"Heliî Gabor'u veremeziz. Eğer Nemse çasarımızdan haber gönderseniz n'ola, baş üstüne verelim" deyip mektup yazılıp hepimize birer çuka, birer top kadife, birer gümüş kadeh, birer saat ve yüzer altın verdi. Dönüp yine kralsız serdarımız Hüseyin Paşa'ya Korlad Kilisesi sahrasında gelip İslâm ordusuna kavuşup Hüseyin Paşa'ya başımızdan geçenleri bir bir anlattık. Ömer Ağa
"Bana kalede bir kaptan dedi ki Helil Gabor bunda yoktur, İsveç padişahına gitti. Size Helil Gabor'dur diye gayri kralzâde
posterdiler, arna Helil Gabor bunda olsa çasardan korkmadan size Helil Gabor'u krallığa verirlerdi" diye Ömer Ağa bir kâfirden duyduğu üzere Hüseyin Paşa'ya böyle sÖyle}ânce hemen Hüseyin Faşa yine Kaşa Kalesi'ne bizi tekrar gönderip başka kralzâde istedi, Korlad Kaşa Ban Kilisesi'nin başpapazı,
"Olmaz adamlar, Kemen Yanoş Kralımızdan hoşnuduz ve size bir adam vermeye kraldan korkarız. Varın Erdel'de dahi kralzâdeler çoktur. Onlardan birini bulun!" diye cevap verdi. Yine Kaşa varoşunu seyr ederek dışarı çıkıp Hüseyin Paşamıza gelip yine bu perişan hâli anlattığımızda Öfkelenip göç boruları çalınıp oradan gayri yollar ile kıbleye doğru,
Tise Nehri kenarına giderken seyrettiğimiz sağlam kaleleri bildirir
Evvelâ İrem bağı Kaşa şehrinden uzak bir mesafe batı tarafa giderken bir alay mücahit gaziler bir yere toplanıp Allahu Ekber "AHnh her şeye kadirdir" (Kur'ân, Bakara 20) deyip taaccüp ederek söyleşirler. Hakir de at tepip ileri vardım.
Allah'ın hikmeti, ibret verici şeyi bildirir: Onu gördüm bir acayip su kuyusu kenarında gaziler kuyudan su çekip demir üzerine dökerler. Anında, hemen o demir bakır olur. Hakirin de kölelerinin heybelerinde birer eski at nalları var idi. Anılan kuyu suyundan at nallan üstlerine dökünce Allah'ın emriyle at nalları kıpkırmızı has bakır oldu. Hatta bu nalları serdarımız Ali Paşa'ya getirip seyredince hayretler içinde kaldı. Acep seyirlik kuyudur. Suyu bir adamın eline dokunsa kapkara yakar. Ve insanın saçına sakalına bu su dokunsa o adamın saçı sakalı bıyıkları dökülüp seksen yaşında adam sevimli genç olur. Onun için Kaşa şehrinin Macar karıları bu sudan çirkin fercleri çevresine toprakla çamurlu suyu sürüp bütün kılları dökülüp pak ve berrak küsam-ı fi'l-i kâm olur. Kadın tayfasına hırızmadan daha iyi bir sudur.
..................(11 satır boş)....................[16a]
Oradan (—) saatte Tise Nehri kenarında Kaşa Kalesi'ni yapan Menuçehr oğlu Kaşa Ban ve adı geçen Koıiadik Manastırı'nı yapan Korladik, ikisi bir yüksek bir kubbede İrem bağı içinde yattığı masadını seyrettik.
Tise kıyısında Kaşa Bey'in kırdığı devlerin kelle ve kemikle-
55
rini de seyrettik ki hamam kubbesi kadar kelleler ve tomruk kadar incik kemikleri idi.
Bu mahalde atlarımıza yem kestirip sabahleyin Tanrı'ya. sığınıp potlar, sallar ve tulumlarla tekrar Tise Nehri'ni yüz bin sıkıntı ve zorluk ile geçtik. Ancak 2 adarn suda boğularak şehit olup 10 at kayboldu. O gün sırsıklam serdar ordusuna gelip kral vermediklerini seraskere ayrıntılarıyla bir bir anlattık. Kaşa kaptanı mektubunu verip okundu, ama ne fayda. Arada bir kral edecek bir ağaçtan bir kefere yok. Tüm devlet erkânı bir yere gelip konuşup danıştı. Sonunda bu Tise kenarından geri dönmeye karar verildi.
1072 Muharreminin birinde [27 Ağustos 1661] Tise Nehri kenarından Seykel diyarına gittiğimizi bildirir
Evvelâ Bismillah ile Tise Nehri kenarından derya gibi ordu ile kıbleye doğru geri dönüp lâlezâr yeşillik ovalar geçerek 13 saatte,
Malar Nehri kenarı menzili: Oradan kalkıp,
Tirepiş Kalesi: Daha önce Tise'ye giderken özelliği yazılmış idi. Bu kaleyi geçip oradan 8 saat gidip,
Akkilise menzili: Bu mahalde hakir doğu tarafına 16 kişi ile çeteye gidip o gün dağlardan 20 adet seçkin esirler çıkardık. Oradan,
Aranoş Megeş Kalesi menzili karşısında konulup tekrar İslâm askeri bu kale altına varıp hayli ganimet aldılar ve kaleden askere yine acayip toplar attılar. Daha önce bu kale anlatılmıştı. Oradan kalkıp yine kıbleye doğru,
Nagbanya Kalesi yakınında Banya Ejder Nehri kenarında konuldu. Daha önce bu kale anlatılmıştı. Bu kale kaptanı, birov ve sağları, hediyeleriyle serdara 40 nefer kefereler gelince kılavuz yoluyla hepsini bağlayıp muhzır Mustafa Ağa'ya teslim olunup bu mahalden de kalkıp,
Köyvar Kalesi menzili altında kona klanı idi. Bu mahalde Melek Ahmed Paşa efendimizin sekban ve sarıcalarıyla yeniçeri ocağı kavmi gaza malı için savaşıp arada birkaç adam telef olunca sulh olundu. Oradan yine kıbleye doğru,
Şamos Nehri kenarı menzili: Oradan 5 saatte,
Redey İşvan menzili: Şamos Nehri kenarında bir cennet sa-
rayı gibi iken insanoğlu gözü görse, görenler şaşırır, hayran olurdu. Gerçi içinde adamları yok idi, ama yeraltlarında hesapsız mallar bulunup o nazenin sanatlı kisra sarayı benzeri, bir anda ateşte yakıldı. Bağ ve bahçesinde olan türlü türlü sulu meyveleri yenilip Osmaııoğlu askerini doyurdu.
Daha sonra acımasız kalabalık asker bu bağa karınca gibi üşüşüp bütün nazenin ağaçlarına öyle Müslim baltaları vurdular ki bir anda o Meram bağını yerle bir ettiler. Oradan 4 saatte yine,
Şamos Nehri kenarı menzili: Bu nehrin karşı tarafında sarp dağlarda bazı esirler görünüp derhâl birkaç bin asker dağların artlarını alıp tüm esirleri koyun sürüsü gibi sürüp İslâm ordusuna getirip getirip sattılar. Oradan kalkıp 9 saatte,
Dij şehri menzili: Daha önce berbat olunduğu yazılmıştı.
Bu mahalde Varat Kalemiz tarafından hünkâr hasekisi hatt-ı şerif ile gelip büyük bir alay ile hasekiyi Serdar Ali Paşa çadırında kondurup padişah divanı olup ferman okundu. Yazılan odur ki,
"Hatt-ı şerifim ulaştığında Erdel memleketine derya gibi askerimi cekesin. Tâ Leh memleketlerine kadar kastedesin ve o diyarlara Tatar askeri ile kâfirlerin yurtlarını harap hanelerini toprak edesin. Tüm putharıelerin talan edip viran edesin, cihanda mamur olmamış gibi naınsız nişansız edip kılıç suyuyla o vilâyetleri şirk pisliğinden yuyup pak edesin. Bütün sapık inançlı kefereleri esir edip âdete muhalefet edenlerin hayat harmanlarını sert rüzgârda savurup inkarcılardan bir fert koma-yıp kirasın. Elbette bir kral nasbedip 2.000 kese Erdel hazinesini tahsil edesin. Kemen Yanoş kefere krallık iddiasında olduğu için hakkından gelesin, alâmet-i şerifeme itimat kılasın" diye, ferman serdar-ı muazzama ulaşınca tüm askerlerle ve sipahilerle [16b] bu Dij şehri ovasında üç gün oturulup geniş danışma toplantıları oldu.
Daha önce yukarıda Nagbanya Ejder Kalesi'nin kaptanları ve birovlan kılavuzluk için alıkonmuş idi. Onların kefaletiyle bir nice kâfirler aman ile gelip serdarla buluştular. Meğer bunlar kralzâdeler irniş.
1072 Muharreminin ikinci Cuma günü Betlen Gabor ki Sultan Süleyman bunu Budin'de yakasından geçirip üç yaşın-
57
da manevî evlat edip Budin krallığını bu Betlen Gabor oğlana verip anası Alina Budin'e melike olmuştu. Bu Betlen Gabor evlâtlarından Apopi Mihal adlı namsız pis bir kefere gelip 2.000 kese padişah malı tahsil etmeyi üstlenip ve Kemen Yaııoş'u her nerede bulursa hakkından gelmeye yemin edip söz verdi, ama Serdar Ali Paşa bu kâfiri beğenmeyip meyli Helil Gabor tarafında olup,
"Bu kral olamaz" diye göz yumunca hemen Melek Ahmed Paşa efendimiz,
"Vallahi bu iyi ve düzgün kral olur, zira Süleyman Han'ın bunlara nazarı değmiştir" deyip hemen padişah divanında muhzır ağanın başından Melek Paşa kuka süpürgesini alıp kral olacağın başına kukayı Bismillah ile geçirip kralın elinden Melek yapışıp zorla serdarın elin öptürüp kralı bir iskemle üstüne Melek oturtup bir Fatiha okudu. Apopi Mihal müstakil kral nasb olunup ilk önce çavuşbaşı ve diğer divan çavuşları krala mübarek olsun deyip ondan sonra kral iskemleden kalkıp tüm vezirlerin ve beylerbeyilerin ellerini öptü. Daha sonra tüm orada bulunan kaptanları kralın elini öperek biat ettiler.
"Kral nasbolundu, simden geri çete ve potura yasaktır. Esir ve ganimet malı getirenlerin başı koyun başı gibi kesilip teninden ayrılır" diye tellâllar ilan etti. Daha önce Seykel vilâyetine elçilerimiz gidip itaat etmedilerdi. Ve yeni kral da onların üzerine sefere gitmeyi serdara söyleyip Seykel çengine teşvik edip tüm asker,
"Habbe kalmadı. Bari Seykel seferine gidelim, görelim felek ne gösterir" diye herkes hazır oldular. Ve doğu tarafına, sol tarafa sapıp Seykel vilâyeti üzerine Allah'a tevekkü! deyip gidildi.
Bu mahalde hünkâr hasekisine 40 kese, 200 esir ve samur kürkler bağışlanılıp kral da 5 kese verip 2.000 kadar kefere askeri koştu. Hüseyin Paşa da Tımışvar askeriyle hasekiyi Varat tarafına götürdüler.
Buradan da İslâm askeri kalkıp (—) saatte doğu tarafa gayet bakımlı ve şenlikli asker ayağı basmamış yerleri seyrederek, Betletıvar Kalesi'nin özellikleri
Sultan Süleyman asrında Betlen Gabor yaptığından Betlen-var derler. Henüz kral olan Apopi Mihal Kral'ın miras mülkü-
dür ve Erdel krallarına tabidir, ama bu kale Saz Macarı vilâyeti j.oprağındadır. Erdel Maçan hükmü bu arada tamam oldu.
Bu Betlen Gabor Kalesi kavmi kale sahibi Erdel'e kral olduğundan çok çok sevinip belki gece ve gündüz bin pare toplar atıp kale kapılarını açıp İslâm askerleri ile yağ u balı olup avradı ve oğlanlanyla asker bir alma ve bir verme pazarı ettiler ki bazı yiğitler o pazardan bıkıp usandılar. Kale kaptanı, nemeşleri, bi-rovları, sağları ve dojları hediyeleriyle İslâm ordusunu doyurup inal, caıı ve başları, çoluk çocuklarıyla hizmet edip o gece kaleyi nice bin meşale, kandil, neft ve katran ile aydınlatmışlar ki kapkaranlık geceleri sanki aydınlık gündüz oldu.
Sabaha dek bir yaylım top, bir yaylım tüfeng ve bir yaylım renk renk havayı fişengler atılıp şenlikler ederler.
Kalesi cennet gibi bir mamur ova içinde kurulmuş, dört tarafı göz alabildiğine yaylalardır ve yayla etekleri tamamen köylerle süslenmiş hesapsız bağ, bahçe, şebekeli bostan ve cennet bağları vardır. Sağlam bir kale, bir şeddadi taş yapı, alçacık duvarlı dayanıklı bir surdur, ama hendeği gayet derindir. Toplam iki adet kapısı var, biri doğuya ve biri batıya açıktır. Hisar içinde 2.000 adet kırmızı kiremit ile örtülü mamur haneleri vardır. [17a] Han ve hamamları, 7 adet sanatlı kiliseleri ve çarşı pazarı gayet pak, bakımlı ve süslüdür.
Bu kale kaptanı ilk önce krala gelip 10.000 gürü ş padişah malını verip 5.000 guruş krala ve 5.000 gurıış serdara verdi, asla köyleri vurulup yağmalanmadı. Oradan 2 saatte,
Küçük Şamos Nehri menzili: Bu nehir Tesvar Dağlarından gelip Büyük Şamos'a karışır, lâkin küçük nehirdir, ama abıhayattır. Oradan yine doğu tarafa (—) saat gidip yine,
Küçük Şamos Nehri: Bu mahalde de hayli kaptanlar gelip kralla buluştular. 5 Saatte,
Saz Şamos Kalesi'nin özellikleri
Macarcada (—} (—) demektir. Yapıcısı yine Betlen Gabor Kral'dır. Kaptanları Erdel krallarına tabi olup hâlâ kralın miras kalmış mülküdür, ama Saz vilâyeti toprağındadır. Hiçbir zamanda Saz Maçan kavminden isyan çıkmamıştır. Bu kale bir eğimli bayır dibinde Kolojvar Kalesi'nden büyük bir kaledir. içinde 11 ev vardır derler, ama gayet bakımlı ve sanatlı saray-
58
59
ları ve pek çok ibret verici kiliseleri, han ve çarşı pazarları var. Halkı gayet zengin bezirganlar olup kaptanı ve birovlan krala gelip itaat edip kalelerine bir yeniçeri odası yasakçı asker tayin olundu.
Bütün gaziler kale içine girilip alış verişler olup gezildi. Bu kalenin varoşu bu kadar, ama bağ ve bahçesi çoktur. Bunda da padişah malı için krala 70 kese mal gelip günden güne kral yanında kefere askeri çoğalıp İslâm ordusu içinden alarkaya konaklanmak ferman olundu. Oradan 6 saat gidip yine,
Küçük Şamos Nehri menzili: Bu mahalde Bistiriçse Kalesi kaptanının itaat etmeyeceği anlaşılıp doğu tarafına gitmekten vazgeçilip yine önceki gibi kuzey tarafına tuğlar ile Çarkacı İsmail Paşa asker Öncüsü olup Tatar askeri de ileri gitmek emro-lunup tam 5 saatte/
Bistîriçse Kalesi'nin özellikleri
Macar dilinde (—) (—) demektir. Erdel kralına tabi Saz Maçan kalesidir, ama Rakofçi zamanında hisar içine bir yoluyla 5.000 Nemse askeri girip Kemen Yanoş'a tabi olarak ve hâlâ Apopi Mihal Kral'a rağmen bütün kâfirler kaleye kapanıp İslâm ordusuna hayli top attılar. Kalesi bir bataklıkta havaleli bir büyük kaledir. Nagbanya Ejder Kalesi'nden hayli büyüktür. 11 tabyası ve 5 kapısı var, hendeği yoktur, zira batak içindedir. Çeşit çeşit sırçalı kiremitler ile örtülü sarayları, yüksek yapılı kiliseleri ve yüksek çanlık kuleleri var. Havalesi olan bayırlar baştan başa bağdır. Aşağı batak tarafı tamamen satranç nakşı gibi şebekeli, mahsullü bostanlardır.
İslâm askerinin korkmadan çekinmeden top altına konduğunu kâfir kaleden görünce melunun kararı kalmayıp Osmanoğlu'nun haşmetinden korkusundan hediyeleriyle kral meydanına gelip hediyelerini arz edip kaleye Can Arslan Paşa ile bir yeniçeri odası yasakçı tayin olundu.
Hakir de o yolla bir gece kale içinde yatıp zevk u safalar edip kaleyi seyrettik. O kadar güzelleri var ki anlatılmaz. Hatta hanemizin bir açılmamış gonca, bânû-sıfat, bir tebekanî elması yanaklı ve al kiraz dudaklı, âhû gözlü/ şirin sözlü, dişleri inci gibi dizilmiş, sanki bir peri Aline adında bir tertemiz yıldız kızı var idi ki misk kokulu saçlarını dağıtıp, kıvrım kıvrım, belik belik
edip şîb ü zerbâf fistanını ve roklasını giyip salındığmda görenin aklı perişan olurdu.
Onun için bu pek kusurlu hakir o zamandan beri saçma sapan sözler edip perişan kelimeler ile perişan evrakımız, tatsız tuzsuz oldu. Kusuruna bakılmaya.
Bu şehrin suyu ve havası gayet tatlıdır. Beşinci iklimin ortasında bulunup arz-ı beledi (—) (—) uzun gündüzü (—) (—) derece ve (—) dakikadır. (—) Bu şehrin imareti tâlii Kaşa şehri gibi (—) yengeç ve evi ay ve sudur.
Oradan 4 saat gidip,
Zolomioğlu Sarayı menzili
Atıl hâlde bulunup içine İslâm ordusu koyup bağ ve bahçesinde türlü türlü meyvelerini yiyip bahçeyi harap ettiler. Ama sarayı kârgir [17b] ibretlik bir yapı olduğundan ne yakılması mümkün ve ne yıkılması mümkün bir sağlam saray idi.
Bu mahalde 5 adam çeteye gidip esir getirdikleri için otağ önünde kati olundular ve yine tellâllar ilan ettiler. Bu mahalde Vaşarheldli gelip itaat ettiler. Oradan 2 saatte,
Vaşarheld Kalesi'nin özellikleri
Saz Maçan dilinde (—) (—) demektir. Yapıcısını hiçbir kefere bümediler, zira eski kaledir ve Erdel krallarına tabidir. Ama bu da Saz Macarı kalelerindendir ki beşgen şekilli bir tuğla yapı, bir küçük güzel kaledir. Batı tarafına bakar ancak bir sağlam demir kapısı var.
Bunun da doğu tarafına bayırlar ve tepeler eğimi var, tamamen bağ ve bahçelerdir. Kalenin 5 adet tuğla horasanı rıhtım ile yapılmış kârgir sağlam yapı tabyaları var, lâkin kalesi küçüktür ve hendeği alçaktır. Hisar içine Seydîzâdc Mehmed Bey efendimiz bir oda yeniçeri ile korucu tayin olunup onun sebebiyle hisarı gezip gördük. Mamur canlı kilise, hanları, şindire tahta örtülü evleri ve süslü kefere çarşısı var. Bütün dükkânlarında güzel kadınları gizli alış-veriş ederler, ama her metalanyla askeri doyum ederler.
Vaşarheld varoşunun özellikleri
Bu kalenin batı tarafı dibinde yıldız tarafından kıbleye uzunlamasına kurulmuş büyüklüğü tam 10.000 adım bir büyük varoştur, ama etrafında suru yoktur. Hemen derin germe kapı-
6i
h hendekleri, saz ağaç şaranpavları ve iki yerden metin kapıları var bir büyük şehir, büyük varoştur. Halkı tamamen zengin bezirganlardır ki bolluk şehir olduğundan bütün asker mühimmat ve levazımatlarını Kirada alıp kaptan ve birovları krala 105 kese padişah malı getirdiler. Zira bu Vaşarheld ulu nahiyeli vilâyettir, 150.000 Saz Maçan reayası vardır, derler.
Buradan kalkıp kale yakınında bir çemenzâr ve lâlezâr yerde 12 gün konulmak ferman olunup bu mahalde kral tarafından nice bin kefereler dört taraf kaptanlarına mal tahsiline gittiler. Ve on günde bu mahalle 1.060 kese mal gelip serdarın gözü açılıp bütün hazineyi Hüseyin Paşa ile Varat'a gönderdi. Oradan 3 saatte,
İbret verici, benzersiz Saray Kalesi'nin özellikleri
Her kim Erdel kralı ise bu saray kralların hepsine mahsustur. Kimsenin miras kalmış mülkü değildir.
Fatih Sultan Mehmed asrında 857 tarihinde Büyük Betlcn İs-van yapmıştır, ancak krallar Saz vilâyetine gelse burada konuk olur. Yoksa eski taht merkezi yukarıda yazılan Erdel Belgradı'dır.
Bu saray bir büyük ovada bulunup dört tarafını Küçük Şa-mos Nehri dolaşır. Asla ve kat'a havalesi yok zararsız bir hoş kaledir. Hendese ilmine göre yapılmış dörtgen şekilli baştan başa kârgir olup içi ve dışı, aşağısı ve yukarısı toplam 360 kadar sanatlı, ve nakışlı odalardır ve pek çok divanhaneleri var ki her birine biner adam girse yerim dar demez, kalelerdir.
Bu büyük divanhanenin duvarının yüzüne nakış ustası yıldızlar1 ilmi üzere Fatih'in İstanbul'u ve Mora'yı alacağını ve Tuna Belgradı'm alamayacağım vakti saati, derece ve dakikasıyla ve Fatih'in molla sarığıyla katıra binip esvap ve eşkaliyle resmini yapmış.
Sözün kısası "Osmancık'dan tâ Sultan Korkud'a kadar 50 padişah gele" diye her padişahı şekliyle ve feth edeceği vilâyetleri her padişahın başı ucuna yazmış ve bildiğimiz padişahlardan Sultan Ahmed ve oğlu Sultan Osman'ı ve Ahmed Han kardeşi Sultan Mustafa'nın 2 kere padişah olacağını, Sultan Murad Han'ın zorbaları kıracağını, Revan'ı ve Bağdad'ı alacağım, Sultan ibrahim'in Azak'ı ve Girid'i alacağını, Kilis'i ve Dirniş'i kâfire vereceğini ve zekerini eline alıp şehit olacağını, İbrahim oğlu
Yusuf-sıfat Mehmcd Han'ın elinde bâzı ve doğanı ile Yanova'yı, Varat Kalcsi'ni, Erdel'i, Uyvar'ı ve Kandiye'yi fcth edip Alman'da ve Boğdan'da serdarları ceng edeceğini, "Velekad" isimli padişah olacağını ve Esvedü's-safâ adlı bir veziri olacağını tüm vakti saatleriyle yazmış, gerçekten de sikkeyi mermerde kazmış.
Her padişahın ne kadar ömür süreceğini, ne kadar fetihler edeceğini, ondan sonra kim padişah olup ölüm sebeplerinin ne olacağını, her padişahın tahtı üzere başı ucunda birkaç satır kâfir yazısı ve birer [18a] satır Müslim yazısı ile yazmış.
Bu divanhanenin batı tarafmda Osmanoğlu padişahlarına karşılık 50 adet Erdel kralları ve her kralın önünde birer Osmanoğlu vezirleri hepsini atlar üzere suretleri yazılmış ve her kralın azl ü nasbim ve ölüm sebebini yazmış.
Hatta 67 ve 72 tarihine dek Erdel memleketinin yağmalanıp yakıp yıkılacağını, hatta Rakofçi kralın başına bizim Seydî Ah-med Paşa kılıç ile vuracağını acep resimlemiş ki bire bir resm etmiş.
Mehmed Paşa adında bir bodur kara vezirin Kemen Yanoş Kral'ı katledeceğini yazmış. Kemen Yanoş bu kendi katli resmini görüp bozmuş. Bu mahalde bizim Serasker Ali Paşa'yı kır at üzere Mısır sarığı ile kahverengi kürkü ve köse sakalıyla bu vilâyete gelip harap edeceğini ve Apopi Mihal'in 30 yıl kral olacağını çirkin şekliyle karşı karşıya Ali Paşa ile resmeylemiş.
Sözün kısası binlerce hayret ki bu ustalıkları 230 sene önce yazmış ve resimlemiş.
"Ve dahi yazardım, ama bu saray Osmanoğlu'nun 50. padişahı Sultan Korkud ola. O asırda Erdel kralı Redey Yar ola. Bunların zamanında Osmanlı gelip bu sarayı yerle bir edeler. Onun için Sultan Korkud isminden bir isim ve bir resim yazmadım" diye ketebesi yanında Türkçe yazmış.
Bu sarayda olan 360 odanın her birinde olan rengârenk bukalemun nakşı bir odada olan bir diğer odada yoktur. Tamamen ayrı ayrı ibret verici nakışlardır.
Kısacası böyle bir sanatlı ve ibret verici saray bir vilâyette yoktur. Meğer yine bu Erdel sarayı ola. Zira insafla bakan akıl ve bilgi sahibi bu sarayı görünce parmağını ağzına götürür, tırnağını ağzına batırıp susar ve hayretler içinde kalır.
63
Bu saray yakınında İslâm ordusu 10 gün konaklayıp Çatal-baş Paşa Karaman Eyaleti ile Siriçse Kalesi'ne 50.000 guruş mîrî mal tahsiline gitti. Oradan kuzey tarafa 4 saatte,
Ravnot Radnot Kalesi'nin özellikleri
Saz Macar dilinde (—) (—) demektir. Yapıcısını bilmiyorum, ama Erdel'e tabi Saz Maçan kal eler indendir. İçinde asla Nemse askeri yoktur. Tamamı 1.000 kadar Saz askerleri vardır. Bu da bir eğimli yerde bir küçük taş yapı kaleciktir, ancak doğu tarafı cennet gibi bir ovadır, bağ, bahçe ve mahsullü bostanları hesapsızdır. Suyu ve havası gayet güzel olduğundan mahbûbları gayet beğenilir ve aranılır.
Kiliseleri, süslü evleri, pek çok hanları ve çarşı pazarı hoştur. Ve dükkânlarında değerli mallarını satanlar tamamen güzeldir. Bu kale kaptanı da tüm birovları, irşek ve nemeşleriyle krala gelip 120 kese padişah malı getirip teslim etti ve gitti. Oradan 4 saatte,
Kokol Nehri kenarı menzili: Bir bağlı bahçeli mahsullü yeşillik zeminde konuldu. Bu Kokol Nehri Seykel dağlarından doğup Küçük Şaınos Nehri'ne karışır. Oradan (—) saatte,
Kokol Nehri menzilinde Osmanoğlu ordusuna kralın verdiği büyük ziyafet
Bu mahalde Erdel kralı tüm Osmanoğlu askerine büyük ziyafet vermiştir ki ne bir Cem haşmetli padişah etmiştir ve ne bir kral bu büyük ziyafeti görmüştür.
Genellikle bol yiyecekleri ekmek, çörek, poğaça ve sipov dedikleri Haleb kalkanı kadar has ve beyaz ekmekler idi. Hatta bu yeşillik vadi üzerine Macar kilimleri döşenip üzerine ekmekleri koyup süslediler.
İbretlik büyük seyir: Bu bir temaşadır ki anlatılmaz. 40 adet has ve beyaz ekmeklerin her birini kırkar çift sığır arabası kızaklarına her bir ekmeği yükleyip her birine nice bin kefereler üşüşüp 40 adet ekmeği de sofra üzerine koydular. Her biri yirmişer adım uzunlukta, beşer adım genişlikte ve birer adam boyu yükseklikte pamuk gibi ekmekler idi. Allah bilir ki böyle idi.
Üzerleri pişmiş yumurtalı, çörek otlu, karanfil ve kakulalı yağlı çöreklerin ve sığırların hesabım kulların Rabbi bilir. Hatta hakir,
"Bu ekmekleri nasıl ederler ve nice yoğurup nasıl pişirirler" diye sorduğumda,
"Bu kadar bin kile saf unu getirip nice bin teknelere hamur edip bu ekmeklerin boylarınca kazılmış kale hendekleri gibi çukurlar içinde hafif ateşler yakıp o hendeklere bütün hamurları doldurup üzerlerine elenmiş kül korlar, daha üstüne ve yanlarına dağlar gibi kömür yakarlar. Yedi saatten sonra ateşleri [18b] söndürüp ekmekleri hendeklerden bu kadar adam çıkarıp bazı yanan yerlerini bıçaklarla kazıdıktan sonra kırkar çift su sığırı arabalarına yükletip bu ziyafete getirdiler" dedi.
Sözün özü, bu ibret verici ekmeklerden başka tam 300 adet sığır, boğa ve dananın içleri tamamen koyun ve kuzu; koyun ve kuzuların içleri tavuk ve güvercin dolu semiz ve iyi pişmiş sığır kebapları idi.
Bazı sığır kebapları içinde canlı tavşanlar, tilkiler, çakallar ve diri güvercinler var idi ki İslâm askeri bu nimetleri yerken içlerinden bu kadar hayvanlar çıkıp bir hay huy, bire vardı ve bire koma gitti hay, diye nimete giriştiler.
Tam 3.000 koyun, 3.000 kuzu, 600.000 sipov ekmek, 100 adet kazan firik pilâvı, 100 kazan herise ve 100 kazan yoğurtlu firik çorbası idi. Bu diyarda pirinç olmamak ile pirinç pilâvı yok idi, ama büyük baş sofrada vezirler ve paşaların önünde 10.000 sahan dolu nefis nimetlerin her çeşidinden mevcut idi. Zira 3 gün önce İslâm ordusu içinde vezir ve paşaların aşçıları krala gidip bu ziyafetin büyük yemeğine çalışıp masraf harcı kraldan olduktan sonra bir misklî baharatlı büyük bir ziyafet olmuştur.
Tüm Tanrı nimetlerinin güzel kokusundan insanların dimağları kokulamrdı. Hatta bütün sipov ekmeklerde, yağlı poğaça ve çöreklerde ve böreklerde bile hoş kokulu gülsuyu, râziyane (rezene), karanfil ve tarçın suyuyla yoğrulmuş beyaz ekmekler idi. Paşaların sofrasında nice yüz güneş parçası kralzâdeler, kaptanzâde, irşek ve birovzâdeler cam, billur, necef, moran ve fağfûrî kâseler ile nice yüz mûğpîçe erginleşmemiş dilberler kâküllerini dağıtıp vezirlere hizmet ederlerdi. O gün Çavuşzâde Mehmed Paşa bu dilber seyrinde ağzı açık kalıp aç kaldı. Ancak nice muğân dilberleri ellerinden çeşit çeşit miskli şerbetleri alıp içip ateşini söndürürdü.
64
65
Hatta bu vezirler sofrasının uzunluğunu adımladım tam 300 adım idi ki hepsi al al nefis nimetlerle dolu idi, ama İslâm askeri sofrası türlü türlü kebaplar ve nefis nimetler ile dağlar gibi yığılıp bu sofranın boyunu bu hakir adımladım, tam 1.500 adım çimenlik üzerinde bir nimet deryası idi.
Dostları ilə paylaş: |