Şiirleri ölümünden sonra Rifat Necdet Evrimer tarafından "Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti ve Şiirleri“ adlı kitapta toplanmıştır.
YEDİ MEŞALECİLER
Edebiyatımızda 1930'lara gelindiğinde yeni bir yazın çığırı açmak girişimiyle karşılaşılır.
Milli Edebiyatçıların sığlıklarına, gerçekçilikten uzak memleketçiliklerine bir tepkidir bu.
Yazın tarihimize Yedi Meşaleciler adıyla geçen bu topluluğun (Sabri Esat Siyavuşgil Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi Koray) amacı, Hececilerin elinde tıkanan Türk şiirini yeni ufuklara açmaktı.
1928'de çıkardıkları ortak bir kitabın önsözünde: "Yazılarımızı müşterek neşretmemizin sebebi, memleketimizde son edebi cereyanları gösterecek toplu bir eser vücuda getirmek arzusudur.
1928'de çıkardıkları ortak bir kitabın önsözünde: "Yazılarımızı müşterek neşretmemizin sebebi, memleketimizde son edebi cereyanları gösterecek toplu bir eser vücuda getirmek arzusudur.
Yazılarımızda ne dünün mızmız ve soluk hislerini, ne son zamanların renksiz ve dar Ayşe, Fatma terennümünü bulacaksınız.
Biz her şeyden evvel duygularımızı başkalarının manevi yardımına muhtaç kalmadan ifade etmeye çalıştık." diyen Yedi Meşaleciler, tıpkı, Edebiyat-ı Cedide'ye karşı çıkıp Edebiyat-ı Cedide'nin kanatları altına sığınan Fecr-i Aticiler gibi, edebiyatımızda fazla etkili olamadılar.
"Canlılık, samimiyet ve daima yenilik" sözcükleriyle özetledikleri girişimleri, temelde bu üç ilkeden de yoksundu.
"Canlılık, samimiyet ve daima yenilik" sözcükleriyle özetledikleri girişimleri, temelde bu üç ilkeden de yoksundu.
Hece ölçüsünden yola çıktılar, biçimde bir yenilik getirmediler.
Özde ise Verlaine, Mallarme, özellikle de Baudelaire gibi Fransız ozanlarını örnek aldılar.
Yeni bir dünya görüşüne dayandıklarını söylemek de olanaksızdı.
Kendi kuşağını "müstakbel abidenin malzemesini hasırlamış rençberler" olarak gören ve gençlerin "ellerindeki hazır malzeme ile yeni şaheserler yaratacaklarına" inanan Yusuf Ziya Ortaç da onlardan umudu kesti.
Kendi kuşağını "müstakbel abidenin malzemesini hasırlamış rençberler" olarak gören ve gençlerin "ellerindeki hazır malzeme ile yeni şaheserler yaratacaklarına" inanan Yusuf Ziya Ortaç da onlardan umudu kesti.
1928'de Meşale dergisi kapanınca topluluk dağıldı.
Sanatçılar, kendi istek ve yeteneklerine göre çalışmalarını sürdürdüler.
Kenan Hulusi, zaten "menşure" ciydi, öyküye yöneldi; Muammer Lütfi yazından uzaklaştı, ötekilerse değişik yazın alanlarına kaydılar. Yalnız Ziya Osman Saba şiirde direndi.
Bu şairler içinde Cevdet Kudret, Baudelaire'e bağlı görünür, Sabri Esat, Fransız izlenimcilerinin daha aydınlık, daha kesin bir uzantısı gibidir, Ziya Osman ile Yaşar Nabi ise daha yerlidir.
Yedi Meşalecilerin Özellikleri:
Realist dünya görüşünü aşarak olaylara daha gerçekçi bir yaklaşımla bakmak istediler.
Edebiyat ve sanatta taklitçilikten uzak kalarak, duygu ve düşünceleri ön plana çıkararak kişiliklere saplanmaktan kurtulmaya çalıştılar.
İşlenen konuları çeşitli görünümlerle zenginleştirmek; canlı, içten ve yeni bir ruhla ortaya çıkmak istediler.
Canlılık, içtenlik, sürekli yenilik yapmak için büyük bir çaba içine girdiler; ne var ki amaçlarına ulaşamadılar.
Canlılık, içtenlik, sürekli yenilik yapmak için büyük bir çaba içine girdiler; ne var ki amaçlarına ulaşamadılar.
Konuları olabildiğince genişletmek istediler.
Sürekli yenilik için buluş adını verdikleri yeni söyleyişlerin arayışı içinde oldular.
Edebiyatımızda kısa süreli bir yankı uyandırdılar.
Şair kaleminden ziyade, sanki daha çok ressam fırçasıyla çalışan bu sanatçılar, his ve hayalden çok gözlemi öne çıkarmışlardır.
Şiirimize yeni bir duyarlık getirmişler; bu duyarlığı, işledikleri konuları, imge ve benzetmelerle beslediler.
Şiirimize yeni bir duyarlık getirmişler; bu duyarlığı, işledikleri konuları, imge ve benzetmelerle beslediler.
İç dünyalarına, eşya ve olaylara izlenimci bir ressam gibi baktılar.
Onların şiirleri, ustalıkla yapılmış birer tablo değeri taşır.