerine velisi tutar" hadisi varken bu görüşleri nasıl ileri sürebilir? Müslim'in es-Sahîh'inde: Bir kadın Rasûlullah'a: "Bir aylık oruç borcu olan annem öldü, deyince Rasûlullah: "Annen adına oruç tut' demiştir"586 hadisi varken bunu nasıl söyleyebilir? Müslim bu hadisi Büreyde'den rivayet etmiştir.
Bu, İbni Ömer'den gelen: "Kim üzerinde oruç borcu olarak ölürse, onun adına yemek verilir" hadisine de aykırıdır sözünüz de yukarıdakinin aynısıdır. Bu, Rasûlullah'a isnad edilmiş batıl bir hadistir.
Beyhâkî der ki: Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan Nâfî yoluyla İbni Ömer'den, onun da Rasûlullah'tan rivayet ettiği: "Üzerinde Ramazan orucu varken ölen bir kimse adına, yemek verilir" hadisi,587 sahih değildir. Ravî Muhammed b. Abdurrahman çok vehimli biridir. Hadisi yalnızca Nâfî'nin dostları, Nâfî yoluyla İbni Ömer'den rivayet etmiştir."
"Bu, bir kimsenin başkası adına yapamadığı, namaz kılmaya, rouslü-man olmaya ve tevbe etmeye karşı yapılan celî kıyasa da aykırıdır" sözünüze gelince- Allah'ın verdiği ömre yemin olsun ki sözkonusu kıyasınız, Rasûlullah'ın hadisini reddeden batıl, bozuk celî bir kıyastır, hadisler bunun baüllı-ğını göstermektedir. Ölmüş bir kâfir adına müslüman olmanın kabulü ile müslüman bir kimsenin kendi gibi bir müslümanm kendine hediye ettiği oruç, sadaka ve namaz gibi ibadetlerin sevabından faydalanmasının birbirinden farklı olduğunu izah etmiştik. Allah'a yemin olsun ki aralarındaki fark gizli olmayacak kadar açıktır. O halde ölmüş bir müslümanm, kendisi gibi bir müslümanm yaptığı amellerin sevabından faydalanması, ölmüş bir kâfir adına müslüman olmaya ya da ölmüş bir mücrime yapılan tevbenin kabul edilmesine kıyaslanması, en bozuk, en sakat bir kıyas değil mi? 588
Dostları ilə paylaş: |