“Hiçbir şeyden haberi olmayan hür, namuslu, inanmış kadınlara iftira edenlere dünyada da lanet edilmiştir, ahrette de ve onlaradır pek büyük azap.” (Nur/23) ayetini örnek göstermişlerdir. Bu konuda şu izahı getirmişlerdir: “Bu ayet, “Ancak bundan sonra tövbe ederler ve düzgün bir hale gelirlerse artık şüphe yok ki Allah, suçları örter, Rahimdir.” (Nur/5) ayeti ile tahsis edilmiştir. Fakat bu tahsis 23. ayetin sebeb-i nüzulunu (ki rivayete göre ayşe veya Mariya’ya iftira etmişlerdi) kapsamına almaz. Sonuç olarak Ayşe veya Mariya’ya iftira edenler tövbe etseler bile 23. ayetin kapsamında kalacaklardır.” (Bkz. Mecelle-i Pejuheşha-yi Kurâni 71. sayı, s.20 “Aşina-yi ba Daniş-i Esbab-i Nüzul” başlıklı makale). Fakat biraz dikkat edilecek olunursa bu örneğin doğru olmadığı ortaya çıkacaktır. Çünkü 5. ayet 23. ayeti tahsis edici değil, onu takyit edicidir. Yani tövbe eden fertlerin tümünü 23. ayetten hariç etmemektedir ve tahsisin Ayşe veya Mariya’ya iftirada bulunanları da kapsaması ayetin iniş sebebiyle çelişmiş olmamaktadır. Aksine iftirada bulunan fertleri tövbe etmeleri halinde 23. ayetten hariç etmektedir. Neticede Ayşe veya Mariya’ya iftirada bulunanlar [hatta takyit onları kapsasa bile] tamamen 23. ayetten hariç olmazlar. Bunun da ayetin sebeb-i nüzulu ile çelişkisi yoktur. Aksine tövbe etmemeleri halinde 23. ayetin kapsamındadırlar ve bu, ayetin iniş sebebi için yeterlidir.
Üçüncü fayda (hasr vehmini engelleme) hakkında bazı Kurân ilimleri kitaplarında da “De ki: Bana vahyedilenler arasında ölmüş hayvan etinden, dökülmüş kandan yahut da domuz etinden başka yiyene haram edilen bir şey bulamıyorum. Şüphe yok ki domuz pistir ve bir de Allah’tan başkası için kesilen hayvan haramdır ki bu da pek kötü bir şeydir” (En’am/145) ayeti, Şafii’nin görüşüne temel olacak şekilde örnek verilmiştir. Onun ibaresi şöyledir: Faydalardan birisi de hasr (sınırlama) tevehhümünü engellemektir. Şafii, En’am suresinin 145. ayet-i kerimesinin manasına dair şunu söylemiştir: “Kâfirler, Allah’ın helal kıldığını haram ettiklerinde ve Allah’ın haram kıldığını da helal saydıklarında çelişki ve ihtilafa düştüler. Bu ayet onların hedeflerine aykırı olarak nazil oldu. Ayet sanki şunu söylemektedir: Sizin haram kıldıklarınızdan başka helal yoktur ve sizin helal saydıklarınızdan başka haram yoktur. “Bu gün tatlı yeme” sözüne karşılık “bugün tatlıdan başka bir şey yemeyeceğim” demek gibi bir şeydir; buradaki amaç zıtlıktır, bir gerçeğin ispatı veya nefyi değildir. Sanki şöyle söylemiştir: Haram, ancak sizin helal saydığınız ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası için kesilen hayvanlardır. Burada sözü geçen şeylerin helal oluşunu kastetmemiştir. Çünkü maksat haramı ispat etmektir, helali değil.” (el-Burhan fi Ulum’il-Kurân, c.1, s.117).
Bunun üçüncü fayda hakkında örnek oluşu şu şekilde açıklanabilir: Bu ayet gerçek bir hasr ve sınırlamadır. İslam dininde haram olan şeyler bu ayette zikredilmiş olanlarla sınırlıdır. Fakat ayetin sebeb-i nüzulu (müşrikler veya Yahudilerin birtakım şeyleri gerçek dışı olarak haram kılışları ve buna karşılık da haram olan şeyleri de helal saymaları) buradaki sınırlamanın gerçek bir sınırlama olmadığına karinedir. Buradaki hasr izafidir. Neticede ayet, yenilmesi haram olan şeylerin sözü geçen maddelerle sınırlı olduğuna delil sayılamaz. Ancak onun örnek olması birkaç yönden eleştirilmiş ve kabul edilmemiştir:
a)
Sözü geçen iniş sebebi ne Vahidi’nin Esbab-i Nüzul’unda ve Suyuti’nin iniş sebeplerini topladığı Lübab’in-Nukuş kitabında ne de Mecme’ul-Beyan gibi genellikle ayetlerin iniş sebeplerini beyan eden tefsirlerde geçmemiştir. Doyayısıyla ayet için böyle bir iniş sebebi hatta muteber bir kaynakta geçmiş olsa bile şüphelidir.
b)
Sözü geçen iniş sebebi faraza mevcut olsa bile tek başına hasrın izafi olduğuna delalet etmez. Zira hakiki (gerçek) manadaki hasr da sözü geçen iniş sebebiyle çelişmektedir. Hasrın hakiki olmasının engeli, İslam dininde haram olduğu kesin olan diğer yiyeceklerin de var oluşudur.
c)
Sözü geçen iniş sebebine dayanarak hasrın izafi olduğu yönündeki istifade aslında ayetin siyakından da anlaşılmakta olup sebeb-i nüzula dayanmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir tesir varsa bu, siyakın tesiridir, iniş sebebinin değil.
d)
En’am suresinin Mekki olduğu dikkate alınırsa bu sure ininceye kadar ayette zikri geçen şeylerin dışında diğer haram yiyeceklerle ilgili vahiy gelmemiş olabilir. Bu durumda da hasrın gerçek olmasında hiç bir sakınca olmaz. Bu durumda ne söz konusu iniş sebebi hasrın gerçek oluşuna engeldir ne de siyak ve hatta ne de İslam dininde haram olduğu kesin olan diğer yiyeceklerin bulunması buna manidir. Binaenaleyh ayetin zahiri manasını bırakmanın anlamı yoktur. Nitekim müfessirlerden bir kısmı da ayetin manasında bu ihtimali dile getirmişlerdir. (Bkz. Mecme’ul-Beyan, c.4, s.183; Tefsir-i Minhec’is-Sadikin, c.3, s.462).
|