İçe dönük ilk dönem göçleri, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı öncesi yapılan göçler:
İçe dönük ilk dönem göçleri, Osmanlı Devleti’nin Avrupa kanadını oluşturan topraklarından çekilmeye başlamasıyla ilişkilidir. Viyana Seferinin başarısızlıkla sonuçlanması (1683), Budapeşte'nin Avusturyalıların eline geçmesi (1686), Karlofça Antlaşmasının imzalanması (1699) Osmanlı Devleti’nin aleyhine gelişen önemli tarihî olaylardır. Bu olumsuz tarihî gelişmeler Balkan Türkler’i arasında yankılar uyandırmış ve sözlü halk edebiyatında da derin izler bırakmıştır. M. Fuat Köprülü İkdam gazetesindeki “Yeni Bir İlim: Halkıyat-Folklore” (24 Kânun-i Sâni 1914) adlı yazısında, folklor eserlerinin önemini vurgulayarak, şöyle demişti: “Rumeli’nin son felâketinde düşman eline geçen yerler, ahalisi tabiî yavaş yavaş yok olacaktır ve bizler ileride onların eski Türk memleketi olduğunu ispat için halkıyatın en canlı vesikalarına muhtaç olacağız. Eğer bugün o vesikaları zapt ve kaydedebilirsek hiç olmazsa felâketimizin hatırasını saklayacağız”. Rumeli topraklarının kaybedilmeye başlaması, millî felâketimizin de bir başlangıcı olmuştur. Yaşanan acıların, M. Fuat Köprülü’nün de büyük önem verdiği folklorumuzdaki yankılarını, tarihî olayların kronolojisini takip ederek ele alalım. Budin'in elden gitmesini halkımız şöyle ölümsüzleştirmiştir:
Ötme bülbül ötme, yaz bahar oldu
Bülbülün figanı bağrımı deldi
Gül alıp satmanın zamanı geldi
Aldı Nemçe bizim nazlı Budin'i
Çeşmelerde abdest alınmaz oldu
Camilerde namaz kılınmaz oldu
Mamur olan yerler hep harab oldu
Aldı Nemçe bizim nazlı Budin'i
Budin’in içinde uzun çarşısı
Orta yerde Sultan Ahmet Câmisi
Kâ’be sûretine benzer yapısı
Aldı Nemçe bizim nazlı Budin’i
Cebhane tutuştu aklımız şaştı
Selâtin câmiler yandı tutuştu
Hep sabi sübyanlar ateşe düştü
Aldı Nemçe bizim nazlı Budin’i
Kıble tarafından üç top atıldı
Perşembe günüydü güneş tutuldu
Cuma günüydü Budin alındı
Aldı Nemçe bizim nazlı Budun'i2
Osmanlı-Rus savaşlarında da Osmanlı Devleti’nin giderek başarız olması, yüz binlerce Türk’ün felâketine, yer değiştirmesine sebep olmuştur. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra da Ruslar’ın ele geçirdiği bölgelerden, Kırım gibi yerlerden, burada yaşayan Türkler Osmanlı Devleti’nin sınırları içine göç etmek zorunda kalmışlardır. Kırım Savaşı’ndan (1853/56) Osmanlı Devleti’nin zaferle çıkmış sayılmasına rağmen, bir yarar sağlanamamıştır. Türkler’e, Müslümanlar’a Ruslar tarafından şiddet ve baskı siyaseti devam etmiştir:
Seba(h) seba(h) ben Kırım'a bakarım
Bakarım da kanlı yaşlar dökerim
Hem hasretlik hem gurbetlik‚çekerim
Aman Padişahım, yesir kaldım bilesin
Din İslâm’dan yok mu gayret alasın
Benim adım Emine'dir Emine
Altın kuşak kuşanırım belime
Şimdi düştüm bir kâfirin eline
Aman Padişahım, yesir kaldım bilesin
Din İslâm’dan yok mu gayret alasın
Akşam olur teni değer tenime
Seba(h) olur teklif eder dinine
Ölürüm kâfir dönmem senin dinine
Aman Padişahım, yesir kaldım bilesin
Din İslâm’dan yok mu gayret alasın
Pazar gelir kiliseye götürür
Götürür de en baş putları öptürür
Günü gelir (h)orosunu teptirir
Aman Padişahım, yesir kaldım bilesin
Din İslâm’dan yok mu gayret alasın3
Kırım Türkleri’nin Dobruca'ya ve Osmanlı Devleti’nin başka bölgelerine göçlerini halk zekâsı şöyle dile getirmiştir:
Gideceğiz buradan davullu düğün gibi
Kalacak gönlümüz şaşırgan (saçılan) koyun gibi
Çepçevresi kamıştan, tepesi daldan
Kimisi candan ayrılmış, kimisi maldan
....................................
Çorbaya katsan tat vermez Dobruca tuzu
Kiminin kalmış anası, kiminin kızı
Geldi davuldayıp (gürültü çıkarıp) vapur limana ulaştı
Bekleyen akraba, soy-sop (zur-şuv) ağlaştı
Biz vapura bindikten sonra köpürdü deniz,
Adımızı unutun, "muhacir deyin/iz/"4
Şu Vapurun Dumanı adlı muhacir türküsünü de okuyalım:
Şu vapurun dumanı budak budak
Gitti Dobruca halkı, kalmadı mutluluk
Gideceğini işitip satıp-savdılar
Ne yapsın garip muhacirler limana yağdılar
İskele bağlı, biz hazır, kâğıdımız gelmiyor
İçimizden kan taşıyor, kimseler bilmiyor
Ateşi bastırıp çıktık biz kapıyı kilitleyip
İskelede duruyoruz, vapur bekleyip
Geldi gürültüyle vapur, limana yanaştı
Akraba, soy-sop toplaşıp, zuv-şuv ağlaştı
Ben vapura binince kunduram kaldı
İpekli mendilimi dalgalar aldı.
Ben vapura binince vapur sallandı
Ne yapacağımı bilmedim başım döndü.
Geldi, kuvvetle vapur bıraktı bizi
Yaşasın Kemal Paşa aldırdı bizi5
Muhacir Destanı veya Gideriz Kırım’dan adlarıyla bilinen türküde de şöyle denmektedir:
Bir hikâye edeyim Kırım hâlini
Kalmadı içinde kızı, gelini
Herkes arzu eder İslâm memleketini
İnayet Mevlâ’dan, gideriz Kırım’dan
Kaygımız çeksin bizi Yaradan
Yol verseler biz gideriz buradan
Çok kimseler hep ağlaşır sonradan
Yaman müşkül oldu hâli Kırım’ın
Kimi yolda giderken (yola gidenden) haber alamaz
Kimi gitmeye para bulamaz
Kimisi ekmeğe akça bulamaz
İnayet Mevlâ’dan, gideriz Kırım’dan
Yaman güne uğradık, kime ağlarız
Şimden sonra biz karalar bağlarız
Yol verseler biz İslâm’ı ararız
Yaman müşkül oldu hâli Kırım’ın
Analar, babalar kuzu gibi ağlaşır
Kıyametten evvel kâfir bizle haşir neşir
Cümle âlem Hak’tan yardım dileşir
İnayet Mevlâ’dan, gideriz Kırım’dan
Çocuklar dahi gider talim yapmaya
Ondan vakit bulur mu namaz kılmaya
Dinimizi ister dinine katmaya
Yaman müşkül oldu hâli Kırım’ın
Kırım adlı kitapta yukarıdaki türkünün altında şu açıklamalar yapılmıştır: ''1870 yıllarında söylenmiş olan bu destan-türkü, Türkiye’ye göç istekleriyle söylenmiştir. Bu sıralarda Kırımlı Türkler’in de Rus ordusunda asker olmaları için Çar’ın verdiği emir, Türkler’e çok ağır gelmiş ve Kırım’a Rus mujiklerinin yerleştirilmeleri siyaseti Türkler’i yaralamıştır"6.
Ruslar, savaşlarda acımasız yöntemler uygulamışlar; zaptettikleri toprakları Müslüman halktan arındırmış, onların yerine Hristiyanları yerleştirmişlerdir. Toplu hâlde göçe zorlanan ilk Müslüman toplumu Kırım Tatarlar’ı olmuştur. Onların başına gelen, yalnız çektikleri açısından değil, ama Tatarlar olayı daha sonraki Rus yayılmasında da bir model oluşturduğu için, çok öğretici bir nitelik taşır.7
Dostları ilə paylaş: |