Bunu işliyorum


Sümer Kralı İşme-Dağan yönetiminde uyguladığı kurallar



Yüklə 1,42 Mb.
səhifə9/26
tarix26.07.2018
ölçüsü1,42 Mb.
#59593
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26

Sümer Kralı İşme-Dağan yönetiminde uyguladığı kurallar:

İnsanın insana işkence etmediği, babanın sayıldığı gün,

Ülkeyi alçak gönüllülük kuşattığı, yukarıda olanların saygın olduğu gün,

Küçük kardeşin büyükten sonraya geldiği gün,

Gençlerin, bilginlerin sözünü dinlediği gün,

Güçlüler ile güçsüzlerin arasında sürtüşme olmadığı nezaketin egemen olduğu gün,

İstenilen yolda gidildiği, zararlı otların yok edildiği gün,

İnsanın istediği yere gidebildiği.

Kırlarda bile incinmediği gün,

Ülkede bütün sıkıntıların yok olduğu, onu ışık kapladığı gün,

Ülkeden kapkaranlığın kovulduğu gün,

Bütün canlılar neşe ve sevinç içinde yaşayacaklardır.
Bu metin insan hakları için önemli bir dizedir. Belgeden anlaşıldığı üzere bugün insan hakları belgeleri ve anlaşmalarında sayfalarca kurallar düzenlenerek sağlanmak istenen haklar ve hürriyetler ve insanın mutlu yaşaması için sarf edilen çaba Kralın dizelerde belirttiği kurallar ile toplumda sağlanmak istenmiştir. Yine toplumlarda saygı ve saygınlığın önemini ilk kez 4500 sene önce Sümerliler belirtmiştir. Sümer’de her kral kendi yönetiminde, büyükler küçüklere, küçükler büyüklere, karı koca birbirine, zengin fakire, fakir zengine, güçlü güçsüze , güçsüz güçlüye saygılı oldu. Anne çocuğunu azarlamadı, çocuk annesine karşı gelmedi. Yaşlıların önerileri alındı, dul ve yetimler korundu, şeklinde öğünmeleri olduğu belirtilir.108

Döneminde ne dereceye kadar sağlandığı sağlanıp sağlanmadığı veya aksine uygulamalar ile ilgili ne gibi yaptırımların olduğu ayrık olarak açıklamanın son derece çağdaş olduğunu bugün dahi altına imza atılacak bir metin olduğunu kabul etmemek imkânsızdır.
C)Hammurabi Yasaları
Planetimizde sürekli olarak karmaşanın hüküm sürdüğü çeşitli uygarlıkların kurulduğu, yıkıldığı, yağmalandığı, saldırıların, işgallerin gerçekleştiği MEZOPOTAMYA adı verilmiş topraklarda bir zamanlar hüküm sürmüş bir krallıkta kralının uyguladığı kuralların insan hakları ile ilişkisinin ne olduğu bugün için önemlidir.

Akadların kurduğu BABİL109 Şehir Devletinin daha sonra HAMMURABİ tarafından imparatorluğa doğru genişlemesi ve yasal düzeninin olması incelenmesi gereken bir dönemdir. Ancak belirtelim ki, Sümer medeniyetinin etkileri ve yasal düzenlemelerinin etkisi Hammurabi döneminde de etkisini göstermiştir.110 Bölgede hep başşehir olarak yerini muhafaza etmiş Babil’in ünü en güçlü olduğu dönemdeki kralı HAMMMURABİ sayesindedir. Babil eski Sümer ve Akad Devletlerinden gelen birçok kurum ve esasların Devlet yönetimi kurallarının etkilerinin olduğu, yazılı hukuk düzenine sahip güçlü bir Krallık olarak MÖ 1850’den 1550 arasında yabancı akınlar, göçler barbarler tarafından ele geçirilinceye kadar hüküm sürmüştür.

Hammurabi Babil’i MÖ 1728 ila-1686 tarihleri arasında yönetmiştir. Hammurabi adının, bulunmuş tablet yazılarında (h)am-mu-ra-bi şeklinde yazıldığı ve çeşitli şekillerde okunabilen bir isim olduğu belirtilir.

Hammurabi’nin ününün doruk noktaya çıktığı konu kanunları ile ilgilidir. İnsan hakları açısından eşitlikçi haklar olarak betimlenmesi mümkün olmasa da yazılı yasal düzenleme bağlamında ilk kanunlar olarak tarihe kazınmıştır. Hammurabi Kanunları günümüze kadar önemini sürdürmüş kanunlar olarak Babil’ in etkileyici ve öncü uygarlığını göstermesi bakımından çok önemlidir.

Siyasal bir hukuk düzeninin yaşamla birlikte sürekli var olduğu bu bölgede, kudretlerini makamlardan ve siyasal düzenden alan yöneticilerin egemenlik sürdürdüğü dönemlerden en etkili ve en gelişmiş olanı Babil Krallığı’nın Hammurabi dönemidir. Bu dönemin Devlet, hukuk, siyasi yöntemleri Asurlular, Medler Persler’ce de benimsenerek, uygulanmış ve günümüze kadar gelmiş ve etkilemiştir.

Bu ilkelerin uygulamada kalmasındaki en etkin olay askeri güçtür. Rakip ülkeler ve Devletler üzerindeki üstünlükler askeri güç sayesindedir. Düzenli askerin önemi anlaşılmış, meslekten asker yetiştirme yöntemi Asurlular tarafından da uygulanmıştır. Düzenli askeri birliklerin başarı için gereği ve asker içindeki disiplin, askerlikte yükselme yöntemleri akılcı bir biçimde kurallara bağlanmıştır. Ülkede haydutluk, tacirlerin ticaretini engelleyecek fiil ve eylemler askerler tarafından önlenerek cezalandırılmış ve toplumda düzen sağlanmıştır.

Farklı şehir devletleri veya imparatorlukların, krallıkların kendine özgü yasalarının hüküm sürdüğü bu topraklarda kurulmuş Babil Krallığı, ekonomik ve toplumsal gereksinmeler nedeni ile o topraklardaki Sümer ve Lipit-İstar yasaları yerine yeni bir yasayı Hammurabi döneminde uygulamaya koymuştur. Hammurabi Babil bölgesinde önemli bir güç meydana getirmiş ve Sümer’in izlerini silmeye gayret ederek şehir devletinden Babil Krallığını oluşturarak ulusal bir kimlik yaratmıştır. Din ve dil birliği ve güçlü bir siyasi birlik sağlanarak BABİL’in üçyüzyıl hüküm sürmesi mümkün kılınmıştır.

M.Ö. 1760 yılı civarında Mezopotamya'da, tarihin eski ve en iyi korunmuş yazılı kanunlarından biri olarak Hammurabi kanunları çok detaylı bir biçimde toplumun yönetilmesine ve insanların haklarına ilişkin hükümleri içermesi bakımından ve dünyanın ilk şehir devleti olarak bilinen Babil de Hammurabi (MÖ.1795-1750)’nin adıyla anılan 282 maddeden ibaret bu kanun Kral tarafından halka ilan edilen yazılı bir kanun olarak çok önemlidir.111

Babil kralı Hammurabi'nin çeşitli meselelerde verdiği kararlar, Babil'in koruyucu tanrısı Marduk adına yapılan Esagila Tapınağı'na dikilen bir taş üzerine Akat’ça dilinde yazılmıştır. Hammurabi, kendisine bu kanunları yazdıranın güneş tanrısı Şamaş'ın olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla kanunlar da tanrı sözü sayılmaktaydı.

Çözümü yapılmış metinden bazı kısımlarına göz atarsak;

Bütün ağır suçların ölümle cezalandırıldığı bu kanunlarda yer alan önemli bazı düzenlemeler arasında “kana kan göze göz” misilleme ilkesi bağlamında hükümlerin yer aldığını, hakimlerin baktıkları davalarda hata yapmaları halinde görevden uzaklaştırılıp ağır para cezasına çarptırıldıkları bir sistemde, yalan tanıklık yapanların ölümle cezalandırıldığını, suçlanan kişilerin suçsuzluklarını ispat etmeleri amacıyla Fırat’a atıldıkları, ve kişilerin toplumdaki statülerine göre farklı cezalara çarptırıldıkları bir sistemin uygulanmış olduğunu görmekteyiz.
Kanunda Devlet memurlarının işleri görürken uymaları gereken usuller, suçlar ile ilgili cezalar, medeni hukuk içinde yer alan aile hukuku, eş ve çocuklar, çocuk hırsızlığı, evlenme, boşanma, kadının mirasçılığı, aile içi ilişkiler, evlatlık konuları, miras ve boşanmada malların paylaşımı, çeyiz sorunları, zina, gayrimenkul edinme, mülkiyet hakkı, vergi, tarım ve toprak işleme konusu, hayvancılık, balıkçılık, çalışma hayatı ile ilgili hak ve yükümlülükler, gibi çeşitli konularda detaylı hükümlerin yer aldığını ve bunların akılcı bir düşünme sonucunda toplumun idaresi açısından konuların kurallara bağlanmış olduğunu görmekteyiz.

Dini suçlar rahibe veya fahişeler ile ilgili çeşitli konular ve cinsel suçlar da kanunda yer almıştır. Rahibelerin ve/veya fahişelerin çocukları ve malları miras hakları da düzenlenen hükümler arasındadır.112 Askerlik ile ilgili hükümlere önem verilmiş ve savaş ganimetlerinin dağıtılması, savaşta tutsaklık, savaş sırasında hırsızlık, cinayet, askeri suçlar ve hakları gibi birçok askerler ile ilgili hükümler kurallara bağlanmıştır. Bu dönemde köleliğin yasal bir zemine oturtulmuş olduğunu da görmekteyiz. Esirlerin kölelerin hakları, kölelikten azat edilme, gibi konular da hükümler vardır. Esasen 18-19 yüzyıla kadar
kölelik kurumunun uygulanmasında Fransız ihtilaline rağmen bir beis görmeyen ülkelerin varlığı, Hammurabi kanunlarının etkisinin uzun süre devam ettiğini göstermektedir.
Hammurabi Kanununda yargılama usulü, yazılı sözleşme, mücbir sebep, sözleşme ihlallerinde tazminat, haksız fiil, iyi niyet kötü niyet gibi birçok modern dünyanın çağdaş hukuk kurallarında yer alan hükümlerin var olması, son derece şaşırtıcıdır. Akılcı bir sistem içinde düzenlenmiş yasal kriterler ileri görüşlülüğü gösterdiği gibi dünyadaki ilk belediyecilik şehircilik sisteminin geliştirilmiş ve uygulanmış olması ve evlere numara verilmesi, sokak isimleri konulması gibi ve polis teşkilatı, posta teşkilatı gibi sistemlerin uygulanmış olması hayretle incelenmesi gereken tarihi bilgilerdir.
Bu yasalar her ne kadar bugünkü çağdaş düşünce bağlamında birçok içeriği kabul görebilecek nitelikte değilse de yine de orta çağ Avrupa’sındaki manzara dikkate alındığında insanı esas almış ve ülkede huzur ve refahı sağlamak için sınıf farkı gözetilerek dahi olsa bir düzen getirilmiş olması bakımından önemi inkâr edilemez niteliktedir. Ayrıca çağdaş sistemlerin gelişmesinde kaynak olma rolü de unutulmamak gerekir. Devlet ve insan ilişkilerinin yapılandırılmasında sistemlerin evriminin çağlar boyu nasıl zikzak çizdiğini göz önünde bulundurarak açıklamak gerekir ki, halkların yönetilmesinde, ilişkilerinin düzenlenmesinde ve bir kurala bağlanmasında, toplumlara uygulanan haklar ile ilgili yasaların o dönemlerden sonra daha iyiye gitmesi gerekirken orta çağda yaşanan vahşet ve sebepleri üzerinde bilimsel olarak iyice inceleme yapılması geleceğin kurallarının ve ilişkilerinin belirlenmesinde önemlidir.

İsa’dan sonraki dönemlerde orta çağda, uygulamanın zihniyetin daha geri olması ve din adına insanlık ile bağdaşması mümkün olmayan yasaların varlığı aslında toplumların dönemler itibari ile sosyolojik incelenmesinin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Hammurabi Kanunlarının önemli özelliği bir dönemin sosyolojik yapısını sergilemekte olmasıdır. Babil yasaları ile Sümer yasaları karşılaştırıldığında Babil hükümlerinin daha zecri nitelikte olduğu gözlenmektedir. Ancak dönemi açısından adil olup olmadığına hüküm vermeden belirmek gerekir ki, o dönemde belki de adaletin bu sistem içinde sağlanabildiği kabul görmüştür. Yazılı kanunların olması dönemi itibariyle Devlet düzeni ve insan arasındaki ilişkilerin yasal temele dayandırılmış olması insana değer verildiğini göstermektedir. Her ne kadar Mezopotamya’da kurulmuş çeşitli dillere destan uygarlıklarda yasal düzenlemeler tanrı buyruğu olarak uygulanmış olsa da toplum için uygulandıkları için sosyal nedenler ile tanrı buyruğu olarak gösterilmeleri gerekli görülmüş olabilir. Tanrı-Kral hem toplumun dini gereksinimini ve hem de sosyal yönetimi gerçekleştiren kişi olarak hükümdarlığını sürdürmüştür.

Hammurabi Kanununun ön ve son sözünde Hummurabi’ye krallık ve adaletin sağlanması yetkisinin Tanrılar tarafından verildiği, yer ve göğün tek hâkiminin Şamaş adlı Tanrı olduğu ve onun emri ile adaletin ülkede yapılandırılabileceği belirtilmiştir. Marduk adına yapılan Esagila Tapınağın üzerinde Akatça yazılmış yazıda bu kanunları yazdıranın güneş Tanrısı Şamaş olduğu bu nedenle bu hükümlerin tanrı sözü sayılması gerektiği yazılmıştır. Tanrı tarafından yetkilendirildiği kabul edilen Hammurabi için yarı Tanrı olduğu ve elçi olduğu belirtilir. Dönemi itibariyle Hammurabi de hem Devlet ve hem de dini yetkiler toplanmıştır.

D)Kiros Silindiri ve İnsan Hakları



Kral II. Kiros113 adıyla ünlenmiş olan ve M.Ö. 576-529 yıllarında İran’da yaşamış aslen pers olan Medes ve Pers Krallıklarını birleştirerek Büyük Pers İmparatorluğunu kuran kral Kiros Babil çivi yazısı ile yazılmış Kiros Silindiri olarak adlandırılan önemli bir bildirinin sahibidir. Bu dönem Ahameniş İmparatorluğu dönemi olarak insanlık tarihindeki en büyük imparatorluk olarak tarihte yerini almıştır. İmparatorluğun sınırları doğuda İndus nehri ve Ceyhun nehrinden batıda Akdeniz e kadar uzanmış ve Mısır Filistin’i de içine alan Med ve Perslerin hüküm sürdüğü toprakların üzerinde olup imparatorluk sınırları içinde yüzyıllarca kalmıştır. Atuna M.Ö. 499 da Sardes’i yağmalayınca Milet teki isyan ile M.Ö. 5 ci yüzyılda sürmüş meşhur Yunan -Pers savaşları olarak bilinen savaşlar yaşanmıştır. Ahameniş harekâtı olarak bilinen savaş ta Persler Atina’yı yıkıp yağmalamışlardır. Ancak sonra Perslerin geri çekildiğini görmekteyiz.

Bu büyük imparatorluktaki yönetimsel çalışmalar tarihi önemi haiz olup, Zerdüşt dininin etkisinin çok yüksek olduğu bir dönem olarak, bu kuralların etkisi ile ahlak, insan hakları, eşitlik, kölelik gibi kurumlar sıkı birşekilde kurallara bağlanmıştır. II Kiros zamanında Babil’de İbrahim’i dinlerine sahip olanlar özgür bırakılmışlardır. Bu dönemde Ortadoğu ve Avrupalılar arasında güvenlik içinde tarihte nadir görülen bir dönem yaşanmıştır. Ticaret artmış ve zenginlik hâkim olmuştur.

II Kiros tarafından yazdırılan Silindir üzerinde kırılmamış ve okunabilen kısımlar bağlamında açıklama yapmak gerekirse;

Babilli kölelerin serbest bırakıldığı ve özgürlüklerinin verilmiş olduğuna dair yazı siilndirin insan haklarına ilişkin bir belge olarak kabulünü mümkün kılmaktadır. M.Ö. asırlar öncesi Büyük Kiros şimdi insan hakları ile uğraşanlara ve insanlara hak vermeye çalışanlara bu yazıtı ile şöyle seslenmektedir;

Ben Dünyanın Kralı, büyük Kral, güçlü Kral, Babil, Sümer Akad Kralı, dünyanın yarısının kralı, Kambis’in oğlu, Ansan Kralı kıraliyet soyundan gelen kralım diyerek yazıta başlamıştır. Bu da II Kiros’un hem asil ve hem de aristokrat kimliğinin vurgulandığı bir açıklamadır.

Babil’e nasıl geldiğini ve Büyük Efendi olarak kabul ettiği ve son derece saygı duyduğu Tanrı Kral Marduk’un kendisine sevgi dolu yüce bir kalp verdiğini ve bu cömert kalbinin ona yol gösterdiğini bu nedenle de Babil’e kan dökmeden girdiğini, kimsenin Sümer ve Akad halklarına eziyet etmesine ve canlarına kast edilmesine izin vermediğini, Babil’deki tüm kutsal mekanların aynen muhafaza edildiğini, talan edilmesine izin vermediğini yazdırmıştır. Toplumda zorla hizmet etmeye (işçi çalıştırmaya) son vererek posta işlerini de bir düzene sokmuştur. Şöyle ki, zorunlu posta hizmeti olarak kullanılan kelime angara (angarya) yı başka deyişle zorla taşıma işini, haberleşmenin önemi bilinci ile bir sistem içinde düzenlemiştir. II Kiros, Kralın habercilerinin ulaşımda hızlı olabilmeleri için yollar üzerideki ev veya hanlardaki ulaşıma yarayacak unsurlardan yararlanmalarını mümkün kılmıştır. Hizmetlerin ifasında kimseye zarar verilmeyecektir, zarar vermek kastı ile bir işin yaptırılmasına imkân verilmeyecektir.114

İnsanların yaşamlarından mutlu olmalarına çalıştığını, halkın özgür kıldığını belirtmektedir.II Kiros silindirde devamla, iktidarı döneminde halkın canını malını namusunu koruduğunu önlara güven verdiğini, toplumu meydana getiren tüm halklara din, dil özgürlüğü tanıdığını, kimsenin inancına yönetim olarak karışmadığını, farklı ırklarda olanlar arasında ayırımcılık gütmediğini, demokratik bir düzen olan halkın yöneticilerini seçme imkanını getirdiğini, Devletler arasındaki uyuşmazlıklarda barışçı yolları benimsediğini yazdırmıştır.
Batı ilk insan hakları ile ilgili belgelerin kendilerine ait olduğunu söyleye dursunlar KİROS Babil’in surlarının dibine gümüze kadar kalmasını istediği için o dönemdeki uygulamaları yazıp saklatmasını bilmiştir. İlk belgeler bağlamında iddia edilen bilimsel bilgilerin yanlış olduğu bu vesile anlaşılmaktadır. Bu belgeye rağmen halen birçok kitapta 1215 tarihli Magna Carta Libertatum adlı belgenin ilk anayasa olması konusu gündemi işgal etmektedir.

E) Yahudi İnanışında 10 Emir ve İnsan Hakları115
İbranilerin Tevrat olarak belirttikleri kutsal Kitaplarına Eski Ahid ,Ahd i Atik denir. Yahudi inanışında Allah YAHOVA Hz Musaya 10 emir vermiştir. Bu emirler insana değer veren emirler olarak şu şekildedir.

  1. İsrailoğullarını esaretten kurtaran YAHOVA dan başkasına tapmayacaksın.

  2. Put yapılmayacak ve putlara tapılmayacak,

  3. Cumartesi günü kutsal sayılacak ve dinlenme günü olacak.

  4. Ana babaya saygı gösterilecek.

  5. İnsan öldürülmeyecek.

  6. Zina edilmeyecek,

  7. Hırsızlık yapılmayacak.

  8. Kötülük yapılmayacak.

  9. Kimsenin aleyhine yalan yere tanıklık yapılmayacak.

  10. Kimsenin evine, karısına, köle ve cariyesine öküzlerine eşeklerine ve kısaca hiçbir şeyine göz dikilmeyecek.


Bu emirler bir toplumda düzeni sağlamak için getirilmiş kurallar olarak dağınık ve başıboş olarak kuralsızlık içinde ve bir Devlet içinde yaşamayan topluluk, İbrani halkının bir sistem altında birleşmelerini sağlamak amacı ile belirtilen ilk kurallar olarak çok önemli olup, esasen tüm insanlık için söz konusu olacak ilkelerin açıklandığı hükümlerdir.
F)İsa Öğretisinde Hiristiyanlık Bağlamında İnsan Hakları116
Öncelikle belirtelim ki, Hristiyanlık, doğunun mistik inanışının hâkim olduğu, Yahudi Mesihçiliğinin olduğu ve Yunan düşünce tarihinin etkisinde olarak ve Roma İmparatorluğunun evrensel nitelik kazanan kurallar yarattığı dönemde, bu fikirlerin oluştuğu bir zaman diliminde ortaya çıkarak bir inanç olarak İSA’nın çarmıha gerilmesinden ve vefatından sonra ortaya çıkmış ve varlığını kabul ettirmiştir. İsa peygamber Hiristiyan aleminin kutsal kitabını vahiy yolu ile topluma gelmesine hizmet eden değildir. Roma İmparatorluğu döneminde Filistin’de bir Yahudi olarak dünyaya gelip vaazları ile halkı iyi yola çekme çabaları ile Yahudi toplumuna hizmet etmek amacı ile işe başlamış ve sonradan Havarileri tarafından Yeni Ahit olarak düzenlenen ve İncil, Bible olarak nitelenen kutsal Kitap ile din olarak ortaya çıkan Hristiyanlık doğmuştur. Bu din sonraları Roma İmparatorluğunun resmi dini olmuştur ve tüm Avrupa’nın dini haline gelerek dünyaya yayılmıştır. İsa peygamber döneminde toplumun içinde bulunduğu durumun vehameti ve Yahudi halkına yapılmakta olan zülüm sebebi ile başkaldırmış olarak topluluğa vaazlar vererek, milliyetçiliğe karşı açıklamalarda bulunmuştur. Tanrı karşısında insanlar arasında bir ayrıcalık olmadığını, ırklar arasında ayırım yapılamayacağını, üstün ırk olmadığını, bütün insanların kardeş olduğunu ve birbirlerine eşit bulunduklarını söylemlerinde halka açıklayarak onları biraraya getirmeye ve düşmanlık hislerini yok etmeye çalışmıştır. Musevilik inancından ayrılan nokta buradadır. Çünkü Yahova Yahudileri yeryüzünde İbranileri egemen ırk haline getireceğine dair söz vermiştir. İbrahim Peygamber ile pazarlık yaparak asırlardır sürdürülen hikayelerini geliştirmişlerdir. Oysa İsa peygamber göklerde babanın iradesine uyan benim kardeşimdir, anamdır diyerek toplumda ayırımcılığa karşı çıkmıştır. Ekonomik düzen bakımından da zenginliğe ve kişisel ayrıcalıklara karşı söylemleri ile açıklamalar yapmışıtr.

Tek yol insanlar için Tanrıya, Babaya inanmak ve ona hizmet etmek olduğunu açıklayan İsa Peygamsber, insan yaşamlarının tanrıya adanmış olmasını istemiştir. Açıklamaları hep bu yönde olmuştur. Sahte dürüstlüklere karşıdır. Onun söyleminde zenginlik, altlık üstlük, mülkiyet gibi haklar ve imkânlar yoktur. Herkes eşit olacaktır. İsa peygamber yaşadığı toplumun kurallarına karşı çıkmış ve toplumdaki düzeni eleştirmiştir. Eziyet çeken halkın imdadına yetişmek için çalışan ve bu uğurda kendini feda eden İsa peygamber toplumun uyanmasına vesile olmuştur. Din adamlarının eziyet yapmasına sahte dürüstlüklerine karşı çıkmıştır. Bible, Tevrat gibi aynı benzer tarihi hikâyelerin anlatıldığı kitaplar insanların doğru iyi saygıdeğer olmaları için öğütlerin verildiği yapıtlardır.
G)İslamiyet Açısından Kur’anda İnsan Hakları117
İslam Medeniyeti Açısından İnsan Hakları.

İslami anlayış ile insan haklarının birlikte düşünülüp düşünülemeyeceği tartışmalıdır. İslam’da insan hakları konusu Kuran ve hadisler ile açıklamasını bulmaktadır. İslam da insan haklarına ilişkin anlayışın Kuran ekseninde düşünülerek belirtilmiş hakları ele alarak değerlendirme yaptığımızda Kuran’da çeşitli hakların düzenlenmiş olduğunu görmekteyiz. Ancak bunun kadın erkek arasında eşitliğin cari olduğu şeklinde anlamak veya İslam’da verilen cezaların batı uygarlığı anlamında insan haklarına uygun olduğunu kabul etmek mümkün değildir.

Belirtmek gerekir ki, kuran hem dünyevi ve hem de ahiret ile ilgili hükümleri ve insanların iyi davranışları için çeşitli yolları düzenleyen bir kurallar bütünü olduğu için yaşayanların yeryüzünde uygulamakla ve uymakla yükümlü olacakları kurallar ile ilgili açıklamaları ihtiva etmektedir.

İnsan hakları olarak her ne kadar net hükümler olmadığını söylemekte isek te bir kısım hakları ele alıp bunların islamda olup olmadığını belirtebiliriz.

Örneğin, yaşam hakkı, özgürlük hakkı, eşitlik hakkı, güvenlik hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, kültür hakkı, konut hakkı , ekonomik haklar, aile kurma hakkı, kadınların hakları, miras hakkı, adil muamele hakkı gibi hakları bakımından İslam’daki uygulama nasıldır?

Bir kısım araştırmacı Kuran da 17 hak ve özgürlük bulunduğunu belirtmiştir.118 Diğer bazı araştırmacılar ise 14 tane hak olduğunu belirtmiştir.119 Bir kısım araştırmacı İslamiyet’te özel ve kamu hakları diye hakları ikiye ayırarak incelemiş ve İslam’da evrensel temel hakların insanlığa bir bütün olarak tanındığını ileri sürülmüştür.

Buna göre, yaşam hakkı- mülkiyet hakkı- saygı hakka-kişisel dokunulmazlık hakkı- kişi özgürlüğü hakkı-sosyal güvenlik hakkı- zorsbalığa karşı baş kaldırma hakkı- ifade özgürlüğü hakkı- inanç özgürlüğü hakkı- eşitlik- haksızlığı düzeltme –ekonomik güvenlik- ülkeyi terk etme hakkı- ülkeye yerleşme hakkı emeğinin karşılığını alma hakkı. Gibi haklar gerek Kuran gerekse Sünnet ve Hadislerde var olduğu şeklinde açıklamalar yapılmıştır.

Uluslararası metinler ile karşılaştırmasını yapan İslam düşünürleri ve araştırmacıları, İslam’ın İslam öncesi İslamiyet’in doğduğu toplumdaki olumsuz uygulamaların ve insan onuruna aykırı eşitliğe aykırı birçok kuralı ortadan kaldırarak çok daha yeni ve eşitlikçi hakkaniyete dayalı bir sistem getirmiş bulunması nedeni ile İslam’ın insan haklarına saygılı ve insanı esas alan bir uygulaması olduğu konusunu savunurlar.120

Esasen İslam öncesi toplumda insan (birey) önemli olmayıp toplum önemli olduğu için birçok kurum bakımından farklı uygulamalar vardır. Örneğin aile ilişkilerinde kızın rızasının alınmadan evlendirilmesi, çok erkekle evlilik, belli bir süre için evlenme, bedel nikahı değiş tokuş, babanın ölmesi üzerine üvey oğul ile evlenme veya aksi gibi bireyin özgürlüğünün olmadığı uygulamaların ortadan kaldırılması gibi kurallar Kuran ve İslamiyet ile düzeltilmiştir. Keza toplumda Ahlak bağlamında toplum içinde aile ve akrabalık sisteminin düzenlenmesi, nesebin öneminin getirilmesi, eğitim, terbiye, ahlakın İslam da önem kazanması, İslami eğitim de sadece İslamın şartlarının öğretilmesi değil aynı zamanda toplum için gerekli olan adab kurallarının da öğrenilmesine önem verilmesi büyük bir gelişme olarak kabul olunur. İslam da kitap önemli olmuştur. İslam aynı zamanda ekonomik ilişkileri de düzenlemiş sosyal hayatla ilgilenmiş olup bu kurallar bağlamında dönemi açısından ilerici bir yapılanma ile insan hakları bağlamında önemli kuralların kabul edildiğini söylemek mümkündür.

Yüklə 1,42 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin