H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə96/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   127

Devrimci umutların tükenmesini, elbette öteki bir dizi etkenle birlikte, örneğin kitle hareketinin uzun yıllardır bir türlü devrimcileşememesi olgusu ile birlikte düşünmek gerekir. Öte yandan, sermaye devletinin sistematik baskısı, yokedip bitirmeyi ya da hiç değilse yıldırıp kendi icazet alanına almayı hedefleyen sistematik terörü var. Bunun yaşananlar üzerindeki etkisi hiç de öteki etkenlerden daha az değildir. Daha doğrusu öteki etkenler, Kürt hareketinin yön değişimi ve kitle hareketinin umutları aşındırıp eriten kısırlığı, devlet terörünün yıldırıcı etkisini daha güçlü ve sonuç alıcı bir biçimde göstermesini kolaylaştırmıştır.

Bu çok yönlü zorlu sürece dayanmak sabır ve soluk gerektirir, zamana dayanma iradesi ister. Ama sabır ve soluk, zamana dayanma iradesi, bunlar küçük-burjuva yapısal bir şekillenmeye sahip akımlar için taşınması güç kimlik ve karakter özellikleridir. Bir de bunun 12 Eylül’den beri süregelen gerçekten yorucu ve yıpratıcı bir süreç olduğu düşünülürse, bu kadarı küçük-burjuva bir akımın dayanma gücünü fazlasıyla aşardı. Bu durumda, ya tükenip sahneden çekiliş, ya da dünkü devrimci amaç, hedef ve özelliklerinden koparak reformist alana geçiş, kaçınılması kolay olmayan bir akibet olabilmiştir.

Tablonun netleşmesi devrimin yararınadır

Kökleşmiş yapısal zaafları nedeniyle bugünkü sonuç onların kaçınılmaz akibetiydi. Bunlar dünün akımlarıydı, yeni döneme zaten yanıt veremezlerdi. Dünyada ve Türkiye’de yeni bir döneme girilmiştir, bunlar ise geride kalmış bir özel tarihi dönemin akımları idiler. Bu özel koşulların ortadan kalkması, onların tarihsel ömrünün de bittiği noktaydı; gerisi ise, bu doğrultuda adım adım tükeniş ya da kimlik başkalaşımından başka bir şey değildi.

Burada ardından ağlanacak ya da zayıflık duygusuna neden olacak bir durum olduğunu da sanmıyorum. Bu kadar çok sol grubun olması, bu denli parçalı bir durum, zenginlikten çok belirgin bir(320)zaafiyet ifadesiydi. Bu durum Türkiye’de gerçek bir devrimci sınıf partisinin olmamasından da kaynaklanan aşırı bir küçük-burjuva parçalanmadan başka bir şey değildi ve devrim mücadelesi son 30 yıldır bundan çok büyük zararlar gördü. Sahnenin şimdi bu aşırı parçalanmışlık durumundan bir ölçüde olsun kurtulması, safların netleşmesi ve her bir konumun giderek daha belirgin bir iki parti ya da grup tarafından temsil edilir hale gelmesi, kesin olarak devrim mücadelesinin bundan sonraki seyri ve geleceği için bir avantajdır.

Devrim ve sosyalizm davasının temsilcisi ciddi bir parti olur bir toplumda. Toplumsal dokunun özelliklerinden, dolayısıyla proletarya dışı sosyal katmanların varlığından ötürü, yanısıra en fazla bir-iki başka devrimci parti daha. Ötesi gerçekten de mücadeleyi zayıflatan bir zaafiyetten başka bir şey değildir. Fakat sözü edilen türden bir partinin ortaya çıkamadığı bir durumdan dolayıdır ki, bu denli anormal sayıda sosyalizm iddialı sol grup olabilmiştir yakın dönemde. Ne iyi ki bu dönemin giderek kapanmakta olduğuna tanıklık ediyoruz. Geleneksel küçük-burjuva grup ve çevrelerin birbiri ardı sıra sahneden çekilmesi, ya da kimlik değiştirerek düzenin icazet alanına kayması ciddi, tutarlı bir programa ve çizgiye sahip devrimci bir sınıf partisinin gelişip serpilmesini kolaylaştıran bir etkendir de aynı zamanda.

Komünist sınıf partisi dışında başka bazı devrimci ve sol parti ve gruplar elbette gene olacaktır, hele de Türkiye gibi sosyal yapısı bunu olanaklı kılan bir toplumda, bu ayrı bir sorun. Ama bugüne kadarkilerden büyük bir bölümünün varlığı ne bir zenginlikti, ne de gerçek bir devrimci güç ifadesi. Onların güçlenmesi devrimci hareketin genel planda güç kazanması olarak görülemez. Dahası, soruna kısa dönemli değil de stratejik bir perspektifle bakıldığında, bunun tam tersi doğrudur. Bunlar temel önemde yapısal zaaflarla yüzyüze akımlardı ve böylesi bir kimlikle de hiçbir yere gidilmezdi. Dolayısıyla kısa dönemli olarak devrim adına biriktirilen güçler üzerindeki etkileri gerçekte bozucu ve tüketici bir etkiydi.(321)Somut deneyimle de açıkça görüldüğü gibi. Bu nedenle bir an önce sahneden çekilmeleri en hayırlı iştir, dün olduğu kadar bugün de.

Ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik siyasal çürümeye vardı

Keşke dürüst hareket etseler de açıktan, yani dosdoğru reformist konumlarını ortaya koyup savunma yoluna gitseler. Devrim ve sosyalizm üzerine anlamsız söylemlerini zamanında bir yana bıraksalar. Burada zararlı ve tehlikeli olan, ikiyüzlülüktür. Yani devrimcilikten umudu kesip de söylemde hala devrimciymiş iddiasını sürdürebilmektir. Ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik dediğimiz olgunun bir boyutu da budur zaten.

Ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik bir özellik haline gelmişse eğer, orada derinlemesine bir çürüme var demektir. Bunun çarpıcı örnekleri gözler önündedir. PKK Kürt halkının meşru ulusal haklarını en radikal bir biçimde savunuyorken, bu doğrultuda binlerce Kürt evladı kendini feda ediyorken, PKK genelde iyi-kötü bir takım devrimci değerlere sahip çıkıyorken, PKK’yı miliyetçi akım olarak niteleyip, hayır ulusal sorun dediğiniz sosyalizmle çözülür, bu küçük-burjuva milliyetçiliğidir deyip onunla birarada olmayı reddenler, eylem birliğine yanaşmayanlar, EMEP’i kastediyorum, şimdi Kürt hareketiyle en hararetli bir işbirliğine girmiş bulunuyorlar. Bu çürümeden, derin bir samimiyetsizlik ve ikiyüzlülükten başka nedir peki? İmralı çizgisine geçtikten sonra PKK’yla ne kadar güzel anlaştılar, artık ne kadar da kolay yanyana gelebiliyorlar! Demek ki dünkü sorun gerçekte tümüyle başkaymış, ama samimiyetsiz bir sosyalizm lafazanlığı ile perdeleniyormuş. Biri ötekinin zaten yıllardır bulunduğu liberal çizgiye kayınca, aradaki buzlar da çabucak eriyor ve aynı çizgi üzerinden bu kez reformist bir kenetlenme oluşuyor.

Reformist akımlar, parlamentarizm için, parlamentoda koltuk kapmak için kader birliği yapıyorlar. Örneğin EMEP şimdi herşe(322)yini parlamentarizme endekslemiş bulunmaktadır. Düne kadar liberal sol bir işçi hareketinin temsilcisi olmak kaygısı önplanda görünüyordu. Bazı sendikaların alt kademelerinde, belli fabrikalarda, belli yörelerde iyi-kötü çabaları ve belli ölçüde bir başarıları vardı. Son seçimlerden (3 Kasım 2003) beri varsa yoksa DEHAP Bloku, varsa yoksa o kırıntılara dönüştürülmüş çizgide Kürt sorunu ve DEHAP çizgisi. Neden? Çünkü parlamento kapısını aralamanın, parlamentarizm zemininde politika yapabilmenin bulunmaz bir olanağı bu onlar için. Önce yerel seçimlerde belediyeler üzerinden olanaklıysa koltuk kapmak, sonra da bir dahaki seçimlerde, ola ki bu arada baraj da düşürülür, böylece parlamentoya kapağı atmak esas kaygıları durumunda.


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin