GöNÜlden esiNTİler: terzi baba necdet ardiç (8) (19-53) Neml Sûresi 27/40. âyet “haza min fad­li rabbî”



Yüklə 1,56 Mb.
səhifə4/12
tarix06.03.2018
ölçüsü1,56 Mb.
#44418
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

53 e biraz daha yakın olalım.

5 ve 3 sayıları neyi anlatmak istiyor?...

53 ve 13 ün ortak rakkamı, 3 tür.

Peki buradaki 3 nedir? ...

97

Muhammed” isminde mevcudolan 3 adet (mim) i



ve “yakîn mertebeleri”ni kendinde cemedendir. (*)

-------------------

(*) Bu konuda geniş bilgi “Kelime-i Tevhid” adlı kitapta verildi. (T. B.)

-------------------



53’ün 5’i ise, tek din olan ve adına İslâmiyet dediğimiz ilâhi sistemin işleyişinin sağlayan 5 ana program ya da İslâmın 5 esasıdır. Bir başka yönüyle de “Hazarat-ı Hamse”yi anlatır.

53 sayısındaki 3 adet (mim) in genel toplamı da

(40 × 3) =120 dir.


Dolayısıyle İnsân-ı Kâmil’den taliblilerin gönüllerine akan rahmetin kaynağı da burasıdır.
Değerli Gönül Dostum!

(Necdet)  harflerinin

(nun),  (cim),  (dal), / (te)



( - - - / ) yazıp önümüze koyalım.

Seyir anında O’nun zâtına giden yolda oluşan şekillerin sayı değerlerine göz atalım.

Şekillerde de görüleceği gibi “Necdet”  4 harfi 4 köşeyi temsil ediyor. Herbir harf O’nun zâtına giden yolda bir mertebeyi ifade ediyor. Bu harflerde hep ayak
98

izleri ve secde izleri mevcuttur.


Bu harflerle “Makam-ı İbrahim”den “Makam-ı Mahmud”a erişilir. Seyire harf (nun) dan başlanır,

yine O’na varılır


 Nûr-u İlâhi

 Cemâl-i ilâhi

 Delil-i ilâhi

 Tevhid-i ilâhi

Bilindiği gibi İslâmın şekil olarak sembolü “Kare”dir.

 (nun) harfi ayni zamanda “Mertebe-i Zât” ve “Hacer’ül Esved”i simgeler.

Nûsret Babamız rahmetullahi aleyh, kendilerini “gözümün nûru” diye hitap etmelerinin sebebi bu da olsa gerek…

53 ŞERİAT

53 TARİKAT

53 HAKİKAT

53 MARİFET

Pir” kelimesinin 212 sayısını verdiğini söylemiştik, ki 4 adet 53 ün ve 4 mertebenin toplamıdır. (53x4=212)

99

Hâl böyle olunca bütün mertebelerde “pir”lik vasfının delili oluyor.



Tavaf, 7 şaft’tan meydana gelir.

O zaman bu çizelgede Tavaf’ın oluşumuna bakalım.

(212 × 7) = 1484

Bu sayıda Necdet’i bulalım (1 + 48 + 4) = 53

Bu seyir neticesinde kendini kendisi ile biliyor. “Küntü kenzen”deki esrar ortaya çıkıyor.

13

13

13

13

Necdet”in aslının “Necat” olduğunu söylemiştik;



53 de aslının 13 olduğunu belirtmiştik.

Necat” bütün mertebelerde “Hakikat-i Muhammed-i” üzere kurtuluşa erdiren hidâyete götüren-dir.

Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi 4 mertebenin toplamı

(13 + 13 + 13 + 13) = 52 dir.

53” ise, bütün bu mertebeleri kendisinde cem edendir.

Necat” 454 (4 + 5 + 4) = 13

Kendisi 13 olduğu için, kendi kendisini kurtuluşa erdiren olmuş oluyor. (Ç. H. U.)

-------------------

100

CÂMİ ve MİHRÂB
Câmi ismi cem edici, toplayıcı, hâvi ve muhit (kuşatan ve ihata eden) bütün evvel ve âhir güzel isimleri ve ahlâkı kendisinde cem etmiş olan İnsân-ı Kâmil’dir.

Lügattaki Câmi  yazılışına bakarsak; ebceddeki karşılığı ise,

 3

 1


 40

70 = 114

Burada hiçbir tesadüfün yeri olamaz, zira 114 sayısı, Kûr’ân’ın 114 sûre sayısını yani Kûr’ân’ın ve İnsân-ı Kâmil’in cem’iyyetini belirtir, ki bu da “ism-i câmi” ile ifade edilir.

İşte İnsân-ı Kâmil, “Câmi” ismi ile bütün övgü ve erdemleri zâtında toplamıştır.

İsm-i Câmi” nin içinde çok özel bir makam vardır, o da “Mihrab” dır. Mihrab, ki

genel anlamda, namaz kıldırılan yerdir.

Özel anlamda ise, “Melik”in ya da “Sultan”ın hususi makamıdır.

Mihrab  yazılışına lügatta baktığımızda;

 40


101

 8


 200

 1


2 = 251 (2 –51) = 53

Mihrab ismi, câmi’de “Melik”in, “Sultan”ın yani “İnsân-ı Kâmil”in hususi makamıdır.

Bu makam üzerinde de genelde

-------------------



“fevelli vecheke şatrel mescidil harami” âyeti yazılıdır. (2/144-145-150)

Yani “vechinizi (yüzünüzü) harem-i şerife (Kâbe-i Muazzama’ya) zâhir ve bâtın olarak çevirin,” ifadesi yazılıdır.

-------------------

Genelde câmilerin mihrablarını süsleyen bu âyet-i kerime Bakara sûresinin farklı âyetlerinde birkaç yerde geçer.

İşte mihrabların üzerine nakşedilen “fevelli vecheke şatrel mescidil harami” âyetinin sûre ve âyet sıralanışına bir bakacak olursak,

(Bakara 2/150) 2. sûre 150. âyet; (2 + 1 + 50) = 53 çıkar, ki o da kitabımıza konu olan (53) “İnsân-ı Kâmil”in özel rümuz ve şifresidir.



TAVAF : “Zât-i İlâhiyye”ye giden yoldur.

102


Tavaf 7 şafttan oluşur.

İsterseniz Mescid-i Harem’e Şâmi kapısından girip

(53 nolu kapı bâtında Terzi Babamı simgeler) bir tavaf yapalım.

Tavaf 7 şaft idi; 53 ile 7 şavtın çarpımından bir tavaf elde ediliyor.

(53 × 7) = 571 çıkan sonuç bizi (5 + 7 + 1) = 13

(13) ile, hem “Hakikat-i Muhammediye”ye

(571) ile de, hem “Hz. Muhammed”e ulaştırıyor.

Hal böyle olunca kendinden kendine, zâtından zâtına seyirdir, denilebilr

10.12.2002

Çarşamba (Ç. H. U.)

-------------------

KIYMETLI GÖNÜL DOSTLARIM!

Aslında bu bölüme ilâve edilebilecek çok daha fazla bilgilerin mevcut olduğu kanaatindeyim. Gönül dostlarımın Terzi Baba hakkında söylemediklerinin, söylediklerinden daha fazla olduğunu da biliyorum Allah (c.c.) cümlemiz-den razı olsun.

Bu bölümümüzü de acizane fakirin ma’nâm da yaşa-dığım bir hatıramla bitirmek istiyorum.

-------------------



Uyku ile uyanıklık arasındayım. Hacer’ül Esvedde tavafa başlamak üzereyim. Bir el uzanıyor kalabalığın için-den onu yüzüme sürüyorum. Terzi Babamın eli ve içi,

103

yüzüme sürdüm. “Mikatta söz verdim vechim senin dir,” diyorum. Uyanıyorum. Terzi Babamın rûhaniyeti bir güneş gibi üzerime aksediyor, benimle konuş diyordu. Tekrar uyumaya çalıştım. 53. kapının huzurunda namazdayım (aynı yerde 10 gün sonra namaz kıldım). Uyandım. Kağıt ile kalemimi elime aldım.



-------------------

S. Kapın nedir? diye sordum.

C. Varlığın ve yokluğun kapısıyım, Mekkenin ve Medinenin kimliğiyim, dedi.

S. Senin kelâmın konuşman nasıldır? diye sordum.

C. Benim kelâmım gözlerimle olur. Benim bu gizli lisânımı sedamı duyanlar hep Cemâlimle yaşarlar.

S. Senin yemen, içmen, uyuman, görmen nasıldır? diye sordum.

C. Tutan elim, gören gözüm, işiten kulağım olanlar bunu idrak ederler, dedi.

S. Senin şefaatın var mıdır? diye sordum.

C. Şefaatımı diktiğim elbiselerde gizledim, bunu da ehli bilir ancak, dedi.

S. Sen hangi ameli işlersin? diye sordum.

C. Ben Ulûhiyyet elbiseleri diker giydiririm, dedi.

S. Sana en sevimli gelen amel nedir? diye sordum.

C. Bilinmek ve sevilmektir, dedi. Bu da ikr’a hitabı ile başlar. Ümmetimin en hayırlıları Kûr’ân’ı öğreten ve onu başkalarına öğreteninizdir, buyurdu efendimiz.

S. Sana en sevimsiz gelen amel nedir? diye sordum.

C. Beni okuyup da unutmasıdır, çünkü ümmeti Muhammedin en şerlileri Kûr’ân’ı öğrenip de unutanlardır.

104


S. Senin en güç amelin nedir? diye sordum.

C. Beni tanımak ve taşımak çok güçtür, dedi.

S. Senin rahmetin var mıdır? diye sordum.

C. Benim rahmetim beni zikredip hatırlayanlara, beni ziyaret edip güzelliğimi seyredenlerdir, dedi.

S.  (nun) ile  (mim) in sevdası nedir? diye sordum.

C.  (nun) ile  (mim) birbirine delil oldu.

 (nun)   (mim) ile kaim oldu.

S. O da nasıldır? diye sordum.

C.  (nun) velâyetimi,  (mim) risâletimi anlatır, dedi.

S.  (nun) ile  (mim) birbirinden ayrı mı ki? diye sordum.

C.  (nun) ile  (mim) birbirinden ayrı değillerdir. Sakin  (nun) dan sonra sükûne ermiş  (nun)  (be) gelirse, (nun)  (mim) e dönüşüyor bu da iklâb olur.

S.  (nun) un sakinliği nedir? diye sordum.

C. Üzerindeki harekenin (hareketin) gitmesi, sükûne ermesidir yani “ben”de fani olmasıdır. Abd’ın hakikati de budur.

105


 (nun),  (necm) de başta gelir.

Çünkü Risâlet’ten önce Velâyet vardır

Alfabede sonra gelir.

Çünkü Risâlet, Velâyetle devam eder.

Ayrıca  (nûr) olmasa idi, hiçbir şey bilinemez karanlıkta kalırdı.

S. Bu güzelliğin sırrı nedir? diye sordum.

C. O benim şanımdandır, dedi.

07/01/2002

(Ç.H.U.)

-------------------



BİR TECELLİ

Sonsuz âlemleri hüviyetinde toplayan İnsân-ı Kâmilin, âlemi şahâdette bilinir ve tanınır olması çok büyük bir lütfü İlâhidir. İnsân-ı Kâmil-i oluşturan harf ve sayıları ise elif-nûn-sin-elif-nûn-kef-elif-mîm-lâm harfleri iken, ebced sayı toplamı da!

1+50+60+1+50+20+1+40+30=251..2+51=53 o ise kitabımıza konu olan Terzi Babam a ait olan özel bir şifre sayıdır.

Konu ile ilgili olan, yaşadığım bir hâtıraya burada yer vermek istedim. Kendi görev yaptığım câmide bir öğlen namazını cemaatle birlikte edâ ediyorken müezzinin kâmet okuyuşuyle birlikte namaza girildi. Namazın hemen başında fâtihadan sonra zammı sûre olarak kıyâmet sûresinin ilk âyetlerini okuyor iken,

-------------------

106


لَا اُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِ~~75.1~

~~75.2~
وَلَا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ

“Lâ uksimu bi yevmil kıyâmeh Velâ uksimu binnefsil levvâmeh…..”75/1 2 ….

Mealen,” Kıyâmet gününe yemin ederim. Kusurlarından dolayı o gün pişmanlık çeken nefse de yemin ederim.”

-------------------



Kıyame sûresi 1..2… 75/1 2…51+2=53

Namaz esnasında bu âyeti kerimelerin ifade ve ma’nâları Terzi Babamın ruhâniyeti, varlığımı sararak kalbime ilkâ olundu. Kıyâmet günü pişmanlık duyan nefse edilen kasem bir yönüyle de Terzi Babamın zamanında iyi anlaşılamaması, değer ve kıymetinin iyi bilinememesinin nefislerin tadacağı bir sonuç olduğu düşüncesi ile irkildim.

(Ç.H.U.)

-------------------





BAŞLARKEN.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Cenâb-ı Hak Kurân-ı Kerîmde bakara sûresi (189) âyet de;

-------------------



.. 107

(Ve’tül büyûte min ebvâbihâ vettekullâhe leâlleküm tüflihûne)

(2/189) “Ve evlere kapılarından giriniz.Allaha karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa erseniz.”

-------------------

Bu vesile ile bizde İlâh-î vâridatları hem alabilmek, hem de sunabilmek için “Terzi Babam’ın =İnsân-ı Kâmil gönül kapısından ve elimizdeki 19 harfli besmele anahtarı ile, o gönül evinin kapısını açıp içeriye girmemizle olabilecektir. Haremi şerifin etrafındaki kapılar ve de hususi anlamda 53 nolu kapı aynı zamanda bu gerçeğin beyânıdır.

Yukarıdaki âyette çok açık olarak görüldüğü gibi, gerek zâhiri olarak, gerekse tasavvuf eğitimi alan ehli irfân, ancak bu kapılardan girip, hedef ve menziline varabilmektedir.

Gönül eğitimi için bir gönle girmek ve bir gönül sultânı bulmak şarttır. Terzi Babam’ın tasavvuf ve irfan anlayışında ise, gönüllerin temiz olmasıyla, İlâh-î sırlara yaklaşılabileceğini, muhabbet ve irfâniyet ile hakikat cevherinin bulunabileceğini öğrendik.

Muhammed sûresi 24.

-------------------



(Efelâ yetedebberûnel kurâne em alâ kulûbin akfâlühâ)



47/24…..”Ne diye Kurân-ı bir iyice düşünüp taşınmazlar. Yoksa gönüllerinde kilitler mi var?.

-------------------

Burada iyice düşünün, tefekkür edin diye bizlerden

108


istenen, zâhiri olarak mushâfı şerifin öğrenilip incelenmesi

araştırılması olduğu gibi, İrfâniyet yönüyle ise İnsân-ı Kâmilin idrâk edilmesidir. Yoksa gönüllerinde kilitler mi var ?...İle de kilitli gönüllerin halini de ortaya çıkarıyor.

Burada çok mühim bir başka husus ise sûre ve âyet numaralarının bize olan işâretidir.

47/24…..47+2+4=53=Terzi Baba =Onun yolun da onunla, ona olan hayret ve hayranlığımızı art-tırmaktadır. Rabb’ımıza şükründen âciziz.

Bir İnsan için dünyadaki en büyük bahtiyarlık ve mutluluk bir İnsân-ı kâmilin himmetine mazhar olabilmektir.

Nahl sûresi ayet 16……16/16.

-------------------



(Ve binnecmi hüm yehtedûn)

(16/16)Ve onlar yıldızlarla yollarını bulurlar”

-------------------

Bu âyeti celîlede de, necm yıldızına işâret vardır. Onlar yıldızlarla yollarını bulurlar ifadesi, zâhiri olarak eski dönemlerde ticaretle uğraşan kervancıların, yönlerini gökyüzünde parlayan yıldızlar sayesinde buldukları anlaşılıyor. İrfân cihetinden bakışta ise, Hak ve hakikat yolunda cehâlet ve mâsivâ karanlığındaki sâlikler yönlerini, kıblelerini, ilim ve irfâniyet ile parıldayan İnsân-ı Kâmil vasıtasıyla bulmaları demektir.

Efendimizin “ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uysanız yolunuzu bulursunuz.” buyurduğu gibidir.

Necm- yıldızın kendisi 53 (Terzi Taba şifresi) olduğu

109

gibi, nahl sûresinin ilgili âyetine bakarsak. 16/16. İlk 16. ebced hesabında 457 olarak yazılan Necdet ‘ in aralarında toplanarak oluşan karşılığı idi. 4+5+7=16. Diğer sayılar ise. 1. Ahadiyyetin sembolüdür. 61 ise. Türkçe Necdet demek idi. 61+6=67 ise Allah isminin karşılığı olması yanında, Terzi isminin tam karşılığı, ve de 13 olan (6+7) Hakikati Ahadiyyetül Ahmediyye, Sayılarının tam karşılığı olmaktadır.



Yine kaldığımız yerden yolumuza devam edecek olusak, İsrâ sûresi âyet 70 de ise.

-------------------







(Velekad kerramnâ benî âdeme ve hamelnâhüm filberri vel bahri ve razeknâhüm minettayibâti ve faddalnâhüm alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ)

(17/70) ”Andolsun ki Ademoğullarını ikramlarla şerefli kıldık. Biz insanoğlunu karada ve denizde nakil vasıtalarına yükledik (taşıdık). Onları temiz lezzetli şeylerden rızıklandırdık. Onları mahlûkatı-mızdan bir çokları üzerine üstün kıldık.”

-------------------

Karada ve denizde insanoğlunu yükledik. Kara, zâhir kesret ilmi, madde âlemi. Deniz ise, Vahdet irfâniyet ilmi, ma’nâ âlemidir. Ayrıca kara, fiziki bedenimiz, deniz ise ruhâniyet yönümüzdür. Yani karada ve denizde onları insân-ı kâmil Terzi Baba mazharından taşıdık. Onları İlâh-î yaşam gıdaları ile besledik. Ve onları diğerlerinden

110


üstün kıldık.

Burada dikkât ve hassâsiyetinizi, şu âyet numara-larına, çevirmenizi istirham ediyorum.

17/70….70-17=53=Terzi Baba. Allah (c.c.) lühü hayretimizi derinleştirsin. Âmin.

Hemen şu suâl akla gelip, burası ve bundan sonraki bütün safhalar için sorulabilir.

Soru… Niçin sûre ve âyet numaraları 53 olarak netice-leniyor?

Cevab… Kendisi bütün esmai ilâhiyyeyi giyinen bir adıda Kitâbı Mûbîn olan İnsân-ı Kâmil her şeyin açıklayıcısı olduğu gibi kendisini de açıklamış oluyor. Yani her şeyi açıklayan İnsân-ı Kâmil, kendisini açıklamamış olamaz.

Buraya kadar sıraladağımız âyetlere dönecek olursak, denilebilir ki, insanlar cehalet, gaflet, mâsivâ karanlığından kurtulup, yönlerini kıblelerini bulmak isterlerse, halk içinde parlayan yıldız olan, Allahın zât-sıfat-isim-fiillerinin en mükemmel şekliyle tecelli ettiği, Hak Cemâlini mükemmel gösteren bir ayna olan Terzi Baba mın gönül kapısından içeriye girsinler…

Burûc sûresi 21 âyetinde ise

-------------------



(Bel hüve kur’ânün mecîd)

(85/21) “Hayır o yalanladıkları şeref ve kadri pek büyük olan bir kur’ân’dır”.

-------------------

El Mecîd üzerinde bir miktar durup düşünmek istedik. Mecîd kelimesi cedîd kökünden gelir. Cedîd, yenilik

111

demektir.”teceddüd” tecdîd olarak kullanılır. El Mecîd, yenilenen, yenileyen, yeniden yepyeni yapan demektir. Kur’ânın lâfzı yenilenmez ve değişmez ancak anlayış ve kavrayışlar değişir yani yenilenir. O halde Kur’ân insanı yeniler.



Mecîd” Terzi Babamın önemli bir vasfıdır. Kur’ân-ı nâtık olan İnsân-ı Kâmil, yenidir, yenileyicidir, tazelen-mektedir. Açığa çıkardığı zâti ilim ile her an kendisine hayran olmaktayız. Burada Terzi Babam, kişiyi yeniler eski halinden kurtarıp, her an yeniden inşa eder, bu ise o kişi için bir onurdur. Yunus Emre nin şu dizeleri “mecîd” için bir vurgudur.

Her gün doğucularız güneş gibi,



kim bizden usanası”

Tâze olandan, her an tazelenenden, yeni olandan, hiçbir zaman bıkılmaz usanılmaz. Yukarıdaki sûre ve âyet numaralarına bakar isek, 85/21.. 8 sekiz cenneti 52+1= 53 (Terzi Baba şifre sayısı) olarak sayıların diliyle de Mecîd oluşuna şahit olmaktayız.

(Ç.H.U.)

-------------------



YÂSÎN YÂ…SÎN

Yâ. Sîn. Mekki, Zâti, bir sûredir Kur’ânın nüzül sırasına göre, 41 nici sûresidir. Burada ilk akla gelen acaba bu sureyi 41 inci sıra sayısı ile önemli kılan nedir? Hatırlarsanız Terzi Baba 1 kitabının sayıların dilinden bölümünde 41 ile ilgili geniş bilgiler verilmişti. Ancak kısa ve öz olarak. 41 NECDET isminin Arapça alfabedeki harf dizilimindeki yazılışı ile oluşan sayı idi.



Şunu unutmamalıyız ki, buradaki sûre numarasında, yada diğer oluşumlarda asla herhangi bir tesadüfilik yoktur. Bu Aklı Küll programındaki İlâh-i bir sistemin

112


işleyişidir. O halde sûre numarası ile belirtilen 41 den murad, işaret ettiği isim ve onun ma’nâları istikametince yol alabilmektir.

NECDET, ismi nun, cim, dal, te, harflerinden oluşuyor. Alfabemizi önümüze açtığımızda Nun 25, cim 5, dal 8, te 3, sıralaması ile bir terkip oluşturuyor. Bunun neticesi ise 25+5+8+3= 41 olarak ortaya çıkıyor idi. O halde ilk bilmemiz lâzım gelen bu ismin sayısı ile nüzül yönünden sûrenin sayısının aynı olduğudur.

Hemen belirtelimki halk arasında 41 Yâsîn okuma alışkanlığı ve kültürünün sebebi sayı adedince bunu okumaktaki gaye, var olan 41 sayısının ma’nâsında gizlenmiş olan İnsân-ı kâmile (Terzi Baba) ve ona ulaşabilme iştiyakıdır. Ancak avam bundan perdeli olduğu için sayı adedince sevap elde ederler.

İsmini başındaki harflerden aldığını söylemiştik. Aca-ba bu harfler bize hangi beyanlarda bulunacaklar.

YÂ. SÎN de, görünüm itibarıyla “ye” ve “sin” harleri vardır. Bu iki harf aynı sûrede ye 237 kez, sin ise 48 kez tekrar edilir, 237 2+3+7=12, 48, 4+8=12 ediyor, çıkan her iki sayıyı yan yana getirdiğimizde 1 ve 212 sayısı çıkmakta olup. O ise PÎR isminin karşılığı vede 53 ün 4 katı (şeriat, tarikat, hakikat, marifet, mertebeleri) idi. Bir başka ifade ile Hz. Pirimiz Necdet Ardıç Uşşaki efendimizin vasfıdır.

YÂ. SÎN, açılımlı bir şekilde okunduğundada yâ.. ye ve elif harflerinden, sîn ise, sin, ye, nun, harfleri şeklin de okunuyor. Ebced sayı değerlerine baktığımızda, Ye 10, Elif 1, Sin 60, Ye 10, Nun, 50, (10+1+60+10+ 10+ 50=131) etmekte olduğunu görüyoruz Burada (13) ün bütün mertebelerin sahibi olan Hakikat’ül Ahadiyyet’ül Ahmediyye olduğunu belirtelim. Ayrıca 131 1+3+1=5 ise islâmın esaslarını bize anlattığını düşünebiliriz.

YÂ. SîN. Yâ, hitabullahtır. Harfi nida sesleniş yöneliştir.

113


SÎN ise Hazreti İnsân dır Mukatta harfi sîn okunur iken görüntüde sadece sîn harfi vardır ancak görüntüye gelmeyen lâtif ye ile nun harfi de mevcuttur. Ye harfi yakînlik bildirirken nun, ise âlemleri kaplayan nur-u İlâh-i olmakla birlikte Necdet in başındaki harfi nun, a delâlet etmektedir. Bildiğiniz gibi Efendi Babamızın harf rumuzu nun, dur.

YÂ. SÎN, de sîn derken sondaki nûn harfi hangi insan, nasıl insan, olma özelliğinede açıklık getiriyor, zira baştaki ye harfi ile sondaki nun harfinin alfabe de ki sıralamasına baktığımızda, ye 28 nun 25 ci sıradalar, ikisinin toplamıda 28+25=53 (Terzi Baba) olarak zuhura çıkıyor.

YÂ. SÎN. i kur’ândaki görünümüyle yani, YE harfini çeken ELİF ve SÎN, şeklinde harflerini alfabe düzenine göre yazdığımızda ise, YE, 28, inci sırada, ELİF, 1, sırada, SÎN, 12, sıradadır.

Toplam ise 28+1+12=41 sayısı yine çıkar ki sûre ismini bu defa harflerin tastiklediğini müşahede ediyoruz.

YÂ. SÎN. Ey İNSÂN. Allah ismine Ulûhiyyetine ayna olan insan, “sen olmasaydın sen olmasaydın âlemleri halk etmezdim” ifadesinin muhatabı olan insan, “İnsan benim sırrım, ben de onun sırrıyım” tanımındaki insan, mükerrem insan (Biz Âdemoğlunu mükerrem kıldık 17/70 bu sayı dahi 70-17=53 etmektedir) Mertebe-i Ulûhiyetten Rahmâniyyete olan sesleniştir.

Yâ. Sîn, ile ilgili terzi babamdan dinlediğim şu hatıratı da burada belirtmek istiyorum. Zira anlatılan konu ile yakından ilgisi vardır.



Yıl 1960, O dönemde TERZİ BABA mın mürşidi olan olan NUSRET TURA UŞŞAKİ babamız irşat vazifesine yeni başlamış olup, bu görevi bi hakkın yerine getirememe gibi kendi iç âleminde bir endişesi var imiş. O tarihlerde daha 20 li yaşlarda olan derviş Necdet (terzi baba) yakın bir arkadaşı (Gü….Ko…) ile Nusret Babamızı ziyarete giderler.

114


Giderken karar vererek kendilerine bir hediye almayı kararlaştırırlar. Yaklaşık 1 metre kare büyüklüğünde el dokuması olan ve üzerinde büyük ebatlarla işlenmiş “YÂ. SÎN.” yazısı olan bir halıyı (350) lira olan ücretini taksitle ödemek şartıyla alırlar, ziyaretleri esnasında da mürşidi Nusret Tura efendiye takdim ederler. Bu hediye maddi kısmının dışında kendilerine çok büyük bir moral kaynağı olur. Bu hediye ile birlikte Hakk tan kendilerine bir müjde geldiğini tasdik geldiğini düşünerek uzun yıllar çalışma-larına devam etmesine vesile olmuştur.

Yıl 1978 bu defa Nusret Tura Efendi, ömrünün son döneminde, İlâh-i emâneti tevdi ettiği Necdet Ardıç Uşşaki efendimize aynı halının verilmesini vasiyet ederler. Kendileri bâtın âlemine rucu ettikten sonra, vasiyeti gereği “YÂ. SÎN,” yazılı halı kendilerine verilmiştir. Bu da hakk yönünden gelen ikinci tastiktir. Bu halıyı taşıdığı ma’nânın heybet ve ağırlından uzun süre asamadığını kendileri bir sohbet meclisinde beyan ettiler. Bu halı terzi babamızın, önce işyerinde, daha sonrada irfan mektebi olan sohbet meclisinde halen asılıdır. Dikkat ederseniz burada üçüncü tastik ise halının o dönemdeki (350) lira olan fiyatıdır. o dahi 3+50=53 olarak kendi hakikatini tasdik edip şahitlik etmektedir.

Netice itibarıyla kur’ânın kalbi olan ya sin i okuyup öğrenebilmenin yolu o harflerin ma’nâsı olan İnsân-ı Kâmile ulaşmaktan geçmektedir. Halkın her mecliste, her mescide Yâsîn okumaya yönelmesi zâhiren kendileri bilmese de, İnsân-ı kâmile duyulan iştiyak ve özlem sebebiyledir.

 Yâ. sîn - böylece Hakkın zâtından kendisine verilmiş olan bir isimdir.

(Ç.H.U.)

-------------------

115


Yüklə 1,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin