31. EL-HABİR
Her şeyîn iç yüzünden878, gizli taraflarından haberdar olan. 879
"El-Habir", "hibre" mastarından gelmiş olup "her şeyin iç yüzünü bilen, yakinen tanıyan" demektir. Hiçbir şey ondan gizlenemez. Görünen ve görünmeyen alemde hiçbir şey ondan habersiz hareket edemez. Zerre bile onun bilgisinin dışında hareket edemez. "Habir", "her şeyin saklı ve gizli olan yönlerini bilen ve künhüne vakıf olan" demektir.
Allah'ın "Habîr" ismi Kitab-ı Mübin'de 45 defa zikredilmiştir. Bunlar:
"O, hikmet sahibi ve her şeyden haberdardır", "O, her şeyden haberdar ve görendir", "O, her şeyin inceliklerini bilen ve her şeyden haberdardır", "O, her şeyi bilen ve haberdar olandır", O, işlemiş olduklarınızdan haberdardır", "O, yaptığınız şeylerden haberdardır", "O, yaptıklarınızdan haberdardır", "O, yaptıklarından haberdardır."
"O, latiftir. (Bilgisi her şeyin içine geçen, herşeyi) haber alandır." 880
Allahu teâlâ Habîr'dir, en küçük bir mikrobun gece karanlıklarında gidip geldiği, girip çıktığı yerlerden, hava boşluğunda uçuşan, kaynaşan zerrelerin harekâtından haberdar olduğu gibi, mülkünün her tarafında meleklerin varamadığı, insan fikrinin ulaşamadığı en gizli noktalarda olan biten şeylerden haberdardır. Meselâ diyelim ki, şu memlekette her lâhza, ferdî, ailevî, içtimaî, ahlâkî, siyasî, cinaî ne işler oluyor. Şüphe yok ki, bunların her birine âît binlerce hâdise zuhur edip duruyor. Bunlardan her birinin başlangıcını, sûret-i vukuunu, sonucunu, bütün teferruatiyle iç yüzünü bildiği gibi, arzda, karada, denizde, semâda, ecramda, berzahta, ecsamda, ervahta, velhâsıl bütün ekvanda akıp durmakta olan işleri, hâdiseleri, apaçık bilir. En gizli, en duyulmaz sanılan şeylerden, gönüllerin hiç kimseye açılamıyan esrar ve temâyülünden, iyi veya kötü, sahiplerinin neler düşündüğünü, neler yapmak istediğini, ne düzenler kurduğunu, ne kararlar verdiğini bilir; bunların hiç birinden gaflet etmez, hiç birini hükümsüz, cezasız bırakmaz ve hiç kimse yakasını kurtaramaz. 881
Kula Gereken Şey:
Allahu teâlâ Habîr'dir. O'na karşı yalandan, hilekârlıktan, terbiyesizlikten sakınmalı. Gizli yaparız da cezasız kalırız sanmamalı. Hacetlerden doğrudan doğruya haberdar olmaz diye kendisine dilekler sunmak için vasıtalar aramamalı. O'nun razı olmıyacağı şeylerden son derece çekingen davranmalıdır. 882
32. EL-HALİM
Acele ve kızgınlıkla muamele etmeyen,883 hilmi çok. 884
"Halîm", nefsi, tabii kızgınlığın sevk ve heyecanınından geri tutmak, nefsi engellemek manasmdadır.
Cenab-ı Hak, yavaş ve yumuşak hareket eder. Allah nimetlerini ve lütfunu günahları sebebiyle kullarından esirgemez. O, kendisine itaat edenleri rızıklandırdığı gibi günahkârları da rızıklandırır. Allah ceza vermekte aceleci değildir.
"Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler." 885
Allah bir şeyin kaçmasından korkmuyor ki acele etsin. Zira Cenab-ı Hak:
"Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz." 886 buyurmaktadır.
Resulullah bu sıfatla şöyle dua buyurmaktadır:
"Kendisinden başka ilah olmayan halim, kerim olan Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Arşın sahibi olan Allah yücedir, bütün hamd alemlerin Rabbi olan Allah'adır."
Acele ile muamele etmeyen Allah (c.c.) günahkârlara mühlet verir. Eğer tevbe ederlerse onların tevbesini kabul eder. Eğer günahlarında ısrar ederlerse cezayı tehir eder. Çünkü kul Allah'ın mülkiyetinden çıkamaz.
Onun için şöyle dua ederiz:
"Ey günahkârları koruyan, ey korunanları koruyan, ey salihleri salih yapan, eğer beni korursan korunmuş olurum. Eğer beni ihmal edersen, terkedilmiş olurum. Alnım yed-i kudretindedir. Ey kalpleri çeviren kalbimi dinin üzerine sabit kıl!"
"El-Halim", Kur'ân-ı Kerim'de "gafurun halimûn", "ve huve alimûn halim", "ve huve ganiyyün halim", "ve hüve Tealâ zekûrun halim" şeklinde geçmektedir. 887
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafurdur (çok bağışlayandır), halimdir (cezada aceleci değildir)." 888
Allah Teâlâ, günah ve isyankarlıklarının çokluğuna rağmen yaratıklarına gizli ve açık bol bol nimetler verir ve suçluları cezalandırmada acele etmez, sabırlı davranır.
Onlara, tevbe etmeleri için hoş muamele eder, hatalarından dönmeleri için mühlet verir. 889
O, kafirleri ve günahkarları kuşatan kamil bir hilme sahiptir. Onlara mühlet verir ve tevbe etmeleri için kendilerini cezalandırmada acele etmez. O, isteseydi onları günah işler işlemez hemen cezalandırabilirdi. Çünkü işlenen günahlar, hemen arkasından acil ve çeşitli cezaları gerektirir. Fakat Allah'ın hilmi onlara mühlet verilmesini gerekli kılar. 890
Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur:
"Şayet Allah, insanları yaptıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak o, onları belirlenen bir müddete kadar erteliyor." 891
"Şayet Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler." 892
(Hilm) suçluların cezasını vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkında yumuşak davranmak ve cezalarını geriye bırakmaktır. Suçluyu cezalandırmağa iktidarı olmayan âcize halîm denmez. Halîm, kudreti yetişecek, fakat bir hikmete binâen yapmıyacak...
Allahu teâlâ, halimdir. Her günah işliyeni hemen muaheze edivermez. Hışm ve gadapta isti'cal göstermez. Niceleri vardır ki, önüne gelene fenalık eder. Allah'ın kullarına ezâ ve cefâ eder dururlar da, başları bile ağrımaz. Bunların böyle kaldığına bakıp ta yaptıklarının yanlarına kalacağını zannetmemelidir. Allahu teâlâ Habîrdir, onların yaptıklarından gafil değildir ve haksızlığı da sevmez, hakkı yerine getirir. Fakat Halîm'dir, mühlet verir.'Bu mühlet içinde yaptıklarına nedametle tevbe edenleri afv ve mağfiret buyurur, fakat ısrar edenler hakkında hüküm Allah'ın iradesine kalmıştır. Dilerse affeder, dilerse ukubet yapar. Bir ismi de Adl'dir. (Allah imhâl eder amma, ihmâl etmez.) sözünün ma'nâsı da budur.
Bu ism-i şerifte bizim için büyük bir nefha-i teselli var. İsyansız günümüz, hattâ saatimiz geçmiyor. Buna karşı eğer Allahu teâlâ sert davransaydı, her isyan edeni hemen helak ediverseydi, dünya yüzünde kimse kalmazdı. Allah'ın bu suretle mühlet vermesi de büyüklüğünün şanı ve kullar için büyük ni'mettir. 893
Bizlere Yaraşan Şey:
Bu ni'metten faydalanmalıyız, yoksa bu hilme mağrur olup ta kötülükte ısrar etmemeliyiz, muamelâtımızda mülâyemetle hareket edenleri Allah sever. Binâenaleyh Allah rızâsı için sert ve kaba muameleden mümkün olduğu kadar sakınmalıyız. Hele umumî işlerde mülâyemet pek ma'kul bir harekettir. Peygamberimiz'in dâima mülâyemetle muamele buyurduğunu hiç unutmamalıyız. 894
Dostları ilə paylaş: |