Borçlar hukuku



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə8/9
tarix15.11.2017
ölçüsü0,79 Mb.
#31797
1   2   3   4   5   6   7   8   9

G. TAKAS

  • İki kişinin karşılıklı ve aynı cinsten olan borçlarının, birbirlerini karşıladığı oranda, taraflardan birinin taraflardan birinin tek taraflı irade açıklamasıyla sona erdirilmesine takas adı verilir.

Şartları:

  1. Alacak ve borçların karşılıklı ve geçerli olması

  • İstisna: Asıl borçlunun takas ileri sürme hakkı bulundukça kefilinde ifada bulunmaktan kaçınmasıdır.

  • Örneğin, C, A’nın, B’den aldığı bora kefil olmuştur ve daha sonra farklı bir sebepten dolayı A da B’den alacaklı hale geliştir. Bu durumda asıl borçlu A’nın B’ye karşı takas ileri sürme hakkı olduğu için kefil C de kendisine müracaat eden B’ye ödeme yapmaktan kaçınabilir.

  • Alacaklardan biri çekişmeli olsa dahi takas ileri sürülebilir.

  • Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşulu ile ileri sürülebilir. Dolayısıyla takas edilemeyecek olan alacak, takasın koşulları oluştuğu tarihte zamanaşımına uğramış olan alacaktır; takasın ileri sürüldüğü tarihte zamanaşımına uğramış olan alacak değil.



  1. Alacak konusunun aynı cinsten (türden) olması

  • Kanun takas başlığı altında takas edilebilecek edimleri para veya diğer özdeş edimler şeklinde tanımlamıştır. Dolayısıyla para ile para, pirinç ile pirinç, petrol ile petrolü takas edebileceğimiz belirtilmiştir.

  • Takas için aynı miktar veya aynı sayıda olma gibi şart kesinlikle yoktur.


  1. Alacakların muaccel olması

  • İstisna: TBK 142 uyarınca ‘’borçlunun iflası halinde karşılıklı alacaklar muaccel olmasa dahi alacaklarını müflise olan borçları ile takas edebilirler. ‘’



  1. Takas hakkından feragat edilmemiş olması

  • TBK 145 uyarınca borçlu takas hakkından önceden feragat edebilir.



  1. Taraflardan birinin takas iradesini açıklamış olması

  • Takas, karşı tarafa ulaşması gereken, bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılmasıdır.

  • Kural olarak takasta karşı tarafın rızası aranmaz.

  • İstisna: Aşağıdaki hallerde takas için karşı tarafın rızası aranır.

  • Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.

  • Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.

  • Nafaka ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel niteliği gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.

II. ZAMANAŞIMI

  • Zamanaşımı kavramı borç ilişkilerinin geçiciliği ilkesinin temelidir.

  • Zamanaşımı esasen alacağın belli bir süre içerisinde talep ve takip edilmemesinin, yaptırımı olarak borçluya borcu ifa etmeme yetkisinin verilmesidir.

  • Zamanaşımı hakkın sona ermesine (borcun sona ermesine) yol açan bir neden değil, alacağın dava ve takip hakkına engel olan, yani borcun eksik borca dönüştüren bir nedendir.

NOT: Zamanaşımı ile hak düşürücü süre karıştırılmamalıdır. Bura ile ilgili soru sorulabilir. Onun için burada bu farkları vereceğiz.

  • Zamanaşımı bir def'i iken, hak düşürücü sure bir itirazdır.

  • Zamanaşımını taraflar ileri sürmedikçe hakim kendiliğinden dikkate alamazken, hak düşürücü süreyi hakim, taraflar ileri sürmese bile resen ( kendiliğinden ) dikkate alır.

  • Zamanaşımına tabi alacak hakları, hakkın zamanaşımına uğraması halinde sona ermez. Eksik borç olarak hak talep edilebilir, ancak karşı tarafın zamanaşımı define ileri sürmesi ile bu hak karşı tarafça yerine getirilmeye zorlanamaz. Oysa hak düşürücü sürede, hakkın belli bir sürede ileri sürülmemesi o hakkın tamamen ortadan kalkması sonucunu doğurur. Hak düşürücü süreye tabi alacaklar sürenin geçmesiyle tamamen ortadan kalktığından eksik borçtan da bahsedilemez.

  • Zamanaşımı belli durumlarda kesilebilir veya durabilir. Oysa hak düşürücü sürelerden sürenin kesilmesi veya durması söz konusu değildir.

  • Bazı alacaklar zamanaşımına uğramazlar. Örneğin, TMK. m. 864 uyarınca taşınmaz rehni ile güvence altına alınan alacaklar zamanaşımına uğramaz demiştir. Yani, taşınmaz rehni devam ettiği sürece alacağın zamanaşımına uğrama riski yoktur.

  • Zamanaşımı süresi borcun muaccel olması ile işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hallerde zamanaşımı bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.

  • Örneğin, Ömür boyunca gelir ve benzeri dönemsel edimlerde, alacağın tamamı için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlar. Alacağın tamamı zamanaşımına uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel edimler de zamanaşımına uğramış olur.

  • Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca ona bağlı fer’i alacaklarda zamanaşımına uğramış olurlar.

  • Zamanaşımından önceden feragat söz konusu olamaz. Ancak zaman aşımı süresi dolduktan sonra borçlu zamanaşımı def’ini ileri sürmeyebilir. Yani süre dolduktan sonra bir feragat söz konusu olabilir. Ancak süre dolmadan önce yapılan feragatler geçersizdir.

  • Müteselsil borçlulardan birinin zamanaşımından feragat etmesi, diğerlerine karşı ileri sürülemez. Aynı şekilde kefalet durumunda asıl borçlunun zamanaşımından feragat etmiş olması kefile karşı ileri sürülemez.

NOT: Her hak zamanaşımına uğramaz. Ayni haklar, kişilik hakları, yenilik doğuran haklar, üyelik hakları ve tespit davaları zamanaşımına uğramaz.

Zamanaşımı Süreleri:

  • Öncelikle belirtmek gerekir ki kanunda düzenlenen zamanaşımı süreleri emredicidir. Taraflar sözleşme ile bu süreleri uzatıp kısaltamaz.

  • TBK md. 146’ya göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.

  • Ancak kanun bazı alacakların 5 yıllık bir zamanaşımına tabi olacağını ayrıca belirmiştir.

Bunlar:

  • Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.

  • Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.

  • Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.

  • Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.

  • Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.

  • Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.

NOT: Bir borç senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme veya hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman 10 yıldır.

Yine icra iflas kanununda borç ödemeden aciz belgesinde yer alan alacak için zamanaşımı süresi 20 yıldır.



Zamanaşımının Durması: Bazen kanunda belirtilen bir sebep ortaya çık arak zamanaşımı süresinin işlemesini durdurur. Ne zamanki sürenin durmasına sebep olan neden sona erip ortadan kalkar, süre tekrar durduğu yerden devam eder. Bu duruma zamanaşımı süresinin durması denir.



Zamanaşımını durduran haller:

  • Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından olan alacakları için.

  • Vesayet süresince, vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle Devletten olan alacakları için.

  • Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için.

  • Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için.

  • Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece.

  • Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının bulunmadığı sürece.

  • Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece.

  • Zamanaşımı işlemez, ancak bu haller ortadan kalkınca zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye devam eder.


Zamanaşımının Kesilmesi: Kanunda belirtilen bazı hallerin gerçekleşmesi durumunda zamanaşımı süresi yine işlemez. Ancak buna neden olan sebep sona erdiğinde süre kaldığı yerden işlemeye devam etmeyip daha önce hiç süre işlememiş gibi sıfırdan başlar. Buna zamanaşımı süresinin kesilmesi (kat'i) denir.

Zamanaşımının Kesildiği Haller:

Borçlu

  • Borcu ikrar etmişse,

  • Faiz ödemişse,

  • Kısmi ifada bulunmuşsa,

  • Rehin vermişse,

  • Kefil göstermişse.

Alacaklı,



  • Dava veya def’i yoluyla mahkemeye başvurmuşsa,

  • Hakeme başvurmuşsa,

  • İcra takibinde bulunmuşsa,

  • İflas masasına başvurmuşsa,

Zamanaşımı süresi kesilir ve yeniden işlemeye başlar.

  • Zamanaşımı müteselsil borçlulardan birine karşı kesilirse diğerlerine karşıda kesilmiş olur.

  • Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşıda kesilmiş olur.

  • Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.

Değerli arkadaşlar, ÖSYM’nin sorularında özellikle borçluya ihtar çekilmesi ısrar ile sorulmuş. Borçluya ihtar çekilmesi temerrüt ile ilgili bir durumdur. Kesinlikle zamanaşımının yenilenmesi ile ilgili bir husus değildir.

NOT: Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava (veya takip) süresince tarafların yargılamaya (veya takibe) ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar.
NOT: Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı 60 günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.
Hatırlatma: Borçlar Kanununa göre borç doğuran bir fiil aynı zamanda Ceza Kanunu açısından da suç teşkil ediyorsa ve ceza kanununda bu fiile ilişkin düzenlenen zamanaşımı süresi daha uzunsa, uzun olan Ceza Kanunundaki süre esas alınır.



I.BORÇLAR HUKUKUNDA ÖZEL DURUMLAR


      1. SÖZLEŞME ÖNCESİ SORUMLULUK

(CULPA İN CONTRAHENDO)

  • Sözleşme görüşmeleri aşamasında henüz sözleşme kurulmamıştır. Bu nedenle, bu aşamada taraflar açısından bir sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Ancak sözleşme görüşmelerinin başlamasıyla birlikte henüz sözleşmenin kurulmadığı aşmada da tarafların birbirine verdiği zarar nedeniyle sorumlu tutulabileceği doktrince kabul edilmektedir. Bu tür sorumluluğa sözleşme öncesi sorumluluk adı verilmektedir.

  • Sözleşme öncesi sorumluluk hali farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

    • Sözleşme görüşmeleri esnasında tarafların yaşam, sağlık ve mülkiyet gibi haklarının korunmasına ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden kaynaklanabilir.

    • Haklı bir neden olmaksızın sözleşme görüşmelerine son verilmesi halinde ortaya çıkabilir.

    • Sözleşme öncesi ortaya çıkan imkansızlık halinde de bu durumun ortaya çıktığı kabul edilmektedir.



      1. SÖZLEŞMELERİN YORUMLANMASI

  • Sözleşmenin kurucu unsuru olan taraf iradeleri bazen açık veya anlaşılır bir biçimde olmayabilir. Taraflardan her biri, diğerinin iradesine farklı anlamlar verebilir. Bu durumda ise iradenin dolayısıyla sözleşmenin yorumlanması sorunu ortaya çıkacaktır.

  • Her şeyden önce belirtmek gerekir ki Türk medeni kanununda yer alan dürüstlük kuralı sözleşmelerin yorumlanmasına uygulanır.

  • Ayrıca Türk Borçlar kanununda sözleşmelerin yorumlanması ile ilgili olarak ‘’ Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.’’ Denmek suretiyle gerçek ve ortak iradenin esas alınacağı belirtilmiştir.



      1. SÖZLEŞMELERİN TAMAMLANMASI

  • Sözleşmenin kurulabilmesi için tarafların esaslı unsurlar üzerinde anlaşmış olması yeterli olduğunu yukarıda belirtmiştik.

  • Tarafların gerek kasten gerekse kasıt olmaksızın ikincil noktalarda sessiz kalmaları durumunda bu noktaların tamamlanması sorunu ortaya çıkacaktır.

  • İşte sözleşmelerin tamamlanması kurumu tam olarak burada ortaya çıkmaktadır.

  • Sözleşmelerin tamamlanması noktasında öncelikle kanunun tamamlayıcı hükümlerine, hüküm yoksa örf ve adete bakılır ya da dürüstlük kuralı dikkate alınarak hakim tarafından tamamlanır.



      1. SÖZLEŞMELERİN UYARLANMASI

(EMREVİZYON)

  • Sözleşmelere hakim olan ilke ahde vefa ilkesidir. Yani kişi sözleşme ile yüklendiği borcun gereğini yerine getirmekten kaçınamaz.

  • Ancak ahde vefa ilkesine her zaman uygun olarak davranmak dürüstlük kuralına aykırılık doğurabilmektedir.

  • Örneğin; yabancı para alacağı üzerinden yapılan bir kira sözleşmesinde devalüasyon rakamları neticesinde yabancı paranın Tük Lirası karşısında 2 kat değer artması halinde ortaya çıkan durumda bozulan bir denge söz konusu olacaktır. Bu dengenin yeniden sağlanması için Sözleşmenin uyarlanması kavramı ortaya çıkacaktır.

  • Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı vardır.

  • Bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.

  • Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

  • Bu durum yabancı para borçlarında da uygulanır.

NOT: Ahde vefa ilkesinin istisnası, sözleşmelerin uyarlanması (Emrevizyon, aşırı ifa güçsüzlüğü) diyebiliriz.

      1. ÖNSÖZLEŞME (SÖZLEŞME VAADİ)

  • Ön sözleşme tarafların asıl sözleşmeyi yapmalarına engel olan durumun ortadan kalkması halinde asıl sözleşmeyi yapma borcunu doğuran hukuksal işlemdir.

  • Buradaki hukuksal işlemde bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin konusunu, tarafların ileride asıl sözleşmeyi yapma taahhütleri oluşturmaktadır.

  • Sözleşme vaadi de bir sözleşme olduğu için sözleşmenin geçerlilik koşulları ile ilgili yaptığımız kurallar burada da geçerlidir.

  • Ön sözleşmenin geçerlilik şekli tarafların ileride yapmayı düşündükleri sözleşmenin geçerlilik şartı ile aynıdır. Örneğin; taşınmaz satışı resmi geçerlilik şartına tabi olduğundan, taşınmaz satış vaadi de aynı geçerlilik şartına tabidir.

  • Ön sözleşmenin asıl sözleşmenin şekline tabi olacağı kuralının istisnasını alacağın devri sözleşmeleri oluşturur. Alacağın devri sözleşmesi yazılı şekil şartına tabi iken alacağın devrinin vaadi sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi değildir.

  • Ön sözleşmeye aykırı davranış borca aykırı davranış olarak kabul edilecek ve borca aykırılık hükümleri uygulanacaktır.



      1. İLAN YOLUYLA ÖDÜL SÖZÜ VERME

  • Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.

  • Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür.

  • Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz.

  • Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur.



      1. GENEL İŞLEM KOŞULLARI

  • Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir.

  • Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.

  • Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.

  • Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.

  • Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.

  • Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.

  • Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.

  • Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.

  • Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır.

  • Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılır.

  • Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.


II. BORÇ İLİŞKİLERİNDE ÖZEL DURUMLAR

MÜTESELSİL BORÇLULUK

  • Değerli arkadaşlar özellikle müteselsil borçluluk konusundan ÖSYM sınavlarında sıkça sorular geldiğini görmekteyiz. ÖSYM‘nin sınav soruları incelendiğinde bu konu ile ilgili sıkça kelime oyunu yaptığı görülüyor. Onun için bu konuları çalışırken her bir ifadeyi hatta her bir kelimeyi doğru anlamaya çalışalım.

  • Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.

  • Müteselsil borçluluk kanundan veya sözleşmeden doğabilir.

Kanundan doğan bazı haller;

  • Ticari borçlar

  • Birlikte vekalet alanlar veya verenler

  • Birlikte ödünç alanlar

  • Miras bırakanın borçlarından sorumluluk

  • Aile malları ortaklığında, ortaklığın borçlarından sorumluluk

  • Haksız fiilde zarar görene karşı sorumluluk

Sözleşmeden doğan haller;

  • Bölünemez edimler

  • Müteselsil borçluluğun olduğu halde borca katılanlar

  • Sözleşmeyi müteselsil borçlu sıfatıyla imzalayanlar

  • Sözleşmeye müteselsil kefil olanlar

  • Müteselsil borçlulukta alacaklının borçlular ile arasındaki ilişki dış ilişki olarak adlandırılır. Borçluların kendi arasındaki ilişki ise iç ilişki olarak adlandırılır. Şimdi bu halleri hükümleri ile inceleyeceğiz.



  1. Dış İlişki

  • Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.

  • Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.

  • Örneğin, A, B ve C’nin D’ye 12.000 TL borcu vardır. A, B ve C bu borçtan müteselsil olarak sorumlu olacaklarına dair kabul etmişlerdir. Bu durumda D, her bir borçludan borcun tamamını talep edebilecektir. Bu ilişkide her birinin borç miktarı belli olsa dahi kanun müteselsil borçlarda alacaklıya borcun tamamını herhangi bir borçludan talep edebilme yetkisi vermiştir.


BORÇLU ALACAKLI

A

B D



C



  • Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Örneğin; yukarıdaki olayda B, borç için 10.000 TL ödeme yaptığı takdirde A ve C’de borcun 10.000 TL’lik borçtan kurtulmuş olacaklar. Ancak geri kalan 2000 TL’den yine A, B ve C müteselsil olarak sorumlu olacaktır.

  • Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.

  • Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz. Örneğin; borçlulardan birinin cezai şart ödemeyi kabul etmesi durumunda kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm yoksa diğer borçlular açısından bir hüküm ve sonuç doğurmayacaktır.

  • Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.

  • Alacak zamanaşımı süresi borçlulardan birine karşı kesilince diğerlerine karşıda kesilmiş olur.

  • Müteselsil borçlulardan birinin temerrüde düşmesi diğerlerinin de temerrüde düşmesi sonucunu doğurmaz.



  1. İç İlişki

  • Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir. Kişisel def’isini ileri sürmeksizin borcu ödeyen kişinin diğer borçlulara olan rücu hakkı ortadan kalkmaz.

  • Yukarıdaki örnekte D, B’ye borcu ödemek için başvurur. B’nin D’den daha önceden doğan muaccel bir para alacağının olduğu düşünelim, dolayısıyla takas def’ini ileri sürebilir. Fakat B bu def’i ileri sürmeksizin borcun tamamını öder. İşte bu noktada B bu şahsi def’i hakkını kullanmadı diye diğer borçlular olan A ve C’ye rücu hakkı ortadan kalkmaz.

  • Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur. Mesela yukarıdaki olayda borç zamanaşımına uğramasına rağmen D, C’ye başvurur. C ise borcun tamamını öder. İşte burada ortak def’ilerden olan zamanaşımı def’i ileri sürülmediği için C, ödediği miktarı A, B’ye rücu edemeyecektir.

  • Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Yani, borçluların kendi arasındaki iç ilişkide müteselsil değil kısmi borçluluk kabul edilmiştir.

  • Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.

  • Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.

  • Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.


1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin