10İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ve İNŞAAT SEKTÖRÜ
Sadece inşaat iş kolunda yılda ortalama 350 insanımız iş kazaları nedeniyle aramızdan ayrılıyorsa, burada insan hayatına verilen değerle ilgili bir sorun bulunmaktadır.
Eğer Türkiye, ölümlü iş kazaları sıralamasında hâlâ Avrupa ülkeleri arasında birinci, dünya sıralamasında da üçüncü ise, İLO’nun 82 ülke arasında yaptığı araştırmada Türkiye`de iş kazaları sonucu yaşamını yitiren sigortalıların sayısı yüzbinde 18, Avrupa Birliği ortalamasında yüzbinde 2,5 olarak belirlenmişse, yani Türkiye ortalaması AB ortalamasının yedi katıysa, insana yaklaşımda köklü değişiklikler gerçekleştirilmesi, daha doğrusu zihniyet değişikliğine gidilmesi gerekmektedir.
Sorun şu ki;
-
Eğer çalışma yaşamında, esnek çalışma, taşeronlaşma ve güvencesizlik hâkim olmaya devam ederse,
-
Eğer işverenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği yatırımlarını maliyet artırıcı kalemler olarak görmeye devam ederse,
-
Eğer, kar beklentisi ile kamusal fayda arasındaki temel çelişki kamusal denetim sorumluluğunu üstlenenler tarafından dengelenmez ise,
-
Eğer, üretim süreci unsurlarında işçi sağlığı ve iş güvenliği kültürü yerleştirilemezse,
-
Eğer, kazalara kaderci bir anlayışla yaklaşma devam ederse, iş kazaları canımızı acıtmaya devam edecektir.
SGK`nın açıkladığı 2012 iş kazaları raporuna göre; iş kazalarında bir önceki yıla göre artma, ölümlü iş kazalarında azalma görülmüştür. 2011 yılında 69 bin 277 iş kazası meydana gelmişken, 2012 yılında 74 bin 871 iş kazası yaşanmıştır. 2011 yılında bin 700 işçi hayatını kaybederken, 2012 yılında bu sayı 744`e inmiştir ki, bu azalma kelimelerle tarif edilmeyecek oranda bizleri memnun etmektedir. Ancak 2013`ün ilk dokuz ayında 842 işçinin ölmesi, ölümlü iş kazalarında kayda değer bir artış olduğunu göstermektedir. Anlaşılan o ki, soruna köklü çözümler getirilmediği sürece, inişli-çıkışlı bir grafik ortaya çıkacak, az ya da çok insanlarımız ölmeye devam edecektir. Buna göre; iş kazalarının en çok kömür işletmeciliğinde meydana gelmesi geleneği bozulmuş, inşaat en fazla iş kazası meydana gelen işkolu olmuştur. 2012`de iş kazalarının yüzde 12`si inşaatta, yüzde 11`i kömür işletmeciliğinde, yüzde 7`si de metal işkolunda meydan gelmiştir.
SGK iş kazası verileri ile gerçek veriler arasındaki uçurum, kayıt dışı istihdam, taşeron sistemi, geçici-güvencesiz çalışma biçimleri nedeniyle dayanaklı hale gelmektedir. Türkiye`de yüzde 40`a yakın kayıt dışı istihdam olduğu düşünülürse, SGK verilerine neden şüpheyle yaklaşıldığı anlaşılır olacaktır. Bu durum, İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 17 Kasım 2012 tarihinde toplanan İnşaatlarda İş Güvenliği Çalıştayı Sonuç Bildirisi`nde de ifade bulmuş, verilerin önemi ve SGK verilerinin eksikliğine vurgu yapılmıştı. Çalıştay Sonuç Bildirisi`nde "Sorun üzerinde çözüm odaklı araştırma yapılabilmesinin olmazsa olmaz şartı, sağlıklı istatistikî verilere ulaşmaktır. ‘Teşhis-tedavi` ilişkisinin sağlanması ancak verilerin eksiksiz olması ile mümkündür. Bunun için, ilgili kamu kurumlar tarafından gerçekleştirilecek merkezi çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır." denilmiştir. Aynı şekilde, "SGK`nın dönem dönem kamuoyuyla paylaştığı iş kazaları verilerinde ciddi hata ve eksiklikler göze çarpmaktadır. Bu nedenle, Türkiye`deki iş kazalarıyla ilgili tek sayısal veri kaynağı olan SGK istatistiklerinin hatasız hazırlanmasına özen gösterilmeli, iş kolu bazında ayrıntılı veriler toplanmalı ve ayrıntılı kaza analizleri yapılmalıdır." şekilde görüş bildirilmiştir.
6331 sayılı Kanun, şantiye şefini, en az işveren kadar sorumlu ilan etmiş, büyük sorumluluk altına almıştır. Kanunun 3. maddesi, 4857 sayılı İş kanunun 2. maddesi ve 2012 yılından buyana yürürlükte bulunan "Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları ile Şantiye Şefleri ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmelik" hükümleri gereğince, şantiye şeflerinin fiili olarak üstlendikleri iş güvenliği önlemleri, yasal bir zorunluluk haline getirilmiştir.
İnşa faaliyetinde görev ve sorumluluk üstlenen kuruluş veya kişilere müteahhit denilmektedir. Müteahhitlerin işlerini yürüten, organize eden, koordinasyonu sağlayan ve kontrol eden kişilere de şantiye şefi denmektedir. Başka bir deyişle müteahhitten sonra gelen ikinci kişi şantiye şefidir. Şantiye şefi, kimi zaman inşaatın fen ve teknik kurallarını, projesine uygun olarak yürütülmesini sağlamakla görevli bir denetçi gibi görev üstlenmekte, kimi zaman personelle ilgili tüm iş ve işlemleri işveren gibi yürütmekle yükümlü olmakta, kimi zaman da doğrudan inşa faaliyetinde görev almaktadır. Yapılan iptal üzerine yönetmelik hükmü değiştirilmiş olup, şantiye şefi, “Konusuna ve niteliğine göre yapım işlerini müteahhidi adına yöneterek uygulayan, mühendis veya mimar diplomasına sahip teknik personel” halini almıştır. Şantiye şefliği bazı kanun ve yönetmeliklerde şu şekilde geçmektedir.
10.1.1Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği
Şantiye şefi kavramını tanımlayan ilk düzenleme 05.02.2008 tarih ve 27787 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’dir. Yönetmeliğin 3.maddesinin 1.fıkrasının (i) bendinde şantiye şefi kavramı “Şantiye şefi; Konusuna ve niteliğine göre yapım işlerini yapı müteahhidi adına yöneterek uygulayan, mühendis, mimar, teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personel” olarak tanımlanmıştır. Ancak Türk Mimarlar ve Mühendis Odaları Birliği tarafından şantiye şefi kavramının içeriği ile ilgili dava açılmış; dava neticesinde Danıştay 6. Dairesinin 02.02.2011 tarih, 2008/3365 E, 2011/161 K. sayılı ilamıyla (Ek 13) “ancak mimarlar ve mühendislerin şantiye şefi olabileceği” düşüncesiyle yönetmelik hükmünün iptaline karar verilmiştir. Bu karar üzerine şantiye şefliği tanımı 01.07.2011 tarih ve 27981 sayılı Resmi Gazete ile değiştirilmiştir. Şantiye şefinin sadece mimar ve/veya mühendis olması şartı koşulan yönetmelikte (Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği), şantiye şefi kavramının tanımı dışında;
-
Şantiye şefinin sorumlulukları,
-
Yapı denetim kontrol elemanlarıyla birlikte yapacakları çalışmalar,
-
Şantiye şefinin hazırlaması gereken evraklardan detaylı bir biçimde bahsedilmiştir.
10.1.2Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları İle Şantiye Şefleri Ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmelik
Şantiye şefliğini açıklayan bir başka kaynak da 16.12.2010 tarih ve 27787 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları İle Şantiye Şefleri Ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmeliktir. Amacı; “plan, fen, sanat, sağlık, çevre şartlarına ve standartlara uygun yapı inşa edilmesine yönelik yapım faaliyet ve süreçlerinin takibini sağlamak üzere, yapı müteahhitlerine yetki belgesi numarası verilmesine, kayıtlarının tutulmasına, mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi çalıştırılması mecburi yapılara, yapım işlerinde görev alan şantiye şeflerine ve yetki belgeli usta çalıştırılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olan yönetmelik 01.01.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Şantiye şeflerinin tüm görev, yetki ve sorumluluklarını açıklayan yönetmelik bu açıklamaları 10. maddede (Ek 14) detaylandırmıştır. Yönetmeliğin 10. maddesinin 15. fıkrasında; şantiye şefi olarak görev yapan teknik personelin, 4857 sayılı İş Kanununun 81 inci maddesi kapsamında yer alan inşaat ve tesisat işlerinde, şantiye şeflerinin iş güvenliği uzmanlığı belgesine haiz olması zorunluluğundan da bahsedilmiştir.
10.1.3İmar Kanunu
17.12.2009 tarih ve 27435 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5940 sayılı “İmar Kanunu İle Bayındırlık Ve İskan Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” (Ek 15) ile, İmar Kanunu’nun 28. Maddesinde (Ek 16), mevzuatın uygulanmasında görev alan meslek mensupları olan harita, plan, etüt ve proje müelliflerini ve şantiye şeflerini de kapsayacak şekilde “Müelliflik, fenni mesuliyet, yapı müteahhitliği ve siciller” olarak değiştirilmiş, harita, plan ve proje müelliflerinin, yapı müteahhitlerinin şantiye şeflerinin denetime yönelik fenni mesuliyet üstlenen mimar ve mühendislerin sorumlulukları, alınan yargı kararları da dikkate alınarak daha açık, belirgin ve genişletilerek yeniden düzenlenmiştir.
10.1.46098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu
04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Eser Sözleşmeleri adı altında geçen yedinci bölümünde (Ek 17) işverenin ve yüklenicinin borçları ve sorumluluklarından bahsedilmiştir.
10.1.54857 Sayılı İş Kanunu
10.06.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4857 sayılı İş Kanunu’nda; “işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir” (4857 sayılı İş Kanunu Madde 2-Tanımlar, Ek 18) şeklinde bir tanımlama yapılmıştır. İnşa faaliyetini müteahhit adına yürüten şantiye şefi, görev üstlendiği şantiye açısından işveren vekili konumundadır. Genel olarak işveren ve vekilleri ile ilgili sorumluluklardan bahseden İş Kanunu’nda, 105. Maddede iş sağlığı ve güvenliği konusuna da değinilmiştir. Ayrıca bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır, denmektedir.
10.1.6Yapım İşleri Genel Şartnamesi
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 53 üncü maddesinin (b) fıkrasının ikinci bendine (Ek 19) dayanılarak hazırlanmış olan bu Genel Şartnamenin amacı, iş sahibi idareler tarafından 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa göre sözleşmeye bağlanan her türlü yapım işinin yürütülmesinde uygulanacak genel esasları tespit etmektir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi idareler tarafından bu Kanun hükümlerine göre ihalesi yapılan ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa göre anahtar teslimi götürü bedel veya birim fiyat sözleşmeye bağlanan yapım işlerini kapsayan Yapım İşleri Genel Şartnamesi’ne göre düzenlenen sözleşmelerde taraf olan gerçek kişilerden bir tanesi yüklenici vekili olarak geçmektedir. Yüklenici vekili şartnamede; sözleşme konusu işle ilgili olarak yükleniciyi temsil eden, o iş için yükleniciden noterce düzenlenmiş bir vekaletname ile tam yetki almış ve idarece kabul edilmiş olan gerçek kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma bakacak olursak yüklenici vekili olarak şantiye şefi düşünülebilir. Dolayısıyla şartnamede yer alan maddeler (Madde 19,25,35,40,41,42,48,50, Ek 20) şantiye şefini doğrudan ilgilendirmektedir.
Yapım İşleri Genel Şartnamesine göre Şantiye Şefi;
-
işin teslimi,
-
işin yürütülmesi,
-
şantiyede meydana gelebilecek kazalar,
-
hakedişler,
-
kabul işlemleri gibi konularda sorumlu olan taraf niteliğindedir.
10.1.76331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında “İşveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri, bu Kanunun uygulanması bakımından işveren sayılır.” şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Bahse konu olan vekilden şantiye şefi anlaşılmaktadır. Şantiye şefi kanunun tamamından sorumludur. Kanunla ilgili bilgi bir önceki bölümde verilmiştir.
10.1.85237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
12/ 10/ 2004 tarih ve 25611 sayılı Resmi gazetede yayınlanan Türk Ceza Kanunu’nda İmar kirliliğine neden olma başlığı altında Şantiye Şeflerini ilgilendiren 184 numaralı madde bu konu altında değerlendirilebilir.
İmar kirliliğine neden olma;
MADDE 184 –
(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tâbi yerlerde uygulanır.
(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar plânına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
Dostları ilə paylaş: |