En’âm Suresi (6/165)



Yüklə 2,97 Mb.
səhifə7/117
tarix09.01.2022
ölçüsü2,97 Mb.
#95048
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   117
En’âm Suresi
9


وَلَوْ

eğer


جَعَلْنَاهُ

onu yapsaydık



مَلَكًا

melek


لَجَعَلْنَاهُ

yine yapardık



رَجُلًا

bir adam (şeklinde)



وَلَلَبَسْنَا

ve yine düşürürdük



عَلَيْهِمْ

onları


مَا يَلْبِسُونَ

düştükleri kuşkuya

















Türkçe Transcript (*)

Velev ce’alnâhu meleken lece’alnâhu raculen velelebesnâ ‘aleyhim mâ yelbisûn(e)

Ali Bulaç Meali

Onu eğer bir melek kılsaydık, elbette erkek (suretinde bir melek) kılardık ve mutlaka katmakta oldukları (şüpheleri) yine katardık.

Edip Yüksel Meali

Onu bir melek yapsaydık, onu bir adam biçiminde gönderir ve mevcut kuşkuları içinde bırakırdık.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer Peygamberi, biz bir melek yapsaydık, yine de onu bir adam şeklinde yapardık ve onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük.

Süleyman Ateş Meali

Eğer O(Hak Elçisi)ni melek yapsaydık, yine bir adam (şeklinde) yapardık ve onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Eğer o peygamberi bir melek kılsaydık kuşkusuz onu bir er kişi yapacaktık ve içine yuvalandıkları kuşku ve karmaşayı onların üzerlerine giydirmiş olacaktık.

Yusuf Ali (English)

If We had made it an angel, We should have sent him as a man, and We should certainly have caused them confusion in a matter which they have already covered with confusion.(842) *

M. Pickthall (English)

Had We appointed an angel (Our messenger), We assuredly had made him (as) a man (that he might speak to men); and (thus) obscured for them (the truth) they (now) obscure.

En’âm Suresi
10


وَلَقَدِ

muhakkak


اسْتُهْزِئَ

alay edilmişti



بِرُسُلٍ

peygamberlerle



مِنْ قَبْلِكَ

senden önce de



فَحَاقَ

fakat kuşatıverdi



بِالَّذِينَ سَخِرُوا

alay edenleri



مِنْهُمْ

onlarla


مَا كَانُوا بِهِ

şey


يَسْتَهْزِئُونَ

alay ettikleri














Türkçe Transcript (*)

Velekadi-stuhzi-e birusulin min kablike fehâka billeżîne saḣirû minhum mâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)

Ali Bulaç Meali

Andolsun, senden önceki elçiler de alaya alındı da alaya aldıkları şey, onlardan maskaralık yapanları çepeçevre kuşatıverdi.

Edip Yüksel Meali

Senden önceki elçiler de eğlence konusu yapılmıştı. Ne var ki, alay edenleri eğlendikleri gerçek kuşatıverdi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Fakat onlardan alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıverdi.

Süleyman Ateş Meali

Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Fakat onlarla alay edenleri, alay ettikleri gerçek kuşatıverdi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun ki, senden önceki resullerle de alay edildi; fakat eğlence konusu yaptıkları şey, o maskaralığı sergileyenleri kıskıvrak sarıverdi.

Yusuf Ali (English)

Mocked were (many) messengers before thee; but their scoffers were hemmed in by the thing that they mocked.(843) *

M. Pickthall (English)

Messengers (of Allah) have been derided before thee, but that whereat they scoffed surrounded such of them as did deride.

En’âm Suresi
11


قُلْ

de ki


سِيرُوا

dolaşın da



فِي الْأَرْضِ

yeryüzünde



ثُمَّ

sonra


انْظُرُوا

görün


كَيْفَ

nasıl


كَانَ

olmuş


عَاقِبَةُ

sonu


الْمُكَذِّبِينَ

yalanlayanların














Türkçe Transcript (*)

Kul sîrû fî-l-ardi śümme-nzurû keyfe kâne ‘âkibetu-lmukeżżibîn(e)

Ali Bulaç Meali

De ki: 'Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün.'

Edip Yüksel Meali

De: "Yeryüzünü dolaşın da yalanlayıcıların sonu nasıl olmuş bir bakın."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün!".

Süleyman Ateş Meali

De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Şunu söyle: Dolaşın yeryüzünde de bakın nasıl olmuş gerçeği yalanlayanların sonu!

Yusuf Ali (English)

Say: "Travel through the earth and see what was the end of those who rejected Truth."

M. Pickthall (English)

Say (unto the disbelievers): Travel in the land, and see the nature of the consequence for the rejecters!

En’âm Suresi
12


قُلْ

de ki


لِمَنْ

kimindir?



مَا

olanlar


فِي السَّمَاوَاتِ

göklerde


وَالْأَرْضِۖ

ve yerde


قُلْ

de


لِلَّهِۚ

Allah'ındır



كَتَبَ

O yazmıştır



عَلَىٰ نَفْسِهِ

kendi üstüne



الرَّحْمَةَۚ

rahmet etmeyi



لَيَجْمَعَنَّكُمْ

sizi elbette toplayacaktır



إِلَىٰ يَوْمِ

gününde


الْقِيَامَةِ

kıyamet


لَا رَيْبَ

şüphe olmayan



فِيهِۚ

varlığında



الَّذِينَ

ama


خَسِرُوا

ziyana sokanlar



أَنْفُسَهُمْ

kendilerini



فَهُمْ

onlar


لَا يُؤْمِنُونَ

inanmazlar

















Türkçe Transcript (*)

Kul limen mâ fî-ssemâvâti vel-ard(i)(s)kul li(A)llâh(i)(c) ketebe ‘alâ nefsihi-rrahme(te)(c) leyecme’annekum ilâ yevmi-lkiyâmeti lâ raybe fîh(i)(c) elleżîne ḣasirû enfusehum fehum lâ yu/minûn(e)

Ali Bulaç Meali

De ki: 'Göklerde ve yerde olanlar kimindir?' De ki: 'Allah'ındır.' O, rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır.

Edip Yüksel Meali

De: "Göklerde ve yerde olanlar kimin?" "ALLAH'ın," de. Kendisine merhametli olmayı gerekli kıldı. Hakkında kuşku olmayan Diriliş Günü sizi toplayacak. Kişiliklerini yitirenler inanmıyanlardır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" de. O, rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır. Sizi, varlığında asla şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Ama kendilerini zarara sokanlar inanmazlar.

Süleyman Ateş Meali

De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" de. O, rahmet etmeyi kendi üstüne yazmış(acımayı kendisine prensip edinmiş)tir. Sizi elbette varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Ama kendilerini ziyana sokanlar, inanmazlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sor: "Kimindir gökler ve yer?" Cevap ver: "Allah'ındır." O Allah ki, rahmeti öz benliği üzerine yazmıştır. O sizi, varlığında hiç kuşku bulunmayan kıyamet gününde bir araya mutlaka toplayacaktır. Benliklerini hüsrana yuvarlamış kişiler var ya, onlar iman etmezler.

Yusuf Ali (English)

Say: "To whom belongeth all that is in the heavens and on earth?" Say: "To Allah. He hath inscribed for Himself (the rule of) Mercy.(844) That He will gather you together for the Day of Judgment, there is no doubt whatever. It is they who have lost their own souls, that will not believe. *

M. Pickthall (English)

Say: Unto whom belongeth whatsoever is in the heavens and the earth? Say: Unto Allah. He hath prescribed for Himself mercy, that He may bring you all together to a Day whereof there is no doubt. Those who ruin their own souls will not believe.

En’âm Suresi
13


وَلَهُ

O'nundur


مَا

her şey


سَكَنَ

barınan


فِي اللَّيْلِ

gecede


وَالنَّهَارِۚ

ve gündüzde



وَهُوَ

O


السَّمِيعُ

işitendir



الْعَلِيمُ

bilendir
















Türkçe Transcript (*)

Velehu mâ sekene fî-lleyli ve-nnehâr(i)(c) vehuve-ssemî’u-l’alîm(u)

Ali Bulaç Meali

Geceleyin ve gündüzün barınan her şey O'nundur. O, işitendir, bilendir.

Edip Yüksel Meali

Geceleyinde gündüzünde barınan her şey O'nundur. O İşitendir, Bilendir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gecede, gündüzde barınan her şey O'nundur. O, işitendir, bilendir.

Süleyman Ateş Meali

Gece ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O, işitendir, bilendir.


Yüklə 2,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   117




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin