Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹


Der-beyân › imâret i varofl › kal‘a i Üstürgon



Yüklə 6,32 Mb.
səhifə34/72
tarix27.07.2018
ölçüsü6,32 Mb.
#60056
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   72

Der-beyân › imâret i varofl › kal‘a i Üstürgon

Evvelâ afla€› kal‘a yukaru hisâr›n cânib i garbîsi zeylinde [96a] nehr i Tuna kenâr›nda k›bleden câ­nib i flimâle tûlânîce yukaru kal‘ay› ihâta etmifl ve yukaru kal‘a kayas› dahi bu varoflu gö€süne alm›fl durur bir varofl › ma‘mûr u müzeyyendir kim aslâ bir kar›fl arz › hâliyesi yokdur. Nehr i Tuna kenâ­r›ndaki dîvâr› bir alçak hâ’it i üstüvârd›r, ammâ gâ­yet metîn ü müstahkem ve enli ve fieddâdî dîvâr › arîzdir ve bu dîvâr › kavînin tûlu Öziçeli Hac› ‹brâhîm câmi‘i yan›ndaki burun bedenden bu Tuna kenâr› dîvâr›yla yürüyüp cânib i k›blede tâ handak ›l›cas› kullesine var›nca bu Tuna dîvâr›n›n tûlu kâmil alt› yüz ad›md›r.

Ve cümle alt› aded tabyalard›r ve her tabyada seki­zer ve onar aded balyemez toplar› cümle Tu­na'ya ve karflu tarafda Tuna aflr› Ci€erdelen kal‘a­s›­n›n ci€erin dö€er toplard›r.

Bu Tuna kenâr› ol kadar âlî ve iki kat olmadu­€unun asl› bu afla€› kal‘an›n nehr i Tuna kenâr›ndan aslâ ve kat‘â havf u haflyet yokdur. Hattâ bu dîvâr›n Tuna kenâr› taflras›nda bu dîvâr dibine kâmil alt› yüz ad›m tûlu bir flarampav yal›n kat palanka dîvâr› var kim cümle kaz›klar› serâpâ Tuna içine kak›lm›fl mefle ve pelîd kaz›klar›d›r kim her biri onar arfl›n âlî ve âdem gövdesi kadar kal›n sütûn › müntehâlard›r. Bu flarampav kal‘a dîvâr›na siper olmufldur. Hîn i u€rafl savafl › perhâflda Tuna üzre gemilerle düflmanlar gelse guzât › müslimîn bu flarampavlar›n ard›na gi­rüp ceng [ü] cidâl ve harb [ü] kıtâl ederler.

Ve bu Tuna kenâr› dîvâr›yla varofl hânelerinin aras›nda bir flâhrâh› var, aslâ kal‘a dîvâr›na muttas›l bir hâne yokdur, illâ dîdebânlar›n karavulhâne hücreleri var, gayri bir fley yokdur.

Ve dahi Il›ca kullesinden yine kal‘a dîvâr› üzre Budin kapusuna var›nca gâyet metîn ve kavî tafl dî­vârd›r ve cümle dörd yüz aded hatvedir. Bu hisâb üzre afla€› hisâr›n cirmi cümle bin ad›md›r.

Ve cümle üç kapudur. Evvelâ k›ble taraf›na nâ­z›r Budin kapusu, iki kat hadîd metîn kapulard›r. Bu Budin kapusunun önünde bir kat dahi hisâr böl­meci€i var, Kanije kal‘as› dolmas› gibi on befl ad›m kal›n dolma dîvâr var. Ve bu dolma dîvâr›n iç yüzün­deki handakda bir küçük kubbe ›l›ca var, Budin ›l›calar› gibi issi de€ildir, ammâ mu‘tedilü's-sühûn­dur. Cemî‘i garîb ve gurebâlar ve huddâmân makû­leleri bu ›l›caya girirler. Bu ›l›ca handak›ndan gayri taflrada bir kat handak dahi var, bu handaka nehr i Tuna girüp leb-ber-leb olur. Ve bu handak üzre Budin kapusu flarampav› kapusu önündeki Tuna dolmufl handak üzre bir hafleb asma zincîrli bir cisr i metîn var. Ve bu cisrin iki cânibinde flâhî toplar› var.

Ve bu cisirden taflra bir flarampavl› küçük varofl dahi var, fukarâlar sâkindir. Ol kadar mükellef hâ­neleri yokdur. Bu varoflcuk içre bir küçük mey­dânc›k var, ol meydânda bir âb › hayât havz › fiâfi‘î var, musluklar›ndan cümle ehl i salât âbdest alup ibâdet i Yezdân ederler.

Ve bu meydânda on aded dükkânlar var. Ve bu küçük varoflun kapusu dibinde handak kenâr›nda tahtadan bir lonca köflkü var, cümle âyende vü re­ven­deler bu köflkde ârâm ederler. Budin'den ve gay­ri serhadlerden gidüp gelenlerin cümlesi bu ka­pudan girüp içeri varofla girir, gâyet ifllek flâhrâhd›r.

Ve bu taflra küçük varoflun bir kapusu dahi he­mân cânib i cenûba aç›l›r. ‹skele kapusu bir kat bal­van direkden metîn kapudur, ammâ demir kapu de€ildir. Tuna kenâr›nda iskeleye gider ifllek kapu­dur.

Ve bu kapudan taflra Tuna kenâr›nda on aded cümle kassâb dükkânlar› var ve bu kapudan alarka bir handak dahi var, ammâ alçac›kd›r. ‹çinden nehr i Tuna cereyân edüp bu ark üzre kaz›klar ile mebnî bir cisr i metîni var. Bu cisrin karflu taraf› Tuna içinde bir cezîre gibidir. Bu cezîrecikde bir­kaç mahzenler ve yigirmi kadar saz örtülü evleri var. Bu cezîrede bu imâretlerden mâ‘adâ bir fley olmayup cümle b†u bâ€çe ve müflebbek bostân­lar› vard›r, ve's-selâm.

Ez-în-cânib yine sadede rücû‘ edelim. Bu afla€› büyük varoflun bir kapusu dahi Öziçeli el-Hac› ‹brâhîm câmi‘i alt›nda küçük kapudur kim cânib i garba Tuna'ya aç›l›r küçük kapudur. Bundan araba girüp ç›kamaz, ammâ at gücile s›€up girüp ç›kar. Bu kapudan taflra aslâ varofl evleri yokdur. Ve bu ka­punun iç yüzünde yukaru iç kal‘aya çarh ve zem­berek ile giden su dollâb› kârhânesi var.



Evsâf › ibret-nümâ y› âsiyâb › çarh › mâ

Evvelâ bu kal‘a i Üstürgon'un [96b] afla€› bü­yük varoflunun cânib i garbîsi nihâyetindeki küçük kapunun iç yüzünde bir kârhâne i mâ vard›r. Üstü flindire tahta örtülü kubbesi var ve kubbe tahtadan mebnî olmak ile küflâde olmak içün ol tahta kubbede bir baca deli€i var. Üstâd › zû-fünûn bu bacay› bir arz › ma‘rifet içün etmifl, mahalliyle tavsîf oluna, bu bacadan âfitâb › âlem-tâb›n ziyâs› urup bu kârhâne içi bir münevver meydând›r ve bu baca alt›nda befl kulaç afla€› nehr i Tuna'dan gelme bir âb › hayât havz › müdevveri var ve bu havz içre gûnâ-gûn dollâblar var, cümle âletleri ile çarhlar› kal›n mefle ve pelîd ve santa a€açlar›ndan olup cüm­le Tuna içinde durur.

Ammâ bu çarh dollâb­lar­dan âlî bir mefle a€ac›ndan gûyâ araba tekerle€i gibi bir dollâbd›r. Dâ’iren-mâdâr tekerle€i kenâr›nda göz göz su gire­cek elli aded hücreleri var.

Ammâ bu dol­lâb afla€› dollâblar gibi su içinde de€ildir, mezkûr kâr­hâne içinde ayd›nl›k giren mezkûr baca alt›ndad›r.

Bu dollâb›n orta mîli âdem kolu kal›nl›€› demir mîldir ve afla€› Tuna içindeki a€aç dollâblar›n çarh­lar› ve mîlleri cümle âdem beli kal›nl›€› demirden çarh­lar ve mîllerdir. Ve niçe çarhlar› âdem bâzûsu kal›n­l›€› deve gerdân› gibi e€ri bü€rü musanna‘ çarh­lard›r kim üstâd › haddâd bu çarh › ibret-nümûnlara eyle san‘at sarf etmifl kim gûyâ kâr › haddâd › Dâvûd › Nebî'dir.

Ve bu demir çarhlar›n kenârele­rinde top güllesi gibi k›rk elli dâne müdevver demir gülleler vard›r. Kaçan kim bu mezkûr olan âlât › çarhlar ve gûnâ-gûn a€aç dollâblar› su zor ile çevirdikde mez­kûr çarhdaki müdevver tafl gibi gülleler Tuna nehrine urup Tuna suyunu zor ile demir su kün­gleri içine zor-a-zor suyu koyup çarhlar deverân etdikçe mez­kûr müdevver gülleler ale'd-devâm bir­birine ta‘kîb edüp Tuna suyunu demir küngler d›­kup afla€› akma€a komayup tâ yukaruda iç kal‘adaki mezkûr çefl­menin hazînesine varup dökü­lüp andaki çefl­me­den cereyân eder, ammâ cümle su küngleri demir muflkat tüfeng gibi boru künglerdir ve yalç›n kaya aras›nda dik yukaru niçe demir küngler râygând›r.

Bu demir su yollar› dik yukaru flazrevân gibi ç›­kar. Üç minâre kaddi ve üç yüz kulaç âlî yere bafl yu­karu su ç›kmas› vâcibü's-seyr ibret-nümâd›r, am­mâ bu mezkûr çarhlar› nehr i Tuna çevirmez ve at­lar ve s›­€›rlar hod döndürmez, bu dahi bir temâ­flâ­gâhd›r.

Mezkûr iç kal‘a kayas›n›n tâ afla€›s›nda su de­€irmenleri ve çarhlar› olan kârhâne içre bir kayadan ejder i heft-ser gibi bir ›l›ca suyu gürleyüp cereyân ederek yigirmi zirâ‘ afla€› nehr i Tuna'ya rîzân olur, ammâ suyu ol kadar germâb de€ildir.

Bu ›l›ca suyuna üstâd › kadîm i selef bir tarîk ile kayalar› oyup bir gûne bend i kârîz inflâ etmifl kim Mihadi Laslo Kral zamân›ndan berü ilâ hâze'l-ân iki yüz altm›fl y›ldan berü bu ›l›ca suyunun evveli ma‘lûm de€ildir. Hattâ Süleymân Hân'dan berü bu kal‘a dest i ‹slâm'da durup bu ›l›ca suyu yolu tathîr olunmayup ve menba‘ › âb › nâb› bilinmeyüp hâlâ durur. Üstâd › selef bu uyûn › hârra y› kârhâne içre olan çarh › âsiyâba u€radup cümle çarhlar› bu ›l›ca suyu çevirüp gayri yoldan Tuna'ya rîzân olur.

Der-tahkîk i temâflâgâh › çarh › âsiyâb › mâ

Bu kârhâne içre bu çarhlar›n hidmetine me’mûr fakad bir âdemdir. Bu kârhâneye birkaç yârân ile gi­rüp murâd [u] merâm›m›z üzre bâlâda tahrîr olu­nan cemî‘i engâz çarh › dollâblar› seyr [ü] te­mâ­flâ etdi­€imizden sonra de€irmenci babaya birkaç akçe ve­rüp,

"Pîrim, lütf eyle bu çarh › dollâblar›n harekât [u] sekenât, deverânlar›n seyr [ü] temâflâ edelim" dedikde,

"O€ullar bu çarhlar›n ra‘d-vâr gürüldü ve sâ‘ikas›na tâkat getiremezsiz ve ibtidâ flazrevân› gök yüzüne pertâb etdikde ana dahi bakma€a cür’et edemezsiz" dedikde,

"Cân›m Baba, biz seyyâh › âlem ve nedîm i benî Âdemiz, bâri bunu da görmüfl olal›m. Her çi bâdâ bâd" dedi€imizde,

"‹mdi o€ullar korkman sehel alarka durun" deyüp ibtidâ dam›n mezkûr bacas›n›n kapa€›n açup kârhane küflâde olup mezkûr ›l›can›n Tuna'ya akan yolun sed edüp kâr­hâne içre olan çarh › âlînin su girecek a€aç hânecik­lerin içlerine su dolunca he­mân dollâblar deverân etme€e bafllayup el-azame­tul­lâh bir gürüldü kopdu kim gûyâ haflr [ü] neflr­den bir yevmü'n-nüflûr olup ba‘z› çarhlar sa€a ve niçesi sola deverân edüp cümle çarhlar birbirlerine girüp gûyâ sâ‘at gibi çarhlar› deverân ederken hemân âsiyâb-bâz koca baba y› kurnaz "Korkman o€ullar" deyüp bir demir çeflme lülesi gibi lüleyi kuv­vet ile burup çevirince kal‘aya ç›kan su boru­sun­dan âdem gerdân› kal›nl›€› bir su evc i âsumâna mezkûr baca deli€inden taflra ç›kup üç Süley­mâ­niyye minâresi kaddi su evc i semâya g›jlayarak ve gürleyerek eyle ç›kd› kim tâ nihâyet mâ evc i semâ­ya urûc edüp ba‘dehu kavs › kuzah-vâr flazrevân› bafl afla€› nehr i Tuna'ya dökülüp nîm sâ‘at temâ­flâ­s›n­da [97a] dem-beste ve hayrân olduk, ammâ Hudâ'ya ayând›r ibtidâ suyun pertâb etdi€in­den zehremiz çâk menzilimiz hâk olayazd›.

Tâ bu mertebe fakîr nehr i Tuna zor-a-zor muzîk borular ile gûnâ-gûn muhdes çarh › felekler ile evc i âsumâna berâber kaya bafl›nda olan kal‘a i bâlâya su ç›kmal›d›r.

Bu temâflâ y› flazrevân› seyr edüp koca baba yine mezkûr flazrevân çeflmesi lülesin bir san‘at ile çevirüp kapatd›kdan sonra su yukaru küngler ile evce urûc etme€e bafllad›, ammâ san‘at › garîbe vü acîbenin güzîdesi nehr i Tuna havz› içinde olan gülle-misâl demir toplar biri biri ard› s›ra Tuna suyun demirden su borular›na vurup suyu borulara zor ile d›kmas›nda san‘at › azîmedir. Ve,



Bir dahi san‘at › kübrâ: "Tuna suyu ibtidâ zo­riyyeti als›n" deyü flazrevân îcâd edüp flazrevândan zi­yâdesi azar azar kal‘aya ç›kup borular su ile dol­dukdan sonra flazrevân› kesüp kal‘aya su ç›kmas› sihr i halâl mertebesi kâr › ibret-nümâd›r. Hulâsa i kelâm,

fienîden key buved mânend-i dîden1

dedi€i m›sra‘›n mazmûnu üzre ta‘rîf [ü] tavsîfi müm­kün de€il, görme€e muhtâc bir kârhâne i âsi­yâb › revâc bir dollâb › çarh › felekdir kim bu kadar yüz y›ldan berü aslâ fenâ bulmam›fld›r. ‹lâ mâflâ’al­lâh ›nk›râzu'd-devrân bu âsiyâb deverân etmede ola, âmîn.

Ammâ mezkûr Tuna havz› kal‘a içindedir, ammâ hîn i muhâsarada küffâr nehr i Tuna'n›n kal‘a içine kehrîz ile girdi€in bilme{mek içün eyle} h›fz etmifl kim bu kadar yüz y›ldan berü ne menba‘ › kârîzi bilindi ve ne göründü ve ne me­rem­mât olundu, derler.

Ammâ bu çarh › felek ›l›cas› suyuna kavm i zenân ve bintânlar girüp "Çarh suyudur" deyü gusl edüp k›rklan›rlar. Zu‘mlar›nca bahtlar› aç›lup nu­hû­setden kurtu­lurlar bir nihânîce ›l›cad›r, zîrâ dâ’imâ mesdûd du­rur, miftâh› de€irmenbâz baba­da­d›r. Beher yevm k›rkar akçe vazîfe i mu‘ayyenesi var bir pîr i fânî­dir. Hattâ küffâr iki kerre bu kal‘aya istîlâ etdikde yine bu baba y› âlemi küffâr incit­meyüp yine de­€irmen-bâz baba y› flehbâz imifl.

Hamd i Hudâ hayr du‘â­s›yla fleref-yâb olduk. Hattâ Sadr›a‘zam Köpürlüzâde Ahmed Pafla bizim gibi bu temâflây› edüp engüflt ber-dehen et­dikde babaya elli altun ve on akçe terakkî ihsân eder.

‹mdi azîz i men bu varoflun üç aded kapusu bu çarh de€irmeni kapusunda tamâm olup bu üç aded kapulu varofl › ma‘mûr içinde cümle kat-ender-kat iki bin tokuz yüz aded tahtânî ve fevkânî odalard›r, ammâ bâ€çeleri olmad›€›ndan mâ‘adâ aslâ havl›lar› yok darac›k kesîf evleri vard›r. Hattâ ba‘z› hânelerin meyyitlerin taflra sokaklarda gusl ederler, gâyet zîk hâneleri vard›r, ammâ hîn i muhâsarada bu varoflun evleri masûn u mahfûz ve tahta örtülü evlerdir.

Ve cümle alt› mahalledir. Hac› ‹brâhîm mahal­lesi ve Alaybe€i mahallesi ve Mahkeme mahallesi ve Çârsû mahallesi ve Budin kapusu mahallesi ve Taflra Varofl mahallesi ve ‹skele mahallesi ve Depe­delen mahallesi, ma‘lûmumuz olan mahallâtlar bunlard›r.

Ve cümle dörd mihrâbd›r, ikisi cum‘ad›r ve ikisi mahalle mesâcidleridir. Evvelâ Öziçeli Hac› ‹brâhîm câmi‘i, kurflum örtülü çatma münakkafl tavanl› ve evkâf› metînli ve cemâ‘at i kesîreli ve kârgîr mi­nâre i serâmedli nev-binâ bir câmi‘ i ra‘nâd›r.

Andan Mahkeme câmi‘i, binâ y› kadîmdir ve cemâ‘at i kesîreye mâlikdir. K›ble kapusun›n atebe i ulyâs› üzre celî hat ile târîhi budur:

Ad› belli flehîdler var yan›nda

fiehâdet eyledi hep hâss u âmm›

Kimi sa€›nda ve kimi solunda

Bu câmi‘ oldu flehîdler makâm›

Salâ oldu namâza bafllan›ld›

Kabûl ola namâz›m bi't-tamâm›

Muhammed Mustafâ'ya vakf olundu

Resûlün âb › rûy› hürmetiyçün

Görenler dediler târîhin an›n

(   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Ve bu câmi‘ hareminde birkaç aded d›raht › müntehâlar var, gayri yerde bundan gayri flecere i bâlâlar yokdur. Ve kad› i fler‘ i Resûl i mübîn mahkemesi bu câmi‘in haremindedir.

Ve cümle iki aded medrese i âlimând›r. Biri Öziçeli el-Hac› ‹brâhîm medresesi, biri bu Mahkeme medresesi. Ve cümle dörd aded mekteb i ebced­hân › s›byând›r.

Ve cümle iki aded tekye i dervîflând›r. Biri Üstürgonî Ali Efendi tekyesidir, biri Hac› ‹brâhîm tekyesidir.

Ve cümle ancak bir küçük hammâm› vard›r.

Ve cümle iki yüz on aded dükkânlard›r, ammâ bezzâ­zis­tân› yokdur, lâkin cemî‘i zî-k›ymet metâ‘ vefret üzre bulunur ve çârsû içindeki küçük meydânda bir lonca köflkü vard›r. Cemî‘i gâzîler gazâ mâllar›n bunda y›€up mezâd ederler, ve cemî‘i serhad gu­rebâlar› bu kas›rda cem‘ olurlar, tahta örtülü bir mecma‘u'l-irfân yeridir. Ammâ bu flehrin hân› yok­dur, ay›bd›r deyü sâhibü'l-hayrâtlar hân inflâ etme­mifller. Hemân ki Arab u Acem'den bir garîbü'd-di­yâr müsâfir tüccâr › berr ü bihâr bu flehre geldikde bir hâneye varup kendü evi gibi anda karâr edüp bir iki ay kisb [ü] kâr edüp bir yere dahi azm i diyâr eder, zîrâ bu flehrin cemî‘i kapular› müsâfirîne ve mücâvirîne meftûhdur. Bir alay [97b] gâziyân › mücâhid olma€ile ta‘âmlar›n yaln›z yemezler, el­bette bir gece müsâfirsiz ol­maz­lar. An›niçün bu fle­hirde hân yapma€a râz› olmazlar, bir acâ’ib ganî­met flehr i gâziyând›r.

Ve cümlesi her fleyden pâk ü pâkîze oldukla­r›ndan sokaklar› dahi pâk kald›r›m tafl› döfleli flâhrâh­lard›r. Ve gâyet s›k ve ma‘mûr olma€ile flehrin her cânibi ve kal‘alar› ve handaklar› cümle pâkdir. Bu afla€› varoflun imâretleri dahi bu yüzden tahrîr ve tavsîf olundu, ammâ bu varoflun dizdâr› baflkad›r, zîrâ hîn i muhâsarada her biri askeriyle cenge âmâde olurlar.

Ammâ bu afla€› varoflun Budin ka­pusu ile yukaru kal‘a mâbeyninde Depedelen pa­lankas›na havâle dörd aded azîm fieddâdî binâ tab­yalar vard›r. Anlar›n dahi baflka neferâtlar›yla bir dizdâr› vard›r. Bu dörd aded tabyalar önünden tâ kal‘a i Tuna kenâr›na var›nca andan yine tâ cânib i flimâle yine Tuna kenâr›na var›nca yukaru kal‘ay› ihâta etmifl kara cânibidir kim bir Tuna'dan bir Tuna'ya var›nca afla€› dereden âlî bir kat palanka dîvârl› dolma r›ht›m kal‘a dîvâr› var, ard› ve önü yoldur.

Bu hisâb üzre kal‘a i Üstürgon hemân bir bu­runda bir yalç›n kaya üzre vâk›‘ olmufl. Hattâ Mat­yafl Kral bu Üstürgon'a mâlik oldukda bu mezkûr yal›n kat pa­lanka dîvâr önünde alçak dereden bir Tuna'dan bir Tuna'ya var›nca kesme€e mübâfleret etmifl, ammâ Matyafl Kral mürd i mât olup vücû­dun­dan ve eser i binâs›ndan bir fley kalmam›fl, am­mâ e€er eyle olsa kal‘a i Üstürgon nehr i Tuna için­de bir cezîrede kalup h›sn › hasîn ve sedd i ‹skender olurdu.

Ve bu mezkûr yal›n kat palanka dîvâr›n›n han­da­k› önünden Budin kapusu önünden afla€› Tuna kenâ­­r›na vard›kda Tuna'ya havâle ve iskeleyi koru­dur su yolu kullesine var›nca kal‘an›n k›ble cânibin bir kat palanka dîvâr dahi ihâta etmifldir.

El-hâs›l bu kal‘a i Üstürgon kaç kat kal‘ad›r, diyecek de€ildir, zîrâ ba‘z› yeri üç katd›r ve ba‘z› mahalli befl katd›r. Ancak Tuna kenâr› iki kat sedd i Kahkahâ-vâr dîvâr › üstüvârd›r. Bir kat› Tuna'ya nâ­z›r yukaru hisâr dîvâr›d›r ve bir kat dîvâr› nehr i Tuna kenâr›nda afla€› varofl dîvâr›d›r. Gayri kara ta­raflar› üçer ve dörder ve befler kat bölme bölme dî­vârlar ve palankalar ve tabyalard›r. Ve gerçi bu kal‘a küçükdür, ammâ flâhin ve flehbâz yuvas›d›r. Hîn i muhâsarada ale'l-gafle bu kal‘a içre befl bin aded âtefl i fitil tüfengli ve bin aded atl›, ka€an ars­lan, gâziyân, dilâverân yi€itler ç›kar. Ve bunda olan cebehâne i firâvân kal‘a i Ustolni'de yokdur. ‹le'l-ân emîn ola, hafizahullâhu Ta‘âlâ ilâ ›nk›râz›'d-devrân, âmîn ve yâ Mu‘în ve yâ Müste‘ân.

Evsâf › palanka i Depedelen

Bu palanka i zîbâ kal‘a i Üstürgon'un cânib i k›blesinde bir dere afl›r› ve bir ok menzili ba‘îd bir havâle depe var, küffâr › hâksâr bu depeden kal‘a i Üstürgon'u dö€e dö€e ald›€iyçün Lala Koca Me­hem­med Pafla kal‘ay› kâfire verüp yine kâfirden ald›€› zamân bu depeden kâfirin depesin dö€üp kal‘a i Üstürgon'u cebren ve kahren mukaddemâ verdi ve yine kâfirden alup ba‘de'l-feth sene 1014 Koca Mehemmed Pafla asr › Sultân Ahmed'de bu palankay› müceddeden binâ edüp ismine Depedelen kal‘as› derler.

Bu dahi bir k›z›l kaya üzre vâsi‘ çemenzâr yerde bir sa‘b ve metîn dolma palanka i r›ht›m ve çatmal› ve flarampavl› kal‘ad›r. Dâ’iren-mâdâr cirmi kâmil befl yüz ad›md›r. Cânib i garba Üstürgon'a nâz›r bir küçük a€aç kapusu var kim bu kapudan içeri araba giremez, zîrâ sokaklar› ve evleri dard›r. Ve cümle yüz aded evleri vard›r ve cümle tahta ör­tülü ve tahta havl›l› evlerdir.

Ve bir câmi‘i ve dizdâr› ve iki yüz aded neferât­lar› vard›r. Ve müstevfâ cebehânesi ve yahfl› toplar› vard›r. Ve bu kal‘a yumurta gibi bir yalç›n kaya üzre üstü vâsi‘ her taraf› çâh › gayyâ zemînde ol­mak ile üç taraf›nda handak hafri yokdur. Ancak k›ble taraf›nda kesme handak› vard›r. Ve bu kal‘a içre yalç›n kayadan kesme bir âb › hayât kuyusu vard›r, Tuna'dan suyu gelir derler.

El-hâs›l sarp palankad›r, ammâ Allâhümme âfinâ ibtidâ düflman geldikde der-ceng i evvel bu hisâra sar›lup ald›kda andan kal‘a i Üstürgon'u top ile dö€e dö€e harâb u yebâb eder. Hemân buna çâre oldur kim bu Depedelen kayas›n befl on aded dörder ve befler hazîneli la€›mlarla ender-havâ mu‘al­la­kest dedi€i gibi la€›mlarla bu depeyi sehel hâke berâber etseler henüz kal‘a i Üstürgon sedd i Kahkahâ olurdu, Allâhümme yessir.

Hattâ bir iki kerre küffâr tâ afla€›dan la€›m edüp bu kayay› atmak murâd edinmifl, kal›ndan kavratd›­€iyçün la€›mlar› gerüye depüp niçe bin kâfir âtefl i Nemrûd'a piryân olup yerleri dârü'l-cahîm ve nâr › sa‘îr olur. Hâlâ la€›m deli€i afla€› kaya dibinde nü­mâyând›r.

Ve bu Depedelen kal‘as›ndan afla€› düz çemen­zâra enince nehr i Tuna kenâr›nda bir ›l›ca suyu [98a] kayna€› oldu€u mahalde,

Evsâf › palanka i Nârhâne, ya‘nî âteflgede i Bârûdhâne

Sene 1014 târîhinde bu kal‘ay› dahi Koca Lala Mehemmed Pafla binâ etmifldir. Nehr i Tuna kenâ­r›nda bir alçak düz çemenzâr yerde flekl i murabba‘ dolma ve r›ht›m bir palanka i kavîdir. Dâ’iren-mâ­dâr cirmi alt› yüz ad›md›r, ammâ alçak yerde vâk›‘ olma€ile aslâ handak› yokdur. Ancak cânib i flimâle kapusu önünde handak› asma köprüsü vard›r. Ve çâr-rüknünde çâr kullelerinde flâhî toplar› ve muflkat tüfengleri vard›r. Dizdâr› ve iki yüz aded ne­ferleri ve cebeci ve topçu ve bârûdcubafl› nâmân a€alar› ve neferâtlar› vard›r. Derûn › hisârda baflka bir bölme içre neferât hâneleri vard›r. Bârûdhâne kârhânesi baflkad›r. Bu dahi Budin bârûdhânesi gibi ibret-nümâ çarhlar› ve dollâblar› ve tuç havânlar› var. Bunun dahi cümle âlet i çarhlar›n ›l›ca suyu de­verân etdirir. Bunun dahi âb › germâb› sehel ner­mâbd›r. Aceb hikmetdir kim bu mahmiyye i Üstür­gon'da mezkûr oldu€u gibi üç aded ›l›calar vard›r, üçü dahi issi de€il, mu‘tedilce nermâd›r. Bunda dahi latîf bârûd › siyâh ifllenir. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )



Der-vasf › tetimme i flehrengîz i külliyât › flehr i Üstürgon

Evvelâ âb [u] hevâs›n›n letâfetinden ol kadar mahbûb u mahbûbeleri olur kim nisvân ve g›lmân› kemâl mertebe hüsn-i cemâlde ve lütf i i‘tidâlde olup hâllar›n›n her dânesi hâl i Hâflimî-vâr bin kez müflg i Tatar de€er gül-çehre ve perî-peyker ve me­lek-manzar g›lmânlar› olur, ammâ zenâneleri aslâ kapudan taflra ç›kmayup âhir nefesde 1 ile kapudan ç›karup Kurite(?) b‭lar›n›n cebbânesine defn ederler.

Ve cemî‘i halk› garîb-dost halûk ve hüsn i ülfet sâhibi âdemler[dir]. Ve sahrâ y› Üstürgon'un n›sf› b†u bâ€çe ve müflebbek bostânlard›r. Hattâ kal‘an›n câ­nib i k›blesinde top alt›nda bârûdhâne olan yerde kefere zamân› ‹rflek flehri nâm›yla bir flehr i müzey­yen var imifl, gûyâ ‹remezâtü'l-imâd imifl. Hâlâ der [ü] dîvârdan bir eser kalmayup ol kadar b†u bâ€çe ve nahlistân u gülistând›r kim gûyâ ravza i cinând›r kim bu bâ€lar›n bir ucu tâ Süleymân Hâ[n] depesine var›r ve bir ucu kal‘adan bir top menzili alarka tâ fioflkot deresine var›nca serâpâ bâ€lard›r kim Âl i Osmân askerine "Salâd›r mahsûlümüz helâl olsun" dediklerinde cümle guzât gû­nâ-gûn meyve i âbdâr yemeden müsta€nî oldu­lar. Cümle meyvesi ve havâs› ve halk›n›n reng i rûy­lar› ve kâr [u] kisbleri ve libâslar› ve lisânlar› cümle Budinli gibidir, ammâ flehri koz içi gibi ma‘mûrdur ve sanca€› dahi ma‘mûr­dur.

Ve cümle taht › livâs›nda yüz elli pâre ma‘mûr köydür, ammâ kâfiristân›n tâ Yan›k ve Komaran ve Beç ve Prag'a ve Pojan'a var›nca gâzîleri se€irdüp kâ­firden bafl dil alup harâc dahi alup selâmet ile kal‘a i Üstürgon'a gelirler.

.................. (2.5 sat›r bofl)....................

Der-ziyâretgâh › flühedâ y› kal‘a i Üstürgon

.................. (1.5 sat›r bofl)....................

Bu ziyâretgâhlar› ve kal‘a i Üstürgon'u alâ kadri'l-imkân niçe ahbâb ile fleb [ü] rûz seyr [ü] temâflâ etdi€imizin beflinci günü Sadr›a‘zam Köpür­lü­­zâde Ahmed Pafla y› mükerrem deryâ-misâl asker ile kal‘a i Üstürgon alt›na gelüp meks i h›yâm etdik­de kal‘a i Üstürgon'dan ve Depedelen ve Bâ­rûd­hâne ve Ci€erdelen kal‘alar›ndan ol kadar top flâdu­mânlar› etdiler kim arz [u] semâvât ve kubbe i eflâk i kâ’inât güm güm gürleyüp bir sâ‘at kadar bârûd › siyâh›n dûd› ebr i kebûddan zâil olmayup bir sâ‘atden sonra kal‘a i Üstürgon dûd › muzlim­den nûr › beyz-âsâ zâhir ü bâhir olup cümle ebrâc­lar› ve dendân › bedenleri flukka alemler ve sanca€ u bayra€ u f›land›ralar ile zeyn olmufl göründü.

Hemân ol ân Sadr›a‘zam bir ân durmayup nehr i Tuna kenâr›na gelüp ibtidâ alt› oda yeniçeri­ler ile Za€arc›bafl› ‹brâhîm A€a'y› ve Kad›zâde ‹brâhîm Pafla'y› ve Sührâb Mehemmed Pafla'y› ve Kaplan Pafla'y› ve H›s›m Mehemmed Pafla'y› cümle eyâleti askerleriyle Tuna'dan gemiler ile mezkûr vüzerâlar› ve mîr i mîrânlar› karflu tarafa Uyvar hâ­kine geçirüp karflu tarafda gemiler üzre cisir yap­ma€a bafllad›lar. Üstürgon taraf›nda dahi Sadr›­a‘zam deryâ-misâl asker ile cisir yapma€a mü­bâ­fle­ret edüp bir gecede on aded gemi Sadr›a‘zam tara­f›n­dan ve yedi gemi karflu tarafda yap›ld›. Ve gece gündüz ale'l-umûm [98b] cisr i azîm itmâm›na cidd ü cehd, sa‘y ü ihtimâm olundu.



Sergüzeflt i udhike i garîbe

Hikmet i Hudâ efendimiz Kad›zâde ‹brâhîm Pafla cisir yapma€a Tuna'n›n karflu taraf›na gemi­lerle geçüp bu hakîr Üstürgon temâflâsiyçün beri ta­rafda kalup ta‘yînât›m›z olmad›€›ndan on bir re’s atlar›m›z ve hüddâmlar›m›z aç kalup zahîre ve alef peydâ etmek içün befl aded gulâm›mla ve on aded yâr › gâr › refîklerimle sahrâ y› Üstürgon'un cânib i garbîsine befl sâ‘at gidüp bir latîf yulafl› ve arpal› tarla bulup cümle atlar›m›z ba€layu[p] yulafa salup bizler arpa demetleri dü€me€e bafllayup fi'l-hâl bi­rer cak yükü arpa peydâ edüp, "Bire meded, asker bu mahalle gelmeden dahi arpa dü€elim" derken an› gördük: Üç yüz aded cürd atl› pür-silâh gözleri k›zm›fl flehbâz gâzî yi€itler bize do€ru gelüp selâm {vermeden},

"Baka n’ifllersiniz, demet mi dü€ersiz. Kalk›n hey gidiler, arpa dü€meden ne bulursuz. Kalk›n va­ral›m kâfir k›ral›m, doyum olal›m, o€lan k›z alal›m, ordu y› ‹slâma inflâallâh doyum gelelim" dedikle­rinde,

Hakîr; eyitdim "Vallâhi {kardafllar} atlar›m›z aç­d›r, hidmetkârlar›m›z afla ekme€e muhtâcd›r. Bu kâ­fir diyâr›nda bildi€imiz yer yok ve yol bilir kula­€›z›m›z yok. Kanda gideriz, arpam›z› dü€dük, biz döner orduya gideriz" dedi€imde,

"Bire var hey demetçi gidiler" deyüp hemân üç yüz aded flehbâz yi€itler at boynuna düflüp da€lar içine girüp gitdiler.

Biz dahi sehel arpa dü€elim derken hemân nîm sâ‘at geçmeden bu gâzîler bir kal‘a alt›na var›rlar. Görseler kim kal‘a kapular› mesdûd, cümlesi han­dak kenâr›na varup Ahyol› ve Müsevre flehirlerinin da€lar› çakallar› gibi ça€r›flma€a bafllayup,

"Bire dizdâr, bire kal‘a gidileri, bire aç›n kapu­lar›, bire yo€urd, bire ayran, bire ekmek, bire arpa ve bire at nal› var m›" deyü her biri bir gûne feryâd edüp ça­kal gibi ça€r›fl›rlar.

Kimisi de "Bire serhad gidileri, gö€sünüzde îmân›n›z yok mu, bir ekmek kese€iyle birer çanak ayran›n›z yok mu" derler.

Me€er bu kal‘a Nemse kâfirinin Tata kal‘as› imifl. Küffâr mazgal deliklerinden bu kavmi görüp kimi handak kenâr›nda yat›r kimi durur ve kimi oturur ve kimi yo€urd ister. Hemân küffâr müflâ­vere edüp,

"Tedârik bunlar› kal‘a içine alup cümle esîr et­mekdir" deyü yek-dil [ü] yek-cihet olup birkaç Türkçe bilir kâfirler kal‘a bedenleri üzre gelüp "Ne istersiz âdemler" derler.

Bunlar da Ayd›n ve Saruhan ve Mentefle Türk­leri eydir "Bire cân›m serhadli kardafllar, aç›z. Bize yo€urd ve ayran ve ekmek ve atlar›m›za arpa verün, yeyelim, size du‘âlar edelim. {Andan} ordumuza gi­delim" dediklerinde bedenler üzre {olan} kâfirler eydir:

"Baka yi€itler biz de bir alay serhad gâzîleri­yiz. Size at yemi ve at nal› ve her ne isterseniz vere­lim, ammâ korkar›z, akças›na cefâ edersiz" derler.

Bu gâzîler dahi bellerinde kemerlerin ve ceble­rinde ve kîselerinde altun gurufllar›n gösterdikle­rinde hemân küffâr kal‘an›n kapusun açup asma cisrini yerine koyup,

"Geliniz, cümleniz atlar›n›zla içeri kal‘aya giri­niz" dedikde bunlar›n iki yüz mikdâr› atlar›yla kal‘aya girüp yüz mikdâr› cisir üzre dururlar. Kimisi de kal‘a kapusun al›rlar.

Hemân bu kapu önündeki yi€itleri kâfir içeri koyup kapuyu kapamak isterler. Bunlar dahi,

"Biz atlar›m›zdan ayr›lmayup burada dururuz" derken bunlar kâfirle az€aflup kâfire vur ederler.

Hemân küffâr dahi içerde olanlara giriflince içerde olanlar henüz bilirler kim bu kal‘a küffâr›n imifl. "Bire vurun gâzîler flu kâfiri" deyince bu kal‘a içre girmifl üç yüz aded cürd atl› gâziyân › Anadolu kâfirin kal‘as›na tâ‘ûn › ekber gibi girüp küffâra eyle bir sâtûr › Muhammedî ururlar kim küffâr› k›ra k›ra iç kal‘aya t›kup taflra kal‘ay› âtefle urunca küffâr bunlara iç kal‘adan elli yedi pâre top atd›€›n biz arpa demetleri dü€dü€ümüz yerden is­timâ‘ ederdik.

An› gördük, nîm sâ‘atden bu üç yüz aded gâzî­ler üç yüz altm›fl aded esîr i bend-i zincîr edüp ve yüz yetmifl aded saçl› küffâr kellelerin ârâyifl i nîze edüp gülbâng › Muhammedî çekerek elleri kan ve kollar› kan ve ci€erleri biryân bir alay gâziyân › Ayd›n ve Saruhan yan›m›za gelüp eyitdiler:

"Bire âdemler, dahi arpa demetleri mi dü€ersiz. Görün biz ne gûne gazâ etdik. Biz müslüman kal‘as› sanup kal‘a alt›na vard›k. Kâfir bizi hîle ile kal‘aya alup k›rmak istedi. Hamd i Hudâ biz anlar› k›rd›k ve iflte bu gümüfl deyenekli ve bafl› telli {kâfir} kal‘a kapudan› imifl" deyü kaz›yye i sergü­zeflt [ü] serencâmlar›n hakîre bir bir takrîr etdiler.

{Biz dahi hemân} atlar›m›za arpalar›m›z› yükle­düp bu gâzîler ile at bafl› berâber ordu y› ‹slâma gi­düp dosdo€ru Sadr›a‘zam kethudâs› Semiz ‹brâhîm Kethudâ'ya varup {k›ssa i mâcerâlar›n bir bir} nakl etdiklerinde hakîr dahi ene eflhedüci idim.

Kethudâ Be€ bu gâzîleri Sadr›a‘zama götürüp cümle kelleleri [99a] huzûr › Serdâr › mu‘azzamda zemîne galtân edüp "Hemîfle devletli vezîr, dîn düfl­manlar›n›n kelleleri böyle pâymâl i rimâl ola" deyü hayr du‘âlar edüp esîrleri de huzûr › vezîre keflân-ber-keflân getirüp cümle gâziyân › mücâhidân ze­mîn bûs edüp Sadr›a‘zam bu gâzîlerin ebü'l-kelâm­lar›n söyledüp cümle serencâmlar›n bâlâda tahrîr oldu€undan mufassal sergüzefltlerin bir bir takrîr etdiklerinde Serdâr › âk›bet-endîfl buyurdular kim "Siz ne yerlisiz?".

Bunlar dahi "Ayd›n ve Saruhan sanca€› sipâhî­lerindeniz" dediklerinde,

"Yâ siz kimin izniyle çeteye ve poturaya gitdi­niz. Yâ esîr olsan›z, hâl neye müncer olurdu. Niçün fermâns›z çeteye gitdiniz?" deyince hemân içlerin­den biri,

"Vallâhi devletli vezîr, at na‘l› ve arpa ve zahîre alma€a gidüp gördük, bu Üstürgon yan›nda bir kal‘a var, biz müselmân kal‘as› sand›k. Me€er kâfir kal‘as› imifl. Kâfir bizi içeri alup k›rma€a bafllay›m derken biz de dal sâtûr olup kâfirleri k›rup bu kadar gazâ edüp bu kadar mâl › ganâ’im alup huzûruna geldik" dedikde hemân vezîr i dilîr hüsn i tedbîr {edüp},

"Asâkir i ‹slâm ordudan pârekende ve perîflân olmas›niçün, ibret i âlem ola" deyüp,

"Tîz dutun flunlar›" deyince hakîr, ‹brâhîm Kethudâ'n›n yan›nda pinhân olup durdum.

Sadr›a‘zam, "Tîz cellâdlar gelsin" deyince cüm­le cellâd › bî-amânlar meydân › mahabbete ge­lüp dal ti uryân olup fakîr gâziyânlar›n girîbân­lar›na ya­p›flup serâperde önüne getirdiklerinde he­mân hakîr ‹brâhîm Kethudâ'n›n destin bûs edüp,

"Amân sultân›m, flu garîb gâzîleri âzâd edeler" deyince hemân ‹brâhîm Kethudâ ve Serdâr Ali Pafla ve K›bleli Mustafâ Pafla ve Am›ca Hasan A€a ve niçe vüzerâ ve a‘yân-› kibâr Sadr›a‘zam›n aya€›na dü­flüp,

"Bir dahi etmesinler. Bunlar›n mâl › ganâ’imle­riyle âzâd edin, ammâ bunlar›n alaybe€lerine ta‘zîr edin" dediklerinde ricâlar› hayyiz i kabûlde vâk›‘ olup cümlesin âzâd edüp üç yüz altm›fl aded esîr­lerinin iki yüz adedin bu garîb gâzîlere ihsân edüp,

"Bir dahi fermâns›z bir yere gitmen" deyü ten­bîh [ü] te’kîd olunup bunlar esîrlerden geçüp baflla­r›n iki kerre kurtard›klar›na kâiller iken iki yüz aded esîrler ile ordular›na gitdiler.

Ve andan, "Ordu y› ‹slâm;'da kimse çeteye git­meye" deyü nâdîler nidâ etdiler.

Ba‘dehu bu gâzîlerin alay be€lerine ikifler yüz deyenek urup, "Niçün askerinizi çete ve poturaya gönderirsiz?" deyü ma‘zûl edüp yerlerin âhara tev­cîh etdiler. Allâh mu‘ammer eyleye.

‹brâhîm Kethudâ y› sâhib i himem i dîhîm hakîre mezkûr esîrlerden iki aded güzîde gulâm › mahbû­bân verüp,

"Evliyâm, senin de ol gazâda hissen vard›r ve ol kadar gâzîleri sen ricâ etdin, ammâ Sadr›a‘zam an­lar› öldürmezdi. Ancak sâ’ire bir gûflmâl olsun içün ‘Bire cellâd’ deyüp korkutdu, ammâ Evliyâm hak­kâ ki gidiler ey gazâ etdiler" deyü niçe gâzîle­rinin hâ­t›rlar›n ele alup i‘zâz [u] ikrâmlar edüp sergü­zefltlerin nakl etdirirdi.

Ba‘dehu bu hakîr iki re’s gazâ mâl› esîrimi alup "Hamd i Hudâ bu sefer i zafer-me’serde sehel ba­hâneyle iki güzîde esîr sâhibi olduk" deyü mesrûr u handân u flâdân gayri hüddâmlar›mla Tuna gemi­lerine binüp karflu tarafa geçüp ibtidâ Uyvar hâkine kadem basup Kad›zâde ‹brâhîm Pafla efendimizin dâ’iresinde haymemizle merkezimizde meks edüp ‹brâhîm Pafla efendimiz huzûruna varup k›ssa-i flütürânîyi(?) ve Sadr›a‘zam›n gâzîlere cellâd deyüp afv etdi€in ve bize iki aded esîrler ihsân olundu€un bir bir nakl edüp in‘âm olan gulâmlar› gösterdi€im­de pafla y› sâhib i kerem,

"Tîz bu gulâmlar›n üzerlerine birer kat çuka dolama ve kontufl ve sar›k ve kavuk ve çizme ve pâ­buç ve birer binek bârgîrler verilsin" deyü fermân edüp ol günde cümle ihsânlar› alup mükellef ü mü­kemmel iki köle sâhibi olduk. Efl-flükrülillâh.

Andan ‹brâhîm Pafla efendimiz Tuna nehri üzre gemilerle cisir yapma€a mukayyed oldular. Bu ha­kîr birkaç yârânlar›m›z ile Üstürgon mukâbe­le­sinde Ci€erdelen kal‘as› temâflâs›na gitdik.


Yüklə 6,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   72




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin