A manavlar manavlar
Macırları kıskanırlar
Hareketi duyduyan
Hepsi de uslanırlar.110
Göçler, her zaman Balkan Türkleri için bir yıkım olmuştur. İktisadî ve toplumsal boyutta bir dizi yeni sorunlar gündeme gelmiş ve her türlü sıkıntıları sadece göç edenler değil, göç edilen ortamın yerlileri de yaşamıştır.111
Büyük göçmen dalgalarının kısa sürede Türkiye'ye gelmeleri, yerli halk açısından da kaçınılmaz birtakım problemler doğurmuştur. Göç konusunda tecrübesi olan Türk Devleti, yerli halkla göçmenler arasında ortaya çıkan bazı anlaşmazlıkları her iki taraf için de uygun bir biçimde çözüme kavuşturmaya çalışmış, birçok şeyleri yasalara bağlamıştır.
Devletin gütmüş olduğu göç siyaseti ve göçmenlere yaklaşımı, yerli halkla göçmenler arasında dostluk bağları kurulmasını sağlamış, göçmen grupların da yerli halkla kaynaşması, bütünleşmesi sürecini hızlandırmıştır. Zamanla yerli halk muhacirleri kabullenmiş, hatta bunlara her türlü yardımda da bulunmuştur. Ankara’nın yakınında bulunan Sincan şehrinden 1970’lerde Bulgaristan’dan göç eden Emine teyze, eski muhacirlerden duyduklarından şunu anlatıyor:
"Yıllar önce Rumeli’den gelen muhacirlerden kimi aileleri Devlet Sincan’a gönderir. O zamanlar burası bir köymüş, adına da Sıçanköy derlermiş. Muhacirler, köyün dışında bir mahalle kurarlar, köyün yerlileriyle de aralarında yakınlaşma, dostluk başlar. Muhacir ailelerde bir cenaze olduğunda yerli ailelerden birçokları cenazesi olan muhacir ailesine bir hafta boyunca yemek yapıp getiriyor, cenaze ile ilgili yapılması gereken işlerde de yardımda bulunuyorlarmış: "Sizin kederiniz büyüktür, biz sevabımıza size yardımcı olmak istiyoruz. Bu bizim insanlık, Müslümanlık borcumuzdur, sizler bizim kardeşlerimizsiniz" diyorlarmış. Muhacirler de yerlilerin her neşeli, her acıklı durumlarında hep yanlarında oluyorlar, yerli komşularının sevincini, kederini paylaşıyorlarmış."112
Kalıcı yerleşim bölgelerine sevk edilen göçmenler, tarihî süreç içinde yerli halkın kültürel değerlerini benimseyerek Rumeli kültüründen getirmiş oldukları bâzı unsurları unutmuşlardır. Yerli halk arasına serpilmiş göçmen ailelerde, yerli halkla karışma, kaynaşma süreci daha kısa bir sürede tamamlanmıştır. Ancak oluşturdukları yeni mahallelerde ve köylerde göçmenler, Rumeli'den taşıdıkları toplumsal özellikleri, yaşayış tarzlarını uzun süre devam ettirmişlerdir. Söz konusu yeni mahalle ve köylerde ev yapımından başlayarak tarım âlet ve ürünlerine, beslenmeden giyim kuşama, gelenek ve göreneklerine, türkü ve ağıtlarına, efsane ve menkıbelerine varınca her alanda Rumeli'nin damgası bulunmuştur. Zamanla yerli halkın kültürü buralarda da ağır basarak, göçmenlerin getirdikleri kültürel değerlerle zenginleşip, daha renkli ve bazı hususlarda daha çağdaş bir kültür oluşumu ortaya çıkmıştır. Fakat tüm bunların gerçekleşmesi kolay olmamıştır. Yerli halkla göçmenler arasında birbirini beğenmeme, aşağılama gibi durumlar olmuştur. Yerliler, göçmenleri dışlamış, horlamış. Göçmenler de: "Biz suyun ötesindeniz" diyerek kültür farklılıklarını ifade etmeye, belki de daha doğrusu, kaderin cilvesine boyun eğerek böyle demekle kendilerine bir teselli bulmaya çalışmışlardır. Behice Boran'ın yaptığı alan araştırmalarında ise göçmen gruplarla yerli halk arasında olduğu gibi, eski ve yeni göçmenler arasında da birtakım gelenekler hususunda beğenmeme, alay etme olaylarına rastlandığını görüyoruz.113
Araştırmacılar, kültür alış verişinden söz ederken Anadolu halkının da göçmenlerden birçok şeyler aldığını yazmaktadırlar.114 Örnek olarak şunu gösterelim: Muhacir evlerinin daha kullanışlı, daha sıhhî, daha güneşli olması, evlerin sıvalı, kireçle badana edilmiş olması bir yenilik, bir değişim olarak algılanmış, bu yenilikler yerli halk tarafından da benimsenmiştir. Bu özelliği yukarıda sözü geçen gülmece türküsünde de buluyoruz:
Şu Bursa'nın beyleri
Dostları ilə paylaş: |