Borçlar hukuku



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə7/9
tarix15.11.2017
ölçüsü0,79 Mb.
#31797
1   2   3   4   5   6   7   8   9

NOT: Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.



  1. TEMERRÜT

A. Alacaklının Temerrüdü

a) Genel Olarak

  • Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.

b) Şartları

  • Türk Borçlar Kanununa göre alacaklının temerrüdünden söz edebilmemiz için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir.

    • Muaccel bir yapma veya verme edimi

    • İfa teklif edilmiş olmalı

    • Alacaklı haklı bir neden olmaksızın kabulden veya hazırlık fiillerinden kaçınmış olmalı

NOT: ÖSYM’nin sıkça oynadığı bazı hususları burada belirtmekte fayda vardır.

  • Alacaklının temerrüde düşmesi için kusur aranmaz. Alacaklının kusurlu veya kusursuz olarak temerrüde düşmesi Borçlunun zararının karşılanması ile ilgilidir. Kusurlu olarak temerrüde düşen alacaklı borçlunun menfi zararını karşılamak zorundadır.

  • Alacaklının temerrüde düşmesi, borçlunun borcunun sona ermesine yol açmaz.

  • Müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşen alacaklı diğerlerine karşıda temerrüde düşmüş sayılır.



c) Sonuçları

1) Edimin Konusu Verme ise;

aa) Malı Tevdi Etmek Suretiyle Borçtan Kurtulma:

  • Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir.


  • Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir.

  • Örneğin; Tacir T ile zeytinyağı satışına ilişkin bir sözleşme imzalıyoruz ve malın 28.10. 2016 tarihinde teslim edilmesi konusunda anlaşıyoruz. İfa gününde borcu ifa etmek için T’ye ait depoya malı götürüyoruz ve T’yi arıyoruz ancak T telefonlarımıza cevap vermiyor. T için artık temerrüt hükümleri uygulanabilir. Malı hâkim kararı olmaksızın bir ardiyeye(yeddi emin deposu) bırakmak suretiyle borçtan kurtulabiliriz.

NOT: Para borçlarında tevdi yeri genellikle bankadır.

  • Borçlu borç konusu malı tevdi etmekle tevdi eden borçlu ile tevdi edilen kişi arasında üçüncü kişi (Alacaklı) lehine saklama (vedia) sözleşmesi kurulmuş olur.

  • TBK’ye göre borçlu bu sözleşmeyi tek başına bozabilir. Zira borçlu tevdi edilen malı geri alabilir. Borçlu tevdi ettiği malı geri alırsa borç ilişkisi yeniden yan hakları ile birlikte canlanır.

  • Ancak borçlu iki durumda tevdi edilen malı geri alamaz.

    • Alacaklı tevdi edilen malı kabul ettiğini açıklamışsa

    • Tevdi bir rehinin ortadan kalkması sonucunu doğurmuşsa

NOT: Tevdi giderleri alacaklıya aittir. Ayrıca yukarıda belirttiğimiz üzere hasar alacaklıya aittir. Örneğin tevdi edilen mal çalınırsa yanarsa kaybolursa borçlu sorumlu tutulmaz.

bb) Malı Satarak Bedeli Tevdi Etmek Suretiyle Borçtan Kurtulma

  • Sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir.

Sözleşme konusu malın satışı için gereken şartlar:

    • Alacaklıya ihtar çekilmesi

    • Satış için hâkim kararının alınması

    • Satışın açık arttırma ile yapılması

NOT:

  • Teslim edilecek şey,

-borsada kayıtlıysa,

-piyasa fiyatı varsa,

-yapılacak gidere oranla değeri az ise,


  • Satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı gibi, hâkim, önceden ihtarda bulunma koşulunu aramaksızın satışa izin verebilir. Ancak dikkat edilirse malların satışı için her halükarda hâkim kararı şarttır.

  • Türk Ticaret Kanununda, Ticari satımlar için alıcının temerrüdüne ilişkin özel hükümler sevk edilmiştir.

  • Buna göre alıcı temerrüde düştüğünde satıcı, doğrudan malın satışını mahkemeden isteyebilir.

  • Yani ticari satımlarda şeyin niteliği, işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmemesi veya teslim edilecek şeyin bozulacak olması ya da bakımı, korumasının önemli gideri gerektirmesi koşulu aranmaksızın alıcı temerrüde düştüğünde satıcı mahkemeden malın satışını isteyebilecektir.


2- Edimin Konusu Yapma ise;

  • Türk Borçlar Kanunu bir şeyin teslimi gerektirmeyen borç ilişkilerinde (Yapma edimi) alacaklının temerrüdünün halinde borçluya, borçlunun temerrüdü için öngörülen hükümlerden faydalanabileceğini öngörmüştür.

  • Dolayısıyla borçlunun temerrüdünün sonuçlarını incelerken anlatacağımız borçluya mehil (süre) verip mehilin sonunda sözleşmeden dönüp menfi zararını talep edebilme hükmü burada uygulama alanı bulacaktır.

  • Sonuç olarak; borcun konusu eğer yapma edimi oluşturuyorsa alacaklı temerrüde düşmüşse, borçlu mehil vererek sözleşmeden dönme ve menfi zararını talep edebilir.

NOT: Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.


B. Borçlunun Temerrüdü

1- Genel Olarak

  • Muaccel bir borcun borçlu tarafından borç ilişkisine uygun olarak yerine getirilmemesine borçlunun temerrüdü denir.

2- Şartları

    • İfası mümkün bir borç bulunmalı: Borcun ifası imkânsız ise temerrüt hükümleri değil imkânsızlık hükümleri uygulanır.

    • Borç muaccel olmalı: Borcun vadesinin gelmesi gerekir.

    • İhtar veya ihtar yerini tutan bir durumun olmalı: Kanun borçlunun alacaklının çekeceği ihtar ile temerrüde düşeceğini belirtmiştir. Borcun muaccel olması temerrüdün gerçekleşmesi için yeterli sayılmamıştır. Ancak bazı hallerde kanun temerrüt için ihtar çekilmesini öngörmemiştir.

Bu haller:
- Borcun ifa edileceği gün taraflarca beraber belirlenmişse ihtara gerek yoktur.

- Sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle ifa gününü belirlemişse, bu günün geçmesiyle borçlu temerrüde düşer.

- Sebepsiz zenginleşmede, zenginleşmenin gerçekleştiği gün iade borçlusu temerrüde düşmüştür. Ancak sebepsiz zenginleşmenin iyiniyetli olduğu hallerde ihtar gerekir.

- Haksız fiilde, fiilin işlendiği gün borçlu temerrüde düşmüş sayılır.

- Tarafların sözleşme için kesin vade öngördüğü hallerde borçlu vadeyi izleyen andan itibaren temerrüde düşer.

- Kanunda yer almamasına rağmen doktrinde ihtarın gereksiz ve yararsız olduğu hallerde de ihtara gerek olmaksızın borçlunun temerrüde düşeceği kabul görmektedir.



  • Değerli arkadaşlar; ÖSYM özellikle burada temerrüt için kusur aranır mı aranmaz mı noktasında sorular sormaktadır. Borçlunun temerrüde düşmesi için kusurlu olup olmamasının bir önemi yoktur. Kusur birazdan aşağıda inceleyeceğimiz temerrüdün sonuçlarında tazminat hususunda önem arz eder.

3- Sonuçları

Borçlunun temerrüdünün sonuçları genel sonuçlar, para borçlarındaki sonuçlar ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdeki sonuçlarını ayrı ayrı incelemek gerekir.



  1. Genel Sonuçlar:

Borçlunun temerrüde düşmesinin genel sonuçları iki tanedir.

  1. Aynen ifa ve gecikme tazminatı:

  • Borçlu temerrüt halinde aynen ifayı talep edebilir, hatta bunu mahkemede dava yolu ile ileri sürebilir. Aynen ifayı talep etmek sadece verme borçlarında değil yapma borçlarında da talep edilir. Zira TBK md. 113/1 uyarınca ‘’ Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır.’’

  • Para borcu dışında diğer borçlar için borçlunun gecikme tazminatı talep etme hakkı vardır. Borçlunun temerrüde düşmesinde kusurunun aranmadığını belirmiştik. Ancak gecikme tazminatı için borçlunun temerrüde düşmesinin kusurlu olması şartı aranmıştır.

          • Borçlunun temerrüde kusurlu olarak düşmesi gerekir. Ancak burada belirtmek gerekir ki burada borçlunun kusurlu olduğunu alacaklı ispat etmez. Tam aksine borçlu kusursuzluğunu ispat etmek suretiyle tazminattan kurtulabilir.

          • Gecikme nedeniyle alacaklının zararının doğması gerekir.

  1. Kazadan (Beklenmeyen Halden) Sorumluluk:

  • Borçlunun temerrüdünün bir diğer genel sonucu ise beklemeyen halden sorumluluktur. Belirtmek gerekir ki bu sorumluluğun doğması için borçlunun kusurlu olması aranmaz.

  • Örneğin; A, B’den televizyonunu satın alır ve iki gün sonra televizyonunun verilmesi konusunda anlaşırlar. Ancak B, 2 gün sonra televizyonu vermez. Dolayısıyla temerrüde düşer. Borçlu temerrüt halindeyken Komşusunun evinde çıkan yangın sonucu televizyon yanar. Televizyonun yanmasından dolayı B sorumludur.

  • Değerli arkadaşlar burayı imkânsızlık ile karıştırmamak lazım. İmkânsızlık temerrütten önce doğar. Örneğin evin yangını 2 gün içindeyken meydana gelmiş olsaydı. Kusursuz sonraki imkânsızlıktan dolayı borç sona erecekti. Ancak burada beklenmeyen hal borç muaccel olduktan sonra meydana gelmiştir. Bu ayrıma dikkat etmek gerekir.

  • Kanun beklemeyen halden sorumluluk konusunda temerrüde düşen borçluya iki kurtuluş yolu tanımıştır.

  • Borçlunun temerrüde düşmesinde kusurunun olmadığını ispat etmek suretiyle sorumluluktan kurtulur. Dikkat edin, beklenmeyen halin ortaya çıkmasındaki kusuru ispat etmiyoruz. Burada biz temerrüde düşmekte kusurumuzun olduğunu ispat ediyoruz. Yukarıdaki olayda B kalp krizi geçirdiği için yoğun bakımda olması sebebiyle eğer temerrüde düşmüşse beklenmeyen halden sorumlu değildir.

  • Borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı dahi beklenmeyen halin borç konusu mala zarar vereceğini ispat etmesi durumunda da sorumluluktan kurtulur. Yukarıdaki olayda yangının komşunun evinde çıktığını söyledik. Bu komşunun A olması durumunda televizyon A’nın evinde olsa dahi aynı sonuç doğacağı için B sorumluluktan kurtulur. Ancak Dikkat; B’nin evinde yangın çıktığı gün A’nın evini sel basmış olsaydı, B mal A’da olsa dahi telef olacaktı savunmasında bulunmaz. Çünkü sebebin ortak ve aynı olması gerekir.

  1. Para Borçlarında Temerrüdün Sonuçları

aa) Temerrüt Faizi

  • Para borçlarında temerrüt faizi, doğal bir sonuçtur. Değerli arkadaşlar burada hep sizi kusurlu/kusursuz temerrüde düşen kişi açısından düşürmeye çalışacaklar.

  • Sonda söyleyeceğimizi başta hemen ilan edelim. Temerrüt faizi için kesinlikle borçlunun kusurlu olup olmamasına bakılmaz. Alacaklı her zaman talep edebilir. Bir başka nokta ise şudur. Temerrüt faizi için alacaklının zararı doğmuş mu doğmamış mı bakılmaz. Alacaklı her zaman talep edebilir. Sonuç olarak temerrüt faizi için zarar ve kusur şartı aranmamıştır.

  • Sizce taraflar sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırmadıkları takdirde faiz talep edilecek midir?

  • Bu sorunun yanıtını borçlar kanunu 120. madde vermektedir. ‘’Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.

  • Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.

  • Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur. ‘’

bb) Aşkın (munzam) Zarar

  • Para borçlarında, temerrüt faizinin karşılayamadığı zarara aşkın (munzam) zarar denir.

  • Örneğin; alacaklı para alacağına geç kavuşması nedeniyle bankadan kredi kullanması zorunda kalsa ve bunun için %12 anapara faizi bankaya öderse, geç ifa nedeniyle aldığı temerrüt faizi (ticari olmayan işlerde %9, ticari işlerde %11) uğradığı zararı karşılamaz. İşte bu noktada alacaklının temerrüt faizini aşan bir zararı söz konusu olacaktır.

  • Borçlu temerrüde düşmekte kusursuz olduğunu ispat etmedikçe bu zararı karşılamak zorundadır. Dikkat edelim burada alacaklı borçlunun temerrüde kusurlu olarak düştüğünü ispat etmiyor, borçlu kusursuzluğunu ispat ediyor.

  • Sonuç olarak aşkın zarar için;

  • Alacaklının temerrüt nedeniyle zarara uğraması ve bu zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması (Aşkın zararını alacaklı ispat eder.)

  • Borçlunun temerrüde düşmede kusurunun olmaması (Kusursuzluğu borçlu kanıtlayacaktır.)

Gerekir.

NOT: Temerrüt faizinin talep edilmesi için kusur ve zarar aranmaz iken, aşkın zarar talebi için kusur ve zarar şartı aranır.


  1. İki Tarafa Borç Yükleyen Sözleşmelerde Temerrüdün Sonuçları

  • Satım, kira, eser gibi karşılıklı borç doğuran sözleşmelerde kanun alacaklıya seçimlik bazı haklar düzenlemiştir.

Bu haklar

  • Aynen ifa ve gecikme tazminatı

  • Aynen ifadan vazgeçip olumlu (müspet) zararın tazmini:

Müspet zarar, borç zamanında ifa edilmiş olsaydı alacaklının uğramayacağı zararlar, mahrum kaldığı kazançlardır.

  • Sözleşmeden dönüp olumsuz (menfi) zararın tazmini:

Menfi zarar, sözleşme akdedilmeseydi karşı tarafın uğramayacağı zarardır. Yani sözleşme akdedilmeseydi karşı tarafın içinde bulunduğu durum ile sözleşmenin yapılması nedeniyle içine düşülen durum arasındaki farktır. Malın teslim edileceğine inanan kişinin yaptığı nakliye masrafları ve depo masrafları buraya örnek olarak gösterilebilir.

NOT: İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.

  • Alacaklı yukarıdaki seçimlik haklardan hangisi kullanacak ise bunu derhal borçluya bildirmelidir. Aksi takdirde aynen ifa ve gecikme tazminatını seçtiği kabul edilir. Ancak borç ticari nitelikte ise bu durumda alacaklı derhal bildirimde bulunmazsa aynen ifadan vazgeçip müspet zararın karşılanmasını seçmiş olduğu kabul edilir.

  • Alacaklı (aynen ifa ve gecikme tazminatı hariç), seçimlik haklarını kullanabilmesi için borçluya mehil vermesi gerekir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.




  • Ancak aşağıdaki hallerde borçluya mehil (süre) verilmesine gerek yoktur.

1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.

2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.

3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa. Burada sözü edilen vade kesin vadedir.

NOT: Değerli arkadaşlar kesinlikle borçluya ihtar çekilmeye gerek olmayan haller ile mehil verilmesine gerek olmayan halleri karıştırmayalım. İkisini birbirinden faklıdır ve sonuçları açısından büyük fark vardır.



BORCU SONA ERDİREN HALLER

VE

ZAMANAŞIMI
I. BORCU SONA ERDİREN HALLER

A. GENEL OLARAK


  • TBK’nın 131- 161. Maddeleri arasında ifa dışında kalan borçların ve borç ilişkilerinin sona erme nedenleri düzenlenmiş. İfa ise kanunda ayrı bir bölümde düzenlenmiş bir borcu sona erdiren haldir.

  • Bir borç ilişkisinde birden fazla borç ve alacak doğabilir. Bu noktada borcun sona ermesi ve borç ilişkisinin sona ermesinin farklı olduğunu hatırlatmak gerekir. Örnek verecek olursak, kira sözleşmesinde kiracının bir aylık kira borcu ödemesi ile borç sona erer, ancak kira sözleşmesi uyarınca borç ilişkisi devam eder.

  • Kanun borç ve borç ilişkilerinin sona erme hallerini düzenleyen bölümünün altında şu haller sayılmıştır.

  • İbra

  • Yenileme

  • Birleşme

  • Kusursuz sonraki imkansızlık

  • Takas




        • Bu bölümde sayılmayan ancak borcu sona erdiren diğer haller ise;

  • İfa

  • Fesih

  • Dönme

  • Sözleşmenin iptali

Olarak sayılabilir.

NOT: Değerli arkadaşlar kanunun sistematiğinde zamanaşımı borcu sona erdiren sebepler arasında sayılmamıştır. Zamanaşımına uğramış bir borç sona ermez. Zamanaşımına uğramış bir borç eksik borca dönüşür. ÖSYM sınavlarında bu durumun üzerinde duruldu.

NOT: Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.

İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.



Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır. Örneğin; taşınmaz ile rehnedilen bir borç sona erse dahi taşınmaz üzerindeki rehin kendiliğinden son bulmaz.

B. İFA

  • Değerli arkadaşlar bu konu üzerinde yukarında detaylı bir şekilde durulduğu için burada değinilmeyecektir.

C. İBRA

  • İbrayı tanımlayacak olursak; alacaklının, borçlunun kabulü ile alacak hakkından vazgeçmesidir.

  • Eski borçlar kanunda ibra yer almıyordu ancak gerek doktrin gerekse yargı içtihatları bu hali borcu sona erdiren bir hal olarak kabul etmekteydi. 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu ‘’ibrayı’’ borcu sona erdiren haller başlığı altında düzenlemiştir. Eski kanun döneminde çıkan ÖSYM sorularını günümüze göre yeniden yorumlamak gerekir.

  • İbra bir sözleşmedir. Zira ‘’borçlunun kabulü’’ şartı vardır. Tek taraflı irade beyanı sonucunda ibra gerçekleşmez. Karşı taraf ibrayı kabul etmediği takdirde, borcunu ifa etmek isteyen borçlu, alacaklının temerrüdü hükümlerine

başvurabilir.

  • İbra bir tasarruf işlemidir. İbra ile alacak hakkını ibra eden kişinin mal varlığının aktif kısmında azalma yaşanır. Bunun bir sonucu olarak ibra işlemini yapacak kişinin alacak üzerinde tasarrufa ehil olması gerekir.

  • İbra hiçbir şekil şartına tabi değildir. Peki, mesela yazılı bir kira sözleşmesi yapılıyor ve alacak hakkını kişi yazılı bir sözleşmeden kazanıyor. Bu durumda ibranın da alacak hakkının doğduğu şekil şartına tabi olması düşünülebilir mi?

  • Değerli arkadaşlar kanunumuz burada alacak hakkının doğduğu sözleşmenin kanuni şekil şartına tabi olsa bilse, ibranın hiçbir suretle şekil şartına tabi olmayacağını belirtmiştir.

D. KUSURSUZ İFA İMKANSIZLIĞI

  • Bu başlığı borçların ifa edilmemesi bölümünde imkansızlık bölümünde detaylı olarak işledik.

  • Ancak yine de şu huşuların altının çizilmesi gerekir.

  • Buradaki imkansızlık borcun doğumundan önce fakat temerrütten önce ortaya çıkan imkansızlık halidir. Temerrütten sonra imkansızlıktan bahsetmeyeyiz. Beklenmeyen halden sorumluluktan bahsedeceğiz.

  • Kusursuz imkansızlık halinde tarafların birbirine verdikleri ifa amaçlı edimler sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade edilir. Ancak bu iade hasar ve yararın geçiş anına göre tayin edilecektir.

E. YENİLEME (TECDİT)

  • Yenileme, mevcut bir borcun yeni bir borç meydana getirmek suretiyle sona erdirilmesidir.

  • Yenileme tarafların açık iradesi ile mevcuttur. Kanundaki hüküm açık ifadeden söz ettiği için zımni yenileme sözleşmesi yapılamaz.

  • Yenilemeden söz edebilmemiz için dedik ki öncelikle eski bir borcun bulunması gerekir. Eğer bu eski borç geçersiz bir borç ise yenileme gerçekleşmez. Örneğin hukuka ve ahlaka aykırı bir borç ilişkisi yenileme ile sona erdirilmesi mümkün değildir.

  • Dikkat edelim hukuka ve ahlaka aykırı borç ilişkileri ile eksik borçlar farklı kavramlardır. Hukuka ve ahlaka aykırı bir amaç için doğan borçlar yenilmezken, eksik borçlar yenilenebilir.

  • Yenileme ile ilgili olarak Türk Borçlar Kanununda şekle ilişkin bir bilgi yer almamaktadır. Ancak bir hukuksal işlem olduğu için Hukuk Muhakemesi Kanunu(HMK) md. 200 vd. yazılı yapılması ispat için aranacaktır.

  • Yenileme ile eski borca bağlı haklarda sona erer. (Faiz, ceza koşulu, rehin gibi)

  • Yenileme borcu sona erdireceğinden eski borca ait itiraz ve def’iler yeni borç için ileri sürülemez.

  • Yenileme ile yeni borç için, yeni bir zamanaşımı işlemeye başlar.

Şimdi değerli arkadaşlar hangi hallerin yenileme sayılmayacağı da sınav soruları ile ilgili kritik bir meseledir.

  • Mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.

  • Örneğin mevcut borç için çek yazmak, kefil göstermek veya irat senedi vermek borcun yenilenmesi anlamına gelmez.

  • Cari hesaplarda yenilme:

  • Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez.

  • Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç yenilenmiş olur.

  • Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.

F. BİRLEŞME

  • Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona erer.

  • Birleşme ile kural olarak alacağa bağlı fer’i alacaklarda son bulur. Ancak kural bu olmasına rağmen kıymetli evraka ve taşınmaz rehniyle ilgili özel durumlar söz konusudur.

  • Örneğin; TMK. Md. 858-1’e göre borcun ödenmesi taşınmaz rehnini kendiliğinden sona erdirmeyeceği hükme bağlanmıştır. Taşınmaz rehninin sona ermesi için ayrıca sicilden terken edilmesi gerekeceği hükme bağlanmıştır.

Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin