205 Divan-ı Hümayun
ederdi ve kurulda devlet, adalet, diplomasi konuları görüşülürdü. Yargı kararlan infaz için sahib-i âzama (vezir) gönderilirdi. Sultanın katılmadığı zamanİarda Divan-ı Âlâ, sahib-i âzamin başkanlığında toplanırdı. Divanın her gün toplanması bir yasa gereğiydi. Divan münşiler, tercümanlar, naib, atabeg, müstevfi, emir-i ânz ve işraf-ı memalikten oluşurdu. Emir-i dâd, toplantının törensel gereklerini yerine getirirdi. Münşiler kararlan, tercümanlar yabancı hükümdarlara gönderilecek mektupları yazarlardı. Misal, menşur ve nameler yazımdan sonra kaabız-ı divan denen görevli tarafından onaylanmak üzere sahib-i âzama sunulur ve böylece işlemleri tamamlanmış olurdu. Divanda alman kararlann ve yapılan işlemlerin ilgili defterlere geçirilmesi de bir yasa gereğiydi.
Osmanlı Devleti'nde Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde padişahın huzurunda düzenlenen ödül, nişan, madalya ve uğurlama törenlerine Divan-ı Âli denirdi. Divan-ı Âli aynı zamanda, 1876 Kanun-ı Esasisi'nin getirdiği bir yargı kuruluydu. Bu kurul, nazırlan, yüksek düzeydeki devlet görevlilerini yargılamakla görevliydi. Padişah iradesiyle atanan 10'u âyan, 10'u Şûra-yı Devlet üyesi, 10'u Divan-ı Temyiz üyesi olmak üzere 30 üyeden oluşurdu. Benzeri bir kurul da Divan-ı Âli-i Askerî adı altında silahlı kuvvetler için oluşturulmuştu. Bu kurul 1912 Balkan Savaşı yenilgisinden sorumlu tutulanlan da yargılamıştı.
Divan-ı Arız, eski İslam devletlerinde orduyla ilgili işleri yürüten kurul.
Divan-ı Anz, Abbasilerde ikinci derece bir divandı ve ânzü'l-ceyşin başkanlığında toplandığında Divanü'l-Ânzi'l-Ceyş de denirdi. Büyük Selçuklularda ise Divan-ı Büzürg'den (Büyük Divan) sonraki dört alt kuruldan biriydi. Savunma ve savaş konularının görüşüldüğü kurula ânz, ânz-ı ceyş ya da ârız-ı sultan başkanlık ederdi. Arız, ordu komutanlığı ile bir ilgisi olmamakla birlikte, Divan-ı Büzürg'de orduyu temsil eden üyeydi. Anadolu Selçuklulannda Divan-ı Ânz, ordunun savaş gereksinmelerine bakar, asker aylıklarını öder, kayıt ve yoklama işlerini yürütürdü. Başkam, emir-i ânz- dı. Eyaletlerde ise bölgesel savunma işlerinden ânzü'l-ceyş denen görevliler sorumluydu.
Gaznelilerde Divan-ı Ârız'a, sahib-i divan-ı ânz başkanlık ederdi. Ordu komutanlarının arasından seçilen bu görevli divan başkanlığının yanı sıra, hükümdarın askerî danışmanlığını da yapardı. Gazne ordusunun eğitiminden, savaşa hazırlanmasından sorumlu olan Divan-ı Ânz, orduyu yılda bir kez hükümdann denetimine çıkanrdı. Divanın, Darü't-Tahrir denen kaleminde de ordu kayıtlan tutulurdu. Savaşlarda birliklerin gereksinimleri divan tarafından karşılandığı gibi, ganimetler de bu kuruluşça korumaya alınırdı. Memlûklerde ise benzer görevleri Mısri ve Şami olmak üzere iki daireye ayrılan Divan-ı Ceyş-i Mansure yapardı.
Divan-ı Hümayun, Osmanlı Devleti'nin en yüksek karar organı. Divan-ı Hümayun' un varlığı I. Osman (Gazi) dönemine (1299- 1324) uzanmakla birlikte ilk kurallan I. Bayezid (Yıldıran) döneminde (1389- 1402) belirlenmiştir. Bu dönemde Divan-ı Hümayun padişahın başkanlığında toplanırdı. II. Mehmed (Fatih), devletin merkezîleşmesine paralel olarak divana bazı temel değişiklikler getirdi. Fatih Kanunnamesi, divanın işleyişini ve hiyerarşisini belirli kurallara bağladı. Padişahın divana başkanlık
Divan-ı İıışa 206
etmesi yöntemi kaldırıldı. Artık egemen sınıfın öbür mensuplarının çok üzerinde bir konuma yükseltilen padişah, vezirleriyle dahi araya mesafe koyuyor ve isterse divan toplantılarını "kasr-ı adil" denen bir kafes arkasından izleyebiliyor, ama toplantılara müdahale etmiyordu. Bu durum divana başkanlık eden sadrazamın devlet yönetimindeki etkisini artırdı. Bununla birlikte I. Selim (Yavuz) ve I. Süleyman (Kanuni) zaman zaman divana başkanlık etmeyi sürdürdüler. Başlangıçta her gün toplanan Divan-ı Hümayun, 16. yüzyılın başlarında haftada beş kez, aynı yüzyılın sonlarında ise haftada dört kez toplanıyordu. IV. Meh- med döneminde (1648-87) toplantı günü haftada ikiye indiyse de daha sonra yeniden dörde çıkarıldı. 18. yüzyıl başlarında Divan- ı Hümayun etkinliğini büyük ölçüde yitirdi ye devlet yönetiminde ağırlık sadrazamın İkindi Divam'na geçti. Gene 18. yüzyıl başlarında divan toplantıları III. Ahmed tarafından yeniden haftada iki güne indirildi. Daha sonra haftada yalnızca bir kez salı günleri toplanan Divan-ı Hümayun, 1768'de altı haftada bir gün toplanmaya başladı. 1837'de Meclis-i Vükela'nın oluşturulmasıyla fiilen ortadan kalkmasına karşın, Osmanlı Devleti'nin sonuna değin varlığını simgesel olarak sürdürdü.
İstanbul'un alınmasından 18. yüzyıla değin Divan-ı Hümayun, Topkapı Sarayı'nda Kubbealtı denen yerde toplanırdı. Sadrazam, kubbealtı vezirleri, Rumeli beylerbeyi, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, nişancı, başdefterdar, şıkk-ı evvel ve şıkk-ı sani defterdarları divanın asıl üyeleriydi. Yeniçeri ağası ve kaptanıderya, ancak vezir rütbesinde olmaları halinde görüşmelere katılabilirlerdi. Bunlar belli bir statüye bağlı üyelerdi. Reisülküttab, tezkireciler, çavuş- başı ve kapıcılar kethüdası da divan üyesi olmamakla birlikte Divan-ı Hümayun'un yardımcıları olarak toplantıya katılırdı. Divanın asıl üyeleri teşrifata uygun olarak düzenlenmiş yerlerine oturarak görüşmelere katılırken, reisülküttab, tezkireciler, ça- vuşbaşı ve kapıcılar kethüdası toplantıyı ayakta izlerlerdi. Bu görevlilerin dışında toplantıların hazırlanması ve yürütülmesi, kararların uygulanması, infaz gibi işlere yardım eden pek çok hizmetli vardı.
Divan-ı Hümayun çalışmasına geleneksel olarak sabah namazından sonra törenle başlardı. Reisülküttab telhis kesesini (gündem) sadrazamın soluna, divitdar bir peşkir ile bir torba akçeyi önüne koyardı. Tezkire-
Divan-ı Hümayun, 16. yüzyılda yapılmış bir minyatür; Avusturya Ulusal Kütüphanesi, Viyana
Alfa Yapım
çiler de Defterhane'den gerekli defterleri toplantıya getirirlerdi. Çavuşbaşı, kapıcılar kethüdası ve divan çavuşları Divan-ı Hümayun'un güvenliği, dilekçelerin alınması, şikâyetçilerin sıraya konması gibi işleri yaparlardı. Oturum boyunca, gündemdeki konular görüşülüp karara bağlanırdı. Kararlar arz gününde sadrazam tarafından padişaha sunulur ve onun onayı alınırdı. Sadrazam seferdeyken divana genellikle onun yerine sadaret kaymakamı denen en kıdemli vezir başkanlık ederdi. Divana çağrılan elçilerle görüşmeler Divan-ı Hümayun tercümanları aracılığıyla yürütülürdü. Alınan kararların hemen uygulanması yasa gereğiydi. Cuma günkü toplantılara cuma divanı(*) ya da huzur mürafaası(*) denir ve hukuksal sorunlarla davalar ilgili kazaskerce çözülürdü. Hükümler reisülküttabın buyruğundaki kâ- tiplerce hemen yazılarak ilgililere verilir, berat düzenlemesi gerektiğindeyse konu nişancıya havale edilirdi. Muhzır ağa, bostancılar odabaşısı ile öbür güvenlik ve infaz görevlileri, divandan çıkan idam, tutuklama ya da sürgün cezalarını infaz için dışarıda beklerlerdi. Öğle namazından önce oturum kapanır, görüşülemeyen konular sadrazamın İkindi Divanı'nda ele alınırdı. Üyelerin sarayda öğle yemeği yemeleri ve törenle dağılmaları bir gelenekti.
Divan-ı Hümayun'un kapıkulu ulufelerinin dağıtılması ve elçilerin kabulü ile ilgili özel toplantılarına Galebe Divanı ya da Ulufe Divanı denirdi. Bu tür divanlar, ek olarak yapılan törenin dışında, olağan Divan-ı Hümayun'dan sayılırdı. Divan-ı Hümayun özel durumlarda padişahın gerekli görmesi halinde de toplanır, bu tür toplantılarda yalnızca bir konu görüşülürdü. Divan-ı Hümayun'a bağlı Beylik, Tahvil, Rüus ve Amedi kalemleri vardı. Bu kalemlerde Divan-ı Hümayun'dan çıkan kararlarla ferman ve beratların örnekleri, mühim- me, şikâyet, ahkâm, rüus ve tahvil defterlerine aynen geçirilirdi. Yabancı devletlerle ilgili kararlar name defterlerine yazılırdı. Bu kayıtlara Divan-ı Hümayun sicilleri denirdi.
Divan-ı İnşa, eski İslam devletlerinde hükümdarın yazışmalarını, berat, nişan ve menşurların hazırlanması işlerini yürüten kalem.
Abbasilerde Divan-ı İnşa iki birimden oluşurdu: Divan-ı Sır ve Divan-ı Müraselat. Her iki birim de vezirlerin gözetiminde çalışırdı. 9. yüzyılda Divan-ı Sır "emirü'l- berid", Divan-ı Müraselat da "sahibü'd-diva- ni'r-resail" denen birer vezirin başkanlığında görev yapıyordu. Daha sonra Divan-ı İnşa'nın daha özerk çalışması ve ayrı bir kurum olması öngörülerek reisü'd-divani'l- inşa olarak anılan bir vezire bağlandı. Divan-ı İnşa'ya bazen Divan-ı Aziz de denirdi. Asıl görevi halife ile yabancı hükümdarlar arasındaki yazışmaları yürütmekti. Ayrıca, sunulan dilekçelere halife adına derkenar yazmak divan başkanının göreviydi. Bu işleme tevki denirdi. Divan-ı İnşa, Büyük Selçuklularda da merkezî örgütlerdendi. Divan-ı Resail ve'l- İnşa ve Divan-ı Tuğra birimlerinden oluşuyor, "tuğrai" ya da "sahib-i divan-ı inşa" denen vezir tarafından yönetiliyordu. Hükümdarın eyalet yöneticileri ile yazışmalarını yürüten bu divan, berat, menşur, atama ve arazi belgelerini de düzenlerdi. Divan-ı İnşa, Samanilerde Divan-ı Risalet ya da Darü't-Tahrir, İlhanlılarda İnşa-i Memalik adını taşırdı ve başında da münşi-i divan-ı büzürg bulunurdu. Memlûklerde ise bu divan daha kapsamlı bir örgüttü; amiri olan kâtib-i sır ya da nazır-ı divan-ı inşa, doğrudan hükümdara bağlıydı. Divanda "muvakki" denen ve tevki işiyle görevli memurlar, "dest" ve "dere" denen birimler vardı. Mükâtebe, menşur, ferman, mürase- le, name, ahidname, tayin ve ıkta işlemleri bu bürolarda yapıldığı gibi, vezir, has ve üstaddar divanlarından gelen teçhiz, tevkii, tevcih müsveddeleri de gene Divan-ı İnşa' da temize geçirilirdi.
Divan-ı istifa, bazı eski İslam devletlerinde maliye ve hazine dairesi. Anadolu Selçuklularınca, Büyük Selçuklu- lardaki benzeri maliye örgütü örnek alınarak kurulan Divan-ı İstifa'nın amiri olan müstevfi ya da sahib-i divan-ı istifa aynı zamanda Büyük Divan'ın da üyesiydi. Divan-ı İstifa mali işlerden sorumluydu; ama ıkta ve arazi defterleri ile ilgili işlemler, Büyük Divan üyelerinden pervane tarafından yürütülmekteydi. İlhanlılardaki Divan-ı Müstevfi ise cami, mukarrer, avarice, ha- rac-ı mukarrer, kanun, tevcihat, ruznamçe defterlerinin işlenmesinden sorumluydu. Memlûklerde Divan-ı İstifa-yı Sohbe ve Divan-ı İstifa-yı Devlet, Divan-ı Nazar denen merkez maliye örgütünün birimleriydi. Bütün mali hesaplar Divan-ı İstifa-yı Sohbe'de tutulurdu. Müstevfi-i sohbe bu birimin amiriydi ve emrinde müstevfi denen görevliler olurdu. Divan-ı İstifa-yı Devlet ise sayım, yazım, gelir ve gider hesaplarının tutulmasından sorumluydu. Osmanlılarda Divan-ı İstifa'nın yerini defterdarlıklar almıştır.
Divan-ı İşraf, eski İslam devletlerinde kamu maliyesini denetleyen kurul.
İlk Divan-ı İşraf, Emevi halifesi I. Mua- viye döneminde (661-680) kuruldu. Abbasilerde, İşraf-ı Mahzen ve İşraf-ı Dari't- Teşrifat, genel denetim divanının birimleriydi. Büyük Selçukluların merkez örgütünde, ikinci derecedeki dört divandan biri Divan-ı İşraf-ı Memalik'ti. Amirine sahib-i divan-ı işraf-ı memalik ya da müşrif denirdi. Divan-ı İşraf-ı Memalik devletin genel mali ve idari işlerini denetleyen en yetkili kuruldu. İşraf-ı Memalik, gerekli gördüğünde kent ve kasabalara naipler göndererek her konuda inceleme yaptırabilirdi. Bu denetim sistemini olduğu gibi koruyan Anadolu Selçuklularında Divan-ı İşraf'm amirine müşrif-i mülk ya da işraf-ı memalik, bazen de müşrif denirdi. Eyyübilerde ve Memlûklerde Divan-ı İşraf yoktu. Erbab-ı kalemden seçilen vezir ve nazır aşamasındaki yedi büyük yöneticiden biri müşrif-i memalik yetkisiyle ülke genelinde denetimlerde bulunurdu. Daha özel denetimler için de müşrif-i matbah ve müşrif-i hazine denen görevliler vardı.
Divan-ı Mezalim, eski İslam devletlerinde idari yargı kurulu. Abbasilerde Divan-ı Mezalim en üst idari yargı kurulu konumundaydı ve halkın şikâyetlerini de dinlerdi. Kurul başkanı ordu komutanlarından seçilirdi. Muhtedi döneminden (869-870) sonra bu görev halife adına kadi'l-kudata bırakıldı ve kurulun, halk ile yöneticiler, tahsildarlar ve nüfuzlu kişiler arasındaki uyuşmazlıklara bakması da gelenek haline geldi. Gazneliler, Zengi- ler ve Memlûklerdeyse Divan-ı Mezalim'e hükümdarlar başkanlık ederdi. Fatımiler, Eyyubiler ve Memlûklerde Di- van-ı Mezalim ya da Darü'1-Adl haftada iki gün (pazar ve çarşamba) toplanır ve halkın şikâyetlerini dinler, gerekli durumlarda da tarafların ifadelerini alarak hüküm verirdi. Bu divanın en gelişmiş biçimi Memlûklerde görülmüştü. Genellikle hükümdarın başkanlığında toplanan Divan-ı Mezalim'in üyeleri kadi'l-kudat, vezir ve emirler, daha alt derecede beytülmal vekili, reisü'l-belde, kâtib-i sır, nazır-ı ceyş ve tevki idi. Silah-dar, candar, haseki memlûkleri, ümera-yı ulûf gibi askeri yetkilerle hacib ve devaddar da emirleri yerine getirmek, için Divan-ı Mezalim salonunda hazır bulunurdu. Kâtib-i sır, dava konularını yüksek sesle ve hükümdara hitaben okur, davacılar huzurda dinlenirdi. Mezhep kadılarını ilgilendiren konular ise onlara havale edilirdi. Konu askerlikle ya da ikta ile ilgili ise hacibin ya da nazırü'l-ceyşin görüşleri alınırdı. Divan, görüşlerden sonra hükümdar ve üyelerin birlikte yedikleri yemekle sona ererdi.
Divan-ı Muhasebat, Tanzimat Dönemi'n- de devlet harcamalarını denetlemek amacıyla 29 Nisan 1865'te kurulmuş organ. Bugünkü Sayıştay'ın temelini oluşturur. Ayrıca bak. Sayıştay.
divanıharp, silahlı kuvvetler mensuplarına ve yargı yetkisi içine giren öteki kişilere yönelik suçlamalara bakan askeri mahkeme ve bu mahkemenin işleyişini düzenleyen yargılama usulü. Eski dönemlerde genellikle sivillerin yararlandığı haklardan yoksun olan askerler, bütünüyle komutanlarının emirlerine göre davranmak zorundaydı. Ortaçağda da geçerli olan bu askeri hukuk anlayışı, 16. yüzyıla değin sürdü. Bu dönemde suç ve cezaları belirlemekle görevli askeri konseylerin ortaya çıkmasıyla, askeri yargı işlemleri başlamış oldu.
İngiltere'de düzenli bir orduyu disiplin altına almak amacıyla çıkarılan 1689 tarihli İsyan Yasası, bugünkü Angloamerikan askeri hukukunun başlangıcı olarak kabul edilir. Günümüzde ülkelerin çoğunda askeri mahkemeler eliyle uygulanan ayrı askeri yargı yasaları yürürlüktedir; bu mahkemelerin kararlan genellikle gözden geçirilmek üzere sivil temyiz mercilerine gönderilir. Bu alanda ilginç bir istisna oluşturan Almanya'da önemsiz ve sıradan suçlar dışında askeri personeli yargılama ve cezalandırma yetkisi sivil mahkemelere bırakılmıştır.
Divanıharp genellikle kendisini oluşturan üst makamın gönderdiği bir ya da birden çok davaya bakmak üzere toplanır ve görevi bitince dağılır. Genel divanıharp ancak büyük bir askeri üssün komutanı, bir general, amiral ya da daha yüksek bir askeri merciin emri üzerine toplanır. Özel divanıharp, alay komutanı ya da tugay komutanı rütbesinde komutanlarca oluşturulabilir. Genel divanıharp her türlü suçu yargılamaya ve her türlü cezayı vermeye yetkilidir. Buna karşılık özel divanıharp yalnızca kısa süreli hapis ve disiplin cezalan verebilir. Divanıharp oluşturmaya yetkili askeri merci, heyete katılacak üyeleri kendi komutası altındaki subaylar arasından seçer. Heyet yargılama sonunda sanığın ya da sanıkların suçlu olup olmadığına karar verir ve gerekli cezayı belirler.
Türk hukukunda Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1963'ten sonra divanıharp deyimi yerine askeri mahkeme deyimi kullanılmaya başlanmıştır. Sıkıyönetim dönemlerinde, yasaya göre özel görev yapan askeri mahkemelere Sıkıyönetim Mahkemesi adı verilir. Bu mahkemeler yalnızca sıkıyönetim döneminde görev yapmak üzere askeri yargıç ve savcılardan oluşturulur ve görevleri sona erince dağılır.
divani, Osmanlılarda yaygınlık kazanmış bir yazı türü.
İlk kez II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-81) kullanılmaya başlamıştır. Selçuklularda da görülen benzeri yazı, Osmanlı divanisinin ilkel biçimi olarak kabul edilebilir. Divani, tevkiî ve talik yazının bazı özelliklerini taşımakla birlikte, harflerin biçimi, bitişmesi ve istif yapısı onlardan
Divani yazı örneği
Ana Yayıncılık Arşivi
istif özellikleri kazanmıştır. Satır sonlannın yukanya doğru uzaması da divani yazıya özgü bir özelliktir.
Divani, Osmanlıların özellikle divan belgelerinde, resmî metinlerde, yargı kararlan ve vakıf kayıtlannda kullandıkları, taklit edilmesi güç bir yazı türüdür. Daha gelişkin biçimi celi divani(*) adını taşır.
divani celisi bak. celi divani
divani kırması, divani yazının nk'a özellikleri taşıyan daha yalın biçimi. Divani yazının daha hızlı yazılması gereksiniminden doğan divani kırması, çoğunlukla mah-
Divani kırması yazı örneği
Ana Yayıncılık Arşivi
keme kayıtlarında, mahkemelerin ve resmî makamlann verdikleri belgelerde kullanılmıştır. Taklidi zor olduğu gibi, yazanların elinde oldukça değişik biçimler aldığından, okunması da güç bir yazı türüdür.
Divaniye, ed- Irak'ın ortagüney kesiminde, el-Kadisiye ilinin (muhafaza) merkezi kent. Ülkenin en küçük illerinden birinde yer alır. Bağdat'ın 160 km güneyinde, Fırat Irmağına bağlı bir kanalın 32 km batısında, sulak bir alanda kuruludur. Başlıca uğraş alanı tarımdır; bağları, meyve bahçeleri ve hurma ağaçlıklan vardır. Nüfus (1965) 60.486.
Divanü Lugati't-Türk, tam adı kitabu dİvanü lugati't-türk, Kaşgarlı Mahmud'un Araplara Türkçe öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek amacıyla 1072-74 arasında hazırladığı ansiklopedik sözlük. Bugün elimizde yalnızca Şamlı Mehmed bin Ebu Bekir'in 1266'da kopya ettiği bir nüshası bulunmaktadır (Millet Kütüphanesi, İstanbul). Divan ilk kez Kilisli Rifat'ın (Bilge) denetiminde yayımlanmış (1915-17, 3 cilt), Besim Ata- lay'ın yaptığı Türkçe çevirisi ise Türk Dil Kurumu yalanlan arasında çıkmıştır (1939-43, 4 cilt; 2. bas: 1985-86). Dehri Dilçin yapıtın Arap alfabesine göre dizinini hazırlamış (1957), Robert Dankoff-James M. Kelly (1982-85, 3 cilt) sözlüğün bilimsel yayınını yapmışlardır.
oldukça farklıdır. Divani yazıda harflerin karakteri büyük ölçüde değişmiştir. Örneğin kuyruklar uzayarak kıvrımlar oluşturmuş, harfler yer yer iç içe geçerek değişik
Kitabın Halife el-Muktedi'ye (hd 1075-94) sunulması dikkate alınarak Kaşgarlı'nın Divan'ı Bağdat'ta yazdığı düşünülmektedir. Divan yaklaşık 7.500 sözcük içerir. Sözcük-
207 Divini, Eustachio
ler Arap dilbilgisinin sözcük kalıplarına göre dizilmiş, tanımlann daha iyi anlaşılabilmesi için de çeşitli Türk boylannın halk edebiyatlarından derlenen savlar (atasözü), sagular (ağıt), koşuklar (şiir), deyimler örnek olarak kullanılmıştır. Türkçe olmayan sözcükler alınmamış, aynca çok bilinen kadın ve erkek adlarıyla, Türk-İslam ülkelerine ilişkin coğrafi adlara da yer verilmiştir.
Divan'm çeşitli yerlerinde sunulan bazı dilbilgisi kurallanndan başka, Türk lehçelerinin (özellikle Hakaniye Türkçesi ve Öğuz Türkçesi) özellikleri de anlatılmıştır.
Yıllarca çeşitli Türk boylan arasında dolaşan Kaşgarlı, Doğu Türkistan ile Maveraün- nehir ve Bizans arasındaki bölgede yaşayan Türk boylarının coğrafi konumlarını, yayılışlarını, gelenek ve inanışlarını anlatmaya özen göstermiş, bu arada İslam dünyası içinde yer almayan Türklere (örn. Uygur Türkleri) yer vermemiştir.
Türkçenin ilk sözlüğü olarak kabul edilen Divan'da yer alan renkli, dairesel dünya haritasında merkez, Türk hükümdarlarının oturduğu Balasagun'dur. Harita 11. yüzyıl Türk boylarının önemli bir bölümünün Orta Asya'daki coğrafi konumlarını göstermesi açısından önemlidir.
diverjans (matematikte) bak. ıraksama
&>A J . - • / '
sM^yS'^iljyVŞjtıyj SJ) O» f.
divertikül, vücudun büyük organlarından birinin duvarında oluşan kese ya da cep
biçimindeki çıkıntı. En çok yemek borusu ile ince ve kalın bağırsaklarda görülür. Aynca bak. bağırsak divertikülü.
divertimento (İtalyancada "eğlendirme"), 18. yüzyıla özgü, hafif ve eğlendirici nitelikte müzik tarzı. Genellikle yaylı ve nefesli çalgılar ya da her ikisi içi yazılan birkaç bölümden oluşur. Bölümler sonat, çeşitleme biçimleri, dans ve rondoları içerir. Haydn'm birçok divertimentosundan biri de iki ayn yaylı çalgılar üçlüsünün iki ayrı mekânda aynı anda çalması için yazılmış olan Altılıdır. Mozart'ın divertimentoları genellikle kasasyon ve serenad adını taşıyan yapıtlarına benzer. Bunun tek istisnası, oda müziğinin başyapıtlan arasında yer alan K. 563 Yaylı Çalgılar Divertimentosu'dur. Divertimento, yaylı çalgılar dörtlüsünün kaynaklarından biri olmuştur. Her ikisi de yaylı ve üfleme çalgılar için yazılmış olan Beethoven'in Opus 20 Yedili'si ile Schu- bert'in Opus 166 Sekizli'sinde. divertimento tarzı bir dereceye kadar korunmuştur.
Divini, Eustachio (d. 4 Ekim 1610, San Severino delle Marçhe, Ancona yakınları - ö. 1685, Roma, İtalya), bilimsel optik aletlerin yapımı için gerekli olan teknikleri geliştiren İtalyan bilim adamı.
Galilei'nin öğrencisi olan Benedetto Cas- telli'nin yanında bir süre eğitim gördükten sonra 1646'da Roma'ya yerleşen Divini, burada saat ve mercek yapımcısı olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde çeşitli bileşik mikroskoplar ile uzun odaklı teleskoplar geliştirdi. Ağaç boruların içine yerleştirilen dört mercekten oluşan teleskoplann odak uzaklığı 15 m'nin üstündeydi.
Divinöpolis 208
Kendi geliştirdiği bir teleskopla yaptığı gözlemlere dayanarak Ay'ın haritasını hazırlayan Divini, bu haritanın bakır oyma- baskılarını hazırlayarak 1649'da yayımladı. Astronomi alanında aynca, Satürn'ün bazı halkalarını ve Jüpiter'in üzerindeki lekeleri ve uydularını inceledi. Geliştirdiği mikroskopların ve teleskoplann çoğu Floransa, Roma, Padova ve başka müzelerde günümüze değin korunmuştur.
Divinöpolis, Brezilya'da, Minas Gerais eyaletinin (estado) ortagüney kesiminde kent. Deniz düzeyinden 672 m yükseklikteki bir platoda, Para Irmağına yakın bir noktada kuruludur. 1911'de belediye merkezi, 1915'te de kent statüsü kazandı. Ekonomisinde tarım (manyok, mısır, pirinç, kahve, kaymakağacı, fasulye, şekerkamışı) ve hayvancılık önemli bir yer tutar. Metalürji tesisleri, dokuma fabrikaları, tabakhaneleri ve mandıralarıyla Minas Gerais'teki en önemli sanayi merkezlerinden birisidir. 156 km doğusundaki eyalet merkezi Bela Horizonte'ye kara ve demir yoluyla bağlanır. Nüfus (1980) 108.344.
Dostları ilə paylaş: |