Fikh-i ekber


Allah Fazlı İle İhsan Eder Adaleti İle Ceza Verir



Yüklə 1,59 Mb.
səhifə37/69
tarix30.12.2018
ölçüsü1,59 Mb.
#88233
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   69

Allah Fazlı İle İhsan Eder Adaleti İle Ceza Verir:

Allah Teâlâ, kullarından bazılarına fazlı ile muamele eder. Ba­zılarına da adaletiyle muamele eder. Bazen dilediği kullar için lâ­yık olduğunun kat kat üstünde sevabı fazlı ile ve keremi ile verir. Kulun günahına karşılık adaleti ile yalnız lâyık olduğu cezayı verir. Bazı kullarına azab etmeyip fazlı ile affeder. Allah Teâlâ bu konularda şöyle buyuruyor:

Allah selâmet evine çağırır ve dilediğini doğru yola hidayet eder.” 323

Allah Teâlâ, dilediğine kat kat verir.” 324Bu da Allah'a yakın­lık derecesine ve İhlasın durumuna göre değişir.İster şefaat vasıta­sıyla olsun, ister vasıtasız olarak olsun, Allah Teâlâ dilediği kulunu affeder. Bu konuda şöyle buyuruyor:

Size isabet eden bir musibet, sizin kendi kazancınızın ese­ridir. Allah çoklarının günahını affeder.” 325

Allah şirkten başka dilediğini mağfiret eder.” 326

Yâni ister küçük günah olsun, ister büyük günah olsun Al­lah Teâiâ mağfiretini dileyen kulunun günahını affeder. Bu Al­lah Teâlâ'nın fazlı ve keremi icabıdır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

Muhakkak ki iyilik ve sevap verme fazileti Allah'ın elinde­dir. Onu dilediğine verir.” 327

Bu makamda maksadın hülâsası şudur. Allah'ın emri, kullarına nisbetle muradına uygun bir şekilde adalet ve faziletten boş değildir. Bununla beraber bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir:

Allah eğer, gök ehli ve yer ehline azab etmek isterse azab eder. Allah onlara azab etmez. Eğer rahmet ederse O'nun rahmeti kullar için hayır olur.” 328


Peygamberlerin Şefaati:

Peygamberlerin ve bizim Peygamberimizin müminlerin gü­nahkârlarına ve büyük günah işleyenlere şefaat etmeleri haktır.

Bu konuda şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:

Benim şefaatim, Ümmetimden büyük günah işleyenler için­dir.” 329

Bu hadisi, İmam Ahmed, Tirmizî, Ebû Dâvud, İbn-i Hıbban ve Hâkim Enes'den rivayet etmişlerdir. Hâkim Câbir'den, Taberînî İbn-i Abbas'tan, Hatîb İbn-i Ömer'den ve Ka'b b. Uceyr'den riva­yet etmişlerdir.)

Şefaatin varlığına aşağıdaki âyet-i kerîmeler de delalet etmektedir:

Bir de kendi günahına ve mümin erkeklerle mümine kadın­lar için mağfiret dile.” 330

Fakat onlara, şefaatçıların şefaati fayda vermez.” 331

Bu âyetin mânası, müminlere, şefaatin fayda vereceğidir. Çün­kü kâfirlere şefaatın fayda vermeyeceğini beyan ediyor.

Meleklerin şefaatına ait şu âyet-i kerîme delil olabilir.

O gün Cebrail ve melekler, saf halinde duracaklar. Rahman'ın kendisine izin verip de doğruyu söylemiş olandan başka­ları bir kelime bile söyleyemiyecekler.” 332

Peygamberlerin ve meleklerin şefaati hak olduğu gibi, velile­rin, âlimlerin, şehidlerin, fakirlerin ve belâlara karşı sabreden müminlerin ölmüş küçük çocuklarının şefaatları da haktır.

İmam Âzam “El-Vasiyye” adlı kitabında şöyle diyor.

“Büyük günah islemiş olsa da Cennet ehlinden olan herkese, Peygamberi­miz Hz. Muhammed Mustafa'nın şefaati haktır.”

Bu sözlerden anlaşılan şudur: Şefaat; yalnız büyük günah işle­yenlere mahsus değildir. Hz. Peygamber aleyhisselâm, bütün üm­metinin bütün sıkıntılarını gidericidir ve rahmet peygamberidir. Hz. Peygamber'in çeşitli şekillerde şefaat edeceği sabittir. Bu ma­kam onu izah etmeğe yetmez. “Akâid-i Nesefîye”de şöyle denili­yor:

“Hadislerden istifade edildiğine göre, büyük günah işleyenler hakkında Hz. Peygamberin ve ümmetinin hayırlılarının şefaatla­rı sabittir. Mutezile bu meseleye de muhalif olup ancak müminle­rin derecelerinin yükseltilmesi için şefaat edilebileceği görüşündedirler.”


Amellerin Tartılması.

Kıyamet gününde amellerin özel bir tartı aleti ile tartılması haktır.

Amellerin tartı aleti ile tartılması nasla sabittir. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

«Kıyamet gününde amellerin tartılması haktır. Kimin iyilik­leri kötülüklerinden ağır gelirse, işte onlar kurtulanlardır. Kimin de tartıları hafif gelirse, işte bunlar da âyetlerimize zulm etme­leri sebebiyle kendilerine yazık edenlerdir.” 333

Biz Kıyamet günü için adaletle tartan teraziler koyacağız. Artık hiç kimseye hiçbir suretle zulmedilmeyecektir. Yapılan iş, bir hardal ağırlığında da olsa, onu tartıya koyacağız. Amellerin hesabını yapmak için bizler yeterliyiz.” 334

İmam Gazali ile Kurtubî bu konuda şöyle diyorlar;

“Amelle­rin tartılıp hesap edilmesi herkes hakkında tatbik edilmeyecektir. Hesap yapılmadan Cennet'e girecek olan 70.000 kişi için mizan ku­rulmayacaktır, onlar sayfalarını da almayacaklardır.” Bu görüş, görünüşü itibariyle Kur'an nassına muhaliftir.

İmam Konevi'nin zikrettiğine göre, Şeyh İmam Ali b. Saîd er-Rustağnî kâfirler için mizan kurulup kurulmayacağından soru­lunca, hayır cevabını vermiştir. Rustağni’nin bu görüşü ise red­dedilmiştir. Çünkü yukarıda zikredildiği üzre Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

Mizanda iyilikleri hafif gelenler, kendilerine yazık eden kim­selerdir. Onlar Cehennemde devamlı olarak kalacaklardır.” 335

Müminler ise Cehennem'de ebediyen kalmayacaklardır. İmam Rüstağnî'den ikinci kez sorulunca, “Kâfirler için mizan vardır, fa­kat bu mizan iyilik ve kötülük kefelerinin karşılaştırılması şek­linde amellerin tartılması mânasında değildir. Kâfirlerin mümin­lerden ayrılması mânasındadır.” tarzındaki cevabına aşağıdaki âyetleri de delil olarak getirmiştir:

Şüphesiz münafıklar Cehennemin en aşağı tabakasındadır.” 336

Kıyamet koptuğunda, Firav'nın kavmini en şiddetli azaba sokun denilecektir.” 337

Bu rivayetin aslı esası yoktur. Zira mizan, küfürde ve iman­daki mertebeleri ayırmak için konulmuş bir tartı ve temyiz ale­tidir. Yoksa müşriklerin Cehennem'de farklı mertebeleri olduğu gibi, müminlerin de Cennette elbette birbirinden farklı dereceleri vardır.

Doğrusu, mizan âyeti, kitap âyeti ve Kur'an-ı Kerimde zikre­dilen vaad ve korkutma ile ilgili âyetler, kâfirlerle müminlerin iyileri ve Allah'tan korkanlarına mahsustur. Allah'a isyan eden ve fasık olanların hallerinden bahseden âyetler de müminlerin kor­ku ile ümid arasında bulunmaları içindir. Evet. İyilikleri ile kö­tülükleri eşit olanlar hakkında, Âraf ehlinden olacakları ve Cen­nete en son gireceklerini açıklayan bir rivayet gelmiştir. Fakat Allah Teâlâ'nın:

Bunlar işte o kimselerdir ki, rablerinin âyetlerini ve ona ka­vuşmayı inkâr etmişlerdi de iyilik olarak yaptıkları bütün amel­ler boşa çıkmış oldu. Artık onlar için kıyamet günü hiçbir terazi tutmayız.” 338

âyetinin mânası amellerine itibar etmeyiz, demektir. Sonra yukarıdaki âyette mizan bir olduğu halde, “mevâzîn” kelimesinin cemi' lafzı ile zikredilmesi, o gün yaratıkların çokluğuna nazarandır. Yahut, o gün kurulacak mizanın büyüklüğündendir.

Konevî'nin: “Tartılacak olan, Allah katında ağırlığı ve ölçü değeri bulunan amellerdir.” sözü mutlak değildir. Belki “Mevzun Tartılacak olan” sözü, tâat ve mâsiyet sözlerinden daha umumi­dir. Öyle ki irade ve meşîet-i İlâhî'nin tâalluku sebebiyle ağırlık ve hafifliği ortaya çıkar. Burada tartma keyfiyetinin açıklanması ge­rekir. İster amel sayfalarının tartılması şeklinde olsun ister söz ve amellerin muşahhaslaştırılması şeklinde olsun, tartma keyfiyeti­nin açıklanması gerekir. Bunun hikmeti, Allah'ın dostlarının du­rumunun düşmanlarından ayrılmasıdır. Allah dostları için mizan sonunda büyük bir sevinç, Allah düşmanları için de büyük bir kö­tülük olacaktır. Gerçekte ise amellerin tartılmasının sebebi, Kıya­met gününde Allah'ın adaletini, üstünlüğünü, fazilet ve ihsanın kullara göstermektir.

İmam Âzam “El-Vasıyye” adlı kitabında:

Kıyamet gününde adaletle tartacak olan tartı aletlerini koyacağız.” 339

Kitabını oku. Kendi kendine hesap yapmaya yeterlisin.” 340

âyetlerine dayanarak “Mizan haktır” demiştir.

İmam Âzam'ın bu istidlalinde şu noktaya işaret vardır. ÖIdükten sonra dirilince kullar için mizanın ortaya konulmasının hikmeti, amellerinin muhtelif oluşu sebebiyle kullar için sevap ve azap miktarını bilmektir. Yine bu istidlalde, amel defterlerinin amel edenlerin ellerine verilmesinin de hak olduğunu bildirmek içindir. Çünkü Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

Kıyamette amel defteri sağ eline verilen, kolay bir hesap ile hesap görecektir. Ve sevinçli olarak ehline dönecektir. Fakat ki­tabı arka taraftan verilen, “Artık helak!” diye bağıracaktır. Ve Cehenneme girecektir. Çünkü o, evinde sevinçli ve keyifli idi.” 341

Yâni kitabı arka tarafından verilenler, dünya hayatında nefsinin arzularına uymak, dünyaya ait isteklere uymak, mal ve mevk ile gururlanmak sebebiyle sevinçli ve neşeli idi. Fakat âhirette ki­tabını okuduktan sonra vay, helak oldum diyecektir.

İmam Âzam, yukarıdaki sözü ile, hesap ile kitabın verilmesi­nin zaman bakımından birbirine yakın olduklarını beyan etmiş­tir. Bunların hükmü bir gibidir. Birbirinden ayrılmazlar. Doğru­su, kitabın verilmesi hesap mizanından öncedir. Çünkü Allah Te­âlâ yukarıdaki âyette:

Kitabı sağ tarafından verilenler, kolayca hesap edilecektir.” buyuruyor. Bunun tefsiri Sünnette de geçmiş­tir. Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellem şöyle buyuruyor:

«Kıyamet gününde hesapta münakaşa edilen kimse azab edilecektir.” 342

Mutezile ise, her biri hakkında kesin delil bulunmasına rağ­men noksan akıllar ile mizanı, kitabı ve hesabı inkâr etmişlerdir. “El-Umde” adlı kitapta “Kâfirin kitabının solundan mı, yoksa ar­ka tarafından mı verileceği” hususundaki sözü, Umde sahibinin bu konuda tereddütlü olduğunu ve şüpheli bulunduğunu hatıra getirir ise de böyle değildir. Belki Umde sahibi sağından mı, yok­sa arka tarafından mı derken iki kelimeyi bir birine “ev” harf-ı atfı ile atf etmiştir. İki âyette gelen ifadeler değişik olduğu için, o da bunu iki şekilde atıflı olarak zikretmiştir, işaret ettiğimiz gibi bu ifade ya her ikisinin vukuuna hamledilmiştir, yahut da bir kıs­mının sol taraftan, bir kısmınınki de sağ taraftan verileceğini ifa­de içindir. İslâm'a yakın olanlar, sol taraftan, külliyyen inkarcı olanlar da arka taraftan amel defterlerini alacaklardır. Bu defterler, sahipleri hayatta iken ölünceye kadar meleklerin yazdıkları defterlerdir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

Yoksa biz, o kâfirlerin kalblerinde gizlediklerini ve fısılda­dıklarını işitmez miyiz sanıyorlar? Hayır işitiyoruz ve onların yan­larında elçilerimiz vardır ve yazıyorlar.” 343

Yani amel sahiplerinin bütün işlerini ve hallerini yazıyorlar Bu ayetle, meleklerin, insanların gizli kalan işlerini bilemedikleri inancı reddedilmiştir.



Yüklə 1,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   69




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin