European union council of europe joint project


Medžlis Islamske Zajednice Brčko ve Diğerleri / Bosna-Hersek



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə5/11
tarix29.10.2017
ölçüsü0,84 Mb.
#21085
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11
Medžlis Islamske Zajednice Brčko ve Diğerleri / Bosna-Hersek

13 Ekim 20151

Bu dava, devlete ait bir radyo istasyonunun kültür-sanat editörü hakkında şikayette bulunmak üzere bölgelerinin en yüksek yetkili makamlarına yazdıkları bir mektubun yayımlanmasının ardından dört STK'ya açılan hakaret davasıyla ilgilidir. Başvurucu STK'lar, ülke mahkemelerinin aleyhlerinde verdikleri kararların ifade özgürlüğü haklarını ihlal ettiğinden şikayetçi olmuşlardır. STK'lar mektubu yayımlamayı amaçlamadıklarını, bu yayının bilgileri dışında gerçekleştiğini, amaçlarının yetkili konumda olanları önemli derecede kamu yararı içeren bir konuyla ilgili belli usulsüzlükler –bir adayın çok etnili bir devlet radyo istasyonundaki bir göreve uygunluğu– hakkında bilgilendirmek ve onları bu iddiaları soruşturmak konusunda harekete geçirmek olduğunu savunmuşlardır.

Mahkeme, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, hakaret davasında tanıkları dinleyen ulusal mahkemelerin, başvurucu STK'ların kültür-sanat editörü hakkındaki görevi kötüye kullanma iddialarını öncelikle doğruluğunu makul derecede araştırmaksızın hemen bildirerek ihmalkâr davrandıkları sonucuna ulaşmakta haklı olduklarına hükmetmiştir. Ulusal mahkemeler, bu şekilde, radyonun kültür-sanat editörünün (bir kamu görevi, yani bir devlet radyo istasyonunun müdürlüğüne olası bir aday olarak) itibar hakkı ile başvurucu STK'ların bir kamu görevlisinin davranışları hakkındaki usulsüzlükleri bu tür şikayetlerle ilgilenen yetkili makama bildirme hakları arasında adil bir denge kurmuşlardır.

Kitap yazarları ve yayıncıları

Lindon, Otchakovsky-Laurens ve July / Fransa

22 Ekim 2007 (Büyük Daire)

Bu dava, ilk iki başvurucu olarak bir romanın yazarının ve yayıncısının aşırı sağcı bir partiye ve onun genel başkanına hakaretten dolayı ceza mahkûmiyeti almaları ve üçüncü başvurucu olarak büyük ulusal günlük gazetelerden birinin müdürünün yazarın ve yayıncının mahkûmiyetlerini protesto etmek amacıyla romandan hakaret olarak görülen pasajları da içeren bir dilekçeyi yayımladığı için hakaretten mahkûmiyet almasıyla ilgilidir. Kitap, açıkça, partinin ve genel başkanının Fransa'da ırkçılığın gelişmesindeki sorumluluklarını ve bu belayla mücadele etmenin güçlüğü sorununu ortaya koyuyordu. Başvurucular aldıkları cezanın ifade özgürlüklerinin ihlal edilmesi sonucunu doğurduğunu öne sürmüşlerdir.

Mahkeme, ilk iki başvurucunun mahkûmiyetleri ve üçüncü başvurucunun mahkûmiyetiyle ilgili olarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme bu kararında özellikle yazar ve yayıncıya getirilen yaptırımların dava konusu eserin özünü oluşturan argümanla değil, romandan belli üç pasajla ilgili olduğunu göz önünde bulundurmuştur. Dolayısıyla, mahkûmiyetler ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmıştır ve yaptırımlar orantısız değildir. Üçüncü başvurucuyla ilgili olarak ise, adı belirtilen bir kişinin itibarını ve üçüncü kişilerin haklarını koruma ihtiyacı göz önünde bulundurularak, bu kişinin hakaret olarak görülen pasajları yüksek tirajlı bir ulusal günlük gazetede yeniden yayımlamak yoluyla izin verilen "provokasyon" sınırlarını aştığına karar verilmiştir. Bu kişiye verilen para cezası ve tazminat orantılıdır.



Ileana Constantinescu / Romanya

11 Aralık 2012

Bu dava, başvurucunun (ünlü bir Romanyalı ekonomist olan) babasının hayatı üzerine bir kitap yayımladıktan sonra hakaret nedeniyle aldığı ceza mahkûmiyetiyle ilgilidir. Başvurucu, bu kitapta, babasının ve "Ekonomistler Meclisi"nin çıkarları açısından zararlı olan bazı eylemlerin doğruluğunu ve babasının eski çalışma arkadaşlarından biri olup Romanya Ekonomistler Derneği'nin başkan yardımcılığına getirilen bir kişiyi sorgulamıştı.

Mahkeme, Romanya mahkemelerinin dayandıkları gerekçelerin ilgili ve başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına müdahaleyi haklı çıkarmak için yeterli olarak görülemeyeceği ve hedeflenen meşru amaç, yani üçüncü kişilerin itibarını koruma amacı açısından orantılı olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, dava konusu yorumların en azından bir kısmının Romen ekonomistler camiasının genel çıkarlarını ilgilendiren bir tartışma bağlamında yapıldığına dikkat çekmiştir. Ayrıca, yorumlar, ilgili kişinin özel hayatının belli yönleriyle değil, mesleki faaliyetleriyle ve bir derneğe katılımıyla bağlantılı davranışlarıyla ilgilidir. Son olarak, başvurucu ülke mahkemelerinin önünde iddialarının yeterli olgusal dayanağa sahip olduğunu kanıtlayamamış olsa da, başvurucunun davranışları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, onun bir mesleki etik sorunu bulunduğuna inanarak iyi niyetle hareket ettiğini göstermektedir.



Ojala ve Etukeno Oy / Finlandiya ve Ruusunen / Finlandiya

14 Ocak 2014

Bu davalarda, yazar ile eski Fin Başbakanı arasında bir ilişkiye değinilen bir otobiyografinin yayıncısı ve yazarı, ceza mahkemeleri tarafından mahkûm edilmişti. Başvurucular mahkûmiyetlerinin ifade özgürlüğü haklarını ihlal ettiğinden şikayetçiydi.

Mahkeme, her iki davada da Fin mahkemelerinin söz konusu çatışan çıkarlar arasında adil bir denge kurdukları tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle başbakanın halka malolmuş bir kişi olduğunun ve kitabın kamu yararına hitap eden materyaller içerdiğinin kabul edildiğine, ama başbakanın itibarının zarar görüp görmediği değerlendirilirken sadece onun mahrem hayatını ilgilendiren pasajların göz önünde bulundurulduğuna dikkat çekmiştir.



Almeida Leitão Bento Fernandes / Portekiz

12 Mart 2015

Bu dava, başvurucunun, ABD'deki Portekiz diasporası ve sömürge savaşları bağlamında yaşanan aile dramlarını konu aldığı bir romanının yayımlanmasının ardından, kocasının ailesinden bazı kişilere iftira attığı gerekçesiyle ceza mahkûmiyeti almasıyla ilgilidir. Başvurucu, kocasının ailesine iftira ettiği ve onların onurunu lekelediği gerekçesiyle mahkûm edilmesinin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, başvurucunun ifade özgürlüğünü kullanmasına yapılan müdahalenin hedeflenen meşru amaç, yani üçüncü kişilerin itibarlarını ve haklarını koruma amacı açısından orantısız olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun bazı olayları anlatırken ve değer yargılarında bulunurken kocasının akrabalarının özel hayatlarına saygı gösterilmesi hakkını göz ardı ederek sanatsal yaratıcılık özgürlüğünün sınırlarının dışına çıktığı konusunda Portekiz mahkemeleriyle aynı görüşü paylaşmıştır. Mahkeme, özellikle, söz konusu kişiler halka malolmuş kişiler olmadığı için, başvurucuya verilen cezanın gerekliliğinin değerlendirilmesinde yetkili makamlara tanınan manevra alanının (takdir yetkisinin) geniş olduğunu göz önünde bulundurmuştur.

Doktorlar ve sağlık çalışanları

Frankowicz / Polonya

16 Aralık 2008

Başvurucu bir jinekologdu ve Polonya'da Hasta Haklarının Korunması Derneği'nin başkanıydı. Bir hastaya uygulanan tedavi üzerine hazırladığı ve başka bir doktoru eleştirdiği bir rapor üzerine kendisi hakkında başlatılan ve Tıp Mahkemesi'nden kınama cezası almasıyla sonuçlanan bir disiplin soruşturması nedeniyle şikayetçi olmuştu.

Mahkeme, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin hedeflenen meşru amaç, yani üçüncü kişilerin itibarlarını koruma amacı açısından orantılı olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Özellikle, başvurucunun davasında Polonya yetkili makamlarının tıbbi görüşteki bulguların doğru olup olmadığını tespit etmeye çalışmadan başvurucunun başka bir doktorun itibarını zedelediği sonucuna ulaştıklarına dikkat çekilmiştir. Bu karar, Polonya'da doktorlar arasında her türlü eleştirinin mutlak biçimde yasaklanmış olmasına dayanılarak alınmıştır. Mahkeme, bu mutlak yasaklamanın muhtemelen doktorları hastalarına sağlık durumları ve aldıkları tedaviler üzerine nesnel görüşlerini sunmaktan caydıracağı ve bu durumun da tıp mesleğinin temel amacına, yani hastaların sağlıklarını ve hayatlarını koruma amacına zarar verebileceği değerlendirmesini yapmıştır.



Heinisch / Almanya

21 Temmuz 2011

Bu dava, bir geriatri hemşiresinin sağlanan bakımda kusurlar olduğu iddiasıyla işverenine karşı bir suç duyurusunda bulunduktan sonra işten çıkarılmasıyla ilgilidir. Başvurucu, işten çıkarılmasının ve mahkemelerin göreve iade etme emri vermeyi reddetmelerinin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiği şikayetinde bulunmuştur.

Mahkeme, başvurucunun ihbarsız olarak işten çıkarılmasının orantısız olduğu ve Almanya mahkemelerinin işverenin itibarını koruma ihtiyacı ile başvurucunun ifade özgürlüğü hakkını koruma ihtiyacı arasında adil bir denge kurmayı başaramadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, yaşlı hastaların özellikle savunmasız olmaları ve istismarı önleme ihtiyacı nedeniyle, açıklanan bilgilerin yadsınamayacak biçimde kamu yararına hizmet ettiğini gözlemlemiştir. Ayrıca, Devlet mülkiyetindeki bir şirket tarafından yaşlılara sağlanan kurumsal bakımdaki eksiklikler konusunda bilgilenmekteki kamu yararı çok önemlidir ve bir şirketin ticari itibarının ve çıkarlarının korunmasındaki çıkara ağır basmaktadır.

Tarihçiler

Karsai / Macaristan

1 Ocak 2009

2004 yılında Macaristan'da, Nazi Almanyası'yla işbirliği yapmış ve antisemitik yasaların kabul edilmesine katkıda bulunmuş olan eski Başbakan Pál Teleki'nin anısına bir heykelin dikilip dikilmemesi konusunda bir kamusal tartışma yürütülmüştür. Macar bir tarihçi ve öğretim üyesi olan başvurucu, Pál Teleki'nin bu konudaki rolünü övdükleri ve antisemitik açıklamalar yaptıkları için sağcı basını ve özellikle bir gazeteciyi eleştiren bir yazı yayımlamıştır. Başvurucu, özellikle, masrafları kendisi tarafından karşılanan bir düzeltme yazısı yayımlamasının ve önemli tutardaki mahkeme masraflarını üstlenmesinin emredilmesi konusunda şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Macaristan mahkemelerinin bir kamusal tartışmanın katılımcısının kişilik haklarını başvurucunun ifade özgürlüğü hakkından önemli hale getirecek herhangi bir acil toplumsal ihtiyacı ikna edici bir biçimde ortaya koymadıkları tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, başvurucunun yazısının çok büyük bir kamu yararı içeren bir kamusal tartışma sırasında yayımlandığına dikkat çekmiştir. Ayrıca, söz konusu gazeteci bu tartışmayla ilgili olarak popüler günlük basında yazılar yayımlayarak kendi isteğiyle kendisini kamusal eleştiriye açık hale getirmiştir. Son olarak, başvurucuya getirilen yaptırım, yani bir tarihçi olarak mesleki inandırıcılığını etkileyecek biçimde sözlerini geri alma yükümlülüğü caydırıcı etki yaratabilecek bir yükümlülüktür.



Braun / Polonya

4 Kasım 2014

Bu dava, bir film yönetmeni ve tarihçinin bir radyo tartışması sırasında ünlü bir profesörün komünizm döneminde gizli siyasi polisin muhbiri olduğunu söyleyerek onun itibarına zarar verdiği gerekçesiyle para cezası ödeme ve bir özür yazısı yayımlaması konusundaki şikayetiyle ilgilidir. Başvurucu, Polonya mahkemelerinin kararlarının ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğinden şikayetçi olmuş ve özellikle uzun yıllardır bir gazeteci olarak aktif biçimde görev yaptığını ve katıldığı radyo tartışmasının halka malolmuş bir kişiyle ilgili önemli bir mesele üzerine olduğunu öne sürmüştür.

Mahkeme, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, başvurucunun profesöre karşı onun itibarına karşı bir saldırı oluşturacak şekilde ciddi bir suçlamada bulunduğuna dikkat çekmiştir. Bununla birlikte, Polonya mahkemeleri, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkı ile profesörün itibarına saygı gösterilmesi hakkı arasında bir denge kurma göreviyle karşı karşıya kalınca, gazeteciler için geçerli standartlar ile kamusal tartışmanın diğer katılımcıları için geçerli standartlar arasında bir ayrım yapmıştır. Polonya Yüksek Mahkemesi'nin içtihatları çerçevesinde, gerekli özen ve iyi niyet standardı yalnızca gazetecilere uygulanmakta, başvurucu da dahil olmak üzere diğer kişilere iddialarının doğruluğunu kanıtlama yükümlülüğü getirilmektedir. Başvurucu iddiasının doğruluğunu kanıtlayamadığı için, mahkemeler onun profesörün kişisel haklarını ihlal ettiği sonucuna ulaşmışlardır. Ne var ki, Mahkeme'nin, Polonya mahkemelerinin başvurucunun iddialarının doğruluğunu kanıtlaması ve dolayısıyla gazeteciler için gerekli olandan daha yüksek bir standardı karşılaması gerektiği şeklindeki yaklaşımını kabul etmesi mümkün değildir.



Pinto Pinheiro Marques / Portekiz

22 Ocak 2015

Bu dava, bir tarihçi ve bir kültür derneğinin başkanı olan başvurucunun, yerel bir şairin çalışmalarının yayımlanmasıyla ilgili olarak bir sözleşme imzalamış olduğu belediye meclisinin itibarına zarar verdiği gerekçesiyle aldığı mahkûmiyetle ilgilidir. Bu çalışmaların ilk cildi 2003'te yayımlanmıştır. 2005'te belediye meclisi şairin çalışmalarını içeren başka bir kitap yayımlamıştır. Belediye meclisinin bu kitabı kendi inisiyatifiyle yayımlayarak hatalı davranmış olduğunu düşünen başvurucu bölgesel bir gazetede bir yazı yayımlatmış ve bu nedenle kamusal yetki kullanan bir tüzel kişiliğe hakaret ettiği gerekçesiyle cezalandırılmıştır. Başvurucunun kararla ilgili temyiz başvurusu reddedilmiştir. Başvurucu, Mahkeme nezdinde, hakaret mahkûmiyetiyle ilgili olarak şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Portekiz Devleti'nin ortaya koyduğu gerekçelerin ilgili olmakla birlikte, dava konusu müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunu ortaya koymak için yeterli olmadığını ve başvurucunun mahkûmiyeti sonucunda onun ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanması ile hedeflenen meşru amaç, yani belediye meclisinin güvenilirliğinin ve onurunun ve yurttaşların bu kuruma olan güvenlerinin korunması arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, başvurucunun yorumlarının Sözleşme'nin 10. maddesi çerçevesinde izin verilen eleştiri sınırlarını aşmadığı tespitinde bulunmuştur. Bir kamu kurumu, özellikle de, bu davada olduğu gibi yürütme yetkisi olan bir kurum söz konusu olduğunda izin verilen eleştirinin sınırları, özel bir yurttaş, hatta bir siyasetçi söz konusu olduğunda geçerli olandan daha geniştir. Demokratik bir sistemde, yürütme kurumlarının eylemleri ya da ihmalleri, sadece yasama ve yargı makamlarının değil, aynı zamanda basının ve kamuoyunun da yakın denetimine tabi olmak zorundadır.

Gazeteciler ve yayıncı kuruluşlar

Radio France ve Diğerleri / Fransa

30 Mart 2004

Bu dava, yirmi dört saatlik bir zaman dilimi içinde, eski bir sous-préfet'nin 1942'de bin Yahudi'nin sınır dışı edilmesinde aktif kişisel bir rol üstlendiğinin öne sürüldüğü bir dizi haber bülteni yayımlayan radyo habercilerinin aldığı mahkûmiyetle ilgilidir. Başvurucular, özellikle, Fransız mahkemelerinin kendilerine getirdiği yaptırımların ve tedbirlerin bir sonucu olarak bilgi aktarma haklarının ihlal edildiğinden şikayetçi olmuşlardır.

Mahkeme, başvurucular aleyhine alınan tedbirlerin hedeflenen meşru amaç, yani üçüncü kişilerin itibarını ve haklarını koruma amacı açısından orantısız olmadığı ve dolayısıyla demokratik bir toplumda gerekli olarak görülebileceği tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Özellikle tartışma konusu olan yayınlarla ilgili olarak, başvurucuların itibarlı bir haftalık dergide yayımlanan ayrıntılı ve iyi belgelenmiş bir yazıdan ve röportajdan alıntı yaptıkları kabul edilmiştir. Bununla birlikte, başvurucular, eski sous-préfet'nin "sınır dışı edilenlerden oluşan bir konvoyun Drancy'ye doğru yola çıkışını organize ettiğini" kabul ettiğini iddia etmişlerdir. Mahkeme'ye göre, bu iddia yayımlanan yazıyı ya da röportajı doğru yansıtmamaktadır. Ayrıca, yayınlar sonradan hafifçe değiştirilmiş ve ilgili kişinin iddiaları reddettiği belirtilmeye başlanmış olsa da, bu durum bültenin ilk halinin defalarca yayımlanmış olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.



Chauvy ve Diğerleri / Fransa

29 Haziran 2004

Bu davanın başvurucuları bir gazeteci-yazar, bir yayınevi ve bu şirketin başkanıdır. 1997'de şirket, birinci başvurucu tarafından yazılmış olan ve Jean Moulin ve Raymond Aubrac gibi önemli Fransız Direnişi liderlerinin Caluire'de Klaus Barbie tarafından yakalanmasını anlatan Aubrac-Lyons 1943 adlı bir kitap yayımlamıştır. Raymond ve Lucie Aubrac'ın şikayeti üzerine başvurucular ceza yargılamasında iftiradan suçlu bulunmuş ve başvurucuların, başka yaptırımların yanı sıra, para cezası ve tazminat ödemeleri emredilmiştir. Başvurucular başvurularında mahkûmiyetlerinin ifade özgürlüğü haklarını ihlal ettiğini öne sürmüşlerdir.

Mahkeme, başvurucuların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin hedeflenen meşru amaç, yani Aubrac ailesini itibarlarının zarar görmesinden koruma amacı açısından orantısız olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle tarihsel hakikat arayışının ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkat çekerek, tarihçiler arasında ve hatta kamuoyunda olaylar ve bunların nasıl yorumlanacağı üzerine yürütülmekte olan bir tartışmanın parçası olan bu önemli tarihsel meseleyi çözüme kavuşturmanın kendi görevi olmadığı değerlendirmesinde bulunmuştur. Bununla birlikte, Mahkeme, söz konusu tedbirin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını belirlemek için, Jean Moulin'in hangi koşullarda yakalandığını bilmekteki kamu yararı ile kendileri de Fransız Direnişi'nin başlıca figürleri arasında olan Bay ve Bayan Aubrac'ın itibarını koruma gerekliliği arasında denge kurmak zorunda kalmıştır.



Cumpănă ve Mazăre / Romanya

17 Aralık 2004 (Büyük Daire)

Biri gazeteci, diğeri yerel bir gazetenin yayın yönetmeni olan başvurucular, yerel belediye meclisinin finansal durumuna ilişkin olarak bir yazı yazmışlar, yazıda bir meclis görevlisini ve belediye başkan yardımcısını belli suçlarla itham etmişler ve ayrıca yazılarında onları işledikleri suçlardan dolayı eğlenirken betimleyen bir karikatüre de yer vermişlerdir. Söz konusu görevli, hakaret ve karalama iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucular, yazının yayımlanmasının ardından aldıkları mahkûmiyet nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğinden şikayetçi olmuşlardır.

Mahkeme, başvurucuların ifade özgürlüğü hakkına müdahalenin çeşitli çatışan çıkarlar (fikirleri ve olguları aktarma hakkı ile yetkili makamların temsilcilerinin itibarlarının korunması) arasındaki dengeyi yeniden kurma kaygısıyla gerekçelendirilebilecek olsa da, başvuruculara verilen cezai yaptırımın ve buna eşlik eden yasakların doğaları ve ciddiyet dereceleri açısından hedeflenen meşru amaç açısından açıkça orantısız olduğu tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu davada Mahkeme, özellikle, basının seçilmiş yerel temsilcilerin ve kamu görevlilerinin zimmetlerine para geçirmeleri karinesi hakkında halkı bilgilendirme görevi olsa da, belli bireylerin adları ve makamları anılarak doğrudan suçlanmalarının yeterli olgusal dayanak sağlama yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmiştir. Ayrıca, gazetecilerin ifade özgürlüklerini kullanırken, gazetecilik etiğine uygun doğru ve güvenilir bilgiler sağlamak için iyi niyetle hareket etmeleri gereklidir. Bu olayda bu geçerli değildir. Bununla birlikte, Devletler, yasalarla kişilerin itibarlarının yeterli derecede korunmasını sağlamak için ifade özgürlüğünün kullanılmasını düzenlerken, medyayı kamusal gücün kötüye kullanılmasıyla ilgili açık kanıtlar ya da şüpheler konusunda halkı uyarma rolünü yerine getirmekten caydırabilecek tedbirler almaktan kaçınmalıdır. Ayrıca, araştırmacı gazeteciler, özel kişilerin itibarına haklı gerekçesi olmayan saldırılar için verilebilecek standart yaptırımlardan biri olarak, hapis cezasına çarptırılma ya da mesleklerini yerine getirmelerinin yasaklanması riskiyle karşılaşırlarsa muhtemelen kamu yararını ilgilendiren konularda haber yapmaktan menedilmiş olacaklardır.



Katamadze / Gürcistan

14 Şubat 2006 (kabul edilebilirlik kararı)

Bu dava, bir gazeteci olan başvurucunun, başka bir yerel gazetenin kurucusu ve genel yayın yönetmenini ve üç gazetecisini eleştiren bir başyazı yayımlamasının ardından aldığı mahkûmiyetle ilgilidir. Bu kişiler başvurucunun basın yoluyla söylentiler yaymasından ve dava konusu olan yazıda kullanılan ifadelerin onurlarına ve itibarlarına zarar verdiğinden şikayetçi olmuşlardır.

Mahkeme, açıkça temelden yoksun olduğu gerekçesiyle başvurunun kabul edilemez olduğunu açıklamıştır. Şikayetçiler dava konusu olan iddiaların haklarına müdahale ediyor olabileceğini nesnel bir şekilde gösterdikleri için, iç hukukun başvurucunun iddialarının doğruluğu için kanıt göstermesini şart koşması, başlı başına özellikle Sözleşme'nin 10. maddesine (ifade özgürlüğü) aykırı düşüyor gibi görünmemektedir. Başvurucu ise bunun anlamsız bir şekilde zarar verici yorumlar içeren keyfi bir kişisel saldırı olmadığını kanıtlayamamıştır. Dolayısıyla başvurucu aleyhindeki hüküm, demokratik bir toplumda üçüncü kişilerin itibarlarının ve haklarının korunması için gerekli bir tedbirdir. Ayrıca, herhangi bir geçerli gerekçelendirme olmaksızın bu kişilere aleni olarak yapılan hakaret için verilen ceza aşırı sert görünmemektedir.



Leempoel & S.A. ED. Ciné Revue / Belçika

9 Kasım 2006

Başvurucular bir yayınevi ve bu şirketin yayıncısıdır. Dava, Ciné Télé Revue dergisinin, bir sorgu hâkiminin Dutroux davası kapsamında bir parlamento komisyonu tarafından yapılan duruşma için hazırladığı notları yayımladığı bir sayısının toplatılması ve dağıtımının yasaklanmasıyla ilgilidir2. Başvurucular başvurularında aleyhlerinde verilen hükmün ifade özgürlüğü haklarını ihlal ettiğini öne sürmüşlerdir.

Mahkeme, söz konusu yazının ve bu yazının dağıtılmasının toplumun genel çıkarına olan herhangi bir tartışmaya katkıda bulunduğu değerlendirmesinin yapılamayacağı ve Belçika mahkemelerinin başvurucuların mahkûmiyetini gerekçelendirmek için verdikleri gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Dolayısıyla başvuru konusu olan müdahale, hedeflenen meşru amaç, yani üçüncü kişilerin itibarını ve haklarını koruma amacı açısından orantılıdır ve demokratik bir toplumda gereklidir. Bu davada Mahkeme, özellikle, halkın bilgilenme hakkı olmakla birlikte –demokratik bir toplumda bu temel bir haktır ve bazı durumlarda halka malolmuş kişilerin özel hayatlarının belli yönlerini bile içerebilir– tek amacı belli okurların bir kişinin özel hayatının ayrıntıları hakkındaki merakını gidermek olan yayınların, bu kişi ne kadar ünlü olursa olsun, toplumun genel çıkarına olan herhangi bir tartışmaya katkıda bulunduğunun düşünülemeyeceğini tespit etmiştir.



Tønsbergs Blad AS ve Haukom / Norveç

1 Mart 2007

Bu dava, bir gazetenin yayıncısı ve genel yayın yönetmeni olan başvuruculara, önemli bir sanayicinin yerel düzenlemeleri ihlal ettiğinden şüphelenilen bir evsahipleri listesinde olduğunun öne sürüldüğü bir gazete yazısı sonucunda tazminat ve masrafları ödeme emri verilmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, Norveç yetkili makamlarının dayandığı gerekçelerin ilgili olmakla birlikte, şikayetçi olunan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunu göstermek için yeterli olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvurucuların ifade özgürlüğü haklarına getirilen kısıtlamalar ile hedeflenen meşru amaç, yani sanayicinin haklarının ve itibarının korunması arasında makul bir orantılılık ilişkisi yoktur. Mahkeme, bu konuda, özellikle, yazının sanayicinin itibarına zarar vermek amacıyla değil, kamunun hakkında bilgilenmekte çıkarının olduğu bir sorunu aydınlatmak amacıyla yazıldığına dikkat çekmiştir. Ayrıca, yazı halka malolmuş bir kişinin, özel alanda olmakla birlikte, ciddi kamu yararını korumayı amaçlayan yasalara ve düzenlemelere uymamış olma ihtimaliyle ilgilidir ve münhasıran sanayicinin özel hayatıyla ilgili değildir.



Colaço Mestre ve SIC - Sociedade Independente de Comunicação S.A. / Portekiz

26 Nisan 2007

Bu dava, başvurucuların –bir gazetecinin ve onu istihdam eden ve ulusal televizyon kanalı SIC'nin sahibi olan bir şirketin– gazetecinin o dönemdeki UEFA Genel Sekreteri'yle yaptığı bir röportaj sırasında yaptığı bazı yorumlar ve SIC'nin bir televizyon programında yaptığı yayın sonucunda hakaret gerekçesiyle aldıkları mahkûmiyetle ilgilidir. Röportajda, Portekiz'de hakemlere rüşvet verilmesi iddiaları ve o dönemde Portekiz Profesyonel Futbol Ligi'nin ve FC Porto futbol kulübünün başkanlığını yapan kişinin eylemleri hakkında konuşulmuştur.

Mahkeme, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, davanın tüm yönlerini dikkate alarak, davada başvurucuların ifade özgürlüğü haklarını koruma ihtiyacı ile şikayetçinin haklarını ve itibarını koruma ihtiyacı arasında adil bir dengenin kurulduğuna hükmetmiştir. Başka konuların yanı sıra ikinci kişinin genel kamuoyu tarafından çok tanınan ve Portekiz'deki kamu hayatında önemli bir rol oynayan bir kişi olduğuna dikkat çekilmiştir. Ayrıca, röportaj onun özel hayatıyla değil, sadece önemli bir futbol kulübünün ve Lig'in başkanı olarak kamusal faaliyetleriyle ilgilidir. Son olarak, Mahkeme, bir gazetecinin para cezası ödemeye mahkûm edilmesinin ve ayrıca kendisi ve onu istihdam eden televizyon kanalı aleyhine tazminat kararı verilmesinin basının kamu yararına yönelik konuların tartışılmasına katkıda bulunmasına ciddi bir şekilde zarar verebileceğine ve bunun için özellikle güçlü nedenler mevcut olmadığı sürece öngörülmemesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu koşullar altında, Portekiz mahkemelerinin başvurucuların mahkûmiyetini gerekçelendirmek için ortaya attıkları nedenler, ilgili olarak değerlendirilebilecek olmakla birlikte, yeterli değildir ve, buna uygun olarak, acil bir toplumsal ihtiyacın karşılanmasına hizmet etmemektedir.



Lindon, Otchakovsky-Laurens ve July / Fransa

22 Ekim 2007 (Büyük Daire)

Bkz. yukarıdaki "Kitap yazarları ve yayıncıları" bölümü.

Mihaiu / Romanya

4 Kasım 2008

Bir gazeteci olan başvurucu, başka bir gazetecinin –dava konusu yazıya göre Romanya'nın en büyük işletmelerinden birinin iflasına neden olan– bir endüstri grubunun düzenlediği bir basın toplantısında bu gruptan lüks bir kol saati aldığını iddia ettiği bir yazı yayımladığı için hakaret gerekçesiyle para cezasına ve tazminata mahkum edilmiştir. Başvurucu, başvurusunda özellikle hakaret mahkûmiyetinin ifade özgürlüğü hakkının ihlaliyle sonuçlandığını öne sürmüştür.

Mahkeme, başvurucunun mahkûmiyetinin hedeflenen meşru amaç, yani üçüncü kişilerin itibarını koruma amacı açısından orantısız olmadığı ve dolayısıyla dava konusu olan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olarak görülebileceği tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, adı ve mesleği belirtilerek belli bir kişiye doğrudan suçlama yöneltildiği için, kendisine karşı açılan davada yeterli olgusal dayanak sağlama yükümlülüğünün başvurucuda olduğu değerlendirmesini yapmıştır. Mahkeme, bu davada, başvurucunun iddia ettiği şekilde iyi niyetle davrandığı konusunda ikna olmamıştır. Tersine, başvurucunun, üçüncü kişilere atfedilen ifadeleri yinelerken, yazıyı yayımlamadan önce çok büyük bir titizlik ve özel bir özen göstermesi gerektiğini değerlendirmiştir. Bu çerçevede, iyi niyet ve herhangi bir olgusal dayanak olmadığı için, yazı Romanya'daki daha geniş ve son derece güncel bir tartışma, yani basının bağımsızlığı bağlamında yayımlanmış olmasına rağmen, Mahkeme, başvurucunun yorumlarında gazetecilik özgürlüğüne giren derecede bir abartı ya da provokasyon ifadesi görmemektedir.



Standard Verlags GmbH / Avusturya (no. 2)

4 Haziran 2009

Bu dava, başvurucu yayıncı şirketin, sahibi olduğu bir günlük gazetede yayımlanan ve o dönemdeki Avusturya Cumhurbaşkanı'nın karısının boşanmak istediği ve biri Avusturyalı bir siyasetçi, diğeri yabancı bir büyükelçi olmak üzere iki erkekle yakın ilişki içinde olduğu yönündeki söylentilerin yorumlandığı bir yazı nedeniyle hakaret gerekçesiyle aldığı mahkûmiyetle ilgilidir.

Mahkeme, bu davada Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, halka malolmuş kişilerin bile özel hayatlarının mahrem yönleriyle ilgili söylentilerin yayılmasına karşı korunmayı bekleme hakkının bulunduğunu göz önünde bulundurarak, söz konusu müdahalenin demokratik bir toplumda üçüncü kişilerin itibarının ve haklarının korunması için gerekli olduğuna karar vermiştir. Ayrıca, başvurucu şirket aleyhine getirilen tedbirler orantısız değildir.



Kuliś ve Różycki / Polonya

6 Ekim 2009

Bu davanın birinci başvurucusu, haftalık bir dergi ve çocuklar için bir ek yayımlayan bir yayınevinin sahibidir. İkinci başvurucu, derginin genel yayın yönetmenidir. Dava, bu ekte, bir gıda üreticisi tarafından pazarlanan ve çocukları hedefleyen patates cipsleri için düzenlenmiş bir reklam kampanyasına atıfta bulunulan hiciv amaçlı bir karikatürün de bulunduğu bir yazının yayımlanmasıyla ilgilidir. Başvurucular karikatürü yayımladıkları için kendilerine getirilen yaptırımın haklı bir gerekçeye dayanmadığı konusunda şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Polonya mahkemelerinin gösterdiği gerekçelerin ilgili ve müdahaleyi haklı çıkarmak için yeterli olarak görülemeyeceği ve müdahalenin hedeflenen meşru amaç, yani üçüncü kişilerin itibarının ve haklarının korunması açısından orantısız olduğu tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, başvurucuların birincil amacının cipslerin kalitesini karalamak değil, üreticinin kullandığı türde sloganlar ve satışları artırmak için bu tür taktiklerin kabul edilemez olduğu konusunda farkındalık yaratmak olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca, basının, kamu yararına yönelik konularda bilgi ve fikir verme görevini yerine getirirken bir dereceye kadar abartıya ve hatta provokasyona başvurma hakkı vardır. Başvurucuların kullandıkları dil abartılı olmakla birlikte, bu dil sadece çocukların yaşları ve savunmasızlıkları konusunda duyarlılık ve anlayış eksikliği sergileyen bir reklam kampanyasına tepki olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla, başvurucuların ifadelerindeki üslup tepki gösterdikleri sloganların türünden esinlenmiştir ve, bu bağlamda, özgür basın için izin verilen sınırların dışına çıkmamıştır.



Ruokanen ve Diğerleri / Finlandiya

6 Nisan 2010

Başvurucular bir genel yayın yönetmeni, bir gazeteci ve bir yayıncı şirkettir. Başvurucular, Eylül 2000'de bir beyzbol takımının üyelerinin Finlandiya şampiyonu olmalarını kutlamak için düzenledikleri bir partide bir öğrenciye tecavüz ettiklerinin öne sürüldüğü bir yazının yayımlanmasının ardından hakaretten mahkûm edilmeleri konusunda şikayetçi olmuşlardır. Başvuruculara beyzbol takımının her bir üyesine 80.000 euroyu aşan tutarda tazminat ödeme cezası verilmiştir.

Mahkeme, ulusal mahkemelerin çatışan çıkarlar, yani başvurucuların ifade özgürlüğü ile söz konusu suçu işledikleri iddia edilen kişilerin itibar hakları arasında adil bir denge sağladıkları tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, medya tarafından bir olayın halka gerçek olarak gösterilmesinden önce, konunun kamuyu ilgilendirip ilgilendirmemesinden başka gerekliliklerin de değerlendirilmek zorunda olduğunu tespit etmiştir. Özellikle ciddi cinsel istismar suçlamalarının söz konusu olduğu durumlarda, üçüncü kişilerin masumiyet karinesi ve itibar hakkı da eşit derecede önemlidir.



Brunet Lecomte ve Lyon Mag’ / Fransa

6 Mayıs 2010

Başvurucular bir haber dergisinin yayın yönetmeni ve yayıncısıdır. Başvurucular Lyon'da İslamcı ağlar hakkındaki bir yazıda bir Müslüman öğretim üyesinin terör faaliyetlerine katıldığını ima eden iddialara yer vermelerinin ardından hakaret mahkûmiyeti almaları konusunda şikayetçi olmuşlardır.

Mahkeme, böyle bir cezanın orantısız olduğu ve dolayısıyla başvurucuların ifade özgürlüğü haklarını kullanmalarına müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, hakaret olarak görülen yorumların olgusal dayanaktan yoksun olmadığını ve başvurulan kaynakların sayısı ve ciddiyet düzeyi, yürütülen araştırma ve yazıda sergilenen ılımlılık ve ihtiyat açısından başvurucuların iyi niyetle hareket etmiş olduklarını gözlemlemiştir. Ayrıca, hakaret olarak görülen yazılar, 11 Eylül 2001 saldırılarının hemen ardından yayımlanmaları açısından, kamuoyunun büyük bir ilgisinin söz konusu olduğu bir siyasi tartışmaya katkıda bulunmuş ve bu tartışmayı yerel bir bağlama oturtmuştur. Bu nedenle, başvurucuların genel çıkarı ilgilendiren bir konuda bilgi vermekteki ve halkın bu bilgileri almaktaki çıkarları ve bu konunun genel olarak Lyon bölgesindeki yansımaları, söz konusu profesörün itibarının korunması hakkına ağır basmaktadır.



Uj / Macaristan

19 Temmuz 2011

Bir gazeteci olan başvurucu, ulusal bir günlük gazetede, devlet mülkiyetindeki bir şirket tarafından üretilen ve çok tanınan bir Macar şarabının kalitesini sert bir şekilde eleştirdiği için iftira mahkûmiyeti alması konusunda şikayetçi olmuştur. Macaristan mahkemeleri, başvurucunun şarap hakkındaki görüşünü ifade etme hakkı bulunmakla birlikte, şarabın "bok" şeklinde nitelendirilmesinin haksız bir şekilde hakaretamiz olduğu ve şarap üreticisinin iyi bir şöhrete sahip olma hakkını ihlal ettiği kararını vermiştir.

Mahkeme, başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale etme gerekliliğinin ikna edici bir şekilde gerekçelendirilmediği tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, bir kişinin toplumsal statüsüyle ilgili itibarına o kişinin onuru üzerinde yansımaları olacak şekilde zarar vermek ile bir şirketin herhangi bir manevi boyutu olmayan ticari itibarı arasında bir ayrım olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca, söz konusu yazı bir değer yargısı ya da görüş ifade etmektedir ve yazının birincil amacı şirketin ürünlerini karalamak değil, devlet mülkiyetinin dezavantajları konusunda farkındalık yaratmaktır. Son olarak, hükümetin ulusal değerleri koruma politikasını ve özel işletmelerin ve yabancı yatırımın rolünü tartışmaya açması açısından, kamu yararı ile ilgilidir ve basının bu konuda, abartılı ya da provokatif bile olsa bilgi ve fikir aktarma görevi vardır. Ulusal mahkemeler bu değerlendirmeleri göz ardı ettiği için, Macaristan kısıtlamanın orantılı olduğunu ortaya koyamamıştır.



Axel Springer AG / Almanya

7 Şubat 2012 (Büyük Daire)

Başvurucu şirket, yüksek tirajlı bir ulusal günlük gazetenin yayıncısıdır ve Eylül 2004'te bu gazetenin ön sayfasında Münih'te düzenlenen bira festivalinde kokain bulundurmaktan tutuklanan popüler bir televizyon dizisinin yıldızına ilişkin bir yazı yayımlanmıştır. Yazıya, başka bir sayfadaki daha ayrıntılı bir yazı eşlik etmektedir. Bu yazı yayımlandıktan hemen sonra aktör yazının yeniden yayımlanmasını kısıtlayan bir tedbir kararı çıkartmıştır. Başvurucu şirket, söz konusu aktörün tutuklanması ve mahkûmiyeti hakkında haber yapmaması için alınan tedbir kararı konusunda şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, başvurucu şirkete getirilen kısıtlamaların üçüncü kişilerin itibarlarının ya da haklarının korunması şeklindeki meşru amaç için makul derecede orantılı olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, söz konusu yazıların belli derecede genel ilgi alanına ilişkin olduğu düşünülebilecek halka malolmuş adlî olgularla ilgili olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca, aktör halka malolmuş olarak nitelendirilmesine yetecek ölçüde tanınan biridir ve kamusal bir yerde tutuklanmış olması ve birçok röportajda özel hayatına ilişkin ayrıntıları açıklayarak aktif bir şekilde toplumun ilgisini üzerinde toplamaya çalışmış olması, onun özel hayatının etkin bir şekilde korunması için meşru beklentisinin daha az olması gerektiği anlamına gelmektedir. Ayrıca, başvurucu şirketin, kendi yayımlama çıkarı ile aktörün özel hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında bir dengeleme çabası göstermediğini düşündürecek bir durum yoktur. Yayınların içeriği, biçimi ve sonuçlarına bakıldığında da, yazılarda aktörün özel hayatının ayrıntıları açıklanmamakta ve büyük ölçüde onun nasıl tutuklandığı ve ceza davalarının nasıl sonuçlandığı üzerinde durulmaktadır.



Tănăsoaica / Romanya

19 Haziran 2012

Bir gazeteci olan başvurucu, bir şirketin yarattığı çevre kirliliğini konu alan bir yazı yayımladığı için hakaret mahkûmiyeti alması konusunda şikayetçi olmuştur.

Bu davada Mahkeme, demokratik bir toplumda basının kilit bir rol oynadığını ve, özellikle üçüncü kişilerin itibarlarının ve haklarının korunmasıyla ilgili olarak belli sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, yine de görevleri ve sorumlulukları çerçevesinde genel çıkar içeren tüm meselelerle ilgili bilgi ve fikirler aktarma hakkına sahip olduğunu bir kez daha yinelemiştir. Dolayısıyla, özellikle genel çıkarı ilgilendiren bir tartışma söz konusu olduğu, yayında kötü niyet olmadığı ve yeterli olgusal dayanak bulunduğu için, Sözleşme'nin 10. maddesi (ifade özgürlüğü) ihlal edilmiştir.



Smolorz / Polonya

16 Ekim 2012

Bu dava, bir gazeteci olan başvurucunun, Polonya'nın Katowice kentindeki komünist dönem mimarlığı konusunda yayımlamış olduğu son derece eleştirel bir yazıda adını belirttiği mimarlardan birinin iyi şöhretine zarar vermekten dolayı aldığı mahkûmiyetle ilgilidir.

Mahkeme, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale kanunda öngörülmüş ve üçüncü kişilerin itibarının korunması şeklindeki meşru amaç hedeflenerek yapılmış olsa da, Mahkeme Polonya mahkemelerinin katı davrandığı ve ihtilaf yaratan yazının bağlamını ve doğasını yeterince değerlendirmediği görüşünü benimsemiştir. Başvurucuyu iddialarının doğruluğunu göstermeye zorlamak, ona makul, hatta belki mümkün olmayan bir görev yüklemek anlamına gelecektir. Mahkeme, kamu yararını ilgilendiren konularda yorum yapma görevi olan basının, bir dereceye kadar abartıya ve hatta provokasyona başvurmasına izin verildiğini yinelemiştir. Son olarak, başvurucuya verilen ceza küçük bir ceza olmakla birlikte, önemli olan nokta başvurucunun yorumları nedeniyle kamuoyu önünde özür dilemeye zorlanmış olmasıdır.



Mladina D.D. Ljubljana / Slovenya

17 Nisan 2014

Bu dava, başvurucu yayıncının ulusal mahkemelerin, kendisine, eşcinsel ilişkilerin yasal olarak tanınmasına ilişkin olarak parlamentoda yürütülen bir tartışma üzerine yazdığı bir yazıda hakaret ettiği iddia edilen bir parlamentere tazminat ödeme emri vermesi konusundaki şikayetiyle ilgilidir. Yazı, Haziran 2005'te yayıncının dergisinde yayımlanmıştır. Başvurucu, özellikle, ulusal mahkemelerin zararlı, homofobik stereotipleri teşhir etmek konusunda isteksiz olmasından ve yazının abartılı ve hiciv niteliğindeki üslubunun parlamenterin kendi tartışmalı davranışına karşı bir tepki olduğunu dikkate almamasından şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, siyasetçiler, özellikle de kendileri kamuoyuna yönelik olarak tartışmalı ifadelerde bulunan siyasetçiler söz konusu olduğunda, kabul edilebilir eleştirinin sınırlarının özel bir kişi için geçerli olandan daha geniş olduğuna dikkat çekmiştir. Gerek yayıncının yazısının yazıldığı bağlam (yoğun bir siyasi tartışma), gerekse kullanılan üslup (parlamenterin kendi provokatif yorumlarına ve davranışlarına uygun bir üslup) ulusal mahkemeler tarafından yeterince dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla, yazı parlamentere karşı keyfi ve kişisel bir saldırı değil, parlamenterin kamuoyuna yaptığı açıklamalara, özellikle de, eşcinsellerle alay edilmesi ve olumsuz stereotiplerin desteklenmesi olarak görülebilecek davranışlarına bir karşı yanıt niteliğindedir. Buna uygun olarak, ulusal mahkemeler, parlamenterin itibarını ya da haklarını koruma ve yayıncının ifade özgürlüğü hakkı şeklindeki çatışan çıkarlar arasında adil bir denge kuramamıştır.



Mustafa Erdoğan ve Diğerleri / Türkiye

27 Mayıs 2014

Bkz. aşağıda "Öğretmenler ve üniversite öğretim üyeleri".

Axel Springer AG / Almanya (no.2)

18 Temmuz 2014

Bu dava, günlük gazete Bild'de, eski Şansölye Schröder'in bir Alman-Rus konsorsiyumunun denetleme kurulunun başkanlığına getirilmesinden önce geçerli olan koşullara ve durumlara ilişkin olarak Liberal Demokratik Parti (FDP) parlamento grubunu başkan vekilinin konuyla ilgili şüpheleri ve zanlarını tekrar dile getirdiği bir yazının yayımlanmasıyla ilgilidir. Başvurucu şirket ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkeme, Bild'in ihtilaf konusu olan pasajı yayımlayarak gazetecilik özgürlüğünün sınırlarını aşmadığı ve Alman mahkemelerin eski Federal Şansölye Gerhard Schröder'in itibarının korunmasını basının ifade özgürlüğü hakkının üzerine yerleştirmek için acil bir toplumsal ihtiyacın varlığını ortaya koyamadıkları tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, davanın kamu yararını ilgilendiren konularla ilgili olduğuna ve eski Şansölye'nin Federal Almanya Cumhuriyeti'ndeki en yüksek siyasi makamlardan birinde bulunmuş bir kişi olarak özel bir yurttaşa göre çok daha hoşgörülü davranma yükümlülüğüne sahip olduğuna dikkat çekmiştir.



Stankiewicz ve Diğerleri / Polonya

14 Ekim 2014

Başvurucular iki gazeteci ve bu iki gazetecinin çalıştığı ulusal günlük gazetenin yayıncısıdır. Dava, gazetecilerin bu gazetede yayımladıkları ve Sağlık Bakanlığı'ndaki üst düzey bir görevlinin yolsuzluk faaliyetlerine karıştığını iddia ettikleri bir yazıyla ilgilidir. Başvurucular Polonya mahkemelerinin kararlarının ifade özgürlüğü haklarını ihlal ettiğinden şikayetçi olmuşlardır.

Mahkeme, özellikle Polonya yargı makamlarının bilgi aktarma hakkı ile üçüncü kişilerin itibar ve haklarının korunması arasında titiz bir dengeleme çabası göstermemiş oldukları tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Polonya'nın başvurucuların ifade özgürlüğü haklarına müdahale edilmesini haklı çıkarmak için esas aldığı gerekçeler, ilgili olmakla birlikte, bu müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunu göstermek için yeterli değildir.



Erla Hlynsdottir / İzlanda (no. 2)

21 Ekim 2014

Bu dava, 2007'de, bir rehabilitasyon merkezi müdürünün ve onun karısının karıştıkları ve cinsel istismar zanlısı oldukları, çok bilinen bir suç olayı hakkında bir yazı yayımlayan bir gazetecinin bu yayından dolayı hakaretten sorumlu tutulmasına ilişkin şikayetiyle ilgilidir.

Mahkeme, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, İzlanda mahkemelerinin hükümlerini başvurucunun kötü niyetle ya da gerekli özen göstermeksizin hareket ettiğini ortaya koyan ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırmadıklarına hükmetmiştir. İzlanda mahkemeleri, ayrıca, başvurucunun bir gazeteci olarak ifade özgürlüğü hakkı ile merkez müdürünün karısının itibar hakkı arasında denge kurmamıştır.



Haldimann ve Diğerleri / İsviçre

24 Şubat 2015

Bu dava, sigorta aracılarının verdikleri yanıltıcı tavsiyeleri ifşa etmeyi amaçlayan bir televizyon belgeseli kapsamında bir özel sigorta aracısıyla yapılmış bir röportajı gizli kamera kullanarak kaydettikleri ve yayımladıkları gerekçesiyle dört gazeteciye verilen mahkûmiyetle ilgilidir. Başvurucular para cezası ödeme mahkûmiyetlerinin ifade özgürlüğü haklarına yönelik orantısız bir müdahale anlamına geldiğinden şikayetçi olmuşlardır.

Bu davada Mahkeme'den, ilk kez, gazetecilerin –filme alınan kişi herhangi bir kişisel özelliğinden dolayı değil belli bir meslek grubunun temsilcisi olarak hedef alındığı için– genel çıkarı ilgilendiren bir konu üzerine kamusal bilgiler sağlamak üzere gizli kamera kullanmalarıyla ilgili bir başvuruya bakması istenmiştir. Mahkeme, özellikle, söz konusu röportaj üzerine görüşlerini ifade etme fırsatını geri çevirmiş olan aracının özel hayatına müdahalenin, sigorta aracılığı alanındaki yanlış uygulamalara ilişkin bilgilerin sunduğu kamu yararına ağır basacak kadar ciddi olmadığı değerlendirmesini yaparak başvurucuların davasında Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, ayrıca, başvurucuların gizli kamerayı sınırlı şekilde kullanmalarını örnek göstererek, onların İsviçre hukukunda tanımlandığı şekilde gazetecilik etiğine uygun davranma istekleri açısından kendi lehlerine bir yorumlamaya haklarının bulunduğunu belirtmiştir.



Hlynsdottir / İzlanda (no. 3)

2 Haziran 2015

Bu dava, bir gazeteci olan başvurucunun İzlanda'ya büyük miktarlarda kokain ithal ettiğinden şüphelenilen bir adama karşı devam etmekte olan bir dizi ceza davası üzerine bir yazı yayımlamasının ardından başvurucu aleyhine açılmış hakaret davasıyla ilgilidir. Başlangıçta asliye mahkemesi başvurucu lehine karar vermiş olmasına rağmen Yüksek Mahkeme bu kararı bozmuştur. Yüksek Mahkeme başvurucu ve yayıncının davacıya tazminat ödemesine hükmetmiştir.

Mahkeme, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, İzlanda Yüksek Mahkemesi'nin gerekçesinin uyuşturucu ithal ettiğinden şüphelenilen ama sonra bu suçtan beraat eden adamın haklarını ve itibarını korumak şeklindeki meşru amaç açısından ilgili olduğunu kabul etmiştir. Bununla birlikte, Mahkeme, Yüksek Mahkeme'nin esas aldığı gerekçelerin başvurucunun haklarına müdahale edilmesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğunu göstermek için yeterli olmadığına hükmetmiştir. Özellikle de, yazıda davanın derdest olduğunun ve henüz sonuçlanmadığının açıkça belirtildiğine dikkat edilmelidir. Ayrıca, dava konusu olan açıklamada tam olarak iddianamede kullanılmış ifadelere yer verilmiştir ve başvurucunun iddianamenin güvenebileceği bir kaynak olmadığını düşünmesi için bir neden yoktur.



Morar / Romanya

7 Temmuz 2015

Bu dava, haftalık bir hiciv dergisi için çalışan bir gazetecinin, bir seçimde aday olan bir kişinin siyasi danışmanına hakaret ettiği gerekçesiyle kendisine verilen mahkûmiyet ve hukuki sorumlulukla ilgilidir. Başvurucu ifade özgürlüğünün engellendiği iddiasında bulunmuştur.

Bu davada Mahkeme, özellikle, Sözleşme'ye Taraf Olan Devletlerin kişilerin itibarlarının yasalarca yeterince korunmasını sağlamak amacıyla ifade özgürlüğünün kullanılmasını düzenleme iznine, hatta yükümlülüğüne sahip olmakla birlikte, bunu –1989'dan önce malka malolmuş kişiler ile eski baskıcı Romen rejimi arasındaki ilişkilerde olduğu gibi– medyayı ve kanaat oluşturucularını kamu yararını ilgilendiren konularda halkı uyarma rollerini yerine getirmekten caydıracak bir şekilde yapamazlar. Mahkeme, her şeyden önce, kamu yararını ilgilendiren bir konudaki tartışmanın önemini ve dava konusu olan yorumların bu tartışma bağlamında yapıldığını ve başvurucu aleyhine belirlenen tazminat tutarını göz önünde tutarak, başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalenin ilgili ve yeterli nedenlerle gerekçelendirilmemiş olduğuna hükmetmiştir. Dolayısıyla, Mahkeme, müdahale 10. maddenin anlamı çerçevesinde demokratik bir toplumda gerekli olarak görülemeyeceği için, Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir.



De Carolis ve France Télévisions / Fransa

21 Ocak 20163

Bu dava, Suudi Prens Turki Al Faisal'ın France 3 televizyon kanalında yayımlanan ve 11 Eylül 2001 saldırılarının kurbanlarının ailelerinin yaptıkları şikayetleri konu alan bir belgeselle ilgili olarak yaptığı hakaret suçlamasıyla ilgilidir. Belgeseli hazırlayan gazeteci olan birinci başvurucu, davaya "müdahil" olarak katılan Prens Turki Al Faisal'ın şahsına kamuoyu önünde hakaretten suçlu bulunmuştur. France 3 adlı televizyon kanalı, neden olduğu zarardan dolayı hukuki olarak sorumlu tutulmuştur. Başvurucular ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, ayrıntılı bir incelemeden sonra, konunun ele alınma biçiminin sorumlu gazetecilik standartlarına aykırı olmadığı tespitinde bulunarak Sözleşme'nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğünün) ihlal edildiğine karar vermiştir. Yaptırımlarla ilgili olarak, birinci başvurucunun mahkûm olduğu para cezası ve France 3 aleyhindeki hukuki sorumluluk hükmü, başvurucuların ifade özgürlüğü haklarına demokratik bir toplumda gerekli olmayan, orantısız bir müdahaledir. Bu davada, Mahkeme, özellikle, aktarılan olguların kamu yararını ilgilendiren bir konuyla ilgili olduğunu gözlemlemiştir. Mahkeme, Prens Turki Al Faisal'ın Suudi Arabistan Krallığı'nda önemli bir makamda bulunduğuna dikkat çekmiş ve resmi görevleri çerçevesinde kamu adına hareket eden kamu görevlileri için izin verilen eleştiri sınırlarının sıradan özel kişiler için geçerli olan sınırlardan daha geniş olduğunu yinelemiştir.



Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin