Allah Her Şeyi Yoktan Var Etmiştir.
Allah Teâlâ, eşyayı, hiçbir şey olmaksızın maddesiz olarak yaratmıştır.
Allah Teâlâ zat, durum, hareket, sükûn, ışık, karanlık, şer, haya, yüksek, alçak ne varsa hepsini, yaratmadan evvel, var olan bir madde olmaksızın yaratmıştır. Çünkü Cenabı Hak şöyle buyuruyor:
“Gökleri ve yeri yaratıp melekleri ikeşer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamd olsun.” 132
Bu âyette ifade buyurulduğuna göre, başlangıcında herhangi bir madde bulunmaksızın Allah gökleri ve yeri yaratmıştır. Bazı şeylerin bazı maddelerden yaratılmış olması, ilk önce eşyanın maddesiz yaratılmış olmasına aykırı değildir. Çünkü bu maddelerin esası da oluş ve yokoluş âleminde hiçbir şey olmadan yaratılmıştır. Ondan önce başka bir maddenin var olduğu düşünülemez. O, yaratıcının yaratması ile vücud bulmuştur. Zira Cenabı Hak şöyle buyuruyor:
“Allah her şeyi yaratandır, o her şeye vekildir.” 133
Allah Teâlâ var iken onunla beraber var olan hiçbir şey yoktu. Allah'ı tanıyanlar nazarında o şimdi olduğu gibi idi. Allah Teâlâ, kendi için bir ortak bulunmasından, yaratmada, işte ve maddede, hatta bir zerrenin icadında, yahut ona hareket ve sükûn ile imdad etmek hususunda bir ortak bulunmasından münezzehtir.
Allah Ezelde Her Şeyi Bilendir
Eşya var olmadan evvel Allah Teâlâ, ezelde eşyayı biliyordu. Bu metin,
“Allah her şeyi bilicidir.” 134 mealindeki âyetin manasıdır. Kadimliği sabit olanın yok olması mümkün değildir.
Her Şeyi Takdir Eden Yüce Allahtır.
Eşyayı takdir eden ve takdirine göre hüküm veren Cenabı Allah'tır.
Cenabı Allah her şeyi iradesine uygun olarak takdir eder; yaratırken de hikmetine uygun olarak hüküm verir. Bu sözde Allah Teâlâ'nın şu âyetinin manasına işaret vardır. Cenabı Hak şöyle buyuruyor:
“Bilmez mi o yaratan.. O lâtîfdir, her şeyden haberdardır.”135
Yâni eşyayı yaratan, onu yaratmadan önce bilmez mi?Yaratanın bilgisi kadîmdir, fakat bilgisinin tâalluk ettiği bazı varlıklar ise yaratılmıştır. Bu konuda Cenabı Hale şöyle buyuruyor:
“Ne yerde, ne gökte zerre ağırlığında hiç bir şey rabblnden gizli kalmaz; ne bundan daha büyük ne de küçüğü.. Bunların hepsi ancak Levh-i Mahfuz'da yazılıdır.” 136 Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellem de söyle buyuruyor:
“Allah'ın ilk yarattığı varlık kalemdir. Allah Teâlâ, kaleme, yaz dedi. Kalem de: ne yazayım, dedi. Allah Teâlâ: Kıyamete kadar olacak işleri yaz, buyurdu.” 137
Bu gerçek, Hak ehlinin “Eşyanın hakikati sabittir” sözlerine delâlet etmektedir.
Hayır Ve Şer Allah'ın Takdiri İle Var Olur:
İmam Âzam rahimehullah “El-Vasıyye” adlı kitabında diyor ki
“Sonra biz bütün hayırların ve kötülüklerin Allah tarafından takdir edildiğini ikrar ederiz. Çünkü Cenabı Hak şöyle buyuruyor:
“Allah'ın şanı, bir şeyin olmasını istediği zaman ona yalnız “ol” demektir; o olur.” 138
“Bununla beraber onlara bir iyilik gelse bu Allah’tandır, derler. Bir musibet geldiği zaman ise bu senin uğursuzluğundandır derler. De ki: hepsi (iyilik ve kötülük) Allah'tandır.” 139
“Her kim hayır ve şerrin Allah'tan başkası tarafından takdir edildiğine inanırsa Allah'ı inkâr etmiş bir kâfir olur ve Tevhidi bâtıl olur.” İmam Âzam’ın sözü burada son bulmuştur.
Fahrul-İslâm Pezdevî, “Usul” adlı kitabında yukarıdaki âyetten kasdedilen mananın, süratle yaratmak olduğunu söyleyenleri reddetmiştir. Âyetteki ifadeye göre Allah'ın muradını incelediğimiz zaman, bizim kanaatimize göre, bu âyetten bu kelimeyi yâni “Kün ol” kelimesini süratli yaratmak şeklinde gerçekten söyleyerek konuşmak kasdedildiğine hamledilmiştir. Mecazî bir mana kasdedilmemiştir. Belki bu ifade, Allah'ın sıfatında tatil ve teşbih (benzetme) olmaksızın hakikati üzerine gelmiştir. Şems'ül-Eimme esSerahsî de “Usul” adlı kitabında bu meseleyi bu şekilde zikretmiştir. Bu sözün Tekvin kökünden yaratmak manasında mecaz olduğunu söyleyenlere cevap olmak üzere şöyle diyor: Kitaptan delilimiz şu âyet-i kerimedir:
“Yine göğün ve yerin, O'nun emriyle durması, kudretine delâlet eden alâmetlerdendir.” 140
Bu âyette kasdedilen, bize göre, bu kelimenin hakikatidir, yaratmak manasında mecaz değildir. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve müfessirlerin çoğu ise bu inançtadır. Biz bu âyeti, Allah kelâmının yaratılmış olmadığına delil getiriyoruz. Zira Allah kelâmı bütün yaratılmışlardan öncedir. “Kün” emrinden sonra feyekûn'deki “fâ” tâkîbiye'dir. Manası, ol, emriyle emrettikten sonra Allah Teâlâ dilediği şeyi yaratır, demektir. Bu ol, emri Allah Teâlâ'nm kadîm olan kelâm-ı nefsîsidir. Kuıdsî ve kerîm olan sıfatıdır. Cenabı Hak, eşyayı, ondan evvel geçen bir yaratıktan yaratmış olmadığı tahakkuk etmiştir. Allah Teâlâ’nın eşyayı, aletsiz,, hazırlıksız, kaynaksız olarak yaratması, onu “ol” emri ile yaratmış olmasına aykırı değildir. Zira ol emri, Allah Teâlâ’nın
“Allah her şeyin yaratıcısıdır.” 141 mealîndekiâyette geçen şey mefhumuna dahil değildir. Allah Teâlâ'nın kelâmı, zatının ne aynıdır ne gayrıdır. Sonra eşyanın hakikatinin gerçekleşmesinde, yerde ve gökte gördüğümüz bunca eşyanın hakikatinin gerçekleşmesinde Sûfestâ iyye taifesine ve onlara uyanhavailere reddiye vardır. Onlar eşyanın hakikatini inkâr ediyorlar ve eşyanın hakikatinin rüya gibi vehim ve hayalden ibaret olduğuna inanıyorlar. Bunlara, sofilerin cahillerden hulûliye îlhadiye ve Vücudiye (Vahdet-i vücutçu) taifesi yakındır.
Allah Her Şeyi Önceden Yazı İle Yaratır:
Dünyada ve âhirette Allah'ın dilemesi, kaderi, kazası, bilgisi yazgısı ve Levh-i Mahfuz'da yazısı olmaksızın hiçbir şey var olmaz. Ancak, Allah'ın yazması, o şeyi vasf etme şeklinde olup hükmetmek suretiyle değildir.
Yani Allah Teâlâ, her şey hakkında, böyle böyle olacak, diye yazmıştır; fakat, şöyle şöyle olmalıdır, diye yazmamıştır. Bunun daha geniş açıklaması şöyledir: Varlıklar, Allah yazdığı zaman var değildi. Levh-i Mahfuz'da Allah Teâlâ, var olacak eşyayı vasfetmek suretiyle kazasına uygun olarak, olacak, diye yazmıştır; bunu bir emir tarzında yazmamıştır. Yâni bu iş olacak, demiştir; olmalıdır, dememiştir. Çünkü Allah olacak bir iş için olsun, derse, o anda eşyanın var olması gerekir. Çünkü yaratılanın, yaratanın yaratma ile ilgili emirden sonraya kalmasını tasavvur mümkün değildir.
İmam Âzam “El-Vasıyye” adlı kitabında şöyle diyor:
“Allah Teâlâ kaleme yazmasını, emretmiş, yahut yaz demiştir, kalem de: neyi yazayım, demiştir. Allah Teâlâ da: Kıyamete kadar olacak şeyleri yaz, demiştir.” Çünkü Cenabı Hak şöyle buyuruyor.
“Bununla beraber işledikleri bütün işler defterlerdedir. Küçük ve büyük hepsi (Levh-i Mahfuzda) yazılıdır.” 142
Yâni yukarıdaki hadis, Kur'an'dan iktibas edilmiştir. Çünkü Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellem'in sözleri, Allah'ın kelâmını açıklama durumundadır. Sözün kısası, Kader: ezelde takdir edilen hayır, şer, tatlı, acı ne varsa kuldan sudur etmesi; Allah Teâlâ'nın iradesi ve yaratması ile olmaktadır. Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz.
Dostları ilə paylaş: |