Habis:
Kelime olarak iğrenç, kendisinden iğrenilen şey, kokuşmuş, bozuk, kötü anlamlarına gelir. Istılahta ise batıl, çürük, temelsiz itikad, yalan söz çirkin davranış gibi manaları vardır. Habis kelimesi Kur'an-ı Kerim'de farklı şekillerde kullanılmıştır:
"Güzel bir ülke, Rabbi'nin izniyle mahsûlünü verir. Kötü (habis) bir ülke ise, ancak kavruk bîrmahsul çıkarır.”145Çirkin (habis) süz ise, topraktan sökülüp atılmış, kararsız, kötü (habis) bir ağaca benzer.146
Hablullah:
Kelime anlamı Allah'ın ipi demektir. Kur'an-ı Kerim'de:
"Hep birlikte Allah'ın ipine (Hablullah'a) sımsıkı yapışın, parçalanmayın”147 buyurulmaktadır. Müfessirlerden bir kısmı buradaki Hablullah(Allah'ın ipi) ifadesi ile Allah'ın dinî olan İslam'ın kastedildiğini belirtirken, birçok müfessirde habl (ip) kavramıyla anlatılmak istenen şeyin Kur’an-ı Kerim olduğu görüşündedir. Bu ikinci görüşte olanlar kendilerine dayanak olarak Hz. Peygamber'in Kur'an'ın Allah'ın ipi, Allah'ın sağlam bir bağı olduğunu ifade eden bazı hadislerini almışlardır. Sonuç olarak ister Kur'an-ı Kerim, ister İslam dini kastedilmiş olsun, Allah'ın ipi, müslümanların parçalanmadan, sımsıkı sarılmalarını gerektiren yüce Allah'ın sağlam bir bağıdır.
Hac:
İslâm'ın şartlarından biri olan haccın kelime anlamı, "kast etmek"tir. İstılahi anlamı ise,"belli bir yeri, belli bir zamanda, o yere mahsus fiillerle ziyaret etmek"tir. Belli yer, Kabe-i Muazzama'dır. Belli zaman, zilhicce ayı Kurban Bayramı günleridir. O yere mahsus fiilerise; Tavaf, Sa'y ve Vakfe'dir. Tavaf, Kabe'nin etrafını şartlarına uygun olarak dönmek suretiyle yapılır. Vakfe ise, Arafat'ta durmak suretiyle yapılır.
Hac hem bedeni hem de mali bir ibadettir. Hac, şartlarına haiz olan her müslümana ömründe bir defa olmak üzere farzdır. Birden fazla yapılan hac, nafile hükmündedir. Haccın farziyeti; kitap, sünnet ve icma-i ümmet ile sabittir. Haccın farziyetini inkar etmek küfürdür.
Yüce Rabb'imiz bir âyet-i kerimede meâlen:
"Hac (ayları) bilinen aylardır. İşte kim onlarda (o ayda) haccı (kendine) farz eder (ihrama girer)se artık hacda kadına yaklaşmak, günah yapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. Bir de (hac seferinize yetecek miktarda) azıklanın. Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekten, insanlara yük olmaktan) kaçınmaktır. Ey kamil akıl sahipleri benden korkun,”148 buyuruyor.
Peyamber'imiz (s.a.s) Efendimiz de:
“Kim hac (vazifesini) yapar da boş (ve fuhşa dair) laf etmezse anasından doğduğu gün(deki) gibi (günahsız) olarak yurduna döner.”149
“Kim haccetmeyi dilerse acele etsin." buyuruyor.
Haccın farz olabilmesi için şu şartların bulunması lazımdır:
1-Müslüman olmak: Müslüman olmayanlara hac farz değildir. Bir gayri Müslim hacca gitse de sonradan müslüman olsa yine hacca gitmesi gerekir; çünkü daha önce gittiğinde müslüman değildi ve üzerine hac farz olmamıştı. Bu sebeple hacca gitmek, orada dünya İslam kongresine katılmak, dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlarla tanışmak, görüşmek, İslami sevgi ve kardeşlik duygularıyla kucaklaşmak ancak İslam ile müşerref olan bahtiyar insanlara mahsustur.
2- Akıllı olmak: Akıllı olmayan, ne yaptığını bilmeyen, ne konuştuğunu idrak edemeyen, nasıl hareket ettiğini düşünemeyen; yani deli olan bir kimseye hac farz değildir.
3- Baliğ olmak: Henüz ergenlik çağına gelmemiş çocuk denecek yaşta bulunanlara hac farz değildir zengin olsalar bile.
4- Hürriyet: Hürriyetleri ellerinden alınmış köle veya esirlere hac farz değildir. Bu konu ittifakla kabul edilmistir. Bir köle, köle iken hac ederse o hac nafile yerine geçer. Hür ve serbest olduktan sonra tekrar hacca gitmesi gerekir.
5- Kudretli olmak (gücü yetmek): Hac farizasını tam olarak yerine getirebilmek, yol meşekkatlerine tahammül edebilmek için güçlü ve kuvvetli olmak gerekir. Bir kimsenin asli ihtiyaçlarından fazla olarak hacca gidip dönene kadar yetecek miktarda yol ve yiyecek masraflarına sahip olması; vücutça sağlam olması (yani yerinden kalkamayacak kadar yatakta yatan, hasta, felçli, yola dayanamayacak kadar zayıf ve ihtiyar olmaması.) Bunlarla beraber yolun selamet ve emniyeti de gereklidir. Yolda hakikaten büyük bir tehlike varsa, bu tehlike de hacca gitmeye mani ise o yıl hacca gidilmez ve ertesi yıla ertelenir.
Rahman ve Rahim olan yüce Rabb'imiz Kur'an-ı Kerim'de meâlen:
"Şüphesiz alemler için, çok feyizli ve ayn-ı hidayet olmak üzere konulan ilkev(mabed) elbette Mekke'de olandır. Orada apaçık alametler, İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse (taarruzdan) emin olur. Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) beyti hac (ve ziyaret) etmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim küfrederse, şüphesiz ki Allah, alemlerden müstağnidir.” 150buyuruyor.
Sevgili Peygamberimizde:
“Haccediniz. Çünkü hac, suyun kiri yıkadığı gibi günahları arıtır.” buyuruyor.
Hacca gidip o mukaddes yerleri ziyaret etmek, Peygamberimizin dünyaya şeref verdikleri, büyüdükleri yerleri, hane-i saadetlerini, mescid-i Nebi'yi, milyonlarca müslümanın kıblesi olan Ka'be-i muazzamayı, zemzem kuyusunu, altınoluğu, ilk vahyin nurlarına mazhar olan Hira-Nur mağarasını, Arafatı, Safa ile Merve'yi, Medine-i Münevvere'yi, Ravza-i Mutahhara'yi kısaca dünya çapında eşsiz ve mukaddes beldeleri ziyaret etmek mutlulukların en güzeli değil midir? Orada yapılan dualar, kabul-e şayandır. Beytullah'a bakarak, Hacerü'l-Esved'e yüz sürerek, zemzem-i şeriften içerek yapılan dualar reddolunmaz. Dökülen gözyaşları karşılıksız kalmaz. Yapılan ibadet, itaat ve niyazlara, hayır ve yardımlara kat kat ecirler verilir. Hac farizasını tam anlamıyle yerine getiren bir müslüman anasından doğduğu günkü gibi tertemiz olur. Günah kirlerinden temizlenir. İsyan lekelerinden arınır. Tertemiz venu-rani bir çehre ile memleketine döner. Kalbi, hac ibadetinin heyecanı ile çarpmakta, ruhu o unutulmayacak İslam güneşinin bütün berraklığı ile parladığı ve bütün dünyayı oradan nur-landırdığı o mukaddes yerleri düşünmekte, orada geçirdiği günlerin sevincini yaşamaktadır. Gönlü Allah'ın emirlerini yerine getirmenin huzuru ile dolup taşmaktadır. Peygamberimizi ziyaret etmenin coşkunluğu içinde etrafına nurlar saçmaktadır. Gözleri, o mukaddes beldeleri seyretmenin sevinci ile ışıl ışıl parlamaktadır.
Peygamber'imiz (s.a.s) Efendimiz birhadis-i şeriflerinde:
"Kim Allah'dansevapumarakMe-dine'de beni ziyaret ederse kıyamet günü ona şahid ve şefaatçi olurum.”151 buyuruyor.
Dostları ilə paylaş: |