“Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına doldurmak üzere bir ateş yemekten başka bir şey yapmazlar.(ancak ateş tıkınmış olurlar); zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.” (Nisa :4/10)
Kur’an yetimler ve yetim hakları konusunda çok titiz davranmıştır. Bu ayette de yetim malına tasallut edenlerin ateş yemek kadar tehlikeli bir işle baş başa kaldıklarını ve dünyada ateş yemek kadar tehlikeli bir iş yaptıklarını ifade eder. Yine ayette bu malları yiyenler, cehennemle tehdit edilmektedir. Bir çok ayeti kerimede ve hadisi şeriflerde yetim malı yemenin tehlikesi ve yiyenlerin karşılaşacakları ürkütücü azaplar açıklanmaktadır. “Dini yalan sayan kimlerdir” sorusuna Kur’an’ın verdiği cevabın ilk cümlesi: “O kişidir ki yetimi itip kalkar, azarlar.”244Bunun yanında yetimi koruyup,yedirip, doyurmak bir mükemmellik belirtisi olarak ifade edilmiştir. Hadisi şerifte de Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Ben ve yetime arka çıkan, cennette şu iki parmağım gibi yan yana olacağız”245
32-Hurma Lifi kadar zulüm Görmeyecekler
“Kendilerini temize çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse Hurma lifi kadar (kıl payı kadar) haksızlık görmez. (Nisa:4/49)
Ayet Allah’ın adaletinin hassasiyeti ve inceliğini ortaya koyan müthiş bir benzetme içermektedir. Ayet özel olarak Yahudileri, genel olarak ta övünme ve kendini temize çıkarma, kurtulmuşlu iddiasında bulunma noktasında tüm insanları ilgilendirmektedir. Ayette geçen “Fetîlâ” kelimesi hurma çekirdeğinin ortasında bulunan incecik kıl demektir. Bu örnekle Yaratıcı Kudret, adaletinin inceliğini ve en mükemmel bilginin kendi katında olduğunu anlatmak istemiş, böylece her şeyin O’na döndürüleceği günde ceza olarak hiçbir kimseye bu anlamda en küçük bir haksızlık yapılmayacağını bildirmiştir. 246
33-Karga Kadar Bile Olamayanlar
“Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Katil kardeş) "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar da olamadım mı ki, kardeşimin cesedini gömeyim" dedi ve ettiğine yananlardan oldu”(.Maide:5/31)
Ayet insanoğlunun yeryüzünde “kıskançlık” yüzünden işlediği ilk cinayetinin ardından duyduğu derin pişmanlığı içermekte ve ortada kalan cesedi ne yapacağı konusundaki acizliğini ve bu noktada bir kargadan bile daha cahil olduğunu bize temsili bir yolla anlatmaktadır. Cinayetin ilk peygamber olan Hz Adem (as)’ın oğulları olan Habil ile Kabil arasında olmuştur.Cinayetin en ilginç yanı ise Maide süresinde de vuzuha kavuşturulduğu üzere Allah’a ibadet yani, Kutsala yaranma savaşı247 sırasında işlenmiş olmasıdır. 248
İnsan nefsani duygularına ve bu cümleden olarak kıskançlık duygusuna boyun eğerse kardeşini bile öldürebilir; ancak bunun sonu dünyada insan içten içe yakan vicdan azabı ve pişmanlık, ahirette ise ruh ve vücudunu yakan ateştir. Kıskançlıkların kendilerini gören gözleri kördür, mazhar oldukları nimetleri ve güzellikleri görmez; hep başkasındakini görür ve kinlenirler. Bu hastalığın çaresi İslam’ı bütünü ile yaşayarak nefsi terbiye etmek, hep kötülüğü emreden nefsi (nefs-i emmareyi), sükun ve huzura kavuşturmak (mutmainne kılmak) ve Allah’ın verdiğine razı ( raziye) hale getirmektir.
34-Hayırda Yarış
“(Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir.” (Maide,5/48)
Ayet istiare yoluyla ümmetler yarışını tasvir etmektedir. Allah dileseydi bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Fakat onlar arasında bir müsabaka murat etmiştir. “ O halde durmayın hayırlı işlerde yarış edin” buyurarak, sanki bir koşu öncesi start verenin startı gibi ümmeti hayır yarışında teşvik ediyor. 249
Allah’a inanmış, peygamberlere ümmet olmuş dünya insanları, farklı görüşler, politika ve menfaatler yüzünden birbirleriyle uğraşacak, birbirini yiyecek yerde peygamberlerini çağırdığı hayırlı hedeflere varma yolunda yarış içinde olmalıdırlar.
35-Perdeli Kalpler
“Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde: "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar.”(En’am,6/25)
Bu ayette temsili bir istiare ile onların hak ve hakikati kabul etmemeleri anlatılır.250 Ayette geçen “ekinne” ifadesi “kinan”ın çoğuludur ve “örtüler” manasına gelir. Fakat ayette bu ifade nekre olarak gelmesi büyüklük ifade eder. Yani öyle basit bir perde ve örtü değil, ciddi örtüler vardır. Ayrıca ifadenin nekre gelmesi bu örtülerin mahiyetinin kullar tarafından bilinmediğine de işaret eder.251
36-Oyuncaklar Dünyası
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz? (Enam,6/32)
Ayet dünyanın insanlara fayda vermediğini ve sebatsız olduğunu beliğ bir teşbihle ifade etmektedir. Bu dünya hayatı Kafir için zaten oyun ve eğlencedir. Fakat ayetin müminleri kapsayıp kapsamadığı ihtilaflıdır. Fakat cennet hayatına nispetle bu dünya hayatı bir oyun ve eğlence mesabesindedir.
Oyun ve eğlence deyince çocuklar akla gelir. Çocuklar bir miktar oynar sonra dağılırlar. Şu dünya hayatı da öyledir, süratle zevale gider. Üzerinde yaşayanlar da süratle ölüme koşarlar.252
Ebu Cehil, Peygamber’e: “Biz sana yalancı demiyoruz. Çünkü senin emin ve sadık olduğuna hepimiz kainiyiz. Biz ancak Allah’ın ayetlerini inkar ediyoruz” demişti. Resulullah bu duruma çok üzüldü. Allah Teala peygamberini teselli etmek üzere buyurdu ki: “Ey Resûlüm! Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette pek iyi biliyoruz. Doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar; fakat o zalimler, bile bile Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar.”253 Bu ayet, Allah Teala’nın Hz. Peygamber Efendimize verdiği yüce makama delalet eden yerlerden biridir. Zira ona hitaben: "Üzülme! Onlar senin yalan söylediğini iddia etmiyorlar. Onlar Allah’ın âyetlerini yalan sayıyorlar" buyurarak onu sıkıntıdan kurtarıp, Zatı üzeri-ne almaktadır. Bu teşrif, bazen günde onlarca defa "yalancı!" iftirasına maruz kalan Efendimizi teselli ettiği gibi, bir gerçeği de dile getiriyordu. Zira müşrikler 40 yaşına kadar içlerinde yaşayıp her halini bildikleri Peygamberimize hep "el-Emîn" (Pek dürüst ve güvenli) derlerdi. Elçiliğini açıklayınca onu yalanlamaları, Allah’ın bildirdiklerini kabul etmediklerini gösteriyordu.254
Dostları ilə paylaş: |