European union council of europe joint project


e.Yerel mahkemeler tarafından açıklanan tutarlı ve yeterli gerekçeler



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə2/11
tarix29.10.2017
ölçüsü0,84 Mb.
#21085
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

e.Yerel mahkemeler tarafından açıklanan tutarlı ve yeterli gerekçeler

Yerel mahkemelerin, müdahale kararını haklı kılan gerekçeleri açıklamaması, Mahkeme tarafından Sözleşme’nin 10. Maddesinin ihlali olarak değerlendirilmiştir.30

Ancak, 10. Madde’nin ihlali olarak değerlendirilen vakaların çoğu, gerekçelerin konu ile bağlantılı ve yeterli bir dayanağı olmaması nedeniyle ihlal olarak kabul edilmiştir.

B. Mahkeme tarafından yapılan incelemenin dayanakları ve Mahkeme’nin içtihadında açıklanan temel ilkeler

a. Hakaret olarak değerlendirilen içerik ve görüşler

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, oldukça kapsamlı olan içtihadında, "kamuoyunun genel ilgi alanına giren siyasi tartışmalarda [...]ifade özgürlüğü kısıtlamaları dar bir çerçevede yorumlanmalıdır”. 31Kamuoyunu ilgilendiren konulara ilişkin müzakerelerde, Devlet’in takdir yetkisi sınırlıdır.

Mahkeme’nin görüşüne göre, kamuoyunu ilgilendiren konuların, siyasi tartışma alanının sınırlarını aştığı bu bağlamda vurgulanmalıdır. Mahkeme’nin görüşünde,"içtihadında siyasi tartışmalar ile kamuoyunu ilgilendiren diğer konulara ilişkin tartışmalar arasında bir farklılaştırmaya yol açacak bir neden bulunmamaktadır ve bu gibi önemli konular söz konusu olduğunda 10. Madde’nin 2. paragrafında yer alan koşullar yerine getirilmelidir.”32
Bu son gelişme öncesinde, AIHM ifade özgürlüğünü kısıtlayan önlemin kapsamının muğlâk olduğunu veya böyle bir önlem için ileri sürülen nedenlerin yeterince ayrıntılı olmadığını ve uygulamanın mahkeme tarafından yeterince denetlemediğini saptamıştı (bkz Association Ekin - Fransa, no. 39288/98, AIHM 2001-VIII, § 58 ve Saygılı ve Seyman - Türkiye, no. 51041/99, 27 Haziran 2006, §§ 24-25). AIHM müdahalenin orantılılığı hakkındaki gerekçesine, usule ilişkin hakkanilik unsurlarını dahil etmişti (bkz. Kyprianou - Kıbrıs (GC); no. 73797/01, 15 Aralık 2005; Boldea - Romanya, no. 19997/02, 15 Şubat 2007).

25 Gourguenidze - Gürcistan, no. 71678/01, 17 Ekim 2006.

26 Melnychuk -Ukrayna (Dec.), no. 28743/03, CEDH 2005 IX.

27 ibid

28 ibid

29 Karsai -. Macaristan, no. 5380/07, 1 Aralık 2009

30 Boldea - Romanya, no. 19997/02, 15 Şubat 2007

31 Lopes Gomes da Silva - Portekiz( no. 37698/97), 28 Eylül 2000.

32 Kamuyu ilgilendiren konulardaki görüşmeler hakkında şu kararlara bakınız: Mamère -Fransa, 12697/03, 7 Kasım 2006 (kamu sağlığı), Dink - Türkiye, nos. 2668/07, 6102/08, 30079/08, 7072/09 ve 7124/09, 14 Eylül 2010; Chauvy ve diğerleri - Fransa, no 64915/01, 29 Haziran 2004 (tarihi olgular); Editions Plon - Fransa, no. 58148/00 (Ülkenin en yüksek makamı olan Cumhurbaşkanı’nın fir olup olmadığına ilişkin gizli tıbbi bilgiler), 18 Mayıs 2004; Axel Springer AG - Almanya, no. 39954/08, 7 Şubat 2012 (kamuya mal olmuş bir ünlü hakkında ceza yargılaması yapılması bağlamında), Kayasu - Türkiye, 64119/00 ve 76292/01, 13 Kasım 2008 (tarihi, siyasi ve hukuki tartışma).
Öte yandan, bir bireye veya kamu görevlisine veya halkın bir kesimine karşı şiddete teşvik unsuru içeren eleştirel açıklamaları kısıtlamak açısından Devlet’in çok geniş bir takdir yetkisi vardır: “yetkili Devlet makamlarının, kamu düzeninin garantörleri olarak, bu gibi söylemlere karşı uygun şekilde ve aşırıya kaçmadan, hatta ceza mevzuatı çerçevesinde bile önlem almaları onların yetkisi dahilindedir (bkz. Incal - Türkiye kararı; 9 Haziran 1998, Raporlar 1998-IV, s. 1567, § 54). Nihayet, bu gibi açıklamaların bir bireye veya kamu görevlisine veya halkın bir kesimine karşı şiddete teşvik unsurları içermesi durumunda, Devletin yetkili makamları, ifade özgürlüğüne müdahalenin gerekli olup olmadığı konusunda çok daha geniş bir takdir yetkisine sahiptir”.33

Son olarak, Sözleşmenin 10. Maddesi, yapılan açıklamaların yalnızca içeriğini değil, aynı zamanda ne şekilde iletildiğini de korur: “...gazetecilerin görevlerini hangi haber tekniklerini kullanarak yerine getirdikleri konusunda, basının benimsediği görüşler yerine kendi görüşlerini benimsemek, ne bu Mahkeme’nin, ne de yerel mahkemelerin yetkisindedir. 10. Madde yalnızca ifade edilen fikir ve görüşlerin içeriğini değil, bunların aktarım şeklini de korur”.34

Ayrıca, bkz. Spor ve performans sanatçıları hakkında sorunlara ilişkin argümanlar (Nikowitz and Verlagsgruppe News GmbH - Avusturya, no. 5266/03, 22 Şubat 2007; Colaço Mestre ve SIC – Sociedade Independente de Comunicação, S.A. -. Portekizl, nos. 11182/03 ve11319/03, 26 Nisan 2007 ve Sapan -. Türkiye, no. 44102/04, § 34, 8 Haziran 2010).

b. Bağlam

i. Hakaret kabul edilen söylemlerde hedef alınan kişiler Hükümet

Mahkeme’nin değerlendirmesine göre, “kabul edilebilir eleştirinin sınırları, Hükümet söz konusu olduğunda bir sade vatandaş hatta bir siyasetçi bağlamında olduğundan çok daha geniştir. Demokratik sistemlerde Hükümetin eylemleri veya yapmadıkları, yalnızca yasama ve yargı erklerinin değil, aynı zamanda basın ve kamuoyunun da yakın denetimine tabi olmalıdır ”. 35

Hükümet hakkında bilgi ve görüşlerin tebliğ edilmesi konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “Hükümetin sahip olduğu hakim konum, Hükümet karşıtlarının veya medyanın haksız saldırı ve eleştirilerine cevaben başkaca imkân lar olmasına rağmen, ceza yargılamasına başvurmak yerine daha ılımlı bir yöntem benimsemesini gerekli kılar.”36

Politikacılar

Mahkeme, kilometre taşı niteliğindeki bir kararında şu tesbitte bulunmuştur (Lingens – Avusturya) “basın özgürlüğü halka siyasi liderlerin fikirleri ve tutumlarını keşfetmek ve bu konuda fikir sahibi olmalarını sağlayan en mükemmel araçtır. Buna göre,(...) normal bir bireye kıyasla politikacılar için kabul edilebilir eleştirinin sınırları daha geniş kapsamlıdır (...). İkinci grubun aksine olarak, ilk grupakiler kaçınılmaz ve bilinçli olarak kullandıkları her kelime ve yaptıkları her eylemi hem gazeteciler, hem de kamuoyunun denetimine açmakta ve bu nedenle de daha fazla tolerans göstermelidir.”37


33 Okçuoğlu - Türkiye [GC], no. 24246/94, AIHM 1999-IV, 8 Temmuz 1999

34 Karataş - Türkiye [GC], no. 23168/94, AIHM 1999-IV, 8 Temmuz 1999

35 Castells -İspanya (no. 11798/85), 23 Nisan 1992

36 Castells - İspanya (no. 11798/85), 23 Nisan 1992, Tusalp - Türkiye, 32131/08 ve 41617/08, 21 Şubat 2012; Cihan Öztürk - Türkiye, no. 17095/03, 9 Haziran 2009.

37 Lingens - Avusturya no. 9815/82, 8 Temmuz 1986; Vides Aizsardzības Klubs - Letonya, no. 57829/00, § 40, 27 Mayıs 2004; Lopes Gomes da Silva - Portekiz, no. 37698/97, § 30, AIHM 2000-X.
Buna rağmen Mahkeme, siyasetçilerin her vatandaş gibi özel hayatlarının yeterince korunması hakkına sahip olduğunu kabul eder. Örneğin, Mahkeme kamuya mal olmuş bir kişinin özel yaşamına dil uzatılmasının " kamuoyunu ilgilendiren veya genel olarak çok yüksek bir önem derecesine sahip olmayan bir konu olduğundan haklı gösterilemeyeceğini belirtmiştir.”38.

Kamu Görevlileri

Devlet memurları da "politikacılar gibi resmi bir görev icra ettiklerinden, daha geniş kapsamlı bir kabul edilebilir eleştiri konusudur. Vakıa bazı durumlarda bu sınırlar, yetkileri çerçevesinde görev yapan devlet memurları için, sade vatandaşlara kıyasla daha geniş kapsamlı olabilir. Ancak, devlet memurlarının, söyledikleri her kelime ve yaptıkları her eylem açısından politikacılar ile aynı düzeyde bir incelemeye tabi tutulacağı ve bu nedenle de eylemlerinin denetlenmesi konusunda politikacılar ile eşit seviyede değerlendirilmeleri söz konusu olamaz [...] devlet memurlarının görevlerini başarı ile yerine getirebilmeleri için, her türlü kaygı ve tedirginlikten uzak bir ortamda ve kamuoyunun güvenine dayanarak çalışmaları gerekir ve bu nedenle de kendilerini görev başındayken saldırgan ve istismar edici sözlü saldırılara karşı korumak gerekebilir". 39

Ancak, bazı kişilere –örneğin Devlet Başkaları- yasalarla tanınmış olan kabul edilebilir eleştirilerin kısıtlanması gibi ayrıcalıklar, 10. Madde ile garanti edilmiş olan hak ile bağdaşmaz40.

ii. Bağlama ilişkin diğer konular

Mahkeme’nin incelemeleri bağlamında zaman zaman ortaya çıkan bağlama ilişkin konular arasında, başvurucunun ifadesini kamuoyuna açıklamadan önce değiştirmek, uyarlamak veya geri çekmek imkân ı (bu, örneğin canlı yayında yapılan sözlü açıklamalar veya yazılı açıklamalar için uygulanabilir);41 veya yapılan açıklamanın potansiyel etkisi (hedef dinleyici kitlesinin nitelikleri, kullanılan medya ortamının türü – yazılı basına kıyasla en anında ve güçlü etki yaratan ortamlar olarak görsel-işitsel medya veya internet; yayının süresi; bir gazetenin tirajı, vs.)



c. Gazetecilerin hakları, görevleri ve sorumlulukları42

Kamuoyunu ilgilendiren konularda bilgi ve fikirleri açıklamak basının işidir. "Bu gibi bilgilerin ve fikirlerin paylaşılması yalnız basının görevi değildir: kamuounun da bu bilgileri edinme hakkı vardır. Bunun aksi geçerli olsaydı, basın demokratik toplumlarda “bekçi köpeği”olarak hayati rolünü oynayamazdı".43



"Mahkeme tarafından en dikkatli denetime, [...ulusal makamlar tarafından alınan önlemler veya uygulanan yaptırımların basın mensuplarının kamuoyunu meşru olarak ilglendiren konulardaki müzakerelere katılma konusundaki cesaretini kırabileceği durumlarda ihtiyaç vardır44.

38 Tammer - Estonya, no. 41205/98, 6 Şubat 2001.

39 Janowski - Polonya, [GC] no. 25716/94), 21 Ocak 1999; Mamère - Fransa, no. 12697/03, 7 Kasım 2006; yargı bağlamı için bkz. Poyraz - Türkiye, no. 15966/06, 7 Aralık 2010.

40 Colombani - Fransa, no. 51279/99, 25 Haziran 2002; Pakdemirli - Türkiye, 35839/97, 22 Şubat 2005; Otegi Mondragon - İspanya, no. 2034/07, 15 Mart 2011. “Nilsen ve Johnsen – Norveç (BD) no.23118/93, 25 Kasım 99

42 Bu incelemede “gazetecilere” hakaret içerdiği iddia edilen görüşlerin yazarı olarak atıfta bulunulmasına rağmen, “sade vatandaşlar da” yasa ile iyileştirilebilecek kişiler olarak kapsanmıştır. Gazetecilerin spesifik hak ve özgürlüklerine ilişkin ilkelerin, yeni medya türlerine nasıl uygulanacağı sorusu (bkz. Bakanlar Komitesinin üye devletlere yeni bir medya kavramı konusundaki “medya kriter ve göstergeleri” hakkındaki CM/Rec(2011)7 sayılı Tavsiye Kararı )Mahkeme tarafından henüz incelemeye alınmamış bir konudur.

43 Bkz., örneğin, Riolo -Italya, no. 42211/07, 17 Temmuz 2008.

44 Bladet Tromsø v Setensaas -Norveç [BD], no. 21980/93, § 64, AIHM 1999-III.

Mahkeme ayrıca şu görüşü de vurgular; "alınan her önlem hakkında ve özellikle de [... kamuoyunun öğrenme hakkı olan bilgilere erişimin kısıtlanması gibi yaptırımlar güçlü nedenlere dayandırılmalıdır ".45

Bilgi edinme hakkı konusunda 10. Maddenin kapsamı sadece haber edinme ile sınırlı değildir: ”Muazzam miktarda bilgiye erişme, depolama ve iletme kapasitesine sahip olan Internet, kamuoyunun bilgiye erişimini arttırmakta ve genel olarak bilginin yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Internet arşivlerinin bulunması, bu rolün kritik bir boyutudur ve Mahkeme, bu nedenle bu gibi arşivlerin 10. Madde’nin sağladığı korumanın kapsamı alanına girdiği görüşündedir."46.

Buna göre, gazetecilerin demokratik toplumlarda oynadıkları rol, onlara Sözleşme’nin 10.Maddesi çerçevesinde daha yüksek derecede koruma sağlar.

Burada, gazetecilerin bilgilendirme görevinin doğal sonucu olan: bilgi kaynaklarını açıklamama hakkına atıfta bulunmak gerekir. "Mahkeme muhtelif örneklerde, yetkili makamların çeşitli girişimlerinde gazetecileri imtiyazlı konumlarından vazgeçerek, bilgi kaynaklarını açıklamaya veya gazetecilerin ellerindeki bilgilere ulaşmaya zorladığını saptamış ve bu eylemlerin gazetecilerin ifade özgürlüğüne müdahale oluşturduğunu belirtmiştir"47.

Ancak, şu hususu da belirtmek gerekir ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinin ikinci paragrafı, güvence altına aldığı özgürlüklerin kullanılmasının beraberinde görev ve sorumluluklar da getirdiğinin altını çizen yegâne maddesidir. Gerçekten de, "ifade özğürlüğü hakkını kullanırken, basın görev ve sorumlulkları ile tutarlı bir davranış sergilemelidir [... Bu görev ve sorumluluklar [...basın tarafından verilen bilgilerin, bireylerin itibarı ve hakları üzerinde ciddi etki yaratması durumunda özel bir önem kazanır. Ayrıca,10. Madde ile basına sağlanan koruma, sorumlu gazetecilik çerçevesinde doğru ve güvenilir bilgi aktarırıken iyi niyet kıstasları çerçevesinde hareket edilmesi koşuluna bağlıdır." 48



İyi niyet karinesi, bilginin doğruluğunu control etmek için gerekli denetimin kapsamı, gazeteciliğe ilişkin etik değerler

Olaylar hakkında bilgi verirken, gazeteciler “iyi niyetle ve gerçek olgulara dayanarak hareket etmeli ve gazeteciliğin etik kuralları uyarınca ‘güvenilir ve doğru’ bilgi aktarmalıdır”.49 Ayrıca, “basın haklı olarak endişe yaratan konular hakkında kamuoyundaki tartişmalara katkıda bulunurken, normal olarak resmi raporların içeriğinin doğruluğuna güvenebilmeli ve kendi araştırmasını yapmak zorunda kalmamalıdır". 50



45 Timpul Info-Magazin ve Anghel -Moldovya, no. 42864/05, § 31, 27 Kasım 2007.

46 Times Newspapers Ltd-Birleşik Krallık(Nos. 1ve 2), başvuru no. 3002/03 ve 23676/03, 10 Mart 2009.

47 Diğer ayrıntılar için bkz. Sanoma Uitgevers B.V. - Hollanda, no. 38224/03, 14 Eylül 2010.

48 Times Newspapers Ltd – Birleşik Krallık (No. 1 ve 2), başvuru no. 3002/03 ve 23676/03, 10 Mart 2009; Fressoz and Roire - Fransa [BD], no. 29183/95, AIHM 1999 I; ve Bladet Tromsø ve Stensaas - Norveç (BD), 20 Mayıs1999.

49 Fressoz ve Roire -Fransa (1999), § 54; Bu bağlamda Ayrıca bkz. Goodwin – Birleşik Krallık (1996), ve Schwabe -Avusturya (1992)

50 Colombani ve diğerleri - . Fransa (2002), § 65

Mahkeme, bilgiyi "çabuk bozulabilen bir meta" olarak tanımlamakta ve bilginin yayımlanmasının kısa bir süre için de olsa geciktirilmesi, bütün değerini ve ilgi çekiciliğini kaybetmesine yol açabilir. Bu nedenle, kamu menfaati veya başkalarının haklarının korunması gibi zorlayıcı nedenler bulunmadığı sürece, gazeteciden genel ilgi konusu olan bir bilginin yayımlanmasını geciktirmesi ilke olarak istenemez" şeklinde görüş bildirmektedir 51.



Exceptio veritatis ve ispat yükümlülüğü

Bunun da öteside, gazeteciler "ceza sorumluluğundan kurtulabilmek için, gerekçeli bir savunmaya dayanabilmeli –yani iddianın doğruluğunu ispatlayabilmelidir”.52

Mahkemenin değerlendirmesinde,“olaylar ve değer yargıları arasından dikkatli bir ayırım yapılmalıdır. Olayların varlığı gösterilebilir, ama değer yargılarının doğruluğu ispat edilemez”.53

Mahkeme, değer yargıları söz konusu olduğunda, bir gazetecinin doğruluğunu ispat edemediği sürece kritik değer yargılarını ifade etmekten men edilebileceği fikrini reddetmiştir.54 Daha kesin bir ifadeyle, “yapılan bir açıklama değer yargısı niteliğini taşıdığında, bir müdahalenin orantılılığı, itiraz edilen değer yargısı hakkında yeterli bir gerekçe olup olmadığına dayanabilir. 55 Diğer bir deyişle, bir görüşü haklı kılmak için gerekli olguların eşiği Mahkeme tarafından oldukça düşük bir düzeyde tutulmuştur; “ ancak, özellikle de hiçbir verisel zeminin bulunmadığı durumlarda, açıklanan görüş aşırı olabilir ”. 56


Gazeteci ile bilgi arasındaki mesafe
Gazeteci ırkçı veya terrorist grupları “bir platform ile sunduğu” zaman, insanın kendisini bu fikir ve gruplardan uzak tutabilmesi için, dengeleyici unsurlar gerekir57.

Bir mülakat sırasında başka bir kişi tarafından dile getirilen açıklamaların yayılmasına destek olduğu iddiası ila bir gazetecinin cezalandırılması, basının kamuoyunun ilgi alanına giren konuların tartışılmasına katkıda bulunmasını ciddi şekilde engeller ve özellikle güçlü nedenler olmadığı sürece bu yönteme başvurulmamalıdır. Gazetecilerin, başkalarına karşı hakaret teşkil edebilecek veya onların itibarını zedeleyebilecek açıklamaların içeriği ile aralarına sistemli olarak ve resmen mesafe koymaları şeklindeki bir genel koşul, basının güncel olaylar, görüşler ve fikirler hakkında bilgi aktarmak rolü ile bağdaşmaz.”58


51 Stoll - İsviçre, no. 69698/01, 10 Aralık 2007; Editions Plon - Fransa, no. 58148/00, 18 Mayıs 2004.

52 Colombani ve diğerleri - Fransa (2002), § 66

53 Lingens - Avusturya (1986), § 46

54 Dalban -Romanya (1999), § 49

55Kudüs v. Avusturya (2001), § 43 56 De Haes ve Gijsels- Belçika (1997), § 47; İspat yükü için bkz.ayrıca McVicar – Birleşik Kralık, no. 46311/99, 7 Mayıs 2002; Europapress Holding d.O.O. - Hırvatistan; no. 25333/06, 22 Ekim 2009.

57 Jersild - Danimarka, no. 15890/89, 23 Eylül 1994.

58 ayrıca bkz. Pedersen ve Baadsgaard - Danimarka (BD), no. 49017/99, 17 Aralık 2004; Brunet-Lecomte ve diğerler - Fransa, no. 42117/04, 5 Şubat 2009.


3. Özet

Genel olarak ifade özgürlüğüne, özel olarak da hakarete ilişkin içtihadında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi görüşlerini demokrasi kavramına dayandırmıştır. Demokrasi kavramı konusunda kesin bir tanım vermemekle beraber, Mahkeme demokrasiyi oluşturan ve onlar olmadan “demokratik bir toplumun” da olamayacağı unsurlardan bahseder –çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik- . Demokratik toplumun oluşmasında herşeyden önce açık bir toplumsal tartışma ortamının mevcut olması gerektiği, Mahkeme’nin içtihadından açıkça anlaşılmaktadır. Buna göre, siyasi konular da dâhil olmak üzere, kamuoyunu ilgilendiren konularda ifade özgürlüğünü kıstlamak bağlamında Devletlerin müdahale yetkisinin oldukça sınırlı olduğu açıkça görülmektedir.

Bunlara ilave olarak, politikacılar, Hükümet mensupları ve üst düzey görevliler hakkında hakarete karşı güçlendirilmiş koruma sağlayacak herhangi bir hukuki müeyyide ile özel (veya daha ağır) cezalar öngörülmesi, Mahkeme’nin içtihadı uyarınca Avrupa İnsan Hakları Sözkeşmesi’nin 10. Maddesi ile bağdaşmaz

Ayrıca, Lingens kararından (1986) Otegi Mondragon veya Tusalp kararlarına kadar (her ikisi de 2012 tarhli) Mahkeme tutarlı bir şekilde politikacılar, Hükümet mensupları ve Devlet Başkanları ile ilgili konulardaki eleştiriler hakkında daha yüksek bir tolerans eşiği uygulamıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hakaret ile ilgili olarak ceza hükümleri öngörmemiştir, ama hakaret niteliğinde kabul edilen eylemler için ceza yaptırımlarının uygulanmasını açıkça eleştirmiştir. Mahkeme’nin bu tutumunun dayanağı, genelde vatandaşlar, özelde de gazetecilere, ceza yaptırımları veya başkaca yaptırımlardan korkarak, kamuyu ilgilendiren konularda görüşlerini dile getirmekten kaçınmamalarına verdiği önemdir.

Mahkeme, ceza yaptırımlarının aşırı şekilde uygulanmasını eleştirmiştir ve en hafif ceza yaptırımının bile gazetecilerin görevlerini yerine getirmesini üzerinde ciddi etkiler yaratacağını vurgulamıştır; bu bağlamda, hakaret konusunda ceza hukuku kapsamına giren yaptırımların mevcut olması, muhtemelen bir caydırıcı etki yaratacak ve bu nedenle ifade ve bilgilenme özgürlüğünü etkileyecektir.

Orantılılk kriteri ve kıstlamaların yeterli niteliktelikte olması, hukuk davalarına uygulanabileceği gibi, hakaret nedeniyle yaşanan zarar için açılan tazminat davalarına da aynen uygulanabilir.

Mahkeme’nin görüşüne göre, ceza niteliğini taşıyacak kadar ağır olan hukuk yaptırımları veya Sözleşmenin 6. Maddesinde yer alan usule ilişkin güvencelere saygılı olmayan bir prosedürün sonunda ortaya çıkan yaptırımlar da ifade özgürlüğü hakkından yararlanılmasını kısıtlayan başlıca engelleri oluşturur.

Hakaret alanında Mahkeme’nin içtihadında yer alan ihlal bulguları, hem normatif çerçeve hem de bu normların yerel mahkemeler tarafından uygulanma şekilleri ile ortaya çıkar.

Bu bağlamda, orantısız yaptırım veya kararların alınmasına karşı, yasalarda yeterli ve etkin güvencelerin bulunmasının yanısıra, yasaları uygulayan hâkimlerin de gerekçelerinde karıdaki 2. Maddede belirtilen kıstasları ve ilkeleri (hakarete ilişkin davalarda uygulanan genel ilkeler ve ifade özgürlüğünün sınırları), davanın koşulları ile uyumlu oldukları ölçüde dikkate aldıklarını açıkça belirtmesi gerekir.




IV. DİĞER AVRUPA KONSEYİ STANDARTLARI
1. Bakanlar Komitesi

Avrupa Konseyinin en yüksek karar alma organı olan Bakanlar Komitesi 12 Şubat 2004 tarihinde “Medyada siyasi içerikli konuları tartışma özgürlüğü hakkında Deklarasyon” başlıklı bir açıklamayı kabul etmiştir. Deklarasyonda ele alınan konular, siyasi tartışma, çoğulcu demokrasi ve medyanın siyasetçiler ve kamu görevlileri hakkında olumsuz bilgileri ve eleştirel görüşleri yayma hakkıdır. Bu Deklarasyonnun muhatapları, Avrupa Konseyi üye devletleridir. Bakanlar Komitesi, Deklarasyon metninde medyanın siyasi tartışma kapsamında olumsuz bilgileri ve eleştirel görüşleri yayma konusunda sahip olduğu temel hakkı ve aynı zamanda kamuoyunun da bu bilgileri edinme konusunda sahip olduğu hakkı hatrılatmakta ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadından kaynaklanan ilkeleri yinelemektedir.

Bakanlar Komitesi daha önce de “nefret söylemi” hakkında aşağıdaki ilkeleri içeren R (97) 20 No’lu Tavsiye Kararını kabul etmişti:

(1) Üye Devletlerin Hükümetleri, ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki yetkili makamları, kamu kurumları ve yetkili görevlileri, yapacakları açıklamaların, özellikle de medyaya yönelik beyanatların içeriğinde nefret söylemi olarak anlaşılabilecek veya ırka dayalı nefret, yabancı düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı veya hoşgörü eksikliğinden kaynaklanan diğer ayırımcılık türlerini meşulaştırdığı, yaydığı veya teşvik ettiği şeklinde bir uslup kullanmaktan kaçınmak konusunda özel bir sorumluluk taşırlar. Bu gibi açıklamalar, ortaya çıktıkları her yerde yasaklanmalı ve kamuoyu önünde alenen reddedilmelidir.



  1. Üye Devletlerin Hükümetleri, medeni hukuk, ceza hukuku ve idare hukukunda nefret söylemine ilişkin hükümleri de içeren sağlam bir hukuki çerçeve kurmalı veya olanı muhafaza etmeli ve bu sayede idari ve yargı makamlarına, her bir davada ifade özgürlüğüne ilişkin saygı ile insan onuru ve başkalarının hak veya itibarının korunmasına ilişkin saygıyı birbiriyle uzlaştırabilme imkân ını vermelidir. (...)

  2. Üye Devletlerin Hükümetleri, 2. İlke’de atıfta bulunulan hukuki çerçevede, ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerin sınırının dar bir şekilde çizilmesini ve hukuka uygun olarak, keyfi olmayan yöntemlerle ve objektif kriterlere dayanarak uygulanmasını sağlamalıdır. Ayrıca, hukukn üstünlüğü ilkesinin en önemli koşulu uyarınca, ifade özgürlüğüne yönelik her kısıtlama veya müdahale bağımsız yargı denetimine dayanmalıdır. Bu koşul, özellikle ifade özgürlüğü ile insan onuruna saygı ve başkalarının itibar veya haklarının korunması arasında bir uzlaştırma yapılması gerektiğinde önem kazanır.

  3. Ulusal hukuk ve bu hukukun uygulanması bağlamında mahkemelerin, bazı özel durumlarda nefret söyleminin bireyler veya gruplar için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi ile diğer ifade türleri için tanınmış olan korumadan faydalanamayacakları kadar hakaretamiz olabileceğini akılda tutması sağlanmalıdır. Bu örnek, nefret söyleminin Sözleşmede serdedilen hak ve özgürlüklerin tahrip edilmesine veya bunların Sözleşmede öngörüldüğünden çok daha fazla sınırlandırılmasına yol açar.

  4. Ulusal hukukta ve bu hukukun uygulanmasında, nefret söylemi davalarında yetkili iddia makamına, takdir yetkileri izin verdiği ölçüde, özel bir dikkatle inceleme yapabilme imkân ı tanınmalıdır. Bu konu hakkında, yetkili makamlar sanığın ifade özgürlüğü hakkına özel önem



vermelidir, zira cezai yaptırımların uygulanması, genelde ifade özgürlüğüne ciddi bir müdahale teşkil eder. Yetkili mahkemeler, nefret söylemi suçu nedeniyle ceza hukuku yaptırımları çerçevesinde mahkûm edilen kişiler bakımından orantılılık ilkesine kesin saygı ile yaklaşılmasını sağlamalıdır.

(6) Nefret söylemi konusundaki ulusal yasa ve bu yasanın uygulanmasında, medyanın belirli nefret söylemi örneklerini açığa çıkaran, analiz eden, fikirleri, bilgileri ve genellikle bunların altında yatan olguyu açıklayan rolü ile kamoyunun bu bilgileri ve fikirleri öğrenmek hakkı dikkate alınmalıdır. Bu amaçla, ulusal hukukta ve bu hukukun uygulanmasında, bir yanda nefret söylemi kapsamına giren açıklamaları bizzat yapan kişinin sorumluluğu ile diğer yanda görevlerinin icabı olarak, kamuoyunu ilgilendiren bilgi ve fikirlerin yayılmasına katkıda bulunan medya ve medya profesyonellerinin sorumluluğunun kesinlikle birbirinden ayrılması gerekir.”

Bakanlar Komitesi, yakın geçmişte kabul ettiği ve üye devletlerin dikkatine sunduğu (CM/Rec(2011)7) sayılı ve 21 Eylül 2011 tarihli, yeni bir medya kavramına ilişkin Tavsiye Kararında aşağıdaki konuları vurgulamıştır:



Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin