Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹



Yüklə 7,57 Mb.
səhifə7/74
tarix14.02.2018
ölçüsü7,57 Mb.
#42780
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   74

Mesîregâh ı Kus bâğı. Bu dahi şöhre i şehir olmuş bâğ ı İremin biridir; hatta fâtih i Bağdâd Gâzî Sultân Murâd ba‘de'l-feth i Bağdâd bu bâğa gelüp adlile dâd edüp anda ayş [u] ışret etdi. Bu te­ferrücgâh u ârâmgâh nehr i Şatt'un tarafında ravza ı Rıdvân'dan nişân verir bir gîtân ı cinândır kim vas­fında lisân bî-zebândır.

....................(3.5 satır boş)....................[208b]

Der-sitâyiş i şehrengîz i tetimme i külliyât ı (   ) (   ) (   )

Şehr i Diyârbekir memâlik i Âl i Osmân'da eyle bir diyârdır kim Hazret i Yûnus'un du‘â ı hayr[ı] berekâtları sebebiyle ecnâs ı mahlûkâtun cemî‘si ile ma‘mûr oldu. Ammâ ekseriyyâ halkı Ek­râd u Türkman ve Arab u Acem'dir. Re‘âyâ vü berâ­yâsı cümle Ermenî'dir. Anınçün diyâr ı E[r]men add olunur. Ve kal‘ası Şat kenârında cezîre i Dicle'den add olunur, zîrâ Furât ile nehr i Şat mâbeynine cezîre i Dicle add olunur. Âb [u] hevâsınun letâfetinden halkı gâyet zekî ve sıbyânları gâyet necîb ü reşîd olup cümle halkı lisân ı Kürdî ve Türkî ve Arabî ve Acemî ve lisân ı Yarmenî tekel­lüm ederler. Talâkat ı lisânda gâyet fusehâ-yı büleğâdan kimesneleri vardır. Ve gâyet garîb-dost u muhibb i fukarâ âdemleri vardır. Ve cümlesi şûh u şengül ü şakrak ve nedîm ü zarîf ve nükteşinâs u tîz-fehm âdemleri vardır. Mehâbet ü salâbet ve şecâ‘atda her biri Rüstem'-akrândırlar. Ve gâyet müsinn ricâlleri ve müsinne nisvânları olur. Hakkâ ki bu vilâyetün umûmen zarâfeti gibi sâhib i melâhatı olmaz, derler. Cümle halkı mü’min u mu­vahhid ve pâk i‘tikâd u ehl i tevhîd ve sâhib i vera‘ âdemlerdir. Nisâ makûleleri gâyetü'l-gâye Râbi‘a ı Adeviyye mertebesinde ehl i perde, zâhide sâhib i cemâle havâtînleri var. Çârsû-yı bâzârda bir fertûte pîrezen dahi yokdur. Sûk ı sultânîde bir bint i sagîre görseler katl ederler yâhûd pederini te’dîb ederler. Tâ bu mertebe ehl i ırz Diyârbekir'dir.

....................(1.5 satır boş)....................

Ziyâretgâh ı evlilyâ’ü'l-ârifîn ve asfiyâü'l-vâsilîn


radıyallahu anhüm ecma‘în kaddesenallahu bi-sırrihi'l-mübîn

Evvelâ cümleden kadîm ziyâretgâh ı Ashâb ı Güzîn içkal‘ada paşa sarâyı kurbünde Hazret i Hâlid câmi‘i'nde pîr i ashâb ı şevk, şeyh i erbâb ı zevk, gâzî-yi hürr i şehîd Hazret i Hâlid ibn Velîd aleyhi'r-rahmetü'l-meliki'l-mecîd. Bu kabr i pür-en­vâr bizzât Hazret i Hâlid'ün evlâdı Hazret i (   ) (   ), ammâ bi-nefsihî kendüleri Hımıs şehrinde med­fûnlardır. Niçe sene kendüleri Diyârbekr'i ka­yâ­sıralar destinden feth edüp müstakil Diyârbekir hâki­miy­ken bu mahdûm ı mükerremi merhûm olup bu iç kal‘a câmi‘inde defn etmişdir kim hâlâ ziyâretgâh ı ünâsdır. Hakîr i pür-taksîr âsitâne i se‘âdetine rû-mâlîde etdiğimiz mahalde hâtıra hutûr edüp bu ebyâtı rûy ı dîvârına tahrîr etdim, li-nâmıkıhî:



Ecel sûhânı hakk eyler hadîdi

Dahi Hâlid Velîd İibnVelîd'i

Andan kal‘adan taşra ziyâret i Hamza Baba kaddesenallahu bi-sırrıhi'l-azîz.

Andan yine Rûmkapusu'ndan taşra hâris i akl u şer‘ ârif i asl u fer‘ şeyh i millet kutb ı devlet ma‘den i esrâr ı İlâhî mücâhid i envâr ı nâmütenâhî Hazret i Şeyh Rûmî. İsm i şerîfleri (   ) (   ). Bizzât maskat ı re’sleri diyâr ı Âzerbaycân'da şehr i Rûmiyye'dir. Hâlâ ecdâdlarından Koçağa sultân ve Şovrî sultân cümle Rûmiye'de medfûnlardır. İnşâal­lâh ol mahalli tahrîr etdiğimizde anları da terkîm ederiz. Ammâ bu azîze "Rûmiye şeyhi" denmesinin sebeb i tesmiyesi oldur kim vatan ı aslîleri şehr i Rûmiye'dir. Bu Hazret i azîz mâldâr ve azîz kimesne olmağile kırk binden mütecâviz mu‘tekid fukarâları kendüye halka-be-gûş ol­muşlardır. Bu kesret i fukarâ ile tarîk ı Hâcegân'a şöhret vermişlerdi.

{Sebeb i şehâdet i Şeyh Rûmî}: Hatta Sultân Murâd Hân'a gammâzlar Revân kal‘ası altında: "Pâdişâhım, Diyârbekir'de Rûmiye şeyhi. Allahu a‘lem, Mehdî gibi sâhib i hurûc ola gibi. Zîrâ kırk bin hemân uryân u büryân aşk ı İlâhî ile giryân tüvânâ ve zeber-dest mürîdleri vardır" deyü şeyhi Murâd Hân'a gamz etdiler. Murâd Hân: "Olmaya illâ hayr", deyüp hâmûş oldu. Üç seneden Murâd Hân Bağdâd ı behişt-âbâd fethine azîmet edüp kat‘–ı menâzil ve tayy ı merâhil ederek Diyârbekr'e karîb vardıkda cümle a‘yân [u] kibâr nehr i Furât sâhilinde istikbâl ı Murâd Hân'a vardıklarında azîz dahi muhteşemâne üç bin mülebbes dervîşâniyle huzûr ı Murâd Hân'a bî-bâk u bî-pervâ varup: "Es-selâmü aleyke, hûnkârım", deyü "hûn" lafzın keşîdelice ederler.

Murâd Hân eydür: "Azîzim, hûn lafzın medlice etdiniz." der. "Belî, hûnkârım, bu mahalden sa‘â­det­le Bağdâd'a vardıkda muhâsara edüp mâh ı Şa‘bâ­nü'l-mu‘azzam (   ) gününde kırk gün tamâm olup ba‘de'l-feth derûn ı Bağdâd ı behişt-âbâdda Kızıl­baş'un başların tîğ i âteştâb ile tırâş edüp hûnların seylâb gibi revân etdirüp dest i Acem'de Revân içre şehîd olan sünniyânun kanları intikâm­ların alırsız. Anınçün ‘Hûn-kârım’ deyü medd et­dik." der. Sultân [209a] Murâd, azîzün Bağdâd fethi tebşîrin şeyhden istimâ‘ edüp mesrûr oldu.

Murâd Hân eydür: "Yâ efendi, ba‘de'l-feth sıh­hatla âsitâne i se‘âdetime vâsıl olur muyum?", dedikde; "Belî, ba‘de'l-fetih bu Diyârbekr'e gelüp gammâz u hemmâzlar iğvâsıyla nâ-hak bir hûn-kâr­lık dahi edersiz. Ammâ kulûba dokunup İslâmbol'a varırsız. Ammâ Allahu a‘lem, size gayrı feth i bâb olur." dedükde Murâd Hân bu rümûzu sâde geçüp eydür: "İnşâallah, efendi, ba‘de'l-feth i Bağdâd azîmetim cezîre i Malta üzeredir." der.

Hemân azîz eydür: "Beğim, şimdengerü tarîkat ı Muhammedî kitâbın okuyarak Budin üzre gitseniz dahi a‘lâdır." dedikde Murâd Hân eydür:

"İnşâallah Nemse çasarı olan Alaman kıralına bir gûşmâl etmemiz mukarrerdir, zîrâ buyurduğunuz gibi Nemse küffârı menim Bu-dîn;'im kal‘ası üzre çete ve potura ve Katona kâfirleri salırmış", der.

Hemân yine azîz, "Beğim, neylersen eyle, Kızıl­baş elinden İmâm ı A‘zam'ımızı halâs eyle. Ba‘dehû Budin'ün muhâfazasına mukayyed olup dâ’imâ hâzır-bâş ol!", deyü niçe bu gûne rümûz ı künûz-âmîz kelimâtlar ederek Diyârbekr'e gelüp azîze vâfir ihsân edüp bir şey kabûl etmeyüp Diyâr­bekr'ün hâne i avârızından ve cizye malzemesinden tenzîl ricâ ederler. Ricâları hayyiz i kabûlde vâkı‘ olup andan Murâd Hân Azîz'ün du‘â ı hayriyle Bağdâd'a varup hikmet i Hudâ şeyh hazretlerinin ta‘yîn etdikleri gün ki oldu Tayyâr Mehemmed Paşa şehîd olduğu ân Bağdâd sulh ile feth olup asker i bî-pâyân derûn ı kal‘aya girdikten sora Kızılbaş ı kallâş Karanlıg kapu dibinde ka­panup cenge âheng edüp içkal‘ada mütehassın olanlar dahi cebehâneye âteş edüp niçe bin guzât-ı müs­li­mîn ve niçe bin mülâhidîn âteş-i Nemrûd'a göyü­nüp tayr-ı Ebâbîl kimi havâya tayerân edince he­mân Murâd Hân gazaba gelüp "Bre vara vuran Kızıl­başları kılıçdan geçirsinler." deyince yedi sa‘at­da kırk iki bin Kızılbaş'un başların şimşîr-i İslâm ile tırâş etdiklerinde Murâd Hân eydür: "Allahu Ekber, Diyârbekir'de Rûmiye şeyhi bu gâzânun böyle olacağın keşf etmiş idi. Hakkâ ki tehî er değil imiş. İnşâallah bu feth [ü] fütûhı tebşîr etdiğiyçün ana çok ihsân ederim." diyerek ba‘del-feth yine Diyâr­bekr'e gelüp azîz Hazretlerine belegân-mâ-belâğ ihsânlar etdikçe şeyh bir zerre kabûl etmeyüp du‘â ederdi.

Yine gammâzlar "Pâdişâhım! Azîz şeyh ilm-i kimyâya mâlikdir kim on bin kîse altuna mâlikdir ve murâd edinse cemî‘i mürîdlerinün bakır avânî­le­rin cümle altun etmeğe kâdirdir. Korkacağuzdur kim Timur-i bî-nûr gibi ve Mehdî-yi sâhib-zuhûr gibi bu şeyh hurûc ide." dediler.

Murâd Han yine ığmâz-ı ayn edüp şeyh ile bir gün esnâ-yı kelâmda: "Azîzim, acaba ilm-i kimyânun aslı var mıdır? deyü su‘âl eder.

Azîz dahi: "Belî, hünkârım! Kâr-ı meşâyihândır. Kifâf-ı nefis içün peydâ edüp zer-i hâlisden habbe­cikler edüp tenâvül ederler. Ehl-i sülûk olan kimes­neler anınla def‘i-i cû‘ ederler. Yohsa, mâl-ı Kârûn'a mâlik olalım deyü tahsîl-i kimyâ etmezler." der.

Murâd Hân eydür: "Ah Efendi! Şuna mâlik olanları görsem! Bu ilme gâyet münkirim." der.

Hemân azîz eydür: "Beğim, eğer afv ile mu‘â­me­le ederseniz huzûrunuzda eylesinler, tâ ki acâ’ib göresiz." der. Murâd Han azîzün halvethâ­ne­sine gidüp halvet ederler. Hikmet-i Huda ol mahalde azîzün hareminde eyâlet-i Şâm'da Ma‘ânoğlu nâmıyla meşhûr-ı âfâk mîr-i Dürzî'nün bir fertûte-i cihâne vü delle-i muhtâre dûşîze kızı var idi. Huzûr-ı pâdişâhîye gelüp zemîn-bûs edüp niçe kelâm ı dırâzdan sonra ol mekkâre avret babası Ma‘ânoğ­lu'ndan gördüğü gibi âteş-i Nemrûd yakup bir kantâr nühâs-ı hâssa bir dank iksîr-i a‘zâm verüp ol ân sûret-i zerd bulup bir zer-i hâlis olur kim şem‘i asfer gibi nerm bir zeheb-i hâlis olup azîz andan bir kaç habbe edüp kendüsi tenâvül eder. Üç habbe dahi Murâd Hân ekl edüp ol gün ol gece Murâd Han aslâ ta‘âm dilemeyüp pür-şikem durur.

Hemân Murâd Hân serâperdesine gelüp gam­mâzlarun cevâbları sâdık çıkdığına ta‘accüb edüp ol ân (   ) (   ) ağayı şeyhün halvethânesine gönderüp şeyhi ve Ma‘ânoğlu kızın ma‘nûkan şehîd edüp Rûmiye kapusundan taşra defn etdiler.

Ba‘dehû Murâd Hân da İslâmbol'a varup çok mu‘ammer olmayup: "Âh şeyh Rûmî" ve "ah (   ) (   )" diyerek merhûm oldu.

Bu menâkıbı hakîr efendimiz Melek Ahmed Paşa'dan istimâ‘ edüp tahrîr etmişiz. Zîrâ ol asırda Melek Ahmed Paşa Murâd Hân'ın [209b] silâhdârı ve ba‘de'l-feth i Bağdâd Diyârbekir vâlîsi olup azîzün mu‘takidi olmağile her bâr azîzi ziyâret ederdi. Rahmetullahi aleyh.

Ammâ Rûmkapudan taşra makâbir i müslimîn içre bî-kıbâb ve bî-binâ medfûnlardır. Kaddesenal­lâhu bi-sırrıhi'l-azîz.

Anda bu hakîr seng i mezârına bu ebyâtı tahrîr etdim. Beyt:



Gelüp etdik ziyâret bu makâmı

Ki budur pîşvâ-yı Şeyh Rûmî

Andan ziyâretgâh ı monlâ-yı azîz Muslihüd­dîn Lârî: Hindistân'daki Lâr şehrinde vücudâ gelmiş bir seyyâh ı âlem ü fuzalâ-yı benî Âdem idi. Rûm'a geldikde musâhib i şehriyârî olup hayli şöhret i i‘tibâr bulup Ebussu‘ûd mertebesi kimesne oldukda mevlevîyyet ile Diyârbekir'de Hüsrevîyye medre­se­sinde seccâdenişîn iken secde i âhiri tamâm edüp kârgâh ı fenâdan bârgâh ı bekâya gidüp hâlâ anda seccâde-nişîn olup Rûmiyye şeyhi civârında âsûdedirler.

....................(4 satır boş)....................

Diyârbekr'ün enderûn [u] bîrûnunda niçe ziyâretler etdik. Ammâ meşhûr ı âfâk bunlar. Ve her bâr Firârî Mustafâ Paşa hazretlerinin müsellimi (   ) (   ) Ağa ile ve Kelepür Hüseyn Ağa ile ve a‘yân ı Diyârbekir ile şeb [u] rûz sohbet i hâslar ve sâyd u şikâr ı teferrücgâhlar edüp zevk ü safâlar ederdik. Ammâ efendimiz Melek Ahmed Paşa'nın me’mûr etdüği hizmetimiz vücûda gelüp niçe gûne hayemât ve çergeler ve matbah u tengtir çadırlar alamayup işimiz mu‘attal kaldı. Zîrâ vâlî-i Diyârbekir Mustafâ Paşa-yı Firârî çölistân ı Mardin ü Sincâr'da Şâm Şeyhi Alî Fâris ile çöl pâdişâhı (   ) (   ) ve Benî Tây kabîlesi imdâdiyle çölde ceng i azîm olmağile Firârî Mustafâ Paşa eyâlet i Diyârbekr'ün kırk yedi bin asker ile mezkûr Urbânların mâbeynlerin ıslaha gitmişdi.

Hakîr de seyâhata bahâne arayup paşa efendimiz mektûblarıyla müsellimden mektûblar ve iki yüz refîkler alup huddâmlarımızla,

Diyârbekir'den cânib i kıbleye kal‘a i Mardin'e ve kal‘a i Sincâr'a gitdiğimiz menâzilleri ayân u beyân eder

Evvelâ Diyârbekir'den nehr i Şatt'ı geçmeyüp Şat cânib i şarkda kalup biz yine refîklerimiz ile Şatt ı Furât mâbeynindeki Dicle cezîresi ta‘bîr et­dikleri cezîre içre kıbleye (   ) sâ‘atde gidüp,

Menzil i karye i Göksu: Ma‘mûr Ermenî köyüdür ve Diyârbekir nevâhîlerindendir. Ve nehr i Şat ile nehr i Dicle add olunan sevâd ı mu‘azzam cezîrede bir ma‘mûr köydür.

Der-beyân ı cezîre i azîm, Dicle i kadîm: Cenâb ı İzzet bu rûy-ı arzı halk idelden berü bu cezîre i ma‘mûr nehr i Furât ile nehr i Şattu'l-Arab'ın mâbeyninde bir sevâd ı mu‘azzam cezîre halk olunmuşdur kim bu cezîrenin ibtidâsı cânib i şimâlde kal‘a i Harput ve kal‘a i Pertek kurblarında İzoli ekrâdı içindedir. Andan bir ucu cânib i kıbleye Bağdâd çölü ve Kûfe ve Kerbelâ çölleri içre gidüp ta kal‘a i Kurna'ya varınca tûlânî bir cezîre i azîmdir kim tûlâsı kırk altı konakdır, ammâ arzı üç menzil, ya yedi menzil, on konak, en nihâyeti on beş konakdan ba‘îd arîz yeri yokdur. Ta bu mer­tebe Cezîre i Dicle'dir. Şat ile Furât mâbeyninde olmağile Cezîre i Dicle derler, ammâ nehr i Dicle yine nehr i Şattu'l-Arab'dır. Ammâ bu Cezîre i Dicle içinde cümle yüz yetmiş altı pâre imâr ve mükellef kal‘ası vardır. Yetmiş altısı dahi Hulâgû ve Timur ı bî-nûr asrında harâb u yebâb olmuşdur.

Evvelâ bu Cezîre içre imâr olan kal‘aları beyân eder

Evvelâ kal‘a i Diyârbekir ve kal‘a i Eğîl ve kal‘a i Erganî ve kal‘a i Harput ve kal‘a i Pertek ve kal‘a i Sağman ve kal‘a i Çemişgezek ve kal‘a i Çapakçur ve kal‘a i Genç ve kal‘a i Atak ve kasaba i Cıska ve kal‘a i Kulp ve kal‘a i Tercil ve kal‘a i Mihrani ve şehr i harâb Muş. Bu zikr olunan kılâ‘lar Dicle cezîresinin şimâli tarafındadır, ammâ kal‘a i Palu nehr i Murâd'ın hâricindedir. Kal‘a i Malatıyye dahi hâric i Cezîre'dedir. Andan kal‘a i Çermik ve kasaba i Abdî ve kasaba i Çüngüş ve kal‘a i Simyât ve kal‘a i Sînn i Ruha ve kal‘a i Rahbe ve kal‘a i Siverek ve kal‘a i Haddîse ve kal‘a i Hadde ve kal‘a i Dir ve kal‘a i Ane ve kal‘a i Selme ve kal‘a i Merkısa ve kal‘a i Rusâfe ve kal‘a i Rıkka ve kal‘a i Harrân ve kasaba i Samsad ve kal‘a i Ruha ve kal‘a i Rûm ve kal‘a i Birecik, bu mezkûr kılâ‘lar cümle Cezîre i Dicle'de hâk i arz ı Mukaddes'de vâki‘ olmuşdur. Andan kal‘a i Mardin ve kal‘a i Hasankeyfâ ve kal‘a i Hasdepe ve kal‘a i Sincâr ve kal‘a i Tilhovar ve kal‘a i Musul ve kal‘a i Nasîbîn, ammâ kal‘a i Cizre ve [210a] (ve) kal‘a i İmâdiyye ve kal‘a i Akra nehr i Şatt'ın cânib i şarkında olup Dicle Cezîresi'nden hâric olmuş olur, ammâ Hazret i Alî ile Hazret i Âyişe i Sıddîka'nın Sıffîyn cengi etdikleri sahrâda ve Furât kenârında olan Ca‘ber kal‘ası nehr i Furât'ın cânib i şarkîsinde olmağile Cezîre i Dicle'de vâki‘ olmuşdur. Ve kal‘a i Hizân ve kal‘a i Mâkisîn ve kal‘a i Tîl i Cezîre ve kal‘a i Kefirsusa ve kal‘a i Beledü'l-hatîb ve şeh i Hızır ammâ kal‘a i Tikrit hâricdir, kal‘a i Haddîse direst i Dicle cezîresinin ta vasatındadır ve kal‘a i Kuka (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Ve niçe kılâ‘lar dahi var. Andan Kuşlar kal‘ası mukâbelesinde kal‘a i Bağdâd Şatt'ın cânib i şarkîsinde olmağile cezîre i Dicle'den add olunmaz, ammâ yine Cezîre'de İmâm Alî ve İmâm Hüseyn ve Deşt i Kerbelâ; Dicle cezîresindedirler.

....................(2 satır boş)....................

Nihâyet Cezîre i kal‘a i Kurna'dır, ve's-selâm.

Ezîn-cânib, Diyârbekir kurbünde meks et­diğimiz karye (   ) (   ). Yine cânib i kıbleye sen­gistân içre şiddet i hârda (   ) sâ‘at gidüp,

Menzil i Zirzıvân Boğazı: Bir mahûf u muhâ­tara teng u târ boğaz ı bî-emândır kim ne‘ûzü-bil­lâh yine Diyârbekir hâkindedir. Cânib i cenûbu ve kıblesi Mardin ve Sincâr çölleridir. Andan kalkup yine cânib i cenûba 7 sâ‘atde,

Ziyâretgâh ı eş-şeyh Hazret i Zuli Sultân (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Evsâf ı Kahkahâ-yı Ermenîstân taht ı Dârâ şâh ı mülk i cihân, şehr i azîm u sûr ı kadîm, kal‘a i hısn ı hasîn ü sedd i metîn, ya‘nî kal‘a i Şâhika i Mardin, rabât ı ibret-nümâ-yı emîn
(   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Bu kal‘a i yed i kudret hakkında niçe bin müverrihân ı Arab u Acem ve Rûm u Yunaniyân ve gayrı milel i edyân ı bâtılân bizâyeleri zu‘munca çok evsâfın tahrîr etmişlerdir, ammâ târîh-şinâs Mıkdısî kavlince bu kal‘a i Mardin'in imâretine se­beb bizzât Hazret i Yûnus Nebî aleyhisselâm idi. Zirâ Yûnus Nebî vakt i şitâda Musul kurbünde Beledü'l-hatîb şehrinde sâkin olurdu. Vakt i yayda yaylaya çıkup bu cebel i Mardin'de sâkin olup kisb i tarâvet edüp ibâdet ederdi. Hâlâ kûh ı Mardin'de niçe gâr ı azîmler vardır, anda sâkin olup hâlâ savma‘a i Yûnus Nebî derler bir gâr ı yetîmân ı kân ı züvvârândır. Ol asırda bu cebele Kûh ı Şâhika derlerdi. Bu cibâlin gârları içre bir ejderhâ peydâ olup Hazret i Yûnus'a imân getürenlerden niçe bin ümmet i Yûnus'u tenâvül etdi. Ba‘dehû Hazret i Yûnus'dan niçe münkerîn mu‘cize isteyüp niçe bin kavm i Yahûd. "Bu cebel i Şâhika'da ejderi katl eyle, sana imân getirelim", dediler. Andan Hazret i Yûnus aleyhisselâm nübüvvet kuvvetiyle ol ejdere bir taş urup katl edüp üç bin aded münkerîn İslâm ile müşerref olup bu cebelde sâkin olup Hazret i Yûnus ile hem-civâr oldular ve günden güne bây oldular. Bu cebelde ejder hâsıl olduğundan bu kûh ı bülende kûh ı Mâr dediler. Bir sebeb i tesmiyyesi dahi yine ümmet i Yûnus Nebî'den bir ulu beğ var idi, mâl ı firâvâna mâlik idi. Cenâb ı Kibriyâ ana Yûnus Nebî du‘âsıyla ol sene ikiz doğar iki evlâdı hâsıl olup Hazret i Yûnus isimlerini Merâdin deyü nâm buyururlar. Bu iki fetâ kırkar seneye bâliğ olduklarında Hazret i Yûnus'un ta‘lîmiyle bu iki karındaş Cebel i Mâr üzre bir sûr ı kebîr edüp it­mâm etdiklerinde Hazret i Yûnus bu kal‘aya Merdeyn buyurdular. Zirâ iki merd i meydân binâ etmişdir. Anınçün Merdeyn'den galat Mardin derler, ammâ diyâr ı Acem'de yılan ve çıyan ve ejderhâ kânı olduğundan kal‘a i Mâr-ı dîn derler. Diyâr ı Arab'da kal‘a i Şâhika derler, diyâr ı Rûm'da Mardin derler.



Lisân ı

....................(1 satır boş)....................

Ammâ ibtidâ nazargâh ı Yûnus Nebî'dir, ba‘dehû binâ-yı birâdereyn i Merdeyndir. Ta Hulâgû asrına gelince Hazret i Yûnus'un hacer ile katl etdüği ejderin üstühânları kal‘anın dervezesi üzre dururdu. Hulâgû bu kal‘ayı fethinde usret çeküp ba‘de'l-feth kal‘anın âsâr ı binâların mün­hedim etdikde ejderin mahkûkların memâlik i Gazan'a develer ile götürdü. Bu kal‘a i ibret-nümâ niçe mülûkdan mülûka değüp mukaddemâ bir Dârâ Şâh'ın taht-gâhı idi. Dârâ Şâh sayd u şikârından hazz edüp vakt i temmuzda bunda sâkin idi. Vakt i şitâda Nasîbîn kurbünde Karadere ya‘nî Kara Dârâ nâm şehirde karâr-dâde idi.

Ba‘dehû kefere i Rûm bu Dârâ Şâh'ı [210b] münhedim edüp cümle Âzerbaycân u İrân u Turan'a Yunaniyân istîlâ edüp Dârâ Şâh'ı harâca kesüp bu kal‘a i Mardin'e mâlik olup binâ-yı azîm düyûrlar ihdâs etdiler. Zirâ Hazret i İsâ aley­hisselâm asrında bu Mardin içre Buhtunnasr-ı sâhib hurûcun bir puthâne i âteşgedesi var idi. Buhtunnasr hûn ı Yahyâ talebiyçün bu Mardin'den hurûc edüp Haleb'i ve Şâm'ı ve Beyt-i Makdis'i ve Beytü'l-hazân'ü ya‘nî şehr i Safet'i ve Taberistân'ı ve Askalân'ı ve Arz ı Hasan'ı ve Arz ı Mısr'ı umûmen harâb u yebâb edüp yine kal‘a i Mardin'e geldi. Anınçün Rûm kefereleri bu Mardin'e rağbet edüp Dârâ Şâh'ın destinden dest i kahr ile alup mutasarrıf oldular. Andan yine Ermenî keferesi destine girdi.

Ba‘dehû sene 795 târîhinde Timur Şâh üç sene muhâsara edüp içinde mütehassın olan fecereler kal‘ayı Timur'a vermek sadedinde iken derûn ı kal‘ada olan nisvân ı sâhib isyânlardan bir fertûte-i mekkâre kendüsü gibi kancık kelblerin südüyle tâze yoğurd ve tâze peynir yapup fağfûrî tabaklar ile taşrada Timur'a hedâyâ gönderüp eydür "Bizi muhâsara edüp ifnâ-yı vücûd edersin. Biz hod henüz tâze süd ve hubz i halûm tenâvül etmedeyiz" dedikde hemân Timur muztarib i hâl ve bî-huzûr [u] bî-mecâl olup nefîr i rıhletleri çalup azm i diyâr ı Rûm alâ Yıldırım Bâyezîd Hân eder. İşte kal‘a i Mardin'i bu yüzden ol mekkâre kelb südüyle halâs etmişdir. Ba‘dehû Âl i Abbâsiyân'dan Sultân (   ) bir hîle ile kal‘a i Mardin'i Ermenîler destinden serîka edüp her tarafın imâr edüp kahkahâ-yı Kürdistân etdi.

Ba‘dehû sene 920 târîhinde Sultân Selîm Hân ı Evvel Çıldır fethin etdikden sonra bu kal‘a üzre Bıyıklı Mehemmed Paşa Monlâ İdrîs i İmâdî ile yüz bin askere serdâr ı mu‘azzam edüp deryâ-misâl asker ile serdâr ı mu‘azzam zeyl i kal‘ada meks edince on yedi günde kal‘a i Mardin'i Bıyıklı Mehemmed Paşa'ya teslîm edüp derûn ı kal‘ada olan cüyûş ı Ekrâd bâ-sulh [u] salâh kal‘a i Sincâr'a gitdiler. Ba‘dehû Süleymân Hân sene 941, "Fetahna'l-Irâk" târîhinde Bağdâd ı hurrem-âbâd gazâsına giderken bu kal‘a i Mardin'i tahrîr edüp Diyârbekir eyâletinde sancak beği tahtı idi. Hâlâ kânûn ı Süleymân Hân üzre beğinin hâss ı hümâyûnu 200.000 yük akçedir.

Paşası bin kadar âdemiyle hükm i hükûmat edüp ber-vech i adâlet kendüye yigirmi bin guruş hâsıl eder, ammâ şecî‘ ü nâmdâr ve yarar paşa-yı kâmkânıdır. Değme âdem kâr idemez. Zîrâ (   ) tarafı Saçlı dağının Yezîdî Ekrâdlarıdır. Bir tarafında Aşadı kavmi Ekrâdıdır, bir tarafında Şatakî Aşîreti Ekrâdıdır ve hâmûnlarında Türkman ı bî-amân sâkinlerdir ve sahrâ-yı bî-nihâyesinde Tay kabîlesi Urbânı konar göçer. Bu merkûm kavm i melâ‘în­lerden öşür, aded i ağnâm ve otlak hakkın bi't-tamâm almak değme paşa-yı hümâm kârı değildir. Anınçün Mardin'e cerrî ve şedîd ve zü'l-kuvve paşa-yı hünerver ister. Ve taht ı hükûmetinde cümle erbâb ı zu‘amâ 306 ve erbâb ı timâr 365 ve alâybeğisi ve çeribaşısı vardır. Kânûn üzre cebelüleri ile cümle bin altmış aded müsellah asker olur, beğiyle sefer eşerler ve üç yüz pâyesiyle mükellef kazâdır. Cümle nâhiyesi (   ) aded kurâlardır. Beher sene kadıya bu nevâhîler üç bir guruş hâsıl olur. Müftîsi ve nakîbi ve kethudâyeri ve yeniçeri serdârı ve muhtesibi ve şehir nâ’ibi ve şâhbenderi ve subaşısı ve kapân emîni vardır ve kal‘a dizdârı ve (   ) aded kal‘a neferâtları vardır.

Manzara i eşkâl i kal‘a i ibret nümâ yı Mardin

Evvelâ hudûd ı Ermenîstân'da Cezîre i Dicle içinde Şatt'a iki menzil karîb bir çölistânda evc i âsumâna kadd i ser çekmiş rengâmîz, ebrî renk kaya-yı serâmed üzre bir kal‘a i yed i kudretdir, Cenâb ı Bârî kârı bir kal‘a i bârîdir kim vasfında lisân kâsır ve kalemler kâsırdır. Lâkin bu abd i hakîr i kalîlü'l-bidâ‘a lehce i mahsûsumuz ile alâ kadri'l-imkân güneşde zerre ve deryâda katre-misâl medhine cür’et edüp tahrîr idelim.

Bu kal‘a i serbülend eyle bâlâdır kim zirve i a‘lâsında olan imâristânının burc [u] bârûları keh­ke­şân-âsâ ebr i kebûdlara peyveste olup ta vakt i zuhr olmayınca ebr i nîlgûn zâ’il olmadan kal‘anın mâ-fevkında olan minâreler ve sâ’ir ebniyye i âlîlere zâhir ü bâhir olamaz. Ta bu mertebe serbülend kal‘a i bî-mânenddir. Hatta cemî‘i seyyâhân ı berr ü bihâr cihânbânların takrîr i tasdîk­leri üzre bu edîm i arz içre cemî‘i mülûkda niçe bin kılâ‘ ı azîmler gördük ammâ devlet i Âl i Osmân'da {Mardin gibi kal‘a i ibret-nümâ görmedik, derler.

Hatta bu hakîr sa‘b kılâ‘lardan} kal‘a i Afyon­ka­rahisârı ve kal‘a i Şabinkarahisârı ve kal‘a i Mekü ve kal‘a i Van ı sedd i imân ve kal‘a i İmâdiyye ve kal‘a i Markab ve kal‘a i Hasan ve kal‘a i Ermenak ve kal‘a i Gerek, bunlar Anadolu kal‘alarıdır, ammâ diyâr ı Rûm'da kal‘a i Benefşe ve kal‘a i Gördüs ve kal‘a i Misistre ve kal‘a i [211a] Yayiçse ve kal‘a i Şin ve kal‘a i Sîn ve kal‘a i Bul­gari ve kal‘a i İzvornik ve kal‘a i Arnavud Belgradı ve kal‘a i Akkirmân ve cezîre i Kırım'da İnkirmân ve kal‘a i Sudak ve kal‘a i ibret-nümâ-yı Menkup. Bu bâlâda tahrîr olunan kılâ‘ ı Hudâyîleri bu abd i kemter i ahkar görmek müyesser olup ammâ bu kal‘a i Mardin'e birisi müşâbih değildir. Zîrâ zirve i a‘lâsına urûc edince kâmil iki fersahda çıkılır. Cânib i erba‘asında üçer dörder menzil yer­den nümâyân bir kal‘a i sedd i imândır.

Bu kal‘adan kal‘a i Nasîbîn ve kal‘a i Sincâr ve kal‘a i (   ) kûh ı Sincâr ve deşt i Hâmûn ı bî-pâyân cümle nümâyândır. Bu kal‘a i Mardin'in bir takrîb ile fethi makdûr ı beşer değildir. Ancak muhâsara ile yahûd nihânîce serîka ile feth olur. Yohsa bir vecihle kabza i tasarrufa gelmesi mümkin değildir.

Derûn ı kal‘ada ol kadar mağaralar ve muzlim kemîngâhlar ve su sarnıçları var kim onar sene muhâsara olsa kifâyet eder su sarnıçları vardır ve cemî‘i püştelerin yalçın kayaları üzre bârân ı rahmet nüzûl etdikde bir katre mâ i rahmet hebâya git­meyüp cümle kayalar yoluyla su sarnıçlarına gider, mîrî sarnıçlar vardır. Ve niçe yüz aded gâr ı yetîmânlarda yedi sekiz yüz yıldan berü kızıl darı ve kara sûret darısı ve çeltikli pirinç mâl-â-mâldir kim gûyâ henüz harmandan der-anbar olmuş hubûbât­lardır. Ve niçe yüz aded gârlarda ve şömne ve mahzenlerde ve hâsıllarda danedâr buğday ve şa‘îr ve gayrı hubûbâtlar der-mahzen olup âmâdedir, ammâ her bu gendümleri re‘âyâ vü berâyâlar üzre taraf ı şehriyârîden tevzî‘ edüp ba‘dehû yine cedîd gılâl ve hınta alup der-anbar ederler. Ve bu kal‘ada olan mühimmât ü levâzımât ve bî-hadd [ü] bilâ-gâyât cebehâne i gûnâ-gûnlar var kim hesâbın Feyyâz ı Mutlak bilür. Ve ol kadar şedde barûd ı siyâh ve gülle ve kumbara ve top ı kal‘a-kûplar var kim başka bir mücelled kitâb ı cebehâne vardır.

Eşkâl i cirm i kal‘a i Mardin: Gerçi kal‘ası evc i âsumâna ser çekmişdir ammâ niçe yerinde âsâr ı binâları vardır. Dâ’iren-mâdâr cirmi (   ) adımdır. Aslâ handakı yokdur. Zîrâ cümle etrâfı derk i esfelden nişân verir mücellâ ve musaykal kayalardır ve dâ’iren-mâdâr şekl i (   ) ve cümle (   ) aded kapudur.

...................(18 satır boş)....................[211b]

...................(36 satır boş).................... [212a]

Bu kal‘a i Mardin'i seyr ü temâşâ edüp Diyârbekir Vâlîsi Firârî Mustafâ Paşa'yı kal‘a i Sincâr altında haber alup yine refîklerimizle,

Mardin kal‘asından Sincâr kal‘asına gitdiğimiz menâzilleri beyân eder

Evvelâ kal‘a i Mardin'den cânib i cenûba üç sâ‘atde çölistân içre,



Yüklə 7,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   74




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin