BAŞLIKSIZ
Mektuplar özgür olmalı, insanlar değilse bile!!
Tutsağım, uzamlar içinde, zamanın getirdiği soyut düşlerime..Yaşanmışlık içinde ulaşılmamış sevi panoramasının sonsuzluğun tavanını delen duyum ve doyumlarına....
Abislerde (okyanuslarda onbin metrenin altı), dingin, durağan loşluklarda hayat, yavaş görkemli algılanabilir yoğunlukta gizemle sürerdi.
Su yüzüne, kimler, neden çıkardı beni?
Esintiler, dalgalar, sıcak soğuk akıntılar, fırtınalar, boralar, tayfunlar, siklonlar bu garip martı için ne demek? Üşüyorum,tedirgin umarsızım.
Niçin martı (Jonathan), mesihinden, onu ışığından, ısısından! Zaman zaman da olsa, aloo diyen çağırgal sesin tınısından yoksun olmaya itiliyor! Bu ışıklı suskunluk bilinçli midir, bunda da alınacak bir dersin nuansları mı var? Düşülen girdabın acımasız budaklarına çarpa çarpa yiten güzellikler, seiler, yitiren için de ezgi ve ezi olmayacak mı?
Çaplı ve devasa dalgaların tepesinde patlayan köpükler, Abislerin çocuğu, yetisiz martıya dayanılma yük değil mi?
Diyorsun ve diyeceksin ki, zamanla ve mekanla sınırlı olmayan dostluklar için, uzak diye bir yer yoktur.
Her zaman olduğu gibi sevgi ve saygılarımla.
E. Aydın
BOZUK BİR ŞEY ÜZERİNE DEYİNTİ
Bugün kuruluşa, çocukluğa, çocuklukla geleceğin ilintisine övgüler ve özlemlerin anımsanmasına açılmış düşüncenin sıradan insanın öz beninde yükselen saf, katışıksız, duygu ve duyumların, dahası çocuğa ve çocuksuluğa övgülerin anlatımı için konulmuş bir gündür. Çünkü insan yitirdiği çocuksuluğunun özlemi içindedir.
Zaman oldu çocuksuluğumdan utandım, maskeler takarak büyük gibi gözükmeye çaba verdim. Büyük olamadım, oldum ama büyüyemedim.
Tekrar çocukluğuma dönmek istedim, ilk etapta seni buldum, bir yetişmiş eğitimci olarak beni tanıdın, değerlendirmeye çaba verdin, çocuksuluğuma övgüler yağdırdın, ödüllendirdin.
Coşkularım seninle dirildi, nefesinle dalgalandı,seninle yelkenim doldu.Yürüyorum insana doğru
Senin yanında çocuklar kadar içten, seçmesiz konuştum hiç bir zaman olmadığım kadar çocuk oldum. Bütün zamanlarım içinde seni düşünür oldum. Seninde bir insan olduğunu unuttum, Mesih dedim. Yaptığım puta tapmaya başladım. Hala bir çocuk olduğumla kıvançlıyım. Yine de biliyorum ki, sen bir tüzel kişisin, Hükmi Şahsiyetsin, toplumun hizmetindesin, yalnız benim için olamazsın.
Benim züremde ilgini odaklayamazsın. Ama bir yerlerde bir bozuk bir şey olmalı.
Çocuk bayramında çocuksu bir ışık altında yazılmıştır. Onun saf pür duyumlarını izleyerek.
E. Aydın, 23Nisan1996
BAŞLIKSIZ
Bir şeyler düşünüyorum. Düşünceler yumak yumak eski iplik. Yeniden düşünüyorum.
Doğumu düşünüyorum, ölümü düşünüyorum. Bu seferde varlığın anlamı ve önemi devreye giriyor, çatal kazık oluyor yere geçmiyor.
Bir ömür, yıllar önemli değil. Kendine uğramadan yaşar mı? Yaşarsa yaşamış sayılır mı?
Kendine uğradığında, kendinde kaldığında suçlu mu sayılır? Kime karşı suçludur? Neden?
İnsan inandığıdır. (Chow)
Kalpten kötülükler, elin ele, dudağın dudağa deymesiyle atılabilir. (Williams)
Sizi, sizi anlayan bir arkadaş yaratır. (Rolland)
İnsan çevrenin yaratığı değil, çevreyi yaratandır.
Sadece yeteri kadar sevebilirseniz, dünyanın en güçlü insanı olabilirsiniz. (Fox)
Hayatın gerçek amacı, bilgi değil eylemdir.
Her disiplinli çabanın, birden çok ürünü vardır.
İlginç olan, en iyi, in iyiyi isteyenin olur.
Nesneler değişmez, biz değişiriz.
Yalnız iki durum değişmez, mezarlıkta yatanlarla, yaşlılar yurdunda kalanlar.
İlimler ve sanatlar, medeniyetin gelişmesine yardım etti mi? (J.J. Rousseau Yıl: 1750)
E. Aydın
BAŞLIKSIZ
Yöresel, gelenek, görenek, yöre için çalışma (*) varlığıyla anonim olmaz kişiler.
Yemek yarışları, iyi ana çocuğunu her türlü yeni buluşlara karşı emziren, karısını seven, öven, çamaşır yıkamadan haz duyan, ekonomik yaşamı seven, modern, reklama aşık olmayan, çorabı gömleği yamayan, ekmeği, gazete, kitap parçasını öpen, bütün olanaksızlıklara karşı (*)
E. Aydın
BAŞLIKSIZ
Mevsimler dönüyor. Her yaratılmışın yaratmağa en uygun olduğu zaman, oluşumun zaman içinde belli sürecidir. Bir olgu belirgin evrelerden belirli zamanlarda geçer. En iyi bir yayladır. Dağın en başıdır.
E. Aydın
SEVGİLİ MAKİ
Bodur ağaçlar canlı olurlar, dirençleri olur, toprağa yani halka yakın oldukları için, onu konuşur onu konuştururlar. Zamanı yuttukları için çağlara tanık olurlar, dahası geçmişin belleğini yarınlara taşırlar.
Hoş geldin dünyamıza, sefalar getirdin. Emek verenlere bin şükran......
E. Aydın, 24Mayıs1997
HALK BİLGİSİ, GELENEK GÖRENEKLER
: Bahçe sahibi, bir kaç kişiyle ağacın dibine gider, aralarında yüksek sesle konuşurlar:
Bu ağaç marul gibi büyüdü gitti, meyve vermiyor, sizlerin de bağınız bahçeniz var, deneyiminiz var, ne dersiniz? Bana bir akıl verin, dallarını budattım, bu sefer daha güçlendi ama meyvesi yok. Meyve vermeyen ağacı ne yapalım?
Keselim de, yerine daha başkasını dikelim.
.
Mal sahibi derinden, içli bir ağıt tutturur: a, benim soylu ağacım, boylu ağacım senin ne derdin var?, maşallah kocaman oldun, bir tanecik olsun meyve veremez miydin?, seni bin emek ve umutla taa nerelerden, özene bezene kucağımda getirdim, uz ellere diktirdim. Yoksa sen sıla özlemim mi çekiyorsun?, suyunu verdim, gübreledim, kökünü gevşettim; beş mevsim döndü, komşu ağaçlar meyveye durdu.
Konu komşu bundan odun bile olmaz, ocakta tüter, marsık olur, sobayı gorumla doldurur, diyorlar.!!
Mal sahibi, hemen döner kalabalığa bağırır:
Aman ağacımı kesmeyin, siz onu gelecek sene görün, baharda, pembeli, yeşilli bürünceğini giyecek benim kızım, mevsim de onat giderse bizleri utandıracak, inşallah. Bu seferlik de kesmeyelim, bahara Allah kerim.
Draması, çoğunlukla etkili olduğu görülür..
E. Aydın
Dostları ilə paylaş: |