Selânik Selânik viran olasın
Taşını toprağını seller alası
Sen de benim gibi yârsız kalasın
Aman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver
Selânik içinde selâ okunur
Selânın edası dostlar cana dokunur
Gümüş kazmayla mezar kazılır
Aman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver
Önceki tarihî devirlerde ortaya çıkan haydutluk, çetecilik ve daha sonraları komitacılık harekâtı, yeni tarihî koşullarda da yeni adlar ve yeni biçimleriyle Türkler’e, Müslümanlar’a yönelik ırza geçme, yol kesme, öldürme gibi eylemler devam etmiştir. Belirli dönemlerde ve özellikle Balkan Savaşları’nı izleyen yıllarda geniş boyutlara ulaşan böylesi olaylar türlü varyantlarıyla destan, efsane, menkıbe, ağıt gibi Türk folklor türlerinde ifadesini bulmuştur. Al duvaklı gelinin başına gelenler şu dizelerde canlandırılmıştır:
Aldılar beni ninem
Aldılar beni
Kına gecemden
Götürdüler beni ninem
Götürdüler beni
Ulu balkana, ulu balkana
Sordilar beni ninem
Sordilar beni
Kimin kızısın
Ben gene dedim ninem
Ben gene dedim
Ali Molla'nın küçük kızi
...............................
Kayin yapraklari ninem
Kayin yapraklari
Düşegim oldi
Kayin kökleri ninem
Kayin kökleri
Yastigim oldi
Komita kepesi (kebesi) ninem
Komita kepesi
Yorganim oldi
Derin endekler ninem
Derin endekler
(H)amamım oldi18
.................................................
Güney Bulgaristan'da da bilinen aynı veya benzer konulu iki türkü vardır:
I.
Tahta pabuçlarım ana
Çamurda kaldı
Beyaz yaşmayım ana
Çalıda kaldı
Sordular bana ana
Kimin kızısın
Ben gene dedim ana
Ali (H)ocanın küçük kızıyım
***
Kayın yaprakları ana
Döşeyim oldu
Kayın kökleri ana
Yastıyım oldu
Komita kebesi ana
Yorganım oldu
***
II.
Altınlı fesimi canım aneciğim
Haydutlar aldı
Akbakırlarım canım aneciğim
Kuyuda kaldı
Bana dediler canım aneciğim
Kimin kızısın
Ben dedim canım aneciğim
Ali Beyin kızıyım
***
Şıllak (parlak) ferecem canım aneciğim
Çalılarda kaldı
Yerdeki çimenler canım aneciğim
Döşeyim oldu
Haydutların çantaları canım aneciğim
Yastığım oldu
Yerdeki kazallar (gazeller) canım aneciğim
Fistanım oldu
Gökteki bulutlar canım aneciğim
Yorganım oldu
Gökteki yıldızlar canım aneciğim
Kandilim oldu
Pazarcık (Tatar Pazarcık) yakınlarında kol gezen Bulgar komitacıları tarafından bir Türk gencinin canına kıyılması olayı Türkleri derinden sarsmış ve bu ölüm Kriçim Türk folklorunda şöyle ifadesini bulmuştur:
Sülman senin kaşın gözün yay mıdır
Teneşirden akan sular kan mıdır
Sülman gibi şu Kırçma'da (Kriçim'de) var mıdır
Kıymayın canıma, ben dünyama doymadım
Eller gibi ben ecelimden ölmedim
Pazarcığ'a vardım ben bubama sormadım
Sol yanımdan kurşum urdu duymadım
Şu genç yaşta ben dünyama doymadım
Kıymayın canıma, ben dünyama doymadım
Eller gibi ben ecelimden ölmedim19
Balkan Savaşı'nda yaşanan olaylardan birini de şu menkıbede buluyoruz:
Balkan muharebesinde Rodop Dağı eteklerindeki Türk köylerinin halkı, canını kurtarabilmek için dağa kaçar. Kırçmalılar da dağın "Karadağ" denilen yüksek kesimine toplanır. Sık ormanlıkta iki kadın yolunu şaşırır. Akşam karanlığı olmuş, Kırçmalıları bir türlü bulamazlar. Karşılarına ak saçlı bir dede çıkıverir. Dede, erenlerdenmiş:
- Ne ararsınız burada kızım? der.
Kadınlar da yollarını şaşırdıklarını, köylüleri bulamadıklarını anlatırlar.
Dede:
-Korkmayın kızım. Ben şimdi size şu duayı öğreteyim, der.
Sırlı sübhanım Allah
Dertlere derman ol Allah
Garip kullarına gam vermişin
Yardımcımız, arkadaşımız sen ol Allah
Duayı okuyarak şu daracık yoldan gidin, doğru Kırçmalılar’ın yanına çıkacaksınız, der ve dede kayboluverir. Kadınlar da duayı okuyarak gider ve köylüleri bulurlar. Kaynak kişilerden daha yaşlı olanlar bu menkıbenin Doksanüç Harbi’yle ilişkili olduğunu söylüyor ve bazı ayrıntılar anlatıyorlar.20
Balkan Savaşları’nı izleyen yıllar Türk’ün ölüm kalım mücadelesi yıllarıydı. Birinci Dünya Savaşı ve bu Savaş biter bitmez ülkenin yabancı devletler tarafından işgali ve Ulusal Kurtuluş Savaşı… Bu Savaşta Türk halkının kendi vatanında mülteci durumuna düşmesi ve Balkanlar’dan gelmiş göçmenlerin durumu… Justin McCarthy şunları yazıyor: “İngilizler, Yunan işgalinin üzerinden 4 ay geçtikten sonra, 1919 Eylül’ünün sonu itibarıyla başkenti İzmir olan Aydın vilâyetinde 177 bin civarında sığınmacının olduğunu tahmin ediyorlardı. Bir yıl sonra bu rakam 500 bine çıkacak ve 1920’lerin sonuna kadar daha da fazla insan sığınmacı konumuna düşecekti. Anadolu’daki sığınmacıların sayısına, Yunan işgaline uğrayan Doğu Trakya’dan gelen insanlar da eklenmelidir. Diğer yandan Osmanlılar, İstanbul’daki sığınmacı sayısının 30 bin olduğunu tahmin ediyorlardı. Bu rakam Balkan Savaşları’ndan kaçıp gelen ve hâlâ İstanbul’da yaşayan 200 bin sığınmacıya dahildi. Velhasıl, Yunan işgali dolayısıyla 1.200.000 sığınmacıdan bahsedilebilirdi.
Birçok Türk sığınmacı, daha önceden sığındıkları bölgelerden tekrar tekrar kaçmak zorunda kalmışlardır. Örneğin İzmir’den içeriye doğru kaçmayı başarabilen Türkler, daha Yunan ordusunun işgal etmediği bölgelere geldiklerinde, arkadan gelen ordunun hızı yüzünden geldikleri yerleri tekrar terk etmek zorunda kalıyorlardı. Oradan oraya savulan bu insanların büyük bir kısmı, Balkanlar’dan sığınmacı olarak Batı Anadolu’ya kaçmışlardı. Şimdi yine kaçıyorlardı. Onlar kardeş Türkler’e ve yönetime ısrarla kendilerini kabul ettirdiler. Fakat bu insanların kendilerini kabul eden insanlardan alabileceği yardım çok azdı. İstanbul’daki İngiliz işgal ordusuna komuta eden General Harrington, sığınmacıların o günlerde sahip oldukları beslenme şartları ile nasıl var olabildiklerini anlayamadığını belirtmişti. Mülteciler iki günde bir içtikleri bir tas çorba ve pek az ekmekle hayat mücadelesi veriyorlardı”21.
Dostları ilə paylaş: |