Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə20/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   32

Vav’ın atıfe olduğunu söyleyenlerden biride zemahşeri’dir.

Gerçek ilim Allah katındadır. İlmin nisbeti O’nadır.

Bazı alimler dediler ki:Bu vaziyette gerçek olan şudur ki, onun atıfe olduğunu söyleyenler te’vilin manasını tefsir ve mananın fehmi kıldılar. Nitekim Nebi (s.a.v), “Allah’ım ona te’vili öğret,” dedi. Yani:Tefsir ve Kur’anın manalarının fehmi. Rasihler söylenilenleri anlıyorlar. Eşyanın hakikatlerini ilmen ihata edemedikleri zaman mezkur vaziyetlerini alırlar. O isti’nafiyedir, diyenler te’vilin manasını, işin kedisine te’vil edildiği hakikat kıldılar. bunu da sadece Allah bilir. Bu iyi bir tafsldir. Fakat bunun iki sorunu var:

Birincisi, ibn-i Abas’ın sözüdür:Tefsir, dört çeşittir: Birisini, herkes bilir, Birisinide Araplar, dillerinden bilir. Birisini alimler bilir. Birisini de sadece Allah bilir.

İbn-i Abbas’ın bu açıklamasına göre sadece allah’ın bildiği, tefsir manasındadır, işin hakikatinin kendisine te’vil edildiği değil.

Bu görüşü, mezkur tafsil ile çelişiyor. İkincisi:Sürelerin başlarındaki huruf-u mukatta’a’dan muradı sadece Allah bilir. Nitekim muayen bir şeyin murad olduğuna kitab, sünnet, icma ve Arap dilinden herhangi bir delil ikame edilmedi. Delilsiz hükmeden ta’yin üzere manasının şöyle olduğu kesindir.

Birincisi: Bilki, vav’ın atıfe olduğu görüşüne göre....cümlesinin i’rabı üç açıdan problemdir:Birincisi; o, rasihun olan ma’tuftan haldir. Lafz-ı Celal olan ma’tufun aleyhten ayrı olarak. Ma’ruf olan, hal’in ma’tuf ve ma’tufun aleyhten beraberce getirilmesidir. Şöyle demen gibi:.....

Ve Allah’ın şu sözü (.............)

Bu problem geçersizdir. Çünkü, ma’tufun aleyhten ayrı olarak sadece ma’tuftan halin getirilmesi caizdir. Örneklerinden biri, Allah’ın Kur’andaki şu sözüdür: (........) ....’ten ma’tuftur, ...lafzı olan ma’tufun aleyhten ayrı olarak. Ve Allah’ın şu sözü: (..................) ....cümlesi.......sözündeki vavu’l-fail’den hal’dir. O da; (........) sözüne ma’tuftur. Ve şu sözü: (.......) bu, matufun aleyhten ayrı olarak ma’tuftan hal’dir. Nitekim bunu ibn-i Kesir ve diğerleri beyan etti.

İkinci cihet: Mezkur problemin yönlerinden biride kurtubi’nin Hattabi’den zikrettiğidir: Bazı dilciler bununla delillendiler. dediler ki; ilimde derinleşenler, iman ettik, diyerek onu biliyorlar. .....nin konumunun, hal üzere nasb oludğunu zannettiler. Dilcilerin geneli onu inkar ettiler, ondan çekindiler. Çünkü Araplar, fiili ve mef’ülü beraberce zamir yapmazlar.

Hal’i de sadece fiilin zuhuru ile beraber zikrederler. Fiil zahir olmazsa, hal olmaz. Bu caiz olursa, ...denilmesi caiz olur. Yani: ....Bu sadece fiilin zikri ile berber caiz olur. Şu sözü gibi; ............onun için hal idi. Şairin şu sözü gibi; onu bana ebu ömer söyledi. dediki:Bize Ebu’l-Abbas sa’leb söyledi:

Yani; .....Bu sorunda geçersizdir. Çünkü mezkur haldeki işlevsel fiil gizli değildir. Zira o sözünde mezkurdur.

Fakat hal, ma’tufun aleh olmaksızın, ma’tuftandır. Nitekim bunu Allame Şevkani, tefsirinde açık bir şekilde beyan etti.

Mezkur problemin cihetlerinden üçüncü cihet şudur:Malumdur ki Arap dilinde hal, amiline bir sınırlama, sahibine de bir netilektir. Dolayısıyla ..olan bu amilin .....olan bu hal ile sınırlanması sorun olşuturur. Nitekim rasihun’un ilmi, onun te’viliyle, “ona iman ettik” sözleriyle hiçbir şekilde sınırlanmaz. Çünkü onun mefhumunun; onların, “ona iman ettik” sözlerinin, onun te’vilini bilmedikleri durumunda oldukları batıldır. Bu sorun zordur. bunda; .......üzerine atıfla.....cümlesindte haliye’nin men’ine dair delalet vardır.

İkinci uyarı: Zikrettiğimizden ötürü .....cümlesinin hal olması doğru olmuyorsa, vav’ın atıfe olduğu gerekçesiyle i’rabınn ..üzerine yapılmasının vechi nedir?Cevab:Allah en iyi bilendir ya, O , mahzuf bir harfle ma’tufdur. Mahzuf harfle atf, ibni malik ve Arap alimlerinden bir guruba göre caizdir. Gerçek şi ki bu caizdir ve bu zannetiği gibi şiirin zaruretine özgü değildir. bazı Arap alimlerin bunun caiz oluşunun delili bunun Kur’anda ve Arab kelamında vaki’ olmasıdır. Kur’andaki örneklerinden biri, Allah’ın şu sözüdür: (.........) Şüphesiz ki bu, allah’ın:(...) sözünün üzerine, vav (..) olan mahzuf harfle ma’tufdur.

Buna; Allah’ın Kıyame Süresindeki sözünde bunun benzerindeki vav’ın sabit olması da delalet ediyor: (.....................................)

Ve Allah’ın Abese’dekişu sözü: (..................)

Bazı alimler Allah’ın şu sözünü de ondan kıldılar:(.......) Dedik ki; yani, ...:Mahzüf vav’la atf ile. Ki o da ibn-i Hişam’ın Muğni’de zikrettiği ihtimallerden biridir. Bazıları şunu da ondan kıldılar (..........) Hemze’nin fethi kıraatı üzere. Denilse ki:O mahzuf bir harfle; (.........) sözü üzerine ma’tuftur. Yani:...............ki buda Mugni’nin sahibinin zikrettiği ihtimallerden biridir. Ondan biride şu hadistir.” O....................Yani,..............

Bunu el-Eşmuni ve diğerleri aktardılar. Mezkur hadisi Müslim, imam Ahmed ve sünen sahibleri çıkardı. Atıf harfinin hazfinin delillerinden biride şairin sözüdür:

....................

Yani: ...........ve Hatice’nin sözü:

.....................................

Yani:......Denildi ki:İkinci cümle ikinci bir sıfattır, ma’tuf değil. Bunun beyitte herhangi bir şahidi yoktur. Mahzüf harfle atfi caiz görnelerden biride Farisi ve ibn-i Usfurdur, ibn-i ceniy ve süheyli’nin hilafına olarak.

Şüphesiz ki Kur’anda, hakikatını sadece Allah Telala buyuruyor ki:(Sana ruhtan soruyorlar. Deki o, Rabbimin emrindedir)Ve şu sözü ile sadece O’nun bildiğini söylediği ğaybın anahtarları gibi:(⁄aybın anahtarları onnu katındadır)

Nebi (s.a.v)’den sabit olduğuna göre onlar beş’tir.

Allah’ın şu sözünde zikredilenler: (kıyametin bilgisi Allah’ın katındadır ve yağmuru indirir) Sürelerin başlarındaki huruf-u mukatta’a gibi. Ve Allah’ın şu sözündeki cennetin nimetleri gibi:(Nefis, gözbebeğinden kendileri için saklanılanı bilmez. Onda sadece ilimde derinleşenlerin bildiği şeyler vardır. Allah’ın şu sözü gibi: (Rabbine andolsun ki yapmakta oldukları şeylerden ötürü hepsini sorguya çekeceğiz)Ve şu sözü (Gönderilenlere ve kendilerine gönderilenlere muhakkak ki soracağız) Şu sözü ile beraber (O gün hiç bir insan ve hiç bir cin günahından sorulmaz) Ve şu sözü: (Günahkarlar günahından sorulmaz)Ve şu sözü gibi (Ve ondan bir ruh) Ondan biride şairini sözüdür:

...............................

Allah’ın sözü: (inkar edenler var ya, ne malları, nede çocukları onlara, allah’a karşı hiçbir fayda sağlamaz. Onlar ateşin yakıtıdırlar.) Bu ayeti kerimede, ne mallarının nede evladlarınnı kıyamet günü kafirlere herhangi bir fayda sağlamayacağı zikredildi. Ve onların, ateşin yakıt oldukları da zikredildi. Yani:İçinde yanan odunu. Burada, O’nun bunu nefyetmesinin, onların, malları ve evladlarınnı kendilerine fayda sağlayacağı iddialarına tekzib olduğunu beyan etmedi. Başka yerlerde de onların zanna dayanan şu iddialarıı beyan etti:“Dünyada bize verdiği mallar ve evladlar sadece bizim onun mezdindeki prestijimizden ve bunu haketmemizden dolayıdır. Ahiret te dünya gibidir. ondan da bunu hakkederiz.” Onları pek çok ayette yalanladı. Onların bunu iddia ettiklerine delalet eden ayetlerden biri Allah’ın şu sözüdür: (dediler ki, biz malca ve evladça daha çokuz. Bize azab edilecek değildir.) Ve şu sözü: (Ayetlerimizi inkar edin gördün mü) V edediki:(Bana mal ve evlat verilcek)Yani, ahirette. Nitekim dünyada da bana verildi. Ve şu sözü: (Rabbime dönersem, O’nun katında bana güzellik var) Yani:Dünyada bana verildiği delil ile. Ve şu sözü: (şayet Rabbime döndürülsem bile bundan daha güzle bir sonuç bulurum) Onun ahireti dünyaya kıyas etmesindendir. Allah onların bu iddialarını pek çok ayette reddediyor. Buradaki şu sözü gibi; (İnkar edenlere malları hiç fayda sağlamayacak) Ve şu sözü: (Onlar sanıyorlar mı ki kendilerine verdiğimiz mal ve oğullar ile onların iyiliğine koşuyoruz. Hayır, farkında değiller) Ve şu sözü:

(Ne mallarnıız, nede evlatlarınız size katımızda bir yakınlık sağlamaz)Ve şu sözü: (İnkar edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet ermemzi, kendileri için hayırlıdır. Biz onlara mühlet veriyoruz ki günahı artırsınlar. Onlar için alçaltıcı bir azab vardır.) Ve şu sözü (Hiç bilmeycekleri yerden onları yavaş yavaş helake yaklaştıracağız. Onlara mühlet veriyorum, çünkü benim tuzağım sağlamdır)Ve bunun gibi diğer ayetler.

Baka bir yerde burda mezkur olan onların ateşin yakıtı olması sürekli kalmak şeklindedir. O da şu sözüdür: (inkar edenlerin ne malları nede evladları onlara Allah’a karşı hiçbir fayda sağlamaz. Onlar ateş halkıdırlar ve onlar orada sürekli kalıcıdırlar.)

Allah’ın sözü:(Fir’avn ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Onlarda ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahları ile yakaladı)

Burada, onlardan öncekilerin kim olduğunu ve Allah’ın kendisi ile onları yakaladığı günahlarının ne olduğunu beyan etmedi.

Başka yerlerde Nuh, Hud, salih, Lut ve Şuayb’ın kavimlerinin onlardan oldğunu ve onları kendisi ile yakaladığı günahlarının Allah’ı inkar, rusulleri yalanlama ve bunun gibi diğer günahlar oludğunu beyan etti.

Semud kavminin deveyi boğazlaması, lut kavminin livatası, Şuayb kavminin ölçü ve tartıda hile yapması, ve diğerleri gibi. Nitekim pek çok ayette de gelmiştir. Nuh ve kavmi hakkındaki şu sözü gibi:(Onların içinde 950 sene kaldı. Onlar zalimler iken tufan onları yaklayı verdi)Ve bunun gibi diğer ayetler. Ve Hud kavmi hakkındaki şu sözü gib: (Onların üzerine kökünden söküp alan rüzgarı gönderdik) Ve bunun gibi diğer ayetler. Ve salih’in kavmi hakkındaki şu söz gibi: (O zulmedenleri o uğultu yakalayı verdi.) Ve bunun gibi diğer ayetler. Ve lut’un kavmi hakkındaki şu söz gibi:(Bizde onun üstünü altına getirdik.)Ve bunun gibi diğer ayetler. Ve şuayb’ın kavmi hakkındaki sözü gibi:(onu yalanladılar, nihayet o bunaltıcı günün azabı, kendilerini yakladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi.)Ve bunun gibi diğer ayetler.

Allah’ın sözü: (Karşılaşan şu iki toplulukta sizin için bir ibret vardır. Bu ayette Bedir vak’asının ayet olduğunu, yani:İslam Dini’nin sıhhatine dair bir alamet olduğunu zikretti. Zira eğer hak olmasaydı; ona yapışan zayıf, az toplluuk, ona yapışmayan güçlü, çok olan topluluğu yenmezdi.

Başka bir yerdede Bedir vak’asının beyyine olduğunu açıkladı.

Yani:Hakkta onunla beraber herhangi bir şüphe yoktur. Buda şu sözündedir (Ki helak olan, açık delille helak olsun; yaşayan da açık delille yaşasın).

Yine Bedir vak’asının, hakk ile batılı ayıran furkan olduğunu açıkladı. O da şu sözüdür: (Ve furkan gününde kulumuza indirdiklerimiz)

Allah’ın sözü:(Salınmış atlar, davarlar ve ekinler)Burada, davarlar lafzına kaç çeşidin girdiğini beyan etmedi.

Fakat diğer başka yerlerde onlarnı deve, dişi deve, öküz, inek, koç, koyun, teke ve keçi şeklinde sekiz sınıf olduğunu açıkladı. Allah’ın şu sözü gibi:(Hayvanlardan da kimi yük taşır, kiminin tüyünden döşek yapılır)Sonra davarları şu sözü ile beyan etti:(Sekit çift; koyundan iki)Yani koç ve koyun (Ve keçiden iki)Yani:Teke ve keçi. Şu sözüne kadar (ve deveden de iki)Yani:Erkek ve dişi deve. (Sığırdan da iki) varlardan seki çift indirdi)Bu, şu sözü ile işaret edilendir:(Göklerin ve yerin varedicisi. Size kendi nefsinizden ve davarlardan çiftler kıldı)

Uyarı:arablar, ..lafzını devenin özelliğine vermişlerdir. Onlardan biri Nebi (s.a.v)’in şu sözüdür: “ .....”yani:Deve. Ve Hassam (r.a)’ın şu sözü:

..............

Yani:Deve ve koyun. Allah’ın sözü:(Deki, eğer Allah’ın seviyorsanız bana tabi olun ki Allah ta sizi sevsin) Allah Teala bu ayet-i kerimede kendisine olan sevginin, nebisine tabi olmayı gerektirdiğini açıkladı. Bu da Rasul’e (s.a.v) itiaatin, Allah Teala’ya itaatin bizzat kendisi olduğuna delalet ediyor. Allah Teala bu medlülü, şu sözündede açıkladı:(Kim Rasule itaat eders,e Allah’a itaat etmiştir)Ve Allah Teala buyurduki:(Rasul size neyi verdiyse onu alın. Sizi neyden nehyettiyse, ondan vazgeçin.)

Uyarı:Bu ayet-i kerimeden şu çıkarılır:Allah’a ve Rasulü’ne (s.a.v) ona doğru muhabbetin alameti nebi (s.a.v)’e ittiba’dır. O’na muhalif olup ta o’nu sevdiğini iddia eden iftira eden bir yalancıdır. Çünkü eğer o’nu sevseydi, O’na itaat ederdi. herkesin ma’lumudurki muhabbet, taati gerektirir. şairin sözüde bundandır:

..............

Ve ibn-i, Ebu Rebia el-Mahzumi’nin sözü:

............

Şunu diyen, iyi etmiştir:

..........

Allah’ın sözü :(Dedi ki:Rabbim,bana ihtiyarlık gelip çatmışken nasıl oğlum olur.)Burada ,ne kadar yaşlandığını beyan etmedi. Fakat Merem Suresine onun, yaşlılığın son sınırına vardığını beyan etti. Bu, Allah Teala’nın şu sözündedir:(Ben de yaşlılığın son sınırına vardım) .:Yaşlılığın şiddetinden dolayı kemik ve mafsallardaki kuruluk ve sıskalıktır.

İbn-i Hacer tefsirinde dediki:Yaşlılık, fesad yada küfürde son sınırına varan .ve ..dir. Allah’ın zekeriya hakkında ki sözü: (Karım da kısırdır)Gençliğinde böyle olup -olmadığını burda beyan etmedi. Meryem Suresi’nde onun hakkındaki şu sözünde onun yaşlılığından önce böyle olduğunu açıkladı: (Karım da kısır idi)

Allah’ın sözü: (Buyurdu ki:Senin alametin, üç gün insanlarla işeretten başka türlü konuşmamandır.)insanlarla konuşmasına mani’ olanın başına gelen dilsizlikten mi yoksa onu bundan men’eden afetten mi olduğunu açıklamadı. yoksa onun hiç bir hastalığı yokken tek mani’i Allah mı?

Fakar Meryem Suresi’nde kendisini herhangi bir şeyinin olmadığını ve konuşamamasının dilsizlik ve hastalıktan olmadığını beyan etti. Bu, Allah’ın şu sözündedir:(Dedi ki :Senin alametin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece insanlarla konuşmamandır)Çünkü ..sözü, konuşmanın failidir ve konuşamamanı, hastalıkla dilin tutulmasından değil, aciz bırakılma ve örfün bozulması yoluyla olduğunu ifade edicidir. Yani:Sen sapasağlam ve tam iken, sende lal olma ve dilsizlik yokken onlarla konuşamıyor, güç yetiremiyorsun. Bu, cumhurun görüşüdür. Allah=’ın şu sözüde buna şahidlik eder:(Rabbini çokça an ve sabah-akşam tesbih et)

İbn-i Abbas’a göre..kelimesi ..kelimesine döner. Yani:Tamı-tamına. Bu durumda ..ın sıfatı olur. bu durumda bu ayette, Al-i imran ayetine herhangi bir açıklama olmaz.

Allah’ın sözü: (Hani Melekler, Meryeme; Allah seni kendinden bir kelime ile müjdeliyor, dediler)isaIya isim olarak söylenen bu kelimeyi burda ebyan etmedi. Çünkü o, müsebbinin iradesi ve sebebin ıtlakından, varlığındaki sebebtir. Fakat onun, “ol” lafız olduunu başka bir yerde beyan etti. Bu da şu sözündedir: (Allah yanında isa’nın meseli, Adem’in meseli gibidir. onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi.)Denildiki:“Kelime”; meleklerin ona, onu doğuracağına dair müjdesidir. bu, ibn-i cerir’in tercihidir. Birincisi, cumhurun görüşdür.

Allah’ın sözü(insanlarla beşikte konuşuru)burada, onlarla beşikte ne konuşacağını beyan etmedi. Fakat bunu, Meryem Süresindeki şu sözü ile beyan etti: (Onu gösterdi. Dedilerki:“Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz”? (Çocuk): “Ben Alah’ın kuluyum, dedi, bana kitab verdi, beni peygamber yaptı. Beni bulunduğum her yerde insanlara yararlı kıldı. Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekat vermeyi emretti. (Beni)anneme iyilik eder (kıldı), başkaldıran bir zorba yapmadı. Doğduğum gün de öleceğim gün de ve diri olarak kaldırılacağım gün de bana esenlik verilmiştir.)

Allah’ın sözü: (Dedi ki :“Rabbim, bana hçbir beşer dokunmamışken, benim nasıl çocuğum olur.)Bu ayette, hamlinin kıssasına işaret etti, Meryem suresinde şu sözü ile açıklayarak: (Kitab’ta Meryemi de an. Bir zaman o ailesinde ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti.)

Kıssanın sonuna kadar. Tahrim ve Enbiya Surelerinde ona nefhi beyan etti; Tahrim’de rahmine nefh, Enbiya’da da içine nefh şeklinde ta’bir ederek.

Allah’ın sözü:(İsa onlardan inkarı sezince:“Allah yolunda kimler bana yardımcı olacak?” dedi. Havariler:“Biz Allah (yolun) un yardımcılarıyız,” dediler) Burda, isa ile beraber havarilerin kıssasını zikretmesinin hikmetini beyan etmedi. Fakat onu saff süresinde bean etti.

Ki buna göre onların kıssalarını zikretmesinin hikmeti, Muhammed (s.a.v)’in ümmetinin, Allah’a ve dinine yardımda, onlarla teselli bulmasıır. Bu, Allah’ın şu sözündedir:(Ey iman edenler, Musa’nın havarilere:“Allah yolunda kimler bana yardımcı olacak?” dediği gibi, sizde Allah yolunun yardımcıları olun.)

Allah’ın sözü:(Tuzak kurdular, Allah da tuzaklarına karşılık verdi; çünkü Allah herkesten daha iyi tuzak kurar.) Burada Yahudilerin isa’ya ve Allah’ın Yahudilere olan tuzağını açıklamadı. Fakat başka yerde onların ona tuzağının, onu öldürmeye çalışmaları olduğunu beyan etti. Bu da şu sözündedir0 (Ve şu sözleri:Biz, Allah’ın rasulu Meryem oğlu isa mesih’i öldürdük) Allah’ın onlara tuzağının da, onların başka birini isa (a.s) a benzenmeleri ve Allah’ın onu kurtarması olduğun beyan etti. Bu da şu sözündedir: (Onu öldürmediler, çarmıha da germediler. Fakat onlara benzetildi)Ve şu sözü: (Onu kesin olarak öldürmediler. Aksine Alah onu kendisine yükseltti.)

Allah’ın sözü: (Hani, Allah: “Ey isa, seni öldüreceğim, demişt.)

Bazı alimler dediler ki, yani:Seni kurtaracağım ve bu uykuda seni kendime yükselteceğim. İçlerin vefata uyku adını veren ayetler, bu tefsiri destekliyor. Şu sözü gib:(O’dur sizi geceleri öldüren) Ve şu sözü:‘Allah ölmekte olan canları alır, ölmeyenleride )uykularında.)

Allah’ın sözü: (De ki: “Ey ehl-i kitab, inçin ibrahim hakkında çekişiyorsunuz.)Burda onların ibrahim hakkındaki çekişmelerinin vechini beyan etmedi.

Başka yerde onların ibrahim hakkındaki çekişmelerinin şu olduğunu beyan etti:Yahudiler diyorlarki, o yahudidir. Hristiyanlar da, o hristiyandır. Bu, şu sözündedir:

(Yoksa siz; ibrahim, ismail, ishak, Yak’kub ve oğulları Yahudi yada Hristiyan idiler mi diyorsunuz. Deki, siz mi daha çok biliyorsunuz, Allah mı) Buna burda şu sözü ile işaret etti. (Allah bilir, siz bilmezsiniz. İbrahim ne yahudi ne de Nasrani idi.)

Allah’ın sözü:(İmanlarnıdan sonra küfredenler, sonrada küfürlerinde ileri gidenler.tevbeleri kabul edilmeycektir.)

Bazı alimler dediler ki:Yani, tevbeyi ölüm gelinceye kadar erteleyip, o zaman tevbe etitklerinde. Allah’ın şu sözüde bu tefsire şahidlik ediyor:(Ne kafir olarak ölenlere ne de kendilerinden birine ölüm gelinceye kadar kötülük işleyip, o zaman:“İşte şimdi tevbe ettim,” diyenlere tevbe yoktur.) Mutlakın hükmünün mukayyede hamli; kaidedir özelilke de, burda olduğu gibi, hükum ile sebeb birleştiğinde.

Bazı alimler dediler ki:“Tevbeleri kabul edilmeycektir” in manası, tevbeye muvaffak olmayacaklardır ki onlardan kabul edilsin.

Allah’ın şu sösüde buna şahidlik ediyor: (İman edip sonra küfredenler, sonra iman edip sonra küfredenler, sonrada küfürlerinde aşırı gidenleri Allah ne affedicidir nede yola hidayet edicidir.)Onları affetmesinin sebesi onların, sahibini affetiği yola hidayet olmamalındandır. Onun benzeri, Allah’ın şu söüdür:(allah onları affedice değildir ve cehennemin yolundan başka bir yola da hidayet edici değildir.)Allah’ın sözü: (İnkar edip te kafir olarak ölenler hiç birinden dünya dolusu altın (fidye olarak)bile kabul edilmeycektir.)Bu ayet-i kerimede; kıyamet günü kafirlerin hiç birinden yer dolusu altın kabul edilmeyeceğini açıkladı, fidye etseler bile.

Başka yerlerde de, misli kadar artırılsa bile yine onlardan kabul edilmeyeceğini açıkladı. Ş usözü gibi:(Muhakkak ki küfredenler; yeryüzündekilerin hepsi ve onnula beraber onun benzeri onların olsa da kıyamet günü azabtan kurtulmak için fidye etseler bile, onlardan kabul edilmez.)Başka yerderleded, o sözü gib:(işte bugün. Ne sizden, nede küfredenlerden fidye alınmaz.)Ve şu sözü: (Her türlü karşılığı versede ondan alınmaz.)Ve şu sözü: (Ondan ne bir karşılık alınır, nede ona şefaat eder.)..:Karşılıktır.

Allah’ın söz:(Kim inkar ederse, Allah alemlere muhtaç değildir.Bu ayette; yarattıklarına muhtaç olmadığını ve onlardan inkar edenin inkarının O’na hiçbir şeyde zarar vermediğini açıkladı. bu manayı, pek çok yerde beyan etti. Nebisi Musa hakkındaki şu sözü gib:(Eğer siz ve yerdekilerin hepsi inkar etseniz bile, Allah ⁄aniy’dir, Hamid’dir.)Ve şu sözü: (İnkar ettiler, geri döndüler. Allah ta istiğna etti. Allah ⁄aniy’dir, Hamid’dir. Ve şu sözü: (Allah çocuk edindi, dediler. O, bundan münezzehtir. O, ⁄aniydir.)Ve bunun gibi diğer ayetlr. Allah Teala ve Tebarek yaratıklara emr eder ve onları nehyeder. Günahları O’na zarar, itaatları yarar verdiğinden değil. Akisne onların taati kendilerine fayda verir, ma’siyetleri de kendilerine zarar verir. Nitekim Allah şöyle buyurdu: (Eğer iyilik yaparsanız kendinize iyilik yaparsınız. Kötülük yaparsanız, oda sizedir.)Ve buyurdu ki:(Kim salih alem işlerse kendinedir.Kim de kötülük ederse o da onadır.)Ve buyurdu ki:(Ey insanlar, sizler Allah’a (muhtaç) fakirlersiniz. Allah ise, ⁄aniy ve Hamid olan O’dur.)

Sahih’-i müslim’de Rasululah (s.a.v)’den sabit oldu. O’nun rabbinden aldığına göre Allah buyurdu ki:“Eykullarım, evveliniz-ahiriniz, insiniz,cinniiz sizden bir adamın kalbini muttaki kılmam için birleşse bile bu benim mülkümden hiç bir şey eksiltmez. Ey kullarım, evveliniz,ahiriniz, insiniz,cinniiz, sizden bir adamın kalbini kötü etmem içn (biraraya gelse yinede)bu benim mülkümden hiçbir şey eksiltmez”

uyarı:Allah’ın:(Kim inkar ederse, Allah alemlerden ⁄aniy’dir)sözü: (Yol bulunp güç yetirebilene beyti haccetmek, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır.)sözünden sonra gelmesi, haccetmeyinin kafir olduğuna ve Allah’ın ondan ⁄aniy olduğuna delalet ediyor.

.....sözündeki muradın, alimlere göre vecihleri vardır. Birincisi:

.........sözünden murad, yani:Kim haccın farzlığını inkar ederse kafir olur. Allah da ondan ğaniydir. Bu görüşte olanlar:İbn-i Abbas, Mücahid ve bir çok kişi. Bunu ibn-i Kesir söyledi. İkrime ve Mücahid’den rivayet edilen, bu veche dellet eder.

Ki buna göre onlar dediler ki, (Kim islam’dan başka din arzılarsa, onda kabu edilmeyecek)ayeti indiğinde yahudiler, biz artık müslümanız, dediler.

Nebi (s.a.v) buyurdu ki: “Allah Teala, yol bulabilene Ev’i haccetmeyi farz kıldı. Bunun üzerine dediler ki:Bize farz kılınmadı. Hac etmekten yüz çevirdiler. Allah Teala buyurdu: (kim inkar ederse, Allah alemlerden ğaniydir.)

İkinci vecih:.....sözünden murad, yani: Göç yetirebilme ile beraber haccın terki konusundaki engelleme hakkında ağır yemin üzere haccetmeyin. Onun, Mikdad’a, sahihaynde sabit olan sözü gibi. Ona, savaşta elini kestikten sonra müslüman olan kafirin katli hakkında sorulduğunda:“Onu öldürme. onu öldürürsen o, sen onu öldürmeden önceki senin konumundadır. Sende, söylediği kelimeyi söylemeden önceki onnu konumundasın.” Üçüncü vecih:Ayetin, zahirine hamledilmesi. Buna göre, güç yetirebildiği halde haccetmeyin, kafir olur.

Nebi (s.a.v)’in şöyle dediği rivayet olunmuştur: “Kimin azığı ve bineği olduğu halde Allah’ın Evi’ni haccetmezse, O’na zarar vermez. Ölürse, Yahudi yada Nasrani’dir. Çünkü Allah buyurduki:“Güç yetirebilenlerin Evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerineki hakkıdır. Kimde inkar ederse, Allah alemlerden ğaniydir.

Bu hadisi Tirmizi, İbn-i Cerir, ibn-i Ebi Hatim ve ibn-i Merdeveyh rivayet etti. Nitekim onlardan, ibn-i Kesir, zayıf bir hadis olarak nakletti. Onu birçok kişi, isnadında Rabia b. Amer b. Müslim el-Bahili’nin efendisi Hilal b. Abdullah olduğu gerekçesiyle, zayıf buldu.

Tirmizi dedi ki:Mechuldur. buhari dediki:Münkeru’l-Hadistir. Yine onun isnadnıda, Ali (r.a) ten rivayet eden Haris vardır.

Tirmizi dediki:O, hadiste zayıflık yapar.

İbn-i Adiy de dediki0Bu hadis mahfuz değildir. İbn-i Kesir’den mana ile aktarım bitti.

İbn-i Hacer; Tirmizi’nin, Hilal b. Abdullah el,Bahili’nin rivayetinden çıkardığı bu hadis hakkında, Keşşaf’ın hadislerinin tahrici hususunda, Kafiyu’ş-Şaf’ta dediki:Bize Ebu ishak, Haris’ten, Ali’ten, Ali’den aktardı. “kimin Allah’ın evini haccedecek kadar azığı ve bineği olurda hac etmezse Yahudi yada Nasrani olmaktan başka bir şekilde ölmez”

Dedi ki: “⁄aribtir. İsnadı hakkında söylenti vardır. Hilal ibn,i Abdullah mechuldur. Hariste zayıf yapar. Onu Bezzar da bu vecihten çıkardı. Dedi ki, biz bunu Ali’den, sadece bu vecih üzere öğreniyoruz. Onu Hilal’in tercemesi hakkında ibn-i Adiy ve Ukeyli çıkardı. Buhari’den de onun, münker il-hadis olduğunu naklettiler.

Hilal’in kendisinde yalnızkaldığı Şa’la hakkında dediki:Onun, Ebu Umame’nin hadisinden bir şahidi var. Daremi onu, şu lafızla çıkardı.” Kendisini hactan alıkoyan açık bir ihtiyaç, zorba sultan yada yatağa bağlı kılan hastalık olmadığı halde haccetmez dö ölürse, isterse yahudi, isterse de nasrani olarak ölür. “Onu Şureyk’in rivayetinden, Leys b. Ebu Selim’den, Abdurrahman ibni Sabit’tan çıkardı. onu bu vecihten Şa’b hakkında beyhaki çıkardı. İbn-i Ebu Şeybe de Ebu’l-Ahvastan, Leys’ten, Abdurrahman’dan mürsel olarak çıkardı. Ebu Umame’yi zikretmedi. Onu ibnu’l,Cevzi, Mevdü’at’ta ibn-i adiy yoluyla aktardı. ibn-i Adiy de onu Kamil’de, Ebu’l mahzum’u yalanladığı nakledildi. Bu, ibnü’lCevzi’nin, onun tasarrufu hakkındaki yanlışıdır. Çünkü Ebu Umame’ye olan yolda, yalancılıkla itham edilen kimse yoktur.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin