Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹


Evvelâ kal‘a i Üstürgon'un kanûnnâme i Süleymân Hân üzre cümle hâkim ve zâb›t u râb›t ve neferâtlar›n beyân eder



Yüklə 6,32 Mb.
səhifə33/72
tarix27.07.2018
ölçüsü6,32 Mb.
#60056
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   72

Evvelâ kal‘a i Üstürgon'un kanûnnâme i Süleymân Hân üzre cümle hâkim ve zâb›t u râb›t ve neferâtlar›n beyân eder

Evvelâ bu sûr › üstüvâr › belde i mu‘azzama Budin eyâletinde baflka sancakbe€i taht›d›r, lâkin niçe kerre mîr i mîrânlara sadaka olunmufldur, zîrâ Budin kal‘as›n›n önünde sedd i sedîd intihâ i ser­hadd i sedîddir kim bundan ileri hâlâ serhad kal‘a­m›z yokdur. Cenâb › Kibriyâ tâ Alaman der­yâs› kenâr›nda var›nca niçe k›lâ‘ u flehirler ihsân ede.

Ammâ kanûn üzre Üstürgon be€inin hâss› 210.000 akçedir. Cümle ze‘âmeti 13 cümle erbâb › tîmâr› 214 dür. Alaybe€isi ve çeribafl› ve yüzbafl› ve asker sürücüsü ve çetecisi ve poturac›lar› vard›r.

Paflas›n›n befl yüz aded askeriyle cümle erbâb › zu‘amâ ve erbâb › tîmâr cebelüleriyle üç bin aded ucbe-likâ mehîb askerleri olur. Paflas›na ber-vech i adâlet ancak alt› bin gurufl olur.

Ve cümle alt› aded kal‘a dizdâr a€alar› vard›r. Evvelâ büyük dizdâr a€a, yukaru iç kal‘a hâkimidir ve afla€› büyük varofl dizdâr› ve bölme hisâr dizdâr› ve Depedelen kal‘as› dizdâr› ve Bârûdhâne kal‘as› dizdâr› ve Tuna nehri afl›r› Ci€erdelen kal‘as› diz­dâ­r›. Bu cümle alt› aded dizdârlar cümle yukaru kal‘a diz­dâ­r›na tâbi‘ ankâ a€alard›r, ammâ bafl diz­dâr Âsi­tâne taraf›ndan yeniçeri oca€› çorbac›­la­r›n­dan ve ça­vufl­lar›ndan dizdâr a€a olup gelir, muhteflem mey­dân sâhibi a€al›kd›r.

Ve cümle yigirmi aded dahi kal‘a a€alar› vard›r. Meselâ sa€kol a€as› ve solkol a€as› ve gönüllü a€as› ve azebistân a€as› ve martolosân a€as› ve beflli a€as› ve ma‘zûlciyân a€as› ve Tuna kapudan› a€as› ve topçu a€as› ve cebeci a€as› ve kumbarac›lar a€as› ve mi‘mâr a€a ve mu‘temed a€as› ve bender a€as› ve harâc emîni ve muhtesib a€as› ve bâcdâr a€as› ve (   ) (   ) (   )

Ammâ der i devletden dâ’imâ üç od[a] yeniçeri a€as› ve topçubafl› ve cebecibafl› ve baflçavufl ve yeni­çeri efendisi vard›r. Bunlar [93a] cümle iç kal‘ada pafla sarây› ve dizdâr sarây› kurbunda sâkinlerdir.

Mezkûr yigirmi aded a€alar›n cümle (   ) aded kal‘a ne­ferâtlar› vard›r, ammâ bunlar cümle kal‘a müstah­f›­zân­lar›d›r. Kal‘adan ba‘îd aslâ bir yere gitmezler, ammâ kapudan ve askeri ve martolosân ve çeteciyân ve poturac›yân, bunlar çete ve potu­ra­lara gidüp bafl ve dil alup ba‘z› ulak ve yolcular› götü­­rüp getirme€e me’mûr askerlerdir, ammâ cüm­lesi gâyet güzîde bahâd›r ve flecî‘ ve nâmdâr yi€it­leri var. Cümlesi bir yere se€irdim etseler dörder ve be­fler çatal atlar ile se€irdüp her birinin elinde ve be­linde ve yeninde ve yakas›nda ve atlar›n›n e€er kafl­lar›nda ve terkilerinde befler ve alt›flar aded çarhl› ka­rabina tüfengleri var. Cümle esbâblar› Macar gibi güderi dolama geyerler. Gören bunlar› Macar katanas› sa­n›rlar, zîrâ fleb [ü] rûz Macar içinde ceng etmededir­ler. Ve cümlesi fasîh ü belî€ Macar lisân› bilirler. Bu lisânlar›yla tâ vilâyet i Alaman'a gidüp esîr kapup gelirler. Gâyet zehr i mârdan kattâl asâkir i sâhib i celâldirler. Hattâ Budin kavmi bu Üstürgon gâzîle­rine mu‘âdil olamaz, zîrâ bunlar h›flm › sihâm › ka­zâ y› mübrem gibi bî-amân kavm­dirler. Cemî‘i Macaristân'da bir Tatar askerin­den bir dahi bu Üstürgon kavminden havf ederler. Hattâ diyâr › Alaman'da bir kâfir bir kefereye sö€se,

"Dilerim kim Üstürgonlu belâs›na u€rayas›n" deyü beddu‘â ederler. Tâ bu mertebe Üstürgonlu küffâr›n gözlerin korkutmufllard›r.

An›niçün küffâr def‘ i izâle içün niçe kerre yedi kral cem‘ olup Üstürgonluyu ortadan kald›r­ma€a çal›flup cehd i tâm ederler, ammâ cümlesi münhe­zim olup hâ’ib [ü] hâsir bî-nâm cân ber-ce­hennem giderler. Hattâ merhûm Üstürgonlu Mus­tafâ Be€ bizimle Erdel gazâlar›nda iken Üstürgon gâzîlerinin yedi yüz aded Tunageçdi Hasenî ve Hüseynî k›nal› atl› ve yedekli yi€itleri var idi.

Ekseriyyâ Seydî Ahmed Pafla efendimizin yü­zün a€ardan bu Üstürgon gâzîleridir. fiimdi yine vezîria‘zam›n istikbâline ç›kd›klar›nda kâmil alt› bin aded k›nal› atl› mehâbet ve salâbet sâhibi pür-silâhl› ve tu€ulka ve ser-penâhl› mehîb askeri Sadr›a‘zama karflu ç›kup alay gösterdiklerinden hazz edüp cüm­lesine befl kîse alay bahflîfli ihsân etdi.

Hakkâ ki yarar ve nâmdâr flemflîrkâr yi€itleri var kim cümlesi hîle ve hud‘adan ârî pâk-nijâd mu‘temed ü kârdân ve cezbe i kulûba mâlik sâhib i hânedân bir alay halûk ve halîm ve selîm ve o€uz gâziyân, merd i meydân dilâver ve server ve hüner­ver fetâlard›r. Hattâ cümlesi fler‘ i flerîfe ol kadar mutî‘ u münkâdlard›r kim emr i fler‘ i Resûl i mü­bî­nin demeden gayri bir fley demezler ve hîle yolun bilmezler. Hemân düflmana do€ru var›rlar.

Andan kal‘a i Üstürgon'un bir hâkimi dahi üç yüz akçe pâyesiyle a‘lâ kazâd›r, ammâ K›z›l­hi­sâr'dan mâ‘adâ ve Tuna Viflegrad›'ndan mâ‘adâ ve Ci€er­­de­len'den gayri nevâhîleri yokdur. Cümle ku­râ­lar› Komaran'a ve Tata kal‘alar›na do€ru kâfiris­tânda kalm›fl köylerdir.

Ve bir hâkimi dahi fleyhülislâmd›r ve bir hâkimi dahi nakîbü'l-eflrâfd›r ve bir hâkimi dahi muhtesib bafl›d›r, ammâ bu diyârda sipâh kethudâyeri yokdur. (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Bu mahalde Üstürgon'un cümle hâkimân ve âlimân ve gâziyânlar› vasf› tamâm olup,

Evsâf › zemîn i eflkâl i sûr › ibret meflhûn, ya‘nî kal‘a i üstüvâr Üstürgon

Evvelâ kal‘a i Üstürgon kal‘a i Budun'un cânib i flimâlîsinde bir müflvâr merhale ba‘îde yer­dir. Nehr i Tuna kenâr›nda evc i âsumâna ser çek­mifl bir k›rm›z› flekil bir tell i sun‘ › Hudâ y› refî‘a üzre Van kayas› ve Mardin kayas› ve Amâdiyye kaya­lar› gibi kehkeflân-âsâ semâya kad-keflân ol­mufl bir püflte i yalç›n üzre flekl i bâdemî, ya‘nî akçe tahtas› gibi k›bleden flimâle tûlânîce vâk›‘ ol­mufl binâ y› Koca Mihadi Laslo Risâlet-penâh zuhûrun­dan alt› yüz y›l mukaddem Rûhullâh › Emîn Îsâ Nebî zamân›nda binâ olunmufl bir fieddâdî r›ht›m seng binâ bir sûr › ra‘nâd›r kim Komaran ve Uyvar sahrâs›ndan bu ra­bât › azîmeyi görenler,

"Hâzâ sedd i ‹skender" derler. Tâ zirve i a‘lâs› ebr i kebûda ser çekmifl bir ser-bülend ser-efrâz kal‘alar içre cümleden mümtâz dürr i beyz-âsâ beyâz ku€u gibi cemî‘i ebrâclar› ve dendân › be­den­leriyle ârâste ve cemî‘i dervezeler ve kulleler ve dirsekle­riyle pîrâste olmufl Orta Macar K›z›lelmas› nâm›yla meflhûr › âfâk olan kal‘a i mahbûb ve k›z›l kaya nâm›yla ma‘rûf [ve] memdûh olan sûr › mergûb bu kal‘a i Üstürgon'dur.

Hudûd › Alaman › bî-amân diyâr›nda böyle bir adîmü'l-bedel ve böyle bir hasîn i kân › cedel hâ’it › metîne i kesîrü'l-amel dest i kudret ile halk olunmufl cibâl i âlî üzre sedd i Kahkahâ mânend bir kal‘a i ser-bülend inflâ olunmam›fld›r ve olmaz da, zîrâ zemîni min indillâh bir cây › menâs olmak içün kal‘a yeri halk olunmufl bir cibâl i ahmer-gûndur. Niçe yerlerinde gûnâ-gûn hûfl [u] tuyûrun âfliyân › [93b] lâne i mekânlar› var. Gûyâ diyâr › K›r›m'da kal‘a i Menkup-vâr bir kal‘a i üstüvâr müstahkem hisâr dâr › karârd›r. Hudâ y› müte‘âlin h›fz › amân›nda ola leylen ve nehâr, ilâ yevmi'l-haflri ve'n-neflri ve'l-karâr.

Hattâ bu kal‘a i Üstürgon › ser-bülendin yu­karu hisâr dîvâr› üzre dâ’iren-mâdâr kâmil bin yüz elli aded hatvedir. Ve bu kal‘an›n maflr›k taraf›nda bir gayyâ deresi afl›r› el kayas› yetiflir bir havâle kaya vard›r, ana Depedelen derler, ol kayan›n havâlesin men‘ etmek içün üstâd mühendis i bennâ y› selef mezkûr depeye havâle olmak içün bu kal‘a dîvâr›­n›n befl yüz ad›m dîvâr›n› kal‘an›n iç yüzüne kapl›­ba€a arkas› gibi e€ri binâ etmifl kim ol havâleden sademât › top gülleleri rûy › dîvâra te’sîr etmeye. Ve bu taraf hâ’itleri cümle ellifler ayak enli fieddâdî r›ht›m kal›n dîvârd›r kim her tafl› fîl-i Mengerusî ka­dar vard›r.

Ve bu dîvâr üzre iki yüz aded top çitleri var kim yaban asmalar›ndan örülmüfl her birinin kaddi üçer âdem kaddinden bâlâ çitlerdir ve her birinin içleri horasân ve kireç ve alç› ile r›ht›m olmufl siper çitlerdir kim kal‘a dîvâr›ndan metîn çitlerdir kim her biri hammâm kubbesi kadard›r. Bu çitler mez­kûr Depedelen havâ­le­sine karflu durup bu çit [ve] se­petler mâbeynlerinde kâmil elli pâre balyemez ve kâfire amân u zamân vermez top › serâmedleri dâ’i­mâ âmâde olup her topun yanlar›nda mühimmât [u] levâz›mât­lar› ve huddâmâtlar› fitilleri ellerinde ve k›l›çlar› belle­rinde pür-silâh flehbâz u flehnâzlard›r.

Bu kal‘a i bî-misâlin kara taraf› ise bu gûne metânet üzredir, ammâ Tuna cânibi üç minâre i bâlâ kaddi yalç›n kaya üzre sedd i metîn dîvâr › ‹skender-var'd›r, ammâ ne mertebe kal›n dîvâr idi€i ma‘lûm de€ildir. Hemân devr-i müdevver r›ht›m do­lama fieddâdî binâ dîvâr üzre aslâ dendân › be­den ve kulle ve tabya ve peten yokdur. Hemân dî­vâr › üstüvâr› üzre niçe hânedân › ci­hân-nümâ­lar­d›r.

Ve tophâne i azîmi bu sedd i Ye’cûc üzre tûlânî bir parmakl› damd›r kim içinde yetmifl seksen aded vâcibü's-seyr k›rm›z› çuka çullu Nemse ve Çeh ve Leh ve ‹sfaç ve Macar › füccâr toplar› var kim her biri zer i hâlis-misâl fla‘fla‘a verir nakfl › bûkale­mûn › ibret-nümûn balyemez toplar ejder i heft-ser gibi bafllar›n kald›rup arabalar› üzre âmâde ve cemî‘i levâz›mâtlar›yla bafllar› havâda top › kal‘a-kûplard›r kim her biri birer Rûm harâc› de€er. Cümlesi Tuna afl›r› Ci€erdelen sahrâs›na ve Lara ba­y›rlar›na ve Lake da€lar›na nâz›r evren heybet ve ga­zanfer i g›rrende hey’et toplar var.

Ve bu tophâneye muttas›l bir çâh › mâs› var, kâmil yüz kulaçd›r, suyu tâ nehr i Tuna'dan la€›m­lar ile gelir bir müdevver kuyudur kim suyunu dollâblar ile atlar çeküp pafla sarây›na ve ba‘z› hâ­nedânlara ve kapu yan›nda olan kubbe su hazî­ne­sine âb › nâb› dolup ol kubbe çeflmesinden bay u gedâ su alup def‘ i atflân ederler bir kâr › küffâr vâcibü's-seyr bir çâh › nâmdârd›r. Ve bu kuyu etrâf› ve mezkûr tophâne alt› ve pafla sarây› alt› ve gayri hânedânlar›n altlar› cümle zîr i zemînler ve su sar­n›çlar› ve mehâzinler ve cebehâne ve bârûdhâne ve gayri mühimmât [u] levâz›mât duracak mahzenler­dir kim niçe yerde (yerde) Tuna'ya nâz›r pen­çe­releri cümle demir kafesli ve demir kapakl› man­za­ralard›r.

Ve bu yukaru kal‘ada cümle iki yüz aded kâfirî binâ y› fieddâdî tahtânî ve fevkânî metîn evlerdir. Cümlesi flindire tahta örtülü evlerdir, lâkin bâ€çesiz darac›k evlerdir.

Ve bu kal‘a k›bleden ma€rib cânibine tûlânîce vâk›‘ olup ancak cânib i flimâle mekflûf bir büyük kapusu var, üç kat dolafl›k sokakl› bâb › hadîd metîn ve kavî ve müstahkem dervezelerdir. Her kapu mâ­beynleri birbirinden yüzer ad›m ba‘îddir.

Ve taflra kat kapu önündeki handak ka‘r › azîm üzre asma hafleb demir zincîrli cisri var. Her gece bu kantaray› pâsbânlar kald›rup taflra kapu önüne siper ederler.

Ve bu kapu üstünde bir kulle i azîmi var, bu kulle i ra‘nâ üzre kat-ender-kat bir mecma‘u'l-irfân kasr › ahflâb var kim cümle a‘yân › kibâr bunda zevk u flevk edüp tavla ve flatranc oynayup bu ba­hâne ile kal‘ay› muhâfaza edüp dururlar.

Ve bu kapudan içeri h›nto arabalar girüp ç›kar­lar, zîrâ vâsi‘ yollar› cümle Firengî-pesend kald›r›m döflelidir. Ve her kapuda dâ’imâ kal›n zincîrler ge­rilidir.

Ve bu kapular mâbeyninde köfle be-köfle iri saçma toplar› hâz›r-bâfld›r. Ve bu kapular aras›nda kemerler alt›ndaki soffalar üzre çet-a-çet kal‘an›n cümle neferâtlar› pür-silâh olup nevbet beklerler. Cümle rûy › dîvâr›n yemîn ü yesâr›nda ol kadar âlât › silâh ile müzeyyendir kim düflman görse zeh­resi çâk olur.

Ve bu bâb › kebîrden taflra ç›karken Fâtih i kal‘a Koca Mehemmed Pafla kapunun sa€ taraf›nda bir koca tabya i azîm yapm›fl kim üç kat top çeker gûyâ bir kûh › Demâvend'dir. Afla€› kat toplar› cümle handak›n yemîn ü yesâr› içine nâz›rd›r. [94a] Ve orta kat toplar› cümle karflu mezârl›k havâlesine nâz›rd›r, ammâ tâ yukaru kat toplar› Depedelen kal‘as›n›n depesin delme€e hâz›r ve nâz›rd›r. El-hâs›l sedd i ‹skender-vâr bir tabya i üstüvâr­d›r.

Ve bu kapudan içeri tâ ma€rib cânibindeki top­rak tabyaya var›nca kâmil befl yüz hatvedir, ammâ bu toprak tabya dahi iki kat fieddâdî tafldan nev binâ bir tabya i ra‘nâd›r kim her kat›nda onar pâre balyemez toplar› var kim Tuna aflr› Ci€erdelen sah­râs›na gelen düflmanlar›n ci€erin deler. Serâmed toplar› tâ Murâdovas›'nda meks eden küffâr› nâr-nûr murâd›na ergirir top › tavîlleri var. Hattâ bu tabya i bâlâdan afla€› varofla bakma€a âdem cür’et edeme­yüp akl› çâk olur. Tâ bu mertebe tabya i âlîdir.

Ve bu toprak tabya kurbunda kal‘an›n bir kü­çücük kapusu var, afla€› varofla gider yoldur, ammâ at gidemez, benî Âdem ise bî-tâb u bî-mecâl ener ve ç›kar, zîrâ kâmil befl yüz ad›m kademe tafl nerdü­bând›r kim kâr › Macar › füccârd›r. Acele ile afla€› flehre enecek flehbâz yi€itler bu nerdübânl› kapudan enüp ç›karlar. Yohsa ihtiyâr âdemler bu yoldan enüp ç›kamazlar.

Ve bu kapuc›€a karîb kal‘an›n flimâlî köflesi ucunda bir küçük iç kal‘as› var, içinde ancak dizdâr a€a ve kethudâ a€a ve kal‘a imâm› ve kal‘a mehter­leri ve alaybe€i sâkin olur, gayri kimesne olamaz ve gayri ecnebî ve enâyî kimesne giremez.

Ancak taflra kal‘aya aç›l›r bir küçük demir kapusu var ve kapu önünde bir a€z› k›r›k azîm mef­ret balyemez topu var, hîn i muhâsarada taflra kal‘a­n›n büyük kapusundan içeri giren düflmanlara bu topu atup yokufl yukaruya gelen küffârlar› herîse eder, bir mehîb âmâde topdur.

Bu top duran kapudan içerisi paflalar›n hâlâ sa­rây›d›r kim sehel meydân› var ve mahall i cihân-nümâya Sarâyburnu derler, cânib i k›bleye nâz›r Üstürgon sahrâs› ve Süleymân Hân Depesi ve tâ K›z›lhisâr'a var›nca nümâyân vâdîler temâflâ olunur bir sarây burnudur.

Bu burunda bir tabya i azîm dahi var, cemî‘i tabyalardan âlîdir. Ve bunda olan toplar cümle Depedelen'i ve Süleymân Hân Depesin dö€üp kufl kondurmaz k›rkar kar›fl serâmed toplar› var. Nehr i Tuna aflr› Ci€erdelen sahrâs›nda ve Lak da€lar›nda ve Lara bay›rlar›nda benî Âdem de€il hayvânât gezdirmez top › kûplar var.

Bu tabyay› ve bu pafla sarây› sene 859 târîhinde Matyafl Kral › dâl binâs›d›r kim Ebü'l-feth Sultân Mehemmed ile Belgrad kal‘as›nda ceng edüp Bel­grad'› Ebü'l-feth'e vermeyen kral › dâllin veled i nâ-pâki Matyafl Kral binâs› bir sarây › zîbâ imifl kim hâlâ eser i binâlar›ndan ne mertebe ma‘mûr u mü­zeyyen idi€i ma‘lûmdur, lâkin niçe kerre sade­mât › topdan münhedim olup müfîd ü muhtasar bir sa­rây › vâlîdir, ammâ afla€› varofl ve taflra varoflun imâ­reti irflek ban, ya‘nî ser-çeflme i ruhbânân›n bi­nâs›­d›r. Ve mezkûr pafla sarây›n›n cihân-nümâ köflkle­rinden tâ Komaran kal‘as› kim Nemse çâ­sâr›n›n ib­tidâ kal‘as›d›r, Pafla sarây› köflkünden Komaran kal‘as› ve Uyvar bo€az›nda Patka gölü cümle âfli­kâre görünür.

Ve bu Pafla sarây›ndan taflra dîvâr dibinde bir âb › hayât çeflme vard›r, tâ afla€› nehr i Tuna'dan üç minâre kaddi üç yüz kulaç âlî evce berâber kaya üzre bu çeflmeye üstâd › kâmil bir san‘at ile su ç›­karm›fl kim ak›llar hayrân olup aceb hikmet ve san‘at › garîbedir.

Cümle su yollar› tuç künkler ile mebnîdir kim vasf›nda lisân kâs›rd›r ve Budin'dekinden musanna‘ su yoludur kim görenin akl› perîflân olur, zîrâ bu su yolu dik yukaru flazrevân gibi afla€›dan yukaru ç›km›fld›r. Garâbet bunda kim bu su bir havâle kûh › bâlâdan enüp terâzû ile ç›kma de€ildir, hemân çarh › dollâblar ile ç›km›fld›r. Ve bu çeflmenin yol afl›r› karflusunda on befl kade[me] tafl nerdübân ile ç›­k›l›r.

Sitâyifl i câmi‘ i K›z›l{elma y› kal‘a i Üstürgon}

Bunun harem kapusunun üzerinde bir serâmed minâresi var, kâmil yüz on kademe nerdübânl› mi­nâre i âlîsi gâyet musanna‘ seng t›râfl Osmânl› binâs› bir bânghâne i bâlâd›r, ammâ üstâd mühendis bu minâre i mevzûnu câmi‘den alarka inflâ etmifl, zîrâ "Hîn i muhâsarada top ile bu minâre münhedim olursa câmi‘in kubbe i nîlgûn › murassa‘›na zarar isâbet etmesin" deyü bu minâre i kadd i bâlây› câmi‘den alarka etmifl. Bu kal‘ada bu câmi‘den gayri ma‘bedgâh yokdur, hemân bu câmi‘dir. Ve bu dünyâda dahi bu câmi‘ bir câmi‘dir kim diller ile ta‘bîr ve kalemlerle tahrîr olunmaz.

El-hâs›l Süleymân Hân muhâsaras›ndan sonra dörd kerre küffâr muhâsara edüp Sultân Mehem­med Hân › Sâlis asr›nda küffâr › hâksâ[r] bu kal‘ay› ve bu câmi‘i dö€e dö€e alup yine Sultân Ahmed Hânîde Mehemmed Pafla y› vezîr kâfirden dö€e dö€e alup niçe kerre muhâsaralarda bu câmi‘ kâmil birer y›l top gülleleri yemifldir. Bundan sonra yine bu câmi‘in içine âdem girse mebhût olup akl › benî Âdem hayretde kal›r.

Bu câmi‘in evvelâ taflra haremi [94b] kefere zamân›nd[a] deyr i acîbü's-seyr iken iki kat haremi var imifl. Sademât › topdan bir taflra haremi berbâd olup müte’ehhil kal‘a neferleri sâkin olup iç kat›n­daki küçük harem kalup etrâf›nda olan kubâblar›n›n tâk › Kisrâlar› ve tâk [u] revâk › tumturâklar› hâlâ durur, ammâ zemîninde ferfle sademât › top isâbet etme­me€­ile eyle bir musanna‘ nakfl › bûkalemûn › ibret-nümûn Hind fusûskârîsi gibi döflenmifl ferfli var kim her tafl› yeflim ve harekânî ve yerekânî ve mermer ve somâkî ve fa€fûrî ve seng i ferah ve demevânî ve gayri ahcâr › gûnâ-gûn ile mefrûfl bir mücellâ haremdir kim gûyâ Kudüs i fierîf'de câmi‘ i Aksâ haremidir.

Ve bu câmi‘in k›ble kapusun›n atebe i süflîs› önündeki ruhâm › müzeyyen envâ‘ › fusûs › mu­kavvim i mahkûk ve gûnâ-gûn tasnî‘ât › ibret-nü­mûn › ma‘kûk eyle ma‘kûd k›l›nm›fl ruhâm üzre secde k›l›nm›fl bir cây › mesciddir kim lâ-nazîrdir. Gerçi zîr i pây › vezîrdir, ammâ gâyetü'l-gâye sec­degâh › bî-nazîr yerdir, zîrâ ol mertebe hurde ahcâ­rât › zî-k›ymetler ile zemîn i harem eyle döflenmifl­dir kim gûyâ vâdî i harem bir nakfl › bûkalemûn › b†› ‹remdir. Ve bu harem kapusun›n edvâr› ve atebe i ulvîsi ve atebe i süflîsi z›h-ender-z›h burma k›v›rma bozma musanna‘ ve mücellâ somâkî dire­ciklerdir kim her biri birer harâc › Rûm de€er.

Ve bu harem kapusu üzre kefere zamân› nâkûs çanl›€› imifl, berbâd olup yerine mezkûr minâre i mevzûnu inflâ etmifller. Ve bu kapunun atebe i süflîsinin taflra iki cânibinde somâkî k›rm›z› mer­merden bu kapunun sa€›nda ve solunda birer ars­lan › mehîb tasvîrleri var, kal‘a sâhibi irflek nâm küffâr › benâm kehene olmak ile bu deyr i acîbenin efli€ine mâl defn edüp bu esedleri ol defîne mâla müvekkil olmak içün t›ls›m etmifl. Niçe yüz sene bu esedlerin hükmü nâfiz olup ba‘dehu küffâr bu kal‘aya tekrâr istîlâ etdikde kavm i ma€âribelere bu esedlerin t›ls›m›n bozdurup cemî‘i medfûn olan ha­zâ’ini ç›karup hâlâ amelleri bât›l olmufl iki aded sübû‘ i mehîbelerdir kim âyende vü revendegâna nigerân etmede iki dâne hull i mehîb acîb gazanfer­lerdir.

Bunlardan mâ‘adâ bu câmi‘in hâlâ rûy › dîvâr­lar›nda ve kûçe ve puçalar›nda ol kadar gûnâ-gûn tasâvîr ve temâsîller var kim gûyâ her biri hâlâ zî-rûhdur.

Ve bu mezkûr harem kapusundan içeri girüp câmi‘in k›ble kapusu dahi harem kapusundan gâye­tü'l-gâye ibret-nümâ y› musan­na‘d›r kim gûyâ sihr i halâldir. Hattâ bu kapunun atebe i ulyâs› üzre Mihadi Laslo Kral'›n ve Matyafl Kral'›n ve irflek papa ban›n bu deyre etdikleri hayrâtlar›n›n târîhleri k›ble kapusu üzre hatt › Latince tahrîr olunmufldur.

Ve bu kapudan mihrâba var›nca kâmil yüz ayakd›r ve arz› seksen ayakd›r. Ol kadar büyük câmi‘ de€ildir, ammâ dünyâda ve dünyâ y› mâfî­hâda bir câmi‘ i vâcibü's-seyr i pür-envârd›r.

Ve bu câmi‘in cânib i erba‘as› ferflinden tâ kubbe i nîlgûnu kenârelerine var›nca câmi‘in içinde rûy › dîvâr› cümle sekiz k›t‘a yekpâre serâmed k›r­m›z› somâkî kapl› dîvârlard›r, ammâ ne kadar vâsi‘ ve arîz ve âlî biçme tahta somâkîler olmak gerek kim sekiz aded tahta somâkî tafldan bir câmi‘ i ke­bî­rin rûy › dîvâr› kapl› ola. Ve bu sekiz aded biçme tahta somâkîler câmi‘in rûy › dîvârlar›nda durup üstâd › hakkâk i mermer-bür bu seng i la‘l-gûnlar› eyle musaykal ve mücellâ etmifl kim cümle ce­mâ‘at i kesîreler k›yâm [u] ku‘ûda ve rükû‘ [u] sücûda meflgûl olup tâ‘at › Yezdân etdikleri âyîne-vâr bu sekiz aded tahta somâkîlerde her âdemün harekât [u] sekenâtlar› nümâyând›r. Ve dahi kub­be i mînâs› yekpâre nuhâs › ahmer-gûn kubbe i ser-ni­gûndur.

Ve içi eyle musanna‘ ve murassa‘ kâse i nîl­gûn mücevherdir kim benî-âdem gördükde vâlih [ü] hayrân olur. Sâfî altun çökürme zer-niflânl› bak›r tâs içine kaplama altun kak›lm›fl ve mâbeynleri silu ve lâcüverd ve la‘lî ve sebzî [ve] sefîdî ve zerdî ve surh-gûn mînâ y› gûnâ-gûnlar ile korufl(?) olmufl mü­cellâ bir kubbe i mînâd›r kim her kâr›n› ha­yâl pesend i nakfl-› bûkalemûn eylemifl. Gerçi kub­benin asl› ba­k›rd›r, ammâ nuhâs › hâlisden bir eser i me’ser kal­mayup bu kubbe i acîbe ve garîbesi mess i mu­tallâ y› zeheb ile mutallâ ve mücellâ olmufl bir kubbe i nüh-tâk › zerdûzdur kim man­zûr › seyyâ­hân › âlem ve cihân-geflt i benî Âdem gözleri gör­memifl ve kulaklar› iflitmemifldir.

Ve bu kubbe i nîlgûnda olan âvîze i gûnâ-gûn musanna‘ fleyler bir câmi‘ i pür-envârda yokdur. Ve kubbe i ser-nigûnunun kenârelerindeki tâk › Havarnaklarda umk › mancuklar ve beyâz ve siyâh [ve] ahmer-gûn ve gayri gûnâ-gûn ahcâr › zî-k›ymet ile münakkafl olmufl kenâre i kubâbd›r.

El-hâs›l bu kubbe i pür-nakfla mânend bir kubbe bu felek i kec-rûda yokdur. Hemân ancak seb‘a i semâvâtda kubbe i bî-sütûn Hudâ y› Bîçûn kubbesi vard›r.

Ve bu câmi‘in gün do€usu taraf› mahallinde mâ-tekaddem keferelerin bilâ-teflbîh k›bleleri imifl, hâlâ durur. Anda bir somâkî mermer [95a] san­dûka var, anda olan san‘at › mermer-bür bir diyârda yokdur, illâ Mora vilâyeti kurbunda medînetü'l-hu­kemâ ve'l-kudemâ olan Eflâtûn › ‹lâhî'nin taht › kadîmi flehr i Atina'da ola. Ammâ bu Üstürgon'daki somâkî sandûka etrâf›nda olan mermerden oyul­mufl sünbül [ü] reyhân ve gül ü zerîn ve nesrîn ve nesterîn ve flakây›k › nu‘mânîler var kim her biri mertebe i sihirdir.

Ve yine mermerden bir flîfle i surâhî içre gûnâ-gûn flükûfeler etmifl ve bir salk›m üzüm göstermifl kim gûyâ hemân flîresi damlar. Ve yine kubbenin k›blesi hâricinde taflradan temâflâ olunur bir mermer çanak içre yine mermerden oyulmufl pirinç pilâv› göstermifl, pirincün her dânesi gûyâ Revân pirinci gibi dâne dâne durur, bu dahi sihr i i‘câz bir san‘atd›r.

Hudâ y› Müte‘âl'e ayând›r kim e€er bu câmi‘de olan âsâr › acîbeleri ve musanna‘ât › garîbeleri il­me'l-yakîn ve ayne'l-yakîn ve hakka'l-yakîn hâs›l etdi€imiz mertebe her temâflâ etdi€imizin evsâf›n tahrîr eylesek baflka bir K›z›lelma câmi‘i dîvân› olur, ammâ bu câmi‘i im‘ân › nazar ile seyr eden seyyâ­hân › berr ü bihâr dünyâda bir kârhâne i ma‘rifet gö­rüp benî Âdem dahi ne gûne mertebe i sihr i ma‘rifet etme€e kâdir oldu€un müflâhede edüp benî Âdemin eflref i mahlûk olup cümleden müker­rem oldu€un bilüp sûre i (   ) 1âyetin ti­lâvet edüp bu câmi‘ i pür-envârda olan tasnî‘ât ve tasvîrât ve temâsilâtlar› görüp engüflt ber-dehen edüp vâlih ü hayrân olur.

Hattâ Süleymân Hân bu kal‘a i Üstürgon'u feth {etdikde} bu câmi‘de tâ‘at › Sübhânî edüp ibret gözüyle enderûn [u] bîrûn › câmi‘i seyr [ü] temâflâ edüp buyururlar,

"Âh bu kubbe i zeberced-fâma ve kâse i kubbe i gül-endâma mu‘âdil ve münâsib ve nazîre bir tarz › garîb ve flekl i acîb pesendîde i âlemiyân olmak üzre bir musanna‘ mihrâb ve bir murassa‘-misâl minber olsa" deyü nutk › dürer-bârlar› olunca hemân Koca Mi‘mâr Sinân ibn Abdülmennân ser ber-zemîn edüp,

"‹nflâallâh Ta‘âla pâdiflâh›m›n himmet i aliyyesi ile bir mihrâb ve bir minber ve bir mahâfil i mü’ez­zi­nân ve bir kürsî i vâ‘iz ü nâs›hân edeyim ki sey­yâ­hân › cihân-bân görmemifl olalar" deyüp Süley­mân Hân Ustolni-Belgrad gazâs›na gidüp gelince bir mihrâb ve bir minber etmifl kim bu dahi diller ile ta‘bîr ve kalemler [ile] tahrîr olunmadan ârî Gâzî Mi‘mâr Sinân kâr› bir k›ble i erbâb › hâcât ve bir minber i kân › münâcâtd›r kim hâlâ âyîn i Muham­me­dî ede­cek makâm › ma‘bedgâh › müslimîndir, ammâ Koca Mi‘mâr Sinân pâdiflâhlara mahsûs bir mahfel i münîf eylemifl kim bu dahi makdûr › befler de€ildir.

Benî âdemin erbâb › ma‘ârifi bu secdegâh › pâ­di­flâhîyi görüp engüflt ber-dehen olup hayrân olur­. Gerçi zî-k›ymet ve mutallâ ve müzehheb de€il­dir, ammâ bunda olan tasarruflar ve bunda olan ta­san­nu‘ i flîrînkârl›klar bir yerde yokdur. Üstâd mühen­dis var makdûrun sarf edüp yed i tû­lâs›n ayân u beyân etme€içün mahfel i münîfin ka­me­riy­ye ve revzen ve dervezelerin eyle hurde nakfl flebeke ve islimîler etmifl kim hâlâ zamân›m›z üstâdlar› ol mah­fele mânend bir musallâ edüp bir tîfle ve bir erre urma€a kâdir de€illerdir. Me€er Habîb i Neccâr bir dahi Cercîs Nebî-vâr dünyâya gelüp böyle makâm › sultân yapmada âciz olmaya.

Cümle pesendîde ma‘rifetlerinden biri bu mahfel i flerîfe bî-sütûn bir nerdübân › ibret-nümûn etmifl kim âdem üzerine basma€a havf eder, zîrâ bu nerdübân›n bir taraf›nda sütûnlar› yokdur. Hemân kûh › bî-sütûn mânend bir nerdübân › bî-mânend musanna‘ tafl nerdübând›r kim her kademe tafllar›n birer uçlar› câmi‘ dîvâr›na muttas›ld›r. Mâ‘adâ ba­samak yerleri cümle mu‘allakd›r. Ve bu nerdübân›n câmi‘ içi taraf›na bir demir parmakl›k etmifl kim nerdübâna bu demir parmakl›k dahi bir metânet ve­rüp üstâd › haddâd› bunda dahi yed i tûlâs›n ayân etmifl kim ol dahi makdûr › befler de€ildir. Ve bu mahfel i münîfin kenârelerine üstâd › harrâtîn ahflâ­bât › palasanta ve sindiyân ve âbinûfl ve çemflîr ve servî hafleblerinden müflebbek korkuluk revzenler ve kafesler eylemifl kim gören âdemin akl› ende­rûn › kafes i tende dem-beste olur. Ve revzen i zî­bâ­­­lar›nda hod ol kadar müflebbek ve murakka‘ ve mu­ras­sa‘ fusûskârî pençere kubâblar› var kim vas­f›nda cihân med­dâh­lar› lâl [ü] bî-zebând›r.

Hamd i Hudâ bu mahfel dîvâr›nda bir küçücük micmerhâne dollâb›n›n pirinç teneke üzre zeheb i hâlis ile mutallâ bir dollâb kapa€› var, merhûm u ma€fûrun leh pede­rimiz Dervîfl Mehemmed Z›llî Ser-zergerân › der­gâh › âlî olma€ile bu dollâba bir kapak etmifl kim gûyâ kalemkârl›€› fiâhkul› ve A€a R›zâ resmidir. Hattâ kendülerinin hatt›yla dollâba münâsib bu ebyât› Karahisârî tarz› celî hat ile pirinç teneke i zeheb i mutallâ kapak üzre nakfl edüp yaz­m›fl, hakkâ ki nakfl › Mânî ve Erjeng kazm›fl. Beyt:



Hüsnin esbâb›n› h›fz etme€e [95b] ey gevher-i nâb

Old›lar dîdelerim iki kapakl› dollâb.

deyü yazm›fl, hakkâ ki yed i tûlâs›n ayân etmifl.

Hattâ peder i merhûm âlem i sabâvetimizde bu­yu­rurlard› kim, "Süleymân Hân › Gâzî ile K›z›l­el­ma y› Üstürgon'u feth etdi€imizde K›z›lelma câmi‘i içinde bir dollâb kapa€› dahi bizim âsâr › acîbe­miz­den­dir" deyü bu dollâb›n evsâf›n› nakl ederlerdi. Hamd i Hudâ k›rk iki sene sonra hakîre ol dollâb› ve bu câmi‘ i K›z›lelma'y› görmek müyes­ser oldu. Hâzâ min fazl› Rabbî.

Bu câmi‘ eyle bir ma‘bedgâh › kadîmdir kim cemî‘i dünyâda meflhûr › âfâkd›r.

Ba‘dehu küffâr › hâksâr altm›fl y›ldan sonra bu câmi‘ i pür-nûr kefere destine girüp nûrun alâ nûr iken nûru gidüp bî-nûr muzlim olup küffâr kral› Miklofl nâm kral › dâll [ü] bed-fi‘âl bu câmi‘e gi­rüp görse kim Osmânl› bu câmi‘i eyle müzeyyen ve amâr etmifl kim gûyâ kasr › Illiyyîn etmifl ve bu ka­dar âsâr › ibret-nümâlar edüp gitmifl ve k›blelerine nazar eyleyüp görse kim hâli üzre durur, Osmânl› y›kmam›fl. Kral dahi bizim mihrâb ve minberimizi y›kmayup hâli üzre kor. Hakkâ ki anlar bizim mih­râb›m›z ve biz anlar›n mihrâblar›n y›kmamak ge­rekdir, zîrâ men dakka dukka demifller.

Ba‘dehu kral kendü mihrâblar›nda ve bizim mihrâb›m›zda zu‘m › bât›l›nca ibâdet i âyîn i Îsâ edüp kal‘a i Üstürgon ellerine girüp K›z›lelma y› Orta Macar oldu€una yüz bin hamd i Îsâ edüp Süleymân Hân mahfeline nazar edüp ak›l dâ’iresin­den ç›kup âlem i dehfletde kalup bilir kim Sü­ley­mân Hân bir pâdiflâh › Cem-cenâb › azîmü'fl-flând›r. Hakkâ ki "Arsla[n] yata€›ndan er kifli du­ra­€›n­­dan bellidir, gör flu câmi‘de ne musanna‘ fleyler îcâd etmifl", deyüp Süleymân Hân'› küffâr kral› hayli mahtayup medh eder. Ba‘dehu musâhib­lerine der kim,

"Âyâ, bu câmi‘in ne kusûr [u] küsûru var kim biz de bu manast›rda Süleymân Hân gibi bir eser koya­l›m" dedikde,

"Kral›m G›rando Süleymân'›n namâz k›ld›€› ye­rine bir musanna‘ kapu eylen, zîrâ bunun kapusun ve taflra harem kapusun Sultân Ahmedleri ç›karup ‹slâmbol'da Atmeydân›'nda câmi‘ine götürdü€iy­çün Îsâ bize yine bu manast›r›m›z verdi" dedikle­rinde hemân kral,

"Tîz bu Süleymân köflküne bir kapu eylen" dedikde mahfel i Süleymân'›n musann›‘l›€›na göre üstâd › Nemse ve Macar › füccâr bu maksûre i Süley­mân Hân'a iki kanatl› palasanta a€ac›ndan bir kapu vaz‘ etmifl ve her kanad›n fahrî oymas› gibi eyle sihr-âsâr müflebbek oymufl kim gûyâ H›tâyî kâ­€›­z› m›krâs › lâ ile oymufl ve bu kapunun gülleri ve berk i terkleri ve mutabbak katmer gülleri üzre kufl gözü sihr-i‘câz Fireng-pesend flükûfe i gûnâ-gûn­lar etmifl kim gûyâ sihr i halâl etmifl. Hâlâ cüm­le âsâr › imâretiyle mükellef ü mükemmel du­rur.

Ammâ hakkâ ki Sultân Ahmed Hân eyi etme­mifl, mezkûr Süleymân Hân'›n mahfeli kapusun ve bu câmi‘in murassa‘ harem kapusun yerinden kal‘ edüp gemiler ile ‹slâmbol'da Yeni Câmi‘in hare­mi­ne koyal›m derken hikmet i Hudâ nehr i Tuna üzre Demirkapu nâm mahalde gemi gark olup iki aded kapular ‹slâmbol'a gelmek müyesser olmad›, ammâ efvâh › nâsda Yeni câmi‘in harem kapusu Üstürgon câmi‘inin kapusudur derler, ammâ galatd›r. Hâlâ Yeni câmi‘in haremi k›ble kapusu ki pirinç tahta te­neke üzre gümüfl kitâbeli ve zer ü zîver ile mutallâ olan bâb › mu‘allâ merhûm u ma€fûrun leh pede­rimizin kâr›d›r.

Kitâbe i âlîlerinde celî hat ile:

"Mimmâ amel i Ser-zergerân › dergâh › âlî Dervîfl Mehemmed A€a y› Z›llî sene 1011"

deyü târîhiyle mazbûtumdur kim "Pederimiz âsâr›­d›r" deyü her bâr temâflâ edüp rûhuna Fâtiha tilâvet ederiz. Yohsa ol bâb › mu‘allâ Üstürgon'dan kal‘ olup gark olan kapu de€ildir, ve's-selâm.

Ammâ ihvân › vefâ bu Üstürgon câmi‘inin ve kal‘as›n›n niçe bin gûne ta‘rîf ü tavsîf olunacak ib­ret-nümâ fleyleri var, ammâ sâ’ir müsevvedât›m›za mâni‘ olup kemâ hüve hakkuhu tahrîr olunmak mümkün de€ildir, zîrâ bu câmi‘in misli bu edîm i arzda yokdur. Âdem o€lan› an›n vaz‘ › binâs› beyâ­n›nda âciz ve kâs›rd›r, zîrâ bu savma‘a i mübârekede mergûb u zîbâ san‘atlar ve niçe bin gûne tasarruflar vard›r kim ehl i vasf an›n midhatinde kâs›rlard›r. Hattâ bu câmi‘e bir günde niçe kerre girüp im‘ân › nazar ile her fley’ine nazar edüp taflra ç›ksan bir giriflde dahi niçe gûne sanâyi‘ât [u] acâ’ibât › ibret-nümâ mersûmât tasarrufâtlar dahi zâhir ü bâhir olur.

El-hâs›l bu câmi‘ i pür-envâr›n hüsn [ü] letâfeti ve kâr › zerâfeti ve hendese i nezâfeti cümle vasfdan hâric ve beyândan âric bir câmi‘ i ibâdetgâh › kadîmdir. Ink›râzu'd-devrân dest i Âl i Osmân'da binâ y› sâbite ola, âmîn ve yâ Mu‘în.

Ammâ bu yukaru kal‘ada bundan gayri câmi‘ ve medrese ve mekteb ve tekye ve hân ve hammâm ve çârsû y› bâzârdan aslâ bir fley yokdur.


Yüklə 6,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   72




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin