Dış lastik bak lastik



Yüklə 2,3 Mb.
səhifə16/25
tarix08.04.2018
ölçüsü2,3 Mb.
#47893
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   25

173 dinleme

dövüp sıkıştırma işlemini yapan araca da dink denir. Osmanlı Devleti'nde fesin 1829'da başlık olarak kullanılmaya başlamasından sonra, 1833'te İzmit'te kurulan fes atölyesine "dinkhane" adı verilmişti.



Dinkalar, Dinka dilinde cange (halk), Sudan'ın güneyinde, Nil Havzasının orta kesimindeki bataklıklarla çevrili savan bölgesinde yaşayan halk. Nil-Sahra dil ailesinin

Sudan'ın güneyinde Nil Irmağı kıyısına kurulmuş bir Dinka köyü

Henriette Grindat


Çari-Nil koluna bağlı Dinka dilini konuşurlar. Nuerlerle yakından ilişkilidirler. Bin ile 30 bin kişi arasında değişen, çok sayıda bağımsız grup oluştururlar. Bu gruplar bölge, dil ve kültür temelinde kümelere aynlır. En çok bilinen kümeler Acarlar, Alibler, Borlar, Rekler ve Melvallar'dır. Başlıca uğraşları hayvancılık olan Dinkalar, ekimden nisana değin süren kurak mevsimde sığır sürülerini ırmak kıyısındaki otlaklara götürürler. Yiyecek ürünlerinin, özellikle mısırın yetiştiği yağmurlu mevsimde, savan ormanlarındaki asıl yerleşimlerine geri dönerler. Her grup kendi içinde daha küçük özerk siyasal birimlere bölünmüştür. Çok geniş bir coğrafi alana yayıldıklan için çok çeşitli lehçeler konuşan Dinkalar, düşman- lan karşısında grup içi birliğe büyük önem verirler. Rahip-şeflerin bazı babayanlı klanlardan gelmesi gelenektir ve aynntılı efsanelerle konumları güçlendirilir. Bu rahip- şeflere atfedilen üstün niteliklerden biri, mızrakla balık avlamada usta olduklandır. Ruhani önderlik ve aracılık, inançlanna bağlı olan Dinkalar için çok önemlidir. Günlük yaşamda Tann (Nhial) ve ata ruhları önemli rol oynar. Günah işleyenler tanrısal güçleri yatıştırmak için sığır kurban eder. Dinkalar gururlu, bağımsız ve savaşçı bir halktır. Oğlanlann çocukluktan erkekliğe geçişleri gelenekselleşmiş törenlerle kutlanır. Bu törenlerde aynı yaştaki çok sayıda oğlan, birlikte birçok güç sınamasından geçer. Daha sonra, süt sağma işini artık yaşam boyu bırakarak çocukluktan ve erkeklerin hizmetkârı olmaktan çıktıklarını gösterirler.



Dinkard bak. Denkart

dinleme, oskültasyon olarak da bilinir, hekimin, organlardan gelen sesleri dinleyerek, kalp kapakçıklarının iyi çalışmaması gibi bazı işlevsel bozuklukları ya da gebelik gibi özel durumları saptayabilmesini sağlayan tanı yöntemi. Eskiden hekimler vücut seslerini dinlemek için kulaklanm doğrudan doğruya hastanın göğsüne, sırtına ya da karnına dayarlardı; 1819'da stetoskopun geliştirilmesinden bu yana, kulakla dinlemenin yerini aletle dinleme tekniği almıştır.

dinlenme dönemi 174

Vücudun herhangi bir yerinde aksayan kan dolaşımı, eklemlerde birbirine sürtünen yüzeyler, bileklerde nabız dalgaları, karında dölütün kalp atışları ve hareketleri ya da bağırsaklardaki düzensizlikler, tanı değeri olan tipik sesler çıkarır. Bu seslerin değerlendirilmesi amacıyla geliştirilen dinleme tekniği, bugün en çok kalp ve akciğer hastalıklarının tanısında kullanılır.

Kalp seslerinin dinlenmesi sırasında, kulakçıklar ile karıncıklar arasındaki kapakçıkların ve aort ile akciğer atardamarlarının girişindeki kapakçıkların kapanmasından kaynaklanan iki ayrı ses duyulur. Bu kapakçıkların tam kapanamaması nedeniyle kapakçıklardan içeri sızan kan, kan akışında bir burgaç hareketi yaratarak, üfürüm sesi denen uzun ve kolayca duyulabilir bir ses çıkarır. Kalbin ve göğüsteki kan damarlarının doğuştan gelme bazı oluşum bozukluklarında, bir üfürüm sesi aralıksız sürebilir. Hekim, çoğu kez kalp ka- pakçıklarındaki herhangi bu bozukluğun en özgül tanısı olan bu sesi dinleyerek, hangi kapakçığın iyi çalışmadığını anlayabilir. Bazen kalp seslerindeki herhangi bir değişiklik, kalp kasındaki bir hastalığın ya da zayıflamanın belirtisidir. Gene kalp seslerini dinleyerek, kalp atışlarmdaki düzensizlik (ritim bozukluğu) ve kalp zarındaki iltihaplanma da (perikardit) anlaşılabilir.

Ayrıca, soluk alıp verme sırasında akci- ğerlerdeki hava keseciklerinden ve bronşlardan gelen sesleri dinleyerek, bu organdaki bir hastalığın tanısı konabilir.

dinlenme dönemi, birçok canlıda, elverişsiz çevre koşulları karşısında, genellikle de bu koşulların egemen olduğu kış aylarında metabolizma etkinliğinin azaldığı dönem.

Bitkilerde, tohumun olgunlaşması sırasında embriyonun büyümesi geçici olarak duraklar; bu duraklama bir ölçüde, çözünebilir besinlerin dokularda depolanabilecek besinlere dönüşmesi sırasında görülen hızlı ve aşırı su kaybından kaynaklanır. Büyümenin yavaşlaması ya da tropik bitki tohumlarının çoğunda olduğu gibi tümüyle durması, büyük olasılıkla mevsim ve iklim değişikliklerine uyum sağlamanın bir yoludur. Sıcaklık, nem ve günlerin uzunluğu gibi çevre koşulları bitkinin büyümesine elverişli duruma geldiğinde, dinlenme dönemi yerini çimlenmeye(*) bırakır.

Hayvanların da birçoğu, çevre koşullarının elverişsiz olduğu dönemlerde metabolizmalarını yavaşlatarak büyüme ve gelişmelerini bir süre için durdururlar. Böcekler, sürüngenler, amfibyumlar, balıklar ve kabuklular gibi soğukkanlı hayvanların çoğunda görülen bu dinlenmeye diyapoz(*), memeliler gibi sıcakkanlı hayvanlarda ise kış uyku- su(*) denir.

dinlenme hakkı, işgücünün korunması ve tazelenmesi amacıyla çalışanlara tanınan sosyal hak. Ücretli hafta sonu ve bayram tatilleri ile yıllık izinleri kapsar. Dinlenme hakkı çalışma sürelerinin kısaltılması yönündeki mücadelenin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda seri üretimden kaynaklanan ağır çalışma koşullarının işçinin sağlığı ve kişiliği üzerinde olumsuz etkiler yaratması ve verimliliği düşürmesi işverenleri de çalışma süreleri içinde işçiye boş zaman sağlamaya yöneltmiştir. Günümüzde birçok ülkede anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış olan dinlenme hakkı insan Haklan Evrensel Bildirisi, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) çeşitli sözleşmelerinde de yer alır.

dinlenme potansiyeli, biyokimyada, elektrik uyanlannı alabilen hücrelerin, özellikle sinir hücreleri iç ortamı ile çevresindeki sıvılar arasında var olan elektrik yükü dengesinin bozulması. Elektrik uyarılarını alabilen hücrelerin içi eksi yüklü, dinlenme potansiyeli ise 60-95. milivolt (1 milivolt = 0,001 volt) arasındadır. Hücre içindeki eksi elektrik yükü dinlenme potansiyelini aşacak kadar artarsa, hücre zarı ya da hücrenin kendisi aşırı poİanlmış (elektriksel olarak kutuplaşmış) duruma gelir; hücre içindeki eksi yükün dinlenme potansiyelinin altına düşecek kadar azalmasına da depolarizasyon denir.

Sinir uyarılarının iletisi sırasında, sinir lifinin artı elektrik yükü yüklenmesiyle gerçekleşen kısa süreli depolarizasyona aksiyon potansiyeli(*) adı verilir. Dış çevredeki sodyum iyonlarının hücre içine girmesinden kaynaklandığı sanılan bu kısa süreli polarizasyon değişikliği, sinir uyarılarının iletilmesini sağlar. Depolarizasyondan sonra, hücre zarının artı yüklü potasyum iyonlarına karşı geçirgenliği arttığı için, normal olarak hücre içinde oldukça yüksek yoğunlukta bulunan potasyum iyonları zardan yayınım yoluyla dış ortama geçer. Bu aşamadan sonra hücre yeniden eksi elektrik yükü kazanarak, yeni bir dinlenme potansiyeline girer.



Dinnsheanchas (Gaelcede "Yerlerin Tarihleri"), İrlanda'daki yer adlarının etimolojisini ve tarihini ele alan, düzyazıyla ve manzum olarak yazılmış incelemeler. 12. yüzyıldan kalma manastır el yazmalarında çeşitli biçimlerde korunmuş olan akarsu, tepe ve kayalık adlarıyla, eski İrlandalı komutanların kalelerinin adlanna ilişkin bilgiler içeren Dinnsheanchas'ta Hıristiyanlık öncesi mitolojisi, özellikle de tanrı ve peri öyküleri yer alır. Bu yapıtlann en ünlüsü, 6. yüzyılda yaşayan Dermot'un (Diarmaid) maiyetindeki şair Amergin mac Amhalgaidh'in kaleme aldığı sanılan 200'ün üzerinde yeri anlatan Dinnsheanchas'tır. Oxford Üniversitesi'nde Bodleian Kütüphanesindeki Rawlinson el yazmasında ve Book of Ballymote'ta (Ballymote'un Kitabı) yer alan bu yapıt, her yöre üzerine bilgi sahibi olması beklenen o dönem şairleri için önemli bir kaynaktı.

Dinnyes, Lajos (d. 15 Nisan 1901, Alsoda- bas, Macaristan, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu - ö. 4 Mayıs 1961, Budapeşte, Macaristan), Macar devlet adamı. 1940'larm sonlarında Macaristan başbakanı olarak Macaristan sanayisinin devletleştirilmesi yolunda ilk adımları atmıştır. Keszthely Üniversitesi'nin iktisat bölümünden mezun olduktan sonra öğrenimini yurt dışında sürdürdü. Macaristan'a döndükten sonra Peşte'de yerel düzeyde siyasete atıldı. Siyasal yelpazenin ortasında yer alan Küçük Toprak Sahipleri Partisi'ne girdi. II. Dünya Savaşı sırasında faşist hükümete karşı oluşturulan birleşik cepheye katıldı. 1947'de partisinin oluşturduğu hükümette önce savunma bakanı, ardından Aralık 1948'e değin başbakan olarak görev yaptı. Bankaları, 100'den çok işçi çalıştıran işletmeleri ve din okullarını devletleştırdı ve Sovyet-Macar ticaret anlaşmasını imzaladı. Sovyet desteğindeki komünistlerin yönetimi ele geçirmesinden sonra başbakanlıktan ayrılarak, Budapeşte'deki Ulusal Tarım Kütüphanesi ve Dokümantasyon Merkezi' nin yöneticiliğini üstlendi.

Dino, Abidin (d. 23 Mart 1913, İstanbul - ö. 7 Aralık 1993, Paris), çağdaş Türk resim sanatının öncülerinden ressam.

Çocukluğu İsviçre ve Fransa'da geçti. 1925'te ailesiyle birlikte İstanbul'a gitti. Resme karşı beslediği ilgi nedeniyle Robert Kolej'deki ortaöğrenimini yarıda bırakarak

Dino

isa Çelik


yalnızca resim ve karikatürle uğraşmayı seçti. Aynı yıllarda başladığı edebiyat çalışmalarını bütün sanat yaşamı boyunca sürdürdü İlk karikatür ve desenleri, 1930'da Yarın gazetesinde, ilk yazıları 1931'de. Fikret Adil'in çıkardığı Artist dergisinde yayımlandı. Dino, bu arada Nâzım Hikmet'in Sesini Kaybeden Şehir (1931) ve Bir Ölü Evi (1932) adlı kitaplarının kapak ve iç resimlerim gerçekleştirdi. Bu dönem yapıtlarında geleneksel halk sanatlarından ve hat sanatından yola çıkarak çağdaş bir yorum getiriyordu.

Dino 1933'te D Grubu'nun kurulmasında çalıştı. Atatürk'ün isteği ile 1934'te sinema

Âbidin Dino'nun "Er sergisinde yer aian bir çizimi, 1984

Galeri Nev


öğrenimi yapmak üzere Leningrad'a (bugün Petersburg) gönderildi. Lenfilm stüd- yolannda Cumhuriyet'in 10. yılında Türkiye' nin Kalbi Ankara filmini gerçekleştiren yönetmen Sergey Yutkeviç'le çalıştı. 1937'ye değin Leningrad, Moskova, Kiev ve Odessa'da Madenciler adlı bir filmin çekimini gerçekleştirdi. Sinemayla ilgisini daha sonra da sürdürecek ve 1966 Dünya Kupası' nı anlatan Goal (Altın Goller) adlı filmi çekecekti.

Dino 1937'de Londra ve Paris'e gitti. Paris'te Gertrude Stein, Tristan Tzara ve Pablo Picasso gibi önde gelen sanatçılarla tanıştı. 1938'de Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul'da liman işçilerinin resimlerini çizdi ve 1939'da Avni Arbaş. Selim Turan. Nuri İyem gibi sonradan Yeniler adıyla anılacak bir grup ressamla birlikte Liman Sergisi'ni düzenledi Ses, Yeni Ses. Yeni Edebiyat, Servetifünun-Uyanış ve Yeni. Adam dergilerinde çıkan yazı ve çizimleriyle yeni bir gerçekçilik kavramı üstünde durdu. Gene aynı yıl Nevv York Dünya Fuarı ndaki Türk Pavyonu'nun dekorasyonunu yaptı 1940-41'de kardeşi Arif Dino'yla birlikte estetikle siyasetin, soyutla somutun çelişki ve bağlarını araştırarak II. Dünya Sava- şı'ndan esinlenen büyük boyutlu desenler gerçekleştirdiler. Dino 1941'de İstanbul sıkıyönetim komutanlığınca önce Mecitözü' ne sonra da Adana'ya sürgüne gönderildi. 1945'e değin bir yandan Adana'daki Türk Sözü gazetesinde çalışırken, bir yandan da yöre insanlarının yaşamını, acı ve sevinçlerini yalın ve şiirsel bir anlatım ve toplumsal gerçekçi bir eğilimle yansıttı İlk heykel çalışmalarına da orada başladı (1942). Bu arada yazdığı Kel (1944) adlı oyunu yayımlandıktan hemen sonra toplatıldı.

1951'de kökü eski Anadolu uygarlıklarına dayanan geleneksel anlayıştan esinlenerek seramik çalışmaları yaptı 1952'de Paris'e giderek orada yerleşti. 1954'ten başlayarak sekiz yıl boyunca Paris'teki Salon de Mai (Mayıs Salonu) sergilerine katıldı. 1955'te "İşkenceler" ve "Atom Korkusu" konulu destansı resimlerini sergiledi. Bu dönemde "acı çeken insan" teması dışında "eller"e yöneldi. Daha sonralan gerçekleştirdiği "arkaik" anlayıştaki iri gözlü, cepheden betimlenmiş, ayrıntılardan arınmış figür heykelcikleri, el desenlerinin soyutlanmış kütlelere dönüştürülmesi gibiydi.

Dino Paris'teki yaşamı boyunca Türk kültürüyle bağlantısını hiçbir zaman koparmadan ve Avrupa'daki güncel sanat gelişmelerini, yeni eğilimleri izleyerek özgün bir çizgi oluşturdu. 1940'larda Ses dergisi ıçm gerçekleştirdiği çini mürekkepli çizımierındeki anlatımcı çizgi ustalığı, sonralan Pertev Naili Boratav'ın Türk Masalları (1953). Nâzım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı

1968) ve Yaşar Kemal'in Deniz Küstü

1979) adlı kitaplarının resimlerinde iiüstra- tif bir niteliğe büründü.

Dino, Türkiye'deki ilk kişisel sergisini 1969'da açtı. Sonraki yıllarda kişisel sergi açmayı sürdürdüğü gibi karma sergilere de katıldı. Bu arada Fikret Mualla (1980, Ara Güler ile birlikte), kendi desenlerini içeren El (1984), kardeşi Arif Dino'nun resim ve desenlerini içeren Yüz (1985, Rasih Nuri İleri ile birlikte) ve şiirlerini içeren Çok Yaşasın Ölüler (1985, Rasih Nuri İleri ile birlikte), gene kendi desenlerini içeren Bu Dünya (1986, Ferit Edgü ile birlikte), Antibes Resimleri ve Pencereler, Açılar



  1. Ferit Edgü ile birlikte) ve Çiçekleme

  2. Yaşar Kemal ile birlikte) adlı yapıt- lan yayıma hazırladı.

Resimleri ABD'den SSCB'ye kadar çeşitii ülkelerdeki resmî ve özel koleksiyonlarda ve müzelerde bulunan Dino 1979'da Fran- sa'dakı Görsel Sanatlar Ulusal Bırliği'nin (UNAP) onur başkanlığına seçilmiştir

Dinocerata, fosillerine Kuzey Amerika'da- ki Paleosen Bölüm (y. 65-54 milyon yıl önce) ve Eosen Bölüm (y. 54-38 milyon yıl önce), Asya'da yalnızca Eosen Bölüm ka- yaçlarmda rastlanan, soyu tükenmiş memeli takımı. İri bir gergedan boyutunda olan bu hayvanlann kafatası basıktır; kafatasının ön bölümünde, üstçenede ve burunda kemiksi çıkıntılar bulunur. Bu takımın tanımlanmış sekiz cinsinden en bilmeni Uintatheri- um'dur(*).

dinoflageiiat, "hem bitki, hem hayvan özelliği taşıyan ve birbirine benzemez iki kamçısı olan îekhücreli su canlılarının ortak adı. Büyük bölümü denizlerde, bazıiarı tatlı

Dinofiageliatiardan Noctiluca scintillarıs (büyütülmüş)

Douglas P. Willson


suiaraa yaşayan bu canlıları botanikçiler alglerin Dinophyceae sınıfında, zoologlar ise protozoaiarın Dinoflagellida takımı içinde sınıflandırır. Çoğu mikroskobik olan dinoflageliatlann boyudan 5-2.000 mikrometre arasında değişir. Beslenme biçimleri bitkilere ya da hayvaniara benzer; türlerin birçoğu ise asalak ya da ortakçıdır. Soğuk denizler dışındaki bütün bitkisel planktonların üyesi olan dinoflageliatlar, besin zincirinin önemli bir halkasını oluşturur, ayrıca, denizlerdeki ışıldamaya katkıda bulunur.

Bir dinoflageiiat hücresinin, birbirine yakın iki noktadan çıkarak, biri arkaya doğru uzanan (boyuna kamçı), öbürü hücrenin çevresini saran (halka kamçı) iki kamçısı vardır; hücre yüzeyinde genellikle kamçılar için özel oluklar bulunur. Hücre bazı türlerde çıplak, bazılarında basit bir zar ya da zırhla çevrilidir. Zırhlı dinoflagellatlarda, hücreyi saran sert selüloz zırhın üstünde bazen dikensi uzantılar bulunur. Sarımsı ya da kahverengimsi pigment kromatoforları içeren bu canlılar, besinlerini nişasta, nişasta benzeri bileşikler ya da yağ halinde depolayabilir.

Dinoflageliatlar geneiiikie ikili ya da çoklu bölünmeyle eşeysiz olarak ürer: yalnızca tek bir cinsin üyelerinde eşeyli üreme gözlemlenmiştir. Uygun koşullarda hızla çoğaian dinoflageilatların sayısı bir litre suda 60 miiyon bireye kadar ulaşabilir. Deniz suyunun rengini değiştiren ve deniz hayvanlarının zehirlenmesine yol açan kırmızı su(*) oiayı, dinoflageiiat toplulukların- daki bu nüfus patlamasının doğal sonucudur. Dinoflageiiat cinsleri üzerine ayrıntılı bilgi için bak. Ceratium; Gymnodinium.



Dînohyus, domuza benzeyen, soyu tükenmiş iri memeli cinsi: fosilleri Kuzey Ameri- ka'daki Alt Miyosen Bölüm (Miyosen Bölüm y. 26-7 milyon yıl önce) çökellerinde bulunmuştur. Dînohyus. ilkel domuz soyunun atası olan Entelodontoidea üstfamılyası-

Dinohyus hoiiandi iskeleti

Americar Museum of Natura! 'History, New York




175 dinozor

nın son ve en iri temsilcisidir. Bizon iriliğinde olan bu hayvanların omuz yüksekliği 2 m'yi aşar; üstünde çok sayıda çıkıntı ve tümsek bulunan kafatasının uzunluğu 1 m'ye yakın, buna karşılık beyin kafesi çok küçüktür. Kesici dişleri körelmiş, savunma silahı olduğu sanılan köpekdişleri ise iyice gelişmiştir. Büyük olasılıkla bitki kökleriyle beslenen bu hayvanların boynu kısa ve kalın, boyun ve ön sırt omurlarının dikenleri omuzlarda belirgin bir kambur oluşturacak kadar uzundur.

Dinokrates (ü. İÖ 4. yy), Büyük İskender' in egemenliği döneminde ünlenen Yunanlı mimar. İskender'in hırslı isteklerini yanıtlamak üzere Aynaroz Dağını dev boyutlu, oturan bir heykel biçiminde oymayı önerdi. Bu tasarısını gerçekleştiremediyse de İskender için yeni İskenderiye kentinin planını (İÖ y. 330) yaptı ve büyük hephaesteion u (ölü yakma yeri) inşa etti. İskenderiye, dar ve düzensiz sokaklı daha eski kentlerin tersine. Miletos, Peiraieus (Pire) ve Rodos kentleri gibi bir ızgara plana göre kurulmuştu.

Dinopidae, Araneida takımından, bütün sıcak ve tropik bölgelere dağılmış örümcek familyası. Olağanüstü irilikteki bir çift göz, hayvana ürkütücü bir görünüm verir.



Dinopidae stauntoni

Anthony Bannister, Natural History Photographic Agency-EB Inc.




ABD'de yaşayan Dinopis cinsinin üyeleri avlarını ağ atarak yakalar.



Dinornis, moa adıyla bilinen, uçamayan dev kuşların soyu tükenmiş cinsi. Ayrıca bak. moa.

dinozor, Mezozoyik (İkinci) Zamanın (y. 225-65 milyon yıl önce) büyük bölümünde kara faunasına egemen olmuş, ama o zamanın .sonlarına doğru soyu tükenmiş çok sayıda sürüngenin ortak adı. "Korkunç kertenkele" anlamındaki Yunanca kökenli dinozor adı, bu hayvanlara dev boyutlarından ötürü verilmiştir. Gerçekten de bazı dinozorların yeryüzünde yaşamış en iri hayvanlar olmasına karşın, daha eski ve ilkel örnekleri oldukça küçüktü. Timsahların, uçabilen sürüngenlerin ve kuşların atalarıyla akraba olan dinozorlar iki ayrı takımda toplanır; üyeleri sürüngenlere benzeyen Saurischia ve kuşlara benzeyen Ornithischia takımları. Başlangıçta dinozorların hemen hepsi etçil hayvanlardı, zamanla pek çoğu bu ilkel sürüngenlere özgü yaşam biçimini bırakıp bitkiyle beslenmeye başladı. İlk dinozorlar iki ayaklarının üstünde yürüyor-


Dinozor Ulusal Parkı 176

lardı; büyük bölümü yeryüzünden silininceye değin bu özelliğini sürdürürken, her iki takımdaki otçul dinozorlardan çoğu dört ayak üstünde yürümeye uyarlandı.


Thecodontia



Crocodilia (timsalar)

Cotyiosauria

Archaeopteryx (arkeopteriks)

Rhamphorhynchus
Mezozoyik Zaman, hemen hemen eşit zaman dilimlerini kapsayan üç döneme

Brachiosaurus

Apalosaurus (Brontosaurus)

Ceratosaurus

ayrılır: Triyas Dönemi (y. 225-190 milyon yıl önce), Jura Dönemi (y. 190-136 milyon yıl önce) ve Kretase (Tebeşir) Dönemi (y. 136-65 milyon yıl önce). Dinozorlar ilk kez Triyas Döneminin son çeyreğinde yeryüzünde belirdi; Avrupa, Kuzey Amerika, Çin'in batısı ve Güney Afrika'da bu dönemde oluşmuş kırmızı kayaçlarda bu ilk dinozorların fosilleri çok yaygındır. Bunu izleyen Jura Dönemindeki çökellerin çoğu denizlerde oluştuğu için, bu dönemde yaşamış dinozorların kalıntılarına ender olarak rastlanır. Bununla birlikte, ABD'nin batısındaki Morrison Oluşumları ve Tanzanya' daki Tendaguru Oluşumlan gibi, Jura Döneminin sonlanna tarihlenen karasal çökel- ler önemli bir dinozor faunasını barındırır. Kretase Döneminin ilk evrelerinde gene deniz çökelleri ağırlıktadır; ama İngiltere' nin güneydoğusundaki Wealden Dizileri ile Avrupa'nın Britanya Adalanna doğru uzanan bölümündeki Alt Kretase kayaçlarında dinozor fosilleri bulunmuştur. Kretase Döneminin sonlanndan başlayarak, dinozor fosillerini banndıran karasal katmanlar geniş bir dağılım gösterir; Asya'da Moğolistan, Kuzey Amerika'da Alberta ve Kayalık Dağlar dinozor fosilleri açısından zengindir.

Dinozor takımlarına verilen Saurischia ve Ornithischia adlan hayvanların kalça (leğen) kemerlerindeki yapısal farklılaşmayı yansıtır. Her iki takımda da, bu kemeri oluşturan üç kemikten yan üstteki böğür kemiği (ilium) iyi gelişmiş ve omurgaya sıkıca bağlanmıştır. Bütün sürüngenlerde olduğu gibi, bu kemiğin altında çatı (pubis) ve oturga (ischium) kemikleri yer alır. İlkel

Stegosaurus

Ornithischia

sürüngenlerde bu iki kemik bir kann levhası oluşturduğu halde, dinozorlarda ve akraba- lannda çatı ve oturga kemikleri, hayvanın iki ya da dört ayak üstünde duruş biçimine ve bu duruşun gerektirdiği kas bağlantılarına göre büyük ölçüde farklılaşmış ve az çok çubuk biçimini almıştır.


Saurischia



Sürüngenlerin ve kuşların ortak bir atadan (Thecodontia) evrimlenmesi
Saurischia takımının üyelerinde, bacak yuvasından aşağıya ve ileriye doğru uzanan çatı kemiği ile aşağıda geriye doğru uzanan oturga kemiği, kalça kemerine bir sacayağı görünümü verir. Ornithischia takımının üyelerinde bu yapı, dört ayak üstünde yürümeye elverecek biçimde iyice farklılaşmıştır. Bu dinozorlarda çatı kemiği, kuşlarda olduğu gibi geriye doğru dönerek oturga kemiğine paralel bir konum alırken, bir yandan da karnı desteklemek üzere önde kürek gibi yassı bir yapı oluşturur. İki takımın üyelerinin kalça kemerlerindeki bu farklılık, bulunan fosiî kemiklerle tamamlanmış dinozor iskeletinde, hatta insan eliyle yapılmış iskelet maketlerinde kolayca görülebilecek kadar belirgindir. İki takımın üyelerini ayırt etmeyi sağlayan başka özellikler de vardır. Örneğin Saurischia takımının üyelerinde, öbür gerçek sürüngenlerin çoğunda olduğu gibi, genellikle her iki çenede boydan boya dizilmiş sivri dişler bulunur; buna karşılık Ornithischia takımının üyelerinde ön dişler genellikle yerini kuşlarınkine benzer bir gagaya bırakarak kaybolmuş, yan dişler ise iyice yassılaşmıştır. Diş yapısındaki bu değişikliklerin beslenme alışkanlıklarıyla ilgili olduğu sanılmaktadır.

Dinozorlann çoğu Kretase Döneminin bitimine değin yeryüzündeki varlığını sürdürmüş, sonra birdenbire jeolojik kayıtlardan tümüyle silinmiştir; Kretase Dönemini izleyen Tersiyer (Üçüncü) Dönemin (y. 65-2,5 milyon yıl önce) en eski katmanlannda bile dinozorların en küçük bir izine rastlanmaz. Bu ani yok oluşun nedeni bugüne değin açıklanamamıştır. Bilim adamları yıllar boyunca dinozorlann kitlesel yok oluşlarını, ani sıcaklık değişiklikleri, saigm hastalıklar ve dinozor yumurtalarıyla beslenen ilk memelilerin varlığıyla açıklamaya çalışmıştır. Daha yeni bir varsayım bu olayın nedenini bir astronomi felaketine bağlar: Yeryüzü ile küçük bir gezegenin çarpışmasından doğan yoğun bir toz bulutu üç yıl kadar süren karanlık bir dönemi başlatmıştır. Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşamaması fotosentezi tümüyle olanaksız kıldığından, besin zincirinin kopması yalnız dinozorların değil, birçok canlının da yeryüzünden silinmesine yol açmıştır. Bu varsayımın jeolojik kanıtlarla bir ölçüde desteklenmesine ve öbür kuramlardan daha tutarlı görülmesine karşın, araştırmacılar dev sürüngenlerin birden yok oluşu konusunda kesin bir kanıya ulaşabilmiş değillerdir.



Dinozor Ulusal Parkı, ABD'de, Colorado'nun kuzeybatısıyla Ütah'ın kuzeydoğusunda, dinozor kalıntılarının bulunduğu zengin fosil yataklarını korumak üzere 1915'te kurulan park. Başlangıçta 32 hektar olan yüzölçümü, Green ve Yampa ırmakla- nnın geçtiği derin kanyonlan korumak için 1938'de 84.985 hektara, 1964'te de 85.390 hektara çıkartıldı. Bu ırmaklar boyunca, yerkürenin çeşitli derinliklerinden yüzeye çıkmış ana jeolojik oluşumlar görülür. Parkta geyik, kunduz, dağ koyunu, antilop, kartal, şahin ve baykuş gibi hayvanlar yaşar. Doğal bitki örtüsünü, çalı biçimindeki bazı Artemisia türleri, çeşitli bozkır bitkileri ve yabani çiçekler oluşturur; ayrıca, nemli alanlarda da ağaçlar vardır. Kanyonlarda Yerlilerin yaşamına ilişkin Tarih- öncesi'nden kalma buluntular vardır. Parkta turistler için bir fosil sergisi, bir ziyaretçi merkezi, bir müze, doğal yollar ve kamp yerleri yapılmıştır.

dinsel geçit töreni, ayin alayi olarak da bilinir, ayinlerde ya da halk arasında yaygın dinsel törenlerde bir topluluğun düzenli biçimde yürümesi. Hıristiyan ayin geleneğinin bir parçası olan geçit törenleri 4. yüzyılda imparator Constantinus'un Hıristiyanlığı devlet dini olarak benimsemesinden sonra yaygınlaşmıştır. Ortaçağdaki pek çok dinsel geçit töreninden bazılarının Katolik ayinlerinde bugün de yeri vardır. Bütün dünyada uygulanan belirli yıllık törenlerin yanı sıra yerel kilisenin gelenekleri uyarınca ve bazı özel durumlarda (örn. yağmur ya da iyi hava duası, fırtına, kıtlık, savaş ve benzeri felaketler sırasındaki dualar) geçit törenleri düzenlenir. Yöresel geçit törenleri, kilise tarafından yönetilmemekle ve ayin niteliği taşımamakla birlikte, halkın dinsel yaşamında önemli rol oynar. Örneğin ABD'de mayıs alaylan bazen Meryem Ana'mn onuruna düzenlenir. Ekilen ürünün Tann tarafından kutsanmasını amaçlayan Büyük Yakarış Alayı (25 Nisan) Roma'nın putperest takviminden aktarılmış bir şölendir. İsa'nın Göğe Çıkış

Yortusu'ndan üç gün öncesine rastlayan Küçük Yakarış Alayları'nın kökeni ise 5. yüzyıla uzanır. Kutsama ve mum taşıma geleneğini yansıtan Nur Yortusu (2 Şubat), kilisenin gene putperest törenlerden devraldığı bir uygulamadır. Uzun tarihi olan bir başka geçit töreni de Paskalya'dan önceki pazar gününe (Hurma Yortusu) rastlayan İsa'nın Kudüs'e Girişi'dir.

Ortaçağda, ekmek ve şarap altara getirilirken ve introitus (giriş ayini) ile offertorium (ekmek ile şarabın Tanrı'ya sunulması) ayini sırasında düzenlenen geçit törenleri Komünyon ayininin de parçası durumuna gelmişti. Ortaçağın sonlarına doğru bu törenler ortadan kalktı. Ama 20. yüzyılda, cemaatin katılımını sağlamayı amaçlayan Katolik ayin görevlileri geçit törenlerinin yeniden uygulamaya konması için girişimlerde bulundular. Bugün örneğin Corpus Christi Yortusu ile Kutsal Perşembe ayinlerinde Komünyon sırasında da geçit töreni düzenlenmektedir.

Ortodoks Kilisesi'nde Komünyon ayini dolayısıyla iki önemli geçit töreni düzenlenir. Bunlar, İncil'in okunmasından önceki "küçük giriş" ile Komünyon duasından önce ekmek ve şarap sunularının taşındığı "büyük giriş"tir. Cemaatin, ikonostasis denen bir duvarla kutaktan uzak tutulması, ayin alaylarının daha büyük önem kazanmasına yol açmıştır.

Reformla birlikte Protestan kiliselerinde Komünyon ayini dolayısıyla düzenlenen törenler ile Meryem Ana'yı ve azizleri onurlandırıcı törenİere son verildi. Reform kiliselerinde de Calvin'in isteği doğrultusunda ibadetler basitleştirildiği için bu tür büyük törenler ortadan kalktı. Bazı bölgelerdeki Lutherci kiliselerde Pentekostes'ten önceki hafta, bazı durumlarda da mayıs ayı içinde eski yakarış alayları sürdürüldü. Anglikan kiliselerinde cenaze alayları ve toplu dua geçitleri ile rahiplerin ve koronun kiliseye bir geçit töreniyle girmesi geleneği korunmaktadır.

dinsel hukuk, Tanrı'yı gerçek anlamda hukuk kuralı koyucu güç olarak gören hukuk sistemi. İslam, Hıristiyan ve Musevi dinlerinden kaynaklanan hukuk sistemleri, bu tür hukuk sistemlerinin başlıca örneklerini oluşturur. Dinsel hukuk, doğrudan doğruya kutsal kitaba ve bu kitaptaki kurallar çerçevesinde yorum yapmaya yetkili kimselerin aracılığıyla yerleşen hükümlere dayanır. Bu nedenle bazen "kitabi hukuk" ya da "tanrısal hukuk" olarak da adlandırılır.

Tektanrılı büyük dinlerde din kuralları ile hukuk kuralları birbirine karışmış olduğu gibi, din otoriteleri ile hukuk otoriteleri arasında da çoğu kez özdeşlik vardır. Bunun nedeni söz konusu din kurallarının yalnızca insanla tanrısı arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda insanla insan arasındaki ilişkileri, yani dünyasal ilişkileri de düzenlemesidir. Örneğin Kuran'da sırf dinsel ve töresel nitelikte kuralların yanı sıra adam öldürme, hırsızlık, zina gibi suçların işlenmemesi gereğini belirten yasaklarla, evlenme, boşanma ve miras gibi hukuk ilişkilerini düzenleyen hükümler de yer alır.

Tanrısal kökenli kuralların insanlarca değiştirilemeyeceği inancından dolayı hukuk ilişkilerini düzenleyen dinsel kurallar toplumun evrimine ve bu evrimin yarattığı gereksinmelere yanıt veremediği için, zamanla saf din kurallarıyla hukuk kurallarını birbirinden ayırma yoluna gidilmiştir. Böylece din ve dünya işlerinin ayrılması demek olan laikliğin(*) temeli atılmıştır. Din ve dünya işlerinin günümüzde de birbirinden ayrılmadığı bazı ülkeler vardır. Avrupa'nın bazı ülkelerinde bugün de kilise hukuku kuralları kısmen geçerlidir. İspanya'da ve Yunanistan'da yürürlükte olan evlenme hukuku kurallarının büyük bir bölümü kilise hukukundan gelmektedir. İslam dinini kabul etmiş olan toplumların birçoğunda da (özellikle bazı Arap ülkelerinde) dünya ilişkileri hâlâ dinsel hukuk kurallarıyla düzenlenmiş bulunmaktadır. Ayrıca bak. bet-din; fıkıh; kilise hukuku.

Dinslaken, Almanya'nın kuzeybatısındaki Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde (Land) kent. Ruhr bölgesinde, Duisburg'un tam kuzeyindedir. Tarih kayıtlarında ilk kez 1163'te adı geçen kente 1273'te Cleves (Kleve) kontu berat vermiştir. Bir şatonun çevresinde kurulmuş olan Dinslaken'deki açık hava tiyatrosunun bir kanadını bu şatonun yıkıntıları oluşturmaktadır. Kent, uzun zamandır bölgenin yönetsel merkezi durumundadır. II. Dünya Savaşı sırasında ağır yıkıma uğradı, ama günümüzde modern bir yerleşim olarak yeniden inşa edildi. Çeşitli sanayi dallan arasında kömür madenciliği, bıçkıhane işletmesi, çelik hadde donanımı, boru, elektrik donanımı, çivi, tel, kumaş ve ayakkabı imalatı sayılabilir. Nüfus (1989 tah.) 63.246.

Dinyeper Irmağı, Ukrayna dilinde dnipro. Beyaz Rusçada dnepro, Volga ve Tuna'dan sonra Avrupa'nın üçüncü uzun ırmağı (2.200 km). Rusya Federasyonu'nda, Moskova'nın batısındaki Smolensk yönetim biriminde (oblast) bulunan Valday Tepelerinin güney yamaçlarından doğar. Güney ve batı doğrultusunda akarak Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna'dan geçer ve Karadeniz' deki Dinyeper Halicine dökülür. Yukarı, Orta ve Aşağı Dinyeper olarak üç bölüme ayrılabilir. Kiev'e kadar olan Yukarı Dinyeper yaklaşık 1.330 km uzunluğundadır. Dinyeper Havzasındaki suların yüzde 80'i bataklıklardan geçen bu bölümle toplanır. Ormanlık ve bozkır alanlardan geçen Orta Dinyeper 568 km uzunluğundadır. Uzunluğu 344 km dolayında olan Aşağı Dinyeper

ise Karadeniz kıyısındaki yan kurak düzlüklerden geçer. Irmağın, 505.000 km2'lik bir alanı kaplayan su toplama alanındaki başlıca kollan Desna, Soj, Berezina, Vors- kla, Teterev ve Pripyat'tır. Havzada karasal iklim egemendir; yıllık ortalama sıcaklık, 4,4°C-10°C arasında değişir. Yıllık yağış miktarı kuzeyde 769-810 mm arasındadır; güneyde ise 460 mm'ye kadar düşer. Dinyeper Havzasındaki 300'ü aşkın hidroelektrik santral Donbass ve Krivoy Rog sanayi bölgelerine su sağladığı gibi, Ukrayna'nın güneyindeki ve Kırım'daki kurak toprakla- 177 Dinyester Irmağı

nn sulanmasında kullanılır. En önemli sant- trallar Kremençug, Kahovka, Dneproges ve Dinyeper'dir. Irmağın denize boşalttığı yıllık ortalama su miktarı 54 km3'tür; ama yıl içinde büyük değişiklikler görülür. Ir-

~?S V.



Kiev yakınlarında Dinyeper Irmağı üzerine kurulmuş karayolu köprüsü, Ukrayna

ABC Ajansı


mak suyunun mineral içeriği düşüktür. Yılda ortalama 7,8 milyon ton çözünmüş maddeyi denize boşaltır. Dinyeper Irmağında 60'm üstünde balık türü yaşar; başlıcaları turnabalığı, sazan, çamçak, havuzbalığı, sudak ve ringadır. Üzerinde kurulan barajlar ve bentlerin derinleştirdiği ırmak, buz tutmadığı 10 ay boyunca 1.300 millik bölümünde ulaşıma elverişlidir. Taşınan başlıca yükler kömür, cevher, inşaat malzemeleri, kereste, tahıl ve öteki büyük yüklerdir. Dinyeper Irmağı üzerindeki başlıca limanlar Dorogobuj, Smolensk, Orşa, Kiev ve Her- son'dur.

Dinyester Irmağı kıyısında tarım alanları, Moldova

ABC Ajansı


Yüklə 2,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin