GİRİŞ
Hayvancılıkta verimliliğin arttırılmasında beslenmenin çok önemli bir yeri vardır. Bu bakımdan, eldeki hayvanların genetik potansiyellerinin belirlediği gelişme düzeyine ulaşmaları ancak kaliteli rasyonlarla mümkündür (Işık ve Özen 1997, Özen 1999).
Hayvansal üretimi arttırmak için tüm Dünyada yakın zamanlara kadar yemlere antibiyotikler katılmaktaydı. Antibiyotiklerin hayvan ve insan sağlığına olumsuz etkileri bilim adamlarını bunun yerine alternatif arayışlarına itmiş ve probiyotiklerin kullanılması yoğun şekilde gündeme getirilmiştir (Alçiçek ve Erkek1995, Aydın vd 1994, Akyurt 1994). Nitekim, bir süre sonrada antibiyotiklerin yem katkı maddesi olarak kullanılmaları AB ülkeleri ile bizde de yasaklanmıştır.
Antibiyotikler araştırıcıları doğal kaynaklara yönlendirmiş ve bu konuda çalışmalar özellikle sindirim sistemine ilişkin bozuklukları önlemenin kolay ve doğal yolunun, buradaki yararlı mikroorganizmaların sayısını çoğaltmakta olduğu sonucuna varmışlardır. Günümüzde çeşitli streslerle patojenlerden kaynaklanan sindirim bozukluklarında yararlı mikroorganizmaların kullanılması (probiyotikler) gerek hayvan sağlığı gerekse verim artışı yönünden uygun bir yol olarak kabul edilmektedir (Alp ve Kahraman 1993).
Probiyotikler yeni isimlendirilmiş olsalar da, tanımlanmaları oldukça eskidir. Bu konuda bilimsel nitelikli ilk çalışmaları bu asrın başında Rus bilim adamı Metchnikoff yapmıştır. Metchnikoff yaptığı araştırmalardan elde ettiği verilere dayanarak, “Sindirim sistemine belirli mikroorganizmaların eklenmesinin sindirimi kolaylaştırıp, insanların daha sağlıklı olmasını sağladığı” sonucuna varmıştır (Ensminger vd 1990, Hutcheson 1991).
Laktik asit üretme ve bağırsaklarda tutunup yaşama-çoğalma yeteneğine sahip bakteri soylarını (en çok Lactobacillus ve Streptococcus) içeren probiyotiklerin kullanılmasının temelleri 1908 yılında atılmıştır. (Ensminger vd 1990, Gill 1998, Montes ve Pugh 1993).
Probiyotik kelimesi Latince “canlı için” anlamındadır. 1960’da Oregon Tıp Fakültesinde Richard Parker “probiyotik” adını “yaşama ait veya (yaşamsal)” anlamında kullanarak bilim terminolojisine sokmuştur (Gill 1988, Montes ve Pugh 1993, Yurtalan ve Ateş 1995, Jernigan vd 1985).
Probiyotikler öncelikle, “canlı sindirim sistemini düzenleyen bakteriler” olarak tanımlanmış, fakat, daha sonra tanımın kapsamı genişletilmiştir (Anonim 1988). Günümüzde bu tanım “hayvanlarda sindirim kanalındaki mikrofloranın ekolojik dengesini düzene sokmak, mikroflora içerisindeki mevcut olan potansiyel patojen mikroorganizmaların zararlı hale gelmelerini önlemek ve hayvanların yemden yararlanmalarını arttırmak amacıyla, yemlere katılarak veya başka şekillerde, ağız yoluyla verilen bir grup bakteri-maya kültürlerini içeren eden biyolojik ürünler” şeklinde yapılmaktadır (Aytuğ 1989).
Probiyotik kapsamına giren mantar ve maya kültürleriyle endüstriyel fermantasyon artıkları ve son olarak da biomass, tanımın “direkt gıdasal mikrobiyal ürünler” gibi daha geniş bir anlam çerçevesinde değerlendirilmesine neden olmuştur (Fuller 1989, Hutcheson 1991, Yurtalan ve Ateş 1995).
Bu çalışmada değişik probiyotiklerin etkilerini ortaya koymak için etlik piliçler ve buzağılar, üzerinde iki deneme yapılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |